Kıbrıs Türk Tabipler Birliği’nin 4.
Olağan Genel Kurulu, 27 Ekim 1984 günü yapıldı. Ancak Kıbrıs Türk hekimliğinin
önünde duran ve çözümlemek zorunda olduğu sorunlara ilişkin olarak ne yazık ki
hiç bir karar alınmadı. Geçen dönemdeki Yönetim Kurulu adına faaliyet raporunu
okuyan eski Genel Başkan, 2 yıl önceki sorunlardan bir tekinin bile kesin
olarak çözümlenememiş olması konusunda, ne ciddi bir hesap verebilmiş, ne de
çözüm önerilerini ortaya koyabilmiştir. Türkiye’de yetişmiş uzman
hekimlerimizin kendi ülkelerinde istihdamı konusunda etkin bir çaba
gösteremeyen Tabipler Birliği, söz konusu hekimlerin kendi girişimleri sonucu
elde ettikleri, Türkiye’de çalışma hakkına da beyin göçünü teşvik edercesine
sahip çıkabilmiştir.
Kendi ülkesinin sağlık sorunlarına
çözüm bulamamışken, Somali’ye heyet gönderip adamızdan tamamiyle farklı
koşulları olan tropikal bir ülkeye yardım yapma hevesine kapılan Sağlık
Bakanlığı yetkilileri ise, konuya her zamanki yüzeysel yaklaşımlarıyla bakmış
olmalılar ki, gündemin eleştiriler maddesine gelince salonu terketme
pişkinliğini gösterebilmişlerdir.
Oysa Anayasa “Devletin herkesin
beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesi ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla
ödevli” olduğunu belirtmektedir. Yani yurttaşların sağlığı kendi kişisel
sorumluluğunda değil, devletin sorumluluğu altında olmalıdır. Ne yazık ki
devlet, sağlık hizmetlerinin bugünkü örgütlenme düzeyi, bunun gerçekleşmesini
güvence altına almamaktadır. Bu nedenledir ki, özel çalışan hekim tercih
edilmekte, ama gittikçe artan ekonomik bunalım da devlet hastahanelerindeki
yığılmaya yol açmaktadır.
BİRLİĞİN
AMAÇLARI
4 Mayıs 1976 tarihli yasa ile kurulan
Kıbrıs Türk Tabipler Birliği’nin amaçları arasında şunlar sıralanmaktadır:
1.
Halk sağlığına ve hastalara fedakârlık ve feragatla hizmeti amaç edinen meslek
geleneklerini korumak,
2.
Üyelerinin maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve
devletin yararları ile en iyi bir şekilde denkleştirmeye çalışmak,
3.
Halkın sağlığını korumaya, üyelerini muayyen refah düzeyine ulaştıracak gerekli
iş olanaklarını bulmaya, ilgili yasaların uygulanmasında meslek ve
meslektaşlarının hak ve menfaatlerini korumaya ve her türlü iş dağılımının
adilane bir surette düzenlenmesine çalışmak,
4.
Halk sağlığı ve tıp meslekleri ile ilgili sorunlar için resmi makamlarla
karşılıklı işbirliği ve bu konularda onlardan yardım sağlamak.
SAĞLIK BAKANLIĞI
ÇÖZÜMDEN YANA DEĞİL
Yukarıda sözü edilen amaçların
gerçekleştirilmesi için geçtiğimiz 8 yıl boyunca bir arpa boyu bile yol
alınmadığı ve ülkemizde var olan karmaşa ortamında diğer sosyal sorunlar gibi
sağlık sorununun da çözümsüzlüğünü sürdürdüğü kamuoyunun bilgisindedir.
Ülkemizde halen çalışmakta olan 250 hekim ve diş tabibinden ancak yarısının bu
son genel kurula katılmış olması ve katılanların büyük bir çoğunluğunun
suskunluğu, toplumumuz açısından endişe vericidir. Yapılan sınırlı
tartışmalarda soruna genel olarak halkın çıkarları açısından değil de, sadece
hekimlerin ekonomik çıkarları açısından yaklaşılmaktadır. Öte yandan Sağlık
Bakanlığı yetkilileri, kamu görevlisi hekimlerin gerçekten düşük olan maaşları
ve diğer ödeneklerinin artırılması yerine, yürürlükte olan “full-time” yasasına
aykırı olarak dışarda özel klinik çalıştırmalarına göz yummayı tercih etmekte
ve bu yasadışı uygulamayı teşvik eder duruma düşmektedirler.
Tıp-İş Sendikası yetkilileri ise,
genel kurulda yasadışı olarak çalıştırılan devlet hekimlerine ait özel
kliniklerin, serbest çalışan hekimlerin çıkarlarını zedelediğini kabul
etmişlerdir, ama kendi ekonomik taleplerini işveren durumundaki Sağlık
Bakanlığı ile görüşerek çözümlemek yerine, bugünkü yasadışı uygulamayı
sürdürmekten yana olan tavırlarını belirtmişlerdir.
TABİPLER BİRLİĞİ
GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMİYOR
KTTB, her iki kesimde çalışan
üyeleri arasında uzun bir süredir var olan ve artan ekonomik bunalım
koşullarında gittikçe derinleşen bu anlaşmazlığın giderilmesinde ne yazık ki
birleştirici değil, ayırıcı bir rol oynamış ve örgüt yasasının 24. maddesinin
4. fıkrasında kendisine verilen görevi yerine getirememiştir.
Yönetim Kurulu, iki yıl önceki genel
kurulda 36’ya karşı 48 oyla kabul edilen "part-time uygulamasını getirme" yönündeki kararın hayata geçirilmesi için Tıp-İş aracılığı ile Meclis’e bir
yasa tasarısı sunarken, yine aynı genel kurulda OYBİRLİĞİ ile alınan “Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalizasyonu için Mücadele” kararı doğrultusunda hiçbir çalışma
yapmamıştır.
HEKİMLERİMİZ
BİLGİLERİNİ TAZELİYORLAR MI?
KTTB yasasının 24.5. maddesinde
belirtilen «üyelerin bilgilerini artırmak için mesleki organizasyonlar yapma»
görevi, ne yazık ki 1976 yılından beri yerine getirilmemektedir. Geçen genel
kurulda alınan “bilgi artırıcı seminerler düzenlenmesi” kararı da hasıraltı
edilmiştir.
Öte yandan Sağlık Bakanlığı yetkilileri,
büyük bir gürültü ile ilan ettikleri «kanser yılı» nedeniyle çağırdıkları
öğretim üyelerine Devlet Hastahanesi’nde ve çalışma saatleri içinde 3-5
konferans verdirerek, görevlerini yerine getirdiklerini sanmışlardır. 1984
yılının sonuna yaklaşırken, kanser yılında yapılan çalışmaların dökümünü
çıkarmak ve toplumumuz açısından konuyu bilimsel yaklaşım içinde ele alınması
gereken Tabipler Birliği›ne ne yaptığını sormak, herhalde hakkımız olsa gerek.
Çünkü örgüt yasasının 24.8. maddesi KTTB’ni “Halk sağlığı ve hekimlik mesleği alanlarında
araştırmalar yapmak”la görevlendirmiştir. Dahası, çeşitli ihtisas komisyonları
oluşturarak, ülkemizde gerek halk sağlığı, gerekse hekimlik sorunlarına ilişkin
araştırmalar yapmak, çıkış yolları göstermek ve ortak çözümleri uygulamakla
Tabipler Birliği’nin hem saygınlığı artacak, hem de sahip olması gereken
bilimsel düzeyi kanıtlayacaklardır. Dileğimiz hiç olmazsa gelecek dönemlerde
sınırlı da olsa, bu konuda bazı çalışmalara başlanmasıdır.
BAZI HEKİMLERİN
REKLAM YARIŞI
KTTB yasasının 24.11. maddesi
yönetim kuruluna şu görevi vermektedir: “Sinema, radyo, hizmetliler veya sair
yazılı ve sözlü araçlarla reklam yapılmasını önlemek.” Bu görevi, yasanın 39.
maddesi ile birlikte değerlendirmeliyiz. Orada şöyle denilmektedir:
“1.
Hiçbir tabip veya diş tabibi icra-i tababet ettiğine dair basın veya başka
herhangi bir yolla reklam yapamaz. Ancak (a) muayenehanesinin veya kliniğinin
dışına KTTB’nin tüzükle saptayacağı biçim ve büyüklükte ismini, mesleğini ve
tıbbi niteliklerini ve varsa ihtisas dalını içeren bir tabela koyabilir.”
Ne yazık ki, burada öngörülen tüzük
de henüz yapılmamıştır. Ticari şirket tabelalarının boyutlarına ulaşan
tabelalar halen kullanılmaktadır. Aynı maddenin (b) bendinde belirtilen
muayenehane veya kliniğin adres değiştirmesi veya (c) (d) bendlerinde
belirtilen yeni muayenehane veya kliniğin açıldığını bildiren ilanlar yanında,
ki bunların da KTTB tüzüklerine uygun olmaları gerekmektedir, bir de uzun bir
süredir, özellikle doğum ilanları aracılığı ile yapılan reklamlar vardır. Bu
konuda açık bir ticari reklam söz konusudur. Özel hekimler bir yana, ne yazık
ki, yasaya karşın, kamu görevi dışında özel kliniği olmadığını gazetede duyuran
hekimlere, yine aynı gazetenin bir başka sütununda, özel kliniğinde yaptırdığı
bir doğum için teşekkür ilanı çıkabilmektedir. Oysa yasa bu konularda çok
açıktır, ama gereken yapılmamaktadır.
BAŞKA BİR
AYRIMCILIK İSTEMİ
Son genel kurulda bir Tıp-İş
yetkilisinin söz alarak, Kıbrıs Türk toplumuna sağlık hizmeti verecek
hekimlerin TC dışındaki bir ülkeden uzmanlık belgesi almış olması halinde bu
belgeyi TC Sağlık Bakanlığı’na onaylattırması zorunluluğunun getirilmesi
istemine de değinmek gerekiyor.
Konu ile ilgilenenlerin hatırlayacakları
gibi KTTB, 16 Temmuz 1983’de yaptığı bir olağanüstü toplantıda “TC dışında kazanılan
tabiplik ve uzmanlık unvanlarının tanınması” konusunu görüşmüştü. Toplantının
düzenlenmesi için, önce 71 kişi imza vermişken, daha sonra 25 kişi imzasını
geri çekmişti. KTTB üyesi sadece 26 kişinin katıldığı oylamada 11 kişi tanınma
yönünde oy verirken, 14 kişi de TC’den onay alınması talebini desteklemişti.
Şimdi aynı istemin yeniden öne sürülmesi, KTTB yasasının 1976 yılında 32.
maddesinin 1 ve 3. fıkralarındaki çelişkili duruma rağmen geçirten çıkar
çevrelerinin hala daha bu tutumlarında ısrarlı olduklarını göstermektedir. Oysa
Başsavcılığın geçtiğimiz günlerde verdiği bir kararla bu çelişkinin yasaya
aykırılığına parmak basılmış ve düzeltilmesi yönünde görüş belirtilmiştir.
Çünkü bağımsızlık iddiasında olan hiçbir devletin herhangi bir kuruluşu, yasal
tasarruflarını başka bir devlete onaylattırmak durumunda değildir ve
olmamalıdır. Kaldı ki aynı yasal statüde olan K.T. Mühendis ve Mimarlar Odası
da bu konuda üyeleri arasında mezuniyete ve uzmanlık yapılan ülkelere göre bir
ayrım yapmamakta ve TC onayı istememektedir.
SONUÇ
Yeni
seçilen KTTB Yönetim Kurulunu yeni dönemde zor görevler beklemektedir. Gerçi
ülkemizde ne Meclis, ne de Bakanlar Kurulu etkin bir şekilde çalışmamaktadır,
ama en azından var olan sağlık hizmetleri yasalarının eksiksiz uygulanmasını ve
Tabipler Birliği›nin yasal görevlerini yerine getirmesini talep etmek, sağlık
sorunlarının çözümlenmesi yolunda ilerleme kaydedilmesini isteyen herkesin en
doğal yurttaşlık hakkı olsa gerek.
(Kıbrıs Postası
gazetesi, 5 Kasım 1984)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder