SBKP Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov, 25 Şubat
1986 günü 27. kongrede yaptığı konuşmada şöyle diyordu: “Her insan için, aynı
zamanda toplum için sağlıktan daha değerli birşey yoktur. İnsanların sağlığını koruma
ve sağlamlaştırma, birincil önemli ödevdir. Biz sağlık sorunlarını geniş
sosyal konumlardan ele almalıyız. İnsan sağlığı, herşeyden önce çalışma ve
yaşama koşullarına, refah düzeyine bağlıdır. Doğal olarak, halk sağlığını
korumanın da pek büyük önemi vardır.
Halkın yüksek kaliteli tedavi edici ve
koruyucu yardıma ve ilâç gereksinimine en kısa zamanda ve her yerde karşılık
verilmelidir. Bütün bunlar, sağlığı korumanın maddi ve teknik temeli olan
birçok olgunlaşmış bilimsel, örgütsel sorunun ve kadro sorununun çözümlenmesini
ortaya koymaktadır. Elbette büyük maddi kaynaklar gerekecektir ve biz bunları
bulmak zorundayız .”
Nitekim SSCB bütçesinin onaylanmasından
bir ay sonra, sağlık bakımı sistemine ek olarak 400 milyon ruble verildi. Bu paranın
nereden sağlandığına gelince: Devlet, bir gönüllü çalışma gününden sağladığı
paranın 208 milyonunu sağlık işlerine transfer etti. Bununla eski hastanelerin
yeniden inşası sağlanacak. İkinci olarak Barış Fonu’ndan 38 milyon ruble
aktarıldı. Bu para ise sakat kalmış savaş ve iş emeklilerine hizmet veren
hastanelerin tamiri ve teknik donanımında kullanılacak. Son olarak 140 milyon
ruble de sendikalardan geldi. Hasta listelerine yapılan ödemeden tasarruf
edilen para, halk sağlığı harcamaları için kullanılacak. Örneğin Ekim-Kasım
ayında çıkacak bir grip salgınına karşı geliştirilecek aşı ile geniş halk
kitleleri aşılanıp, hastalık izinleri önemli ölçüde azaltılacak.
Bir süre önce SSCB Kamu Sağlık Bakanlığı’na
atanan Moskova Kardiyoloji Merkezi Başkanı ve Nükleer Savaşa Karşı Olan Hekimlerin
Uluslararası Birliği’nin Asbaşkanı Profesör Yevgeni Çazov, Sovyet basın
organlarına, ilginç açıklamalarda bulunarak, Sovyet sağlık sisteminin de
yeniden yapılanma sürecine gireceğini duyurdu. Bugün SSCB’de, dünyanın
herhangi bir ülkesinde bulunandan, daha çok sayıda, 1.2 milyondan fazla hekim
çalışmaktadır. Ama Çazov’un açıklamasına göre, 350 bin genç arasında son
yapılan yetenek sınavında, 30 bin hekim sınavı şartlı olarak geçerken, bin
tanesi de başarılı olamamıştır. Bu durumda tıp eğitim sisteminin yeniden gözden
geçirilmesi gerektiğini belirten bakan, Tıp Fakültesi mezunlarına ancak 7.
yıldan sonra diploma verileceğini söyledi. Mezunlara bir doğum yaptırmaları,
cerrahi bir ameliyata girmeleri veya bizzat ameliyat yapmaları, bir EKG, ya da
röntgen filmini değerlendirebilmeleri halinde diploma verilecek. Bu programı
tamamlayamayana, doktor yardımcısı diploması verilecek.
Yapılan, değerlendirmelere göre, sağlık bakımı alanındaki planlama ve finansmanda
güçlükler bulunmaktadır. Ulusal gelirden, halk sağlığı için ayrılan pay nisbi
olarak az olup, azalma eğilimi göstermektedir. 1970’de ulusal gelirin yüzde
4.1’i bu amaçla ayrılırken, bu oran bugün yüzde 4’dür. Eğer finansman, bugunkü
düzeyde kalacak olursa yüzde 3.9’a düşecektir. Öte yandan sağlık
hizmetlerindeki düşük verimlilik nedeniyle ulusal ekonomideki kayıplar
toplamı, yılda 90 milyon rubleye ulaşmıştır. Bu rakam son yapılan sendikalar
birliği kongresinde açıklanmıştır.
Kamu Sağlık Bakanı Prof. Çazov’a göre, toplumun adil ve yüksek düzeyli bir
sağlık bakım sistemi isterken, bu alana diğer dallardan arta kalan paranın
verilmesiyle yetinmemesi gerekiyor. Sağlık hizmetleri, global sağlık harcamaları
fonu yerine, kişi başına optimal harcama temeline göre finanse edilmelidir. En
başta da tıbbi planlama ve finansman ilkeleri değiştirilmelidir. Sağlık sisteminin
gelişmesi, ulusal gelirin artışıyla orantılı olarak artmalıdır. İlk tahminlere
göre, 2000 yılında sağlık bakımı için ulusal gelirin yüzde 8’i ayrılmalı ve
nüfus başına yılda 60 ruble kadar hesaplanmalıdır. Bakan şöyle diyor: “Her
sovyet yurttaşı, devletin, kendi sağlığını korumak için ona, yeterli ayaktan
tedavi, sağlık yurdu tedavisi ve diğer her türlü şey için kaç para harcadığını
bilmelidir.”
Yeni düzenlemelere göre, tedavinin önemli bir bölümü hastanelerden poliklinik ve ayaktan tedavi merkezlerine kaydırılacak. Hastaneler sadece ağır vakaların teşhis ve tedavisi için kullanılacak. Böylece hem tedavi geliştirilecek, hızlandırılacak; hem de kalabalık hastane koğuşları hafifletilecektir. Konsültasyon-teşhis bölümleri ve poliklinik ağı genişletilmektedir. Zor ve pahalı teşhis yöntemlerinin kullanıldığı yeni tıp enstitüleri kurulacaktır. Kompüter tomografi, gastro-fibroskop vs. aletlerle donatılacak olan bu merkezlerden 4 tanesi bu yıl içinde kurulurken, gelecek 8 yılda 60 tanesinin kurulması planlandı. Her biri, 5 milyon rubleye mal olacak olan bu merkezlerden her birinde, 800 kişinin aletlerle ve laboratuvar yöntemleriyle teşhisi sağlanacak. Böylelikle, hastanede yatarak yapılan pahalı teşhisler yerine, çok ucuza muayene ve teşhisler gerçekleştirilecek. Öte yandan yönetimdeki sorunlar da çözümlenecek. Eskiden sadece bir poliklinik veya hastanenin başhekimi değil, bir Cumhuriyet’in Sağlık Bakanı bile bağımsız karar verme hakkına sahip değildi. Hemşire, aşçı, hastane teknisyeni sayısı bir yana, doktor ve tıp yan dalları çalışanlarını bile SSCB Kamu Sağlık Bakanlığı kararları belirtiyordu. Yeni Bakan, başlangıçta bazı bölgelerdeki tıp kuruluşlarına tam bir ekonomik ve mali bağımsızlık vermek istediklerini açıkladı. Doktorlar artık rakamlarla bunaltılmayacak ve gereksiz belgelerle uğraşmayacak. Hastalara hekim seçme özgürlüğü tanınacak. Daha iyi çalışan ve çok hastası olan doktorlara, yüzde 30 ek maaş artışı ödenecek. Ayrıca, halkın daha çok temas kurduğu kaza hekimi, şimdi olduğu gibi gittiği veya baktığı hasta sayısına göre değil, kendisine bağlanan 1,800 kişilik nüfusun sağlık durumuna göre ödenecektir. Hasta güvendiği hekimi seçme hakkına sahip olunca, bu tıp personelini daha dinamik hale getirecektir. Aile hekimliği kurumunun getirilmesi de düşünülmektedir.
Yeni düzenlemelere göre, tedavinin önemli bir bölümü hastanelerden poliklinik ve ayaktan tedavi merkezlerine kaydırılacak. Hastaneler sadece ağır vakaların teşhis ve tedavisi için kullanılacak. Böylece hem tedavi geliştirilecek, hızlandırılacak; hem de kalabalık hastane koğuşları hafifletilecektir. Konsültasyon-teşhis bölümleri ve poliklinik ağı genişletilmektedir. Zor ve pahalı teşhis yöntemlerinin kullanıldığı yeni tıp enstitüleri kurulacaktır. Kompüter tomografi, gastro-fibroskop vs. aletlerle donatılacak olan bu merkezlerden 4 tanesi bu yıl içinde kurulurken, gelecek 8 yılda 60 tanesinin kurulması planlandı. Her biri, 5 milyon rubleye mal olacak olan bu merkezlerden her birinde, 800 kişinin aletlerle ve laboratuvar yöntemleriyle teşhisi sağlanacak. Böylelikle, hastanede yatarak yapılan pahalı teşhisler yerine, çok ucuza muayene ve teşhisler gerçekleştirilecek. Öte yandan yönetimdeki sorunlar da çözümlenecek. Eskiden sadece bir poliklinik veya hastanenin başhekimi değil, bir Cumhuriyet’in Sağlık Bakanı bile bağımsız karar verme hakkına sahip değildi. Hemşire, aşçı, hastane teknisyeni sayısı bir yana, doktor ve tıp yan dalları çalışanlarını bile SSCB Kamu Sağlık Bakanlığı kararları belirtiyordu. Yeni Bakan, başlangıçta bazı bölgelerdeki tıp kuruluşlarına tam bir ekonomik ve mali bağımsızlık vermek istediklerini açıkladı. Doktorlar artık rakamlarla bunaltılmayacak ve gereksiz belgelerle uğraşmayacak. Hastalara hekim seçme özgürlüğü tanınacak. Daha iyi çalışan ve çok hastası olan doktorlara, yüzde 30 ek maaş artışı ödenecek. Ayrıca, halkın daha çok temas kurduğu kaza hekimi, şimdi olduğu gibi gittiği veya baktığı hasta sayısına göre değil, kendisine bağlanan 1,800 kişilik nüfusun sağlık durumuna göre ödenecektir. Hasta güvendiği hekimi seçme hakkına sahip olunca, bu tıp personelini daha dinamik hale getirecektir. Aile hekimliği kurumunun getirilmesi de düşünülmektedir.
SOVYET SAĞLIK
SİSTEMİNDE YENİDEN YAPILANMA
Yeni SSCB Kamu
Sağlığı Bakanı Profesör Yevgeni Çazov’un açıklamaları ışığında, Sovyet Sağlık
Sisteminde başlatılan yeniden yapılanma önlemleri ile ilgili bilgiler vermeyi
sürdürüyoruz:
Son yapılan bir
araştırma sonuçlarına göre, SSCB Sağlık Bakanlığı sistemi içinde çalışan 333
araştırma enstitüsünden yüzde 50-60’ı yararlı araştırma yapmaktadır. Belki de
100 tanesi günlük pratik sorularla ilgilenmektedir. Bu durumda 80-100
enstitünün kapanması halinde, ne hastalar, ne de sisteme bir zarar
gelmeyecektir. Böylelikle ortaya çıkacak olan fonlarla, geri kalan enstitüler
güçlendirilecek ve Sovyet tıbbi kazançlı çıkacaktır. Bu tür bilimi yeniden
yapılandırma sorunları, SSCB Tıp Bilimleri Akademisi’nin yapılacak ilk
toplantısında tartışılacaktır.
Koruyucu hekimlik
alanında da bir dizi önlemler alınmaktadır. Resmi araştırmalara göre, Sovyetler
Birliği’ndeki 104 kentteki hava kirliliği oranı, kabul edilebilir sağlık
düzeylerinin 10 katma çıkmış bulunuyor. Örneğin Ermenistan Halk Cumhuriyeti
başkenti Yerevan’daki ölü bebek doğumlarının yüzde 20’si, daha çok kirli havası
bulunan yerlerde görülmektedir.
Sözkonusu işletmelerin yöneticileri,
Bakanlık yetkilileri tarafından uyarılmış ve en köklü önlemlerin alınması
istenmiştir. Aksi takdirde, 3 ay içinde yapılacak sağlık teftişleri sonunda
bu işletmeler kapatılacaktır. Sağlık müfettişleri çevre sağlığına önem
vermeyen 23 süt fabrikasını Ukrayna’da, bir o kadarını da Rusya Federasyonu’nda
kapatmış bulunuyorlar. Bazı kentlerde suların dörtte birinin yetirince temiz
olmaması yüzünden, akut barsak enfeksiyonlarının görülmesi, yetkilileri
harekete geçirmiştir.
SSCB’de doğan
prematüre bebeklerin ortalama oranı yüzde 4.9’dur. Ama bazı kadınlar için bu
oranın yüzde 8 ve üzerine çıktığı saptanmıştır. Bu nedenle plastik ve renkli
kalem üreten işyerleri, lastik tekniği, boya ve cila sanayi işletmelerinin
sorumlularının dikkati çekilerek, önlem alınması istenmiştir. Genel olarak
bütün işletmelerin, çalışanları hastalıklardan koruyucu önlemler alması için
dikkati çekilmektedir. Bakanlığın istemine göre, 5 bin işçi çalıştıran
işletmelerin kendilerine ait, sağlık yurdu tipinde hastalıkları önleme
merkezi olmalıdır.
SSCB Sağlık Bakanı
Prof. Çazov şöyle demektedir: “Korunmak, tedavi etmekten daha avantajlıdır.
Sigara ve alkol kullanmak, para tasarrufu yanında insan sağlığını ve yaşamını
da korur. İçinde bulunduğumuz 10 yıl süresince Sovyetler Birliği’nde bir
milyon insan akciğer kanserinden, bir başka deyişle sigara tiryakiliği
yüzünden ölecektir. Sigara içimine karşı açılan savaşa rağmen, tütün satışları
azalmamış aksine artmıştır. Bu da tıbbın bir eksikliğidir! Ben, 3-5 kopek gibi
az bir miktar bile olsa, tütün fiyatına, yani sigara içimi üzerine konacak bir
artışın, özel bir verginin yararlı olacağma inanıyorum. Bu artış, sigaranın yol
açtığı hastalıkların tedavisinde kullanılabilir. Bu konuda konuşmaktan utanıyorum.
Ama inanıyorum ki, sigara tiryakilerinin, “sağlığı korunması gereken merkezlerde
çalışmaları için ahlaki bir hakları var mı?” diye düşünmeleri gerekir. Bu işe
önce kendimizden başlamalıyız! Bu konu Sağlık Bakanlığı’ndan başlayarak bütün
tıbbi personele kadar uzanmalı, zararlı alışkanlıklardan vazgeçerek, sağlıklı
yaşamanın yolunu sadece sözle değil, kişisel davranışlarında da propaganda
etmeliyiz”.
Sovyetler Birliği’nin
kurulduğu günden bu yana, halk sağlığı alanında elde ettiği kazanımların
giderek artması ve gelişmesi çok etkileyici olup, tartışmasızdır.
Lenin’in insanlık tarihinde ilk kez ilân ettiği “parasız tıp yardımı sistemi”nden herkes
yararlanmaktadır. Sovyet deneyimi, birçok ülkeye örnek oluşturmuştur, sadece sosyalist ülkelere değil. Bu arada
SSCB’deki temel sağlık yardımı’nın ilkeleri, Dünya Sağlık Örgütü’nün. kendi
çalışma şeklini oluşturmada yararlı olmuştur. Ama şimdiye kadar gerçekleştirilmiş
olanlar artık Sovyet halkını bugün tatmin etmemektedir. Bu nedenle Sovyetler
Birliği’nde gönüllü bağışlardan oluşacak bir Sağlık Fonu’nun kurulması konusu
tartışılmaya başlamıştır. Bir de şu fikir öne sürülmektedir: “Bugün tıbbi tedaviyi
kısmen veya hatta tamamen ödeyebilecek durumdayız.”
Sağlık Bakanı
Çazov bu konuda şöyle demektedir: “İnanıyorum ki ana sosyal kazancımız, güvence
altına alınmış parasız tıbbi yardımdır”. Sırf daha zengin olduk diye bunu terketmemeliyiz.
Hastalık, param var mı, yok mu, diye sormaz. Zorluk anında paraya ihtiyaç
duyulduğunu düşünün. Ama yaşamsal önemi olmayan bir hizmet için, niçin ödeme
yapılmasın? 1995’e kadar kendi kendini finanse etme temeine dayanan poliklinik
hizmetlerini iki kat artırmayı düşünüyoruz. Ama tekrar edeyim, temel parasız
tıbbi yardım güvence altındadır ve esastır.”
Bu konuyla ilgili
olarak, hastane ve sağlık yurtlarındaki akşam yemeklerinin paralı olması
önerilmektedir. Hatta SSCB Ticaret Bakanlığı ile yapılan işbirliği sonucu,
hastanelerde hastaların kantin fiyatına süt ürünleri, sebze, meyva ve hatta
sıcak sosis almaları sağlanacaktır.
SSCB Sağlık
harcamaları için yaklaşık 80 milyar rublenin ayrılacağı 2000 yılında, bu
paranın yeterli olup olmayacağı konusuna değinen bir gazeteci, ABD’de her yıl
devlet bütçesi ve özel kişilerin bağışları olarak 400 milyar doların tıp için
harcandığını belirtti. Bunun üzerine Prof. Çazov şunları söyledi: “Ne demek
istediğinizi anlıyorum. Ama ABD’deki girdiler ile bizdekilerini karşılaştırmak
yanlış olacaktır. ABD’deki “medicare sistemi”ni çok iyi biliyorum ve size
söyleyebilirim ki, bu milyarların yarısı, özel kişilerin cebine akmaktadır - hastane sahipleri, profesörler vb’nin
cebine. Ama bizde devletin birçok sağlık kuruluşunu ve ilâcı sübvansiye
ettiğini unutmayalım. Örneğin, streptodekaz denen kalp ilacı çok pahalıdır.
Devlet bu ilacın hastanelerde parasız olarak verilebilmesi için, kardiyoloji
merkezlerine ek para ödemesi yapmaktadır. Rehabilitasyon tedavisi örneğine bir
bakalım. Hasta, parasız sağlık yurduna gönderilir. Bundan halen 50 bin kişi
yararlanmaktadır, bu sayı yarın 70 bine çıkacak. Bunların maliyeti de sağlık bütçesine
eklenmektedir. Biz her işletmenin kendine ait sağlık merkezini kurmasında ısrar ediyoruz. Bildiğiniz gibi fiyatlar sembolik denecek kadar azdır. Böyle bir sistem dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Biz ayrıca her fabrikanın, her
değirmenin kendi tıp merkezini oluşturup, kendi işçilerini sürekli tıbbi
gözetim altında bulundurması gereğine inanıyoruz. Bütün bunlar koruyucu sağlık
hizmeti sayılmaz mı? Bizim hesabımıza dahil edilmeyen bu büyük miktardaki
harcamalara değmez mi?”
Sovyet Sağlık
sistemine getirilecek olan bir diğer yenilik de şöyle: Kişi başına yılda
verilecek 60 ruble içinden poliklinik, hastanın hastanede kalışı ve ayaktan
tedaviler (kazalar hariç) için ve polikliniğin idamesi için para alacak. Geriye
kalan miktar, halk sağlığı yedek fonu kesintileri dışında -ki bu salgın ve doğal
afetler için zorunludur- üst yönetim mekanizmasının ikramiye fonları için
harcanacak. Bu yolla, basının “tıp bürokratları” dediği kişiler, polikliniğin
nasıl çalıştığına ilgisiz kalmayacaklar. Böylece tıbbi bir kuruluş, hem
tedavinin kalitesine, hem de hastalığın önlenmesine ekonomik ilgi duyacak ve
ihmal edilmiş vakaları, kendi cebinden ödeyecektir. Aynı durum hastaneler için
de söz konusu olacaktır. Paranın bir kısmı hasta taburcu edildikten sonra
verilecek ve bu miktar, hastaya yapılan tedavinin kalitesine göre az veya çok
olabilecektir. Hastanın zararına kazanç sağlamaya yönelik her girişim (kalite
göstergeleri denetim amacıyla konmuştur) boşa çıkartılacaktır. İlk olarak maddi
teşvik fonlarında büyük bir azalma olacak. İkinci olarak da eksik tedavi sonucu
hastalık izinleri artacak, tekrar hastaneye yatırılacak vb. Bu modelin de
ideal olmadığı ve ortaya çıkacak sorunların çözümlenmesinden sonra genişletilebileceği
verilen bilgiler arasında.
(Kıbrıs Postası gazetesi, 10, 11, 12 ve 13 Ekim 1987,
“Ülkeden Ülkeye Sağlık Sorunları” köşesinde)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder