Kıbrıs Türk liderliğinin 1958 yılından beri uygulamakta olduğu TAKSİM
politikasına karşı çıkan demokrat görüşlü insanlarımıza karşı öldürme,
yaralama, tehdit, baskı, sindirme şeklinde yürütülen faşist
eylemler, 40 yıldan beri dönem dönem yoğunlaşarak sürdürülmekte ve demokratik
bir toplum yapısına ulaşmamıza engel olunmaktadır.
1958 yılında Kıbrıslı Türk ve Rum işçilerin 1 Mayıs günü ortaklaşa
yürüyerek, emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı birlikte mücadele etme azminde
olduklarını göstermelerinden sonra, Kıbrıslı Türk demokratlar üzerinde TMT
tarafından estirilen ilk terör dalgasında ölü ve yaralı verilen şu eylemler
meydana gelmişti:
22 Mayıs 1958...PEO Türk Şubesi Başkanı Ahmet Sadi Erkurt’un kurşunlanması.
Yaralanan
Ahmet Sadi Londra’ya göç etti.
24 Mayıs 1958...14 sayı yayınlanabilen “İnkılapçı” gazetesinin
sahibi ve yazıişleri
müdürü
Fazıl Önder (32) vahşice öldürüldü.
Mayıs 1958... Berber Ahmet Yahya
(26) gece uykuda iken öldürüldü. Lefkoşa
Türk Eğitim ve Spor Kulübü'nün Türk Yönetim Kurulu üyesiydi.
Türk Eğitim ve Spor Kulübü'nün Türk Yönetim Kurulu üyesiydi.
5 Haziran 1958...İnşaat İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu üyelerinden Hasan
Ali’ye
silahlı saldırı. Yara almadan kaçmayı
başarabildi.
Haziran 1958...Leymosunlu berber
Ahmet İbrahim (46) Türklerle Rumların birarada
yaşayabileceklerini
söylediği için kurşunlanarak
katledilmişti.
3 Temmuz 1958...Arif Hulusi Barudi adlı
demokrat, bir Rum kuruluşunda çalıştığı için
tehdit edilmiş, kurşunlanmış, ama ölümden
kurtulabilmişti.
İkinci terör dalgasında, Kıbrıslı Türk demokratların gür sesi haline gelen “Cumhuriyet”
gazetesinin sahip ve yayımcıları, yazarları olan iki avukat, Ahmet M.Gürkan ile
Ayhan Hikmet, 23 Nisan 1962 akşamı TMT’ye bağlı özel tim üyeleri tarafından
vahşice öldürülmüşlerdi.
Üçüncü terör dalgasında ise, Türk ve Rum dostluğunun simgesi haline gelen
AKEL Merkez Komitesi üyesi Kıbrıslı Türk sendikacı Derviş Ali Kavazoğlu ile sendikacı
Rum arkadaşı Kostas Mişaulis, 11 Nisan 1965 günü yine TMT tarafından
öldürüldüler.
Adları buraya yazılmamış daha onlarca demokrat Kıbrıslı Türk, gizli yeraltı
örgütlerinin tehdit ve baskılarına maruz kalmış; ya adayı terk ederek
hayatlarını kurtarmışlar veya sindirilerek etkisiz hale getirilmişlerdir.
Türkiye’de öğrenim gören genç insanlarımız da faşist terörden zarar görmüş
ve bazıları canlarını kaybederek demokrat ve anti-emperyalist olmanın bedelini
ağır bir biçimde ödemişlerdir.
1974’de adamızın darbe-müdahale komplosu sonucu taksim edilmesi ardından
terör yine durmamış ve dönem dönem tırmanarak korku ve dehşet saçmayı
sürdürmüştür. Oluşturulan muhalefet partilerinin ileri gelenleri, bu
partilerin binaları, demokrat ve muhalif kişilerin evleri, arabaları, işyerleri
terörün hedefi olarak seçilmiş ve muhalif ses yükseltenlerin susturulması için
çeşitli baskı yöntemleri uygulanmıştır. Amaç tek sesliliği koruyarak,
emperyalizm ve yerli işbirlikçilerinin Rum ve Türk toplumlarını ayırıcı
politikalarına karşı erkanları susturmak ve halkımızın içine itildiği 40 yıla
yakın zamandır süren karanlıktan kurtulması için yol gösterenleri
sindirmektir.
Temmuz 1989’da mafya hesaplaşması çerçevesinde lokantacı Bonjur’un 17 bıçak
darbesiyle öldürülmesi ile başlatılan faili meçhul cinayet, bombalama,
kundaklama, tehdit mektupları gönderme vb yasa-dışı eylemler, günümüze kadar
sürdürülmüş, ama hiçbir eylemde polis failleri yakalayamamıştır. Yine mafya
hesaplaşması şeklinde seyreden bazı bombalama olayları ile aynı saatlere denk
düşürülerek, bazı siyasi muhaliflere göz dağı vermek için arabaları bombalanmakta,
evleri, parti binaları kurşunlanmaktadır.
Rum Komünist Partisi AKEL’in yayın organı Haravgi gazetesinin basın
şenliğine çok sayıda Türkün katılması ardandan, 2 Ekim 1989 akşamı muhalif
politikacı Alpay Durduran’ın oturduğu apartmanın önünde patlatılan bomba, hem
arabalara, hem de camlara hasar yapmıştı. Aynı akşam da CTP Genel Merkezi
önüne patlayıcı madde konmuş, ama fitili kırık olduğu için patlayamamıştı.
16 Ekim 1990 akşamı solcu “Özgürlük” dergisinin sahibi, gazeteci Hürrem
Tulga’nın arabası altına konan bomba patlamış ve arabayı hurda haline
getirmişti. Aynı akşam CTP’li Fadıl Çağda’nın evinin bahçesinde de bomba
patlatılmıştı.
Yeni Kıbrıs Partisi Genel Başkanı Alpay Durduran’ın arabası 15 Ağustos
1991 sabahı yeniden bombalanarak, kullanılmaz hale getirildi.
Son olarak da Kanal-6 adlı özel Türk televizyonunda CTP, TKP ve YKP Genel
Başkanları’nın dile getirdikleri görüşler nedeniyle, programın önce 5, 6 ve 7
Kasım 1992 tarihlerinde Vatan gazetesinde yayımlanıp kınanması ve 9 Kasım akşamı
da BRT-TV’sinden gösterilmesi ve Başbakan Eroğlu’nun parti liderlerini ihanet
içinde olmakla suçlaması ardından, 11 Kasım 1992 sabahının erken saatlerinde
Yeni Kıbrıs Partisi’nin Genel Merkezi, otomatik silahla tarandı.
Kıbrıs Türk liderliğinin gizli-açık yeraltı örgütleriyle işbirliği halinde kendisi
gibi düşünmeyenlere karşı uygulayageldigi bu faşist baskıları şiddetle protesto
ediyoruz. Demokrat Kıbrıslı Türklerin mücadelesi daha da bilenerek devam
edecek, er veya geç başarıya ulaşacaktır. Devlet terörü haline gelen bu
eylemlerin faillerinin, eskiden olduğu gibi yine bulunamayacağından hiç
kuşkumuz yoktur.
(“Sosyalist
Gözlem” imzasıyla, Sosyalist Gözlem dergisi, No.3, Ocak 1993)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder