27 Şubat 2016 Cumartesi

KIBRIS TÜRK LİDERLİĞİ İLE ÖZEL HARP DAİRESİ YİNE TERÖRE BAŞVURDU


Kıbrıs Türk liderliğinin 1958 yılından beri uygulamakta olduğu TAKSİM politikasına karşı çıkan demokrat görüşlü insanlarımıza karşı  öldürme, yaralama, tehdit,  baskı, sindirme şeklinde yürütülen faşist eylemler, 40 yıldan beri dönem dönem yoğunlaşarak sürdürülmekte ve demokratik bir toplum yapısına ulaşmamıza engel olunmaktadır.
1958 yılında Kıbrıslı Türk ve Rum işçilerin 1 Mayıs günü ortaklaşa yürüyerek, emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı birlikte mücadele etme azminde olduklarını göstermelerinden sonra, Kıbrıslı Türk demokratlar üzerinde TMT tarafından estirilen ilk terör dalgasında ölü ve yaralı verilen şu eylemler meydana gelmişti:
22 Mayıs 1958...PEO Türk Şubesi Başkanı Ahmet Sadi Erkurt’un kur­şunlanması.
                           Yaralanan Ahmet Sadi Londra’ya göç etti.
24 Mayıs 1958...14 sayı yayınlanabilen “İnkılapçı” gazetesinin sahibi ve yazıişleri
                            müdürü Fazıl Önder (32) vahşice öldü­rüldü.
     Mayıs 1958... Berber Ahmet Yahya (26) gece uykuda iken öldürüldü. Lefkoşa 
                                 Türk Eğitim ve Spor Kulübü'nün Türk Yönetim Kurulu üyesiydi.
5 Haziran 1958...İnşaat İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu üyelerin­den Hasan Ali’ye
                            silahlı saldırı. Yara almadan kaç­mayı başarabildi.
   Haziran 1958...Leymosunlu berber Ahmet İbrahim (46) Türklerle Rumların birarada
                            yaşayabileceklerini söylediği için kurşunlanarak katledilmişti.
          3 Temmuz 1958...Arif Hulusi Barudi adlı demokrat, bir Rum kuruluşun­da çalıştığı için
                                       tehdit edilmiş, kurşunlanmış, ama ölümden kurtulabilmişti.

İkinci terör dalgasında, Kıbrıslı Türk demokratların gür sesi haline gelen “Cumhuriyet” gazetesinin sahip ve yayımcıları, yazarları olan iki avukat, Ahmet M.Gürkan ile Ayhan Hikmet, 23 Nisan 1962 akşamı TMT’ye bağlı özel tim üyeleri tarafından vahşice öldürülmüşlerdi.
Üçüncü terör dalgasında ise, Türk ve Rum dostluğunun simgesi haline gelen AKEL Merkez Komitesi üyesi Kıbrıslı Türk sendikacı Derviş Ali Kavazoğlu ile sendikacı Rum arkadaşı Kostas Mişaulis, 11 Nisan 1965 günü yine TMT tarafından öldürüldüler.
Adları buraya yazılmamış daha onlarca demokrat Kıbrıslı Türk, gizli yeraltı örgütlerinin tehdit ve baskılarına maruz kalmış; ya adayı terk ederek hayatlarını kurtarmışlar veya sindirilerek etkisiz hale getiril­mişlerdir.
Türkiye’de öğrenim gören genç insanlarımız da faşist terörden zarar görmüş ve bazıları canlarını kaybederek demokrat ve anti-emperyalist olmanın bedelini ağır bir biçimde ödemişlerdir.
1974’de adamızın darbe-müdahale komplosu sonucu taksim edilmesi ar­dından terör yine durmamış ve dönem dönem tırmanarak korku ve dehşet saçmayı sürdürmüştür. Oluşturulan muhalefet partilerinin ileri gelen­leri, bu partilerin binaları, demokrat ve muhalif kişilerin evleri, arabaları, işyerleri terörün hedefi olarak seçilmiş ve muhalif ses yük­seltenlerin susturulması için çeşitli baskı yöntemleri uygulanmıştır. Amaç tek sesliliği koruyarak, emperyalizm ve yerli işbirlikçilerinin Rum ve Türk toplumlarını ayırıcı politikalarına karşı erkanları sus­turmak ve halkımızın içine itildiği 40 yıla yakın zamandır süren karan­lıktan kurtulması için yol gösterenleri sindirmektir.
Temmuz 1989’da mafya hesaplaşması çerçevesinde lokantacı Bonjur’un 17 bıçak darbesiyle öldürülmesi ile başlatılan faili meçhul cinayet, bombalama, kundaklama, tehdit mektupları gönderme vb yasa-dışı eylemler, günümüze kadar sürdürülmüş, ama hiçbir eylemde polis failleri yakalaya­mamıştır. Yine mafya hesaplaşması şeklinde seyreden bazı bombalama olayları ile aynı saatlere denk düşürülerek, bazı siyasi muhaliflere göz dağı vermek için arabaları bombalanmakta, evleri, parti binaları kurşunlanmaktadır.
Rum Komünist Partisi AKEL’in yayın organı Haravgi gazetesinin basın şenliğine çok sayıda Türkün katılması ardandan, 2 Ekim 1989 akşamı muhalif politikacı Alpay Durduran’ın oturduğu apartmanın önünde pat­latılan bomba, hem arabalara, hem de camlara hasar yapmıştı. Aynı ak­şam da CTP Genel Merkezi önüne patlayıcı madde konmuş, ama fitili kırık olduğu için patlayamamıştı.
16 Ekim 1990 akşamı solcu “Özgürlük” dergisinin sahibi, gazeteci Hürrem Tulga’nın arabası altına konan bomba patlamış ve arabayı hurda haline getirmişti. Aynı akşam CTP’li Fadıl Çağda’nın evinin bahçesinde de bomba patlatılmıştı.
Yeni Kıbrıs Partisi Genel Başkanı Alpay Durduran’ın arabası 15 Ağus­tos 1991 sabahı yeniden bombalanarak, kullanılmaz hale getirildi.
Son olarak da Kanal-6 adlı özel Türk televizyonunda CTP, TKP ve YKP Genel Başkanları’nın dile getirdikleri görüşler nedeniyle, programın önce 5, 6 ve 7 Kasım 1992 tarihlerinde Vatan gazetesinde yayımlanıp kı­nanması ve 9 Kasım akşamı da BRT-TV’sinden gösterilmesi ve Başbakan Eroğlu’nun parti liderlerini ihanet içinde olmakla suçlaması ardından, 11 Kasım 1992 sabahının erken saatlerinde Yeni Kıbrıs Partisi’nin Genel Merkezi, otomatik silahla tarandı.
Kıbrıs Türk liderliğinin gizli-açık yeraltı örgütleriyle işbirliği halinde kendisi gibi düşünmeyenlere karşı uygulayageldigi bu faşist baskıları şiddetle protesto ediyoruz. Demokrat Kıbrıslı Türklerin mücadelesi daha da bilenerek devam edecek, er veya geç başarıya ulaşa­caktır. Devlet terörü haline gelen bu eylemlerin faillerinin, eskiden olduğu gibi yine bulunamayacağından hiç kuşkumuz yoktur.

(“Sosyalist Gözlem” imzasıyla, Sosyalist Gözlem dergisi, No.3, Ocak 1993)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder