10 Aralık 2015 Perşembe

SEÇİM SONUÇLARI VE AYDINLAR


Yöneten: Ahmet Okan, Katılanlar: Şair, gazeteci-yazar, Orbay Deliceırmak, yazar ve araştırmacı Ahmet An, gazeteci, yazar Sabahattin İsmail, gazeteci Hürrem Tulga ve Has-Der Başkanı Kani Kanol

Soru: 1 Haziran 1986 yerel seçimlerinde ortaya çıkan sonuçları partiler açısından genel olarak değerlendirir misiniz?

Ahmet An: Yerel seçim sonuçlarına sağcı ve solcu partiler açısından bakarsak, genelde sağın kazançlı çıktığı, solun ise kendi içinde bir ilerleme kaydettiği söylenebilir. Toplam sonuçları itibarı ile 28 Belediyeden 19’unu sağcı partiler, 206 muhtarlıktan da 174’ünü sağcı partiler kazanmıştır. Bu tabloya göre genelde sağcı partilerin bir başarı kazandığı söylenebilir. Çünkü sol bölünmüştü. 1980-81’li yıllarda, somut olarak verecek olursak, 28 Haziran 1981 seçimlerinde en yüksek doruğa ulaşmış olan sol parti potansiyeli, ki sanırım %43.6’lık bir potansiyeldi, 81’e kıyasla %3’lük bir artış kaydetti. Ancak 28 Haziran 1981 seçimlerinde de TKP ve CTP’nin aldığı toplam oy oranı %43.6 iken, sözünü ettiğimiz son genel seçimlerde %37.2’ye düşmüştü. Bu da solun bir gerileme, toplam olarak bir gerileme içinde olduğunu gösterir. Bu arada tabii ki, sağın da toplam genel seçim sonuçları itibarıyla oylarına baktığımızda, genelde bir gerilemesi söz konusu. Ancak özellikle son yerel seçimlerde, bu gerilemenin yeniden ilerleme şeklinde bir çıkış göstermeye başladığını söyleyebiliriz. (20 Haziran 1986)

Soru: İkinci soruyu soruyorum. Bu tablo karşısında sol partilerin iktidara gelebilmesi için ne gibi bir örgütlenmeye ihtiyaçları vardır?

Ahmet An: Soruya eğer yerel seçimler açısından bakacak olursak, eldeki verilere göre, 28 belediyeden 19’unu sağcıların kazandığını görürüz. Bunu söylemiştik. Geriye 5 TKP’nin, 4 CTP’nin kazandığı 9 belediye var. UBP’nin kazandığı 19 belediye içinde en azından 8’ini, yani yarısını, sol parti diye nitelenen TKP ve CTP’nin işbirliği yapması halinde alabileceği çıkan verilerden anlaşılıyor. Bunları sayacak olursak Girne, Mağusa, Güzelyurt gibi üç büyük yerleşim bölgesi; onun yanında Alsancak, Akdoğan, Geçitkale ve Değirmenlik köylerinde de rahatlıkla solun birliği, belediye yönetimlerini alabilirdi. Ne yazık ki, her iki sol parti de farklı adaylarla seçime katılmayı yeğlediler. İkisinin toplam oyu, sağcı adayın, diyelim ki UBP’nin adayının oylarını aşmış olmasına rağmen, ne yazık ki kazanamadılar. Bu da gelecek bir genel seçimde TKP ile CTP’nin işbirliği yapmalarının kaçınılmazlığını gösterir.

Soru: Daha önceki tartışmaların ışığında konuya bakacak olursak, acaba bu işbirliği iki partinin tabanı arasında mı olmalı? Yani üye ve sempatizanları arasında mı olmalı, yoksa liderleri, açısından mı olmalı?

Ahmet An: Bana göre, şu günkü yapısı ile liderlikler arasında bir işbirliği söz konusu olamaz. Çünkü ikisinin de kemikleşmiş siyasal görüşleri vardır. Bunları değiştirmeleri pek olası değil. Ancak bu iki sol partinin dışında ve bugünkü resmi ideolojinin dışında, gerek iç, gerekse dış politika açısından, yeni bir sol, hatta Orbay arkadaşın reddettiği solun dışında gerçek bir sol, -sosyalist mi diyelim artık bilemem- bir sol görüş oluşturulursa, topluma kendini tanıtıp güven telkin edebilirse, belki gelecek genel seçimlerde değilse bile, iki genel seçim sonrasında sol, iktidarı garantileyebilir. Ama gelecek seçimler için yapılacak çok şey var. (23 Haziran 1988)

Ahmet An: Yerel seçimlerde, solda diye nitelendirdiğimiz partilerden -biri CTP, biri TKP- ve bu partiler arasında CTP’ye baktığımızda, kendisini tek alternatif olarak sunmuştur topluma. Ve bu parti seçim öncesinde, TKP’nin ciddi bir sol parti olmadığını (söylemiş) ve örneğin bir de deneyimleri olmuştur. Özker Özgür’ün “Bizim demokrasimiz bir tek Akıncı’yla ayakta duruyorsa, bir an önce çökmesinde yarar vardır. Ayrıca ne Akıncı, ne de partisinin demokrasiyle uzaktan yakından hiçbir ilişkisi kalmamıştır” demiştir. Fakat aynı Özker Özgür seçim sonrasında yine ilk verdiği yazılı demecinde, seçim düzeyinin zaman zaman sövgüye indirgendiğini ve bundan üzüntü duyduğunu söylemiştir. Yine bir basın açıklamasında sermaye çevrelerinin TKP ile CTP’nin aralarını daha da açmak yanlısı bir çirkin politika izlendiğinden söz etmiştir. Seçim öncesinde kendisini en ciddi parti olarak nitelendiren CTP, nasıl oluyor da, yerel seçimlerden beklediği sonucu almadığı zaman, TKP’yi kendine ortak, güçbirliği yapabilecek bir parti olarak görebiliyor? Diyelim ki yine Özker Özgür’ün yazısında “Olmayan Güçbirliği” yazısında, CTP ile TKP’nin ortak yanları vardır. Ayrıldıkları konular da vardır. Ancak işbirlikçi burjuvazinin faşizan eğilimlerine karşı birlikte davranılabilir, demişti. (25 Haziran 1986)
Şimdi seçim öncesinde ciddi olmadığını, (demokrasimiz) eğer tek Akıncı ile ayakta duruyorsa, bir an önce çökmesinde yarar vardır dediği TKP ile nasıl oluyor da bir hafta, 15 gün sonra güçbirliği yapmak istiyor? Acaba halkımız kendini tek alternatif parti olarak göstermiş olan CTP’nin bu ciddiyetsizliği karşısında CTP’ye ne puan vermektedir?
Öte yandan seçim sonuçları açıklandığı zaman, CTP Genel Başkanı basına verdiği demeçte şöyle demiştir: “Halkımız istencini belli etmiştir. Seçim olayı geride kalmıştır. Herkes halkın istencine saygı göstermeli ve seçilenlere yardımcı olmalıdır.”
Bu 3 Haziran’da verilmiş bir demeç. 9 Haziran’da ise yine Yeni Düzen gazetesinde bir başyazı görüyoruz. Burada "Halkın istencinin sandığa yansımasına izin verilmediği koşullarda yapılan yerel seçimlerden sonra, Şeker Bayramınızı kutluyoruz” denmektedir.  
Şimdi kendisini tek ciddi alternatif olarak sunan bir partinin, seçim sonrasında verdiği iki demece bakarak değerlendirmesini yapacak olursak, 3 Haziran’da Genel Başkanın verdiği demece mi inanalım? Yoksa bundan bir hafta sonra verdiğine mi inanalım?
Yazı devam ediyor: “Halkın demokratik tepkisine karşı faşizan baskılar gündemdedir.”
Seçim sonuçlarını daha önce değerlendirdik. Gizli oy, açık sayım yapılmıştır. Bu bütün partiler tarafından, seçim merkezlerindeki gözlemciler tarafından ispat edilmiş, görülmüş bir durumdur. Nasıl oluyor da halkın demokratik bir tepki gösterdiğini ve buna karşı faşizan baskıların gündemde olduğunu söyleyebiliyor? Bu kendini sol olarak niteleyen CTP’nin ciddi bir politika gütmediğini ve sadece parlamentoda kendi partisinin oy miktarını artırmaya yönelik bir çalışmaya yönelik olduğunu göstermektedir. Halkın genelde istemi, pahalılık, işsizlik, konut sorunu çeşitli sosyal ve ekonomik sorunlara bir alternatif politikalar sunmalarıdır. Halkın istemi budur. Diğeri de Kıbrıs sorununda şimdiye kadar 12 yıldır uygulanan ve söylenenlerin dışında, tamamıyle değişik bir bakış açısı getirmesini ve gerçekten çözüme varıcı bir mücadele vermesini istemektir. (26 Haziran 1986)unlarını artırmaya yönelik bş

Ahmet Okan: Sol partilerin özellikle Kıbrıs sorunu karşısındaki tavırları örgütsel zayıflıklarına bir neden gösterilebilir mi?

Ahmet An: Evet, kesinlikle. Zaten Kıbrıs sorununda sağ partiler bir yana, sol partilerin de belirli ve ayrıntılı bir politikaları yoktur. Yapılan, var olagelen resmi ideolojiyi destekleme ve onun yanında CTP’nin yaptığı veya diğer sol partinin yaptığı gibi, buna bazı antiemperyalist motifler katarak, işte “üslere karşıyız, emperyalizme karşıyız, emperyalizmin oyunlarına karşıyız” gibi sözlerle bu geleneksel politikayı solculaştırmaktır. Bana göre, gerçekten Kıbrıs sorununun çözümüne ve halkın sosyo-ekonomik sorunlarına bir alternatif getirmek isteniyorsa, bugüne kadar savunulmuş olanın dışında, gerçek sol bir politika saptanmalıdır. Kıbrıs sorununa tamamen yeni bir bakış açısı ve bu açı doğrultusunda bir çözüm reçetesi getirilmelidir. Sanırım ki gelecekte oluşturulacak sol güçlerin işbirliği ancak böylesi yeni bir bakış açısı getirildiği takdirde gerçekleşebilir. Aksi takdirde, şimdiye kadar yapılan politikaların bir türevi üretilmiş olacaktır. (27 Haziran 1986-son) 

(Ortam gazetesi, 20-27 Haziran 1986)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder