31 Ocak 2018 Çarşamba

KIBRIS’TA SEÇİMLERE GİDERKEN


İki ay sonra Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcılarını seçiyor. 1960 yılında, tek aday olduğu için seçilmeden bu göreve gelen Dr. Fazıl Küçük, 1968’deki seçimde çıkan ikinci aday, adaylığını geri çekmek zorunda bırakılınca, yine koltuğunda kalmış, günümüze kadar bu görevi sürdüregelmiştir. Görev dediğimiz ise, resmi ikametgâhında oturup, yabancı ülke büyükelçilerinin ziyaretlerini kabul etmek, , onlara Kıbrıs konusundaki Türk görüşünü anlatmak, bu görüşmelerin resmi haberlerini kendi gazetesinde ertesi gün yayınlatmaktan ibarettir.
1963-67 dönemi tam bir savaş dönemi halinde geçmiş, ama olayların başlaması ile Rum ve Türk kesimleri arasındaki giriş-çıkışları önleyen barikatların kaldırılması arasındaki dört yıllık süre içinde, liderlerimiz, yeme-içme toplantıları için 20 bin sterlin harcarken; olaylar sonucu köylerini ve evlerini terk etmek zorunda kalan 10 binlerce göçmen ise, çok güç koşullar altında yaşamak, ölüm-kalım savaşı vermek durumunda idiler. 1967 Kasım krizinden sonra yılın son günlerinde kurulan Kıbrıs Türk Yönetimi, 1968 başlarından itibaren 6,000’e yakın Türk hükümet memur ve işçisini bünyesine almıştır. Bugün anavatan Türkiye’den yardım olarak gönderilen yılda 10 milyon sterlin para, Kıbrıs Türklerinin ekonomik yönden ayakta kalmalarını sağlamaktadır.
1967-72 döneminde ise toplumlararası savaş dinmiş, incir ipi gibi uzayan ikili görüşmeler başlamıştır. Türk tarafından olağanüstü koşullar ısrarla devam ettirilirken, Rum tarafı normale dönüşü tamamen gerçekleştirmiş, ekonomik durumlarını güçlendirmeyi başarmışlardır. Tâ 1960 yılında, Cumhuriyetin ilanı ile başlayan Kıbrıs yerli sanayiindeki gelişmeler, bir ara hızını keser gibi olmuşsa da, sonraları yeni döneme geçişte bir hayli ilerleme kaydetmiştir. İthal mallarına konan ağır vergiler ve bir kısmı dıştan getirtilen ham madde ile gelişen Rum sanayiinin güçlenmesi sonucu, 1964 yılında 14.4 milyon sterlin olan sanayi gelirleri, 1966’da 16.8 milyona yükselmiştir. Adaya gelen Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne gönderilen paralar yanında, anlaşmalarla Kıbrıs topraklarının 99 mil karesinde bağımsız üsleri bulunan İngiltere’nin her yıl ödediği 15 milyon sterlin, doğrudan doğruya Rum yönetimine aktarılmıştır. Günlük yediği sebzesine, meyvesine kadar Rum çarşısına bağımlı Kıbrıs Türklerinin, bütün limanlar Rum yönetiminin elinde olduğu için, 5.5 milyon sterlin dolaylı gümrük vergisi ödedikleri de unutulmamalıdır. Böylece 1960’da 150 sterlin olan kişi başına gayri safi milli gelir, 1971’de yalnız Rum toplumu yönünden 835 sterline yükselmiştir. Ekonomik bakımdan kaderlerine terkedilen Kıbrıs Türklerinin ise 1971’deki toplam gayri safi milli geliri 30 milyon sterlin civarında hesaplanmaktadır. Bu rakama, Anavatanın göndermekte olduğu 10 milyon sterlin de dahildir. Buna göre toplumun kişi başına düşen gayri safi milli geliri, 250 sterlin civarındadır. Bu ise Rum toplumu ile Türk toplumu arasında %37.5 oranında bir gelir noksanlığı demektir.
1963 Aralık’ından bu yana, görünen tek kazanç, Türk Mücahitlerinin koruduğu, adanın belli yerlerinde toplanan, Türk yönetimi sınırları içinde, resmen izin almadan tek bir Rumun girememesidir. Bütün Türkler her gün Rum kesimindedir, o ayrı bir iş. Bugün eldeki kıt olanaklarla küçük bir sanayi kurulmuştur. Kooperatifçilik ise Dr. Küçük’ün özel sektörden yana şiddetli engellemelerine rağmen, gelişmektedir. Türk toplumunun değişmez liderlerinin temel sorun olan kalkınma ile ilgilenmedikleri, çıkarlarına uygun olan ve böyle olduğu için de yerilen bir düzen içinde bile yapıcı bir zihniyetle çalışmadıkları görülmektedir.
Kıbrıs Türk yönetimi için tek ana sorun, ekonomik bağımsızlığa kavuşarak siyasal yönden güçlenmektir. Bu ise ancak Türkiye’nin yardımı ve Kıbrıs’taki namuslu kişilerin çalışmaları ile gerçekleştirilebilecektir. 1971 yılında Türkiye’den 815 sterlin tutarında ithalat yapılmıştır. Bu daha da artırılabilir ve ortak bir planlama ile yeni girişimlerde bulunulabilir. Yeter ki yıllar yılı süren koltuk kavgasına artık bir son verilsin; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmaya hız ve canlılık katılsın. Orta öğrenimini tamamlayan 600, yüksek okul ve üniversite mezunu 350, halen Türkiye’de yüksek öğrenim görmekte olan 3,000’i aşkın Kıbrıslı genç, Kıbrıs’ın yarını için büyük bir güçtür.
Yazımız, tıpkı Anavatan’da olduğu gibi, Yavruvatan’da da susturulmak istenen, her zamanki sözcüklerle karalanan Kıbrıslı Türk ilkokul öğretmenlerinin sahibinin sesi Halkın Sesi gazetesine verdikleri anlamlı ve özlü cevapla bitiriyoruz: “Bu halk yıllar yılı, soygunculardan, vurguncular ve çıkarcılardan, yabancılara hizmet edenlerden çok çekmiştir; birçok ağır kayıplara uğramış, tehlikeli devirler geçirmiştir. Halk ve gençlik, herhalde artık kendisini sömürmeyen, satmayan, yabancılara kulluk, kölelik etmeyen uşak ruhu taşımayan yöneticilerden kurulu, yepyeni, pırıl pırıl bir düzen özlemektedir.”

(“A. Akansel, İstanbul” imzası ile, Yeni Ortam gazetesi, İstanbul,  15 Aralık 1972) 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder