19 Aralık 2015 Cumartesi

ADİSOK BAŞKANI DİNGLİS’İN CUMA AKŞAMKİ SOHBET TOPLANTISINDAN NOTLAR


Geçen Cuma günü YKP”nin çağrılısı olarak Lefkoşa’nın Türk kesimine geçen Rum ADÎSOK (Yenilikçi Demokratik Sosyalist Hareket) partisinin dört kişilik heyeti, saat 19.00’da KTÖS lokalinde yer alan halka açık sohbet toplantısına katıldı. ADİSOK Genel Başkanı yaptığı Pavlos Dinglis, yaptığı konuşmada, sabahleyin düzenlediği basın toplantısında dile getirdiği görüşleri tekralayarak, katıldığı bu toplantının tarihsel bir özellik taşıdığını, çünkü 1974’ten beri ilk kez bir Kıbrıslı Rumun Kıbrıs Türk toplumuna hitap edebildiğini söyledi. 17 yıldır Kıbrıslı Rumlarla Türklerin temas ve iletişim­lerinin normal bir şekilde yapılmadığını ve birçok engellerle karşılaşıldığını belirten Dinglis, iki toplumun yabancı müdahaleler sonucu bir­birinden ayrıldığını ve bu ayrılığa bir son ver­me zamanının geldiğini vurguladı. Bu ayrılığın oluşmasında gerek Türk, gerekse Rum liderliği­nin de işledigi hataların etkili olduğunu ifade eden konuşmacı, taksim ve enosis politikaları­nın tarihsel hatalar olduğunu söyledi.
ADİSOK Genel Başkanı daha sonra şöyle konuştu: “Şu ana kadar Türk tarafı yapıcı önerilerde bulun­mamıştır. Bizi göre içerikli diyalog için yapıcı önerilerde bulunulursa, biz de Kıbrıs Rum tarafı olarak elimizden geleni yapacağız. İnanı­yoruz ki, Türkler ve Rumlar, bu adada barış ve dostluk içinde yaşayabilirler. Rum toplumunun çoğunluğu, ilişkilerimizin normalizasyonu ve adamızın bütünleştirilmesinden yanadır. Bu ruhla gerek Türk, gerekse Rum siyasal parti­leri, çabalarını yakınlaşma doğrultusunda yo­ğunlaştırmalıdırlar. Biz silahlanmaya karşı çık­mış bir partiyiz ve askerlerin karşılıklı olarak azaltılmasını ve konfrantasyon noktalarının azaltılmasını ve sorunun silahla değil, barışla çözümlenmesini istiyoruz. Aramızdaki dostluk ve işbirliğini geliştirmek ve her iki toplumun da çıkarlarının gözetileceği uygun bir çözüm için çabalarımızı sürdürmekten yanayız.”
ADİSOK Genel Başkanı daha sonra kendisine yöneltilen sorulara yanıt verdi. “Bugünkü durum çözümdür, ya da sınırlarımız Girne’de biter, şeklindeki görüşler hakkında ne dersi­niz?” şeklindeki ilk soruyu Dinglis şöyle yanıt­ladı:
“Tabii ki ben KKTC’yi tanımıyorum. Çünkü bu devletin ilanı, BM kararları ve doruk anlaşmalarına terstir. Ben adanın federal bir çatıda, iki kesimli ve iki toplumlu olarak yeni­den birleştirilmesinden yanayım. Bu çerçevece kuzeyde Kıbrıslı Türklerin yönetiminde bir top­rak parçası olacaktır, ama Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sınırları Girne’ye uzanacak, Kıbrıs Rum bölgesi Girne’ye kadar uzanmayacaktır. Bu idari sınırlar, toplumlararası görüşmelerde belirlenecektir. Biz, “Kıbrıs Rum bölgesinin sınırları Girne’de biter” diyenlerle uyuşmuyoruz. Ben bunu resmen Parlamento’da da söylemiş birisiyim.
“Üç özgürlük ile iki bölgelilik nasıl gözeti­lecek?” şeklindeki bir soruya yanıt veren Dinglis, sorun olarak toprak ve göçmenler ko­nusuna eğilirken, hem insan haklarına, hem de BM kararlarına saygının gözetilmesi gerektiğini söyledi. Kıbrıs Türklerinin yönetiminde olacak toprak parçasında Türkler, çoğunluk nüfusu oluşturacaktır. Bazı toprak ayarlamaları ile birçok Rum geri dönebilir ve bu bölgeler, Rum yönetiminde olabilir. İsteyen Rumlar da, Türk yönetimi altında olacak bölgeye dönebilirler, şeklinde konuşan Dinglis, Kıbrıs ve Türkiye’nin AT’ye girmesi gerektiğini ve o zaman herhangi bir AT üyesi kişinin Kıbrıs’ın herhangi bir yerinde yerleşip, mal sahibi olabileceğini söyle­di.
“Dış müdahaleler” konusundaki görüşü soru­lan ADİSOK Genel Başkanı’nın yanıtı şöyle ol­du: “Halkımızın yaşamakta olduğu trajedi, hep dış müdahalelerin sonucu olmuştur. Türkiye ve Yunanistan, Kıbrıs halkının iç sorunlarına mü­dahale ederek trajediye yol açmışlardır. ABD ve NATO’nun da müdahaleleri vardır. Federal Kıbrıs Cumhuriyeti de küçük bir ülke olacak ve ekonomik ve siyasal açıdan belli ölçüde başka ülkelere bağımlı olacaktır bu nedenle. Ama soğuk savaş dönemi bitmiştir ve yeni bir çağda yaşıyoruz. Uluslararası ilişkiler işbirliği ve anlayışa dayanmaktadır. Bu ortamda 1974teki veya öncesindeki gibi müdahaleler olamayacaktır.”
“Kıbrıs sorununda sizin de suçunuz yok mu?” şeklindeki soruya ise verdiği yanıtta Dinglis şöyle dedi: “Ben 1981’den beri milletvekiliyim. Ama mecliste olsun, olmasın, bütün Türk ve Rum yurttaşlar, bu trajediden sorum­ludur. Ama bazı Kıbrıslıların sorumluluğu daha çoktur. Bir süre öncesine kadar AKEL’in so­rumlu üyelerindendim ve kendi payıma düşen hatayı kabul ediyorum.”
Dinglis’e yöneltilen bir başka soru da şöyleydi: “İki toplum arasında temas yokken, nasıl bir çözüm bulunacak ve yaşatılacak?” Yanıt: “Kıbrıslı Türk partiler ve insanlarla yaptığım temaslardan edindiğim izlenime göre, Rum toplumunun büyük çoğunluğu gibi Türk
toplumunun büyük bir çoğunluğu da tekrar birarada yaşamak istemektedir. Dostluktan yanadırlar. Bana göre halen var olan ayrılık ve bölünme, dayatılmış olup yapaydır. Engeller kaldırılırsa iki toplumdan insanlar, temaslarını sürdürmeye isteklidirler. Çözüm çabaları sürdürülürken, engeller kaldırılmalı ve daha kolay biraraya gelinmelidir. Böyle yapılırsa çözüme yardımcı olunacaktır.”
Kıbrıs Rum kesiminde Yunan milli marşının Kıbrıs milli marşı olarak çalınmasına karşı ol­duğunu bir soru üzerine açıklayan Pavlos Dinglis, Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Kıbrıslı Türklerle Rumların ortak çalacakları bir milli marşları bulunması gerektiğini vurguladı. 19 Mayıs’ta yer alacak Rum Genel Seçimlerinde hiçbir partinin Enosis’i savunmadığını, hepsinin de federal bir çözümden yana olduğunu belir­ten Dinglis, Kıbrıs’ta toplumlararası ilişkilerin dostluk üzerine oturtulmasını ve güvenliğin ancak bu şekilde gelişeceğini dile getirdi ve son bir soru üzerine şunları söyledi:
“İki toplum arasında ve özellikle genç nesiller ara­sında ekonomik ve siyasal temaslar yanında, kültürel temasların da olmasından yanayız. ADİSOK bu konuda elinden geleni yapacaktır. Kıbrıslı Türk partilerle, bu konulara da değinen ortak bildiriler yayımladık. Diğer Rum partileri de buna değindi ve Lidra Palas’ta yaptığımız partiler toplantısında bu kültürel temasları yürütmek için ortak bir büro oluştu­rulması da talep edilmiştir.”
ADİSOK heyetindeki diğer parti yetkilileri Hristina Valanidu ve Themos Dimitriyu yanın­da, Andonis Fantomas da vardı. 15 Temmuz 1974 darbesinden sonra Rum faşistlerin öldür­mek için peşine düştükleri Fantomas, evlerinde sakladığı Leymosunlu Türk aile ile toplantı sa­lonunda buluştu. Leymosun Liman İşçileri Şirketi temsilcisi olan Andonis’in olaydan büyük bir mutluluk duyduğu, her haliyle belli oluyordu. Birlikte yenen akşam yemeğinden sonra ADİSOK heyeti gece geç vakit yine Rum kesimine döndü.


(Ortam gazetesi, 30 Nisan 1991)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder