Yeni
Düzen gazetesi yazarı Ferdi Sabit, “Aydın mı? Lafazan mı?” başlıklı ve 23
Haziran 1986 günü çıkan yazısında, Ortam’ın düzenlediği “Seçim Sonuçları ve
Aydınlar” konulu açık oturuma katılanların dile getirdikleri görüşleri
eleştirmeye çabaladı. Yazının esas muhatabı olan Sabahattin İsmail arkadaşımız,
gerekli yanıtı ona Söz dergisinde vermiştir.
26
Haziran 1986 tarihli Yeni Düzen’de ise Ferdi Sabit Bey, aynı başlığı kullanarak
bu defa beni muhatap almış. Kendisinin ve partisinin hatalı politikalarını
kamuoyu önünde ortaya koyup, tartışmış olmamız anlaşılan yapıcı eleştirileri
sindiremeyecek denli aydın ve demokrat olan “partili” Ferdi Bey’i pek
kızdırmış. Gözlerine girebilmemiz için “terbiyeli ve sevimli” yazı yazmamızı
öğütleyen CTP milletvekili, sözünü ettiği yazılarda dile getirilen görüş ve
saptamaları bir bir ele alıp, kendi karşı görüşlerini yazarak, seviyeli bir tartışma
yürütmek yerine, ulu-orta saldırıya geçmeyi yeğlemiş. Her zamanki gibi.
“Partiler
dışı üç beş aydın ve demokrat”ın bir gazetenin verdiği olanaklarla görüşlerini
duyurmasına içerleyen Ferdi Sabit Soyer Bey, “bazı insanlar kendilerini
ülkemizde otorite zan ediyorlar” diye yazmış. Hatta “Profösor” edasında
olduğumuzu öne sürüyor. Ama madem ki meydan sizin gibi “işçi sınıfı bilimi”ne
inandığını söyleyen kurmaylarca boş bırakılmıştır, o halde “lafazanlık” yapmak
bize düştü demektir. Hem biz bu “lafazanlığı” 1971’lerden beri sürdürüyoruz.
Dahası “inandığı bile başkasına söyletmeye kalkmadan”, sizin partiniz gibi
yıllarca savunduğunu bir gecede sandalye uğruna kıvırtıp, siyasi ahlakına leke
sürdürtmeden sürdürüyoruz.
Ferdi
Sabit Bey’in “Sen devrimci hareketin gerilediğine inandığın bir hareketin
giderilmesi için önce ve sonra hangi maddi ve manevi özverilerle mücadele
ortaya koydun?” şeklindeki sorusuna yanıtım şudur: “15 yıldan beridir
yazdıklarımı, araştırıp ortaya koyduklarımı benden iyi biliyorsun. Altını çize
çize okuduklarını, hatta Yeni Düzen’de çıkan yazı ve çevirilerimi de. Söz
dergisinde 37 haftadır sürdürdüğümüz barış mücadelemiz mi Kıbrıs Türk kamuoyuna
mal olmuştur, yoksa CTP’nin Dünya Barış Yılı’nın 6. ayı dolarken henüz daha
yükseltemediği barış mücadelesi mi? Ama siz zaten mühür elinize verildiği için,
ancak uluslararası toplantılara katılarak, bu görevi “resmen” yerine getirmeye
alışıksınız.
Maddi
özveriye gelince: Herhalde bunun yolu da, “terbiyeli ve seviyeli” yazılar
yazarak CTP listesinden milletvekili seçilir seçilmez, derhal Avrupa’ya koşup
dövizle araba satın almaktan geçmiyor. Ne de CTP piyango bileti satın almaktan.
Ülkemdeki 4 yıllık meslek yaşamımdan kazandığımla, sizlerin “solcu politika
esnafı” olmakla kazandığınız arasındaki farkı varsın yine kamuoyu yargılasın.
Ülkemizin
çeşitli deri ve gazetelerinde çeşitli isimler altında (ki anlaşılan bunu da
sindiremiyorsunuz) veya isimsiz olarak yazdığım yazılarla toplumumuzu
aydınlatma görevimi yeterince yerine getirmekte olduğum kanısındayım. Ama bu
kanının CTP kurmaylarınca onaylanmasına da muhtaç değilim. Gerek uluslararası
planda, gerekse ülkemizde sürdürülen keskin sınıf mücadelesi koşullarında bu
“günah”ı işliyorsam ve CTP milletvekili Ferdi Bey tarafından “art niyetli
sinici bir lafazan” olarak suçlanıyorsam ne mutlu bana! Sanayi Holding’in batma
nedenleriyle ilgili inceleme yapma görevini bana değil de, burada örgütlü olan
ve senin de Yönetim Kurulu üyesi olduğun Dev-İş’in Ekonomik Araştırmalar
Dairesi’ne havale etseniz çok daha yerinde olurdu. Ferdi Sabit Bey’in kendisi
acaba kaç araştırma yazısı hazırlayabilmiştir? Gazetenizde çeviri de olsa bunu
yapanlara kapıyı göstermekten başka ne yaptınız?
“İnceleme
ve araştırma ruhum ve yapım” daha çok konuya “eğilme tenezzülünü göstermektedir.”
Ne yazık ki bu yazıları ne sizin Yeni Düzen gazeteniz, ne de Nehir
Yayınları’nız basma yürekliliğini gösterememiştir. İstersen o defterleri de
açıp, burjuvazi önünde tartışırız.
Ferdi
Bey “Aydın ve demokrat olmak, başkalarının yaptığı hareketleri kenarda
seyredip, sonra da eksik şuradadır, yanlış buradadır diye ahkâm kesmek
değildir” diyor. Çiçeği burnunda milletvekilimiz sanırım henüz oynadığı oyunun
kurallarını da bilmiyor. Futbol 11 kişiyle oynanır. Daha fazla oyuncuya gerek
yoktur. Ancak başarısız takım değiştirilecekse, sahaya inmeye de hazırız.
Perde gerisi yazarı, Ahmet An’ın
aydınlattığı CTP kulisinde görülenlerden tedirgin olmuş ve şöyle yazıyor:
“CTP’nin yaptıkları, yapmadıkları, eksiği, hatası. Onları tek bu ilgilendirir.
Hani bu işi de dürüstçe yapsalar insanın yüreği yanmaz. En sahtekârca, en
seviyesiz yaklaşımlarla anti-sovyetizme, anti-komünizme, en pespaye
kalıntılarına sarılarak CTP’ye saldırıyorlar.” Soyer Bey bu cümle ile beni
muhatap alıyorsa, yanıtım şudur: “Her şeyden önce CTP, ne zamandan beri
Sovyetizm ve komünizm ile eşanlamlı politika üretmektedir? Sahtekâr ve
seviyesiz demek kolaydır. Getirilen yapıcı eleştirilerden somut alıntı yapmadan
lafazanlık yapmakla inandırıcı olunamaz. Anti-sovyetizme ve anti-komünizme
gelince, bu da makalenin daha “bilimsel” olmasını sağlamak için yazının sonuna
gelişigüzel ekelenmiş tuz-biberdir. Dikkat et senin dilini yakmasın. Bilenler
seni de bilir, beni de. Hani şu karşı-eleştiri işini bu CTP yöneticileri
dürüstçe yapsalar, insanın yüreği yanmaz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder