50
yıldan fazla bir süredir sürdürülen Kıbrıs “milli dava”sı, Türkiye’nin 1974
yazında adayı askeri işgali ile yön değiştirmiş ve adanın kuzeyinde kurulan
ayrı Türk devletçiği ile bu davanın çözüldüğü öne sürülmüştü. Uluslararası
topluluğun hiçbir zaman kabul etmediği bu durum, gerek Türkiye’nin, gerekse
onun Kıbrıs’taki işbirlikçileri tarafından sürüncemede bırakılarak,
uluslararası hukuk kurallarına göre, adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmasına engel
olundu.
Çağdışı
politikası iflas eden Rauf Denktaş’ın yerine getirilen yeni KKTC lideri Mehmet
Ali Talat, şöyle demektedir: “Bugün kaybedilmiş bir davayı yeniden oluşturup
kazanmaya çalışıyoruz. Kolay bir iş değil yaptığımız, çünkü kaybedilmiştir.
Kıbrıs artık AB üyesi ve onu Kıbrıs Rum hükümeti temsil ediyor. Buna karşı
mücadele uzun soluklu mücadele olacak. Adım adım, anlata anlata gideceğiz.”
Görülen
odur ki, olmayacak duaya amin deme operasyonu, bu defa da “barış” yanlısı diye
öne geçen eski solcu ve yeni liberal Cumhuriyetçi Türk Partisi eliyle bir süre
daha yürütülecek. “Biz Annan Planı’na biz ‘evet’ dedik, o nedenle KKTC’nin
yalıtılması politikasına son verilmelidir” diyen yeni yöneticiler, esas sorunun
adayı ikiye bölen TC’nin askeri işgalinden kaynaklandığını ve BM kararları ile
uluslararası hukuka ters düşen hususun,
KKTC denen ayrılıkçı yapı olduğunu görmezden gelmektedirler. Her ne
kadar TC Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bir toplantıda “Mevcut politikaları
sürdürüp, yeni politikaları uygulamasaydık, bizi de Suriye’yi Lübnan’dan
çıkardıkları gibi Kıbrıs’tan çıkarırlardı” demiş olsa bile, eninde sonunda bu
“yeni” politikaların da iflas edeceği kesindir. ABD’nin yönlendirdiği AKP-CTP
işbirliği, uluslararası hukuk ve kapitalist ekonominin kuralları karşısında
kaybetmeye mahkumdur.
AKP
hükümeti, her ne kadar, AB’nin 25 üyesinden biri olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni
resmen tanımadığını söylese de, iki ülke arasındaki ticari ilişkiler artarak
devam etmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye girmesinden ve TC ile Gümrük
Birliği’nin gerçekleşmesinden sonra, iki ülke işadamları arasında hızla gelişen
doğrudan ticari ilişkiler kuruldu ve birçok Türk şirketi Güney Kıbrıs’a
kaydoldu. Bu çerçevede Kıbrıs’ın güneyine giden Türk işadamları ile Rum
işadamları arasında birçok ticari anlaşma yapıldı. Bu anlaşmalar sonucu 2004
yılında Türkiye’den Güney Kıbrıs’a 1 milyon KL’lık ihracat yapılırken, 2005
yılının sadece ilk beş ayında bu rakam 2.5 milyon KL’sını aştı. Bu arada Rum
işadamları da, Türkiye’ye 300 bin KL değerinde mal ihracında bulundu.
Basında
kaydedildiğine göre, Türkiye’den Güney Kıbrıs’a mobilya, konfeksiyon, ayakkabı,
yedek parça, kürk, gıda maddeleri gibi eşyalar ihraç ediliyor. Türkiye’den
yapılan ihracatın doğrudan Rum limanlarına değil, Suriye ve Yunanistan
üzerinden yapıldığı belirlenirken, Türk malı ithal eden Rum işadamlarının,
ithal ettikleri ürünlerin Türk malı olduğunu ifşa etmekten kaçındıkları
açıklandı.
Konu
ile ilgili olarak bilgi veren Rum İşveren ve Sanayiciler Federasyonu Genel
Müdürü Mihalis Pilikos, 2005’in ilk 5 ayında Türkiye’den 2 milyon 420 KL
değerinde ithalat yapılırken, 298 bin 798 KL’lık malın da Türkiye’ye ihraç
edildiğini duyurdu.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası da,
Yeşil Hat Tüzüğü çerçevesinde KKTC’den Güney Kıbrıs’a 657 bin 538 KL’lık mal
satıldığını açıkladı. 23 Ağustos 2004’te yürürlüğe giren tüzük çerçevesinde
Güney Kıbrıs’a geçen yılın son 5 ayında 275 bin 559 KL’lık satış yapılırken, bu
rakam 2005 yılının ilk 5 ayında 381 bin 979 KL’ye yükseldi. Güney’e en çok
satılan ürün sebze olurken, diğer ihraç ürünleri arasında kağıt ürünleri,
prefabrik bina, plastik, mobilya ve tahta ürünleri, ham metal, alüminyum ve
PVC, tekstil, elişi ürünleri bulunuyor.
Öte
yandan Kıbrıs’ın Türk işgali altındaki kuzey bölgesindeki yaşam koşulları,
belli bir çevrenin sömürü ve refahını artırırken, geniş halk kitleleri için gün
geçtikçe daha da zorlaşmaktadır. Kumar, fuhuş ve uyuşturucunun kıskacında olan
KKTC’de, istatistikler korkutucu boyutlara varmaktadır. 28 kumarhane ve 89
müşterek bahis (betting) ofisi yoluyla gençler arasında kumar alışkanlığı
yaygınlaşırken, KKTC’nin dört bir yanında mantar gibi biten gece kulüpleri
başta olmak üzere, şehirlerin arka semtlerine kadar fuhuş yayılmış
bulunmaktadır. Bazı gece kulübü sahipleri ile bazı politikacıların ortak
oldukları haberleri ortada dolaşırken, son üç yılda boşanmaların büyük
boyutlara ulaşmasının ana nedenleri arasında fuhuş da yer almaktadır.
Yüksek
Mahkeme Genel Sekreterliği tarafından verilen bilgilere göre, KKTC’de neredeyse
evlenme sayısıyla eşitlenen boşanma davaları, ilginç veriler ortaya koyuyor.
Son üç yılda 2 bin 106 çift boşanmak için aile mahkemelerine başvurdu. Aynı
dönemde bin 416 çift boşandı. 2005 yılının ilk yarısında 300 çift, boşanmak
için mahkemeye başvurdu ve bu davalardan 202’si boşanma ile sonuçlandı.
Boşanmaların ana nedenleri arasında, fuhuş ve kumarın neden olduğu sorunlar ile
geçim sıkıntısı yer alırken, şiddetli geçimsizlik, ayrı yaşama ve terk diğer
boşanma nedenleri arasında bulunuyor.
KKTC
Trafik Polisi’nin kayıtlarına göre, 200 bin nüfusu olduğu söylenen bu bölgede,
son 7 ayda 44 bin 654 kişi trafik suçu işledi. Aynı dönem içinde bin 907 trafik
kazası meydana geldi ve bu kazalarda 33 kişi öldü, toplam 902 kişi de
yaralandı. Trafik suçlarına bakılacak olursa, aşırı süratin ilk sırada olduğu
dikkat çekiyor. Bundan sonra sırasıyla, sürüş ehliyetsiz araç kullanma, alkollü
araç kullanma, seyir halindeyken cep telefonu ile konuşma suçları geliyor.
Narkotik
Polisi, son 4.5 yılda binlerce genci zehirlemeye yetecek, çoğunluğu esrar ve
eroin olan toplam yaklaşık 105 kilo uyuşturucu ele geçirdi. KKTC’deki tüm lise
iki öğrencilerine yönelik olarak yapılan bir araştırmada, 2004 yılı sonuçları,
1996 ve 1999 yılındaki araştırma sonuçlarıyla karşılaştırılmış ve örneğin
ekstasi kullanımında anlamlı bir artış (üç kat) görülmüştür. Özellikle alkolde
ilk denemenin 11 yaş öncesine kadar indiği belirlenmiştir. Hayat boyu sigara
deneme oranı kızlarda %34.1, erkeklerde %36.3, alkol kullanma oranı kızlarda
%81.4, erkeklerde %90.3, uçucu madde deneme oranı %3.3, sakinleştirici haplarda
%2.4, esrarda %2.2, ekstasi’de %1.8 olarak bulunmuştur. Aynı araştırmada hayat
boyu alkol ve sigara dışında herhangi bir uyuşturucu madde deneme oranı ise
%8.0 olarak belirlendi. Uzmanlar, alkol kullanımının (deneme bağlamında) dünya
ortalamalarında orta yerlerde bir konumda bulunulduğuna işaret ederek, genel
olarak madde bağımlılığında dünyayla benzer bir şekilde görülen artışın
önlenmesi gerektiğini vurguluyorlar.
İşsizlik,
işgal altındaki bölgede yaşayan gençlerin en çok şikayetçi oldukları sorun
olmayı sürdürüyor. Örneğin Haziran ayında 600 civarında işsiz beden öğretmeni,
400 civarında da işsiz edebiyat öğretmeni vardı. Temmuz ayı sonunda yapılan
kamuya ait işyerlerine giriş için aranan yeterlik sınavına, bin 53’ü öğretmen
olmak üzere toplam 2 bin 547 kişi başvurarak rekor kırıldı. Polise alınacak 100
sivil hizmet görevlisini belirlemek için yapılan sınava ise bin 407 aday
katıldı. Ama polis sınavını, sadece (60 ve üzeri puan alan) 3 aday başardı.
İşte
Kıbrıs’ın “dava”lı topraklarındaki kayıp genç kuşakların uzun soluk isteyen
durumu...
(soL dergisi, Sayı:240, Ekim 2005 ve Afrika
gazetesi, 23 Eylül 2005 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder