12 Ocak 2016 Salı

SOVYET SAĞLIK SİSTEMİNDE YENİDEN YAPILANMA


SBKP Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov, 25 Şubat 1986 günü 27. kongrede yaptı­ğı konuşmada şöyle diyordu: “Her insan için, aynı zamanda toplum için sağlıktan daha değerli birşey yoktur. İnsanların sağlığını koruma ve sağlamlaştırma, birin­cil önemli ödevdir. Biz sağlık sorunları­nı geniş sosyal konumlardan ele almalı­yız. İnsan sağlığı, herşeyden önce çalışma ve yaşama koşullarına, refah dü­zeyine bağlıdır. Doğal olarak, halk sağ­lığını korumanın da pek büyük önemi var­dır.
Halkın yüksek kaliteli tedavi edici ve koruyucu yardıma ve ilâç gereksinimine en kısa zamanda ve her yerde karşılık veril­melidir. Bütün bunlar, sağlığı korumanın maddi ve teknik temeli olan birçok olgun­laşmış bilimsel, örgütsel sorunun ve kad­ro sorununun çözümlenmesini ortaya koymak­tadır. Elbette büyük maddi kaynaklar ge­rekecektir ve biz bunları bulmak zorunda­yız .”
Nitekim SSCB bütçesinin onaylanmasın­dan bir ay sonra, sağlık bakımı sistemine ek olarak 400 milyon ruble verildi. Bu paranın nereden sağlandığına gelince: Devlet, bir gönüllü çalışma gününden sağ­ladığı paranın 208 milyonunu sağlık işle­rine transfer etti. Bununla eski hastane­lerin yeniden inşası sağlanacak. İkinci olarak Barış Fonu’ndan 38 milyon ruble aktarıldı. Bu para ise sakat kalmış savaş ve iş emeklilerine hizmet veren hastane­lerin tamiri ve teknik donanımında kul­lanılacak. Son olarak 140 milyon ruble de sendikalardan geldi. Hasta listelerine yapılan ödemeden tasarruf edilen para, halk sağlığı harcamaları için kullanıla­cak. Örneğin Ekim-Kasım ayında çıkacak bir grip salgınına karşı geliştirilecek aşı ile geniş halk kitleleri aşılanıp, hastalık izinleri önemli ölçüde azaltıla­cak.
Bir süre önce SSCB Kamu Sağlık Bakan­lığı’na atanan Moskova Kardiyoloji Merkezi Başkanı ve Nükleer Savaşa Karşı Olan He­kimlerin Uluslararası Birliği’nin Asbaşkanı Profesör Yevgeni Çazov, Sovyet basın organlarına, ilginç açıklamalarda buluna­rak, Sovyet sağlık sisteminin de yeniden yapılanma sürecine gireceğini duyurdu. Bu­gün SSCB’de, dünyanın herhangi bir ülke­sinde bulunandan, daha çok sayıda, 1.2 milyondan fazla hekim çalışmaktadır. Ama Çazov’un açıklamasına göre, 350 bin genç arasında son yapılan yetenek sına­vında, 30 bin hekim sınavı şartlı olarak geçerken, bin tanesi de başarılı olamamıştır. Bu durumda tıp eğitim sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirten bakan, Tıp Fakültesi mezunlarına ancak 7. yıldan sonra diploma verileceği­ni söyledi. Mezunlara bir doğum yaptırma­ları, cerrahi bir ameliyata girmeleri veya bizzat ameliyat yapmaları, bir EKG, ya da röntgen filmini değerlendirebilmeleri halinde diploma verilecek. Bu programı tamamlayamayana, doktor yardımcısı diplo­ması verilecek.
Yapılan, değerlendirmelere göre, sağ­lık bakımı alanındaki planlama ve finans­manda güçlükler bulunmaktadır. Ulusal ge­lirden, halk sağlığı için ayrılan pay nisbi olarak az olup, azalma eğilimi gös­termektedir. 1970’de ulusal gelirin yüzde 4.1’i bu amaçla ayrılırken, bu oran bugün yüzde 4’dür. Eğer finansman, bugunkü dü­zeyde kalacak olursa yüzde 3.9’a düşecek­tir. Öte yandan sağlık hizmetlerindeki düşük verimlilik nedeniyle ulusal ekono­mideki kayıplar toplamı, yılda 90 milyon rubleye ulaşmıştır. Bu rakam son yapılan sendikalar birliği kongresinde açıklan­mıştır.
Kamu Sağlık Bakanı Prof. Çazov’a göre, toplumun adil ve yüksek düzeyli bir sağ­lık bakım sistemi isterken, bu alana di­ğer dallardan arta kalan paranın verilme­siyle yetinmemesi gerekiyor. Sağlık hizmetleri, global sağlık harcamaları fonu yerine, kişi başına optimal harcama temeline göre finanse edilmelidir. En başta da tıbbi planlama ve finansman il­keleri değiştirilmelidir. Sağlık sis­teminin gelişmesi, ulusal gelirin artı­şıyla orantılı olarak artmalıdır. İlk tahminlere göre, 2000 yılında sağlık ba­kımı için ulusal gelirin yüzde 8’i ayrılmalı ve nüfus başına yılda 60 ruble kadar hesaplanmalıdır. Bakan şöyle diyor: “Her sovyet yurttaşı, devletin, kendi sağlığını korumak için ona, yeterli ayak­tan tedavi, sağlık yurdu tedavisi ve di­ğer her türlü şey için kaç para harcadı­ğını bilmelidir.”
Yeni düzenlemelere göre, tedavinin önemli bir bölümü hastanelerden poliklinik ve ayaktan tedavi merkezlerine kaydırıla­cak. Hastaneler sadece ağır vakaların teşhis ve tedavisi için kullanılacak. Böylece hem tedavi geliştirilecek, hız­landırılacak; hem de kalabalık hastane koğuşları hafifletilecektir. Konsültasyon-teşhis bölümleri ve poliklinik ağı genişletilmektedir. Zor ve pahalı teşhis yöntemlerinin kullanıldığı yeni tıp ens­titüleri kurulacaktır. Kompüter tomografi, gastro-fibroskop vs. aletlerle donatıla­cak olan bu merkezlerden 4 tanesi bu yıl içinde kurulurken, gelecek 8 yılda 60 tanesinin kurulması planlandı. Her biri, 5 milyon rubleye mal olacak olan bu mer­kezlerden her birinde, 800 kişinin alet­lerle ve laboratuvar yöntemleriyle teşhisi sağlanacak. Böylelikle, hastanede yatarak yapılan pahalı teşhisler yerine, çok ucuza muayene ve teşhisler gerçekleştirilecek. Öte yandan yönetimde­ki sorunlar da çözümlenecek. Eskiden sa­dece bir poliklinik veya hastanenin başhekimi değil, bir Cumhuriyet’in Sağlık Bakanı bile bağımsız karar verme hakkına sahip değildi. Hemşire,   aşçı, hastane teknisyeni sayısı bir yana, doktor ve tıp yan dalları çalışanlarını bile SSCB Kamu Sağlık Bakanlığı kararları belirtiyordu. Yeni Bakan, başlangıçta bazı bölgelerdeki tıp kuruluşlarına tam bir ekonomik ve mali bağımsızlık vermek istediklerini açıkladı. Doktorlar artık rakamlarla bu­naltılmayacak ve gereksiz belgelerle uğ­raşmayacak. Hastalara hekim seçme özgürlüğü tanınacak. Daha iyi çalışan ve çok hastası olan doktorlara, yüzde 30 ek maaş artışı ödenecek. Ayrıca, halkın daha çok temas kurduğu kaza hekimi, şimdi olduğu gibi gittiği veya baktığı hasta sayısına göre değil, kendisine bağlanan 1,800 kişilik nüfusun sağlık durumuna göre ödenecektir. Hasta güvendiği hekimi seçme hakkına sahip olunca, bu tıp personelini daha dinamik hale getirecektir. Aile hekimliği kurumunun getirilmesi de düşünülmektedir.

SOVYET SAĞLIK SİSTEMİNDE YENİDEN YAPILANMA
Yeni SSCB Kamu Sağlığı Bakanı Profesör Yevgeni Çazov’un açıklamaları ışığında, Sovyet Sağlık Sisteminde başlatılan yeniden yapılanma önlemleri ile ilgili bilgiler vermeyi sürdürüyoruz:
Son yapılan bir araştırma sonuçlarına göre, SSCB Sağlık Bakanlığı sistemi içinde çalışan 333 araştırma enstitüsün­den yüzde 50-60’ı yararlı araştırma yapmaktadır. Belki de 100 tanesi günlük pratik sorularla ilgilenmektedir. Bu durumda 80-100 enstitünün kapanması halinde, ne hastalar, ne de sisteme bir za­rar gelmeyecektir. Böylelikle ortaya çı­kacak olan fonlarla, geri kalan ensti­tüler güçlendirilecek ve Sovyet tıbbi ka­zançlı çıkacaktır. Bu tür bilimi yeni­den yapılandırma sorunları, SSCB Tıp Bi­limleri Akademisi’nin yapılacak ilk toplantısında tartışılacaktır.
Koruyucu hekimlik alanında da bir dizi önlemler alınmaktadır. Resmi araştırmala­ra göre, Sovyetler Birliği’ndeki 104 kent­teki hava kirliliği oranı, kabul edilebi­lir sağlık düzeylerinin 10 katma çıkmış bulunuyor. Örneğin Ermenistan Halk Cum­huriyeti başkenti Yerevan’daki ölü bebek doğumlarının yüzde 20’si, daha çok kirli havası bulunan yerlerde görülmektedir.
            Sözkonusu işletmelerin yöneticileri, Ba­kanlık yetkilileri tarafından uyarılmış ve en köklü önlemlerin alınması istenmiş­tir. Aksi takdirde, 3 ay içinde yapıla­cak sağlık teftişleri sonunda bu işlet­meler kapatılacaktır. Sağlık müfettişleri çevre sağlığına önem vermeyen 23 süt fab­rikasını Ukrayna’da, bir o kadarını da Rusya Federasyonu’nda kapatmış bulunu­yorlar. Bazı kentlerde suların dörtte bi­rinin yetirince temiz olmaması yüzünden, akut barsak enfeksiyonlarının görülmesi, yetkilileri harekete geçirmiştir.
SSCB’de doğan prematüre bebeklerin or­talama oranı yüzde 4.9’dur. Ama bazı kadınlar için bu oranın yüzde 8 ve üzerine çıktığı saptanmıştır. Bu nedenle plastik ve renkli kalem üreten işyerleri, lastik tekniği, boya ve cila sanayi işletmelerinin sorumlularının dikkati çekilerek, önlem alınması istenmiştir. Genel olarak bütün işletmelerin, çalışanları hastalıklardan koruyucu önlemler alması için dikkati çekilmektedir. Bakanlığın istemi­ne göre, 5 bin işçi çalıştıran işletmele­rin kendilerine ait, sağlık yurdu tipin­de hastalıkları önleme merkezi olmalıdır.
SSCB Sağlık Bakanı Prof. Çazov şöyle demektedir: “Korunmak, tedavi etmekten daha avantajlıdır. Sigara ve alkol kul­lanmak, para tasarrufu yanında insan sağ­lığını ve yaşamını da korur. İçinde bu­lunduğumuz 10 yıl süresince Sovyetler Birliği’nde bir milyon insan akciğer kanserinden, bir başka deyişle sigara tiryaki­liği yüzünden ölecektir. Sigara içimine karşı açılan savaşa rağmen, tütün satış­ları azalmamış aksine artmıştır. Bu da tıbbın bir eksikliğidir! Ben, 3-5 kopek gibi az bir miktar bile olsa, tütün fiya­tına, yani sigara içimi üzerine konacak bir artışın, özel bir verginin yararlı olacağma inanıyorum. Bu artış, sigaranın yol açtığı hastalıkların tedavisinde kul­lanılabilir. Bu konuda konuşmaktan utanı­yorum. Ama inanıyorum ki, sigara tiryaki­lerinin, “sağlığı korunması gereken mer­kezlerde çalışmaları için ahlaki bir hak­ları var mı?” diye düşünmeleri gerekir. Bu işe önce kendimizden başlamalıyız! Bu konu Sağlık Bakanlığı’ndan başlayarak bü­tün tıbbi personele kadar uzanmalı, za­rarlı alışkanlıklardan vazgeçerek, sağ­lıklı yaşamanın yolunu sadece sözle de­ğil, kişisel davranışlarında da propagan­da etmeliyiz”.
Sovyetler Birliği’nin kurulduğu gün­den bu yana, halk sağlığı alanında elde ettiği kazanımların giderek artması ve gelişmesi çok etkileyici olup, tartışma­sızdır. Lenin’in insanlık tarihinde ilk kez ilân ettiği “parasız tıp yardımı sis­temi”nden herkes yararlanmaktadır. Sovyet deneyimi, birçok ülkeye örnek oluşturmuştur, sadece sosyalist ülkelere değil. Bu arada SSCB’deki temel sağlık yardımı’nın ilkeleri, Dünya Sağlık Örgütü’nün. kendi çalışma şeklini oluşturmada yararlı olmuştur. Ama şimdiye kadar gerçekleştiril­miş olanlar artık Sovyet halkını bugün tatmin etmemektedir. Bu nedenle Sovyetler Birliği’nde gönüllü bağışlardan oluşacak bir Sağlık Fonu’nun kurulması konu­su tartışılmaya başlamıştır. Bir de şu fikir öne sürülmektedir: “Bugün tıbbi te­daviyi kısmen veya hatta tamamen ödeyebi­lecek durumdayız.”
            Sağlık Bakanı Çazov bu konuda şöyle demektedir: “İnanıyorum ki ana sosyal kazancımız, güvence altına alınmış parasız tıbbi yardımdır”. Sırf daha zengin olduk diye bunu terketmemeliyiz. Hastalık, param var mı, yok mu, diye sormaz. Zorluk anında paraya ihtiyaç duyulduğunu düşü­nün. Ama yaşamsal önemi olmayan bir hiz­met için, niçin ödeme yapılmasın? 1995’e kadar kendi kendini finanse etme temeine dayanan poliklinik hizmetlerini iki kat artırmayı düşünüyoruz. Ama tekrar edeyim, temel parasız tıbbi yardım güvence altındadır ve esastır.”
Bu konuyla ilgili olarak, hastane ve sağlık yurtlarındaki akşam yemeklerinin paralı olması önerilmektedir. Hatta SSCB Ticaret Bakanlığı ile yapılan işbirliği sonucu, hastanelerde hastaların kantin fiyatına süt ürünleri, sebze, meyva ve hatta sıcak sosis almaları sağlanacaktır.
SSCB Sağlık harcamaları için yaklaşık 80 milyar rublenin ayrılacağı 2000 yılında, bu paranın yeterli olup olmayacağı konusuna değinen bir gazeteci, ABD’de her yıl devlet bütçesi ve özel kişilerin bağışları olarak 400 milyar doların tıp için harcandığını belirtti. Bunun üzerine Prof. Çazov şunları söyledi: “Ne demek istediğinizi anlıyorum. Ama ABD’deki girdiler ile bizdekilerini karşılaştırmak yanlış olacaktır. ABD’deki “medicare sis­temi”ni çok iyi biliyorum ve size söyleyebilirim ki, bu milyarların yarısı, özel kişilerin cebine  akmaktadır - hastane sahipleri, profesörler vb’nin cebine. Ama bizde devletin birçok sağlık kuruluşunu ve ilâcı sübvansiye ettiğini unutmayalım. Örneğin, streptodekaz denen kalp ilacı çok pahalıdır. Devlet bu ilacın hastane­lerde parasız olarak verilebilmesi için, kardiyoloji merkezlerine ek para ödemesi yapmaktadır. Rehabilitasyon tedavisi ör­neğine bir bakalım. Hasta, parasız sağlık yurduna gönderilir. Bundan halen 50 bin kişi yararlanmaktadır, bu sayı yarın 70 bine çıkacak. Bunların maliyeti de sağlık bütçesine eklenmektedir. Biz her işletmenin kendine ait sağlık merkezini kurmasında ısrar ediyoruz. Bildiğiniz gibi fiyatlar sembolik denecek kadar azdır. Böyle bir sistem dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Biz ayrıca her fabrikanın, her değirmenin kendi tıp merkezini oluşturup, kendi işçilerini sürekli tıbbi gözetim altında bulundurması gereğine inanıyoruz. Bütün bunlar koruyucu sağlık hizmeti sayılmaz mı? Bizim hesabımıza dahil edilmeyen bu büyük miktardaki harcamalara değmez mi?”
Sovyet Sağlık sistemine getirilecek olan bir diğer yenilik de şöyle: Kişi başına yılda verilecek 60 ruble içinden po­liklinik, hastanın hastanede kalışı ve ayaktan tedaviler (kazalar hariç) için ve polikliniğin idamesi için para alacak. Geriye kalan miktar, halk sağlığı yedek fonu kesintileri dışında -ki bu salgın ve doğal afetler için zorunludur- üst yöne­tim mekanizmasının ikramiye fonları için harcanacak. Bu yolla, basının “tıp bürok­ratları” dediği kişiler, polikliniğin nasıl çalıştığına ilgisiz kalmayacaklar. Böylece tıbbi bir kuruluş, hem tedavinin kalitesine, hem de hastalığın önlenmesine ekonomik ilgi duyacak ve ihmal edilmiş va­kaları, kendi cebinden ödeyecektir. Aynı durum hastaneler için de söz konusu olacaktır. Paranın bir kısmı hasta taburcu edildikten sonra verilecek ve bu miktar, hastaya yapılan tedavinin kalitesine gö­re az veya çok olabilecektir. Hastanın zararına kazanç sağlamaya yönelik her gi­rişim (kalite göstergeleri denetim amacıyla konmuştur) boşa çıkartılacaktır. İlk olarak maddi teşvik fonlarında büyük bir azalma olacak. İkinci olarak da eksik tedavi sonucu hastalık izinleri artacak, tekrar hastaneye yatırılacak vb. Bu mo­delin de ideal olmadığı ve ortaya çıkacak sorunların çözümlenmesinden sonra geniş­letilebileceği verilen bilgiler arasında.

(Kıbrıs Postası gazetesi, 10, 11, 12 ve 13 Ekim 1987, “Ülkeden Ülkeye Sağlık Sorunları” köşesinde)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder