Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'taki hükümet değişiklikleri
öncesinde, özellikle Kıbrıs Rum basınında çıkan haberlerde, ABD'nin Kıbrıs
sorunuyla ilgili olarak yeni bir girişimi başlatmak üzere olduğu duyuruluyordu.
Fileleftheros’a göre, Amerikalıların al-ver esasına göre hazırlamakta oldukları
üç pakette egemenlik, garantiler ve AB üyeliği konuları yer
almaktaydı.(16.10.1995)
EGEMENLİK: Bu konunun, bu yılın başında Londra'da
yapılan, gizli görüşmelerde de garantilerle birlikte ana odak noktalarından birini oluşturduğunu
biliyoruz. Dahası Türk tarafı, Türklere egemenlik hakkının tanınmasına ek olarak, bunun güvenliklerini
teminat altına almaya yetmeyeceği gerekçesiyle, Türkiye’nin tek taraflı
müdahale hakkının sürmesi gerektiğini öne sürüyor. (Vima’dan aktaran Halkın Sesi,
27.5.1995) Buna karşılık Rum tarafının ikili egemenliğin kabulü için öne
sürdüğü şart, federal devletten ayrılacak olan tarafın egemenliği merkezi
hükümete otomatikman geri vermesi şartıdır. (Vima’dan aktaran Kıbrıs, 1.6.1995)
Bu şartın Denktaş’ın temsilcileri tarafından Londra’da tereddütsüz reddedilmesi
üzerine, Vima şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Bu da şunu gösteriyor ki Kıbrıs
Türklerinin egemenlik talep etmelerinin ardında, ileride federal devletten
ayrılma niyeti gizlidir. Türkler, egemenliklerinin tanınmasını sağladıktan
sonra, şeriki bir aşamada, federal devletten ayrılmak ve yönetimleri altındaki
topraklarda bağımsız ve egemen devlet ilan etmek düşüncesindedirler. (Vima’dan
aktaran Birlik, 30.5.1995)
DİKO’nun ileri
gelen liderlerinden Tasos Papadopulos, konuyla ilgili olarak şunları yazmıştır:
“Eğer merkezi hükümet, gerek teoride, gerek pratikte “bölgelere” egemenlik
verilecek olursa, daha sonra bunu geri alamayacaktır. Bir "bölgeye'' egemenlik verilecek olursa, o
bölge güç kazanır. İstediği gibi hareket
eder ve egemenliğini daha da genişletmeye çalışır. Böyle şeyler olduğu zaman
biz ne yapacağız? Yoksa yasalara uyulmasını sağlamak için federal ordu mu göndereceğiz?
Egemenlik, bizim istila ve işgalin yarattığı oldu-bittilerin yasalaşmasına
karşı vermekte olduğumuz mücadelenin son siperidir.” (Simerini'den aktaran Halkın
Sesi, 13.6.1995)
Cumhurbaşkanı Kleridis ise, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin
egemenliğini pazarlık konusu yaptığı ve AB üyeliğinin bir bedeli olarak verileceği
yolundaki suçlamalarla ilgili olarak şöyle konuşmuştur: “Bizim tarafın üzerinde
durduğu husus, Kıbrıs Rumluğunun geleceğini teminat altına alacak bütünlüklü
bir çözümdür. Bir konuyu soyutlamak ve bütünlüklü bir çözüme ilerlemek için o konunun
çözümlenmesi üzerinde ısrar etmek yanlıştır... Diyelim ki Rauf Denktaş tek
egemenliği kabul etti. Fakat eski garantilerin ve güçlü bir Türk askeri
varlığının sürdürülmesi üzerinde ısrar ediyor. Bu durumda Kıbrıs Rumluğunun
geleceği teminat altına
alınabilir mi? Geçmişte de tek
egemenliğe sahiptik, ama bu bizi teminat altına almaya yetmemişti.” (Alithia'dan aktaran Yeni Demokrat, 25.5.1995)
GARANTİLER: ABD’nin garantilerle ilgili ikinci
paketinin, sistemin genişletilmesi, fakat aynı zamanda tarafların güvenlik
gereksinmelerinin tatmini esasına dayandırıldığı öne sürülüyor.(agy) Fileleftheros'a
göre, ABD’nin paketinde müdahale hakkının devam etmesi, fakat ilgili
toplumların korunması ile kısıtlanası düşünülüyor. Üzerinde çalışılan bir
formül, adanın askersizleştirilmesi konusuyla garanti sistemini bağlantılı
olarak ele almakta ve Türk tarafının endişelerini yatıştırmayı amaçlamaktadır.
Düşünülen olasılıklardan biri de, Türk askerlerinin çekilmesinden sonra,
onların yerinin uluslararası bir askeri güç tarafından alınmasıdır.
Uluslararası askeri güç, NATO'nun "Barış için İşbirliği" programının
şemsiyesi altına alınacak. Bu Türkiye ve Yunanistan'ın da katıldıkları bir programdır.
Kıbrıs Hükümeti 1960
Garanti Anlaşması’nın feshinden yanadır ve anlaşmanın
feshinden sonra garanti sisteminin bir uluslararası askeri kuruluşa
bağlanabileceğine inanmaktadır.” (aktaran Yeni Demokrat, 9.8.1995)
Lefkoşa’daki Amerikan Büyükelçisinin Cumhurbaşkanı
Kleridis ile yaptığı (bir) görüşmede söylediklerinden anlaşıldığına göre,
Amerikalılar, oluşturulacak gücün çözümden sonra 8-10 yıl Kıbrıs’ta kalmasını
düşünüyorlr. Uluslararası güce Türk ve Yunan askerleri de katılacaklar. Ancak
yabancı bir komutanın emrinde olacaklar.” (Mahi’den aktaran Kıbrıs, 9.10.1995)
AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİĞİ: Üçüncü paket, nihai bir çözüm
şeklinin bir parçası olarak, AB üyeliği konusunun çözümünü öngörüyor. AB
mevzuatının, Kıbrıs’ta kısıtlanacağı bir formül düşünülüyor. Örneğin, Kıbrıs Türk
bölgesinde serbest yerleşim ve mülk edinme hakkının kısıtlanması öngörülüyor.
(agy) Bu konuyla ilgili olarak "Taksimi kalıcılaştırmayı amaçlayan yeni
planlar" başlıklı yazımıza bakılabilir. (Yeni Çağ, 8.10.1995)
Temsilciler Meclisi'nde sandalyesi bulunan Rum
partilerinin, Kıbrıs'ın AB üyeliği konusunun, ikili egemenlik konusuyla
irtibatlandırılmasını kabul etmedikleri bilinmektedir. DİSİ ikinci lideri Nikos
Anastasiadis bu konuda Simerini gazetesine verdiği bir demeçte şöyle demiştir
“Biz AB üyeliğinin bedeli olarak, ikili egemenliği kabul etmiyoruz. Bizim
Kıbrıs sorunu için düşündüğümüz çözüm, BM kararlarına ve Avrupa ilkelerine
dayalı, işleyebilir,
demokratik bir çözümdür.”
AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas'ın görüşü ise
şöyledir: "Al-ver yöntemi çerçevesinde, ikili egemenlik, AB üyeliği ile
değiştirilebilir. Şunu bilmeliyiz ki ikili egemenlik ve hatta taksim içeren
gevşek bir konfederasyona varırsak, Avrupa buna karsı çıkacak değildir. AB, nasıl olursa olsun herhangi bir çözümü kabul
edecektir. AB yi ilgilendiren tek şey kendi çıkarlarıdır. İsviçre modeli bir
konfederasyon gidildiği takdirde, dönüşümlü başkanlık konusu da gündeme
gelecektir. Genel oylamayla başkan seçilmesi başkadır, bir sen, bir ben
şeklinde başkan seçilmesi ise başkadır.
“EDEK lideri Vasos Lissaridis, "Sonradan biz
AB'ye tam üye olarak giremezsek, ya da girmemiz gecikirse, o zaman ikili egemenliği
kabul etmiş olmakla kalacağız. Zararımız çifte olacak" derken, DİKO lideri
Spiros Kipriyanu da AB üyeliği ile egemenlik arasında bağlantı kurmaya
çalışanların Anglo-Amerikanlar olduğuna dik kati çekerek, partisinin buna
kesinlikle karşı olduğunu belirtti.(aktaran Yeni Demokrat, 24.5.1995)
Fileleftheros gazetesi, bunlara ek olarak bir de
dördüncü paketten söz etmekte ve bu “Güven Artırıcı Önlemler Paketi”nin ortada durduğunu
ve son zamanlarda Türkler tarafından ısrarla istendiğini ileri sürüyor.(agy)
Çünkü
Buna göre, bu sayede ayrı egemenlik konusunda ileri
bir adım atılmış olacaktır. Nitekim bir başka basın haberine göre, "ABD
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Kıbrıs'ta bir konfederasyon kurulması yönünde
çapa göstermektedirler. Amerikalılar, Kıbrıs’ta kurulacak bir konfederasyonun,
Türkiye’nin “Kıbrıs Türk eyaleti” aracılığıyla Avrupa yolunda ilerlemesini de
kolaylaştıracağı inancındadırlar. 1995 yılı zarfında Kıbrıs sorununun çözümü
yönündeki çabaların hızla gelişeceği konusunda da iyimserdirler,"(aktaran
Ortam,
8.5.1995)
Amerikalıların “iyimser” planlarını 1996 yılına erteledikleri anlaşılıyor…
(Yeni Çağ gazetesi, 26
Kasım 1995, Sayı:255)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder