İki
ay sonra Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcılarını
seçiyor. 1960 yılında, tek aday olduğu için seçilmeden bu göreve gelen Dr.
Fazıl Küçük, 1968’deki seçimde çıkan ikinci aday, adaylığını geri çekmek
zorunda bırakılınca, yine koltuğunda kalmış, günümüze kadar bu görevi
sürdüregelmiştir. Görev dediğimiz ise, resmi ikametgâhında oturup, yabancı ülke
büyükelçilerinin ziyaretlerini kabul etmek, , onlara Kıbrıs konusundaki Türk
görüşünü anlatmak, bu görüşmelerin resmi haberlerini kendi gazetesinde ertesi
gün yayınlatmaktan ibarettir.
1963-67
dönemi tam bir savaş dönemi halinde geçmiş, ama olayların başlaması ile Rum ve
Türk kesimleri arasındaki giriş-çıkışları önleyen barikatların kaldırılması
arasındaki dört yıllık süre içinde, liderlerimiz, yeme-içme toplantıları için
20 bin sterlin harcarken; olaylar sonucu köylerini ve evlerini terk etmek
zorunda kalan 10 binlerce göçmen ise, çok güç koşullar altında yaşamak,
ölüm-kalım savaşı vermek durumunda idiler. 1967 Kasım krizinden sonra yılın son
günlerinde kurulan Kıbrıs Türk Yönetimi, 1968 başlarından itibaren 6,000’e
yakın Türk hükümet memur ve işçisini bünyesine almıştır. Bugün anavatan
Türkiye’den yardım olarak gönderilen yılda 10 milyon sterlin para, Kıbrıs
Türklerinin ekonomik yönden ayakta kalmalarını sağlamaktadır.
1967-72
döneminde ise toplumlararası savaş dinmiş, incir ipi gibi uzayan ikili
görüşmeler başlamıştır. Türk tarafından olağanüstü koşullar ısrarla devam
ettirilirken, Rum tarafı normale dönüşü tamamen gerçekleştirmiş, ekonomik
durumlarını güçlendirmeyi başarmışlardır. Tâ 1960 yılında, Cumhuriyetin ilanı
ile başlayan Kıbrıs yerli sanayiindeki gelişmeler, bir ara hızını keser gibi
olmuşsa da, sonraları yeni döneme geçişte bir hayli ilerleme kaydetmiştir.
İthal mallarına konan ağır vergiler ve bir kısmı dıştan getirtilen ham madde
ile gelişen Rum sanayiinin güçlenmesi sonucu, 1964 yılında 14.4 milyon sterlin
olan sanayi gelirleri, 1966’da 16.8 milyona yükselmiştir. Adaya gelen Birleşmiş
Milletler Barış Gücü’ne gönderilen paralar yanında, anlaşmalarla Kıbrıs
topraklarının 99 mil karesinde bağımsız üsleri bulunan İngiltere’nin her yıl
ödediği 15 milyon sterlin, doğrudan doğruya Rum yönetimine aktarılmıştır.
Günlük yediği sebzesine, meyvesine kadar Rum çarşısına bağımlı Kıbrıs
Türklerinin, bütün limanlar Rum yönetiminin elinde olduğu için, 5.5 milyon
sterlin dolaylı gümrük vergisi ödedikleri de unutulmamalıdır. Böylece 1960’da
150 sterlin olan kişi başına gayri safi milli gelir, 1971’de yalnız Rum toplumu
yönünden 835 sterline yükselmiştir. Ekonomik bakımdan kaderlerine terkedilen
Kıbrıs Türklerinin ise 1971’deki toplam gayri safi milli geliri 30 milyon sterlin
civarında hesaplanmaktadır. Bu rakama, Anavatanın göndermekte olduğu 10 milyon
sterlin de dahildir. Buna göre toplumun kişi başına düşen gayri safi milli
geliri, 250 sterlin civarındadır. Bu ise Rum toplumu ile Türk toplumu arasında
%37.5 oranında bir gelir noksanlığı demektir.
1963
Aralık’ından bu yana, görünen tek kazanç, Türk Mücahitlerinin koruduğu, adanın
belli yerlerinde toplanan, Türk yönetimi sınırları içinde, resmen izin almadan
tek bir Rumun girememesidir. Bütün Türkler her gün Rum kesimindedir, o ayrı bir
iş. Bugün eldeki kıt olanaklarla küçük bir sanayi kurulmuştur. Kooperatifçilik
ise Dr. Küçük’ün özel sektörden yana şiddetli engellemelerine rağmen,
gelişmektedir. Türk toplumunun değişmez liderlerinin temel sorun olan kalkınma
ile ilgilenmedikleri, çıkarlarına uygun olan ve böyle olduğu için de yerilen
bir düzen içinde bile yapıcı bir zihniyetle çalışmadıkları görülmektedir.
Kıbrıs
Türk yönetimi için tek ana sorun, ekonomik bağımsızlığa kavuşarak siyasal
yönden güçlenmektir. Bu ise ancak Türkiye’nin yardımı ve Kıbrıs’taki namuslu
kişilerin çalışmaları ile gerçekleştirilebilecektir. 1971 yılında Türkiye’den
815 sterlin tutarında ithalat yapılmıştır. Bu daha da artırılabilir ve ortak
bir planlama ile yeni girişimlerde bulunulabilir. Yeter ki yıllar yılı süren
koltuk kavgasına artık bir son verilsin; ekonomik, sosyal ve kültürel
kalkınmaya hız ve canlılık katılsın. Orta öğrenimini tamamlayan 600, yüksek
okul ve üniversite mezunu 350, halen Türkiye’de yüksek öğrenim görmekte olan
3,000’i aşkın Kıbrıslı genç, Kıbrıs’ın yarını için büyük bir güçtür.
Yazımız,
tıpkı Anavatan’da olduğu gibi, Yavruvatan’da da susturulmak istenen, her
zamanki sözcüklerle karalanan Kıbrıslı Türk ilkokul öğretmenlerinin sahibinin
sesi Halkın Sesi gazetesine verdikleri anlamlı ve özlü cevapla bitiriyoruz: “Bu
halk yıllar yılı, soygunculardan, vurguncular ve çıkarcılardan, yabancılara
hizmet edenlerden çok çekmiştir; birçok ağır kayıplara uğramış, tehlikeli
devirler geçirmiştir. Halk ve gençlik, herhalde artık kendisini sömürmeyen,
satmayan, yabancılara kulluk, kölelik etmeyen uşak ruhu taşımayan
yöneticilerden kurulu, yepyeni, pırıl pırıl bir düzen özlemektedir.”
(“A. Akansel, İstanbul”
imzası ile, Yeni Ortam gazetesi, İstanbul,
15 Aralık 1972)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder