4 Şubat 2015 Çarşamba

AKEL’İN YAŞLI LİDERLİĞİ DEĞİŞİRKEN

Kıbrıs Emekçi Halkının İlerici partisi (AKEL)’nin 1949 yılından beri genel sekreterliğini yapmakta olan Ezekias Papayuannu, 10 Nisan 1988 günü geçirdiği bir akciğer-kalp rahatsızlığı sonucu 80 yaşında öldü. Papayuannu, 1926’da kurulan Kıbrıs Komünist Partisi (KKK)’ne bir maden işçisi olarak 1931 yılında girmiş ve 1941 yılında AKEL’in oluşturulmasından sonra 1949’da, bu partinin genel sekreterliğine seçilmişti. 1960’tan beri Kıbrıs Temsilciler Meclisi’nde milletvekilliği yapmakta olan Ezekias Papayuannu, kısa bir süre önce parti merkez komitesine gönderdiği bir mektupla, genel sekreterlik görevinden affını rica etmişti. 22 Mart 1988 tarihli AKEL MK bildirisine göre, yeni genel sekreterin seçimi ile birlikte onun, yeni oluşturulacak parti başkanlığı görevine getirilmesi bekleniyordu. AKEL genel sekreterliğine partinin gençlik örgütü (EDON)’nün uzun yıllar yöneticiliğini yürütmüş olan ve kendisine son parti kongresinde MK sekreterliğinin toplantılarına katılma hakkı tanınan, 45 yaşındaki politbüro üyesi Dimitris Hristofyas getirildi.
            26-30 Kasım 1986 tarihlerinde Lefkoşa’da yapılan AKEL’in 16. Kongresinde yaşı ilerlemiş bazı AKEL ileri gelenleri, sağlık nedenleriyle görevlerini bırakmışlardı. Solcu Çiftçiler Birliği (EKA)’nin genel sekreteri olan Hambis Mihailidis ile AKEL’in “azınlıklar bürosu”ndan yıllardır sorumlu olan Yannis Katsuridis, bu kişiler arasındaydı. Genel Sekreter yardımcılığının kaldırılması ile bu görevi yıllardır yürüten Andreas Fantis (hükümet sözcüsü Andreas Fantis’in babası), ideolojik sorunlarla ilgili görevli sekreterliği üstleniyordu. 68 yaşındaki işçi lideri Andreas Ziartidis, AKEL politbüro üyeliğini sürdürmesine rağmen, geçen Kasım ayında gerçekleştirilen 20. PEO (Tüm Kıbrıs İşçi Federasyonu) kongresinde kendi isteğiyle genel sekreterlik görevini bırakıyor, ama sendikanın yeni oluşturulan başkanlık görevine seçiliyordu. Ziartidis’in 44 yıldır sürdürdüğü genel sekreterliğe, yardımcısı 56 yaşındaki iktisatçı Pavlos Dinglis getirilirken, PEO genel sekreter yardımcılığını yıllardır yürütmüş olan Pandelis Varnava da yaşlılık nedeniyle ayrılarak, görevini Hristos Lasettas’a devrediyordu.
Kıbrıs işçi hareketinin ortak sınıfsal örgütlerde yürütüldüğü 1940’lı yıllarda gerek Ziartidis, gerekse Varnava, Kıbrıs Türk işçileri tarafından çok iyi tanınmaktaydı. Bilindiği gibi işçi hareketinin ENOSİS propagandasına alet edilmesiyle başlayan sendikaların milliyet esasına göre ayrılması, 1958’lerden sonra kemikleşmiş ve Kıbrıs Türk emekçilerinin gerek PEO, gerekse AKEL ile olan bağları kopmuştur. Kıbrıs Türk işçisine ekonomik bilinç verilmesinde PEO’nun daha büyük katkısı olmuş ve Kıbrıs Türk Toplumu’na yaklaşımında bu örgüt AKEL’e kıyasla daha pratik ve sonuç alıcı olmuştur. AKEL’in Kıbrıslı Türkler arasında fazla taraftar toplayamamasının en başta gelen nedeni, partinin Kıbrıs’a özerklik verilmesi talebinden vazgeçerek, 1949’da yapılan 6. Kongrede Rum burjuvazisinin milliyetçi “ENOSİS ve yalnız ENOSİS” tezini benimsemesiydi. Parti içindeki yoğun tartışmalardan sonra bu tezi savunan Ezekiyas Papayuannu’nun bu kongrede genel sekreterliğe getirilmesi, AKEL’in 1974’e kadar giderek azalan dozlarda da olsa Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması (ENOSİS) politikasını savunması, Kıbrıslı Türk ilericiler açısından tarihsel bir handikap oluşturmuştur.
Rum Ortodoks Kilisesi ile burjuvazinin Kıbrıs Adası’nı Yunanistan’a bağlama politikası, hatta daha da ileri giderek AKEL’in bu politikaya destek vermiş olması, sömürgeci İngiltere’ye karşı verilen mücadelede 1960 yılına kadar belki anti-emperyalist bir tez olarak haklı gösterilebilirdi. Ama bizatihi bu milliyetçi tez, ada üzerinde yaşamakta olan Rum ve Türk emekçilerinin ortak anti-emperyalist cephesinin oluşmasında en büyük ideolojik engeli oluşturuyordu. Dahası, 1960’da sınırlı da olsa bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmuş olmasına rağmen, AKEL’in ENOSİS hedefinden ayrılmamış olması, Kıbrıslı Türklerle ilişkilerde ve Kıbrıslılık bilincinin geliştirilmesinde bir paradoks olarak kalmıştır. BM’ye üye olmuş bağlantısız bir dış politika güden yeni devletin Cumhurbaşkanı olan Makarios, anayasadaki bazı maddeleri değiştirmek için harekete geçince, hem ENOSİS’çiler, hem de TAKSİM’ciler için yeni bir fırsat doğmuş ve Aralık 1963 bunalımı yaşanmıştı.
1964-1967 yılları kanlı çarpışmalara sahne oldu ve bu iç savaşta yüzlerce masum insan canını yitirdi. 1968’de Makarios’un ENOSİS’in gerçekleştirilemeyeceğini kabul edip “mümkün olan çözüm”e yönelmesi ve ardından toplumlararası barış görüşmelerinin başlaması, Kıbrıslılar arasındaki ilişkileri yumuşatmış ve başta Lefkoşa olmak üzere, birkaç büyükçe enklav (cep) dışında, Rumlarla Türkler arasındaki ilişkilerde bir yumuşama süreci başlatmıştı. 1968-1974 arasındaki bu yeni dönemde, ne yazık ki AKEL’in Kıbrıslı Türklerle herhangi somut bir yakınlaşma politikası olmamıştır.
1974 yazındaki olayların ardından bir ay içinde Taksim çizgisi çekilmiş ve 1958’lerden başlayarak bu tehlikeye dikkat çekmiş olan AKEL’in korktuğu başına gelmiştir. Ama ne yazık ki 1960’lı yıllarda Taksim olasılığını bertaraf etmek için Türk-Rum ortak anti-emperyalist cephesinin kurulması gerektiğine tüm kongre kararlarında ve parti açıklamalarında yer vermiş olan AKEL, kendisinin açık veya kapalı biçimlerde benimsediği milliyetçi Rum burjuvazisinin ENOSİS politikası yüzünden bu cephenin oluşmasını engellemiş oluyordu. 1974 sonrasında bile Kıbrıslı Türk ilericilerin katılımıyla bir durum değerlendirmesi yapma olanağını kullanamayan veya kullanmak istemeyen kırk yıllık AKEL liderliği, yeni dönemde de ayakları yere basan enternasyonalist bir politika üretememiş ve dahası “Azınlıklar Bürosu”nu kapatmakla Kıbrıs Türk toplumuyla olan doğrudan ilişkilerini ve yıllardır birikmiş ideolojik-teorik sorunları belirsiz bir tarihe ertelemeyi yeğlemişti.
Kıbrıslı Türk ilericilerin görüşüne göre, kırk yıllık liderliğin değiştiği şu günlerde, tüm Kıbrıslı emekçilerin ilerici partisi olduğunu savunan AKEL, işçi sınıfı biliminin gereklerine göre saptanacak olan bir “milliyetler politikası”nı acilen oluşturmak zorundadır. Parti içinde bir yeniden yapılanma ve Kıbrıs sorunu ile ilgili parti görüşlerindeki açıklık, Kıbrıs Türklerine yaklaşımda ilk gözetilmesi gereken husus olmalıdır. Federal Kıbrıs’a giden yolu bu politika belirleyecektir. Bu politikanın ihmali ayrılık duvarlarını daha da pekiştirecektir.

(Önce “Mehmet Sonuç” imzasıyla ve “AKEL’in yaşlı liderliği değişirken” başlığıyla, Söz gazetesinde, 22 Nisan 1988’de, daha sonra bazı açıklayıcı eklerle ve yine “Mehmet Sonuç” imzası ile, Ekonomi ve Politikada Görüş, aylık dergide, İstanbul, Sayı:18, Mayıs 1988)




  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder