5 Ocak 2016 Salı

TABİPLER BİRLİĞİ’NİN ÖNÜNDE DURAN GÖREVLER


            Kıbrıs Türk Tabipler Birliği’nin 4. Olağan Genel Kurulu, 27 Ekim 1984 günü yapıldı. Ancak Kıbrıs Türk hekimliğinin önünde duran ve çözümlemek zorunda olduğu sorunlara ilişkin olarak ne yazık ki hiç bir karar alınmadı. Geçen dönemdeki Yönetim Kurulu adına faaliyet raporunu okuyan eski Genel Başkan, 2 yıl önceki sorunlardan bir tekinin bile kesin olarak çözümlenememiş olması konusunda, ne ciddi bir hesap verebilmiş, ne de çözüm önerilerini ortaya koyabilmiştir. Türkiye’de yetişmiş uzman hekimlerimizin kendi ülkelerinde istihdamı konusunda etkin bir çaba gösteremeyen Tabipler Birliği, söz konusu hekimlerin kendi girişimleri sonucu elde ettikleri, Türkiye’de çalışma hakkına da beyin göçünü teşvik edercesine sahip çıkabilmiştir.
            Kendi ülkesinin sağlık sorunlarına çözüm bulamamışken, Somali’ye heyet gönderip adamızdan tamamiyle farklı koşulları olan tropikal bir ülkeye yardım yapma hevesine kapılan Sağlık Bakanlığı yetkilileri ise, konuya her zamanki yüzeysel yaklaşımlarıyla bakmış olmalılar ki, gündemin eleştiriler maddesine gelince salonu terketme pişkinliğini gösterebilmişlerdir.
            Oysa Anayasa “Devletin herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesi ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla ödevli” olduğunu belirtmektedir. Yani yurttaşların sağlığı kendi kişisel sorumluluğunda değil, devletin sorumluluğu altında olmalıdır. Ne yazık ki devlet, sağlık hizmetlerinin bugünkü örgütlenme düzeyi, bunun gerçekleşmesini güvence altına almamaktadır. Bu nedenledir ki, özel çalışan hekim tercih edilmekte, ama gittikçe artan ekonomik bunalım da devlet hastahanelerindeki yığılmaya yol açmaktadır.

BİRLİĞİN AMAÇLARI
            4 Mayıs 1976 tarihli yasa ile kurulan Kıbrıs Türk Tabipler Birliği’nin amaçları arasında şunlar sıralanmaktadır:
1. Halk sağlığına ve hastalara fedakârlık ve feragatla hizmeti amaç edinen meslek geleneklerini korumak,
2. Üyelerinin maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve devletin yararları ile en iyi bir şekilde denkleştirmeye çalışmak,
3. Halkın sağlığını korumaya, üyelerini muayyen refah düzeyine ulaştıracak gerekli iş olanaklarını bulmaya, ilgili yasaların uygulanmasında meslek ve meslektaşlarının hak ve menfaatlerini korumaya ve her türlü iş dağılımının adilane bir surette düzenlenmesine çalışmak,
4. Halk sağlığı ve tıp meslekleri ile ilgili sorunlar için resmi makamlarla karşılıklı işbirliği ve bu konularda onlardan yardım sağlamak.

SAĞLIK BAKANLIĞI ÇÖZÜMDEN YANA DEĞİL
            Yukarıda sözü edilen amaçların gerçekleştirilmesi için geçtiğimiz 8 yıl boyunca bir arpa boyu bile yol alınmadığı ve ülkemizde var olan karmaşa ortamında diğer sosyal sorunlar gibi sağlık sorununun da çözümsüzlüğünü sürdürdüğü kamuoyunun bilgisindedir. Ülkemizde halen çalışmakta olan 250 hekim ve diş tabibinden ancak yarısının bu son genel kurula katılmış olması ve katılanların büyük bir çoğunluğunun suskunluğu, toplumumuz açısından endişe vericidir. Yapılan sınırlı tartışmalarda soruna genel olarak halkın çıkarları açısından değil de, sadece hekimlerin ekonomik çıkarları açısından yaklaşılmaktadır. Öte yandan Sağlık Bakanlığı yetkilileri, kamu görevlisi hekimlerin gerçekten düşük olan maaşları ve diğer ödeneklerinin artırılması yerine, yürürlükte olan “full-time” yasasına aykırı olarak dışarda özel klinik çalıştırmalarına göz yummayı tercih etmekte ve bu yasadışı uygulamayı teşvik eder duruma düşmektedirler.
            Tıp-İş Sendikası yetkilileri ise, genel kurulda yasadışı olarak çalıştırılan devlet hekimlerine ait özel kliniklerin, serbest çalışan hekimlerin çıkarlarını zedelediğini kabul etmişlerdir, ama kendi ekonomik taleplerini işveren durumundaki Sağlık Bakanlığı ile görüşerek çözümlemek yerine, bugünkü yasadışı uygulamayı sürdürmekten yana olan tavırlarını belirtmişlerdir.

TABİPLER BİRLİĞİ GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMİYOR
            KTTB, her iki kesimde çalışan üyeleri arasında uzun bir süredir var olan ve artan ekonomik bunalım koşullarında gittikçe derinleşen bu anlaşmazlığın giderilmesinde ne yazık ki birleştirici değil, ayırıcı bir rol oynamış ve örgüt yasasının 24. maddesinin 4. fıkrasında kendisine verilen görevi yerine getirememiştir.
            Yönetim Kurulu, iki yıl önceki genel kurulda 36’ya karşı 48 oyla kabul edilen "part-time uygulamasını getirme" yönündeki kararın hayata geçirilmesi için Tıp-İş aracılığı ile Meclis’e bir yasa tasarısı sunarken, yine aynı genel kurulda OYBİRLİĞİ ile alınan “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalizasyonu için Mücadele” kararı doğrultusunda hiçbir çalışma yapmamıştır.

HEKİMLERİMİZ BİLGİLERİNİ TAZELİYORLAR MI?
            KTTB yasasının 24.5. maddesinde belirtilen «üyelerin bilgilerini artırmak için mesleki organizasyonlar yapma» görevi, ne yazık ki 1976 yılından beri yerine getirilmemektedir. Geçen genel kurulda alınan “bilgi artırıcı seminerler düzenlenmesi” kararı da hasıraltı edilmiştir.
            Öte yandan Sağlık Bakanlığı yetkilileri, büyük bir gürültü ile ilan ettikleri «kanser yılı» nedeniyle çağırdıkları öğretim üyelerine Devlet Hastahanesi’nde ve çalışma saatleri içinde 3-5 konferans verdirerek, görevlerini yerine getirdiklerini sanmışlardır. 1984 yılının sonuna yaklaşırken, kanser yılında yapılan çalışmaların dökümünü çıkarmak ve toplumumuz açısından konuyu bilimsel yaklaşım içinde ele alınması gereken Tabipler Birliği›ne ne yaptığını sormak, herhalde hakkımız olsa gerek. Çünkü örgüt yasasının 24.8. maddesi KTTB’ni “Halk sağlığı ve hekimlik mesleği alanlarında araştırmalar yapmak”la görevlendirmiştir. Dahası, çeşitli ihtisas komisyonları oluşturarak, ülkemizde gerek halk sağlığı, gerekse hekimlik sorunlarına ilişkin araştırmalar yapmak, çıkış yolları göstermek ve ortak çözümleri uygulamakla Tabipler Birliği’nin hem saygınlığı artacak, hem de sahip olması gereken bilimsel düzeyi kanıtlayacaklardır. Dileğimiz hiç olmazsa gelecek dönemlerde sınırlı da olsa, bu konuda bazı çalışmalara başlanmasıdır.

BAZI HEKİMLERİN REKLAM YARIŞI
            KTTB yasasının 24.11. maddesi yönetim kuruluna şu görevi vermektedir: “Sinema, radyo, hizmetliler veya sair yazılı ve sözlü araçlarla reklam yapılmasını önlemek.” Bu görevi, yasanın 39. maddesi ile birlikte değerlendirmeliyiz. Orada şöyle denilmektedir:
“1. Hiçbir tabip veya diş tabibi icra-i tababet ettiğine dair basın veya başka herhangi bir yolla reklam yapamaz. Ancak (a) muayenehanesinin veya kliniğinin dışına KTTB’nin tüzükle saptayacağı biçim ve büyüklükte ismini, mesleğini ve tıbbi niteliklerini ve varsa ihtisas dalını içeren bir tabela koyabilir.”
            Ne yazık ki, burada öngörülen tüzük de henüz yapılmamıştır. Ticari şirket tabelalarının boyutlarına ulaşan tabelalar halen kullanılmaktadır. Aynı maddenin (b) bendinde belirtilen muayenehane veya kliniğin adres değiştirmesi veya (c) (d) bendlerinde belirtilen yeni muayenehane veya kliniğin açıldığını bildiren ilanlar yanında, ki bunların da KTTB tüzüklerine uygun olmaları gerekmektedir, bir de uzun bir süredir, özellikle doğum ilanları aracılığı ile yapılan reklamlar vardır. Bu konuda açık bir ticari reklam söz konusudur. Özel hekimler bir yana, ne yazık ki, yasaya karşın, kamu görevi dışında özel kliniği olmadığını gazetede duyuran hekimlere, yine aynı gazetenin bir başka sütununda, özel kliniğinde yaptırdığı bir doğum için teşekkür ilanı çıkabilmektedir. Oysa yasa bu konularda çok açıktır, ama gereken yapılmamaktadır.

BAŞKA BİR AYRIMCILIK İSTEMİ
            Son genel kurulda bir Tıp-İş yetkilisinin söz alarak, Kıbrıs Türk toplumuna sağlık hizmeti verecek hekimlerin TC dışındaki bir ülkeden uzmanlık belgesi almış olması halinde bu belgeyi TC Sağlık Bakanlığı’na onaylattırması zorunluluğunun getirilmesi istemine de değinmek gerekiyor.
            Konu ile ilgilenenlerin hatırlayacakları gibi KTTB, 16 Temmuz 1983’de yaptığı bir olağanüstü toplantıda “TC dışında kazanılan tabiplik ve uzmanlık unvanlarının tanınması” konusunu görüşmüştü. Toplantının düzenlenmesi için, önce 71 kişi imza vermişken, daha sonra 25 kişi imzasını geri çekmişti. KTTB üyesi sadece 26 kişinin katıldığı oylamada 11 kişi tanınma yönünde oy verirken, 14 kişi de TC’den onay alınması talebini desteklemişti. Şimdi aynı istemin yeniden öne sürülmesi, KTTB yasasının 1976 yılında 32. maddesinin 1 ve 3. fıkralarındaki çelişkili duruma rağmen geçirten çıkar çevrelerinin hala daha bu tutumlarında ısrarlı olduklarını göstermektedir. Oysa Başsavcılığın geçtiğimiz günlerde verdiği bir kararla bu çelişkinin yasaya aykırılığına parmak basılmış ve düzeltilmesi yönünde görüş belirtilmiştir. Çünkü bağımsızlık iddiasında olan hiçbir devletin herhangi bir kuruluşu, yasal tasarruflarını başka bir devlete onaylattırmak durumunda değildir ve olmamalıdır. Kaldı ki aynı yasal statüde olan K.T. Mühendis ve Mimarlar Odası da bu konuda üyeleri arasında mezuniyete ve uzmanlık yapılan ülkelere göre bir ayrım yapmamakta ve TC onayı istememektedir.

SONUÇ
Yeni seçilen KTTB Yönetim Kurulunu yeni dönemde zor görevler beklemektedir. Gerçi ülkemizde ne Meclis, ne de Bakanlar Kurulu etkin bir şekilde çalışmamaktadır, ama en azından var olan sağlık hizmetleri yasalarının eksiksiz uygulanmasını ve Tabipler Birliği›nin yasal görevlerini yerine getirmesini talep etmek, sağlık sorunlarının çözümlenmesi yolunda ilerleme kaydedilmesini isteyen herkesin en doğal yurttaşlık hakkı olsa gerek.

(Kıbrıs Postası gazetesi, 5 Kasım 1984)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder