Yazılı basınımıza bir göz atacak olursak, yayınlanmakta olan 7 günlük
gazeteden 4’ünün birer siyasal parti organı olduğunu, diğer 3’ünün de Kıbrıs
Türk liderliğinin geleneksel politikalarını yansıtmakta olduklarını görürüz.
Haftalık ve aylık birer yayın organını dışarda tutacak olursak, günlük
gazetelerimizin daha çok iktidar - muhalefet partilerinin kör döğüşünü
yansıtmakta olduklarını saptarız. Resmi haber ajansının haberleri, birkaç
sütun yazarının günlük tüketim için
yazdıkları makaleler ve bazı magazin haberleriyle doldurulan gazetelerimizde
fikir yazıları ile kültürümüzün yer almaması büyük bir eksiklik
oluşturmaktadır.
40
yılı aşkın bir süredir başımıza örülen Kıbrıs sorununun çözümlenemeyişinin iç
etkenlerinden biri de, Kıbrıs Türk toplumu olarak siyasal, ekonomik. sosyal ve
kültürel geçmişimizi iyice araştırıp, yayınlamamış olmamızdı. Geçmişte yapılan
hatalar ve tutulan yanlış yollar, bugün bizi aşılması çok zor olan sayısız
sorunlar karmaşası ile karşı karşıya bırakmıştır. Geç de olsa, bir yerlerden
başlamak, sürdürülen çalışmalara güç katmak ve 21. yüzyıla yaklaşırken çağdaş
bir perspektif açmamız gerekmektedir.
Radyo ve TV yayınlarımız da gelişmeye muhtaçtır. Özellikle son yıllarda
kültürel yanı iyice zayıflayan programlar, belirli kişilerin kendi kendilerini
reklam etme aracı durumuna düşmüş ve programlar hep bu belli kişilerle yapılır
olmuştur. Program sunucularının kullandığı dil, Türkiye’nin özel radyo ve
TVlerinin etkisiyle bozulmuş ve her çeşit sululuk bu tür canlı yayınların
kaçınlmaz bir unsuru haline gelmiştir. Yoğun etkisi altında kaldığımız Türkiye’nin
basın ve yayın organları, yerli kültür üretiminin, önünde en büyük engeli
oluşturmaktadır. Büyük mali ve teknik olanaklara sahip olan bu basın-yayın
kuruluşlarının karşısında direnip, yaşamını belli bir düzeyin üzerinde tutmaya
çalışan bizdeki kuruluşlar, eşitsiz koşullar altında olduklarından daima hep
yenik düşmektedirler.
Siyasal bir partiye değil de, yerli mali kuruluşlara dayanarak, özgürce
kültürel etkinliklerde bulunabilmek için daha çok yol alınması gerekmektedir.
Gazetelerimizin kültür - sanat sayfalarının
başına çöreklenmiş olan belli isimler, sadece kendilerinin ve dar çevrelerinin
ürünlerine yer vermekte, yeni imzaların duyurulmasına hiç de yardımcı
olmamaktadırlar. Örneğin bir imza, üç günlük gazetenin sanat sayfasında yazı
ve şiirlerini yayımlatabilirken, başka bir tanesi hiç birinde görüşlerini dile
getirememektedir. Kıbrıs Türk Kültürünü, edebiyatını sadece şiire indirgeyen
bazıları ise, başka bir birikimi olmadığı için hep şiirden dem vurmakta ve öteki
dalların gelişip yayılmasına engel olmaktadır.
Lefkoşa’daki belli bir çıkar grubunun organı haline dönüşmüş bulunan
Kıbrıs Türk Sanatçı ve Yazarlar Birliği’nin KKTC Milli Eğitim ve Kültür
Bakanlığı’nın oluşturmaya çalıştığı Kültür Sanat Danışma Kurulu’nu tekeli
altına alma çalışmaları, konuyla ilgili çevrelerde büyük tepkilere yol açmış ve
birçok örgüt ve bağımsız kişiler, Bakanlığın ayrımcı politikasını protesto
etmişlerdir. 1996 yılında toplanacağı söylenen “Kültür Kurultayının da yine
aynı çevrenin rejisinde yapılacağından kuşkulanılmaktadır.
Üniversitelerimizin Kıbrıs Türk kültürü konusunda da araştırmalar yapacak
olan Merkezler oluşturmaya başlamaları olumlu gelişmelerdir. Ne yazık ki belli
bir birikim üzerine kurulması gereken bu merkezler, konuya gerektiği önemi
vermemekte ve daha çok siyasal yönlendirmelerin esiri olmaktadırlar. Örneğin
DAÜ’nün Kıbrıs Ansiklopedisi yayımlama projesi, konusunun uzmanı olan bir kişiye
veya kurula değil de, eski bir politikacıya teslim edilmiştir. Seçim kaybetmiş
milletvekili adayları yönetim kurullarına getirilirken, Sanatçı ve Yazarlar
Birliği Başkanlığı ile birlikte DAÜ Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Başkanlığını
yürütmekte olan İsmail Bozkurt, Pakistan’a giderek, “Demokrasi ve Edebiyat”
konulu bildiriler sunmaktadır. Ansiklopedi hazırlamakla ilgili herhangi bir
birikimi olmayan kişiler, Danışma Kurulu’nda yemekli toplantılara katılmaktadırlar.
Kıbrıs Türk Toplumu’nun geçmişteki siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel
yapısıyla ilgili tek kaynak olan Kıbrıs Türk yazılı basınının gözden geçirilmemesi
halinde, derme - çatma bilgilerle hazırlanacak olan bir Ansiklopedi, gerçek
işlevini göremeyecektir. O nedenle. daha önce de uyardığımız gibi bir an önce
bu kaynaklar taranarak ve gerekli bilgiler günümüze aktarılmalıdır.
Üniversitelerimiz gerçek bilim yuvaları olmak istiyorlarsa, önce geçmiş
kültürümüze sahip çıkmalıdırlar. Sanat ve kültür adamlarımız da, tek kişilik
gösteriler yerine, toplum çıkarlarını gözeten, geniş kitlelere ulaşmayı amaç
edinen bilim emekçileri olmalıdırlar. Bozulan insan dokumuzun onarılması ancak
bu yolla mümkündür.
(Kıbrıslı dergisi, Ocak 1996, Sayı::6)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder