Geçen Haziran
ayı başında, muhalif Kıbrıs Türk gazetesi Ortam’ın manşetinde yer alan bir
değerlendirme, Kıbrıs’ın Türk ordusunun işgali altındaki bölgesindeki durumu
çok iyi özetlemekteydi:“Kıbrıs Türkü, dün de nereye gittiğini bilemiyordu,
bugün de bilemiyor: Gidiş nereye?
Öğrenciler,
Meclisin önünde haftalardan beridir seslerini duyurmaya çalışıyor. Devleti
yönettiği iddiasında olanlardan tıs yok. Kulaklar sağır, gözler kör rolü
oynuyor. Taksici de, doktoru da can güvenliğinden yoksun. Sokaklar hırsız ve
saldırganlarla dolu. Ülke sorma gir hanı gibi. Büyük iddialarla işbaşına
gelenler, hâlâ koltuk paylaşımında. Yıllarca karşı çıktıkları üçlü kararname
sistemini alabildiğince kullanıp, yandaşları bir yerlere yerleştirmekle
meşguller. Çözüm hedefi önce 5 yıl, şimdilerde de 20 yıl geriye atıldı. Avrupa
hedefi ise unutturulmaya çalışılıyor. Suçluyu da buldular: “Rumlar”. Ayrılıkçı
KKTC Anayasasını değiştirip demokratikleştirecektiler. Polis örgütünü “sivil
otoriteye” bağlayacaktılar. Sivil toplum örgütlerinin sesine kulak
verecektiler. İşçileri coplatarak işe başladılar. Vakıflar Bankası
çalışanlarının yasal hakkını gasbettikten sonra, yasak koyarak grev haklarını
ellerinden aldılar. Çalışanların yaşam düzeyini yükselteceklerine “söz”
vermişlerdi. Sendikaları birbirine düşürdüler. Döndürdükleri binbir manevrayla
emeklilerin ekmeğini küçülttüler. Ülkede
yığınla faili meçhul varken, polis örgütünü hiçbir şey bulunmayacağı bilindiği
halde, evlere baskınlar yapmakla görevlendirerek, bir yerlere mesaj verilmeye
çalışılıyor.”
YENİ YÖNETİCİLERİN MÜLKİYET,
ASKER VE ÜS TALEPLERİ
Kukla KKTC
devletinin yeni başkanı Mehmet Ali Talat, 1974’teki TC ordusunun istila ve
işgalinden sonra, Kıbrıslı Rumların terk ettikleri evler ve mal-mülkün, gerek
“hak sahibi” Kıbrıslı Türkler, gerekse adaya yerleştirilen TC kökenli
göçmenlere tapulanması ve özellikle Annan Planı’nın reddinden sonra başlayan
Rum arazileri üzerindeki inşaat patlaması ile ilgili olarak Kıbrıs gazetesi ile
yaptığı söyleşide şöyle dedi: “Şimdi tapuları kullanım belgesine çevirme çok
zor. Ne bu meclisten geçer, ne de halk kabul eder.”
Rumların,
asker varlığı ve mal konusu gibi konularda sıkıntılarını anlattığını, ancak
açık davranmadığını iddia eden Talat, “Adada kalacak asker sayısı 650. 650
asker kendi kendini koruyamaz” şeklinde konuştu.
Talat, Rum
uzlaşmazlığını dünyaya defa defa göstererek, uluslararası hukuku Türk tarafının
leyhine etkileyebileceklerini öne sürerek, “Uluslararası hukuk Kuran-ı Kerim
değil” ifadesi de kullandı.
Mehmet Ali
Talat, NTV’nin sorularını yanıtlarken de şu görüşleri dile getirdi: “Türk
ordusunun çekilmesi, çözüme bağlı. Çözüm olursa Türk askeri zaten çekiliyor.
Bugün Türk ordusu çekilirse, ardından ne olacağını ben düşünemiyorum. Türk
ordusunun adadan çekilmesini istemek demek, aklını peynir ekmekle yemek
demektir, bugün için.”
Kıbrıs
Türklerine uygulanan izolasyonların kaldırılması sürecinde ABD’nin öncü rol
oynayabileceğini söyleyen Talat, askerin çekilmesi ve mülklerin devrini önkoşul
haline getirmenin, çözüm istememek olduğunu kaydetti.
KKTC
hükümetinin Başbakanı ve CTP-BG Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer ise, TOBB
Başkanı Rifat Hisarlıkçıoğlu’nu ziyaretinde yaptığı konuşmada, işgal bölgesinde
kalan Rum toprakları üzerindeki inşaat faaliyetlerinin durdurulmasına yönelik
Rum siyasetçilerinin istekleriyle ilgili olarak , “Moratoryumu ne konuşuruz, ne
de konuştururuz. Moratoryum, Kıbrıs Türk halkının buzdolabına girmesi,
ekonomisinin dondurulması anlamına gelir” dedi.
Soyer, Rumca
Simerini gazetesinin sorularına yanıt verirken de, adada “askeri üslere ihtiyaç
duyulmasının bir gerçeklik olduğunu ve gerçeklere dayalı bir çözüm
bulunacağını” söyledi. Başbakan Soyer, Avrupa’da da İkinci Dünya Savaşı’ndan
kalma ABD askerleri bulunduğunu ve kimsenin bu gerçeği büyük bir sorun haline
getirmediğini ifade ederek, “Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması ve Türkiye’nin
de AB’ye üye olması durumunda, neden korkulması gerektiğini” sordu.
DENKTAŞ: “GEREKİRSE 3-4 GÜNLÜĞÜNE
KAPILAR KAPANMALI”
Kızağa
çekilmiş olan KKTC’nin kurucu başkanı Rauf Denktaş ise, kendisini ziyaret eden
Mücahit Komutanları Derneği’nden bir gruba hitaben şöyle konuştu: “Kıbrıs
Cumhuriyeti Rumların işgalindedir diyen Soyer doğruyu söylemiştir. Annan
Planına Evet diyenler, Hayır diyenler dönemi geride kalmıştır. Hükümete,
Cumhurbaşkanı’na bu söylemlerinde yürüdükleri sürece yardımcı olmamız gerekir.
Onların da bizlere aynı yardımı yapmaları ve kolaylığı göstermeleri gerekir.
(...)
Bugün Rumlar
hukuk alanında da mücadele başlattılar, inşaatları durdurun diyorlar. Hangi
hakla bunu istiyorlar. Davalar, bireyler arasında olamaz. Bu şekilde devam
ederse, iki halkı yeniden çatışmaya götürmüş oluruz. Bu nedenle bu mesele iki
devlet arasındadır. Aksi halde tekrar ediyorum iş çatışmaya gider. Rumlar,
Türklerin mahkemelerinde dava açmadıklarını söylüyorlar. Demek ki Kıbrıs Türk
halkı Rum mahkemelerine güvenmiyor! Tekrar vurguluyorum. Bu sorun Kuzey’deki ve
Güney’deki iki devlet arasında olan bir sorundur. Mal-mülk meselesinde tapuyu veren
idaredir, devlettir. Dolayısıyla, bu gibi hukuk yolundaki Rum saldırılarına
göğüs gerecek olan devlettir, idaredir. Bu konuda Mücahit Dernekleri, Göçmen
Dernekleri ve diğer sivil toplum örgütleri de ses vermelidirler. Bundan sonra
yapılacak gösteriler, Evet’çi, Hayır’cı ayrımı yapılmadan müştereken
yapılmalıdır. Ruma boyun eğilmeyeceğini, bu halkın haklarının koruyucusu olan
devletin korunacağını tüm dünyaya ve Ruma göstermeliyiz. Gerekirse 3-4
günlüğüne kapılar kapanmalı ve boyun eğmeyeceğimizin işareti verilmelidir.”
Tanınmış
Kıbrıslı Rum ekonomist Kostas Apostolidis ise, halen Güney Kıbrıs’ta çalışan
Kıbrıslı Türklerin kazançları, Güney’den KKTC’ye geçmesi beklenen turist ile
Kıbrıslı Rumların sayısı ve Kıbrıslı Türklere ödenen emeklilik maaşları göz
önüne alındığında, 2005 yılında Güney Kıbrıs’tan KKTC’ye yaklaşık 97 milyon KL
(1KL=3 YTL) akacağını tahmin etmekte, KKTC’den Güney Kıbrıs’a ise gidecek
rakamın ise 27 milyon KL civarında olacağına inandığını belirtmektedir.
Uluslararası
hukuk dışı ayrılıkçı politikalar, KKTC yöneticilerini ve onların koruyucularını
bakalım daha nerelere götürecek...
(soL dergisi, Sayı:238, Ağustos
2005 ve Afrika gazetesi, 27 Eylül 2005)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder