17 Haziran 2015 Çarşamba

KAYBEDİLMİŞ BİR “DAVA” ve GENÇLİK


50 yıldan fazla bir süredir sürdürülen Kıbrıs “milli dava”sı, Türkiye’nin 1974 yazında adayı askeri işgali ile yön değiştirmiş ve adanın kuzeyinde kurulan ayrı Türk devletçiği ile bu davanın çözüldüğü öne sürülmüştü. Uluslararası topluluğun hiçbir zaman kabul etmediği bu durum, gerek Türkiye’nin, gerekse onun Kıbrıs’taki işbirlikçileri tarafından sürüncemede bırakılarak, uluslararası hukuk kurallarına göre, adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmasına engel olundu.
Çağdışı politikası iflas eden Rauf Denktaş’ın yerine getirilen yeni KKTC lideri Mehmet Ali Talat, şöyle demektedir: “Bugün kaybedilmiş bir davayı yeniden oluşturup kazanmaya çalışıyoruz. Kolay bir iş değil yaptığımız, çünkü kaybedilmiştir. Kıbrıs artık AB üyesi ve onu Kıbrıs Rum hükümeti temsil ediyor. Buna karşı mücadele uzun soluklu mücadele olacak. Adım adım, anlata anlata gideceğiz.”
Görülen odur ki, olmayacak duaya amin deme operasyonu, bu defa da “barış” yanlısı diye öne geçen eski solcu ve yeni liberal Cumhuriyetçi Türk Partisi eliyle bir süre daha yürütülecek. “Biz Annan Planı’na biz ‘evet’ dedik, o nedenle KKTC’nin yalıtılması politikasına son verilmelidir” diyen yeni yöneticiler, esas sorunun adayı ikiye bölen TC’nin askeri işgalinden kaynaklandığını ve BM kararları ile uluslararası hukuka ters düşen hususun,  KKTC denen ayrılıkçı yapı olduğunu görmezden gelmektedirler. Her ne kadar TC Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bir toplantıda “Mevcut politikaları sürdürüp, yeni politikaları uygulamasaydık, bizi de Suriye’yi Lübnan’dan çıkardıkları gibi Kıbrıs’tan çıkarırlardı” demiş olsa bile, eninde sonunda bu “yeni” politikaların da iflas edeceği kesindir. ABD’nin yönlendirdiği AKP-CTP işbirliği, uluslararası hukuk ve kapitalist ekonominin kuralları karşısında kaybetmeye mahkumdur.
AKP hükümeti, her ne kadar, AB’nin 25 üyesinden biri olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni resmen tanımadığını söylese de, iki ülke arasındaki ticari ilişkiler artarak devam etmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye girmesinden ve TC ile Gümrük Birliği’nin gerçekleşmesinden sonra, iki ülke işadamları arasında hızla gelişen doğrudan ticari ilişkiler kuruldu ve birçok Türk şirketi Güney Kıbrıs’a kaydoldu. Bu çerçevede Kıbrıs’ın güneyine giden Türk işadamları ile Rum işadamları arasında birçok ticari anlaşma yapıldı. Bu anlaşmalar sonucu 2004 yılında Türkiye’den Güney Kıbrıs’a 1 milyon KL’lık ihracat yapılırken, 2005 yılının sadece ilk beş ayında bu rakam 2.5 milyon KL’sını aştı. Bu arada Rum işadamları da, Türkiye’ye 300 bin KL değerinde mal ihracında bulundu.
Basında kaydedildiğine göre, Türkiye’den Güney Kıbrıs’a mobilya, konfeksiyon, ayakkabı, yedek parça, kürk, gıda maddeleri gibi eşyalar ihraç ediliyor. Türkiye’den yapılan ihracatın doğrudan Rum limanlarına değil, Suriye ve Yunanistan üzerinden yapıldığı belirlenirken, Türk malı ithal eden Rum işadamlarının, ithal ettikleri ürünlerin Türk malı olduğunu ifşa etmekten kaçındıkları açıklandı.
Konu ile ilgili olarak bilgi veren Rum İşveren ve Sanayiciler Federasyonu Genel Müdürü Mihalis Pilikos, 2005’in ilk 5 ayında Türkiye’den 2 milyon 420 KL değerinde ithalat yapılırken, 298 bin 798 KL’lık malın da Türkiye’ye ihraç edildiğini duyurdu.
           Kıbrıs Türk Ticaret Odası da, Yeşil Hat Tüzüğü çerçevesinde KKTC’den Güney Kıbrıs’a 657 bin 538 KL’lık mal satıldığını açıkladı. 23 Ağustos 2004’te yürürlüğe giren tüzük çerçevesinde Güney Kıbrıs’a geçen yılın son 5 ayında 275 bin 559 KL’lık satış yapılırken, bu rakam 2005 yılının ilk 5 ayında 381 bin 979 KL’ye yükseldi. Güney’e en çok satılan ürün sebze olurken, diğer ihraç ürünleri arasında kağıt ürünleri, prefabrik bina, plastik, mobilya ve tahta ürünleri, ham metal, alüminyum ve PVC, tekstil, elişi ürünleri bulunuyor.
Öte yandan Kıbrıs’ın Türk işgali altındaki kuzey bölgesindeki yaşam koşulları, belli bir çevrenin sömürü ve refahını artırırken, geniş halk kitleleri için gün geçtikçe daha da zorlaşmaktadır. Kumar, fuhuş ve uyuşturucunun kıskacında olan KKTC’de, istatistikler korkutucu boyutlara varmaktadır. 28 kumarhane ve 89 müşterek bahis (betting) ofisi yoluyla gençler arasında kumar alışkanlığı yaygınlaşırken, KKTC’nin dört bir yanında mantar gibi biten gece kulüpleri başta olmak üzere, şehirlerin arka semtlerine kadar fuhuş yayılmış bulunmaktadır. Bazı gece kulübü sahipleri ile bazı politikacıların ortak oldukları haberleri ortada dolaşırken, son üç yılda boşanmaların büyük boyutlara ulaşmasının ana nedenleri arasında fuhuş da yer almaktadır.
Yüksek Mahkeme Genel Sekreterliği tarafından verilen bilgilere göre, KKTC’de neredeyse evlenme sayısıyla eşitlenen boşanma davaları, ilginç veriler ortaya koyuyor. Son üç yılda 2 bin 106 çift boşanmak için aile mahkemelerine başvurdu. Aynı dönemde bin 416 çift boşandı. 2005 yılının ilk yarısında 300 çift, boşanmak için mahkemeye başvurdu ve bu davalardan 202’si boşanma ile sonuçlandı. Boşanmaların ana nedenleri arasında, fuhuş ve kumarın neden olduğu sorunlar ile geçim sıkıntısı yer alırken, şiddetli geçimsizlik, ayrı yaşama ve terk diğer boşanma nedenleri arasında bulunuyor.   
KKTC Trafik Polisi’nin kayıtlarına göre, 200 bin nüfusu olduğu söylenen bu bölgede, son 7 ayda 44 bin 654 kişi trafik suçu işledi. Aynı dönem içinde bin 907 trafik kazası meydana geldi ve bu kazalarda 33 kişi öldü, toplam 902 kişi de yaralandı. Trafik suçlarına bakılacak olursa, aşırı süratin ilk sırada olduğu dikkat çekiyor. Bundan sonra sırasıyla, sürüş ehliyetsiz araç kullanma, alkollü araç kullanma, seyir halindeyken cep telefonu ile konuşma suçları geliyor.
Narkotik Polisi, son 4.5 yılda binlerce genci zehirlemeye yetecek, çoğunluğu esrar ve eroin olan toplam yaklaşık 105 kilo uyuşturucu ele geçirdi. KKTC’deki tüm lise iki öğrencilerine yönelik olarak yapılan bir araştırmada, 2004 yılı sonuçları, 1996 ve 1999 yılındaki araştırma sonuçlarıyla karşılaştırılmış ve örneğin ekstasi kullanımında anlamlı bir artış (üç kat) görülmüştür. Özellikle alkolde ilk denemenin 11 yaş öncesine kadar indiği belirlenmiştir. Hayat boyu sigara deneme oranı kızlarda %34.1, erkeklerde %36.3, alkol kullanma oranı kızlarda %81.4, erkeklerde %90.3, uçucu madde deneme oranı %3.3, sakinleştirici haplarda %2.4, esrarda %2.2, ekstasi’de %1.8 olarak bulunmuştur. Aynı araştırmada hayat boyu alkol ve sigara dışında herhangi bir uyuşturucu madde deneme oranı ise %8.0 olarak belirlendi. Uzmanlar, alkol kullanımının (deneme bağlamında) dünya ortalamalarında orta yerlerde bir konumda bulunulduğuna işaret ederek, genel olarak madde bağımlılığında dünyayla benzer bir şekilde görülen artışın önlenmesi gerektiğini vurguluyorlar.
İşsizlik, işgal altındaki bölgede yaşayan gençlerin en çok şikayetçi oldukları sorun olmayı sürdürüyor. Örneğin Haziran ayında 600 civarında işsiz beden öğretmeni, 400 civarında da işsiz edebiyat öğretmeni vardı. Temmuz ayı sonunda yapılan kamuya ait işyerlerine giriş için aranan yeterlik sınavına, bin 53’ü öğretmen olmak üzere toplam 2 bin 547 kişi başvurarak rekor kırıldı. Polise alınacak 100 sivil hizmet görevlisini belirlemek için yapılan sınava ise bin 407 aday katıldı. Ama polis sınavını, sadece (60 ve üzeri puan alan) 3 aday başardı.
İşte Kıbrıs’ın “dava”lı topraklarındaki kayıp genç kuşakların uzun soluk isteyen durumu...

(soL dergisi, Sayı:240, Ekim 2005 ve Afrika gazetesi, 23 Eylül 2005 )


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder