CTP’NİN
TABİYATINA AYKIRI OLMAYAN KIVRAKLIĞI
31 Mayıs 1983 – Yeni Düzen –
Başyazı’dan:
“Denktaş Bey’e uyup ayrı devlet ilan ederek,
Kıbrıs’ta Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde ve bölgemiz Ortadoğu’da yeni
gerginlikler, hatta savaş tehlikesi
yaratmış olmaz mıyız?
…Bağımsız,
bağlantısız, emperyalist üslerden arınmış, iki bölgeli ve iki toplumlu federal
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hem emperyalizme karşı mücadelede, hem de sömürücü
sınıflara karşı mücadelede en uygun ortamı yaratacağına inandığımızdan, Denktaş Bey’in bu girişimlerini
desteklemiyoruz.”
28 Haziran 1983 – Yeni Düzen’in manşeti:
“CTP Genel Sekreteri Naci Talat: Ayrılıkçıların planlarını geri püskürteceğiz.”
…(Ayrılıkçıların
amaçları) daha da bağımlılığa, daha da NATO egemenliğine ve giderek ikili
enosise yönelen amaçlar ise, CTP’nin bu amaçların peşine takılması söz konusu
olamaz… CTP halkımıza ikili enosis ile federasyon arasında bir tercih yapmak
durumunda olduğunu anlatacak ve ayrılıkçıların planlarını geri püskürtecektir.
22 Kasım 1983 – Yeni Düzen’in yarı manşeti:
KKTC ilan edildi: İnşallah hayırlı olur… Devlet
Başkanının, bağımsızlığı desteklemeleri halinde doğabilecek durum hakkında
uyarılarını da dikkate alan TKP ve CTP aynı gece (14 Kasım’ı 15 Kasım’a
bağlayan gece, H.K.) geç vakitlerde yetkili organlarını ayrı ayrı toplayarak,
sabahleyin yapılacak oylamada olumlu oy
vermeyi karara bağladılar.
22 Kasım 1983 – Yeni Düzen – Başyazı:
Heyecanlı günlerin dayattığı zorluk
…
KKTC ilanının mimarları Denktaş ile siyasal düşüncelerinde ona yakın
çevrelerdir. Muhalefet ie sadece Meclisteki oylama sırasında oy vererek, bu
harekete karşı çıkmamayı uygun gördü.
İktidar ile muhalefetin bu farklı
yaklaşımı, kitleler tarafından ileriki günlerde daha iyi kavranacaktır.
29
Kasım 1983 – Yeni Düzen – Çuvaldız Köşesi’nden: (Denktaşçı solcular) TKP ve
CTP’nin kapatılmasını, milletvekillerinin istifa etmesini ve politikadan
çekilmelerini talep ediyorlar… önerilerinize gelince: Eşyanın tabiatına
aykırıdır. Avucunuzu yalayınız.
17 Haziran 1984’de yapılan 8. Olağan
Kurultayda CTP Genel Sekreteri Naci Talat’ın “KKTC’nin ilanı nedeniyle
yasal zorunluluk yüzünden Parti Programı’ndan çıkartılmasını önerdiği ve oybirliği ile çıkartılan cümle:
“Partimiz,
bağımsız Türk Devleti’nin ilanı ile Kıbrıs’ın bağımsızlığının ortadan
kalkacağına inanır.” (CTP Program-Tüzük, Mayıs 1981, s.3)
KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine
adaylığını koyan CTP Genel Başkanı Özker Özgür’ün 31 Mayıs 1985 günü Saray
Otel’de düzenlediği basın toplantısından:
Fileleftheros
gazetesinden Pantelis’in “Partiniz
birleşik bir Kıbrıs’ı destekliyordu; buna karşın kuzeyde ayrı bir devlet ilan
edilmesini onayladı” demesi üzerine, Özker Özgür “Evet, KKTC’nin ilanına oy
verdiğimiz doğrudur. 1975 yılında, zaten bir devlet ilan edilmişti ve biz bunu
1975’te ilan edilmiş bulunan devletin isim değişikliği olarak kabul ettik”
dedi.
Güneş
gazetesinden A. Azizoğlu’na verdiği yanıtta da şöyle konuştu: “… Bu
Cumhuriyetin adının değiştirilmesine gerek yoktu. Ancak Sayın Denktaş biz
dediler ki, eğer bu devletin adını değiştirirsek ve adını KKTC koyarsak ve bunu
oybirliğiyle yaparak, toplumlararası barış yolunu açmak kolaylaşacaktır. Bu söz
üzerine, bu yaklaşım üzerine biz de KTFD cumhuriyetinin adının değiştirilerek,
KKTC olmasını kabul ettik. Kabul ettik ve oy verdik. KKTC oybirliğiyle ilan
edilmiştir. Onun için Sayın Denktaş’ın
“Sayın Özgür Cumhuriyet ilanına karşıydı, şuydu, buydu” demesi tamamen tutarsızdır,
bir temelden yoksundur, biz anladığımız çerçevede KKTC’nin ilanına evet
dedik, ama KTFD Cumhuriyetinin adının değiştirilmesine de gerek görmüyorduk.”
“Kuzeyde
sözde bağımsız bir devletin ilanını tehditlerle kabul ettiğiniz doğru mu?”
sorununa verdiği yanıtta, “Bana
baktığınız zaman, beni tehditlere boyun eğecek bir adam olarak mı görüyorsunuz?
Hayır, tehditlere boyun eğmem, yaşamım pahasına olsa bile” şeklinde konuşan CTP
Genel Başkanı, daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü: “İleriye bakmamız gerekiyor.
Geçmiş geçmiştir, olan olmuştur. Geleceğe bakmamız gerekiyor, başka seçeneğimiz
yoktur. Aksi halde KKTC kökleşecek, tanınacaktır. Zaten Türkiye tarafından
tanınmış durumdadır. Eğer zamanla çözüm bulunmazsa diğer devletler de KKTC’yi
tanıyacaktır. Çünkü Kıbrıslı Türkler sonsuza dek boşlukta yaşayamaz. Bir kimliğe ihtiyacımız vardır! Sallantıda
boşlukta, havada sonsuza dek bir kimliğe sahip olmadan yaşayamayız…”
TKP’NİN
GÖRÜŞÜ NE İDİ?
14 Haziran 1983 günü KTFD Meclisinde
konuşan TKP Milletvekili İsmail Bozkurt, KTFD’nin iç hukuk açısından tam
bir devlet olduğunu, uluslararası hukuk bakımından ise de facto durumu
bulunduğunu anlattı… Bozkurt, tanınmayı istemenin ancak anayasal çerçevede
yapılabileceğini, anayasanın ise KTFD’nin Kıbrıs Federal Cumhuriyeti’nin
kurulmasına temel teşkil etmek üzere kurulduğunu belirttiğini hatırlattı. Konfederasyona açık bir uygulamanın veya
KKTC adını almanın Anayasa’da değişiklik gerektireceğini söyledi. “Amaç
tanınmak ise başka tartışmalara gerek yoktur” diyen Bozkurt, KTFD ve
hükümetinin bu aşamada bağımsızlığın yapılamayacağını, zor olduğunu, başarısı
olacağını görmemesine imkan olmadığını söyledi. “Alt yapı hazır değil, dünya
hazır değil, Türkiye hazır değil” dedi. Bozkurt,
hedefin konunun iç politikada kullanılması olduğunu iddia etti. Bunun ise
topluma zarar vereceğini savundu. (Ortam, 16 Haziran 1983)
TKP Genel Başkanı Alpay Durduran’ın 14
Haziran 1983 akşamı KTÖS lokalinde dış politika konusunda verdiği konferansta,
sorunlara sınıfsal olarak yapılacak bir değerlendirmenin halkın federasyonda
çıkarı olduğunu, ancak ticaret kârlarından beslenen egemen sınıfın durumunu
korumakta çıkarları bulunduğunu göstereceğini, bu çıkarların da dış
politikadaki tıkanığa neden olduğunu anlattı. “federasyon bizim çıkarımızadır,
bunu Rum yönetiminden rica ile sağlayamayız; etkin bir politika ile onları
ezersek empoze edebiliriz. Yoksa çıkmazdan kurtuluş yoktur” diyen Durduran, “Bu durum değişmezse Kıbrıs sorunundan veya
Rumlardan kurtulmak gibi, umutlar yaratan devlet ilanı gibi olanaklar da elde
edilemez. Olsa olsa bir ağaç gibi olduğumuz yerde çürürüz” dedi. (Ortam, 16 Haziran 1983)
Kıbrıs Türk Barış Derneği’nin 26 Ağustos
1983 akşamı düzenlediği “Ayrı devlet ilanının Kıbrıs ve bölgemizdeki barışa
etkileri” konulu panele katılan TKP Genel Başkanı A. Durduran’ın sunduğu
tebliğden:
“Denktaş
ve koalisyondan toplumların self-determinasyon haklarına saygı beklemek tam bir
hayaldir. Bu güne kadar bir ezilen ulusun çıkarının savunulduğu bir siyasal
karakter ortay koymamış olan bir siyasal klikten self-determinasyon hakkına
saygı beklemek doğru olmasa gerek. Onların
arabasına binip, self-determinasyon türküsü söylemek de boş bir davranıştır.
Çünkü arabayı onlar diledikleri yere süreceklerdir.
TKP’nin yeni
Genel Başkanı İsmail Bozkurt’un, KKTC Başkanı Rauf Denktaş’ın 15 Kasım 1983
günkü Meclis birleşiminde kürsüden ineceği sırada Federe Meclis üyelerini
“Kurucu Meclis üyeleri” olarak ilan eden konuşmasından sonra yayınladığı
bildiriden:
“…KKTC, KTFD’nin
devamıdır ve KTFD’nin tüm organları yasal olarak görevlerini sürdürmektedir. Devletin sadece adı değişmiştir. Bu nedenle
bir Kurucu Meclis kurulmasına ve teni durumun gereği olarak Anayasa’da
yapılması zorunlu biçimsel değişiklik dışında, Anayasa’nın özüne dokunacak
değişikliklere kesinlikle ve şiddetle karşı çıkmaya kararlı olduğumuzu
belirtiriz…”
KİPRİANU
BBC’YE NE DEMİŞTİ?
Kıbrıs
Rum Yönetimi Başkanı Spiros Kiprianu, 19 kasım 1983 günü ABD’ye gitmek üzere
Londra’dan ayrılmazdan önce, BBC’nin Türkçe yayınlarından sorumlu olan Gamon
McLellan’ın sorunlarını yanıtlarken, “KKTC’nin
ilan edilmesiyle, 1974 işgalinin ardındaki tüm amacın Kıbrıs’ın bölünmesini
sağlamak olduğunu hiç kuşku kalmayacak şekilde doğrulandı” şeklinde
konuşarak, ayrı devlet ilanının önceden iyi hazırlanmış bir plan olduğunu öne
sürmüştü.
Kiprianu,
BBC’nin “Diyelim ki Türkler sizin istediğinizi yaptılar ve bağımsızlık ilanını
geri aldılar. O zaman Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak belki
geçmişte önerilmemiş olan ne gibi önerileriniz olabilir? Neler verebilirsiniz
Kıbrıslı Türklere?” diye sorduğu soruya şu yanıtı vermişti: “Daha önce sık sık
söylediklerimi. Bizim içten isteklerimizi tekrarlayabilirim. Her şeyden önce bu
içten isteğe sahip olmanın doğal bir duygu olduğunu belirteyim. Çünkü bizler,
ülkenin bütünlüğü için çalışıyoruz. Amacımız ülkenin bütünlüğüdür. Bu, aynı
zamanda, amacımızın halkın birliğini sağlamak olduğunu gösterir. Ben Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs’ın birliği
sağlandığında, Kıbrıslı Rumlarla işbirliği yaptıklarında refaha ulaşacaklarına
kuvvetle inanıyorum. Oysa şimdi benze yalnız güçlük çekmekle kalmıyorlar! Çünkü
bağımsızlık ilanına karşı olanlar, buna inanıyorum ama, daha onların seslerini
duyamadık, ne oldu onlara?”
BBC: Kuzey Kıbrıs’ta solcu muhalefet
önderleri Alpay Durduran ve Özker Özgür, bağımsızlık ilanını onayladıklarını,
çünkü bunun görüşmelerin yeniden başlamasına olanak sağlayacağını
düşündüklerini, çıkmazı gidereceğine inandıklarını söylediler.
Kiprianu: Oysa bu, görüşmelerin
yapılmamasının tek yoludur. “Ben Kıbrıs’ın işgal altındaki bölümünün Kıbrıs’tan
alıyorum, bağımsız bir devlet kuruyorum ve şimdi görüşmelere başlanacağını
umuyorlarsa, çok yanılıyorlar. Çünkü görüşmelerin tüm bunlar olmadan yapılması
gerekir. Üstelik size ne Türkiye, ne
Kıbrıs’taki dinleyicilerinizin farkında olmadığı bir şey daha söyleyeyim:
BM Genel Sekreteri, Denktaş’ın önerdiği üzere benimle Denktaş arasında başarılı
bir toplantı yapılmasını sağlamak için kapsamlı danışmalara başlamak üzere
olduğunu her iki tarafa da haber vermişti. Nitekim bu konuda yazılı bir
bildiri, muhtemelen Salı günü bize gönderilecekken, Salı günü bu gelişmeye
tanık olduk ve Genel Sekreteri’nin tüm çabaları yıkıldı. Genel Sekreterin bu
çabasından Türkiye hükümetinin haberi olduğuna kuvvetle inanıyorum. Bu konuda
kanıtlarımız var…
… Görüşmelerin sürüncemede kalmaması için
Türk hükümetinin köklü kararlar alması, adanın bölünmesine karşı olduğunu
saptaması ve asıl amacının gerçek federasyon olduğunu belirlemesi gerektiğini
söyleyen Kiprianu, ancak o zaman gerçek federasyonda, sorunun çeşitli
yönlerine yanıtlar ve çözüm yolları bulunabileceğini belirtmiş ve sözlerini
şöyle sürdürmüştü: “Tabii burada çok,
çok önemli bir noktayı belirtmek gerek. O da Türk hükümetinin işgal
kuvvetlerinin adada kalamayacağı kararına varmasıdır.”
Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı S. Kiprianu,
Kuzey Kıbrıs’ta bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıslı Türklerin
güvenliğini sağladığı ve bu nedenle ayrılmadıklarına ilişkin Türk görüşüne
karşı olarak da, Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler’ce, bir olasılıkla bazı Müslüman
ülkelerden birliklerin de katılacağı bir birlik oluşturulabileceğinden söz
etmişti.
DÜNYA
BASINI KKTC’NİN İLANINI NASIL YORUMLAMIŞTI?
Financial
Times (İngiltere):
Kuzey Kıbrıs’ta bağımsız bir Türk devletinin ilanı, uluslararası kurallara
uymadığı gibi, akılsız bir davranıştır. Akılsız, çünkü bu adım Kıbrıslı Türkler
ile Kıbrıslı Rumlar arasında zaten var olan gerginliği artıracaktır. Bu
davranış kanunsuzdur, çünkü 1960’da adanın bağımsızlığını kazanmasına yarayan
uluslararası antlaşmalara ters düşmektedir. 1960’da İngiltere, Türkiye ve
Yunanistan, Kıbrıs’ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü garanti etmişlerdi.
Adada bağımsız bir Türk devletinin ilanı, bu antlaşmanın ihlal edilmesi
demektir ve yeni kurulan bu devleti birkaç saat içinde resmen tanımakla, Ankara
da bu antlaşmayı hiçe saymış olmaktadır.
Salzburger
Nachrichten (Avusturya): KKTC’nin ilanı 1983 yılının en lüzumsuz davranışı
olarak tarihe geçecektir. Bu gereksiz politik davranış, NATO’nun zaten zayıf
olan güney kanadını daha da zayıflatmakta ve Ortadoğu’da gerginliklere bir
yenisini ilave etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Kaldı ki bunun ekonomik
sonuçları da gülünç ve garip olacaktır. Türkiye daha şimdiye kadar Kuzey
Kıbrıs’ı yarı yarıya finanse etme durumunda. Endüstriyel alt yapıya sahip
olmayan bu minik devlet, ihracatının üç katı oranında ithalat yapmak durumunda.
Yani daha doğduğu gün iflas eden bir devlet.
İl
Messagero (İtalya):
Denktaş, kendi çapını çok aşan bir gerginliğe yol açtı. Çok daha yüksek
düzeyde, başkaları, onun adına, adadaki Türk toplumu adına karar verecekler.
Napszabadsag
(Macaristan): Bağımsızlık
ilanı sadece Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bir meydan okuma değil, dünya kamuoyuna
meydan okumadır. Türk toplumunun bu kararıi durumu bir çıkmaza sürüklemiştir ve
bir bunalıma yol açabilir.
Trybuna
Ludu (Polonya):
Türk toplumu bu kararıyla Kıbrıs’taki çelişkileri daha da derinleştirmiştir.
Frankfurter
Allgemeine Zeitung (Federal Almanya): Stratejik konular uzmanı Robert Held’in
yazısından: “… Şu toz duman hele bir dağılsın, o zaman Kıbrıs’ın orta yerinde
kocaman askeri havaalanı projesinin Amerika için nasıl bir önem taşıdığı da
ortaya çıkacaktır. Çünkü Amerika’nın NATO sınırları dışındaki operasyonlar
konusunda müttefikleriyle sorunları vardır. NATO sınırları dışındaki Kıbrıs
adasında bir-iki ek tesis, Amerikan Çevik Müdahale Kuvveti’ne ilişkin
sorunlarla birlikte NATO’luların bu konudan kaynaklanan dertlerini de bir
ölçüde hafifletmiş olabilir…” (17.11.1983)
TASS
Haber Ajansı (SSCB)’nın 17 Kasım 1983 tarihli bildirisi:
15
Kasım’da Kıbrıs’taki Türk toplumu, adanın kuzey kısmında sözümona bağımsız bir
devletin kurulduğunu ilan etti. Adanın
bu kısmı, onuncu yıldır yabancı silahlı kuvvetlerin işgalindedir. Devletin
kurulmasının ilanıyla, Kıbrıs’ın parçalanmasına doğrudan doğruya yönelik olan
ve BM Genel Kurulu’nun ve Güvenlik Konseyi’nin defalarca kabul ettiği kararlara
aykırı olan bir eylem uygulandı. Hiç
kuşku yok ki, bu ayrılıkçı eylem sorununun hakça politik çözüm esaslarını baltalıyor.
Bu çözümde adadaki her iki toplumun yasal çıkarları gereği kadar göz önünde
bulundurulmalı.
Adı
geçen ayrılıkçı eylem Kıbrıs’ta ve genellikle bu bölgedeki durumun tehlikeli
bir yönde keskinleşmesine yol açtı. Dikkate
değer şu ki, Kıbrıs’ta adı geçen olaylar dünyanın değişik bölgelerinde ihtilaf
ocakları kızıştıran ve devletlerle halklar arasında güvensizlik ve düşmanlık
tohumları ekmeye çalışan güçlerin eylemleri sonucunda, genel uluslararası
gerginliğin arttığı koşullar altında oldu. Kıbrıs olayları, bu eylemlerin açık
bir sonucudur. Kıbrıs olaylarının akışı ile ilgili olarak şimdi her yerde
belirtilen derin endişe, Sovyetler Birliği’nde paylaşılıyor. Sovyetler Birliği
yönetici çevrelerinin kanısınca, Kıbrıs Türk yönetiminin kararından vazgeçmesi
ve adada sağlam ve adil bir çözüme varılması amacıyla, BM’in kararlarına uygun
olarak, BM Genel Sekreterinin aracılığıyla yapıcı toplumlararası görüşmelere
bir an önce yeniden başlanması, bizzat Kıbrıs halkının çıkarlarına, tüm bu
bölgede barış ve huzurun sağlamlaştırılması yararına olur. Bundan başka tüm
devletlerin mutedil davranmalarına ve kimsenin durumu daha da
çatallaştırabilecek, Kıbrıs’ta ve bitişik bölgede gerginliği artıracak
eylemlerde bulunmamasına gerek vardır. Kıbrıslıların
herhangi bir karışma veya dıştan baskı olmadan, iç işlerini halledebilmeleri
için tüm koşulların sağlanması gerekir. Prensipli politikasına bağlı kalan
Sovyetler Birliği, Kıbrıs’ın her çeşit yabancı askeri varlıktan arındırılan,
bağlantısızlık politikası güden bir devlet olmasını ve bağımsızlığı, egemenliği
ve toprak bütünlüğünün korunmasını istemektedir.
ÇIKIŞ
YOLUNU DA GÖSTEREN SON DEĞERLENDİRME
Federal
Almanya’da yayımlanan “Das Antiimperialistische InformationsBulletin” adlı
derginin Şubat 1984 sayısında “Ivesa Lübben-Pistofidis” imzasıyla çıkan “Ayrı
Cumhuriyet ve Kıbrıs anlaşmazlığının kökleri” başlıklı yazıdan:
“…KKTC’nin
ilanı işe yardı. Çünkü KKTC, NATO’ya bağlı olmamakla beraber, bunalım bölgesi
olan Yakın Doğu’da, jeopolitik olarak uygun bir yerdedir. (Die Zeit,
25.11.1983) Suriye ve Lübnan kıyılarından yaklaşık 80 km uzaklıktadır. ABD Dışişleri Bakanı yardımcılarından Burt,
1983 Baharında Ankara’yı ziyaret ettiği zaman, kuzey Kıbrıs’taki Karpaz
yarımadasında bir bölgenin kendilerine verilmesi halinde, karşılık olarak kuzey
Kıbrıs’taki ayrı devleti tanıyabilecekleri önerisini getirmişti. (Tageszeitung,
19.5.1983)
…Kıbrıs sorununun demokratik bir
şekilde çözümlenmesini sağlayacak tek perspektif, Kıbrıslı Türklerle Rumların
ortak mücadelesinin gelişmesinde yatmaktadır.
Ama anlaşılmayan bir şekilde Kıbrıs Türk
solu’nun temsilcileri de Denktaş’ın bağımsızlık ilanına onay vermişlerdir.
Gerçi CTP Başkanı Özker Özgür, BBC’ile yaptığı bir konuşmada, bunun sadece
taktik bir adım olduğunu söylemiştir. (Risospastis, Atina, 20.11.1983), ama öte
yandan Kıbrıs Türk solunun Kıbrıs Türk burjuvazisinin milliyetçiliği karşısında
gerilemesi, bütün ilerici Kıbrıslıların BM kararlarının uygulanması ve kuzey’in
Türkleştirilmesine karşı verecekleri ortak mücadele platformunun gelişmesini
güçleştirmektedir. Böylece Kıbrıs Rum milliyetçiliğine de yeni bir cesaret
verilmiştir. Böl ve yönet politikası sürdürülmektedir.
Dahası
Kıbrıs Türk solu, kısmen Denktaş’ın yoluna kaymakla son tahlilde sadece kendi
mezarını kazmaktadır. Çünkü Denktaş, onların politik hareket alanını kendi
durumunu güçlendirmek için muhtaç olduğu sürece serbest bırakacaktır.
Ve Türk Ordusu da yakın gelecekte Kıbrıs’tan geri
çekilmeyecektir. Aksine, Denktaş Kıbrıs Türklerinin sınırsız desteğine sahip
olmadığı için, Türk askerinin varlığı onun için bir politik varlık sorunudur. Ama bu arada
zaman Denktaş’ın yararına çalışmaktadır. Kuzey’in Türkleştirilmesi süreci
ilerlemektedir… (AIB, Şubat 1984, s.44)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder