5 Ocak 2016 Salı

HEKİMDEN HEKİME SAĞLIK SORUNLARI

Röportaj/Söyleşi: Ahmet Okan - Yaşar Karadoğan

14-21 Kasım 1984 tarihleri arasında yayımlanan söyleşilerde şu hekimlerle görüşülmüştür:
Ahmet Tandoğdu (14 Kasım), Ata Öncel (16), Mustafa Erbilen (17), Eray Deliceırmak (18), Kemal Bolayır ve Turhan Korun (19), Ahmet Cavit (20), Saffet Ratip (21 Kasım).

Soru: Sayın Ahmet Cavit, gelişimizin nedeni sağlık servislerindeki çözümsüzlüğe ışık tutmaktır. Siz kamuda çalışmıyorsunuz değil mi?
Cevap: Evet.

Soru: Biliyorsunuz kamuda çalışan hekimlerin çoğunun özel klinik veya muayenehaneleri vardır. Bu, kamu görevlileri yasasınca yasaktır. Siz ne düşünürsünüz?
Cevap: 1976 yılında tam gün yasası gereğince kamu sektöründe hizmet veren hekimlerin özel olarak çalışması yasaklanmıştır. Ne var ki, daha sonraki yıllarda Sağlık Bakanlığı kamu görevlisi hekimlerin özel muayenehane açmalarına göz yummuştur. Şunu da belirtmek gerek ki, yasaya göre tam gün çalışması öngörülen devlet hekimlerine %40 zamlı maaş ödenmektedir.

Soru: Sn.Dr.A. Cavit, kamu görevlisi bazı hekimler, ekonomik gelirlerinin düşük olduğundan yakınarak, özel klinik veya muayenehane açtıklarını belirtiyorlar. Gerçekten kamudaki hekimlerin ekonomik durumları kötü mü?
Cevap: Sadece hekimlerin değil, bütün kamu görevlilerinin aylık gelirleri bu hayat pahalılığı karşısında yeterli değildir. 1974 öncesinde ve ülkedeki hekim sayısının az olması şartlarında devlet hekimlerinin özel klinik çalıştırarak ek gelir sağlamalarına göz yumulmuştu. Ama esas hata, 1974 sonrasında artan hekim sayısına rağmen, devlet sağlık hizmetlerindeki kadroların genişletilmemesi ve kamu görevlisi hekimlerin Kamu Görevlileri Yasası’na girmeye hiçbir karşı tepkide bulunmamalarındadır.

Soru: Peki hastahanelerde rüşvet alma veya hastahane koridorlarında kendi özel kliniklerine hasta transfer etme şeklinde olayların nedenlerini nereye bağlıyorsunuz?
Cevap: Devletin parasız sağlık hizmeti vermesi gerekirken, çeşitli organizasyon bozuklukları nedeni ile olamıyor. Sabahleyin devlet hastahanesinde sırası gelmeyen hasta, öğleden sonra para ödeyerek aynı hekimin özel kliniğinde muayene oluyor. Öte yandan da, aynı hekimin aracılığı ile yatılı tedavisini, dışardakine kıyasla daha düşük bir para karşılığında, devlette gerçekleştirebiliyor.

Soru: Yani Devlet hastahanesinde sağlık nimetlerinin parasız olduğunu artık söyleyemez miyiz?
Cevap: Hem evet, hem hayır. Bu her özel durumda, hasta ile hekim arasındaki ilişkiye ve tedavinin cinsine göre değişmektedir.  Bir kere devlet hastahanesinde bir, yoksul olduğunu kanıtlayan kişilere parasız sağlık hizmeti verilir. İki, sosyal sigortası olanlara, üç, bir de indirimli hizmet verilir.

Soru: Peki adam zenginse?
Cevap: Zenginse ve sosyal sigortalı ise devlet hastahanesinde bakım ve tedavi görmesi gerekir. Eğer orada yeter derecede sağlık personeli ve hekim yoksa ve hasta yığılması varsa, parası kısıtlı da olsa, vakit kaybetmemek ve tedavisini bir an önce gerçekleştirmek için özel hekimi tercih etmektedir. Ama sosyal sigorta primini yatırdığı halde devletin tek tedavi merkezi olarak tesbit ettiği devlet hastahanesi de kendini tedavi ettiremezse, sosyal sigorta niye kurulmuştur ve niye prim alınıyor?

Soru: Şimdi halkımızda öteden beri bir alıştırılmışlık vardır. Devletin sağlık servislerinde tedavi gören biri, tedaviyi yapan doktora “hediye” adı altında gerek para, gerekse “eşya” verme gereği duyulur. Bu da giderek daha korkunç rüşvet olaylarına yol açar. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?
Cevap: Bir kere hastanın kendini tedavi eden hekime teşekkür olarak kendi arzusuyla hediye vermesi ile -ki ben  şahsen buna karşıyım- rüşvet karşılığı parasız yapılması gereken bir tedavinin paralı yapılması ayrı şeylerdir.

Soru: Peki, Sn Cavit, bugünkü sağlık servislerindeki kaosa ne gibi bir çözüm önerirsiniz?
Cevap: Nüfusun büyük bir çoğunluğunun sosyal sigortalılar kapsamına alınmış olması ve prim verme zorunluluğu söz konusu iken, şimdilik devlet hastahanesi olanaklarından yararlanmada, sigorta kurumunun üyelerine, hiçbir ücret talep etmeksizin muayene ve tedavi olanaklarını sağlamak gerekir. Tabii ki, bu arada pahalı bazı ameliyat ve tıbbi gereç tedavisindeki istisnalar konu dışı olabilir. Yetersiz olan devlet hastahanesi kadroları genişletilerek, bütün sosyal sigorta kurumu üyelerine ve diğer yurttaşlara temel parasız sağlık hizmeti verilmelidir. Bu arada, sosyal sigorta kurumunun serbest çalışan hekimlerden yararlanması akla ilk gelen pratik tedbir olarak düşünülebilir. İstismara açık olan bu sistemin nasıl düzenleneceği ayrıca yasayla sağlanabilir.

Soru: Sayın Cavit, serbest çalışan hekimler dediniz de aklıma geldi. “İçerdekiler” ve “dışardakiler” diye ayrılmanızın sebepleri nedir?
Cevap: İçerde çalışanların devlet olanaklarını kullanarak, dışarıda çalıştırdıkları kliniklerine hasta sağlamaları durdurulmalıdır. Bu serbest çalışan hekimlerin, gittikçe bozulan ekonomik koşulların sonucu sayıları azalan hastalarına bir tecavüzdür. Sorun tamamen ekonomik bir konudur.

Soru: Bazı doktorlar da dışardakilerin durumlarının daha iyi olduğunu vurguluyorlar. Ne dersiniz?
Cevap: Bu daha çok meslekte yıllanmış ve toplumda kendine bir yer etmiş hekimler için söz konusudur. Yeni hekimlerin yüksek kiralar, azalan hasta sayısı ve devlet kadrolarının dondurulması karşısında tek çıkış yolu vardır: Tam gün yasasının halk yararına çalışmasını talep etmek.
Teşekkür ederiz.

(Serbest hekim Dr.Ahmet Cavit ile yapılan söyleşi, Kıbrıs Postası gazetesi, 20 Kasım 1984)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder