Röportaj/Söyleşi:
Ahmet Okan - Yaşar Karadoğan
14-21 Kasım 1984
tarihleri arasında yayımlanan söyleşilerde şu hekimlerle görüşülmüştür:
Ahmet Tandoğdu (14
Kasım), Ata Öncel (16), Mustafa Erbilen (17), Eray Deliceırmak (18), Kemal
Bolayır ve Turhan Korun (19), Ahmet Cavit (20), Saffet Ratip (21 Kasım).
Soru: Sayın
Ahmet Cavit, gelişimizin nedeni sağlık servislerindeki çözümsüzlüğe ışık
tutmaktır. Siz kamuda çalışmıyorsunuz değil mi?
Cevap: Evet.
Soru:
Biliyorsunuz kamuda çalışan hekimlerin çoğunun özel klinik veya muayenehaneleri
vardır. Bu, kamu görevlileri yasasınca yasaktır. Siz ne düşünürsünüz?
Cevap: 1976
yılında tam gün yasası gereğince kamu sektöründe hizmet veren hekimlerin özel
olarak çalışması yasaklanmıştır. Ne var ki, daha sonraki yıllarda Sağlık
Bakanlığı kamu görevlisi hekimlerin özel muayenehane açmalarına göz yummuştur.
Şunu da belirtmek gerek ki, yasaya göre tam gün çalışması öngörülen devlet
hekimlerine %40 zamlı maaş ödenmektedir.
Soru: Sn.Dr.A.
Cavit, kamu görevlisi bazı hekimler, ekonomik gelirlerinin düşük olduğundan
yakınarak, özel klinik veya muayenehane açtıklarını belirtiyorlar. Gerçekten
kamudaki hekimlerin ekonomik durumları kötü mü?
Cevap: Sadece
hekimlerin değil, bütün kamu görevlilerinin aylık gelirleri bu hayat pahalılığı
karşısında yeterli değildir. 1974 öncesinde ve ülkedeki hekim sayısının az
olması şartlarında devlet hekimlerinin özel klinik çalıştırarak ek gelir
sağlamalarına göz yumulmuştu. Ama esas hata, 1974 sonrasında artan hekim sayısına
rağmen, devlet sağlık hizmetlerindeki kadroların genişletilmemesi ve kamu
görevlisi hekimlerin Kamu Görevlileri Yasası’na girmeye hiçbir karşı tepkide
bulunmamalarındadır.
Soru: Peki
hastahanelerde rüşvet alma veya hastahane koridorlarında kendi özel
kliniklerine hasta transfer etme şeklinde olayların nedenlerini nereye
bağlıyorsunuz?
Cevap: Devletin
parasız sağlık hizmeti vermesi gerekirken, çeşitli organizasyon bozuklukları
nedeni ile olamıyor. Sabahleyin devlet hastahanesinde sırası gelmeyen hasta,
öğleden sonra para ödeyerek aynı hekimin özel kliniğinde muayene oluyor. Öte
yandan da, aynı hekimin aracılığı ile yatılı tedavisini, dışardakine kıyasla
daha düşük bir para karşılığında, devlette gerçekleştirebiliyor.
Soru: Yani
Devlet hastahanesinde sağlık nimetlerinin parasız olduğunu artık söyleyemez
miyiz?
Cevap: Hem evet,
hem hayır. Bu her özel durumda, hasta ile hekim arasındaki ilişkiye ve
tedavinin cinsine göre değişmektedir.
Bir kere devlet hastahanesinde bir, yoksul olduğunu kanıtlayan kişilere
parasız sağlık hizmeti verilir. İki, sosyal sigortası olanlara, üç, bir de
indirimli hizmet verilir.
Soru: Peki adam
zenginse?
Cevap: Zenginse
ve sosyal sigortalı ise devlet hastahanesinde bakım ve tedavi görmesi gerekir.
Eğer orada yeter derecede sağlık personeli ve hekim yoksa ve hasta yığılması
varsa, parası kısıtlı da olsa, vakit kaybetmemek ve tedavisini bir an önce
gerçekleştirmek için özel hekimi tercih etmektedir. Ama sosyal sigorta primini
yatırdığı halde devletin tek tedavi merkezi olarak tesbit ettiği devlet
hastahanesi de kendini tedavi ettiremezse, sosyal sigorta niye kurulmuştur ve
niye prim alınıyor?
Soru: Şimdi
halkımızda öteden beri bir alıştırılmışlık vardır. Devletin sağlık
servislerinde tedavi gören biri, tedaviyi yapan doktora “hediye” adı altında
gerek para, gerekse “eşya” verme gereği duyulur. Bu da giderek daha korkunç
rüşvet olaylarına yol açar. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?
Cevap: Bir kere
hastanın kendini tedavi eden hekime teşekkür olarak kendi arzusuyla hediye vermesi
ile -ki ben şahsen buna karşıyım- rüşvet
karşılığı parasız yapılması gereken bir tedavinin paralı yapılması ayrı
şeylerdir.
Soru: Peki, Sn
Cavit, bugünkü sağlık servislerindeki kaosa ne gibi bir çözüm önerirsiniz?
Cevap: Nüfusun
büyük bir çoğunluğunun sosyal sigortalılar kapsamına alınmış olması ve prim
verme zorunluluğu söz konusu iken, şimdilik devlet hastahanesi olanaklarından
yararlanmada, sigorta kurumunun üyelerine, hiçbir ücret talep etmeksizin
muayene ve tedavi olanaklarını sağlamak gerekir. Tabii ki, bu arada pahalı bazı
ameliyat ve tıbbi gereç tedavisindeki istisnalar konu dışı olabilir. Yetersiz
olan devlet hastahanesi kadroları genişletilerek, bütün sosyal sigorta kurumu
üyelerine ve diğer yurttaşlara temel parasız sağlık hizmeti verilmelidir. Bu arada, sosyal sigorta kurumunun serbest çalışan hekimlerden yararlanması akla ilk gelen pratik tedbir
olarak düşünülebilir. İstismara açık olan bu sistemin nasıl düzenleneceği
ayrıca yasayla sağlanabilir.
Soru: Sayın
Cavit, serbest çalışan hekimler dediniz de aklıma geldi. “İçerdekiler” ve “dışardakiler”
diye ayrılmanızın sebepleri nedir?
Cevap: İçerde
çalışanların devlet olanaklarını kullanarak, dışarıda çalıştırdıkları
kliniklerine hasta sağlamaları durdurulmalıdır. Bu serbest çalışan hekimlerin,
gittikçe bozulan ekonomik koşulların sonucu sayıları azalan hastalarına bir
tecavüzdür. Sorun tamamen ekonomik bir konudur.
Soru: Bazı
doktorlar da dışardakilerin durumlarının daha iyi olduğunu vurguluyorlar. Ne
dersiniz?
Cevap: Bu daha
çok meslekte yıllanmış ve toplumda kendine bir yer etmiş hekimler için söz
konusudur. Yeni hekimlerin yüksek kiralar, azalan hasta sayısı ve devlet
kadrolarının dondurulması karşısında tek çıkış yolu vardır: Tam gün yasasının
halk yararına çalışmasını talep etmek.
Teşekkür ederiz.
(Serbest hekim Dr.Ahmet
Cavit ile yapılan söyleşi, Kıbrıs Postası gazetesi, 20 Kasım 1984)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder