31 Ocak 2018 Çarşamba

PAYLAŞILAMAYAN ADA: KIBRIS


Kıbrıs’ta 82 yıl süren İngiliz sömürge yönetiminin 1960 yılında adadan ayrılmak zorunda kalırken taraflara kabul ettirdiği Kıbrıs Anayasası ile, bir yandan Türk ve Rum toplumları arasında yaratılmak istenen ayrılıkçı tutum kurumlaştırılmış, öte yandan da İngiliz kuvvetleri, sözde bağımsızlığa kavuşan ada toprakları üzerinde İngiltere’nin egemenliğinde kalan iki üs üzerine çekilmişti.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temellerini atan 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları, Kıbrıs’ın iç düzenine kayıtlamalar getirerek, tam bağımsızlığı zedelerken, garanti antlaşmalarıyla da Kıbrıs topraklarında askeri birlikler bulundurma hakkını kazanan diğer NATO ülkeleri Türkiye ve Yunanistan, gerektiğinde İngiltere ile birlikte adaya müdahale yetkisini kazanıyorlardı.
Cumhuriyetin kurulmasını bir yıl kadar geciktiren üslerle ilgili üçlü görüşmelerde Rum toplumunu temsil eden Makarios, Enosis’i engelleyen antlaşmalardan intikam almak için İngiltere ile çatıştı. Stratejik ihtiyaçları için adanın tümünün gerekmediğine karar veren İngilizler, üsler için önce 167 mil kare istemişler, sonra 120 mil kareye inmişlerdi. Türk toplumunu temsil eden Dr. Küçük de Kıbrıs’a mali yardım yapılmasını istiyordu. 120 mil kare toprağı fazla bulan Makarios, 36 mil kare teklif etmiş, fakat sonunda 99 mil karede anlaşmışlardı. Ayrıca İngiltere, genç Kıbrıs Cumhuriyeti’ne mali yardım olarak 5 yıl süre için yılda 12 milyon sterlin, çeşitli kamu hizmetlerinden yararlanma karşılığı olarak da ayrıca 2.34 milyon sterlin verecekti. Makarios, bu kez kartlar kendi elinde olduğundan, süre sonunda bunların yeniden gözden geçirilmesini de sağlamıştı. Sonunda 16 Ağustos 1960 günü Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildi. NATO ülkesi olmadığı halde, toprakları üzerinde Türk ve Yunan alayları ile İngiliz üsleri bulunan Kıbrıs adası, böylece NATO strateji çemberi içinde tutuluyor ve NATO’nun Güneydoğu kanadındaki denge, Amerikan emperyalizminin istediği biçimde kurulmuş oluyordu. Kıbrıs’ta Amerika’nın da bir donanmaya ait röle istasyonu olan, diğeri de Güney Rusya’daki radyo yayınlarını kaydeden iki dinleme istasyonu bulunuyordu. İngiliz yönetimi sırasında, İngiliz hükümetinin sağladığı olanaklarla geniş alanlar üstüne kurulan bu radyo istasyonlarına görevli personelden başka kimseler girmemekte; Amerikan uyruğu dışındaki personel de ancak görevli bulundukları yerlere girip çıkabilmektedirler. Bu radyo istasyonlarının bulunduğu bölgeler, Kıbrıs’taki Amerikalıların akaryakıt ve malzeme deposu görevini de görmektedir. Cumhuriyetin kurulmasında sonra bir de verici istasyonun kurulması için girişimde bulunulmuşsa da, Makarios’un karşılığında 75 milyon dolar istemesi üzerine Amerika bu ücreti ödemeyi reddetmiş, fakat yılda 6 milyon sterlinlik iktisadi yardım vermeyi kararlaştırmıştır.
1959 yılında Zürih ve Londra Antlaşmalarını doğuran dünya görüşünün 1974 dünyasındaki geçerliliğini düşünmek, Kıbrıs sorununun içinde bulunduğu bugünkü aşamada gereklidir sanırız. 1963 çatışmaları, kurulan yapay dengeyi bozmuştu. Aradan geçen on yılı aşkın süre içinde, soruna çeşitli çözüm yolları aranmış, fakat adadaki sosyal ve politik gerçekler yüzünden bunların uygulanma olasılığı bulunmamıştır. Amerika tarafından hazırlanan ve Kıbrıs’ın NATO etki çemberi içinde kalmasını amaçlayan Acheson Planında Türkiye’ye adanın kuzey bölgesinde küçük bir üs verilmiş, Türk toplumuna da bazı özerk bölgeler tanınmıştı. Türkiye planı benimsemiş, ne var ki planın Kıbrıs'ın bütünlüğü ile bağdaşamayacağını savunan Makarios’un baskısıyla Yunanistan görüşmelerden çekilmişti. Sonraları, 1967 anlaşmasına aykırı olarak adaya yeniden çıkan CIA ajanı Grivas tarafından askeri bir darbe ile gerçekleştirilmesi istenen bu plan,  Kıbrıs hükümetince ortaya çıkarılarak etkisizleştirilmişti.   
Geçtiğimiz aylarda, İngiltere’nin Kıbrıs’ta iki askeri üssünü, gittikçe artan masraflardan ötürü Amerika’ya veya NATO’ya devretmeyi düşündüğü haberi, dikkatleri yeniden Kıbrıs üzerine çekerken, Amerikan Deniz Kuvvetlerine mensup 300 deniz piyadesi İngiliz üslerine “geçici” kaydı ile yerleştirilmiştir. Kıbrıs’ın tam bağımsızlığından yana olan demokratik güçler, bu girişimle Kıbrıs’taki üslerin giderek ortak bir İngiliz-Amerikan üssü haline gelmesi tehlikesine işaret etmektedirler. Orta Doğu barış görüşmelerini sürdüren Amerikan ve Sovyet Dışişleri bakanlarının, bloksuz bir ülke olduğu için seçtikleri Kıbrıs’ta yaptıkları görüşmelerin önemli bir bölümünü Kıbrıs sorununa ayırmaları, toplumlararası görüşmelerin kesilmiş olduğu bir zaman rastlamaktadır. Bilindiği gibi Başkan Nixon, Şubat ayı başlarında “bağımsız ve egemen bir Kıbrıs devletinden yana olduğunu” belirtmişti. Kissinger ve Gromiko ile görüşmeler yapan Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios, iki Dışişleri Bakanının da Türkiye tarafından öne sürülen Kıbrıs’ta federatif çözüm şekline karşı olduklarını ima ettiklerini söylemiştir.

(“Ali Akansel” imzası ile, Yeni Ortam gazetesi, İstanbul, 18 Mayıs 1974)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder