4 Şubat 2015 Çarşamba

SAYIM VE SEÇİME DOĞRU


Seçmen kütüklerinin hazırlanması amacıyla 14 Ocak 1990 Pazar günü Kuzey Kıbrıs’ta genel nüfus sayımı yapılacağı açıklandı. Son olarak yine 1985 genel seçimleri öncesinde de nüfusumuz sayılmış ve seçmen sayısı bu şekilde saptanmıştı. Nedense sayıma ilişkin diğer veriler gizli tutulmuş ve ayrıntılı bir döküm yayımlanmamıştı. DPÖ’nün İstatistik Yıllıklarında nüfusumuz yine tahmin esasına göre belirtilmişti. Genel nüfus sayımlarında, özellikle 1974’den sonra meydana gelen nüfus hareketlerinin yapısı ve Türkiye’den aktarılan nüfusun sayısı ve dağılımı hep gizli tutulmuş ve açıklanmamıştır. Oysa ki demokratik bir yönetimde, her türlü bilginin öğrenilebilir olması ve kamuoyuna  açıklanmış olması gerekir. Dileriz, bu genel sayım sonunda, 80-90 bin arasında tahmin ettiğimiz yerel Kıbrıslı Türk nüfus ile Kıbrıs Rum tarafınca 60-65 bin olarak tahmin edilen Türkiye’den adaya aktarılmış yerleşik nüfus hakkında sağlıklı bilgiler elde etme olanağımız olur.

KKTC Meclisi’ne seçilecek olan milletvekilleri için yapılacak genel seçimlerin ise 22 Nisan 1990 günü yapılacağı açıklanmıştır. Bu seçimlere katılacak olan siyasal partilerin sayısı halen beştir: Egemen ticaret burjuvazisinin partisi olan ve 1975’den beri iktidarı elinde tutan sağcı ve şovenist Ulusal Birlik Partisi, sol sosyal demokratların Cumhuriyetçi Türk Partisi, sağ sosyal demkratları birleştiren Toplumcu Kurtuluş Partisi, sol radikallerin yeni oluşturdukları Yeni Kıbrıs Partisi ve Kıbrıs’taki Türkiyeli yerleşiklerin şoven ve sağcı partisi Yeni Doğuş Partisi. Halen Meclis’te temsil edilmeyen merkez sağdaki tabela partisi Kıbrıs Demokrasi Partisi’ni dışta tutuyoruz.

1985’deki genel seçimlerde toplam yüzde 52 oy toplayan Kıbrıs Türk sosyal demokratları, ne yazık ki seçim sisteminin anti-demokratikliği yüzünden  Meclis’te çoğunluğu elde edememişlerdi. Aradan geçen 5 yıl içinde yüzde 36’lık oy oranını azaltan iktidar partisi UBP, YDP’nin üç TC kökenli milletvekilinden ikisinin UBP’lileşerek Meclis çoğunluğunu koruyabilmiş ve iktidarını günümüze kadar sürdürebilmiştir. Ama gittikçe pahalılaşan yaşam koşullarına paralel olarak, iktidar partisinin ortaya çıkarılan çeşitli yolsuzlukları ve suistimalleri ile yönetim yetersizlikleri, UBP’nin daha da yıpranmasına yol açmıştır. Kıbrıs sorununun çözümü için yapılan görüşmelerde lider Denktaş gibi, iktidar partisinin de yapıcı bir rol oynamaması ve federal çözümden açıkça uzaklaşması, Türk-Rum yakınlaşmasına karşı çıkması, faşist örgütlere arka çıkarak, şoven propagandaya hız vermesi diğer olumsuzluklar olmuştur.

İşte bu koşullarda genel seçime girmeye hazırlanan UBP, anti-demokratik seçim yasasını daha da elleyerek, kendi azınlık iktidarını kalıcılaştırıcı formüllere yönelmektedir. Bu durumda muhalefet partilerinin uyanık olması ve kararlı davranarak, toplum olarak içine itildiğimiz çıkmazdan demokratik yollarla çıkmayı sağlaması zorunlu hale gelmiştir. Yıllardır Kıbrıslı Türklerin gerçek iradesinin seçim sonuçlarına yansımasına engel olmakta olan çift uyrukluların seçimlere katılmasına karşı çıkılmalı ve varlıkları, Kıbrıs sorununun Kıbrıslılar yararına çözümlenmesini önlemekte olan unsurlarla ilgili kesin tavır alınmalıdır. Bir diğer husus, anti-demokratik bir seçim yasasıyla seçimlere gitmeme doğrultusunda kesin karar vermek olmalıdır. Kıbrıs sorununun çözümlenme aşamasına geldiği bu dönemde, Kıbrıs Türk toplumu, kendi geleceğini belirlerken, anti-demokratik ve şoven bir azınlığın değil, sosyal demokrat çoğunluğun iktidarına muhtaçtır. Bunun koşullarını sağlamak, muhalefet partilerinin görev ve sorumluluğudur.

Bu yıl Cumhurbaşkanlığı seçiminde, yerel seçimlerle birlikte 24 Haziran 1996 günü yapılması planlanmıştır. 1975’de kabul edilen KTFD Anayasasında, demokratik güçlerin ağırlığı ile iki dönem olarak sınırlandırılmış bulunan devlet başkanlığı görevini 1985’de dolduran Rauf Denktaş’ın, Türkiye’deki 12 Eylül rejimine dayanarak gerçekleştirdiği beyaz darbe ile KKTC’yi ilan etmesi ve kendi atadığı Kurucu Meclis eliyle yaptırdığı yeni anayasada, kendi görev süresine getirilen sınırlamayı kaldırdığı hatırlardadır. Bu yılki seçimlerde de, bütün kitle iletişim araçlarını kullanarak, kendisini dördüncü bir dönem için yeniden başkan seçtirmek için elinden geleni yapacağı açıktır. 

1958’den beri, 30 yıldan fazla bir süredir Kıbrıs Türk toplumunun başında “dava avukatlığı”nı sürdürmekte olan Rauf Denktaş, “dava”nın bitmesi halinde “avukatlık” mesleğinin de sona ereceğinin bilincinde olduğundan, mesleki taktiklerini bolca kullanarak, “dava”yı sürüncemede tutma becerisini göstermekte, ama olan, Kıbrıs Türk toplumuna olmaktadır. 30 yıl öncesinin taksim ve ayrılma politikasının, son 15 yıldır sağladığı geçici üstünlük, sonsuza dek gidemeyeceğine göre, akılcı ve çağdaş politikalara yönelmek kaçınılmazdır. Bu konuda da, muhalefet partilerinin alternatif ortak bir aday üzerinde birleşmesi toplumumuzun geleceği açısından bir zorunluluktur. 

Bağımsız ve federal bir Kıbrıs’a ulaşma yolunda bir kilometre taşı olacak olan önümüzdeki bütün seçimlerde, sağ ve sol sosyal demokratlarla radikal solun işbirliği ve partisiz solcuların buna yapacağı katkılar, geleceğimizi belirleyecek öneme sahiptir. Bu yoldaki başarısızlık, toplumsal yok oluş sürecimizi hızlandıracağından, tek demokratik çıkış yolunda birleşmemiz bir zorunluluk haline gelmiştir. Tarafları, sandalye kavgasını bir tarafa bırakıp, sorumlu olmaya çağırıyoruz.


(Demokrat haftalık gazete, 10 Ocak 1990, Sayı:192)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder