2 Ocak 2016 Cumartesi

MENENJİT PANİĞİNDEN DERS ÇIKARMALIYIZ


20 Nisan 1996 tarihli Kıbrıs gazetesinin ön sayfasının tümünü kaplayan "Şht. Tuncer'de Menenjit" başlıklı haberi okuduktan sonra, bir çocuk hastalıkları ve sağlığı uzmanı olarak, kamuoyuna bazı açıklamalar yapmak ihtiyacını duyuyorum:
Basın olarak bu tür olaylara yer vererek halkı bilgilendirmenizi çok yararlı buluyorum. Ancak bu tür haberlerin içeriğinde çok dikkatli olunması ve bilimsel verilere dayanılması, gereksiz paniğe ve yanlış bilgilere yer verilmemesi gerektiğine inanıyorum. Örneğin "Ülkemizde menenjit aşısının bulunmaması da endişeleri bir kat daha artırıyor" gibi bir ifade, yanlıştır. Çünkü sözü edilen okulda ve daha önceki vakalarda hastalık yapan etkenin, hangi bakteri veya virüs olduğunun belirlenmiş olması ve doğrudan o etkene karşı hazırlanmış olan bir aşının kullanılması gerekir. Kaldı ki bu aşılar, Batılı ülkelerde aşı takvimlerine yeni yeni dahil edilmekte ve uzun bilimsel araştırmaların sonuçlarına dayanmaktadır.
Hemofilus influenza'nın B tipinin yaptığı menenjit ve diğer hastalıklar yüzünden geliştirilmiş olan HİP aşısı, Almanya'da Temmuz 1990'dan bu yana 2 aylık ile 5 yaş arasındaki çocuklarda ve öncelikle dalakları alınmış, bağışıklık sistemi iyi çalışmayan veya tedaviye bastırılmış olan çocuklarda kullanılmaktadır. Ama aynı mikrobun A ve C tiplerine karşı bu aşı koruma sağlamamaktadır. Beyin zarı iltihabına yol açan diğer bir mikrop olan pnömokoklar için de aşı geliştirilmiştir. Bu aşı da 84 serotipten ancak 23'üne karşı etkilidir. Bu aşı, yine yukarıda değinilen hasta gruplarında veya kronik hastalarda, bu etkenle hastalanma rizikosu yüksek olan kişilerde uygulanmaktadır.
Bizdeki menenjit vakasına yol açan etken olan meningokok bakterisine karşı geliştirilmiş aşı da yalnız A ve C tiplerine karşı ektilî olup, sadece Afrika'daki menenjit kuşağı diye bilinen ülkelere, Brezilya ve Güney Himalaya'ya giden turistlere yapılmaktadır. O nedenle "Ülkemizde aşı yok” diye telaşa kapılmaya gerek yoktur.
Sözü edilen bu üç aşı içinden bizde söz konusu olabilecek olan sadece HİB aşısıdır. Ama bu aşının bizdeki geçerli çocuk aşıları takvimine alınmasından önce, bilimsel bir çalışmayla ülkemizdeki Hemofilus influenza'nın yol açtığı hastalıkların bir araştırmasının yapılması gerekmektedir. Sıklık oranı düşükse, zorunlu aşılama gerekmeyebilir. Kaldı ki son on yıl içinde artan oranda verem vakasına rastlanılmış olmasına rağmen, bebeklere verem aşısının zorunlu kılınmasına henüz ihtiyaç duyulmamaktadır.
Yine son menenjit vakasına geri dönecek olursak, bu vesile ile son 7 yılda bu tür vaka sayısının 37 olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz! 1992'de 18 vakanın kaydedilmiş olması ve bunun basına yansımamış olması ise ayrı bir konu. Yoksa bu vakalar çoğunlukla asker nüfus içerisinde mi görülmüştür? Bu vakalar üzerinde herhangi bir araştırma yapılıp yapılmadığını öğrenemedik. Çünkü Menenjite yol açan mikropların daha çok damlacık enfeksiyonu dediğimiz şekilde tükrük yoluyla bulaştığı bilindiğine göre, çocuk yuvaları, bakım evleri, okul ve kışlalar, bulaşma tehlikesinin en çok olduğu yerlerdir. Koruyucu önlemlerin alınması bakımından hastalığın çıkış yeri, hastaların yaş grubu ve kökeni, bağışıklık sistemlerinin durumu, daha önceden hasta olup olmadıkları araştırılmalı, mikrobi­yolojik yöntemlerle saptanan hastalık etkeninin tipi, sayısı ve hasta yapabilme özelliği belirlen­melidir. Bizde acaba bu bilimsel çalışmalar ilgili birimlerce yapıldı mı? Yarın başka bir salgın tehlikesi karşısında yine paniğe kapılma­mak için koruyucu hekimliğin gerektirdiği bütün önlemlerin alınması kaçınılmazdır.
Bizde henüz bir menenjit salgınından söz edemeyiz. Okulda veya yuvada arada bir görülen bir menenjit vakasında profilaktik (koruyucu) olarak ilaç alınmasına bile gerek yoktur. Bu ancak hastalığın sık görüldüğü salgın durumlarında söz konusudur. Ev veya hastanelerin dezenfeksiyonu anlamsız ve etkisizdir. Çünkü meningokoklar vücut dışına çıkar çıkmaz derhal ölürler. Genel sağlık kurallarına uymak yeterlidir. İlaçla koruyucu tedavi, ancak hasta ile aynı evi paylaşan veya hastalanmasından önceki 7 gün içinde 5 günden fazla ve günde 4 veya daha fazla saat onunla birlikte olmuş olan kişilerde uygulanır.
Denktaş Bey'in kalp rahatsızlığı gibi, bu olay da bize laçkalaşmış sağlık sistemimizi yeniden yargılayıp, düzeltmek için bir uyarı oluşturursa, bundan en çok biz hekimler sevineceğiz.


(Hekimce dergisi, Sayı:10, Haziran 1996)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder