Bir ülkenin sağlığı ve var olan
sağlık hizmetlerinin durumunun büyük ölçüde o ülkenin ekonomik, bilimsel ve
kültürel düzeyine bağlı olduğu herkesçe bilinmektedir. Hatta gelişmekte olan
ülkelerden birçok tıp uzmanı, halk sağlığının en önemli düşmanı olarak bulaşıcı
ve paraziter hastalıklar veya diğer dolaysız hastalık etkenlerinden ziyade,
ekonomik gelişme düzeyinin düşüklüğünü gösterirler. Kısaca söylemek gerekirse,
zayıf olan ülke ekonomisi, o ülke insan sağlığının da düşmanıdır.
Bu
görüş, devrim öncesi Rusya’sı için de geçerlidir. 7 Kasım günü 67. yıldönümünü
dolduran Ekim devrimi insanlık tarihinde yeni bir devir açmış ve toplumun tüm
bireylerinin sağlığını korumayı yasal bir hak olarak güvence altına alan
toplumsal önkoşulları ilk kez olarak sağlamıştır.
Çağımızın önemli tıp tarihçilerinden
H. E. Sigerist (1891-1957), İkinci Dünya Savaşı’ndan önce toplam üç yıl
Sovyetler Birliği'nde kalarak, ülkenin dilini öğrenmiş ve ülkeyi baştan başa
gezerek, yeni tip tıbbi bakım sistemini öğrenmek için bütün sağlık
kuruluşlarını incelemişti. Yazar, birçok yabancı dile çevrilen ve Sovyet sağlık
hizmetlerini anlatan kitabında, SSCB’de kurulan yeni toplumsal düzenin tıp
tarihinde de yeni bir dönemi başlattığını ve 500 yı llık eski tedavi edici
hekimlik yerine, koruyucu hekimliğin başladığını belirtmektedir. (Bak. H. E. Sigerist,
Medicine and Public Health in the Soviet Union, New York 1967, s.299)
Yeryüzünün altıda birini kaplayan ve
üzerinde 130 dili konuşan, 108 milliyetten insanın yaşadığı bu ülkede, başta
yoksulluk ve geri kalmışlık olmak üzere sağlık sorunlarının çözümlenebilmesi,
ancak toplumun yeni üretim ilişkileri temelinde yeniden örgütlenmesi ile
gerçekleşebilmiştir. Üretim araçlarının devletleştirilmesi sonrasında çıkarılan
8 saatlik işgünü yasası, bütün tıbbi kuruluşları “İşçi Hastalık Sigortası Fonu”nun
denetimine veren yasa, Sovyetler Birliği’ne tıpla ilgili her şeyi temelden
değiştirmişti. Sadece Lenin, tıbbi yardım ve hastalık sigortası gibi yaklaşık
100 kararnameyi şahsen imzalamıştı.
Halk sağlığı emekçilerinin Temmuz
1918’de toplanan ilk kongresinde kabul edilen bir kararla, sağlıkla ilgili bir
halk komiserliği kuruldu. Bu, sadece Sovyetler’de değil, dünyadaki halk
sağlığına ilişkin ilk devlet organı idi. Mart 1919’da toplanan 8. Parti
Kongresi, SSCB’de koruyucu hekimliğin temellerini atmış ve kabul edilen parti
programında halk sağlığı konusundaki özel bir paragraf, dünya tarihinde ilk kez
olarak yer almıştı. Burada Sovyet halk sağlığı sisteminin temel örgütlenme
ilkeleri açıkça tanımlanıyordu: Parasız, herkese hizmet veren, planlı tıbbi
yardım, sadece tek bir sistem olarak devlet sağlık kuruluşları ve sağlığın
korunmasına halkın yaygın katılımı.
1936’da kabul edilen SSCB Anayasası’nda
ise, milliyeti, dini inanışı, sosyal ve maddi durumu ne olursa olsun, bütün
Sovyet yurttaşlarına, hastalık ve sakatlık durumlarında olduğu gibi, yaşlılıkta
da dinlenme ve maddi güvence sağlanması, bir hak olarak garanti edildi. Anayasa
ayrıca erkek ve kadınlara eşit haklar, anne ve çocuklar için de devlet
korumasını garanti ediyordu.
Sovyet halk sağlığı sisteminin
geliştirilmesine yönelik bu önemli önlemler sayesinde, ülkedeki hekim sayısı
1940'da 155 bine (1913'de 28 bin), tıbbi personel sayısı 472 bine (1913'de 46
bin), hastahane yatağı sayısı da 791
bine (1913'de 208 bin) erişti.
Sağlığın korunmasına ilişkin
gelişmeler, özellikle kırsal bölgelerde büyük değişiklikler gösterdi. Rusya
federasyonu dışındaki diğer birlik cumhuriyetlerinde de yeni modern tıbbi
kuruluşlar kurularak, yerli halktan hekim, hemşire ve tıbbi personelin yetişip
görev almaları sağlandı. İkinci Dünya Savaşı öncesinde, bütün birlik
cumhuriyetlerinin kendi tıp fakülteleri ve diğer tıp personeli yetiştiren okulları,
tıp alanında yetişmiş bilim adamları vardı. Örneğin Tacikistan’da 1913 yılında
40 yataklı, 19 hekimi olan ve 3 yardımcı personelin çalıştığı tek bir hastahane
varken, 1967'de bu Cumhuriyette 267 hastahane, 23,500 hasta yatağı, 350
poliklinik ve sağlık ocağı vardı. Hekim sayısı 3,500’e ulaşırken, tıbbi yan dallarda
çalışanlar da 12 bin kişiydi. Her 10 bin kişiye düşen hekim sayısı bu
Cumhuriyette 1913’de 0.2 iken, 1967’de 15.4 olmuştur.
İkinci
Dünya Savaşı’ndan 20 milyon ölü, milyonlarca hasta ve sakatla çıkan Sovyetler
Birliği’nde, 1710 şehir ve 700 binden fala köy tahrip edilmiş, 40 bin hastahane,
poliklinik, dispanser, sağlık merkezi ve diğer tıbbi kuruluşlar ya tamamıyle
veya kısmen tahrip edilmişti.
1950‹de tamamlanan 5 yıllık plan sayesinde,
savaş öncesindeki durum yeniden sağlanarak, hasta yatağı ve hekim sayısındaki
plan hedefleri aşıldı. Halk sağlığının maddi ve teknik temelini koruyup
genişletme ve tıbbi yardımın niteliğini uzmanlaşma ile yükseltmeyi amaçlayan
bir sonraki plan döneminin sonunda da, ülkedeki hekim sayısı 1955’de 340 bine,
tıbbi personel sayısı 1 milyona, hasta yatağı sayısı da 1.3 milyona ulaştı.
SSCB’de sağlığın korunmasının
devlete ait olma karakterinin ilkesel bir önemi vardır. Ama devletleştirme ile
bütün halk için eşit tıbbi bakımın güvence altına alındığı anlaşılmalıdır.
Bakımın parasız olması ve herkes içim hizmet verilmesi zorunludur. Bunun için
de geniş bir hizmet ağının kurulması, sosyal, politik ve profilaktik (önleyici)
bir yaklaşım gerekir. Bu da sağlık hizmetlerinin tek tip olarak örgütlenmesi ve
planlı bir yönetimle olur. Sovyet iktidarının en güç yıllarında, emekçilerin
aktif katılımı ilkesine uygun olarak, halkın salgın hastalıklarla mücadeleye
katılmasının değer ve anlamı büyüktü. Bilim ve teknikteki ilerlemenin sağlık
hizmetlerinde geniş bir kullanım görmesi de teori ile pratiğin birliği ilkesine
uygundu.
Kadınların erkeklerle eşit haklara
sahip olmalarına yönelik kapsamlı sosyal önlemler ve örnek sağlık bakımı ile
yaratılan önkoşullar sayesine, bugün SSCB’de çalışanların %50’si, okuyanların
%50’si ve Yüksek Sovyet üyelerinin 400 kadarı kadındır. Bugün kadınlara hizmet
veren 46 bin kadın-doğum uzmanı, 103 bin çocuk doktoru, hasta çocuklar için 378
bin hastahane yatağı, okul öncesi eğitim kuruluşlarında 15 milyon çocuk için
yer, 25 milyon çocuk için tatil yerleri vardır.
Sovyet sağlık politikasının kazanımları,
en iyi olarak sayılarla ifade edilebilir. 1913’de Rusya’da 28,100 hekim varken,
1982 yılı verilerine göre SSCB’de 1,066,000 hekim bulunmaktadır. 270 milyon
Sovyet yurttaşının sağlığının korunmasının anayasal bir hak olarak garanti
altına alındığına yukarıda değinilmişti. Yapılan hesaplamalara göre, bu hakkın
tam olarak gerçekleşebilmesi için her 10 bin yurttaşa 40-41 hekim düşmesi
gerekmektedir. Bu sayı halen 38.5'tir. Bu oran ABD’de 22.5, İtalya’da 20,
Fransa’da 15 ve Japonya’da 16'dır. Avrupa’da her iki hekimden biri, dünyada her
üç hekimden biri SSCB’de çalışmaktadır. Bütün ülkeyi eşit sayıda nüfusu
barındıran bölgelere ayıran Sovyet sağlık sistemine göre, her bölgede bir
tedavi uzmanı ile bir çocuk doktoru bulunmaktadır. 6 yıl önce her tedavi uzmanı
2,500-3,000 hastaya ve her çocuk doktoru 1,500 çocuğa bakarken, bugün bu
sayılar, tedavi uzmanı için 2,000 kişi ve (1985'de 1,700 olacak) çocuk doktoru
için de 800 çocuğa inmiştir. Devrim öncesi her 10 bin yurttaşa 13 hastahane
yatağı düşerken, bu sayı 1970'de 109'a yükselmiştir. 1913'de ortalama ömür
süresi 32 yıl iken, bugün 72 yıldır. 1913'de her bin canlı bebek doğumunda 273
bebek ölürken, 1971'de bebek ölüm oranı 23'e inmiştir. Kamu harcamaları içinde
en çok para, sağlık hizmetleri için harcanmaktadır. Bütün kamu harcamalarının
üçte birine yakın olan bu miktar, 1982 yılında 17,000 milyon ruble tutuyordu.
Halen yürürlükte olan 11. Beş Yıllık
Plan döneminde, Sovyet sağlık hizmetleri daha çok koruyucu hekimlik, genel
kontrol muayeneleri, sağlık evlerinde tedavi ve örgütlü dinlenme üzerinde
yoğunlaşmaktadır.
SSCB’nin sağlığın korunması alanında
çok yönlü deneyimleri, bugün bütün dünyada kabul edilmiş olup, bundan yararlanılmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün ilk kurucuları arasında yer alan Sovyetler Birliği,
örgütün en saygın üyelerinden biridir. DSÖ, devlet sağlık koruma sistemini
kurma yolunu tutan ülkelere, SSCB’deki ilkelere benzer ilkelere uymayı önermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder