Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünün garantörü olan
Yunanistan’ın 1974 yazında Makarios hükümetine karşı bir hükümet darbesi
yapması ve onun ardından bir başka garantör ülke olan Türkiye’nin adanın %37’lik kuzey bölgesini işgal etmesi,
Kıbrıs’ın taksim edilmesiyle sonuçlanmıştı. Kuzeydeki Türk işgali altında
tutulan bölgede ilan edilen ayrı devlet, uluslararası hukuk kuralları ve BM
kararlarına aykırı olarak 30 yıldan fazla bir süredir ayakta tutulmaya
çalışılmaktadır.
Adanın
Türk işgali altındaki bölgesinde toplanan Kıbrıslı Türklerin sayısı, 1974’den
sonra 40 binden fazla göç vererek 85 bine inerken, Cenevre Sözleşmesine aykırı
olarak Türkiye’den adaya taşınan 100 binden fazla nüfus da, kuzeydeki TC
yanlısı iktidarları ayakta tutmak için kullanılmıştır. 2003 seçimleriyle
birlikte Türkiyeli yerleşikler, gerek derin devlet, gerekse ABD destekli kitle
iletişim organları aracılığıyla, eski solcu, yeni liberal CTP’ye yöneltilerek, bu
desteğin %3-4’den, %20’lere çıkmasının sağlandı. BM’nin İngiliz ve Amerikan
uzmanlara hazırlattığı Annan Planı ile ilgili olarak yapılan oylamada da,
Türkiye kökenlilerin %48 oranında “evet” dedikleri tahmin edilmektedir.
Yılların ayrılıkçı Kıbrıs Türk lideri Rauf Denktaş’ın kızağa çekildiği son
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise, seçimleri kazanan CTP lideri Mehmet Ali
Talat, %36’lık oy desteğini Türkiyeli yerleşiklerden aldı.
KAYIT DIŞI NÜFUS
Adaya
yerleştirilip, kendilerine Rum toprağı verilerek, tapu sahibi ve KKTC yurttaşı
yapılan Türkiye kökenli nüfus dışında bir de, adaya 20 yıldan beridir kimlik
kartıyla girip, kayıt dışı olarak çalışan, izinsiz iş yapan veya başıboş
dolaşan Türkiyeli nüfus vardır. Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyeliği için başvurunca, işgal
altındaki bölgedeki KKTC yönetimi de buna tepki olarak, TC uyruklular için
KKTC’ye girişlerde pasaport zorunluluğunu kaldırmış ve kimlikle seyahat olanağı
tanımıştı. Bunun üzerine birçok işsiz Türkiyeli, daha iyi yaşam koşulları için
KKTC’yi mesken tutarken, bazı Türkiyeli işadamları da burada kumarhane, kıyı
bankacılığı ve turizm gibi dallarda yatırım yaparak, önemli ekonomik kazançlar
elde ettiler.
Muhalefette
iken, kaçak işçilere ve her seçim öncesinde UBP tarafından dağıtılan
vatandaşlıklara karşı çıkmakta olan CTP, son genel seçimlerde DP ile koalisyon
kurup iktidara gelince, “Muhaceret Yasası”nda bazı değişiklikler yaptı ve 1
Temmuz 2005’de yürürlüğe giren yeni yasa ile 35 bin civarındaki kayıt dışı
kaçak işçiye “çalışma izni” verilerek, adadaki varlıkları sözümona
yasallaştırıldı.
KKTC’nin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sonay Adem, kayıt dışı yaşam adı altında
tabir edilenlerinin sayısının aileleriyle birlikte 55-60 bin olabileceğini
belirterek şöyle dedi: “Bugün kaçak işgücü nüfusunun 55-60 bine ulaşması, ülke
ekonomisinde hiçbir planlamaya fırsat verilmemesine yol açtı. Planlama için
veri yok. Nüfus bilinmiyor. DPÖ projeler için gerekli veriler koyamıyor.
Eğitim, sağlık planlanamıyor.”
“NÜFUSUMUZA HÜKMEDEMİYORUZ”
Tıp-İş Başkanı Dr.Erol
Şeherlioğlu da bu konuda şöyle diyor: “Maalesef Polikliniğimize müracaat eden
hasta sayısı 90’lı yıllarda 70 bin iken, bugün 150 bine ulaşmıştır... Sağlığın
ihtiyaçlarını tespit ederken, önce nüfusu tespit edersiniz. Bizde bu yapılamaz.
Çünkü bizim insanlarımız bebek olarak gelmiyor buraya, sakallı, bıyıklı
geliyor. Hatay’dan, Mersin’den ve Türkiye’den. Bu yüzden bunu tespit
edemezsiniz. Hastalık oranını da tespit edemezsiniz. Biz ölüm oranını, ölüm
yaşını, doğum oranını, nüfus artışını tespit etmekten aciziz. Çünkü nüfusumuza
hükmedemiyoruz.”
Kayıt
dışı işçiliğin kayıt altına alınması çalışmaları sonunda, yalnız Lefkoşa
ilçesinde 400 tane olmak üzere, toplam 1,041 yeni işyerinin kaydedildiği
açıklandı. Sigortalar Dairesi’ne kayıtlı aktif sigortalı sayısının ise, Ağustos
ayı sonunda 55 bine çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu durumda, sayıları 22 bin
olan Sosyal Sigortalı emeklilerin ödenebilmesi için, devletten her ay 4 trilyon
TL katkı alan Dairenin, kendi kendine yeten bir kurum haline geleceği söylenmektedir.
90
bin kişilik aktif nüfusu bulunan KKTC’de, kayıt altına alınan 50 bin Türkiyeli
işçinin, 5 yıllık süre sonunda yurttaş olmak için başvuruda bulunması halinde
hükümetin ne yapacağı ise bilinmemektedir. TC Lefkoşa Büyükelçiliği, yarım
saatte “çalışma izni” almak için Lefkoşa’da kurulan yeni büronun eşyalarını
hediye etmiş olup, yapılan açılış töreninde konuşan CTP’li Bakan, “İnşallah
işgücü açığımız büyür, bu insanlar da Türkiye’den daha çok gelir”
diyebilmiştir.
KURAN KURSLARI VE CAMİLER
Ankara’daki
AKP hükümeti ile çok iyi bir uyum içinde “iş”leri götürmekte olan CTP-DP
koalisyon hükümeti, 20 yıldan beridir boş olan Din İşleri Dairesi Başkanlığı’na
sonunda atama yapmıştır, ama TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nin onayı ile TC Diyanet
İşleri Başkanlığı’nın KKTC’ye gönderdiği din görevlilerinin Kuran kursu
düzenlemesine engel olamamaktadır. Okulların kapanmasıyla cami önlerinde
ellerinde din kitapları ile biriken çocuklar konusunda görüşü alınan Türkiyeli
bir imam şöyle konuşmuştur: “Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği’nden izin aldık.
Camilerde din bilgisi kursları, TC Diyanet İşleri Başkanlığı’nın KKTC’ye
gönderdiği 50 din görevlisi tarafından sadece 64 camide verilmektedir.
Yenişehir Camisine 26 öğrenci gelir. Köylerde bu sayı 50’ye kadar çıkar. İlkokul
ikinci sınıftan sonra okumayı bilen öğrencilere kurs veriyoruz. Kursta,
öğrencilere sureleri öğretiyoruz.”
KKTC
Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Müsteşarı ise, din kursu verileceğine dair
Bakanlığa herhangi bir müracaat olmadığını ifade ederek, “Din kursu verilmesine
iznimiz yoktur. Bu tür uygulamalar yasal değil” şeklinde konuşmuştur.
Basında
yer alan haberlere göre AKP hükümeti, Türkiye’nin 2005 yılında KKTC’ye yapacağı
mali yardım paketine, KKTC’de 12 yeni cami yapılması için 3.5 milyon YTL tutarında
ödenek koydu. Halen 173 caminin bulunduğu KKTC’de, yeni cami yapılması
talebinin KKTC makamlarından geldiği belirtilirken, cami yapım kararının
ardında, Annan Planı’nın “camiye dönüştürülen kiliselerin Rumlara devrine”
ilişkin düzenlemesinin yattığı ileri sürüldü!
KKTC’de
din hizmetlerinin bağlı olduğu Vakıflar İdaresi Şube Amiri Mehmet Kanan,
“Köylerden hükümetimize gelen cami istekleri değerlendirildi. Bu istekler
Türkiye Yardım heyeti ile yapılan görüşmelerde ele alındı” şeklinde konuştu.
KARA PARALAR
KKTC’deki
kayıt dışı bir başka alan da, özellikle Türkiye’nin fakir köy ve kentlerinden
getirilen yüzlerce kadının, kahvehane, kuaför, yatıevi, pansiyon gibi yerlerde
izne gelen askerlere ve inşaat işçilerine çok ucuz fiyatlarla satılmasıdır.
Sağlık uzmanları, kontrolsüz fuhuşa karşı önlem alınmaması halinde başta bel
soğukluğu ve hepatit olmak üzere salgın hastalıkların çok tehlikeli boyutlara
ulaşabileceği uyarısını yapmaktadır.
Öte
yandan, devletten izin alan gece kulüpleri üzerinden yürütülen kadın ticareti
ise, devlet için bir gelir kaynağı olarak görülmektedir. Gece Kulüpleri ve
Eğlence Yerleri Birimi Başkanı Ali Alnar’ın verdiği bilgilere göre, Kuzey
Kıbrıs’ta halen 45 gece kulübünde yaklaşık 370 kayıtlı kadın çalıştırılıyor.
Bunların 300 tanesi Moldavya’dan, geri kalanlar ise daha çok Rusya ve
Ukrayna’dan getiriliyor ve tümü sağlık kontrolünden geçiriliyor. Son 1.5 yıl
içerisinde yeni gece kulübü izni verilmediğini belirten Alnar, buna karşın
talebin çok olduğunu ve ağır baskılarla karşılaşıldığını ifade ediyor.
Son
olarak, KKTC’deki kumarhanelerde aklanan kara paralar konusuna da değinelim.
ABD Kara Parayla Mücadele Örgütü’nün tespitlerine göre, her yıl Türkiye’de
uyuşturucu ticaretinden elde edilen 2 milyar dolar civarında kara para, Kuzey
Kıbrıs’taki kumarhanelerde aklanarak, buradan Avrupa veya Amerika’ya
aktarılmaktadır. Rum kesiminde aynı işi yapan kıyı bankalarının AB üyeliği ile
kapanmasından sonra, KKTC’de aklanan kara para miktarının daha da arttığı
tahmin edilmektedir. İki kesim arasındaki seyahat kısıtlamalarının kalkmasıyla
birlikte, Kıbrıslı Rumların KKTC’deki kumarhanelerde bıraktığı aylık paranın
ise, bir milyon doların üzerinde olduğu söylenmektedir.
KKTC’de faaliyet gösteren 23 kumarhanenin
sahip ve çalışanlarının büyük bir bölümü, Türkiye kökenlidir. Mafyaların
hizmetindeki bu kumarhaneler, fuhuş, uyuşturucu ve kara para aklama yuvası
olarak çalışmaktadır. Bugün KKTC Vergi Dairesi dahil bir tek devlet yetkilisi,
kumarhanelerde dönen paranın gerçek miktarını, her yıl buraları ziyaret
edenlerin sayısını veya toplam ciro üzerinden devlete ödenen vergi miktarını
bilmemektedir. Son zamanlarda her köşe başında açılan “bahis oyunları”
acentelikleri ise, halk arasında büyük bir huzursuzluk kaynağı olmaktadır.
İşte
size, dünyada sadece TC’nin tanıdığı “KKTC” denen yasadışı devletçikte yaşanan
kayıt dışı yaşamdan bir kesit...
(soL dergisi, Sayı:239, Eylül 2005 ve Afrika gazetesi, 27
Ağustos 2005)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder