17 Haziran 2015 Çarşamba

DENKTAŞ’IN “KIBRIS’TA BİTMEYEN KAVGA” BROŞÜRÜ


            28 yıldır Bayrak Radyosu ve “Mücadele Basını” aracılığıyla Kıbrıs Türk insanının beynini yıkayıp, onu Rum düşmanlığı ve şovenizm pro­pagandasıyla koşullandırmaya çalışan toplum lideri Rauf R.Denktaş, şimdi de Kıbrıs gazete­sinin 12 Haziran 1991 günkü sayısıyla birlikte parasız olarak verilen “Kıbrıs’ta Bitmeyen Kav­ga” başlıklı 16 sayfalık broşürle karşımıza çık­tı. Günde  üç öğün dinlediğimiz mutad görüş ve iddialar bu bröşürde de tekrarlanmış. Biz bu­rada bazı noktalara değinmek ve görüşlerimizi söylemek istiyoruz:
“Federal bir anlaşma bu gidişatı (Girit modeli ulusal hedef, A.An) önleyebilecek mi? Yeni tehlikeler doğmayacak mı? Bu ve benzeri sorular, Kıbrıs’ta yaşayan her Türkü ve Kıbrıs Davasını milli dava addeden Anadolu’yu uzun yıllar meşgul edecektir.” (s.4)
Federal bir anlaşma da olsa, Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türkleri kasap gibi kesip doğrayacağını iddia etmek ve özellikle Kıbrıs’taki Türk silahlı kuvvetlerinin ayrılması ardından Rumların yine Türklere saldırıp,  onları öldüre­ceği korkusunu yaymak sağlıkh bir politik yak­laşım olmasa gerek. Hele federal bir anlaşma ile yeni tehlikelerin doğacağına ilişkin keha­nette bulunmak, o kehanetin gerçekleşmesi için şimdiden çaba içine girmek anlamına gelir. Aynı kişinin “gerekirse istifa edip, yeni bir siyasi parti kurarak, arenada yer alırım, müca­delemi sürdürürüm” dediği biliniyorsa, bu artık klinik bir olay olarak değerlendirilmelidir.
“Ortaklık bozulunca, ortaklar ayrılır. Bu doğal bir sonuçtur.” (s.4) Kıbrıs’ta 1960’da kurulan bir devletti, bir ortaklık şirketi değil. Kaldı ki şirketler bile ayrılırken, iyi niyetli davranarak, bunu yasal bir çerçevede gerçekleş­tirir. Şirkete mali güvenceler veren üç bankadan biri, şirketin mal varlığının % 37’sine el koyup da “ben burada yeni bir şirket kurdum, denkli­ğimi sağladım, gel beni tanı” diyemez. Ne de şu iddiada bulunabilir: “Dolayısı ile Rumların başlattıkları problem çözülmüştür. Ortada çö­zümsüzlük diye birşey yoktur.” (s.5) “1960 An­laşmaları ile tescil edilmiş olan Cemaat özerk­liği”ni (s.5) korumana kimse birşey demiyor ki zaten.
“Rum tarafı...  Ortaya attığı ilk problemin,iki ortağın ayrılışı ile çözümlenmiş olduğunu kabul etmemek ve Türk tarafı üzerinde ege­menlik hakkı iddia etmek suretiyle ikinci bir problem yaratmış oldu: İstila meselesi.” (s.6)
İki buçuk sayfa tutan bu bölümde nedense “istila meselesi”ne hiç değinmeyen yazar, sadece şöyle yazmaktadır. “Rum Cumhuriyetinin, sahte “Kıbrıs Hükümeti” adının arkasına sakla­narak, Kuzey’e egemenlik yayma iddiası ve söz­de “işgal” nedeniyle, Kuzey’e gelip İnsan Hak­larını koruyamadığından yakınması çirkin olduğu kadar, gülünç bir aldatmacadır.” (s.6)
Neymiş, Rum tarafı “direnişimizi “isyan”, Türkiye’nin müdahale hakkını da “işgal” olarak göstermekteymiş ve dünyayı aldatmaktaymış. Kendisi de bu çirkinliğe, bu aldatmacaya gülmekteymiş! Varsın dünya ciddiyetini korusun. O bize yeter.
Federal çözüme hiç bir zaman inanmamış olan Rauf Denktaş, bunu “Kıbrıs Hükümeti po­zisyonunu koruyarak, görüşme yolu ile Kıbrıs Türklerini bu hükümete Federasyon adı altında “yamalamak” olarak tanımlıyor. (s.7)
Acaba birden çok milliyetin yaşadığı ülkelerdeki fede­ral yapıda, farklı etnik kökene sahip insanlar birbirlerine yamalanmış mıdır? Toplam 132 çağdaş devletten sadece 12’si (%9.1) etnik açı­dan homojen olarak tanımlanabilmektedir. Öte yandan 31 devlette (toplamın %23.5’inde) en büyük etnik unsur, nüfusun sadece % 50 ile %74’ünü oluşturmakta olup, 39 devlette (topla­mın % 29.5’inde) en kalabalık etnik grup, dev­let nüfusunun yarısını bile oluşturmamaktadır. (Connor, W., Nation-building or Nation-destro­ying?, World Politics, Vol. 24, No. 3, 1972, s. 320)
Federal birliklere inanmayan, ayrılıkçı Denktaş, istediği kadar öğretmenlere 2.  Milli Eğitim Şurası’nda hava bassın, inandırıcı ola­maz: “Kıbrıs konusunda yıllardan beri “federasyondan” söz edildiğini hatırlatan Denktaş, okullarda federasyonun ne olduğunun, nasıl ve kimler tarafından kurulduğunun öğretilmesini de istedi.” (Kıbrıs, 18 Haziran 1991)
 Acaba “Federasyon”u anlatacak olan öğretmenler “Denktaş’ın Makaryos’la konuştuğu anlama ge­leni”ni mi, yoksa uluslararası hukukun ve dev­letler hukukunun bildiği anlamdakini mi anla­tacaklar ?
“1960 Kıbrıs Cumhuriyetini var sayarak, önerilecek bir anlaşma modelinde hakkımızı korumamız mümkün değildir. Rum göçmenlerin Kuzey’deki mülklerine dönüşü hak bilmeleri, toprak sıfırlaması ile herkesin hakkını bulunduğu kesimde alması prensibini geri tepip, tüm göç­menlerin geri dönüşünü uzlaşma şartı haline getir­meleri zaten Federasyon’un temeline konmuş bir saatli bombadır... Çare? Rum tarafının, tüm Kıbrıs’ın meşru Hükümeti olduğu iddiasın­dan. vazgeçirilmesindedir. Federasyon isteniyorsa bu şarttır. Bu yapılmadan Federasyon’a gitmek mümkün değildir.” (s.16)
ABD Kıbrıs Masası Sorumlusu Mr. Farr’ın 12 Mayıs 1991 tarihli Cyprus Mail’de çıkan bir beyanatında KKTC’den “illegal entity” (yasa dışı kuruluş) diye bahsettiğini aktaran broşür yazarı Rauf Bey’in bu durumda geriye tek bir seçeneği kalıyor demektir. Türk tarafının, BM dahil dünyadaki hiçbir kuruluşun yasal kuruluş olarak kabul etmediği ve ilanının geri alınmasını istediği KKTC denen “nonentity” (var olmayan şey)’den vazgeçmesi. Federasyon isteniyorsa bu şarttır. Bu yapılmadan Federasyon’a gitmek mümkün değildir. Aksi takdirde, Rauf’un yazdığı “‘Türkler Devletten kopup ayrıldılar’ hikayesi saçmalamadır, efsanedir, gerçek değildir” cüm­lesi (s.8) gerçek olarak algılanıp, doğruluğu kanıtlanmış olacaktır. Hem de “Kıbrıs’ta bit­meyen kavga”nın yazarınca.
                                                                       ***
Kıbrıs Türk lideri’nin dikkatine: “Belçika, kabul edilen bir yasayla, dünden itibaren fede­ral devlet oldu ve resmen Brüksel, Flandr ve Vallonia olmak üzere 3 bölgeye ayrıldı. Millet Meclisinden sonra, önceki gece de senatoda 46’ya karşı 130 oyla kabul edilen özel yasa gere­ğince Belçika, farklı diller konuşan 3 toplumlu ve 3 bölgeli federal bir devlet haline dönüştü. Ülkede yaşayan 3 toplumun konuştuğu diller Flamanca, Fransızca ve Almanca. Merkezi hü­kümet, dışişleri, savunma ve iç güvenlik konu­larında yetkileri kendi elinde toplarken yıllar­dır yoğun tartışmalara neden olan eğitim konu­sunda yerel yönetimlere daha fazla yetki ve özerklik verildi.” (Cumhuriyet, 7 Ağustos 1988)
“Belçika’nın federatif bir yapıya gitmesi, aslın­da maddenin tabiatı gereğiydi. Çünkü “Belçika­lı” milleti mevcut değildi. Hiçbir zaman da ol­madı... Zoraki oluşturulmuş merkezi devlet ni­hayetinde çatladı ve hayat, eşit temellerde ku­rulmuş bir federasyonu dayattı. Başka çıkar yol da yoktu.”(Hadi Uluengin, Cumhuriyet, 14 Ağustos 1988)
                                                                       ***
Broşüründe  “günün 6 saatını Rumun yap­tığına ve dediğine cevap vermek için harcadığı­nı” yazan Denktaş için bir de Yugoslav fıkrası anlatalım. Cumhuriyet gazetesine Belgrad’dan haber gönderen Sinan Gökçen’den okuduk:
“Ül­kede yaşanan krizi pek ciddiye almayan Yugoslavlar, “İki bin yılında Avrupa kaç devletten oluşacak” sorusunu “yedi” diye yanıtlıyorlar. Bu yedi devletten birisi “Birleşik Avrupa Devleti”, diğer altısı ise şimdi Yugoslavya’yı oluşturan 6 Cumhuriyet olacak Yugoslavlara göre. Aynı soruyu Denktaş Bey’e sorsak herhalde yanıtı iki olurdu: Biri “Birleşik Avrupa Devleti”, öteki de “KKTC”!
***
Bu yıl yapılan 1 Mayıs gösterisinin biti­minden sonra Lidra Palas Geçiş Kapısına doğru yürüyerek, toplumlararası temasların engellen­mesini protesto eden 150 kadar kişiden 25’inin geçen hafta içinde Polis Adli Şubesi tarafından sorgulandığı öğrenildi. Soruşturmayı yürüten polislerin verdiği bilgiye göre, Lefkoşa, Mağusa ve Güzelyurt’ta oturan 25 kişiye, yürüyüş sırasında “Kahrolsun Özal” ve “Kahrolsun Hükü­met” şeklinde sloganlar atıldığı şeklinde Sav­cılığa şikayette bulunuldu. Lefkoşa’daki Polis Adli Şubesi yetkilileri, sorgusu yapılan 25 ki­şinin de, sözü edilen sloganları duymadıklarını ve atılmadığını belirttiklerini bildirdiler.

(Yeni Çağ gazetesi, 23 Haziran 1991)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder