4 Şubat 2015 Çarşamba

KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE NEREDEYİZ?


Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'taki hükümet değişiklikleri öncesinde, özellikle Kıbrıs Rum basınında çıkan haberlerde, ABD'nin Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak yeni bir girişimi başlatmak üzere olduğu duyuruluyordu. Fileleftheros’a göre, Amerikalıların al-ver esasına göre hazırlamakta oldukları üç pakette egemenlik, garantiler ve AB üyeliği konuları yer almaktaydı.(16.10.1995)

EGEMENLİK: Bu konunun, bu yılın başında Londra'da yapılan, gizli görüşmelerde de garantilerle birlikte ana odak noktalarından birini oluşturduğunu biliyoruz. Dahası Türk tarafı, Türklere egemenlik hakkının tanınmasına ek olarak, bunun güvenliklerini teminat altına almaya yetmeyeceği gerekçesiyle, Türkiye’nin tek taraflı müdahale hakkının sürmesi gerektiğini öne sürüyor. (Vima’dan aktaran Halkın Sesi, 27.5.1995) Buna karşılık Rum tarafının ikili egemenliğin kabulü için öne sürdüğü şart, federal devletten ayrılacak olan tarafın egemenliği merkezi hükümete otomatikman geri vermesi şartıdır. (Vima’dan aktaran Kıbrıs, 1.6.1995) Bu şartın Denktaş’ın temsilcileri tarafından Londra’da tereddütsüz reddedilmesi üzerine, Vima şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Bu da şunu gösteriyor ki Kıbrıs Türklerinin egemenlik talep etmelerinin ardında, ileride federal devletten ayrılma niyeti gizlidir. Türkler, egemenliklerinin tanınmasını sağladıktan sonra, şeriki bir aşamada, federal devletten ayrılmak ve yönetimleri altındaki topraklarda bağımsız ve egemen devlet ilan etmek düşüncesindedirler. (Vima’dan aktaran Birlik, 30.5.1995)

DİKO’nun ileri gelen liderlerinden Tasos Papadopulos, konuyla ilgili olarak şunları yazmıştır: “Eğer merkezi hükümet, gerek teoride, gerek pratikte “bölgelere” egemenlik verilecek olursa, daha sonra bunu geri alamayacaktır. Bir "bölgeye'' egemenlik verilecek olursa, o bölge güç kazanır.  İstediği gibi hareket eder ve egemenliğini daha da genişletmeye çalışır. Böyle şeyler olduğu zaman biz ne yapacağız? Yoksa yasalara uyulmasını sağlamak için federal ordu mu göndereceğiz? Egemenlik, bizim istila ve işgalin yarattığı oldu-bittilerin yasalaşmasına karşı vermekte olduğumuz mücadelenin son siperidir.” (Simerini'den aktaran Halkın Sesi, 13.6.1995)

Cumhurbaşkanı Kleridis ise, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliğini pazarlık konusu yaptığı ve AB üyeliğinin bir bedeli olarak verileceği yolundaki suçlamalarla ilgili olarak şöyle konuşmuştur: “Bizim tarafın üzerinde durduğu husus, Kıbrıs Rumluğunun geleceğini teminat altına alacak bütünlüklü bir çözümdür. Bir konuyu soyutlamak ve bütünlüklü bir çözüme ilerlemek için o konunun çözümlenmesi üzerinde ısrar etmek yanlıştır... Diyelim ki Rauf Denktaş tek egemenliği kabul etti. Fakat eski garantilerin ve güçlü bir Türk askeri varlığının sürdürülmesi üzerinde ısrar ediyor. Bu durumda Kıbrıs Rumluğunun geleceği teminat altına alınabilir mi?  Geçmişte de tek egemenliğe sahiptik, ama bu bizi teminat altına almaya yetmemişti.” (Alithia'dan aktaran Yeni Demokrat, 25.5.1995)

GARANTİLER: ABD’nin garantilerle ilgili ikinci paketinin, sistemin genişletilmesi, fakat aynı zamanda tarafların güvenlik gereksinmelerinin tatmini esasına dayandırıldığı öne sürülüyor.(agy) Fileleftheros'a göre, ABD’nin paketinde müdahale hakkının devam etmesi, fakat ilgili toplumların korunması ile kısıtlanası düşünülüyor. Üzerinde çalışılan bir formül, adanın askersizleştirilmesi konusuyla garanti sistemini bağlantılı olarak ele almakta ve Türk tarafının endişelerini yatıştırmayı amaçlamaktadır. Düşünülen olasılıklardan biri de, Türk askerlerinin çekilmesinden sonra, onların yerinin uluslararası bir askeri güç tarafından alınmasıdır. Uluslararası askeri güç, NATO'nun "Barış için İşbirliği" programının şemsiyesi altına alınacak. Bu Türkiye ve Yunanistan'ın da katıldıkları bir programdır. Kıbrıs Hükümeti 1960
Garanti Anlaşması’nın feshinden yanadır ve anlaşmanın feshinden sonra garanti sisteminin bir uluslararası askeri kuruluşa bağlanabileceğine inanmaktadır.” (aktaran Yeni Demokrat, 9.8.1995)

Lefkoşa’daki Amerikan Büyükelçisinin Cumhurbaşkanı Kleridis ile yaptığı (bir) görüşmede söylediklerinden anlaşıldığına göre, Amerikalılar, oluşturulacak gücün çözümden sonra 8-10 yıl Kıbrıs’ta kalmasını düşünüyorlr. Uluslararası güce Türk ve Yunan askerleri de katılacaklar. Ancak yabancı bir komutanın emrinde olacaklar.” (Mahi’den aktaran Kıbrıs, 9.10.1995)

AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİĞİ: Üçüncü paket, nihai bir çözüm şeklinin bir parçası olarak, AB üyeliği konusunun çözümünü öngörüyor. AB mevzuatının, Kıbrıs’ta kısıtlanacağı bir formül düşünülüyor. Örneğin, Kıbrıs Türk bölgesinde serbest yerleşim ve mülk edinme hakkının kısıtlanması öngörülüyor. (agy) Bu konuyla ilgili olarak "Taksimi kalıcılaştırmayı amaçlayan yeni planlar" başlıklı yazımıza bakılabilir. (Yeni Çağ, 8.10.1995)

Temsilciler Meclisi'nde sandalyesi bulunan Rum partilerinin, Kıbrıs'ın AB üyeliği konusunun, ikili egemenlik konusuyla irtibatlandırılmasını kabul etmedikleri bilinmektedir. DİSİ ikinci lideri Nikos Anastasiadis bu konuda Simerini gazetesine verdiği bir demeçte şöyle demiştir “Biz AB üyeliğinin bedeli olarak, ikili egemenliği kabul etmiyoruz. Bizim Kıbrıs sorunu için düşündüğümüz çözüm, BM kararlarına ve Avrupa ilkelerine dayalı, işleyebilir,
demokratik bir çözümdür.”

AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas'ın görüşü ise şöyledir: "Al-ver yöntemi çerçevesinde, ikili egemenlik, AB üyeliği ile değiştirilebilir. Şunu bilmeliyiz ki ikili egemenlik ve hatta taksim içeren gevşek bir konfederasyona varırsak, Avrupa buna karsı çıkacak değildir. AB, nasıl olursa olsun herhangi bir çözümü kabul edecektir. AB yi ilgilendiren tek şey kendi çıkarlarıdır. İsviçre modeli bir konfederasyon gidildiği takdirde, dönüşümlü başkanlık konusu da gündeme gelecektir. Genel oylamayla başkan seçilmesi başkadır, bir sen, bir ben şeklinde başkan seçilmesi ise başkadır.

“EDEK lideri Vasos Lissaridis, "Sonradan biz AB'ye tam üye olarak giremezsek, ya da girmemiz gecikirse, o zaman ikili egemenliği kabul etmiş olmakla kalacağız. Zararımız çifte olacak" derken, DİKO lideri Spiros Kipriyanu da AB üyeliği ile egemenlik arasında bağlantı kurmaya çalışanların Anglo-Amerikanlar olduğuna dik kati çekerek, partisinin buna kesinlikle karşı olduğunu belirtti.(aktaran Yeni Demokrat, 24.5.1995)

Fileleftheros gazetesi, bunlara ek olarak bir de dördüncü paketten söz etmekte ve bu “Güven Artırıcı Önlemler Paketi”nin ortada durduğunu ve son zamanlarda Türkler tarafından ısrarla istendiğini ileri sürüyor.(agy) Çünkü
Buna göre, bu sayede ayrı egemenlik konusunda ileri bir adım atılmış olacaktır. Nitekim bir başka basın haberine göre, "ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Kıbrıs'ta bir konfederasyon kurulması yönünde çapa göstermektedirler. Amerikalılar, Kıbrıs’ta kurulacak bir konfederasyonun, Türkiye’nin “Kıbrıs Türk eyaleti” aracılığıyla Avrupa yolunda ilerlemesini de kolaylaştıracağı inancındadırlar. 1995 yılı zarfında Kıbrıs sorununun çözümü yönündeki çabaların hızla gelişeceği konusunda da iyimserdirler,"(aktaran Ortam,
8.5.1995)

Amerikalıların “iyimser” planlarını 1996 yılına erteledikleri anlaşılıyor…

(Yeni Çağ gazetesi, 26 Kasım 1995, Sayı:255)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder