Seçmen kütüklerinin
hazırlanması amacıyla 14 Ocak 1990 Pazar günü Kuzey Kıbrıs’ta genel nüfus
sayımı yapılacağı açıklandı. Son olarak yine 1985 genel seçimleri öncesinde de
nüfusumuz sayılmış ve seçmen sayısı bu şekilde saptanmıştı. Nedense sayıma
ilişkin diğer veriler gizli tutulmuş ve ayrıntılı bir döküm yayımlanmamıştı.
DPÖ’nün İstatistik Yıllıklarında nüfusumuz yine tahmin esasına göre belirtilmişti.
Genel nüfus sayımlarında, özellikle 1974’den sonra meydana gelen nüfus
hareketlerinin yapısı ve Türkiye’den aktarılan nüfusun sayısı ve dağılımı hep
gizli tutulmuş ve açıklanmamıştır. Oysa ki demokratik bir yönetimde, her türlü
bilginin öğrenilebilir olması ve kamuoyuna açıklanmış olması gerekir. Dileriz, bu genel
sayım sonunda, 80-90 bin arasında tahmin ettiğimiz yerel Kıbrıslı Türk nüfus
ile Kıbrıs Rum tarafınca 60-65 bin olarak tahmin edilen Türkiye’den adaya
aktarılmış yerleşik nüfus hakkında sağlıklı bilgiler elde etme olanağımız olur.
KKTC Meclisi’ne
seçilecek olan milletvekilleri için yapılacak genel seçimlerin ise 22 Nisan
1990 günü yapılacağı açıklanmıştır. Bu seçimlere katılacak olan siyasal
partilerin sayısı halen beştir: Egemen ticaret burjuvazisinin partisi olan ve
1975’den beri iktidarı elinde tutan sağcı ve şovenist Ulusal Birlik Partisi,
sol sosyal demokratların Cumhuriyetçi Türk Partisi, sağ sosyal demkratları
birleştiren Toplumcu Kurtuluş Partisi, sol radikallerin yeni oluşturdukları
Yeni Kıbrıs Partisi ve Kıbrıs’taki Türkiyeli yerleşiklerin şoven ve sağcı
partisi Yeni Doğuş Partisi. Halen Meclis’te temsil edilmeyen merkez sağdaki
tabela partisi Kıbrıs Demokrasi Partisi’ni dışta tutuyoruz.
1985’deki genel
seçimlerde toplam yüzde 52 oy toplayan Kıbrıs Türk sosyal demokratları, ne
yazık ki seçim sisteminin anti-demokratikliği yüzünden Meclis’te çoğunluğu elde edememişlerdi.
Aradan geçen 5 yıl içinde yüzde 36’lık oy oranını azaltan iktidar partisi UBP,
YDP’nin üç TC kökenli milletvekilinden ikisinin UBP’lileşerek Meclis
çoğunluğunu koruyabilmiş ve iktidarını günümüze kadar sürdürebilmiştir. Ama
gittikçe pahalılaşan yaşam koşullarına paralel olarak, iktidar partisinin
ortaya çıkarılan çeşitli yolsuzlukları ve suistimalleri ile yönetim
yetersizlikleri, UBP’nin daha da yıpranmasına yol açmıştır. Kıbrıs sorununun
çözümü için yapılan görüşmelerde lider Denktaş gibi, iktidar partisinin de
yapıcı bir rol oynamaması ve federal çözümden açıkça uzaklaşması, Türk-Rum
yakınlaşmasına karşı çıkması, faşist örgütlere arka çıkarak, şoven propagandaya
hız vermesi diğer olumsuzluklar olmuştur.
İşte bu koşullarda
genel seçime girmeye hazırlanan UBP, anti-demokratik seçim yasasını daha da
elleyerek, kendi azınlık iktidarını kalıcılaştırıcı formüllere yönelmektedir.
Bu durumda muhalefet partilerinin uyanık olması ve kararlı davranarak, toplum olarak
içine itildiğimiz çıkmazdan demokratik yollarla çıkmayı sağlaması zorunlu hale
gelmiştir. Yıllardır Kıbrıslı Türklerin gerçek iradesinin seçim sonuçlarına
yansımasına engel olmakta olan çift uyrukluların seçimlere katılmasına karşı
çıkılmalı ve varlıkları, Kıbrıs sorununun Kıbrıslılar yararına çözümlenmesini
önlemekte olan unsurlarla ilgili kesin tavır alınmalıdır. Bir diğer husus,
anti-demokratik bir seçim yasasıyla seçimlere gitmeme doğrultusunda kesin karar
vermek olmalıdır. Kıbrıs sorununun çözümlenme aşamasına geldiği bu dönemde,
Kıbrıs Türk toplumu, kendi geleceğini belirlerken, anti-demokratik ve şoven bir
azınlığın değil, sosyal demokrat çoğunluğun iktidarına muhtaçtır. Bunun
koşullarını sağlamak, muhalefet partilerinin görev ve sorumluluğudur.
Bu yıl Cumhurbaşkanlığı
seçiminde, yerel seçimlerle birlikte 24 Haziran 1996 günü yapılması
planlanmıştır. 1975’de kabul edilen KTFD Anayasasında, demokratik güçlerin
ağırlığı ile iki dönem olarak sınırlandırılmış bulunan devlet başkanlığı
görevini 1985’de dolduran Rauf Denktaş’ın, Türkiye’deki 12 Eylül rejimine
dayanarak gerçekleştirdiği beyaz darbe ile KKTC’yi ilan etmesi ve kendi atadığı
Kurucu Meclis eliyle yaptırdığı yeni anayasada, kendi görev süresine getirilen
sınırlamayı kaldırdığı hatırlardadır. Bu yılki seçimlerde de, bütün kitle
iletişim araçlarını kullanarak, kendisini dördüncü bir dönem için yeniden
başkan seçtirmek için elinden geleni yapacağı açıktır.
1958’den beri, 30 yıldan
fazla bir süredir Kıbrıs Türk toplumunun başında “dava avukatlığı”nı
sürdürmekte olan Rauf Denktaş, “dava”nın bitmesi halinde “avukatlık” mesleğinin
de sona ereceğinin bilincinde olduğundan, mesleki taktiklerini bolca
kullanarak, “dava”yı sürüncemede tutma becerisini göstermekte, ama olan, Kıbrıs
Türk toplumuna olmaktadır. 30 yıl öncesinin taksim ve ayrılma politikasının,
son 15 yıldır sağladığı geçici üstünlük, sonsuza dek gidemeyeceğine göre,
akılcı ve çağdaş politikalara yönelmek kaçınılmazdır. Bu konuda da, muhalefet
partilerinin alternatif ortak bir aday üzerinde birleşmesi toplumumuzun
geleceği açısından bir zorunluluktur.
Bağımsız ve federal bir Kıbrıs’a ulaşma
yolunda bir kilometre taşı olacak olan önümüzdeki bütün seçimlerde, sağ ve sol
sosyal demokratlarla radikal solun işbirliği ve partisiz solcuların buna yapacağı
katkılar, geleceğimizi belirleyecek öneme sahiptir. Bu yoldaki başarısızlık,
toplumsal yok oluş sürecimizi hızlandıracağından, tek demokratik çıkış yolunda
birleşmemiz bir zorunluluk haline gelmiştir. Tarafları, sandalye kavgasını bir
tarafa bırakıp, sorumlu olmaya çağırıyoruz.
(Demokrat haftalık
gazete, 10 Ocak 1990, Sayı:192)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder