25 Ocak 2016 Pazartesi

KÜLTÜREL SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜM YOLU


Yazılı basınımıza bir göz atacak olur­sak, yayınlanmakta olan 7 günlük gazeteden 4’ünün birer siyasal parti or­ganı olduğunu, diğer 3’ünün de Kıbrıs Türk liderliğinin geleneksel poli­tikalarını yansıtmakta olduklarını görürüz. Haftalık ve aylık birer yayın organını dışarda tutacak olursak, gün­lük gazetelerimizin daha çok iktidar - muhalefet partilerinin kör döğüşünü yansıtmakta olduklarını saptarız. Res­mi haber ajansının haberleri, birkaç sütun yazarının  günlük tüketim için yazdıkları makaleler ve bazı magazin haberleriyle doldurulan gazetelerim­izde fikir yazıları ile kültürümüzün yer almaması büyük bir eksiklik oluşturmaktadır.
            40 yılı aşkın bir süredir başımıza örülen Kıbrıs sorununun çözümlenemeyişinin iç etkenlerinden biri de, Kıbrıs Türk toplumu olarak siyasal, ekonomik. sosyal ve kültürel geçmişimizi iyice araştırıp, yayınla­mamış olmamızdı. Geçmişte yapılan hatalar ve tutulan yanlış yollar, bugün bizi aşılması çok zor olan sayısız sorunlar karmaşası ile karşı karşıya bırakmıştır. Geç de olsa, bir yerlerden başlamak, sürdürülen çalışmalara güç katmak ve 21. yüzyıla yaklaşırken çağ­daş bir perspektif açmamız gerekmek­tedir.
Radyo ve TV yayınlarımız da gelişm­eye muhtaçtır. Özellikle son yıllarda kültürel yanı iyice zayıflayan program­lar, belirli kişilerin kendi kendilerini reklam etme aracı durumuna düşmüş ve programlar hep bu belli kişilerle yapılır olmuştur. Program sunucularının kullandığı dil, Türkiye’nin özel radyo ve TVlerinin etkisiyle bozulmuş ve her çeşit sululuk bu tür canlı yayınların kaçınlmaz bir unsuru haline gelmiştir. Yoğun etkisi altında kaldığımız Türkiye’nin basın ve yayın organları, yerli kültür üretiminin, önünde en büyük engeli oluşturmaktadır. Büyük mali ve teknik olanaklara sahip olan bu basın-yayın kuruluşlarının karşısın­da direnip, yaşamını belli bir düzeyin üzerinde tutmaya çalışan bizdeki kuru­luşlar, eşitsiz koşullar altında olduk­larından daima hep yenik düşmekte­dirler.
Siyasal bir partiye değil de, yerli mali kuruluşlara dayanarak, özgürce kültürel etkinliklerde bulunabilmek için daha çok yol alınması gerekmekte­dir. Gazetelerimizin kültür - sanat say­falarının başına çöreklenmiş olan belli isimler, sadece kendilerinin ve dar çevrelerinin ürünlerine yer vermekte, yeni imzaların duyurulmasına hiç de yardımcı olmamaktadırlar. Örneğin bir imza, üç günlük gazetenin sanat say­fasında yazı ve şiirlerini yayımlatabilirken, başka bir tanesi hiç birinde görüşlerini dile getirememektedir. Kıbrıs Türk Kültürünü, edebiyatını sadece şiire indirgeyen bazıları ise, başka bir birikimi olmadığı için hep şi­irden dem vurmakta ve öteki dalların gelişip yayılmasına engel olmaktadır.
Lefkoşa’daki belli bir çıkar grubunun organı haline dönüşmüş bu­lunan Kıbrıs Türk Sanatçı ve Yazarlar Birliği’nin KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın oluşturmaya çalıştığı Kültür Sanat Danışma Kurulu’nu tekeli altına alma çalışmaları, konuyla ilgili çevrelerde büyük tepkilere yol açmış ve birçok örgüt ve bağımsız kişiler, Bakanlığın ayrımcı politikasını protesto etmişlerdir. 1996 yılında toplanacağı söylenen “Kültür Kurul­tayının da yine aynı çevrenin rejisinde yapılacağından kuşkulanılmaktadır.
Üniversitelerimizin Kıbrıs Türk kültürü konusunda da araştırmalar ya­pacak olan Merkezler oluşturmaya başlamaları olumlu gelişmelerdir. Ne yazık ki belli bir birikim üzerine kurul­ması gereken bu merkezler, konuya gerektiği önemi vermemekte ve daha çok siyasal yönlendirmelerin esiri ol­maktadırlar. Örneğin DAÜ’nün Kıbrıs Ansiklopedisi yayımlama projesi, konusunun uzmanı olan bir kişiye veya kurula değil de, eski bir politikacıya teslim edilmiştir. Seçim kaybetmiş milletvekili adayları yönetim kurulları­na getirilirken, Sanatçı ve Yazarlar Bir­liği Başkanlığı ile birlikte DAÜ Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Başkanlığını yürütmekte olan İsmail Bozkurt, Pak­istan’a giderek, “Demokrasi ve Edebiy­at” konulu bildiriler sunmaktadır. An­siklopedi hazırlamakla ilgili herhangi bir birikimi olmayan kişiler, Danışma Kurulu’nda yemekli toplantılara katıl­maktadırlar.
Kıbrıs Türk Toplumu’nun geçmişteki siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel yapısıyla ilgili tek kaynak olan Kıbrıs Türk yazılı basınının gözden geçir­ilmemesi halinde, derme - çatma bil­gilerle hazırlanacak olan bir Ansiklope­di, gerçek işlevini göremeyecektir. O ne­denle. daha önce de uyardığımız gibi bir an önce bu kaynaklar taranarak ve gerekli bilgiler günümüze aktarıl­malıdır. Üniversitelerimiz gerçek bilim yuvaları olmak istiyorlarsa, önce geçmiş kültürümüze sahip çıkmalıdır­lar. Sanat ve kültür adamlarımız da, tek kişilik gösteriler yerine, toplum çıkarlarını gözeten, geniş kitlelere ulaş­mayı amaç edinen bilim emekçileri olmalıdırlar. Bozulan insan dokumuzun onarılması ancak bu yolla mümkündür.

(Kıbrıslı dergisi, Ocak 1996, Sayı::6)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder