Bilindiği gibi hekimlikte meslek içi eğitim önemli olup, ülkemizde bu konudaki
olanaklar çok kısıtlıdır. Devlet sağlık hizmetlerinde çalışmakta olan
meslektaşlarımız arada bir de olsa, Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye’de, Avrupa’nın
çeşitli ülkelerinde ve diğer yerlerde yapılan uluslararası tıp kongrelerine
ve seminerlere gönderilmekte ve bu olanağı kullanabilmektedirler. Hatta devlet
kesesinden sağlanan bu olanak sonucu edinilen bilgiler, bu meslektaşlarımız
tarafından, çalıştırdıkları yasadışı özel kliniklerde para karşılığında
yurttaşlarımıza satılabilmektedir. Sırf para kazanmak için, burun içindeki
kanserin deforme ettiği cilt üzerinde plastik ameliyat yapıp, alttaki dokunun
da ışınlanmasını öneren bu sahte uzmanlar, Sağlık Bakanı’nın özel kliniğinde
Tabibler Birliği Reklam Tüzüğüne aykırı tabelalar asarak Kamu Görevlileri
Yasası’na rağmen icra-yı sanat ve tababet eyleyebilmektedirler.
Ülkemizde son yıllarda kanser vakalarının teşhis ve tedavisinde görülen
hareketlliliğe paralel olarak, hekimlerimizin de bu konulardaki son bilimsel
gelişmeleri izleyip öğrenmeleri, halkımızın sağlığı açısından gerekli
olmaktadır. Yıllardır Rum kesimindeki devlet hastanesine giden gerek kanser,
gerekse diğer hastalıklardan muzdarip yurttaşlarımız, orada parasız tedavilerini
sürdürmekte ve Rum hekimlerin bilgilerinden yararlanılmaktadır. Bu noktadan
hareketle, 18 Aralık 1989 tarihinde Lefkoşa’daki Lidra Palas Oteli’nde BM
gözetiminde toplanan bir grup Kıbrıslı Rum ve Türk hekimin oluşturdukları “Tıp
Mesleğine Mensup Kıbrıslıların İşbirliği Komitesi”nin Rum Temas Grubu
üyelerinden, ikisi kanser uzmanı olan
dört meslektaşımız, Türk Temas Grubu’nun çağrılısı olarak bölgemize geçmiş ve
hem özel kesimde, hem de Dr. B.Nalbantoğlu Devlet Hastanesinde Başhekim ve
diğer ilgililerle temaslar yapmışlardı. Bu ziyaret sırasında kararlaştırılan,
her türlü politik düşünceden uzak ve tamamen insancıl ve tıbbi amaçlarla,
karşılıklı bilimsel toplantılara katılımın sağlanması ve yıllardır Bakanlık
aracılığıyla Rum kesimiyle yapılan tıbbi işbirliğinin serbest çalışan hekimleri
de kapsaması görüşü uyarınca, 10-11 Şubat 1990 tarihlerinde adamızın
güneyindeki Leymosun’da düzenlenen Uluslararası Kanser Sempozyumu’na Kıbrıslı
Türk hekimlerin de ilk defa katılması için çağrı aldık. Sözünü ettiğimiz temas
ziyaretinde Rum meslektaşlarımızla görüşen kamu görevlisi ve serbest çalışan
hekimlerin bu sempozyuma katılarak, ilk gün dahili kanserleri (lenfoma, lösemi)
ve ikinci gün cerrahi kanserler (mide-barsak kanserleri, tiroid bezi kanseri)
konularındaki teşhis ve tedavideki son gelişmeleri, hiç bir mali külfete gerek
kalmadan, uluslararası çapta tanınmış uzman İngiliz ve Amerikalı profesörlerden
öğrenmek, dinlemek olanağı elde etmek, bizim için çok yararlı olacaktı. Ancak
çağdışı zihniyet ne yazık ki buna engel oldu.
K.T.Tabipler Birliği Başkanı Dr. S. Miroğlu, kendisi ile yapılan görüşmede,
“Rumlarla temas, adaylığımı koyacağım milletvekili seçimi öncesinde, siyasal
yararıma değildir” şeklinde bir görîiş dile getirmişse de, KTTB Yönetim Kurulu
yaptığı son toplantıda üyelerinin bu yararlı sempozyuma katılmasına karşı
olmadığını bize bildirmiştir. Öte yandan kanserojen madde içeren sütlerden
kasalarla alıp içtiğini açıklayan Kanserle Savaşım Derneği Başkanı Dr. A. Tandoğdu
ise, “Rumların yüzünü bile görmek istemiyorum” diyerek, bu insancıl ve bilimsel
konuda bir hekime yakışmayacak bir tavır takınmış ve şovenist egemenlere
yaranmaya çalışmıştır.
Kıbrıslı Türk hekimlerin varlığının uluslararası böyle bir kanser
toplantısında kanıtlanması ve etkin bir katılımın sağlanmasının Kıbrıs Türk
tıbbına büyük yararı olacağı inancıyla Serbest Çalışan Hekimler Birliği olarak
bu sempozyuma katılmak için 5’i kamu görevlisi, 20’si serbest çalışan, toplam
25 hekim adına Dışişleri Bakanlığı’nın İzin Makamına başvuru 1 Şubat 1990 günü yapıldı.
Yetkililerden aynı gün öğleden sonra alınan yanıtta “Katılmak için kanser
uzmanı olmak gerekiyor, Sağlık Bakanlığından onay belgesi getiriniz” denerek,
engel çıkartılmaya çalışılmışsa da, ertesi gün “Tek tek başvuru yapınız,
görüşülecek” dendi. Sağlık Bakanlığının “sadece devlet hekimlerine izin verilmesi”
şeklindeki geleneksel uygulamanın tepki doğuracağını anlayan İzin Makamı, iki
gün sonra verdiği nihai yanıtta, “Sempozyuma katılmanız uygun görülmedi”
diyerek, “gücünü” göstermiş oldu. Halbuki daha bir hafta önce, başta Sağlık
Bakanlığı Müsteşarı ve Devlet Laboratuvarı Sorumlusu olmak üzere hepsi kamu
görevlisi 10-15 hekim ve memur, Rum kesimine geçerek, “Uyuşturucu Alışkanlığı”
konulu bir toplantıya katılmışlardı. “Multipıl
Sklerozis Projesi” çerçevesinde geçen Ekim ayında Lidra Palas’ta yapılan
ortak toplantıya, yine serbest çalışan hekimler çağrılmamıştı ve bu konuyu “Özel
Hekimler Dışlanmamalı” başlıklı bir yazı ile protesto etmiştik. (Ortam, 30 Ekim
1989)
Anlaşılan serbest çalışan hekimlere karşı, kamu görevlisi hekimler yararına
sürdürülmekte olan ayrımcılık sürdürülmektedir. Bilim özgürlüğü, serbest
dolaşım özgürlüğü tanınmamakta, savaş ortamında bile her yerde uygulanan
hekimlerin sınırsız dolaşım özgürlüğü siyasal kaygularla engellenmektedir. Yapılan
sınırlı temaslar için de “ya bizden biri, ya da hiçbiri” kuralı uygulanarak, özgür
düşünceli, toplumlararası barış ve işbirliğinden yana hekimlere yasak duvarı
konmaktadır. Bu yasakçı, çağdışı zihniyetler veya geç yok olmaya mahkumdur.
İnsanlık ve hekimlik adına, bilim özgürlüğü adına protesto ediyoruz.
(Yeni Düzen gazetesi, 15 Şubat 1990)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder