12 Haziran 2015 Cuma

CTP 9. OLAĞAN KURULTAYINDAN NOTLAR


Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin 17 Haziran 1984 ile 26 Ekim 1986 tarihleri arasındaki parti çalışmalarını değerlendirmek üzere toplanan 9. Olağan CTP Kurultayı, 26 Ekim 1986 günü Lefkoşa’da Vakıflar Sineması’nda yapıldı. Söz özel muhabiri, kurultayda söz alan konuşmacıların değindikleri ilginç konuları siz okuyucularımızın bilgisine getirmeyi yararlı görmüştür.

ÖZKER ÖZGÜR’ÜN KONUŞMASI
CTP Genel Başkanı Özker Özgür, kurultay delegelerine dağıtılan 52 sayfalık faaliyet raporu kitapçığını yeniden okumayarak, parti faaliyetleri ve görüşlerine ilişkin bir konuşma yaptı. Diğer şeyler yanında, aşağıdaki konulara değindi ve şöyle dedi:
-UBP-TKP koalisyonu, Türkiye ile entegrasyon planına denk düşmediği için bozulmuştur.
-Acheson’un ikili enosis ile adayı NATO’laştırma planı uygulanmaktadır, şeklindeki tezimiz doğrulanmıştır. Kiprianu, Cuellar taslağını imzalamayınca, Acheson planının uygulayıcılarına imkân sağlamıştır. Böylece taksim ve ikili enosisi dayatmak isteyenler, daha güçlü konuma itilmişlerdir.
-Kıbrıs’ın bağımsızlığı ve bağlantısızlığı, açık tehdit altındadır. Taksim veya ikili enosis gibi sonuçlar, ne Kıbrıs’ın, ne Kıbrıslıların, ne toplumumuzun, ne Türkiye’nin, ne de bölge halklarının çıkarıyla bağdaşmaz. Bu plana karşı mücadelemizi yükseltmek zorundayız. UBP’yi iktidardan uzaklaştırmadan, federal cumhuriyet yolunu açma olanağı yoktur.
-Tüm federal çözüm yanlısı demokratik güçler, demokratik birlik çağrısı altında birleşmelidir. Federalistlerin hem kuzeyde, hem de güneyde, ikili enosisçilere karşı birleşmeleri şarttır. Kiprianu’nun uzlaşmazlığını kırmak gerekir. Kıbrıs’ın bağımsızlığı ve bağlantısızlığı katledilip NATO’ya bağlanırsa, ada Orta Doğu’da çıbanbaşı olmaya devam edecektir. Bağımsız, bağlantısız, üslerden arınmış Kıbrıs bir ütopya değildir.
-Çağımızda enosis veya ikili enosis gibi çağdışı özlemlerle yola çıkanlar, Mustafa Kemal’in kazandığı kurtuluş savaşının sonuçlarına katlandıkları gibi, Kıbrıs’ın bağımsızlığına da katlanacaklardır. Üslerin kullanılmasına izin verilmeyecek, üsler sökülüp atılacaklardır.
-En başta Denktaş olmak üzere, partimize karşı yoğun bir saldırı kampanyası başlatmış olan işbirlikçi burjuvaziye göre, CTP’nin etkinliğinin artırılmasına izin verilmemelidir. CTP iktidara gelememelidir. Bu çevreler, CTP’yi devreden çıkarmak için canla başla çaba gösteriyorlar.
-Partimizin bilinç düzeyini parti içi eğitimle yükselteceğiz. Halkın koyun sürüsü olmadığını onlara anlatacağız.
-CTP, Kıbrıs Türk emekçisinin kalbine, kafasına yerleşmiştir. Varsın onu protokola yazmasınlar. CTP için en yüksek protokol, emekçi halkın aklı, yüreği ve bilincidir.
-Burjuva, iktidarını savaşsız-sömürüsüz yeni düzen’e bırakmak zorunda kalacaktır.
CTP Genel Başkanı, konuşmasını şu sloganlarla bitirmiştir:
-Yaşasın sosyalistlerin, sosyal demokratların, ilericilerin birliği! Yaşasın emekçi halkın kitle partisi CTP! Kahrolsun emperyalizm, faşizm, ırkçılık ve her türlü sömürgecilik! (Kahrolsun faşizm, diye bağıran delegelere karşı son söz olarak) Faşizm akıttığı kanlarda boğulacaktır!
Özgür’den sonra söz alan FKÖ Lefkoşa Bürosu temsilcisi, yerel faktörleri sömürerek, Kıbrıs sorununu yaratanın, İngiliz ve Amerikan emperyalizmi olduğuna parmak bastı.

İSMAİL BOZKURT’UN KONUŞMASI
TKP Genel Başkanı İsmail Bozkurt, Ö.Özgür’den farklı olarak, konuşmasını faşizm üzerinde yoğunlaştırdı ve demokratik güçbirliği hareketinin mutlaka ilerletilmesi gerektiğini belirtti.
-Kısa bir süre önce koalisyon hükümetinin bozulmasını sağladık ve hükümetten ayrıldık. Çünkü TKP-UBP koalisyon hükümetinin önüne getirilen ekonomik paket, bu ülkeye yepyeni bir dönemi getirecek bir paketti ve bu önlemler ancak faşizm ile uygulanabilirdi.
-Bu ülkede kurulabilecek en gerici hükümet olan UBP-YDP koalisyon hükümeti ile ekonomik paketin uygulanma hazırlığı sürdürülmektedir. Emekçi halkımızın onuru ile oynanmaktadır. UBP ve YDP’den olmayanlara bu ülkede hayat hakkı tanınmak istenmemektedir. Halkımızı tedirgin ederek, kendi partilerine çekmek istemektedirler. Bu uygulamalar CTP ve TKP örgütlerini de hedef almaktadır.
-Faşizm, insana her türlü baskıyı reva gören bir ideolojidir. İlle de tankların sokaklara dökülmesi, silahların konuşması demek değildir. İnsanın onuruyla, geçimiyle oynarsanız bunun adı faşizmdir. Bu da faşizmin bir türüdür. Bu gidişi durdurmak için örgütler bir araya gelmelidir. Temelde faşizme karşı olmak, birlik için gereklidir. Başka alternatif yoktur. Bize karşı yapılan saldırılara karşı gerekirse yumruklarımızla karşı koyacağız ve her şeyimizi feda etmekten çekinmeyeceğiz. Demokratik güçbirliği hareketi mutlaka ilerletilmelidir.

TURGUT AVŞAROĞLU’UN UYARILARI
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Sekreteri Turgut Avşaroğlu, gerçekçi gözlemlere dayanarak yaptığı uyarılarla delegeler arasında büyük ilgi topladı:
-İlerici sol hareketin yeniden toparlanma sürecine girdiği bu günlerde, CTP’nin bilinçli sosyalist kadrolarına büyük görev düşmektedir.
-1960 ve 70’lerde Türkiye ve Kıbrıs’ta tek slogan vardı: Bu düzen değişmelidir. Bankalar, sigortalar devletleştirilsin, toprak reformu yapılsın deniyordu. Ama bugün sol partiler, parlamentarizm batağında, kim daha önde gelecek diye yarışırken, sağ palazlanmıştır. Son yumruğunu yalnız sola değil, bütün Kıbrıs Türk halkına indirmeğe hazırlanıyor. Siz sosyalist arkadaşlarıma düşen görevler vardır. Bugün onlar KİT’leri özelleştirmeyi planlıyor. Anayasa’nın geçici 10. Maddesiyle iç güvenliğimizi Türkiye’ye bağlamışlardır. Geriye bütünleşmenin hukuksal yönü kalmıştır.
-Sol dağınıklığı gidermelidir. Sağın karşısına biz kendi alternatifimiz ile çıkmalıyız. Geldiğimiz bu nokta, parlak değildir. Çifte enosise giden bir yoldur. Kıbrıs Türklerinin sadece demokrasisi değil, kendi varlığı da tehlikeye girecektir.
-CTP ve TKP Genel Başkanlarının söyledikleri gönlümüze su serpmiştir. Sol demokratik cepheyi kurmak zorundayız.
-Alternatif, sosyalist ekonomidir. Lütfen yumuşamayalım. Sağın alternatifi nasıl sol ise, kapitalizmin alternatifi de sosyalizmdir.
-KTÖS ve içinde olduğu 16 örgütlü Sendikalararası Dayanışma Konseyi olarak, solda kurulacak birliğe destek vermeye hazırız. Bu birlik bizi bir erken seçime kadar götürebilir.

CTP’NİN İKİ YILLIK BÜTÇESİ 90 MİLYON
1982-84 döneminde 24 milyon olan CTP bütçesinin 1984-86 döneminde 90 milyon TL’yi aşması, gerek delegelerin, gerekse kongreyi izleyen konukların ilgisini çekti. Mali Rapor’da dikkati çeken en önemli gelir kaynağı, 30,842,359 TL tutan devlet katkısı ile 16,888,233 TL’lik milletvekili katkıları olmuştur. Giderler hanesinde ise basımevi ve baskı giderleri ile Yeni Düzen’e katkı için toplam olarak 38,890,650 TL göze çarpmaktaydı.

BERBEROĞLU’NUN ELEŞTİRİLERİ
CTP’nin ilk kurucu Genel Başkanı olan Ahmet Mithat Berberoğlu, parti kurultaylarına daha çok “fahri başkan” sıfatıyla katılırken, bu yıl delege olarak katılmıştı. Partisinin 16 yıllık mücadelesine değindikten sonra sözü, kurultay gündeminin 5. Maddesine getirerek şöyle konuştu:
-Gündemin 5. Maddesinde “Genel Görüşme, Eleştiri, Özeleştiri” denmektedir. Oysa eleştiri yapılabilmesi için faaliyet raporunun en azından 2-3 gün önce delegelere ulaştırılmış olması gerekirdi. Ben bunu her kongrede hatırlatıyorum. Eleştiri, görünüşte demokratik bir haktır. Ama raporu bana bu sabah elime verirseniz, bu hakkımı ben kullanamam.
-İkili enosis veya taksim tehlikesine ben de katılıyorum ve karşı olduğumuzu parti görüşü olarak, kurultay kararı çıkararak ortaya koymalıyız ki ileride gerçekleşecek olursa karşı çıkabilelim. KKTC’nin ilanında olduğu gibi, ayakta alkışlar duruma düşmeyelim!
-CTP 16 yıllık bir partidir, ama karşı taraf silahı elinde bize sürekli saldırıyor ve diyor ki: CTP komünisttir, Londra’dan direktif alınarak yönetilir, AKEL’cidir. Bu hakaretamiz en hayasız itham ve suçlamalara karşı biz, her şeyi ortaya koymalıyız. Ben şimdi 9. Olağan Kurultay’da açıklıyorum: CTP ne kurulduğu vakit, ne de sonradan, hiçbir zaman komünist ideolojiyi benimsememiştir. Londra’dan direktif almamıştır. Bunlar, en azından benim Genel Başkanlıktan ayrıldığım Kasım 1976’ya kadar olan dönem için geçerli değildir. Bu objektif görüş neye yarayacaktır? İthamı yapıyorlar, cevapsız kalınca doğrudur diyorlar. Bu açıklamayı onun için yapıyorum.
-Mali rapora gelince: Maşallah komprador değerinde paramız vardır, 90 milyon. Bu bütçe nereye gidiyor? 16 yılda gereken biçimde örgütlenemedik. Mali rapora göre, geçen dönem içinde örgütlenme için sadece 450 bin TL harcanmıştır! Daha cömert olalım. Parti görevlilerine, benzin için 2,931,300 TL verilmiştir. Bu arkadaşlar köyleri örgütlemek için mi dolaştılar? Çeşitli baskı giderleri için toplam 38,8 milyon lira için de açıklama istiyorum.

GENEL SEKRETER’İN KONUŞMASI
İlk sözü alan Güzelyurt delegesi Niyazi Düzgün, Berberoğlu’nun bir görüşüne katılmadığını söyleyerek şöyle konuştu: “Berberoğlu, her türlü açıklamayı yaptım, diyor. Buna rağmen saldırılar yine durmadı. Eğer suçlamalara devamlı yanıt verilecekse, başka iş yapmayacağız demektir. Her suçlamaya cevap verirsek, bu müdafaaya çekilme anlamına gelir.”
Daha sonra CTP Genel Sekreteri Naci Talat kürsüye geldi ve esas olarak dokunulmazlıklarla ilgili olarak konuşacağını belirtti. “Partinin iki dönem Genel Başkanı olan Berberoğlu’nun uyarılarını bundan böyle seçilecek arkadaşlar dikkate almalıdır, faaliyet raporu daha erken delegelere ulaştırılmalıdır” dedikten sonra, şunlara değindi:
-CTP’ye yapılan suçlamalardan rahatsız olanlardan biri de benim. 1971’den beri bu yapılıyor. Gobelci (Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels kastediliyor –Söz) propaganda bizde de kullanılmaktadır: Çamuru at, bunun yaratacağı etkiden yararlan. Sayın Özgür çeşitli demeçlerle bu konularda açıklık getirmiştir. 2-3 bin defa yapılan köy gezilerinde, kapalı-açık toplantılarda gereken yanıtlar verilmiştir.
-Kitlelerde yarattığımız umudu ve inandırıcılığı sarsmak için, başta Gobelci propagandanın en büyük kırması Denktaş olmak üzere, diğerleri de, bu saldırının ardını kesmemektedirler. Biz hem bu saldırının tahribatını düzeltmek için uğraşacağız, hem de yolumuzu sürdüreceğiz!
-Dokunulmazlıklar kaldırılırsa, susacak mı CTP kadroları, sıra neferleri? Buyursunlar kaldırsınlar, susturulamayacağını görsünler. Gerekirse biz parti faaliyetine yeni bir yer daha katarız: Hapishane.
-Sanılıyor ki dokunulmazlık kaldırıldığında milletvekilliği sona eriyor. Hayır. Anayasaya göre, ceza ancak dönem sonunda (1990’da) uygulanabilir. O zaman da milletvekili seçilirse bu arkadaşlar, 1995’e kalacak. Acaba bizi ceza çeker görmeye sizin ömrünüz vefa edecek mi?
-Biz Denktaş’ın asıl amacının siyasi olduğunu ispat edeceğiz.
-Denktaş, en keskin dişe sahiptir, ama CTP’de senin ısıracağın boyun yoktur!

SENDİKACILARIN KONUŞMALARI
CTP Mağusa milletvekili Ferdi Sabit, getirilen ekonomik paketin ne Osmanlı fatihlerince getirildiğini, ne de Nakşibendi şeyhlerinin cübbesi altından çıktığını belirterek, bunun ABD’nin monetarist politikası olduğunu ve bunalımdan çıkış için getirilip takdim edildiğini söyledi. Ekonomik yıkım paketinin döndürülemez olmadığını belirterek şöyle dedi: “Biz tüm demokratik güçler, emeğin birliğini geliştirdiğimiz oranda bu paketi geriletip, tarihin çöplüğüne atacağız.”
CTP Lefkoşa milletvekili ve DEV-İŞ Genel Başkanı Hasan Sarıca da, dünyanın dört bir yanından kendisi aracılığıyla CTP’lilere gönderilen selamları ileterek başladığı konuşmasında, geçmiş yıllarda parti çalışmalarına gösterilen engellemelerden söz etti ve şöyle dedi: “Biz eskiden de yılmamıştık. Dokunulmazlıklar kaldırılırsa ne yazar? Her üye yetkilidir. Biz gücümüzü, bilincimizi emekçi halktan almaktayız. Hepimizin de dokunulmazlıklarını kaldırabilecekler mi? Emekçiler var oldukça amaçlarına ulaşamayacaklardır.” Sarıca konuşmasını şu sloganlarla sona erdirdi: “Haydi, birlik-mücadele-dayanışma. Yaşasın proletarya enternasyonalizmi.”

BİR İŞÇİ DELEGENİN DEĞERLENDİRMESİ
İki yıl önce yapılan kurultayda da söz alarak, partinin çalışmasını eleştiren Güzelyurt bölgesinden inşaat işçisi bir delege, partisinin artan oylarına bakarak, 1990 veya 95’de CTP’nin mutlaka iktidar olacağını, ancak partinin bazı sorunlarının bulunduğunu belirterek sözlerine başladı. İşçi delege şöyle dedi:
-Partinin bilinç düzeyi çok düşüktür. Birçokları sağ, sol nedir bilmiyor, devletin ne demek olduğunu da bilmiyor. Özellikle sosyalizm ile kapitalizm arasındaki farkı halk bilmezse, nasıl sol partiye oy verecektir? Halk bir yanan, üyelerimiz bile sol’un görüşlerinden habersizdir. Bunun nedenleri şunlardır: Yönetim Kurulu ihmalkârdır. Gazete ekibi, yazarları pratik ve herkesin anlayacağı yazılarla, sosyalizm ve kapitalizm arasındaki farkı göstermiyorlar. Gazetenin dağıtımı yetersizdir, birçok köye ulaşmamaktadır. Sorumluluk sadece tavana ait değildir. Tabanda da vardır. Bir çay fiyatına olan gazeteyi alıp da içine bakmayan partililer vardır. Toplantılara gidilmiyor. Bazı arkadaşlar sadece seçimden seçime parti toplantılarına katılıyorlar. Herkes işim var deyip gelmiyor. Hiçbir şahsi çıkar gözetmeden, sorunları çözmeliyiz.
-Öneriler: 1. Eleştiri ve önerileri MYK mutlaka tartışmalı, uygun olanlar hayata geçirilmeli, 2. Eğitim ve toplantılar resmileşmeli, tarih belirtilerek katılım sağlanmalı, 3. Köy gezileri hızlandırılmalı, en azından her iki ayda bir yapılmalı. Gazetenin ulaşım sorunu mutlaka çözümlenmelidir.

MALİ SEKRETERİN YANITI
Berberoğlu’nun Mali Rapor’a ilişkin sorularını yanıtlamak üzere kürsüye gelen CTP Güzelyurt milletvekili ve Mali Sekreter Mehmet Cıva şu açıklamaları yaptı:
-Tek ve en güçlü silahımız örgüttür. Her zaman bu silahı yağlı, grasolu, işler vaziyette tutmak zorundayız. Örgütümüz olmayan çok az köy kalmıştır. Bunu gidermek için daha çok kaynak ayıracağız.
-Benzin için parti görevlilerine mil başına 30 TL, petrol zammından sonra 50 TL verilmektedir.
-Çeşitli baskı giderleri 4 büyük oylama için harcanmıştır. Afişler vd tüm bildiri ve broşürü içermektedir. Bu nedenle 9,440,650 TL tutmuştur. Başka yerde bastırsaydık 20-30 milyonu bulurdu. Basın-yayın yatırımları, 4-5 ay önce alınan matbaa makinasıdır. Reconditioned bir Heidelberg, 21 bin sterline alınmıştır. 18 milyon 200 bin TL’si ödenmiştir. Gazetemiz Yeni Düzen’in her gün açığı vardır. MYK talimatıyla Yeni Düzen için, bu açığı kapatmak amacıyla ayda 1 milyon TL vermekteyiz! Gazetenin tirajı artmalıdır. Üyelerimiz, gazeteyi haberlerle beslemelidir.

KARAR TASARILARI
Delegelere dağıtılan faaliyet raporu kitapçığının sonunda yer alan 16 karar tasarısı, tek tek okunarak, kurultay delegelerince onaylandı. Kıbrıs sorununa ilişkin kararda, adanın askersizleştirilmesi konusuna değinilmemesi dikkat çekti. Aslında adamız 1974 savaşı sonunda fiilen taksim edilmiş ve KKTC ilanı ile Güney’le olan bir birlik reddedilmiş olmasına rağmen, karar tasarısına 6. Madde olarak şu cümle eklendi: “CTP 9. (Olağan) Kurultayı -Enosis, çifte enosis ve taksime karşı olduğunu vurgular.”
Yukarıda da değinildiği gibi öneri, A. Mithat Berberoğlu’nundu. Yine aynı delege tarafından önerilen “Kıbrıs sorununun uluslararası bir toplantıda ele alınması girişimine şiddetle karşı çıkar” cümlesi, oybirliğiyle reddedildi. 6 yıldan sonra ilk defa “Türkiye halkı ile dayanışma” konulu bir karar tasarısının hazırlanıp, kabul edilmesi olumlu bir davranıştı. “Arap işçileri ve halkları ile dayanışma” mesajında Lübnan ve Suriye’ye değinilmemiş olması herhalde bir unutkanlık eseridir. Fas’tan “Morocco” diye söz edilmesi de, karar tasarısının tercüme kaynaklı olduğu izlenimini uyandırdı! “Üyeleri, emekçi halkı ile her harekete öncülük etmiş olan Partimizin kendi merkez binasına sahip ilk parti olması için çalışmalar yapmak üzere” MYK’yı görevlendiren karar tasarısı ise “kendi parti binamıza kavuşalım” başlığını taşıyordu.

SEÇİMLER
CTP 9. Olağan Kurultayı, 22 Ekim 1996 günü toplanmış olan genişletilmiş parti meclisinin önerisini onaylayarak, iki yıllık yeni dönem için tek aday olan Özker Özgür’ü yeniden Genel Başkanlığa seçti.
Daha sonra Parti Meclisi için önerilen 30 delegenin ismi okundu. Bunun üzerine söz alan A. Mithat Berberoğlu, Parti Meclisi için 45 adayın başvurduğunu belirterek, Parti Meclisi’nin 45 adayı 30’a indirme yetkisinin olmadığını söyledi. Bunun kabulü halinde güdümlü bir demokrasiden söz edileceğini, özgürlükçü demokrasiden söz edilemeyeceğini öne sürdü. Genel Sekreter Naci Talat kürsüye gelerek şu açıklamayı yaptı: “Genişletilmiş parti meclisi yaptığı ön seçimde 30 kişiyi önerme kararı almıştır. Diğer 15 arkadaşın bu göreve layık görülmedikleri anlamı çıkarılmamalıdır (?). İsterlerse şimdi de aday olabilirler. Genişletilmiş parti meclisi, parti yöneticilerinin güdümünde gösterilmemelidir. Parti kurultayına gösterilen saygının genişletilmiş parti meclisine de gösterilmesini istiyorum!”
Bunun üzerine 30 kişiye ek olarak Ahmet Mithat Berberoğlu ile Ahmet Hakkı Ertaç, adaylıklarını koydular. Geriye kalan 13 aday, adaylıklarında ısrar etmediklerinden isimleri de delegelerin bilgisine getirilemedi.
Böyle bir karşı çıkışa hazır olmayan Kurultay Başkanlık Divanı, verdiği 20 dakikalık aradan yararlanarak, 32 kişinin adının yazıldığı seçim pusulalarını hazırladı. Daha sonra tek tek isim çağrılarak, delegeler oylarını kullandılar. Bir öneri üzerine, Kurultayın kapandığı ilan edildi ve sayım, CTP Merkez Binasında yapıldı. İki ek adayın seçilemediği seçim sonuçları, genişletilmiş parti meclisi tarafından önerilen ilk 30 adayın Parti Meclisine seçildiğini gösterdi. Liste, 27 Ekim 1986 tarihli Yeni Düzen gazetesinde kamuoyuna duyuruldu.

CTP 9. OLAĞAN KURULTAYININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Daha önce 2 Kasım 1986’da yapılacağı kamuoyuna açıklanan CTP 9. Kurultayının, o günün av mevsiminin başlayacağı tarih olarak saptanması üzerine, 26 Ekim’e alınmış olması ilginç bir karar olsa gerek. Parti kurultayı yerine, ava çıkmayı tercih edecek olan delegelerin politik bilinç düzeyi hakkında şüpheler doğması doğaldır.
Bizim bildiğimiz, parti kurultayları, bir partinin geçmiş dönem içindeki çalışmalarının gözden geçirilerek, gelecek dönem için hedeflerin konması amacıyla yapılır. CTP’de ise bu doğrultuda herhangi bir çaba görülmemiştir. Bölge örgütlerinden sadece birkaç delegenin söz almış olması, parti içinde CTP’nin dış ve iç politikalarının onay gördüğü anlamına mı yorumlanmalıdır? Yoksa kurultay daha çok dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı bir meydan okuma aracı olarak mı kullanılmak isteniştir? Faaliyet raporunun 34. sayfasında yer alan “Mücadelemizin ana hedefleri ve çıkış yolu” başlıklı bölümde, getirilen hiçbir yeni politika yoktur. Güçbirliği çabaları sonunda hedeflenenin ne olduğu, yıkılacak olanın yerine ne konacağı kesin çizgileriyle ortaya konmuş değildir. İki yıl önceki kurultayda ikili enosisçilere karşı federalizmin bayrağını açtıklarını duyuranlar, aradan geçen süre içinde federalizmden ne anladıklarını, ne bir broşürle, ne de bir konferansla kamuoyuna açıklamış değildirler. Liderliğin resmi federasyon tezi ile aralarında ne gibi farklılıklar vardır, bilinmemektedir.
Diğer önemli bir husus da şu: İlk defa resmi bir CTP belgesinde şu iddiayla karşılaşıyoruz: “Ülkemizin ve toplumumuzun somut koşullarını göz önünde tutarak bilimsel sosyalizm ilkeleri doğrultusunda mücadele eden bir partiyiz.” (agy, s.22)
Kendilerine “komünist” suçlaması yapıldığını, çamur atıldığını ve bunlardan 1972’den beri rahatsız olduğunu belirten, bunun yaptığı tahribatı gidermek için çaba gösterdiklerini söyleyen CTP yöneticileri, bu sözlerinde acaba ne kadar ciddidirler? Şimdiye kadar parlamentarist sağ sosyal demokrat bir çizgi izleyen CTP yöneticileri, ya bilimsel sosyalizmim ilkelerinden habersizdirler, ya da kendi kişisel çıkarları doğrultusunda, bu ilkeleri açıkça saptırmaktadırlar. Sırf parlamentodaki koltuklarını korumak için KKTC’nin ilanına onay verenler, iki yılda o devletin bütçesinden partilerine 48 milyon TL’ye yakın gelir sağlayanlar, bunu hiç de “ülkemizin ve toplumumuzun somut koşullarının göz önünde tutma” şeklinde takdim etmeye yeltenmesinler. Yoksa üzerlerine atıldığını iddia ettikleri “çamur”u, şimdi “makyaj” olarak mı kullanmak arzusundadırlar? Göreceğiz, izleyeceğiz. Çünkü bilimsel sosyalizmin teori ve pratiği birbirinden ayrılamaz bir bütündür. Emekçi halkımızın ileri unsurlarını cezbetmek için kullanılan bir makyaj malzemesi ise asla değildir.

(Bu yazı, “Söz özel muhabiri” imzasıyla, haftalık Söz dergisinin 31 Ekim 1986 tarihli 55. sayısında yayımlanmıştır.)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder