Cumhuriyetçi Türk
Partisi’nin 17 Haziran 1984 ile 26 Ekim 1986 tarihleri arasındaki parti
çalışmalarını değerlendirmek üzere toplanan 9. Olağan CTP Kurultayı, 26 Ekim
1986 günü Lefkoşa’da Vakıflar Sineması’nda yapıldı. Söz özel muhabiri,
kurultayda söz alan konuşmacıların değindikleri ilginç konuları siz
okuyucularımızın bilgisine getirmeyi yararlı görmüştür.
ÖZKER ÖZGÜR’ÜN
KONUŞMASI
CTP Genel Başkanı Özker
Özgür, kurultay delegelerine dağıtılan 52 sayfalık faaliyet raporu kitapçığını
yeniden okumayarak, parti faaliyetleri ve görüşlerine ilişkin bir konuşma
yaptı. Diğer şeyler yanında, aşağıdaki konulara değindi ve şöyle dedi:
-UBP-TKP koalisyonu,
Türkiye ile entegrasyon planına denk düşmediği için bozulmuştur.
-Acheson’un ikili
enosis ile adayı NATO’laştırma planı uygulanmaktadır, şeklindeki tezimiz
doğrulanmıştır. Kiprianu, Cuellar taslağını imzalamayınca, Acheson planının
uygulayıcılarına imkân sağlamıştır. Böylece taksim ve ikili enosisi dayatmak
isteyenler, daha güçlü konuma itilmişlerdir.
-Kıbrıs’ın bağımsızlığı
ve bağlantısızlığı, açık tehdit altındadır. Taksim veya ikili enosis gibi
sonuçlar, ne Kıbrıs’ın, ne Kıbrıslıların, ne toplumumuzun, ne Türkiye’nin, ne
de bölge halklarının çıkarıyla bağdaşmaz. Bu plana karşı mücadelemizi
yükseltmek zorundayız. UBP’yi iktidardan uzaklaştırmadan, federal cumhuriyet
yolunu açma olanağı yoktur.
-Tüm federal çözüm
yanlısı demokratik güçler, demokratik birlik çağrısı altında birleşmelidir.
Federalistlerin hem kuzeyde, hem de güneyde, ikili enosisçilere karşı
birleşmeleri şarttır. Kiprianu’nun uzlaşmazlığını kırmak gerekir. Kıbrıs’ın
bağımsızlığı ve bağlantısızlığı katledilip NATO’ya bağlanırsa, ada Orta Doğu’da
çıbanbaşı olmaya devam edecektir. Bağımsız, bağlantısız, üslerden arınmış
Kıbrıs bir ütopya değildir.
-Çağımızda enosis veya
ikili enosis gibi çağdışı özlemlerle yola çıkanlar, Mustafa Kemal’in kazandığı
kurtuluş savaşının sonuçlarına katlandıkları gibi, Kıbrıs’ın bağımsızlığına da
katlanacaklardır. Üslerin kullanılmasına izin verilmeyecek, üsler sökülüp
atılacaklardır.
-En başta Denktaş olmak
üzere, partimize karşı yoğun bir saldırı kampanyası başlatmış olan işbirlikçi
burjuvaziye göre, CTP’nin etkinliğinin artırılmasına izin verilmemelidir. CTP
iktidara gelememelidir. Bu çevreler, CTP’yi devreden çıkarmak için canla başla
çaba gösteriyorlar.
-Partimizin bilinç
düzeyini parti içi eğitimle yükselteceğiz. Halkın koyun sürüsü olmadığını
onlara anlatacağız.
-CTP, Kıbrıs Türk
emekçisinin kalbine, kafasına yerleşmiştir. Varsın onu protokola yazmasınlar.
CTP için en yüksek protokol, emekçi halkın aklı, yüreği ve bilincidir.
-Burjuva, iktidarını
savaşsız-sömürüsüz yeni düzen’e bırakmak zorunda kalacaktır.
CTP Genel Başkanı,
konuşmasını şu sloganlarla bitirmiştir:
-Yaşasın sosyalistlerin,
sosyal demokratların, ilericilerin birliği! Yaşasın emekçi halkın kitle partisi
CTP! Kahrolsun emperyalizm, faşizm, ırkçılık ve her türlü sömürgecilik!
(Kahrolsun faşizm, diye bağıran delegelere karşı son söz olarak) Faşizm
akıttığı kanlarda boğulacaktır!
Özgür’den sonra söz
alan FKÖ Lefkoşa Bürosu temsilcisi, yerel faktörleri sömürerek, Kıbrıs sorununu
yaratanın, İngiliz ve Amerikan emperyalizmi olduğuna parmak bastı.
İSMAİL BOZKURT’UN
KONUŞMASI
TKP Genel Başkanı
İsmail Bozkurt, Ö.Özgür’den farklı olarak, konuşmasını faşizm üzerinde
yoğunlaştırdı ve demokratik güçbirliği hareketinin mutlaka ilerletilmesi
gerektiğini belirtti.
-Kısa bir süre önce
koalisyon hükümetinin bozulmasını sağladık ve hükümetten ayrıldık. Çünkü
TKP-UBP koalisyon hükümetinin önüne getirilen ekonomik paket, bu ülkeye yepyeni
bir dönemi getirecek bir paketti ve bu önlemler ancak faşizm ile
uygulanabilirdi.
-Bu ülkede
kurulabilecek en gerici hükümet olan UBP-YDP koalisyon hükümeti ile ekonomik
paketin uygulanma hazırlığı sürdürülmektedir. Emekçi halkımızın onuru ile
oynanmaktadır. UBP ve YDP’den olmayanlara bu ülkede hayat hakkı tanınmak
istenmemektedir. Halkımızı tedirgin ederek, kendi partilerine çekmek
istemektedirler. Bu uygulamalar CTP ve TKP örgütlerini de hedef almaktadır.
-Faşizm, insana her
türlü baskıyı reva gören bir ideolojidir. İlle de tankların sokaklara
dökülmesi, silahların konuşması demek değildir. İnsanın onuruyla, geçimiyle
oynarsanız bunun adı faşizmdir. Bu da faşizmin bir türüdür. Bu gidişi durdurmak
için örgütler bir araya gelmelidir. Temelde faşizme karşı olmak, birlik için
gereklidir. Başka alternatif yoktur. Bize karşı yapılan saldırılara karşı
gerekirse yumruklarımızla karşı koyacağız ve her şeyimizi feda etmekten
çekinmeyeceğiz. Demokratik güçbirliği hareketi mutlaka
ilerletilmelidir.
TURGUT AVŞAROĞLU’UN
UYARILARI
Kıbrıs Türk Öğretmenler
Sendikası Genel Sekreteri Turgut Avşaroğlu, gerçekçi gözlemlere dayanarak
yaptığı uyarılarla delegeler arasında büyük ilgi topladı:
-İlerici sol hareketin
yeniden toparlanma sürecine girdiği bu günlerde, CTP’nin bilinçli sosyalist
kadrolarına büyük görev düşmektedir.
-1960 ve 70’lerde
Türkiye ve Kıbrıs’ta tek slogan vardı: Bu düzen değişmelidir. Bankalar,
sigortalar devletleştirilsin, toprak reformu yapılsın deniyordu. Ama bugün sol
partiler, parlamentarizm batağında, kim daha önde gelecek diye yarışırken, sağ
palazlanmıştır. Son yumruğunu yalnız sola değil, bütün Kıbrıs Türk halkına
indirmeğe hazırlanıyor. Siz sosyalist arkadaşlarıma düşen görevler vardır.
Bugün onlar KİT’leri özelleştirmeyi planlıyor. Anayasa’nın geçici 10.
Maddesiyle iç güvenliğimizi Türkiye’ye bağlamışlardır. Geriye bütünleşmenin
hukuksal yönü kalmıştır.
-Sol dağınıklığı
gidermelidir. Sağın karşısına biz kendi alternatifimiz ile çıkmalıyız.
Geldiğimiz bu nokta, parlak değildir. Çifte enosise giden bir yoldur. Kıbrıs
Türklerinin sadece demokrasisi değil, kendi varlığı da tehlikeye girecektir.
-CTP ve TKP Genel
Başkanlarının söyledikleri gönlümüze su serpmiştir. Sol demokratik cepheyi
kurmak zorundayız.
-Alternatif, sosyalist
ekonomidir. Lütfen yumuşamayalım. Sağın alternatifi nasıl sol ise, kapitalizmin
alternatifi de sosyalizmdir.
-KTÖS ve içinde olduğu
16 örgütlü Sendikalararası Dayanışma Konseyi olarak, solda kurulacak birliğe
destek vermeye hazırız. Bu birlik bizi bir erken seçime kadar götürebilir.
CTP’NİN İKİ YILLIK
BÜTÇESİ 90 MİLYON
1982-84 döneminde 24
milyon olan CTP bütçesinin 1984-86 döneminde 90 milyon TL’yi aşması, gerek
delegelerin, gerekse kongreyi izleyen konukların ilgisini çekti. Mali Rapor’da
dikkati çeken en önemli gelir kaynağı, 30,842,359 TL tutan devlet katkısı ile
16,888,233 TL’lik milletvekili katkıları olmuştur. Giderler hanesinde ise
basımevi ve baskı giderleri ile Yeni Düzen’e katkı için toplam olarak
38,890,650 TL göze çarpmaktaydı.
BERBEROĞLU’NUN
ELEŞTİRİLERİ
CTP’nin ilk kurucu
Genel Başkanı olan Ahmet Mithat Berberoğlu, parti kurultaylarına daha çok
“fahri başkan” sıfatıyla katılırken, bu yıl delege olarak katılmıştı.
Partisinin 16 yıllık mücadelesine değindikten sonra sözü, kurultay gündeminin
5. Maddesine getirerek şöyle konuştu:
-Gündemin 5. Maddesinde
“Genel Görüşme, Eleştiri, Özeleştiri” denmektedir. Oysa eleştiri yapılabilmesi
için faaliyet raporunun en azından 2-3 gün önce delegelere ulaştırılmış olması
gerekirdi. Ben bunu her kongrede hatırlatıyorum. Eleştiri, görünüşte demokratik
bir haktır. Ama raporu bana bu sabah elime verirseniz, bu hakkımı ben
kullanamam.
-İkili enosis veya
taksim tehlikesine ben de katılıyorum ve karşı olduğumuzu parti görüşü olarak,
kurultay kararı çıkararak ortaya koymalıyız ki ileride gerçekleşecek olursa
karşı çıkabilelim. KKTC’nin ilanında olduğu gibi, ayakta alkışlar duruma
düşmeyelim!
-CTP 16 yıllık bir
partidir, ama karşı taraf silahı elinde bize sürekli saldırıyor ve diyor ki:
CTP komünisttir, Londra’dan direktif alınarak yönetilir, AKEL’cidir. Bu
hakaretamiz en hayasız itham ve suçlamalara karşı biz, her şeyi ortaya
koymalıyız. Ben şimdi 9. Olağan Kurultay’da açıklıyorum: CTP ne kurulduğu
vakit, ne de sonradan, hiçbir zaman komünist ideolojiyi benimsememiştir.
Londra’dan direktif almamıştır. Bunlar, en azından benim Genel Başkanlıktan
ayrıldığım Kasım 1976’ya kadar olan dönem için geçerli değildir. Bu objektif
görüş neye yarayacaktır? İthamı yapıyorlar, cevapsız kalınca doğrudur diyorlar.
Bu açıklamayı onun için yapıyorum.
-Mali rapora gelince:
Maşallah komprador değerinde paramız vardır, 90 milyon. Bu bütçe nereye
gidiyor? 16 yılda gereken biçimde örgütlenemedik. Mali rapora göre, geçen dönem
içinde örgütlenme için sadece 450 bin TL harcanmıştır! Daha cömert olalım.
Parti görevlilerine, benzin için 2,931,300 TL verilmiştir. Bu arkadaşlar
köyleri örgütlemek için mi dolaştılar? Çeşitli baskı giderleri için toplam 38,8
milyon lira için de açıklama istiyorum.
GENEL SEKRETER’İN
KONUŞMASI
İlk sözü alan Güzelyurt
delegesi Niyazi Düzgün, Berberoğlu’nun bir görüşüne katılmadığını söyleyerek
şöyle konuştu: “Berberoğlu, her türlü açıklamayı yaptım, diyor. Buna rağmen
saldırılar yine durmadı. Eğer suçlamalara devamlı yanıt verilecekse, başka iş
yapmayacağız demektir. Her suçlamaya cevap verirsek, bu müdafaaya çekilme
anlamına gelir.”
Daha sonra CTP Genel
Sekreteri Naci Talat kürsüye geldi ve esas olarak dokunulmazlıklarla ilgili
olarak konuşacağını belirtti. “Partinin iki dönem Genel Başkanı olan
Berberoğlu’nun uyarılarını bundan böyle seçilecek arkadaşlar dikkate almalıdır,
faaliyet raporu daha erken delegelere ulaştırılmalıdır” dedikten sonra, şunlara
değindi:
-CTP’ye yapılan
suçlamalardan rahatsız olanlardan biri de benim. 1971’den beri bu yapılıyor.
Gobelci (Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels kastediliyor –Söz)
propaganda bizde de kullanılmaktadır: Çamuru at, bunun yaratacağı etkiden
yararlan. Sayın Özgür çeşitli demeçlerle bu konularda açıklık getirmiştir. 2-3
bin defa yapılan köy gezilerinde, kapalı-açık toplantılarda gereken yanıtlar
verilmiştir.
-Kitlelerde
yarattığımız umudu ve inandırıcılığı sarsmak için, başta Gobelci propagandanın
en büyük kırması Denktaş olmak üzere, diğerleri de, bu saldırının ardını
kesmemektedirler. Biz hem bu saldırının tahribatını düzeltmek için uğraşacağız,
hem de yolumuzu sürdüreceğiz!
-Dokunulmazlıklar
kaldırılırsa, susacak mı CTP kadroları, sıra neferleri? Buyursunlar
kaldırsınlar, susturulamayacağını görsünler. Gerekirse biz parti faaliyetine
yeni bir yer daha katarız: Hapishane.
-Sanılıyor ki
dokunulmazlık kaldırıldığında milletvekilliği sona eriyor. Hayır. Anayasaya
göre, ceza ancak dönem sonunda (1990’da) uygulanabilir. O zaman da milletvekili
seçilirse bu arkadaşlar, 1995’e kalacak. Acaba bizi ceza çeker görmeye sizin
ömrünüz vefa edecek mi?
-Biz Denktaş’ın asıl
amacının siyasi olduğunu ispat edeceğiz.
-Denktaş, en keskin
dişe sahiptir, ama CTP’de senin ısıracağın boyun yoktur!
SENDİKACILARIN
KONUŞMALARI
CTP Mağusa milletvekili
Ferdi Sabit, getirilen ekonomik paketin ne Osmanlı fatihlerince getirildiğini,
ne de Nakşibendi şeyhlerinin cübbesi altından çıktığını belirterek, bunun
ABD’nin monetarist politikası olduğunu ve bunalımdan çıkış için getirilip
takdim edildiğini söyledi. Ekonomik yıkım paketinin döndürülemez olmadığını
belirterek şöyle dedi: “Biz tüm demokratik güçler, emeğin birliğini
geliştirdiğimiz oranda bu paketi geriletip, tarihin çöplüğüne atacağız.”
CTP Lefkoşa
milletvekili ve DEV-İŞ Genel Başkanı Hasan Sarıca da, dünyanın dört bir
yanından kendisi aracılığıyla CTP’lilere gönderilen selamları ileterek
başladığı konuşmasında, geçmiş yıllarda parti çalışmalarına gösterilen
engellemelerden söz etti ve şöyle dedi: “Biz eskiden de yılmamıştık.
Dokunulmazlıklar kaldırılırsa ne yazar? Her üye yetkilidir. Biz gücümüzü,
bilincimizi emekçi halktan almaktayız. Hepimizin de dokunulmazlıklarını
kaldırabilecekler mi? Emekçiler var oldukça amaçlarına ulaşamayacaklardır.”
Sarıca konuşmasını şu sloganlarla sona erdirdi: “Haydi,
birlik-mücadele-dayanışma. Yaşasın proletarya enternasyonalizmi.”
BİR İŞÇİ DELEGENİN
DEĞERLENDİRMESİ
İki yıl önce yapılan
kurultayda da söz alarak, partinin çalışmasını eleştiren Güzelyurt bölgesinden
inşaat işçisi bir delege, partisinin artan oylarına bakarak, 1990 veya 95’de
CTP’nin mutlaka iktidar olacağını, ancak partinin bazı sorunlarının bulunduğunu
belirterek sözlerine başladı. İşçi delege şöyle dedi:
-Partinin bilinç düzeyi
çok düşüktür. Birçokları sağ, sol nedir bilmiyor, devletin ne demek olduğunu da
bilmiyor. Özellikle sosyalizm ile kapitalizm arasındaki farkı halk bilmezse,
nasıl sol partiye oy verecektir? Halk bir yanan, üyelerimiz bile sol’un
görüşlerinden habersizdir. Bunun nedenleri şunlardır: Yönetim Kurulu ihmalkârdır.
Gazete ekibi, yazarları pratik ve herkesin anlayacağı yazılarla, sosyalizm ve
kapitalizm arasındaki farkı göstermiyorlar. Gazetenin dağıtımı yetersizdir,
birçok köye ulaşmamaktadır. Sorumluluk sadece tavana ait değildir. Tabanda da
vardır. Bir çay fiyatına olan gazeteyi alıp da içine bakmayan partililer
vardır. Toplantılara gidilmiyor. Bazı arkadaşlar sadece seçimden seçime parti
toplantılarına katılıyorlar. Herkes işim var deyip gelmiyor. Hiçbir şahsi çıkar
gözetmeden, sorunları çözmeliyiz.
-Öneriler: 1. Eleştiri
ve önerileri MYK mutlaka tartışmalı, uygun olanlar hayata geçirilmeli, 2.
Eğitim ve toplantılar resmileşmeli, tarih belirtilerek katılım sağlanmalı, 3.
Köy gezileri hızlandırılmalı, en azından her iki ayda bir yapılmalı. Gazetenin
ulaşım sorunu mutlaka çözümlenmelidir.
MALİ SEKRETERİN YANITI
Berberoğlu’nun Mali
Rapor’a ilişkin sorularını yanıtlamak üzere kürsüye gelen CTP Güzelyurt
milletvekili ve Mali Sekreter Mehmet Cıva şu açıklamaları yaptı:
-Tek ve en güçlü
silahımız örgüttür. Her zaman bu silahı yağlı, grasolu, işler vaziyette tutmak
zorundayız. Örgütümüz olmayan çok az köy kalmıştır. Bunu gidermek için daha çok
kaynak ayıracağız.
-Benzin için parti
görevlilerine mil başına 30 TL, petrol zammından sonra 50 TL verilmektedir.
-Çeşitli baskı
giderleri 4 büyük oylama için harcanmıştır. Afişler vd tüm bildiri ve broşürü
içermektedir. Bu nedenle 9,440,650 TL tutmuştur. Başka yerde bastırsaydık 20-30
milyonu bulurdu. Basın-yayın yatırımları, 4-5 ay önce alınan matbaa
makinasıdır. Reconditioned bir Heidelberg, 21 bin sterline alınmıştır. 18
milyon 200 bin TL’si ödenmiştir. Gazetemiz Yeni Düzen’in her gün açığı vardır.
MYK talimatıyla Yeni Düzen için, bu açığı kapatmak amacıyla ayda 1 milyon TL
vermekteyiz! Gazetenin tirajı artmalıdır. Üyelerimiz, gazeteyi haberlerle beslemelidir.
KARAR TASARILARI
Delegelere dağıtılan
faaliyet raporu kitapçığının sonunda yer alan 16 karar tasarısı, tek tek
okunarak, kurultay delegelerince onaylandı. Kıbrıs sorununa ilişkin kararda,
adanın askersizleştirilmesi konusuna değinilmemesi dikkat çekti. Aslında adamız
1974 savaşı sonunda fiilen taksim edilmiş ve KKTC ilanı ile Güney’le olan bir
birlik reddedilmiş olmasına rağmen, karar tasarısına 6. Madde olarak şu cümle
eklendi: “CTP 9. (Olağan) Kurultayı -Enosis, çifte enosis ve taksime karşı olduğunu
vurgular.”
Yukarıda da değinildiği
gibi öneri, A. Mithat Berberoğlu’nundu. Yine aynı delege tarafından önerilen
“Kıbrıs sorununun uluslararası bir toplantıda ele alınması girişimine şiddetle
karşı çıkar” cümlesi, oybirliğiyle reddedildi. 6 yıldan sonra ilk defa “Türkiye
halkı ile dayanışma” konulu bir karar tasarısının hazırlanıp, kabul edilmesi
olumlu bir davranıştı. “Arap işçileri ve halkları ile dayanışma” mesajında
Lübnan ve Suriye’ye değinilmemiş olması herhalde bir unutkanlık eseridir.
Fas’tan “Morocco” diye söz edilmesi de, karar tasarısının tercüme kaynaklı
olduğu izlenimini uyandırdı! “Üyeleri, emekçi halkı ile her harekete öncülük
etmiş olan Partimizin kendi merkez binasına sahip ilk parti olması için
çalışmalar yapmak üzere” MYK’yı görevlendiren karar tasarısı ise “kendi parti
binamıza kavuşalım” başlığını taşıyordu.
SEÇİMLER
CTP 9. Olağan
Kurultayı, 22 Ekim 1996 günü toplanmış olan genişletilmiş parti meclisinin
önerisini onaylayarak, iki yıllık yeni dönem için tek aday olan Özker Özgür’ü yeniden
Genel Başkanlığa seçti.
Daha sonra Parti
Meclisi için önerilen 30 delegenin ismi okundu. Bunun üzerine söz alan A.
Mithat Berberoğlu, Parti Meclisi için 45 adayın başvurduğunu belirterek, Parti Meclisi’nin
45 adayı 30’a indirme yetkisinin olmadığını söyledi. Bunun kabulü halinde
güdümlü bir demokrasiden söz edileceğini, özgürlükçü demokrasiden söz
edilemeyeceğini öne sürdü. Genel Sekreter Naci Talat kürsüye gelerek şu
açıklamayı yaptı: “Genişletilmiş parti meclisi yaptığı ön seçimde 30 kişiyi önerme
kararı almıştır. Diğer 15 arkadaşın bu göreve layık görülmedikleri anlamı
çıkarılmamalıdır (?). İsterlerse şimdi de aday olabilirler. Genişletilmiş parti
meclisi, parti yöneticilerinin güdümünde gösterilmemelidir. Parti kurultayına
gösterilen saygının genişletilmiş parti meclisine de gösterilmesini istiyorum!”
Bunun üzerine 30 kişiye
ek olarak Ahmet Mithat Berberoğlu ile Ahmet Hakkı Ertaç, adaylıklarını
koydular. Geriye kalan 13 aday, adaylıklarında ısrar etmediklerinden isimleri
de delegelerin bilgisine getirilemedi.
Böyle bir karşı çıkışa
hazır olmayan Kurultay Başkanlık Divanı, verdiği 20 dakikalık aradan
yararlanarak, 32 kişinin adının yazıldığı seçim pusulalarını hazırladı. Daha
sonra tek tek isim çağrılarak, delegeler oylarını kullandılar. Bir öneri
üzerine, Kurultayın kapandığı ilan edildi ve sayım, CTP Merkez Binasında
yapıldı. İki ek adayın seçilemediği seçim sonuçları, genişletilmiş parti
meclisi tarafından önerilen ilk 30 adayın Parti Meclisine seçildiğini gösterdi.
Liste, 27 Ekim 1986 tarihli Yeni Düzen gazetesinde kamuoyuna duyuruldu.
CTP 9. OLAĞAN
KURULTAYININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Daha önce 2 Kasım
1986’da yapılacağı kamuoyuna açıklanan CTP 9. Kurultayının, o günün av
mevsiminin başlayacağı tarih olarak saptanması üzerine, 26 Ekim’e alınmış olması
ilginç bir karar olsa gerek. Parti kurultayı yerine, ava çıkmayı tercih edecek
olan delegelerin politik bilinç düzeyi hakkında şüpheler doğması doğaldır.
Bizim bildiğimiz, parti
kurultayları, bir partinin geçmiş dönem içindeki çalışmalarının gözden geçirilerek,
gelecek dönem için hedeflerin konması amacıyla yapılır. CTP’de ise bu
doğrultuda herhangi bir çaba görülmemiştir. Bölge örgütlerinden sadece birkaç
delegenin söz almış olması, parti içinde CTP’nin dış ve iç politikalarının onay
gördüğü anlamına mı yorumlanmalıdır? Yoksa kurultay daha çok dokunulmazlıkların
kaldırılmasına karşı bir meydan okuma aracı olarak mı kullanılmak isteniştir?
Faaliyet raporunun 34. sayfasında yer alan “Mücadelemizin ana hedefleri ve
çıkış yolu” başlıklı bölümde, getirilen hiçbir yeni politika yoktur. Güçbirliği
çabaları sonunda hedeflenenin ne olduğu, yıkılacak olanın yerine ne konacağı
kesin çizgileriyle ortaya konmuş değildir. İki yıl önceki kurultayda ikili
enosisçilere karşı federalizmin bayrağını açtıklarını duyuranlar, aradan geçen
süre içinde federalizmden ne anladıklarını, ne bir broşürle, ne de bir
konferansla kamuoyuna açıklamış değildirler. Liderliğin resmi federasyon tezi
ile aralarında ne gibi farklılıklar vardır, bilinmemektedir.
Diğer önemli bir husus
da şu: İlk defa resmi bir CTP belgesinde şu iddiayla karşılaşıyoruz: “Ülkemizin
ve toplumumuzun somut koşullarını göz önünde tutarak bilimsel sosyalizm
ilkeleri doğrultusunda mücadele eden bir partiyiz.” (agy, s.22)
Kendilerine “komünist”
suçlaması yapıldığını, çamur atıldığını ve bunlardan 1972’den beri rahatsız
olduğunu belirten, bunun yaptığı tahribatı gidermek için çaba gösterdiklerini
söyleyen CTP yöneticileri, bu sözlerinde acaba ne kadar ciddidirler? Şimdiye
kadar parlamentarist sağ sosyal demokrat bir çizgi izleyen CTP yöneticileri, ya
bilimsel sosyalizmim ilkelerinden habersizdirler, ya da kendi kişisel çıkarları
doğrultusunda, bu ilkeleri açıkça saptırmaktadırlar. Sırf parlamentodaki
koltuklarını korumak için KKTC’nin ilanına onay verenler, iki yılda o devletin
bütçesinden partilerine 48 milyon TL’ye yakın gelir sağlayanlar, bunu hiç de
“ülkemizin ve toplumumuzun somut koşullarının göz önünde tutma” şeklinde takdim
etmeye yeltenmesinler. Yoksa üzerlerine atıldığını iddia ettikleri “çamur”u,
şimdi “makyaj” olarak mı kullanmak arzusundadırlar? Göreceğiz, izleyeceğiz.
Çünkü bilimsel sosyalizmin teori ve pratiği birbirinden ayrılamaz bir bütündür.
Emekçi halkımızın ileri unsurlarını cezbetmek için kullanılan bir makyaj
malzemesi ise asla değildir.
(Bu yazı, “Söz özel muhabiri” imzasıyla,
haftalık Söz dergisinin 31 Ekim 1986 tarihli 55. sayısında yayımlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder