İngiltere
Dışişleri Bakanlığı Commonwealth İşlerinden ve Denizaşırı Kalkınma’dan Sorumlu Müsteşar
Barones Lynda Chalker’in Kıbrıs’ı ziyareti sırasında Kıbrıs Haber
Ajansı’na verdiği bir demeç, Kıbrıs sorunu için “konfederasyon”a dayalı bir
çözüm şeklinin düşünülmekte olduğuna ilişkin iddiaları kanıtlanmış bulunuyor.
Commonwealth Parlamenterler Toplantısına katılmak üzere Kıbrıs’a
gelen İngiliz delegasyonunun başkanlığını da yapan Chalker, sözkonusu demecinde
şöyle konuştu:
“(Kıbrıs sorunu için)
sadece tek bir çözüm şekli bulunduğuna inanmıyorum. Olası başka çözüm şekilleri
de vardır. Yeter ki, önemli bir sorun olan toprak konusu çözümlenmiş olsun...
Kuzeyde yapılacak olan seçimleri, federasyonu kabul edilemez bulanların kazanması
halinde, BM’nin başka çözüm yolları üzerinde çalışması gerekecektir.
Federasyon, tek çözüm şekli değildir; halen masada olan çözüm şekli budur...
İki bağımsız devlet fikrine karşıyım. Bunun Kıbrıs’ın çıkarına olmayacağına
inanıyorum. Özellikle Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslı Rumlardan ayrılması, onlara
yarar sağlamayacaktır... Konfederasyona gidilmesi, bunun için öne sürülecek
şartlara bağlı olacaktır ve bunu Kıbrıs halkı birlikte hazırlamalıdır. Ama
olumlu bir biçimde incelenmesi gereken çeşitli çözüm şekilleri vardır.”
(Cyprus Mail, 10
Eylül 1993)
Kıbrıs’taki siyasal
gözlemciler, Kıbrıs sorununa federasyon temelinde bir çözüm bulunacağına
ilişkin tüm önceki kararlara rağmen, üst düzeydeki bir İngiliz yetkilinin, ilk
kez bu çözüm biçimi dışında bir seçenek koymuş olmasını önemli bir gelişme
olarak değerlendirdiler. Rum siyasal partileri ve hükümeti, Chalker’in dile
getirdiği görüşleri büyük endişeyle karşılayarak, protesto ettiler.
Hatırlanacağı gibi, Kıbrıs
sorununun adanın taksim edilerek çözümlenmesine yönelik ilk resmi İngiliz
açıklaması da, 9 Aralık 1956 günü Avam Kamarası’nda bir konuşma yapan İngiltere
Sömürgeler Bakanı Lennox-Boyd tarafından yapılmış ve “olası çözüm şekillerinden biri”
olarak şöyle ortaya atılmıştı:
“Daha açık bir şekilde
ifade etmek lazım gelirse, İngiliz hükümeti, Kıbrıs’taki gibi gayet karışık bir
ahali için self-determinasyon hakkının tatbiki için muhtelif hal çareleri
arasına, adanın taksimi hususunun da ithal edilmesi gerektiğini kabul
etmektedir.”
Nitekim Kıbrıs Türk
liderliği derhal taksim tezine sarılmış ve TC hükümeti de 20 Aralık 1956’da bu
tezi benimsediğini resmen açıklayarak, “ya taksim, ya ölüm” politikası
uygulamaya konmuştu.
“Kıbrıs’ın taksimine
ilişkin ilk öneriler” (4 yazı-Söz dergisi, Lefkoşa, Sayı:10, 11, 12, 13) ve
“Kıbrıs’ın taksimi kastedilerek federasyon tezinin Türk görüşü olarak ilk
defa öne sürülüşü ve Sovyetler Birliği’nin federasyon anlayışı” (6 yazı-Söz
dergisi, Sayı: 14-19) başlıklı derleme çalışmalarımız, 1985 sonu ve 1986
başında yayımlanmış ve kamuoyu, Türk tarafının Kıbrıs konusundaki gerçek hedefi
konusunda aydınlatmıştı.
Aşağıda okuyacağınız “Konfederasyon dosyası”ndan
alıntılarda, Türk tarafının 1956’larda ingiliz emperyalizmiyle birlikte
uygulamaya başladığı ve Kıbrıs adasıyla halkını bölücü politikanın yeni
kılıfının günümüzde nasıl hazırlandığına tanıklık edeceksiniz.
***
“Kıbrıslı
Türk lider Rauf Denktaş, Kıbrıs’ın bölünmesini giderecek olası bir çözüm şekli
olarak konfederasyona dün ilk defa atıfta bulundu. Kendi kendine ayrıldığını
ilan eden Kıbrıs Türk Devleti’nin Temsilciler Meclisi’nde, ilk Cumhurbaşkanı
olarak yemin ettikten sonra konuşan Denktaş, ayrıca BM’nin henüz açıklanmamış
olan yeni çözüm önerilerine de saldırdı ve şöyle dedi: “Güneydeki Kıbrıslı
Rumlarla bir federasyon veya konfederasyon kurulsa bile, en erken bir zamanda,
güney komşularımızla ekonomik olarak yarışabilecek bir duruma gelmeliyiz.”
Denktaş,
son barış çabalarının odak noktasını oluşturan federasyondan ayrı olarak, iki
tarafı gevşek bir şekilde bağlayacak olan konfederasyonla ilgili olarak daha
fazla bilgi vermedi.” (Reuter’den aktaran Cyprus Mail, 10 Temmuz 1985)
***
“Londra’da
yayımlanmakta olan “The Times” gazetesinde yer alan bir başyazıda, Denktaş’tan,
BM Genel Sekreteri’nin hazırladığı yeni bütünlüklü taslağı kabul etmesi
isteniyor ve Türk tarafının takındığı olumsuz tutumun son zamanlarda
federasyondan çok, konfederasyona ağırlık veren açıklamalar ile uyum içinde
olduğuna dikkat çekiliyor... Milliyet yazarı Sami Kohen de, Denktaş’ın Perez de
Cuellar’a kesin olarak olumlu veya olumsuz bir yanıt vermeyeceğini ve ona “karşı
öneriler”ini içeren bir belge göndereceğini daha önceden yazmıştı. Kohen’e göre
Denktaş, Kıbrıs Türk tarafının tam eşitliğinin kabul edilmesini ve Cumhuriyet’in
kuzey ile bir konfederasyon oluşturmasını isteyecek ve böylece top BM aracılığı
ile Kıbrıs Rum tarafına atılmış olacak.” (Cyprus Mail, 17 Temmuz 1985)
***
Kıbrıs
Rum Yönetimi Dışişleri eski bakanlarından Nikos Rolandis, Kıbrıs Rum Yönetimi
Başkanı Kiprianu’nun Kıbrıs sorunu konusundaki tutumunun her dönemde Rum
toplumu aleyhine gelişmelere neden olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Zaman
geçtikçe durum daha da kötüleşmekte ve her defasında öncekinden daha kötü
durumları kabul etmeye çağrılmaktayız. Şimdi ilk kez konfederasyondan ciddi
olarak söz edilmekte olduğunu işitiyoruz. Devlet ilanında uyardığım gibi, bu
anın da geleceği konusunda Cumhurbaşkanı’nı uyarmıştım. Ocak ayında yaptığı
hatanın şimdi konfederasyona yol açtığına inanıyorum. Eğer bir gün kabul
edilirse, konfederasyon sonuçta taksime yol açacak bir çözüm olacaktır.” (Rum
basınından aktaran Yeni Düzen, 6 Ağustos 1985)
***
“Bizim
basında federasyonun da ötesinde “konfederasyon” tartışmaları 1963 yılında
başladı. Örneğin Mayıs 1969’da Bozkurt gazetesinde Ayer Hasan “İsviçre
Konfederasyonu ve Kantonal idaresi” başlıklı inceleme yazısında... o günlerde “dahili
muhtariyet” dediğimiz henüz Kuzey ve Güney gerçeğinin söz konusu olmadığı
siyasi konumda, İsviçre Konfederasyonu ile Kantonların özelliğini anlatıyordu.
Biz de o dönemlerde zaman zaman federal yapı üzerinde durduğumuzu anımsarız.
Şimdi Sayın Denktaş’ın Vasiliu’nun önüne sürdüğü İsviçre tipi konfederasyon
gündeme gelince pek şaşırmadık.” (Eşref Çetinel, Halkın Sesi, 12 Ocak 1988)
***
“Dünkü
Alithia gazetesinin ilk sayfasında, “Perşembe’ye Lidra Palas’ta” başlığı
altında yazan Kassandros, BM Özel Temsilcisi Oscar Camilion’un himayesinde
Başkan Vasiliu ile Kıbrıs Türk Lideri Denktaş arasında yapılacak ilk
toplantının açılışına değinmekte ve Denktaş’ın federasyonla ilgili
yorumlarının, federasyonun kanatlarını birleştirmek yerine, ayrılmasını
sağlayacak ayrı iki varlığın bir konfederasyon oluşturmasını öngördüğünü
yazmaktadır. Yazar, soruna çözüm bulunmasını isteyenlerin, aradaki ayrılığı kapatmak
için müdahalede bulunmaları ümidini dile getirmektedir.” (Cyprus Mail, 13 Eylül
1988)
***
“Başkan
Vasiliyu, Kıbrıs Türk Lideri Denktaş’la yapacağı toplantıların yeni turuna
başlamazdan önce “BBC
World Service” programına verdiği bir demeçte, Kıbrıs Türk önerilerinin
görüşmeler için bir temel oluşturamayacağını, çünkü iki bağımsız devletten söz
edildiğini söyledi.
Vasiliyu
şöyle konuştu: “Bu farklı bir kavramdır. Biz federasyonu konuşmaktayız ve tek
bir ülke söz konusudur. Kıbrıs Türk önerileri, iki ülkeden ve iki bağımsız
devletten söz etmektedir. Bu temel üzerine görüşme yapamazsınız.” (Cyprus Mail,
5 Mart 1989)
***
“Özcanhan:
“Haziran ayına kadar bir olumlu gelişme olabileceğine inanıyor musunuz?
Vedat
Çelik (Sanayi Odası Başkanı, Eski Dışişleri Bakanı): Şahsen ben böyle bir
gelişme olabileceğine inanmıyorum. İki tarafın görüşleri arasında çok derin
farklar vardır. Görüşmecilerin birbirlerine sundukları yazılı öneriler de bunu
gösteriyor. Türk tarafı bir KONFEDERASYON istiyor, Türkiye’nin garantisini
istiyor.” (Günaydın Kıbrıs, 21 Mart 1989)
***
“KKTC
Başbakanı Derviş Eroğlu: “Rumların uzlaşmaz tutumu, bizi konfederasyona
götürmektedir... Federasyon ölmeye, konfederasyon fikri yeşermeye
başlamıştır... Ben Vasiliyu’nun hatasını yapıp belirli bir tarih vermeyeceğim
ama, aradan daha çok 1 Haziran’lar, yıl sonları geçer.” (Kıbrıs, 8 Eylül 1989)
***
“Parlamentolararası
Birlik (IPU) toplantısına katılan, ancak Rumların girişimleri sonucu
konuşmasına izin verilmeyen Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hakkı Atun, bu tür
uluslararası toplantılarda artık Kıbrıs Türk halkının konfederasyona gitme
eğilimi içinde olduğunu gündeme getireceklerini söyledi.” (Kıbrıs, 12 Eylül
1989)
***
“Kıbrıs
sorununun çözümünde, “Konfederasyon”un gündeme getirilmesi olasılığı ve bu
yönde çıkan haberlerle ilgili bir soruya karşılık Meclis Başkanı şunları
söyledi: “Bizim ortaya koyduğumuz ve Meclis kararında asgari koşul olarak
sıraladığımız çerçeveyi, bazı kesimlerin ve Rum tarafının federasyondan çok,
konfederasyon şeklinde değerlendirdikleri görülmüştür.
Ben de
kararın bizim kabul edebileceğimiz asgari koşulları içerdiğini, böyle bir
yapıyı konfederasyon anlamında yorumluyorsa, bunun onların sorunu olduğunu
söyledim. Bizim belirlediğimiz model üzerinde ısrarlı olduğumuzu söyledim. Bu
anlamda, konfederasyon değerlendirmesi yapıldığı ortaya çıkmış oldu.
Belirlediğimiz modelin adına konfederasyon diyorlarsa, “Konfederasyon” bizim
şartımızdır.” (Kıbrıs, 14 Eylül 1989)
***
“Kıbrıs
hükümeti, Rauf Denktaş’ın Kıbrıs sorununa ara bir çözüm olarak konfederasyondan
söz eden yeni demecinden üzüntü duyduğunu açıkladı. Libya’ya giderken İstanbul’da
konuşan Denktaş şöyle demişti: “Kıbrıs Türklerinin büyük bir kısmı, federasyona
giden ilk adımın konfederasyon olması gerektiğine inanmaktadır. Güven arttıkça,
her iki tarafın buna gerek duyması sonucu federasyon oluşturulabilir.” (Cyprus
Mail, 27 Eylül 1989)
***
“Hükümet
sözcüsü Fandis, Denktaş’ın bu demecinin toplumlararası diyaloğun kesilmesine
neden olan kabul edilemeyecek görüşlerinin ve şartlarının devamı niteliğinde
olduğunu söyledi. Sözcü şöyle dedi:
“Denktaş
bir kez daha 1977-1979 Doruk Anlaşması’nı çiğniyor. Bilindiği gibi, bu Doruk
Anlaşmalarında federal çözüm şeklinin diyalog esası olarak alınması öngörülmekteydi.
Açıktır ki, Denktaş şimdi bu şekilde konuşmakla, oldu-bittileri yasallaştırmak
ve statükoyu pekiştirmek amacı gütmektedir. Cumhurbaşkanı Vasiliyu’nun da
dediği gibi, Rum tarafı böyle bir şeyi hiçbir zaman kabul etmeyecektir.”
(Kıbrıs, 28 Eylül 1989)
***
“Başbakan
Derviş Eroğlu, konfederasyonun, federasyona geçişe engel teşkil etmeyeceğini
söyledi. Haftalık olağan basın toplantısında gazetecilerin sorularını
yanıtlayan Başbakan, Rumların düşündüğü federasyonun dünya literatüründe
görülen federasyonlardan çok farklı ve Kıbrıs Türkünü idama götüren bir çözüm
şekli olduğunu kaydetti.
Eroğlu, “İsviçre’de
federasyondan bahsedilir ancak, derinlemesine incelerseniz göreceksiniz ki
konfederasyondur, zaman içinde federasyona kendiliğinden geçmiştir” dedi. Başbakan,
konfederasyonda söz sahibinin merkez değil, kanatlar olduğunu belirtti.
Partisinin ve hükümetin konu üzerindeki politikasının bilindiğini kaydeden
Eroğlu, “daha önce de söylediğim gibi, şartlar bizi konfederasyona doğru
götürmektedir” dedi. (Kıbrıs, 27 Eylül 1989)
***
“Demek
Denktaş’ın istediği federasyon değil, konfederasyondur. Bunu kendisi söylüyor.
Aslında Denktaş’ın istediği işgalin sürmesi ve ileriki bir aşamada bütün Kıbrıs’a
yayılmasıdır. Bütün adanın Türkleştirilmesidir.
Denktaş, gerek
federasyonu, gerekse konfederasyonu gerçek hedefini kamufle etmek için
kullanır. Gerçek hedefi ise işgal bölgelerini Türkiye ile birleştirmektir. Bu
Kıbrıs sorununu izleyen yabancıların şimdiye kadar teşhis etmiş olmaları
gereken bir gerçektir.
Teşhis
edilmesi gereken bir gerçek daha vardır ki o da Türkiye’nin Kıbrıs politikası
ardında saklı olan yayılma emelleridir. Denktaş arkasında Türkiye’nin güçlü
desteğini hissettiği için bu şekilde konuşabiliyor. Bu destek bir an için geri
çekilmiş olsa, Denktaş’ın ayağı yere basacaktır. Ve bu desteği geri çektirmenin
yolu vardır. Türkiye, Kıbrıs’taki askerlerini belli bir süre zarfında geri
çekmeye mecbur edilmelidir. Geçmişte Yunanistan, Kıbrıs’a gönderdiği
askerlerini geri çekmeye nasıl mecbur edilmişse, şimdi de Türkiye mecbur
edilmelidir.” (Alithia’dan aktaran Halkın Sesi, 29 Eylül 1989)
***
“Denktaş’ın
bütün düşündüğü şey, diyaloğun nasıl başarıya ulaştırılacağı değil de, nasıl
baltalanacağı ve işgalin oldu-bittileri ile taksimin nasıl pekiştirileceğidir.
Denktaş’ın
görüşmelere fırlattığı yeni torpil, konfederasyon talebidir. Doruk
anlaşmalarının ve bir yıl sürdürülen görüşmelerin hedefi federasyon olduğu
halde, Denktaş şimdi kalkmış konfederasyondan söz ediyor... Kendisini aklını
başına toplamaya mecbur edebilecek durumda olanlar sustukça, Denktaş da bu
şekilde davranmak cüretini bulabiliyor. Konfederasyon sancağını bile
çekebiliyor. Ve görüşmelerin yeniden başlatılması yoluna bir engel daha
çıkarabiliyor.” (Haravgi’den aktaran Halkın Sesi, 29 Eylül 1989)
***
“Washington’un
Southern Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Denktaş’a Onursal Öğretim Üyeliği payesi
vermiş. Mesele şu ki, bizim tarafta bir Amerikan üniversitesinin Türklere
sağlamakta olduğu desteğin farkına varanlar çok azdır. Bizce Denktaş’ın
federasyon, konfederasyon, devlet ve halk gibi temel kavramlara getirdiği
yorumlar, daha doğrusu çarpık yorumlar, kendisine öğretim üyeliği sağlamak
şöyle dursun elindeki hukuk diplomasının geri alınmasını gerektirecek
niteliktedir.” (Alithia’dan aktaran Halkın Sesi, 1 Ekim 1989)
***
“Köy
gezileri programı çerçevesinde dün yurttaşlara hitabeden Başbakan Eroğlu şöyle
konuştu: “Federasyon olacaksa “Kıbrıs Federal Cumhuriyeti” olacaktır...
Rumların istediği bir federasyonu asla kabul etmeyeceğiz... Konfederasyon, iki
ayrı devletin ortaklığı demektir, merkezi idareyi ilgilendiren kararlarda
oybirliği vardır... Bütün amacımız, Kıbrıs’taki Türk varlığının ve KKTC
gerçeğinin devam etmesidir.” (Kıbrıs, 5 Ekim 1989)
***
“Cumhurbaşkanı
Denktaş’ın öteden beri vurguladığı “zayıf merkezi idare” formülüyle bir çözüm
bulunabilir. Bu federal da olur, daha doğrusu konfederal da. Nitekim
Sovyetlerdeki değişiklerin Kıbrıs Türk ve Rumu’na verdiği mesaj; bir an önce
konfederal sisteme geçilmesi anlamındadır. Bunu böylesine vurgularken, Milliyet
yazarlarından Sami Kohen’in dünkü Milliyet’te yayınlanan yazısının son
bölümünden bir paragrafı sunmak istiyoruz:
“...SSCB
gibi bir ülkede eski “Üniter devlet” anlayışının yerini, gevşek bir federasyon,
yani her federe bölgenin “self-determinasyon” hakkını kullanabileceğini “eşitlik”
ilkesi içinde geniş bir özerkliğe sahip olacağı bir “konfederasyon” kavramı
almaya başlıyor. Kıbrıs için Türk tarafının öteden beri istediği de budur.”
(Akay Cemal, Halkın Sesi, 9 Şubat 1990)
***
“Feissel’in
adaya gelmesinden ve temaslarına başlamasından sonra konuşulanlara dikkat
edecek veya kulak kabartacak olursak, başlaması muhtemel görüşmelerde asıl
tartışılacak olan federasyon değil, bilakis konfederasyondur... Bu mesele ile
şimdilerde pek o kadar önemsiz olmaya ve belirli çevrelerin görüşlerini
aksettirmekte olduğu bilinen Valinakis’in bir süre önce Kathimerini gazetesinde
yayınlanan yazısında KKTC’yi tanıyalım demesi arasında bağlantı kurulmalıdır.
Konfederasyona
dayalı herhangi bir başlangıç olmasaydı, Lefkoşa’daki yabancı diplomatlar
arasında konfederasyonun müzakere konusu edilmesi söz konusu olmazdı. Demek
oluyor ki, başlangıç Kıbrıs tarafından da yapılmış bulunmaktadır. Bu durumda da
endişe içerisinde bizim de “NEREYE GİDİYORUZ” diye sormamız haklı bir durumu
yansıtmış olacaktır.” (Eleftherotipia’dan aktaran Halkın Sesi, 16 Mayıs 1990)
***
“Haravgi
gazetesinin bildirdiğine göre, Atina’da yayınlanmakta olan Kathimerini
gazetesi, “Kıbrıs sorunu için yeni çerçeve” başlıklı yorumunda şimdiki koşullar
içinde federal bir çözüm arama çabalarının tükenmiş sayıldığını ve artık
konfederasyon öngören bir çözüme gidilmesinin düşünülmekte olduğunu belirtti ve
konunun perde arkasında konuşulmaya başlaması olasılığı bulunduğunun Yunan
basınının yayınlarında sezilebileceğini kaydetti.” (Haravgi’den aktaran Kıbrıs,
14 Haziran 1990)
***
“Denktaş,
Kıbrıs Türkü’nin Kıbrıs sorununa çözüm şekli olarak federasyon kabul ettiğini,
ancak bunun Rumlar tarafından zayıflık sayıldığını kaydetti ve şöyle konuştu:
“Federasyonu,
bizi Rumların kalpağı altına sokmak için bir oyun haline getirdiler. Federasyon
istemiyorlarsa, konfederasyon vardır. Onu da benimsemiyorlarsa, iki devletin
yanyana, birlik içerisinde yaşaması vardır. Buna da karşı çıkıyorlarsa, sadece
komşu olarak yaşamaları gerekir... Konfederasyon demek, “Benim işime karışma,
ben senin kadar özgürüm, birlikte komşu olarak yaşayalım, müşterek işlerimiz
varsa, barış için, barış uğruna bunları beraber yürütelim” demektir. Biz
bunları söylüyoruz. Rum’un bizi idare etmek hakkı hiçbir zaman olmamıştır,
olmayacaktır. Dünyaya 17 Eylül günü bunu ilan ediyoruz.” (Ekonomi, 21 Eylül
1990)
***
“Yunanistan’ın
en yüksek tirajlı gazetelerinden biri olan Etnos’da son olarak yayınlanan bir “senaryo”ya
göre, Ankara Rauf Denktaş ile birlikte “Atilla 3” planını uygulamaya koydu. Gazete,
bu plan gerçeğince Türkiye’nin, KKTC’nin Dışişleri ve Savunma alanlarında
Ankara’ya bağlı, iç işlerinde ise serbest bir “Otonom Devlet” haline
getirilmesini istediğini iddia etti.
Türkiye’nin
“Atilla 3” planını uygulamaya koyduğunun Başbakan Yıldırım Akbulut ile KKTC
Başbakanı Derviş Eroğlu arasında imzalanan son anlaşmadan da anlaşıldığını öne
süren Etnos, Ankara’nın Körfez Krizi’nden kazançlı çıkmasından yararlanarak,
Kıbrıs sorununun konfederasyondan başka bir şekilde çözümüne razı olmayacağını
açıkça ortaya koyduğunu yazdı.” (Anadolu Ajansı’ndan aktaran Kıbrıs Postası, 14
Ekim 1990)
***
“Kıbrıs’ta
iki tarafın uzlaşabilmesi, Rum ve Türk kanatlarının birbirlerini, oldukları
gibi kabul etmelerine bağlıdır... Şimdi Çek ve Slovak ulusları, Avrupa’yı saran
özgürlük ve demokrasi havası içinde gerçek bir federasyon arayışı içine
girmişlerdir... Birleşmeyi Çekler de, Slovaklar da arzulamakta ve federal
birleşmeden her iki taraf da daha güçlü, daha yararlı çıkacağına inanmaktadır.
Bu arzu ve inanç olmadan federasyona gidilemez! Sadece, “Ayrılık olmaz,
birleşilmelidir” demekle birleşmeye gidilemez... (Rauf R. Denktaş’ın “Çekoslovakya’dan
ders” başlıklı makalesinden, Kıbrıs, 17 Kasım 1990)
* * *
“Başbakan
Derviş Eroğlu, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Kıbrıs Özel Koordinatörü Nelson
Ledsky’nin “çantasında kalabalık, geniş önerilerle Kıbrıs’a gelmek üzere yola
çıktığını” hatırlatarak, Kıbrıs konusunda dünyadan ne arabuluculuk, ne de baskı
kabul edilmeyeceğini bildirdi...
Öte
yandan, Kıbrıs’ta kurulması muhtemel bir konfederasyon ve federasyonun şekli
konusunda tarafların görüşleri açıklık kazanmaya başladı... Güvenilir siyasi
çevrelerden elde edilen bilgiye göre, Türk tarafının görüşleri şunları
içeriyor:
1. Konfederasyona
bağlı federe idareler, istediği an birlikten ayrılabilecek ve istediği ülke ile
tek başına her türlü anlaşma yapabilecek,
2. İki
ayrı parlamento konfederasyon veya federasyonda devam edecek,
3. İki
taraf aynı para birimini kullanabilecek,
4. Ekonomik
sistemler aynı olabilecek,
5. Federe
idareler, dış politikada aynı ilkeler üzerinde anlaşılabilecek ve bu konuda
yetkileri merkezi hükümete devredebilecek,
Türk
görüşlerinde yer alan maddelere göre, iki ayrı idare eğer bir federasyon veya
konfederasyonda birleşmeyi kabul ederlerse, daha sonra hangi alanlarda
işbirliği yapabileceklerini ileriki safhalarda saptayacaklar.” (Kıbrıs, 23
Kasım 1990, “Sınırımız kesindir” başlıklı manşet haberinden)
***
“Kıbrıs
sorununun çözümüne yönelik “değişmez” Türk tezinin, “KONFEDERASYON” olduğu
bildirildi. Türk tarafının, Birleşmiş Milletler ve ABD makamlarının yanısıra,
ilgili tüm taraflara, “yazılı ve sözlü” olarak ilettiği “konfederasyon”
tezinin, “güçlü bir konumda” bulunduğu vurgulandı...
Lefkoşa’daki
siyasi çevreler, şunları ortaya koydular: “Rum tarafı, aynı zihniyetle hareket
etmeye devam ettiği takdirde, konfederasyon da hayal olabilir. KKTC’deki genel
kanı, iki ayrı devletin de “iyi komşuluk” ilkeleri çerçevesinde yan yana
yaşamını sürdürebileceği şeklindedir... ABD, KKTC’yi tanımak isteyen ülkeler
üzerindeki baskıyı kaldırabilir. İngiltere’nin KKTC’ye sıcak bakması doğal.”
(Kıbrıs, 24 Kasım 1990)
***
“KKTC
Dışişleri ve Savunma Bakanı Kenan Atakol’un gazetemize demeci: “Son derece
uygar ülkelerde federasyondan konfederasyona geçiş varken, bizim bundan azını
istememiz veya razı olmamız söz konusu olamaz.”
Cumhurbaşkanı
Denktaş’ın gazetemize verdiği özel demeç: “Biz eskiden beri iki Cumhuriyete,
iki halka, iki halkın tam eşitliğine dayanan, merkezi idaresi fazla güçlü
olmayan bir sistem istiyoruz.” (Kıbrıs, 25 Kasım 1990)
***
“Özellikle
son zamanlarda dünyadaki değişme ve gelişmelere paralel olarak yeniden
konfederasyon tezini öne çıkarmamız, Rumlarda büyük tepkisel bir öfkeye yol
açmıştır.
Örneğin
Simerini gazetesi dünkü sayısında şunu iddia etti: “İki eşit devletten oluşacak
bir konfederasyondan söz etmeye başlayan Türkler, tüm görüşme umutlarını
berhava ettiler.”
Fileleftheros
gazetesi ise aynı konuda şunları yazdı: “Türkler, Cuellar’a ve ABD’ye
konfederatif çözüm isteyen öneriler sundular. Örnek olarak Çekoslovakya,
İsviçre ve Belçika’yı gösteriyorlar.”
Bizi
köleleştirmek isteyen Rumların öfke ve tepkileri bir yana, KKTC ve KKTC halkı
olarak bu doğrultuda bir takım ciddi önlemler almak ve kendimizi geleceğe
hazırlamak zorundayız. Bu yönde öncelikle yapılması gereken, anayasayı
değiştirmek ve konfederasyon tezini resmi tez haline getirmektedir.” (Bozkurt,
26 Kasım 1990), “Konfederasyon yegane çözüm” başlıklı manşet haberinden)
***
“Konfederasyonu
dağıtmak kolay, federasyonu dağıtmak daha zordur... Kıbrıs Türkü’nün çıkarına
en uygun sistem konfederasyondur. (Fuat Veziroğlu, Kıbrıs, 5 Aralık 1990)
***
“Türk
Kuzey Atlantik Andlaşması Derneği Genel Başkanı, Türkiye Dışişleri ve Milli
Savunma eski Bakanı, Büyükelçi Ümit Haluk Bayülken, Rumların “konfederal bir
devlet” önerisini kabul etmemesi halinde, uzlaşma imkanının ortadan kalkacağını
söyledi.” (Kıbrıs, 6 Aralık 1990)
***
“Denktaş:
“Sahtekarlar ile konfederasyon da olmaz.” (Kıbrıs, 8 Aralık 1990)
* * *
“Çeşitli
ülke diplomatlarının ve AT yetkililerinin Türk hükümeti ile yaptıkları
temaslarda, Türkiye’nin federasyon çözüm şeklini mümkün görmediği,
konfederasyonu benimsediği, sahte devletin cumhuriyetten kesin bir şekilde
ayrılması ve ayrı bir varlık olarak bazı çevrelerce tanınması için belirli
faaliyetlerin sürdürüldüğü, Denktaş’ın ve yönetiminin bu tutumunun Türkiye’nin
tutumundan kaynaklandığı ve teşvik gördüğü saptandı.” (Fileleftheros’tan
aktaran Yenigün, 16 Aralık 1990)
* * *
“Yunanistan
gazeteleri, Batılı diplomatların, Yunanistan’a “Kıbrıs’ta konfederasyon
benimsemesini” ve “Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasına engel koymaktan
vazgeçmesini” önerdiklerini bildirdi. Güney Kıbrıs’ta yayımlanmakta olan
Eleftherotipia gazetesinde yer alan bir habere göre, Batılı diplomatlar, bu
görüşlerini Rum tarafına da doğrudan ve dolaylı olarak ilettiler. Rum gaz Güney
Kıbrıs’taki siyasi çevrelerin yanısıra, ekonomik çevrelere de “konfederasyon
konusunda esnek davranılması” konusunda önerilerde bulunulduğunu yazdı.
Eleftherotipia
gazetesinin haberine göre, Batılı diplomatlar, “konfederal çözüm şeklinin,
jeopolitik nedenlerle Türkiye’nin vazgeçemeyeceği bir unsur” olduğunu
belirterek, “Ankara, bu çizgiden geriye gitmez” dediler.” (Kıbrıs, 17 Aralık
1990)
***
“İnsanlığın
“konfederasyon”a gidişatı var. Sami Kohen’in dediği gibi, Kıbrıs işi de en
sonunda belki de KONFEDERASYON durağında noktalanacak.” (Fuat Veziroğlu,
Kıbrıs, 29 Aralık 1990)
***
“Rum
Yönetimi Sözcüsü Fandis, Kıbrıs sorununa bulunacak çözümünfederasyondan ziyade
konfederasyona yakın olması gerektiği yolunda Türkiye Cumhurbaşkanı Özal’ın
belirttiği görüşe cevap vermeye çalışarak, “Türkiye’nin, Kıbrıs konusunda ne
istediğine ve neyi desteklediğine artık karar vermesi gerektiğini” öne sürdü.”
(Kıbrıs, 11 Mart 1991)
***
“Makul
olanı yapmamız lazım. Bu hususta şimdiye kadar epey mesafe aldık. Beş kantondan
bugün iki ayrı devlete, hatta federasyondan da gevşek olsun demeye geldik.
Neredeyse konfederasyon lafını da söyledim ben. Ne kadar Rum olacakmış, bu
konuşuluyor. Yüzdesi şu kadar, bunu geçmeyecek. Moratoryum var. Onu da kabul
ettiler prensip itibarıyla, onu da biliyorum. En önemli taraf, bizim için orada
Türkiye’nin varlığı lazım. Yani güvenlik bakımından varlığı lazım.”
(Cumhuriyet, 15 Mart 1991, Turgut Özal’ın Kiev’de gazetecilerle yaptığı
sohbette söylediklerinden)
***
“Güney’de
yayımlanan Agon gazetesi manşetten verdiği bir haberinde, “ABD’nin BM Genel
Sekreteri Cuellar aracılığı ile ileri götürmeye çalıştığı çözüm çerçevesinin,
federasyondan ziyade konfederasyon öngördüğünü bildiriyor... Agon haberine
şunları da ekliyor: “BM, Ankara ve Denktaş arasında görüş ayrılıkları
bulunduğunu öne sürüyorlar ve bu sorunun aşılabilmesi için Rum tarafının
tavizler vermesi gerekeceğini söylüyorlar. Amerikalılar ise, sorunun şimdi
çözümlenmemesi halinde Kıbrıs’la ilgilenmekten vazgeçeceklerini söylüyorlar.
Amerikalıların Kıbrıs’la ilgilenmekten vazgeçmesi ise Türkiye’nin istediği gibi
hareket etmekte serbest bırakılması demek olacaktır.” (Kıbrıs, 11 Eylül 1991)
***
“KKTC
kanadı da hesabını iyi yapmak durumundadır. Bu da konfederasyondur. Yanlış
hesap, yanlış açıklamalara artık yer vermemek gerekmektedir. Çünkü bizim
koyduğumuz koşullar, federasyon değil, konfederasyon koşullarıdır. Hür Demokrat
Parti, konfederasyondan yana tavır koymakta, gerçekçi olduğuna işaret gereğini
duymaktadır. Çözüm iki devletlilikten geçmektedir.” (HDP Genel Başkanı İsmet
Kotak’ın demecinden, Kıbrıs, 25 Aralık 1991)
***
“Simerini
ve Eleftherotipia gazeteleri, manşetlerine aldıkları bir haberde, ABD Dışişleri
Bakanlığı Basın Sözcüsü’nün, Kıbrıs’la ilgili son demecinde, “iki bölgeli
konfederasyondan söz ettiğini bildiriyorlar. Aynı haberi Agon gazetesi de
veriyor ve Amerikalıların Kıbrıs sorununa yeni bir deyim getirdiklerinden söz
ediyor.
Agon’a
göre, Washington’da diplomatik bir kaynak, iki bölgeli konfederasyondan söz
edilmesini bir dil sürçmesi olarak açıkladı. Fakat Dışişleri Bakanlığı Basın
Bürosu’nun bir yetkilisi, bir dil sürçmesinin söz konusu olmadığını ve
konfederasyon kelimesinin doğru olarak kullanıldığını belirtti.
Eleftherotipia
gazetesi, konuyla ilgili haberi için kullandığı başlıkta şöyle diyor: “Amerikalılar,
olayları isimleriyle belirtmeye başladılar. Gali’nin fikirleri konfederasyon
öngörüyor. State Department’in bir açıklamasından yapılan itiraf.” (Kıbrıs, 5
Temmuz 1992)
***
“General
de Gaulle’ün 1968’de Türkiye’ye geldiğinde dediği gibi, tek çare Kıbrıs’ta şu
ya da bu biçimde bir bölüşüm yapmaktadır.” (Emekli Büyükelçi İsmail Soysal’ın “Kıbrıs’ta
tek çare konfederasyon” başlıklı makalesinden, Cumhuriyet, 9 Aralık 1992)
***
“Bu
aşamada Türklerin tercihi konfederasyon olarak görünüyor. Konfederasyonun tek
mümkün çözüm olarak öne sürülmesi gerektiği görüşü, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda
giderek zemin kazanıyor. Türk diplomasisi, Bosna-Hersek’te uğradığı
başarısızlıktan sonra, Kıbrıs sorununda bir başarı kazanması gerektiği
inancıyla hareket ediyor.
Anavatan
Partisi Lideri Mesut Yılmaz verdiği bir demeçte Kıbrıs sorununun tek çözüm
şeklinin konfederasyon olduğunu söyledi ve egemenliğin karşılıklı olarak
tanınması gerektiğini öne sürdü, işgal rejiminin lideri Denktaş ise, uzlaşmaz
görüşlerini bir kez daha yineleyerek, federasyon için elverişli koşullar
bulunmadığını öne sürdü ve iki toplumun egemenliğine dayalı bir çözümden söz
etti. Bu da konfederasyondur.” (Simerini’den aktaran Halkın Sesi, 30 Ocak 1993)
***
“Halkımız,
konfederasyon istiyor. Ona bile kerhen razıdır... Konfederasyon bile bizim için
büyük ödündür.” (Fuat Veziroğlu, Halkın Sesi, 31 Ocak
1993)
***
“Ankara’nın
beklentisi, Kleridis’in seçilmesiyle Kıbrıs sorununa gerçekçi bir çözümün
bulunması şansının yaratılmasıdır. Bu beklentinin gerçekleşmesi, Kleridis’in konfederasyon
formülüne daha da yaklaşıp yaklaşmayacağına bağlıdır. Yine de Kleridis’in
başlangıçta böylesi bir manevra yapması çok zor olacaktır. O nedenle Kıbrıs
sorununun çıkmaza gireceğine inanılmaktadır.” (Milliyet yazarı Nur Batur’dan
aktaran Cyprus Mail, 19 Şubat 1993)
***
“Çok iyi
haber alan diplomatik kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiye göre, İngiliz ve
Amerikan diplomatlarının Londra’da yaptıkları toplantılarda, federatif çözüme
karşı tepkilerin büyümesi ve federasyonun olanaksızlaşması halinde, alternatif
çözüm şekillerinin gündeme getirilmesi olasılığı da görüşüldü. Birlikte yaşama (COEXISTENCE) formülünden söz edildi. Gerek Rumlar, gerekse Türkler
arasında, federasyonu istemeyenlerin çoğunluğu oluşturduğu bir ortamın meydana
gelmesi halinde, yeni formüllerin arayışı içine girilecek. Anlaşıldığına göre,
yeni tur görüşmelerde Gali Fikirler Dizisi çerçevesinde, federatif bir çözüm
için son bir çaba harcanacak.” (Fileleftheros’tan aktaran Kıbrıs, 26 Şubat
1993)
***
“BM Genel
Sekreteri’nin Kıbrıs eski Özel Temsilcisi Hugo Gobbi, Gali Fikirler Dizisi’nin
Kıbrıs’ta uygulanamayacağını, Kıbrıs sorunu için tek çözümün ‘“bugünkü hatların
önemli ölçüde ayarlanmasıyla” konfederasyon veya iki devletli uluslar topluluğu
olduğunu söyledi.” (Kıbrıs, 18 Temmuz 1993)
***
“ADİSOK
Partisi Genel Başkanı Mihalis Papapetru, yabancı diplomatların son zamanlarda
gösterdikleri eğilimleri yorumladı ve yabancıların Bosna-Hersek’i örnek
göstererek bugün için Kıbrıs’ta ayrı devlet formülünün en iyi çözüm şekli
olacağı görüşünü desteklemekte olduklarını belirtti.” (Rum basınından aktaran
Kıbrıs, 12 Temmuz 1993)
***
“Lefkoşa
güvenilir çevrelerinden elde ettiğimiz bilgiye göre, yabancılar, iki ayrı “devlet”
formülünün, bir çözüm esası olabileceğini söylemeye başladılar. Şimdiye kadarki
bütün çabaların, başarısızlıkla sonuçlandığına işaret eden yabancı diplomatlar,
nüfusun tekrar karıştırılmasının savaş tehlikesi yaratacağından söz etmeye
başladılar. Yabancı diplomatlar, iki ayrı devlet formülünü, tek gerçekçi formül
olarak öne sürüyorlar. Ve iki ayrı devlet esasının, Rum tarafınca kabul
edilmesi halinde, Türk tarafını toprak tavizi vermeye inandırabileceklerini
söylüyorlar. Yabancıların bu görüşleri, çeşitli yollardan Kıbrıs hükümetine
duyurulmuş bulunuyor.” (Simerini’den aktaran Halkın Sesi, 19 Temmuz 1993)
***
“Yeni
Türk hükümetinin, federasyon değil de konfederasyon temelinde farklı bir Kıbrıs
politikasını benimsediğine ilişkin işaretlerin arttığı bir sırada, BM’nin iki
temsilcisi dün Ankara’daki görüşmelerini tamamladılar.
Ankara’dan
gelen haberlere göre, yeni Türk hükümetinin başbakanı Tansu Çiller, katı tutum
yanlısı olan Kıbrıs Türk liderliğinin politikasını onaylayarak, Kıbrıs’a
ilişkin tutumunda dramatik bir değişiklik yapmayı düşünmektedir.
IPS
muhabiri Nadire Mater’in bildirdiğine göre, Türkler federasyon fikrini
terkedip, “iki ayrı, egemen bölgenin konfederasyonunu savunmaktadırlar. Atina
Haber Ajansı da, Sabah gazetesi yazarlarından Mehmet Ali Birand’ın benzer
görüşte bir makale yazdığını duyurmuştur.
Bilindiği
gibi BM desteğindeki Kıbrıs barış görüşmeleri, 20 yıldır, adanın federal bir
cumhuriyette yeniden birleşmesi kavramı üzerinde yürütülmekte olup, iki toplum
lideri tarafından 1977 ve 1979’da imzalanmış olan doruk anlaşmaları da federal
bir çözümü öngörmektedir.” (Cyprus Weekly, 23 Temmuz 1993)
***
“Rum
Dışişleri Bakanı Alekos Mihailidis, Türk tarafının federasyon öngören doruk
anlaşmalarını reddederek, “ayrılıkçı konfederasyon”a yöneldiğini ileri sürdü.
Mihailidis önümüzdeki günlerde KKTC ve Türkiye’yi uluslararası platformlarda
şikayete hazırlandıklarını da açıkladı.” (Simerini’den aktaran Kıbrıs, 23
Ağustos 1993)
***
“Alithia
gazetesi, “Ekonomikos Tahidromos” adlı Yunan dergisinde çıkan Nikos Levantakis
imzalı bir yazıyı iktibas etti... Levantakis bu yazısında Kıbrıs’ta ikili
ENOSİS’e gidilmesini tavsiye ediyor ve bu sayede Güney Kıbrıs’ın Avrupa
Topluluğu üyesi olan Yunanistan’ın bir parçası ve dolayısıyla AT’ın bir parçası
haline gelmiş olacağını belirtiyor.” (Kıbrıs, 6 Eylül 1993)
***
“Barones
Chalker’in açıklamaları, konfederasyon için açık bir çağrıdır ve belki de
istiladan bu yana, hatta kuzeyde Türklerin yasadışı rejimlerini ilan
etmelerinden de daha ileri, en kötü gelişmedir... İngilizler, askeri, siyasal
ve ekonomik etkilerini uygulamak için “böl ve yönet” politikalarında ısrar
ediyorlar. Chalker’in demeci, bu maskelerinden geriye kalanları da artık
gizlemediklerinin bir işaretidir. Türklerin talep etmekte oldukları
konfederasyonun tartışılmasına hazır olduklarını açıkça ifade etmektedirler.”
(Agon yazarı Paratiris’ten aktaran Cyprus Mail, 11 Eylül 1993)
***
“Lefkoşa’daki
İngiliz Yüksek Komiserliği Basın Sözcüsü Richard Potter, dün gazetemize verdiği
demeçte, İngiltere’nin Kıbrıs’a çözümü empoze etmek istemediğini, iki tarafın
kabul edeceği her çözümü destekleyeceğini söyledi. Bayan Chalker’in KİPE’ye
verdiği demeçte hazır olan Potter, federasyon ve konfederasyon anlamlarının
kesin olarak belirlenmiş olmadığını ve bir çözüm bulunmasının kolaylaşması için
tarafların bunlara karşı daha “açık” olması gerektiğini söyledi.”
(Fileleftheros’tan aktaran Kıbrıs, 12 Eylül 1993)
***
“DİSİ
Başkanı Yannakis Matsis: “Kıbrıs Elenizmi, federasyon çözüm şekli için acı tavizi
verdi ve bu tavizle insan haklarının saygın göreceği uluslararası adalet
prensiplerine dayalı bir anayasal düzen kuracağını umuyordu. Bayan Chalker’in
demeci, bu görüşü yıkmakla kalmadı, bizim için kabul edilmez olan yeni ve acı
olasılıklar yarattı.”
AKEL
Genel Sekreteri Hristofyas: “Chalker’in demeci kabul edilemez ve bir
skandaldır. Hükümet, İngiltere’den izahat istemelidir. 15 yıldan beri
anlaşmalar imzalandı ve federal çözüm bulunması için görüşmeler yapılıyor. Oysa
Chalker, konfederasyonun ve diğer çözümlerin de bir çözüm olduğunu söylüyor.”
DİKO
Başkanı Kipriyanu: “Chalker’in demeci, Türk tarafını federasyondan başka çözüm
arayışlarına doğru yöneltti. Bu İngiliz siyasetinin gerçek yüzünü ortaya
koymuştur. Chalker bu demeci ile Denktaş ve Ankara’nın uzlaşmazlıklarını
cesaretlendirmiş, federasyondan başka çözüm arayışlarında onlara destek
vermiştir.”
EDEK
Lideri Lissaridis: “Kıbrıs’ta iki ayrı devlet kurulması şeklindeki İngiliz
niyetleri açıktır ve bunlar, İngiliz milletvekillerini Kuzey Kıbrıs’ı ziyaret
etmeye zorlamasından açıkça görülmüştür.”
Liberaller
Partisi Başkanı Rolandis: “Çeşitli taraflardan gelen mesajlar Rum tarafı için
hayal kırıcıdır. Taksim kapımızın eşiğindedir, ancak maalesef siyasi
liderliğimiz uyuyor. Maalesef siyasi liderlik, gerçeği görmek ve işitmek
istemiyor ve yalnızca, kendisini memnun eden şeyler işitmek istiyor. Olaylardan
soyutlanmış olarak on yıllardan beri böyle devam ediyoruz. Ulusal Konsey için
de aynı durum söz konusudur. Ta ki, felaket gelsin, Kıbrıs’ın son 30-40 yıllık
tarihi budur.”
“ADİSOK
Lideri Papapetru: “Chalker’in demeci kabul edilemez ve bu demeç ile İngiliz
hükümeti görüşmeler zemininin altını kazımaktan başka, Ankara ve Denktaş
uzlaşmazlığını
cesaretlendirmektedir.” (Rum basınından aktaran
Kıbrıs, 12 Eylül 1993)
***
“Barones
Chalker’in konfederasyon hakkındaki demecine Rum tarafınca diplomatik tepki
gösterilmesi gerektiğini öne süren Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Galanos, “İngilizler
bir yandan bizi müzakere masasına oturmaya teşvik ederken, bir yandan da
konfederasyondan söz edemezler” dedi.
İngilizleri
Kıbrıs’ın taksimi yönünde çalışmakla suçlayan Galanos, Kıbrıs’ın taksiminin
adadaki İngiliz üslerinin geleceği ve bölgedeki İngiliz politikasının çıkarına
olduğunu öne sürdü. İngilizlerin kabul edilemeyecek davranışları karşısında
susmanın hiçbir yararı olmadığını söyleyen Galanos, İngiliz hükümeti nezdinde
girişimler yapılarak, Kıbrıs’la ilgili resmi İngiliz politikasının açıklığa
kavuşturulmasının sağlanmasına çalışılmasını istedi. Galanos, İngilizlere karşı
alınabilecek önlemler arasında üsler konusunun gündeme getirilmesinin de
bulunduğunu belirtti.
İngilizlerin
Kıbrıs Rum tarafını “hançerlediğini” belirten Galanos, İngiliz politikasının
Amerikan politikasını da etkilemekte olduğunu, Amerikalıların Ortadoğu’daki
gözlemcilik görevini İngilizlere bıraktıklarını ve Kıbrıs sorununa doğrudan
karışmak istemeyerek, İngilizlerin dediğine göre hareket ettiklerini öne sürdü.
Alithia
gazetesinin bildirdiğine göre Galanos, İngiliz üslerinin statüsü konusunun
gündeme getirilmesi ile ilgili bir soruya verdiği cevapta, Rum tarafının bundan
çekinmemesi gerektiği görüşünü öne sürdü ve “Üsler konusuna dokunmayalım, çünkü
Türkler de kalkışıp Dikelya Üssünü isteyecekler” şeklindeki görüşe kendisinin
katılmadığını belirtti.” (Rum basınından aktaran Halkın Sesi, 13 Eylül 1993)
***
“Simerini gazetesinin bildirdiğine göre, Ulusal Konsey’e
sunmuş olduğu gizli belgede, Türklerin amacının konfederasyon çatısı altında
iki devlet yaratmak olduğunu belirten Kleridis, Türklerin ayrı egemenlik ve
dönüşümlü başkanlık taleplerinden vazgeçmediklerini kaydediyor. Türklerin bu
politikasını etkili bir şekilde karşılayacak bir stratejinin Rum tarafınca
artık belirlenmesi geldiğini vurguluyor.” (Aktaran Halkın Sesi, 13 Eylül 1993)
***
“Haftalık
Selides dergisi muhabiri: “Bizim içimizde de, açıkça söylememekle beraber tam
taksimi destekleyenler vardır. Bunlar şimdiki koşullar içinde taksimi en emin
ve en gerçekçi çözüm şekli olarak görüyorlar. Diyorlar ki, Türklerden
alabileceğimiz kadar Türk toprağı alalım ve ondan sonra onlardan tamamıyla ayrı
yaşayalım. Biz burada, onlar orada. Böyle bir çözümü destekleyenler, bizim bu
şekilde Kıbrıs’ın büyük bir bölümünün Elenliğini kurtarmış olacağımızı ve aynı
zamanda ekonomimizi de kurtarmış olacağımızı öne sürüyorlar. Kıbrıs Türkleriyle
birleştiğimiz takdirde, ekonomimizin zarar göreceğini söylüyorlar. Siz bunlara
ne dersiniz?”
ADİSOK
Partisi Genel Başkanı Mihalis Papapetru: “Şunu kabul etmek gerekir ki, bugün
geldiğimiz noktada taksim kapımızı çalmaktadır. Ama böyle bir çözümü tartışmak
için zamanın henüz erken olduğuna inanıyorum. Çünkü Kıbrıs’ın yeniden
birleştirilmesi ümidi tamamıyla yok olmuş değildir. Göçmenlerin evlerine
dönmesi ve malların geri alınması ümidi hala vardır. Eğer yakın bir gelecekte
böyle bir çözüme yol açılması mümkün olmazsa, o zaman korkarım ki taksim
olasılığı ile karşı karşıya gelmemiz gerekecek. Zaten bazı yabancılar bu konuda
bizim fikirlerimizi yoklamaya başlamışlardır bile.” (Aktaran Kıbrıs, 13 Eylül
1993)
***
“Alithia’nın
bildirdiğine göre, Liberal Parti Lideri, Milletvekili Nikos Rolandis, dün bir
kez daha “taksim tehlikesi çanını çaldı” diye konuştu. Rolandis, Alithia’ya
verdiği demeçte, taksimi tek çözüm olarak gören yabancı diplomatlar bulunduğunu
belirtti. Bu diplomatlar, 20 yıllık uzun bir zamandan sonra, iki toplumun
yeniden biraraya getirilmesinin zorluklarına işaret ederek, tek mümkün çözüm,
iki ayrı devletin varlığını kabullenmek olduğunu belirtiyorlar.” (Aktaran
Kıbrıs, 13 Eylül 1993)
***
“Rum Yönetimi Başkanı
Kleridis, dün akşam televizyondan yayınlanan söyleşisinde, konfederasyona
yönelik bir gelişmenin kaydedilmekte olduğunu doğruladı... Kleridis, böyle bir
çözüme uygun uluslararası ortam yaratılmakta olduğunu, bunun için Kıbrıs Rum
tarafının uyanık ve hazırlıklı olması gerektiğini bildirdi. Konfederasyonun,
Kıbrıs’ın taksimi yönünde atılmış bir adım olduğunu savunan Kleridis, buna
karşı uluslararası alanda kampanya başlatacağını açıkladı.” (Kıbrıs, 1 Ekim
1993)
***
“Rum
yönetimi eski Başkanlarından ve Özgür Demokrat Hareketi Başkanı Yorgo Vasiliyu:
“Konfederasyon çözüm çizgisinin ileriye götürülmesi ve cesaretlendirilmesi
tehlikesi gerçekten büyüktür. Bunu önlemek için, aralarında 774 ve 789 sayılı
kararların da bulunduğu BM kararlarının uygulanmasında ısrar etmeliyiz.” (Rum
basınından aktaran Kıbrıs, 11 Ekim 1993)
***
“Fileleftheros
gazetesinin haberine göre Kleridis şöyle konuştu: “Türkiye açık bir şekilde
konfederasyona olan desteğini belirtiyor. Böyle bir çözümün kabul edilmesi,
ülkemizin bölünmesine yol açacak. Türkiye kalıcı siyasi ve askeri denetim
sahibi olmak için Kıbrıs’ın bölünmesi yönündeki siyasetini izledikçe, Kıbrıs
sorununun çözümünü bekleyemeyiz.” (Kıbrıs, 14 Kasım 1993)
***
“Haftalık Selides dergisi,
Yunanistan Hükümeti’nin Sözcüsü, Devlet Bakanı Evangelos Venizelos ile bir
söyleşi yayınladı. Bir anayasa uzmanı olan Venizelos, BM Genel Sekreteri’nin Fikirler
Dizisi hakkında görüşü sorulduğunda, bu konuda geçmişte belirtmiş olduğu görüşü
yineledi ve şunları söyledi:
“Gali’nin Fikirler Dizisi’nin
içerdiği federatif veya daha doğrusu konfederatif nitrelikler ile 1960
Anayasası’nın içerdiği iki toplumluluk unsurlarının bağdaştırılmasına
çalışılıyor. Bunun problemler yaratacağına ve tehlikeli olacağına inanıyoruz...
Kıbrıs’ta barbar bir istila ve işgal söz konusudur. Bugünkü statüko bu acı
gerçeğe dayanmaktadır. Çözüm şekli bu acı gerçeğe değil, fakat uluslararası
hukuka dayandırılmalıdır. Avrupa’nın hukuki ve siyasi kültürüne saygı esasına
dayandırılmalıdır.” (aktaran Kıbrıs, 22 Kasım 1993)
***
MHP Genel Başkanı Türkeş, İzmir’de
düzenlediği basın toplantısında şöyle konuştu: “İki ayrı devletin konfederasyon
kurmaları daha kolay çözüm olur. Bu, her iki topluma da güvenlik sağlar.
Böylece Türk-Yunan ilişkileri daha yumuşar, ada içinde karşılıklı işbirliği
yapabilirler. En ehven kabul edilecek çözüm, iki tarafı da bağımsız cumhuriyet
olarak görmek, iki devletin aynı adada kurulmuş olduğunu dikkate alarak, bir
konfederasyon oluşturmaya çalışmalarını tavsiye etmektir.” (Halkın Sesi, 3
Aralık 1993)
***
“Rum Yönetimi eski Başkanı ve DİKO
Partisi Lideri Spiros Kiprianu, partisinin Baf Kadın Kolu’nun önceki günkü
toplantısında yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
“Biz 1977’de federasyonu kabul
etmekle, tarihi bir taviz vermiş olduk. Verdiğimiz o taviz, vereceğimiz yeni
tavizlerin başlangıcı değil de, son tavizdi. Ne var ki, şimdi bizden yeni taviz
bekleyenler ve bizi konfederasyona itenler var. Türk tarafının amaçladığı
konfederasyonu, ya da iki ayrı devlet formülünü bize kabul ettirmek isteyenler
var. Biz bunları kabul edemeyiz.” (aktaran Kıbrıs, 7 Aralık 1993)
***
“Nihai çözüm çabaları
çerçevesinde, Kıbrıs Türkleri’nin verecekleri toprak tavizleri karşılığında,
işgal bölgelerinde bir “devletin” varlığının Rum tarafınca kabul edilmesinin
sağlanmasına çalışılacak... Yabancılar, güven yaratıcı önlemlerin, uzmanlar
tarafından önerildiği şekilde uygulanmasının, konfederatif çözüme elverişli
koşullar yaratacağını kabul ediyorlar. Rum tarafının aleyhinde bir durumun
oluşacağı kesindir.” (Kipros’tan aktaran Kıbrıs, 8 Ocak 1994)
***
“Fileleftheros gazetesi,
Washington’daki diplomatik kaynaklara ve daha önce verdiği haberlere dayanarak,
ABD Hükümeti’nin Güven yaratıcı Önlemler’i uygulayarak Kıbrıs sorununu
“kapatmak” niyetinde olduğunu belirtiyor. Gazeteye göre, State Department ve
ABD Ulusal Konseyi yetkilileri, adadaki mevcut 20 yıllık ayrılığı gözönüne
alarak, bugünkü koşullar altında Kıbrıs’ta çalışabilecek en iyi çözümün iki
ayrı devletin faaliyeti ile bir konfederasyon olacağı ve hiçbir idari yetkisi
olmayacak sembolik bir ortak hükümetin varlığı ile çözümlenebileceğine
inanıyorlar.” (aktaran Kıbrıs, 13 Şubat 1994)
(Sosyalist
Gözlem dergisinin Kasım 1994 tarihli 9. sayısında “Ertan Yüksel” imzasıyla
yayımlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder