ABD’nin
son Kıbrıs Büyükelçisi Richard Boucher, adadaki görevinin 12
Haziran’da sona ermesi öncesinde başta R. Denktaş olmak üzere Kıbrıslı Türk
politikacılara veda ziyaretlerinde bulundu. Denktaş, “Buradaki göreviniz
süresince bazen biz, bazen de Rumlar, size saldırdık, ancak oyunun kuralı bu”
şeklinde konuşup, Kıbrıs’ta politika oyununun nasıl oynanmakta olduğu hakkında
ipuçları verirken, Türk kesimindeki siyasal yelpazenin en solunda ver alan YKP’nin
yaym organı Yeni Çağ da şu değerlendirmede bulundu:
“Boucher, Marcel Wahba’dan sonra büyük bir kitlenin sevgisini kazanmış
olarak siyasal partilere veda etti. Boucher, iki toplumdan yüzlerce kişinin
sorunların çözülmesiyle ilgili bilimsel metodlar hakkında eğitilmesine yardımcı
olmuş ve iki toplum arasında temasların artırılmasına çalışmıştı... Rum tarafında
da gerçekçi açıklamaları nedeniyle eleştiriye uğrayan Boucher, yine de görevini
yerine getirirken sevgi kazanmıştı.”
ABD Büyükelçisinin mesaisine hayran kalmış ve ne idiğü belli “bilimsel
metodlar” hakkında eğitilmiş yüzlerce elit kişinin, nedense sıradan
yurttaşların temas ettirilmesi konusunda herhangi bir çalışma yapmamaları ve
buluşmalarının sonuçları hakkında sadece ABD Dışişleri Bakanlığı’nın haberdar
etmeleri kamuoyunun dikkatinden kaçmıyor. İnşallah bir an önce Kıbrıs’a “Amerikan
barışı”nı getirirler de haklarındaki şaibeler ortadan kalkar!
***
Bir DP milletvekili Parti Meclisi toplantısında şöyle konuşmuş: “Kurtuluş ordumuz TMT’yi EOKA’yla
aynı kefeye koyup terörist diye nitelerse Cumhurbaşkanının tam tersine birleşik
bir Kıbrıs’ı isterlerse, bunun hesabı tabii ki CTP’ye sorulacaktır.”
Bir kitaplık laf herhalde buna derler. Biz de Rauf Bey’in, toplumlararası
görüşmelere başladığı 1968’den beri, birleşik bir Kıbrıs isteğiyle görüşmeler
yaptığını sanıyorduk. Yanılmışız!...
***
Aynı DP Parti Meclisi toplantısında DP milletvekili Kenan Akın da “koalisyonun küçük ortağı CTP’nin
ne istenirse yapacak bir konumda olduğunu ileri sürmüş.
Akın’ı gönülden kutlarız. Çünkü bu yerinde saptaması ile, CTP’nin daha
birçok can alıcı konuyu neden “paranteze alıp” iktidar koltuğunun altına attığını
açıklamaktadır.
***
CTP’nin 1992’de yapılan 12. kurultayında Özker Özgür’e karşı Genel Başkanlık için adaylığını
koyan Fatma Azgın, o zamanlar “Özkerci” olan bugünün CTP yöneticileri
tarafından “Denktaş’ın adayı” olarak nitelendirilmişti. Aradan geçen süre
içinde kendileri de Denktaşçı olmayı başaran bugünün CTP yöneticileri, Fatma
Hanım’ı “Sağlık Bakanlığı Danışmanlığına getirerek, belki de ondan özür
dilemek istemişlerdir.
Azgın, bir gazeteye verdiği demeçte, Genel Başkanlık sandalyesini bu yılın
başında yapılan son kurultayla kaybeden Özgür’ü şöyle eleştirdi:
“20 yıl başkanlık yapan Özker Özgür, miras olarak bugün şikayet ettiği bir
CTP bıraktı. Bugünkü felaketten kurtulmanın yolu, Özker Özgür’ün tekrar başkan
olması ve CTP’nin hükümetten çekilmesi kadar basit olsa keşke... Sorunlarımızı
aşmanın yolu, herşeyi yeniden ele alıp projelendirmekten geçer.. Sayın Özgür’ün
CTP ve toplumu sivilleştirme-demokratikleştirme projesi varsa buyursun
anlatsın, insanları ikna etsin. Ancak bu yolla tekrar başkan olabilir, CTP
hükümetten de çekilebilir.”
Görüldüğü gibi, kelin merhemi olsa, kendi başına sürermiş. O nedenle. CTP’yi
Amerikan planları doğrultusunda projelendirip, daha da “dümen suyuna alma” ve
çar-çur edilmiş sol oyları daha da pasifize etme söz konusu!
Özgür, “Şu anda istifam söz konusu değil. Parti içinde kalıp hatayı düzeltmek
gerekir” derken, 24 Haziran’da CTP’den istifa eden 212 CTP’linin sözcüsü Barış
Burcu ise istifa mektubunda diğer şeyler yanında şöyle diyor:
“Politikayı kendi çıkar ve statülerinizin bir amacı haline getirdiniz.
Politik mücadeleye olan inançları sarstınız. Yönetiminiz ve dayandığınız çıkar
şebekesi sayesinde CTP politik raydan çıkmıştır. Politika değil, ödenekli
siyasetçi ve siyasi kadrolar üreten yeni bir kimliğe bürünmüştür. CTP’nin
bunca yıllık politikaları ve ilkelerini besleyen unsurlar, CTP’den beslenmeyi
bir yaşam mentalitesi edinenlere yenilmişlerdir. Yaşadığımız acı gerçek budur.
Bu yüzden, solda yeni bir oluşuma ve/veya platforma gerek vardır. Buna olanak
tanımak ve tarihsel katkımızı koymak amacıyla partinizden istifa ediyoruz.. Egemenler,
CTP’yi yeterince kullandıktan sonra sokağa atacaklardır. Yönetiminiz bu ömrü
uzatmak için çırpınıp duruyor. Oysa sizi kamuflaj için hükümete aldılar.
Deşifre olmuş, soldaki inandırıcılığını yitirmiş CTP’yi buruşturup
fırlatacaklardır.”
Bakalım Kıbrıs Türk solu, bu sorun da içinde, Kıbrıs Türklerinin içine sürüklendiği
siyasal, ekonomik ve sosyal bunalımlardan bir çıkış yolu üretebilecek mi?
(Kıbrıslı
dergisi, Temmuz 1996, Sayı:12)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder