12 Haziran 2015 Cuma

CTP’NİN 13. OLAĞAN KURULTAYI’NIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ


Cumhuriyetçi Türk Partisi, 29 Ocak 1995 günü Lefkoşa’daki Atatürk Spor Salonunda 13. olağan kurultayını gerçekleştirdi. 25. faaliyet yılına girmiş olan, Kıbrıs Türk­lerinin bu en eski siyasal partisinin geçen yıllar içinde nereden başlayıp, hangi noktaya vardığını incelemek ay­rı bir yazının konusu olmalıdır. Ama biz burada, bir yıldan fazla bir süredir iktidarı Denktaş’ın DP’si ile paylaşmakta olan CTP’nin bu son kurultayında dile getirilen bazı gö­rüşleri aktarmaya çalışalım.
Önce yazılı bir belgeden söz edelim. Kurultay öncesi 710 delegeye dağıtıldığı söylenen, ancak kurultay günü salonda bulundurulmayan Faaliyet Raporu, 51 sayfalık yeşil kaplı bir kitapçık halinde hazırlanmış. Burada bazı il­ginç bilgiler yanında, 12 aylık koalisyon uygulamaları şu başlıklar altında verilmiş: “Hükümet protokolü ve progra­mında öngörülen önemli hususlar, öngörülenlerden ha­yata geçirilenler (s. 18-22), hayata geçirilme sürecinde olanlar (s.23), hayata geçireceklerimiz (s.23-24)” Bu faali­yet raporunun kurultaydaki sunuş konuşmasını yapan Parti Genel Başkanı Özker Özgür’ün “yıkılmış, yozlaşmış yapıyı düzeltmek için bir yıldır uğraşıyoruz... Tüm çürü­müşlüğe karşın elimizden geleni yapıyoruz” şeklindeki sözleri, “Yeni Düzen” için yola çıkmış olan CTP’nin, yeni birşey kurmaktan çok, çürümüş tahta üzerine bina inşa et­meye kalkıştığını kanıtlamaktadır.
12 Aralık 1993 Genel Seçimleri öncesinde sözümona “kızıllıktan yeşilliğe terfi ettiğini açıklamış olan CTP, her ne kadar oylannda bir artış sağlamışsa da, uygulamada eski düzenin devamcısı olmuş ve yıllardır savunur görün­düğü ‘işçi sınıfı ideolojisi”nden hiç de nasibini alamadığı­nı ortaya koymuştur. “İki kutuplu dünya artık yoktur, ama CTP aynı ilkelerle vardır” diye konuşan Özgür, basında “Kızıllar” diye nitelenen taraftarlardan alkış toplamış olabi­lir, ama bu sözler sadece ajitasyondan öteye geçemez. Çünkü Faaliyet Raporu’na göre, “Barış, Demokrasi ve İn­san Hakları piyasa ekonomisi ile birlikte eski düzenin ye­rini alırsa, mal ve hizmetler daha rahat dolaşacak, daha çok sürüm olacak ve daha çok kâr elde edilecektir.” (s.6)!!
“Yeşil”leşme sonucu 20 yıllık muhalefetten hükümet ortaklığına geçmiş olan CTP, toplam 7 Belediye Başkan­lığı, 61 Belediye Meclis Üyeliği, 58 Muhtarlık, 254 Azalık kazanmış (s. 32), bürokratlarının çoğuna danışmanlı müdür­lük sandalyesi ihsan etmiş, ama çalışan kesimlerin örgüt­lenip siyasal-ekonomik bilinçlenmesinde bir arpa boyu yol alamamıştır! “Geçen Kurultaydan bu yana sendikal alanda bir genişleme sağlanabilmiş değildir... Sendikal çalışmalar Kamu Sektörü, Belediyeler ve KİT’ler dışında önemli bir gelişme göstermemiş daha çok varolanı bölüş­me düzeyinde gerçekleşmiştir.” (s.26) Mali Rapor’a gö­re, profesyonel parti personeli için iki yılda 3 milyar TL harcayan CTP’nin örgütlenme giderinin 42 milyonda kal­ması (s.45-46) genelde partinin bürokratik yapısının han­tallığını da ortaya sermektedir. Son iki yıl içinde toplam 1730 yeni üye kazanmış olan CTP’nin toplam üye sayısı ise açıklanmamıştır. (s. 32-33)
Kuruluşuna onay vermediği, ama sonradan benimse­yip sahip çıktığı KKTC’den son iki yıl içinde 3.6 milyar TL’lik devlet katkısı ile 1.5 milyar TL kadar milletvekili kat­kısı alan CTP, 17.7 milyarlık bütçesi ile gerek örgütlen­me, gerekse siyasal propaganda alanlarında çok daha etkin olabilirdi. Ama “bütçesizlik ve mali imkânsızlıklar nedeniyle” Türkiye’deki Petrol-İş Sendikasının eğitim uzmanla­rından yararlanamamıştır! (s.28) Yayın organı durumun­daki “Yeni Düzen” gazetesinin “yeşillenme” sonrasında be­lirgin olarak değişen yayın çizgisinin düzelmesi bir yana, daha da renklenmesi veya “daha geniş kitlelere ulaşabi­lecek içerikte yeni bir gazetenin yayın hayatına sokulma­sının olanaklarının araştırılması” gündemdedir. (s.37) Se­çim masraflarını 2.8 milyar TL olarak gösteren Mali Ra­pordaki 1.9 milyarlık “Banka masrafları, faiz vs gideri’ni ise pek yorumlayamadık!
CTP’nin 13. kurultayının, 20 yıldan sonra iktidara ge­lebilmiş bir partinin halen uygulanmakta olan ve gelece­ğe dönük politikalarının genel çizgisinin tartışılıp, politik kararların üretildiği bir kürsü olmaktan çok, bir seçim yarışı içinde geçtiği söylenebilir. Parti üyelerini her iki yılda bir, yönetici kadrolarının seçiminde kullanan bu yapıyla ilgili olarak Özgür’ün de adaylık konuşmasında özeleştiri­de bulunduğunu belirtelim. Özgür şöyle dedi: “Seçimler­de yeni söylemler geliştirdik. Ama değişmekte olan dün­yaya ayak uydururken, özümüzü, mayamızı kesinlikle unutamayız Bu binlerce üye ile sempatizanın CTP’ye ka­zandırdığı özdür... Önceleri kendimize “Emekçi Halkın Kitle Partisi” derdik. Üyelere yeterince sormadan adımızı değiştirdik. İzin verirseniz “Emekçi Halkın Çağdaş İlerici Partisi” olarak takdim etmek istiyorum. Parti, kendisine hayat veren kimliğe sahip çıkmazsa, kendi toplumundaki kimlik yıpranmasının da önüne geçemez.”
CTP’ye üç oy farkla 328 delegenin oyuyla yeniden Genel Başkan olarak seçilen Özgür, “kızılların gönlünü almış olabilir; ama 325 delegenin oyu ile Genel Başkanlı­ğı kıl payı kaybeden “yeşiller”in soluğunu her an ensesin­de duyacaktır. Çünkü 107 adayın yarıştığı Parti Mecli­si’ne seçilen 40 kişinin de çoğunlukla “yeşil” olduğu gö­rülmektedir. Yeşillenip, KKTC çiftliğinde otlayan CTP’deki sözümona “kızıl”ların da, bu genel yapı içinde uyumlu çalıştıklarına bakılırsa, her kurultayda söz alıp hoşnut­suzluğunu dile getiren Güzelyurtlu işçinin görüşleri yine boşa gidecektir: “Ne halkta huzur var, ne de parti için­de. 25 yıllık partimiz neden bu duruma düştü? 5 bakanı­mız hükümette yer aldı diye bu hallere düşmedik. Baş­ka nedenler olmalıdır... Partililerin işsizliği bir başka so­rundur. Aktif militanlar işe alınmadı. İşsiz militanlar da­ha ne kadar özveride bulunacaklar?... Bozulan örgütler yeniden yapılandırılmalı. İstifa eden arkadaşlara ilgi gösterip aramıza almalıyız Partililerin sorunlarıyla ilgilenilmeli. Hükümet edenlerin parti içi başarıları olmadı.”
Söz alan ikinci ve son eleştirel konuşmacı da Karpaz’daki işsizlikten söz ederek, CTP’nin hükümet ortağı olunca, gücünü yitirdiğini söyledi. “CTP sağda mı, sol­da mı?” diye soran delege, partinin demokrasi mesele­sinde aktif bir çabası olmadığını vurguladı ve örgüt içi iletişim zayıflığı yüzünden icraatlarla ilgili olarak bilgilendirilmediklerini belirtti.
Geleceğe yönelik tek eleştiri ise Özker Özgür’den geldi: “Muhalefet yapmaya fazla endekslendik. Hükü­met olunca, parti yönetiminde boşluklar oluştu. Parti-hükümet-yerel yönetimler arasında sağlıklı bir eşgü­düm oluşturamadık. O nedenle bütün birimlerde yeni­den yapılanma ele alınmalıdır. 24 yıldır olağanüstü ko­şullarda savaşım veriyoruz. Yakında bu mücadele ilk ürünlerini verecek. Partiyi barış koşullarına da hazırla­malıyız.”
Ferdi Soyer”in adaylık konuşması daha çok ajitasyon ağırlıklıydı. “CTP öne koyduğu ilkeleri sulandırmamıştır. Aksi takdirde bugünkü yerde olamazdık” sözü ise tarihsel bir ironi olsa gerek. 1958’de uygulanmaya ko­nan “taksimci milli politika”ya karşı engel oluşturan za­manın solcu sendikacılarının lideri Ahmet Sadi Erkurt’un, “Yeşiller”e destek olsun diye kurultaya çağrılıp konuşturulması, bir başka ilginç olaydı.
Kurşunlanması ardından Londra’ya gidip, 36 yıldan fazla bir süre ülke­sinden uzak kalmak zorunda olan Sadi Amca, yıllardır destek verdikleri CTP’nin artık toplumun malı olduğu­nu yaptığı konuşmada vurgularken, ne yazık ki koltuk uğruna yeşillenmiş CTP’nin milli politikanın savunucu­luğuna soyunmuş olduğunun bilincinde görünmüyordu. Bu durum, daha acı bir tarihsel ironiyi oluşturmuyor mu?


(“Zamanın Götürdükleri” sütununda, Yeni Çağ gazetesi, 13 Şubat 1995)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder