Kıbrıs Komünist Partisi, 14 Ağustos
1926’da resmen kurulduğu zaman, kurucuları arasında herhangi bir Kıbrıslı Türk
yoktu. Partinin amaçlarından biri, “Rumlar ile Türklerden oluşan İngiliz
aleyhtarı bir cephenin kurulması” olmasına rağmen, Kıbrıs Türk toplumu ile olan
teması çok sınırlıydı. Parti önceleri adanın bağımsızlığını, daha sonra da
özerkliğini desteklemişti. Kıbrıs Komünist Partisi ile adanın Yunanistan ile
birleşmesini (enosis) savunan Kıbrıslı Rum milliyetçiler arasındaki fikir
ayrılığı da, komünistlerin ana hedefi olan “anti-emperyalist birlik cephesi”nin
kurulmasına engel oldu. Öte yandan Kemalizm, Türkiye’de ve Kıbrıslı Türkler
arasında geçerli olan tek ideoloji idi. Türkçe dilinde yayımlanmış sosyalist
eserler, Kıbrıs’ta yok gibiydi. 1923’de yasaklanmış olan Türkiye Komünist
Partisi’nin etkisi ise, Türkiye’de bile yok denecek kadar azdı.
Eldeki bilgilere göre, bazı Kıbrıslı
Türk işçiler, Nisan 1919’da kurulmuş olan İnşaat İşçilerinin Sendikası’nda
Kıbrıslı Rumlarla birlikte örgütlenmişler ve 1924’de tek bir örgüt çatısı
altında bütün işçileri örgütlemiş olan Leymosun İşçi Merkezi’nin
faaliyetlerinde Kıbrıslı Türk işçiler de yer almıştı. Kıbrıslı Türklerin,
Merkezin amaç ve hedeflerini öğrenebilmeleri için, Leymosun İşçi Merkezi’nin
tüzüğü, Türkçeye de çevrilmişti. Kıbrıs Komünist Partisi’nin kurucularından
olan Yannis Lefkis, anılarında, İşçi Merkezi’nin tüzüğünün iyi Rumca bilen
Mustafa adlı bir Kıbrıslı Türk tarafından Türkçeye çevrildiğini ve bu kişinin
sonradan Türkiye’ye göç ederek, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda bir süre
çalıştığını yazmaktadır. Merkezin açılış törenine hem Kıbrıslı Türkler, hem de
Kıbrıslı Rumlar katılmış ve tüzük, oybirliği ile kabul edilmişti.
Kıbrıs’taki ilk komünist yayınlardan
biri olan “Neos Antropos” ile Birlik adlı Kıbrıs Türk gazetesinin iyi ilişkiler
içinde olduğunu görülmektedir. Birlik gazetesi, 30 Ocak 1925 tarihli (Sayı:53)
nüshasında, Leymosun’da yayımlanan Neos Antropos gazetesinin yazarları adına
H.Solomonidis tarafından kaleme alınmış olan bir mektubu yayımlamıştı. Bay
Solomonidis, “Neos Antropos” gazetesinin ilk sayısının çıkması nedeniyle,
Birlik gazetesinin gönderdiği mektuba teşekkür etmekteydi. Bay Solomonidis,
Birlik gazetesini büyük bir ilgi ile izlemekte olduklarını ve karar vermiş
olmalarına rağmen, Leymosun’da Türkçe basabilen basımevi olmadığı için,
gazetenin yarısını Türkçe olarak basmayı başaramadıklarından üzüntü
duyduklarını belirtmekteydi. Birlik gazetesi de, bir sonraki nüshasında, Neos Antropos’un
bir makalesini Türkçe olarak yayımlamıştı. Bu makalede, Kıbrıs halkının, Yunan
idaresinde yaşamak uğruna, İngiliz idaresinden ayrılmak istemediği
belirtilmekteydi.
Nisan 1924’de Lefkonuk’ta
avukat Kiryakos Rossidis tarafından düzenlenen tarım işçilerinin ilk
toplantısına, 250 Rum ve 65 Türk delege katılmış ve seçilen heyette iki
Kıbrıslı Türk yer almıştı. İkinci toplantı, Temmuz 1925’de Lefkoşa’da yapılmış
ve ortak bir “Rum-Türk Köylü Partisi”nin oluşturulması kararlaştırılmıştı. Ne
var ki, kişisel görüş ayrılıkları yüzünden bu parti kurulamamıştı.
Türkçeye çevrilip,
Lefkoşa’da 20 Ekim 1931 tarihinde basılmış olan bir başka kulüp tüzüğü daha
bilinmektedir. Bu, 16 sayfa tutan “Lefkoşa Amele Kulübü”ne ait “Nizamname-i Esasisi”dir. 500 adet basılarak,
tanesi bir kuruşa satılmıştı.
1920’lerin sonu ve
1930’ların başında, Kıbrıs’ta kuraklık ve yoksulluk hüküm sürerken, dünyada da
ekonomik kriz vardı. Kıbrıs halkı, sosyalizm fikirlerine yönelmiş ve işçi
sendikalarında örgütlenmeye başlamıştı. Öte yandan, İngiliz sömürge yönetimi,
ceza yasasını değiştirip, solcu kitapları yasaklayarak, işçi sınıfı hareketinin
gelişmesini engellemeye çabalamaktaydı.
Kıbrıs Komünist Partisi ve
ona yakın sekiz kuruluş, Ağustos 1933’de, var olan yasalarda yapılan değişiklikler
ardından yasadışı ilan edildiler. Komünist Parti’nin liderleri ada dışına
gönderildiler. “Hronos” adlı Kıbrıs Rum gazetesi, 4 Ekim 1933 tarihli
nüshasında, Gilan köyünden Hasan Hilmi adlı bir Kıbrıslı Türkün de, komünizm
propagandası yapma suçundan tutuklananlar arasında olduğunu yazmıştı.
İngiliz sömürge yönetimi,
1941’de siyasal parti çalışmalarına izin verince, AKEL, Kıbrıs Komünist
Partisi’nin yasal organı olarak kuruldu. AKEL’in kurucuları arasında da yine
herhangi bir Kıbrıslı Türk yoktu.
AKEL, 1943’ün başında
yapılan 2. Kongresinde, Yunanistan ile birleşme politikasını benimseyince, hem
sendikal harekette, hem de siyasal çalışmalarda, Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı
Rumlar arasında bazı sorunlar çıkmaya başladı. Burada, ilk defa olarak, işçi
sınıfının etnik temelde bölünmesine tanık olduk.
Kıbrıslı Türklerin oluşturduğu ilk sendika,
Niyazi Dağlı’nın önderliğinde, 12 dülgerin ortak işçi sendikalarından
ayrılarak, 27 Kasım 1942’de kurdukları
“Lefkoşa Türk Dülgerler Birliği” idi. Yeni kurulan Pan-Kıbrıs Çiftçiler
Birliği (PEK)’nden Kıbrıslı Türk işçilerin 1943’de ayrılma nedeni de yine,
enosis propagandası idi. PEK’in enosis eğilimleri, Kıbrıslı Türklerin bu
örgütte daha fazla kalmalarına engel oldu. Kıbrıslı Türk köylüler, 1 Mayıs 1943’de
kendilerine ait “Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği”ni kurdular.
Kıbrıs işçi sınıfı
hareketinin etnik temelde bölünmesi, 13 Ağustos 1944’de, yüzlerce Kıbrıslı Türk
işçinin, yeni Kıbrıs Türk sendikalarını kurmak üzere, PEO binasını terk
etmeleri ile daha da derinleşti. 1945 yılında, ayrı Kıbrıs Türk sendikalarında
843 Kıbrıslı Türk işçi, “Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri” adı altında
örgütlenmişti.
13 Ocak ile 17 Mayıs 1948 tarihleri arasında 125
gün süren Büyük Maden Grevi, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sendikacılar
arasındaki işbirliğinin güzel bir örneğidir. Kıbrıs Türk liderliğine yakın olan
Halkın Sesi ve Hürsöz gazeteleri, başlangıçta greve destek verdiler. Ama daha
sonra desteklerini geri çektiler. İlk defa olarak günlük bir işçi gazetesinin
çıkarılmasına ihtiyaç vardı. Bu ancak 19 Mayıs 1948’de, yani grevin sona
ermesinden iki gün sonra mümkün oldu. Gazetenin adı “Emekçi” idi. Bu gazete
günlük yayınını, 1949 yılında bir süre ara verdi, ama daha sonra haftalık
olarak yeniden yayımlanmaya başlandı. Kıbrıs Türk lideri ve Halkın Sesi
gazetesinin sahibi olan Dr.Küçük’ün açtığı bir zem ve kadih davası yüzünden,
“Emekçi” gazetesi yayınını durdurmak zorunda kaldı.
Ezekias Papayuannu, Ağustos 1949’da yapılan 6.
Kongre’de AKEL’in yeni Genel Sekreteri
olarak seçildi. Sloganı “enosis ve yalnız enosis” idi ve Yunanistan Komünist
Partisi’nin lideri olan Nikos Zahariadis’in desteğine sahipti.
Yunanistan Komünist Partisi’nin yasadışı yayını
olan Neos Kozmos, Kasım 1951 tarihli nüshasında, enosis sloganının, o zaman var
olan koşullarda, en güçlü bir
anti-emperyalist hareketliliği sağladığını yazmıştı.
Aralık 1951’de yapılan
AKEL’in 7. Kongresinde kabul edilen bir kararda, “Hâlâ daha, şoven (Türkiye’ye
bakan) Türk burjuvazisinin ve toprak ağalarının etkisinde bulunan Kıbrıs Türk
azınlığı içindeki kişilere daha fazla dikkat verilmesi” çağrısında bulunuldu.
1948 yazından itibaren Kıbrıs Türk
İşçi Birlikleri ile işbirliği yapmaya başlayan PEO, Kasım 1952’de, Kıbrıslı
Türk üyeleri için merkezde bir büro açma kararı aldı. Mart 1954’de, “Emekçi”
gazetesinin sahibi ve başyazarı (ve 1952’den beri PEO Merkez Komitesi’nin
üyesi) olan Ahmet Sadi Erkurt, PEO’nun Kıbrıs Türk Bürosu’nun başına atandı.
AKEL de, Ekim 1954’de,
Karpaz’daki Galatya köyüne kadar geniş bir şekilde dağıtımı yapılmış olan,
“Partinin Türk Kolu”nun ilk Türkçe bildirisini yayımladı. 1954 yılının sonunda,
1,500 Kıbrıslı Türk işçinin PEO’da örgütlendiğini görüyoruz. Solcu sendika PEO,
sık sık Türkçe bildiriler ve “İşçi Bülteni” adlı aylık bir yayın yayımlamaya
başlamıştı. 13 Eylül 1955’den itibaren yayımlanmaya başlayan “İnkılapçı”
gazetesi, sadece 14 hafta çıkabildi. O günlerde önemli olan bütün sosyal ve
ekonomik konularda makale ve haberler yayımlamaktaydı. Ama İngiliz Sömürge
Yönetimi’nin 14 Aralık 1955 tarihinde olağanüstü durum ilan etmesinden sonra,
bu gazete, AKEL’in günlük gazetesi olan “Neos Demokratis” ile birlikte
kapatıldı. Önce AKEL, daha sonra da köylülerin, gençliğin ve kadınların solcu
örgütleri, yasadışı ilan edildi ve birçok solcu tutuklanarak hapse atıldı.
1 Mayıs 1958 günü, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk
işçilerin birlikte yürüyüş yapıp, emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı ortak
mücadele verme kararlılığını dile getirmelerinden sonra, TMT (Türk Mukavemet
Teşkilatı) bir bildiri yayımladı ve Kıbrıslı Rumların da örgütlü olduğu PEO
sendikasından istifa etmelerini talep etti. Kıbrıslı Rumlarla işbirliği
yapanların da cezalandırılacağı uyarısında bulundu. Bundan sonra, o günlerin
günlük gazeteleri, “PEO’dan istifa” ilanlarıyla doldu ve ilk tedhiş eylemi, 22
Mayıs 1958’de PEO’nun Türk bölümünün başkanı olan Ahmet Sadi’nin öldürülmesi
girişimiyle başladı. 24 Mayıs’ta, “İnkılapçı” gazetesinin yazı işleri müdürü
olan Fazıl Önder öldürüldü. Diğer ilerici Kıbrıslı Türkler de, Lefkoşa ve
Leymosun’da ya öldürüldü veya yaralandı.
Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği, hep birlikte, adanın
taksiminin Kıbrıs sorununun tek çözüm yolu olduğunu öne süren politikalarını
sürdürmekteydiler. Adanın taksim edilmesine karşı olan Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı
Türk solcular da, seslerini yükseltmekte ve bu politikaya muhalefet
etmekteydiler. Örneğin AKEL’in Kıbrıs Türk Kolu, o sıralar adayı ziyaret
etmekte olan Prof. Nihat Erim’e verdikleri bir mektupta, ona şu görüşlerini
iletmişlerdi:
“Ayrılmaz bir bütün olan Kıbrıs halkı, Türkler ve Rumlar, bu topraklarda
yüzyıllarca birlikte yaşamışlar ve yaşamaktadırlar.(…) Adayı taksim etme fikri,
Kıbrıs meselesinin nihai hâl şekli olmayacağı gibi, kabili tatbik de değildir.
Çünkü Kıbrıs Türk ve Rum halkı ayrı ayrı iki mıntakada yaşamamaktadır. Böylece
ortaya bir muhaceret işi çıkacaktır ki, o zaman Kıbrıs çıkmazı ikinci ve en
büyük çıkmaza girecektir. Böyle hadiselerin hangi menfaatlere hizmet ettiğini
tarih hepimize göstermiştir.”
***
Aradan geçen 50 yıla yakın
süre içinde, AKEL’in Türk Kolu’nun öngörüsünün doğru olduğunun kanıtlandığına
tanık olduk. Kıbrıs 1974’de de-fakto olarak taksim edildi. Kıbrıs’taki bütün
emekçi halkın partisi olması gereken AKEL, ne yazık ki 1974’den sonra,
“Azınlıklar Dairesi” denen bürosunu kapatma kararını aldı.
Bugün güzel adamızın
taksimini yaşadığımız bir zamanda, bütün Kıbrıslıların ortak anti-emperyalist
cephesinin oluşturulmamasından doğan yaşamsal hatanın nedeni bu olamaz mı?
Mücadele ortak olduğuna göre, AKEL neden hâlâ daha Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı
Türk emekçi kitlelerinin birleşik cephesini kuramamıştır? KKP/AKEL’in 80.
yılına girerken yanıtlanması gereken soru budur...
(soL dergisi, Sayı:242, Aralık 2005)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder