Önce Kıbrıs
Rum kesimindeki duruma bir göz atalım. Vasiliu hükümetince sunulan ve Kleridis
hükümeti döneminde de üzerinde çalışılan “Genel Sağlık Sigortası” projesi,
henüz son şeklini alamamıştır. “1995 yılı başında projenin mali boyutlarını
tartışmak üzere oluşturulan Bakanlıklararası Komite, yılda 126 milyon KL’na mal
olacak olan proje maliyetinin adanın ekonomik kapasitesini aşmaması için daha
ayrıntılı çalışmalar başlatmıştır. Rum Sağlık Bakanı Manolis Hristofidis, halen
var olan sağlık sisteminin gittikçe daha pahalıya mal olmakta olduğunu ve çökme
tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu söyleyerek, uzmanların uyarılarına kulak
verilmesi gerektiğini söylemekteydi. (Cyprus Weekly, 17.2.1995)
Yıl
içerisinde konu, Rum meslektaşlarımız tarafından, özellikle de serbest çalışan
kesim hekimleri tarafından geniş bir şekilde tartışıldı. Temsilciler Meclisi’nin
Sağlık Komitesinde milletvekilleri tarafından yapılan konuşmalarda, hükümetin
özel kesimdeki sağlık çalışanlarına ilişkin politikası eleştirildi. Sağlık
Bakanlığı’nın sadece kamudaki sağlık hizmetleriyle ilgilendiği ve özel kesimde
verilmekte olan sağlık hizmetlerinin düzeyiyle ilgilenmediği, bu kesimi hiç
denetlemediği vurgulandı. Kıbrıs Tıp Derneği ise, devlet hastanelerinde bunu hak
etmeyen kişilere parasız sağlık hizmeti verilmesinden hoşnut olmadığını ve
bunun özel kesimde çalışan hekimlerin rekabet gücünü engellediğini açıkladı.
(Cyprus Mail, 13.10.1995) Hükümet aldığı bir kararla, devlet sağlık
hizmetlerinden parasız yararlanabilmek için yıllık gelir tavanını 2.350 KL’na
çıkarmış ve bedava verilecek her reçete için 2 KL, ya da reçete maliyetinin %10’unun
hastadan alınmasını saptamıştı. (Cyprus Mail, 6.6.1995)
1994 yılı
Kasım ayı başında toplanan Kıbrıs Tıp Derneği’nin olağanüstü bir toplantısında “Genel
Sağlık Sigortası” programına destek belirtilirken, bu programla getirilmeye
çalışılan tartışmalı “aile doktorları” konusu da reddedildi. Derneğin yaptığı
açıklamaya göre, hastaların ilk başvuruları önce kamu kesimine değil, özel kesimdeki
bir doktora yapılmalıydı. Oysa ki hükümetin önerisine göre, yurttaşların
herhangi bir hastalık halinde gidecekleri bir aile doktorları, ya da genel
pratisyenleri olmalıydı. Eğer bu hekim gerekli görürse, ancak onun önerisi
üzerine, uzman bir hekime gidilebilecekti. Kıbrıs Tıp Derneği, bütün hastaların
istedikleri hekimi seçmede özgür bırakılmaları gerektiğini vurgularken, Genel
Sağlık Sigortası fonlarının da bağımsız bir kuruluş tarafından yönetilmesini
talep ediyordu. Halen kamu kesiminde çalışmakta olan 80 kadar hekimin aile
doktoru olarak yetişmeleri için eğitim görmekte oldukları göz önünde
bulundurulduğunda, bu görüşler ışığında hekimlerin farklı görüşlerde olmaları
doğaldı. (C.Mail, 7.11.1995)
Yıl
biterken, Rum Sağlık Bakanı, Kıbrıs Tıp Derneği yetkilileriyle yaptığı bir
görüşmede yeni öneriler sundu. Buna göre, aileler, çocukları için kendi çocuk
doktorlarını seçebilecekler ve ayrıca genel pratisyen olarak çalışmakta olan
uzman hekimler, uzmanlık gerektiren tedavi uygulama haklarını koruyacaklardı. Dernek
Başkanı Dr. Nikos Yuannu, bu önerilerin yazılı olarak sunulması halinde, kendi
görüşlerinin tartışılıp belirleneceğini açıkladı. (Cyprus Weekly, 22.12.1995)
1996 yılı
başında ise, Sağlık Bakanı Manolis Hristofidis’in son 3 yıldır hep “Genel Sağlık
Sigortası” yakında gerçekleşecek” demiş olmasına rağmen, bu doğrultuda herhangi
bir ilerlemenin kaydedilmemiş olmasına dikkat çekilerek, özellikle hastaların
genel pratisyen hekimlere başvurmaları zorunluluğunun, sadece çalışmayacak
olması değil, pahalıya mal olacağı da vurgulandı. Öte yandan hekimlerle
işverenlerin bu yeni sistemden yararlanmak istedikleri, ama başağrısı yaratacak
hususları istemedikleri ifade edildi. (C. Mail, 10.1.1996)
Sağlık
Bakanı Hristofidis ise yaptığı bir açıklamada, Mayıs 1996’da yapılacak
milletvekilliği seçimlerinden önce, Genel Sağlık Sigortası ile ilgili bir yasa
tasarısının Meclis’e sunulacağı sözünü verdi. Hekimlerle yapılan 1. tur
görüşmelerin bittiğini ve 2. tur görüşmelerin Ocak ayı ortasında başlayacağını
hatırlatan Bakan, esas anlaşmazlık noktasının, hastaları gerekli olduğu zaman
uzmanlara veya hastaneye havale edecek olan “genel pratisyenlik” veya 1.
basamak sağlık hizmeti veren “aile doktoru” kurumuna geçilmesi olduğunu
söyledi. Sağlık Bakanlığının bir sözcüsüne göre, konuyla ilgili uzmanlar bu
formülü desteklerken, Kıbrıs Tıp Derneği çeşitli nedenlerle buna karşı
çıkmaktadır. Sözcü, bütün Avrupa ülkelerinde genel pratisyenlik sisteminin
bulunduğunu ve çok iyi çalışmakta olduğunu, bulunmayan ülkelerin ise bunu oluşturmayı
planladıklarını söylemiştir.
Kıbrıs Tıp
Derneği ise, genel pratisyenlik kurumunun getirilmesinin Kıbrıs gerçekleri ile
uyuşmadığını söylemektedir. Bilindiği gibi Kıbrıs’ta hekimlerin çoğunluğu
uzmanlık eğitimi almış bulunmaktadır. Kıbrıslılar, hasta oldukları zaman
doğrudan bir uzmana veya genel pratisyene giderler. Getirilmek istenen
sistemde, ancak genel pratisyenin yazacağı bir havale kağıdıyla uzman bir
hekime gidebilme veya hastaneye yatabilme olası olacaktır ki bu da Kıbrıs
gerçekleriyle uyuşmamaktadır. Halk istediği hekime gidebilme hakkına sahip
olmalıdır. (Cyprus Weekly, 12.1.1996)
Kıbrıs Özel
Kesimde Çalışan Hekimler Derneği ise, Sağlık Bakanı ile yaptığı konuyla ilgili
bir toplantıdan sonra yayımladığı açıklamada, özel ve kamu kesiminde çalışmakta
olan hekimlerin nasıl işbirliği yapabileceklerine ilişkin önerilerinin,
Bakanlığa iletildiğini duyurdu. Patolog Marios Matsakis’in verdiği bilgilere
göre, bu öneriler arasında şunlar vardır: Hükümet, kamuda çalışan hekimler için
ödemekte olduğu fazla mesai saatlerini en aza indirerek, fazla işlerin
yapılması için özel kesimde çalışan hekimleri istihdam etmelidir. Özel kesim
hekimlerine kendi işyerlerini kurmaları ve gümrüksüz alacakları gerekli
cihazlar için düşük faizle krediler sağlanmalıdır. Hükümet, kırsal bölgelerde
bir kamu hekimi atamak yerine, halen bu bölgelerde var olan ve yerel nüfusun
sorunlarını bilen özel hekimleri işe almalıdır. Böylesi daha verimli olacak ve
Genel Sağlık Sigortası uygulanıncaya kadar kamu ve özel kesim hekimleri
arasında sağlıklı bir yarışma ortamı yaratılmış olacak.
Dernek
ayrıca şu önerilerde bulundu: Hükümet ülke dışından uzman bir hekim getirmezden
önce, Kıbrıs Tıp Derneği’nin onayını almaya çalışmalıdır. Özel kesim
hekimlerinin meslek içi eğitimleri sağlanmalı ve kendi bilgi ve deneyimlerini
artırmak için ülke dışındaki uzmanlık seminerlerine özel hekimlerin de katılmaları
sağlanmalıdır. Bu şekilde özel hekimlerin yerlerinde saymaları önlenmiş ve
hükümetin, yabancı uzmanlara hizmet için yalvarması engellenmiş olacaktır. Bu
da ülkedeki sağlık hizmetleri için hem daha ucuz, hem de daha yararlı
olacaktır.
Kıbrıs Özel
Kesimde Çalışan Hekimler Derneği, ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın özel kesimdeki
sağlık çalışanları için ayrı bir daire oluşturulmasını önererek, Bakanlığın
adadaki bütün tıp hizmetlerinden sorumlu olduğunu anımsattı. Sağlık Bakanlığı’nın
özel kesimdeki hekimler tarafından yapılan bu önerileri olumlu bulunduğunu,
bunların uygulanabilmesi ve gerekli bütçeyi sağlamak için elinden geleni
yapacağına dair söz verdiğini belirtti. (Cyprus Mail, 19.1.1996)
Kıbrıs Rum
basın kaynaklarından derleyebildiğimiz bilgiler şimdilik bu kadar. Gelişmeler
hakkında daha fazla bilgi elde edebildiğimiz takdirde, siz meslektaşlarımıza
aktarmayı sürdüreceğiz.
Gelelim
bizdeki duruma: DP-CTP Koalisyon hükümetlerinin ilk ikisinde Sağlık Bakanlığı 1
yapmış olan CTP’li milletvekili Ergin Abdullah, ne yazık ki sağlıksız sağlık
sistemimize herhangi bir iyileştirmede bulunamamıştır. Bunda partilerinin
kararsızlığı kadar, Rauf Denktaş’ın tutumu da etkili olmuştur. Örneğin bir
demecinde şöyle konuşmuştur:
“(Tıp-İş)
Sendikası, Cumhurbaşkanının gerek Sağlık Yasası, gerekse görevlendirmelerle
ilgili yanlış bilgilendirilmiştir... Cumhurbaşkanının talihsiz ifadesinin
altında yatan bir başka neden de, sanki siyasiler olarak biz, Sağlık Yasası’nın
çıkışını engelliyoruz. Ben 2 yılımın en büyük zaman dilimini Sağlık Yasası’na
ayırdım. Biz bu konuda üzerimize düşen görevi yaptık ve yapmaya devam edeceğiz.
Cumhurbaşkanı’nın, “hekimlerin klinik çalıştırmaları yasaldır” demesi de
tahlihsiz bir açıklamadır. Yoksa kendilerine ayrı bir hak ve imtiyaz mı
verildi? Doktorlar Kamu Görevlileri Yasası kapsamındadır. İşlerine geldi mi “Beni
Kamu Görevlileri Yasası kapsar”, gelmedi mi “Kapsamaz” diyorlar. Konumlarına
bir bakıp yasadışılık nerededir araştırsınlar.”
Bakan
İlktaç, Sağlık Yasası’nın neden yasalaşamamasının nedenlerini önümüzdeki
günlerde düzenleyeceği basın toplantısı ile açıklayacağını kaydetti” (Kıbrıs,
13.10.1995)
Tabii ki
böyle bir basın toplantısı düzenlenemedi ve yıllardır, kamuda çalışan
hekimlerin yasadışı olarak özel kesimde de muayenehane ve klinik
çalıştırabilmelerinin ardında yatan sır, yetkili bir ağız tarafından
açıklanamadı!
3. DP-CTP
Koalisyon Hükümeti’ndeki yine CTP’li olan Sağlık Bakanı Hüseyin Celal ise, her
sağlık bakanı gibi işe hızlı başlamış ve gazetecilerin bile yılan hikayesine
benzettikleri Sağlık Yasası konusunda iddialı konuşmuştur:
“Üzerinde
çalıştığımız üç yasa var. Sağlık Yasası, Özel Hastaneler Yasası ve Genel Sağlık
Sigortası Yasası gündemimizdedir. Ancak öncelik Sağlık Yasası’ndadır. Sağlık
Yasası’nı en geç Ocak sonuna kadar Bakanlar Kurulu’na sunacağız.” (Kıbrıs, 16
Ocak 1996)
Aradan
geçen süre içinde, ya da bu yazının yazıldığı ana kadar Sağlık Yasası ile ilgili
herhangi bir gelişmeyi biz duyamadık. Meclisteki bir konuşması sırasında Celal
şöyle demiştir: “Yasal değişiklikle mesai sorunu giderilecek. Ancak o oluncaya
kadar mevcut yasaya uymak gerekir. Özel kliniği olan bazı doktorlar asli
görevlerini ikinci planda tutuyorlar. Görevini aksatanlarla ilgili işlem
başlatacağım. Eğer bu yüzden eleştiriliyorsam eleştirileyim” (Halkın Sesi,
13.1.1996)
Şubat ayı
başında Mecliste yapılan Bütçe görüşmeleri sırasında da konu gündeme gelmiş ve
Bakan Celal, “Sağlıkta Genel Sağlık Sigortası, Tam Gün ve Döner Sermaye
uygulamalarını öngören yasa tasarılarının çok kısa bir süre içerisinde Bakanlar
Kurulu’na sunulacağını” yinelemiştir. Hekim bir milletvekili olan Dr. Doratlı’nın
“Sağlık Bakanlığı Sağlık Yasasını 2 yılda hazırlayamadı” şeklinde konuşması
üzerine, bir başka hekim milletvekili, Dr. Başarır’ın da “20 yılda
hazırlanamadı” diye konuşması (Kıbrıs, 6 Şubat 1996) içinde bulunduğumuz
yozlaşmışlığın bir kanıtı olsa gerek!
Kıbrıs
insanına gerek adanın kuzeyinde, gerekse güneyinde sağlıklı bir sağlık hizmeti
verme yolunda atılan adımlar ve ilgili kesimlerin vermekte olduğu mücadeleler
sürmektedir. Bu, daha çok ilgili tarafların ne kadar kararlı bir mücadele
vermekte olduklarına bağlı olup, güçler dengesine bağlı olarak sonuçlanacaktır.
Gelişmeleri siz meslektaşlarımıza aktarmayı sürdüreceğiz.
(Hekimce dergisi, Sayı:9, Mart
1996)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder