Yöneten: Ahmet
Okan, Katılanlar: Şair, gazeteci-yazar, Orbay Deliceırmak, yazar ve araştırmacı
Ahmet An, gazeteci, yazar Sabahattin İsmail, gazeteci Hürrem Tulga ve Has-Der
Başkanı Kani Kanol
Soru: 1 Haziran
1986 yerel seçimlerinde ortaya çıkan sonuçları partiler açısından genel olarak
değerlendirir misiniz?
Ahmet An: Yerel seçim sonuçlarına sağcı ve solcu
partiler açısından bakarsak, genelde sağın kazançlı çıktığı, solun ise kendi
içinde bir ilerleme kaydettiği söylenebilir. Toplam sonuçları itibarı ile 28
Belediyeden 19’unu sağcı partiler, 206 muhtarlıktan da 174’ünü sağcı partiler
kazanmıştır. Bu tabloya göre genelde sağcı partilerin bir başarı kazandığı
söylenebilir. Çünkü sol bölünmüştü. 1980-81’li yıllarda, somut olarak verecek
olursak, 28 Haziran 1981 seçimlerinde en yüksek doruğa ulaşmış olan sol parti
potansiyeli, ki sanırım %43.6’lık bir potansiyeldi, 81’e kıyasla %3’lük bir
artış kaydetti. Ancak 28 Haziran 1981 seçimlerinde de TKP ve CTP’nin aldığı
toplam oy oranı %43.6 iken, sözünü ettiğimiz son genel seçimlerde %37.2’ye
düşmüştü. Bu da solun bir gerileme, toplam olarak bir gerileme içinde olduğunu
gösterir. Bu arada tabii ki, sağın da toplam genel seçim sonuçları itibarıyla
oylarına baktığımızda, genelde bir gerilemesi söz konusu. Ancak özellikle son
yerel seçimlerde, bu gerilemenin yeniden ilerleme şeklinde bir çıkış göstermeye
başladığını söyleyebiliriz. (20 Haziran 1986)
Soru: İkinci
soruyu soruyorum. Bu tablo karşısında sol partilerin iktidara gelebilmesi için
ne gibi bir örgütlenmeye ihtiyaçları vardır?
Ahmet An: Soruya eğer yerel seçimler açısından
bakacak olursak, eldeki verilere göre, 28 belediyeden 19’unu sağcıların
kazandığını görürüz. Bunu söylemiştik. Geriye 5 TKP’nin, 4 CTP’nin kazandığı 9
belediye var. UBP’nin kazandığı 19 belediye içinde en azından 8’ini, yani
yarısını, sol parti diye nitelenen TKP ve CTP’nin işbirliği yapması halinde
alabileceği çıkan verilerden anlaşılıyor. Bunları sayacak olursak Girne,
Mağusa, Güzelyurt gibi üç büyük yerleşim bölgesi; onun yanında Alsancak,
Akdoğan, Geçitkale ve Değirmenlik köylerinde de rahatlıkla solun birliği,
belediye yönetimlerini alabilirdi. Ne yazık ki, her iki sol parti de farklı
adaylarla seçime katılmayı yeğlediler. İkisinin toplam oyu, sağcı adayın, diyelim
ki UBP’nin adayının oylarını aşmış olmasına rağmen, ne yazık ki kazanamadılar.
Bu da gelecek bir genel seçimde TKP ile CTP’nin işbirliği yapmalarının
kaçınılmazlığını gösterir.
Soru: Daha
önceki tartışmaların ışığında konuya bakacak olursak, acaba bu işbirliği iki
partinin tabanı arasında mı olmalı? Yani üye ve sempatizanları arasında mı
olmalı, yoksa liderleri, açısından mı olmalı?
Ahmet An: Bana göre, şu günkü yapısı ile liderlikler arasında bir işbirliği söz konusu olamaz. Çünkü ikisinin de kemikleşmiş siyasal görüşleri vardır. Bunları değiştirmeleri pek olası değil. Ancak bu iki sol partinin dışında ve bugünkü resmi ideolojinin dışında, gerek iç, gerekse dış politika açısından, yeni bir sol, hatta Orbay arkadaşın reddettiği solun dışında gerçek bir sol, -sosyalist mi diyelim artık bilemem- bir sol görüş oluşturulursa, topluma kendini tanıtıp güven telkin edebilirse, belki gelecek genel seçimlerde değilse bile, iki genel seçim sonrasında sol, iktidarı garantileyebilir. Ama gelecek seçimler için yapılacak çok şey var. (23 Haziran 1988)
Ahmet An: Yerel seçimlerde, solda diye
nitelendirdiğimiz partilerden -biri CTP, biri TKP- ve bu partiler arasında CTP’ye
baktığımızda, kendisini tek alternatif olarak sunmuştur topluma. Ve bu parti
seçim öncesinde, TKP’nin ciddi bir sol parti olmadığını (söylemiş) ve örneğin
bir de deneyimleri olmuştur. Özker Özgür’ün “Bizim demokrasimiz bir tek Akıncı’yla
ayakta duruyorsa, bir an önce çökmesinde yarar vardır. Ayrıca ne Akıncı, ne de
partisinin demokrasiyle uzaktan yakından hiçbir ilişkisi kalmamıştır” demiştir.
Fakat aynı Özker Özgür seçim sonrasında yine ilk verdiği yazılı demecinde, seçim
düzeyinin zaman zaman sövgüye indirgendiğini ve bundan üzüntü duyduğunu
söylemiştir. Yine bir basın açıklamasında sermaye çevrelerinin TKP ile CTP’nin
aralarını daha da açmak yanlısı bir çirkin politika izlendiğinden söz etmiştir.
Seçim öncesinde kendisini en ciddi parti olarak nitelendiren CTP, nasıl oluyor
da, yerel seçimlerden beklediği sonucu almadığı zaman, TKP’yi kendine ortak,
güçbirliği yapabilecek bir parti olarak görebiliyor? Diyelim ki yine Özker
Özgür’ün yazısında “Olmayan Güçbirliği” yazısında, CTP ile TKP’nin ortak
yanları vardır. Ayrıldıkları konular da vardır. Ancak işbirlikçi burjuvazinin
faşizan eğilimlerine karşı birlikte davranılabilir, demişti. (25 Haziran 1986)
Şimdi seçim
öncesinde ciddi olmadığını, (demokrasimiz) eğer tek Akıncı ile ayakta
duruyorsa, bir an önce çökmesinde yarar vardır dediği TKP ile nasıl oluyor da
bir hafta, 15 gün sonra güçbirliği yapmak istiyor? Acaba halkımız kendini tek
alternatif parti olarak göstermiş olan CTP’nin bu ciddiyetsizliği karşısında
CTP’ye ne puan vermektedir?
Öte yandan seçim
sonuçları açıklandığı zaman, CTP Genel Başkanı basına verdiği demeçte şöyle
demiştir: “Halkımız istencini belli etmiştir. Seçim olayı geride kalmıştır.
Herkes halkın istencine saygı göstermeli ve seçilenlere yardımcı olmalıdır.”
Bu 3 Haziran’da
verilmiş bir demeç. 9 Haziran’da ise yine Yeni Düzen gazetesinde bir başyazı
görüyoruz. Burada "Halkın
istencinin sandığa yansımasına izin verilmediği koşullarda yapılan yerel
seçimlerden sonra, Şeker Bayramınızı kutluyoruz” denmektedir.
Şimdi kendisini
tek ciddi alternatif olarak sunan bir partinin, seçim sonrasında verdiği iki
demece bakarak değerlendirmesini yapacak olursak, 3 Haziran’da Genel Başkanın
verdiği demece mi inanalım? Yoksa bundan bir hafta sonra verdiğine mi inanalım?
Yazı devam
ediyor: “Halkın demokratik tepkisine karşı faşizan baskılar gündemdedir.”
Seçim
sonuçlarını daha önce değerlendirdik. Gizli oy, açık sayım yapılmıştır. Bu
bütün partiler tarafından, seçim merkezlerindeki gözlemciler tarafından ispat
edilmiş, görülmüş bir durumdur. Nasıl oluyor da halkın demokratik bir tepki
gösterdiğini ve buna karşı faşizan baskıların gündemde olduğunu söyleyebiliyor?
Bu kendini sol olarak niteleyen CTP’nin ciddi bir politika gütmediğini ve
sadece parlamentoda kendi partisinin oy miktarını artırmaya yönelik bir
çalışmaya yönelik olduğunu göstermektedir. Halkın genelde istemi, pahalılık,
işsizlik, konut sorunu çeşitli sosyal ve ekonomik sorunlara bir alternatif politikalar
sunmalarıdır. Halkın istemi budur. Diğeri de Kıbrıs sorununda şimdiye kadar 12
yıldır uygulanan ve söylenenlerin dışında, tamamıyle değişik bir bakış açısı
getirmesini ve gerçekten çözüme varıcı bir mücadele vermesini istemektir. (26
Haziran 1986)
Ahmet Okan: Sol partilerin
özellikle Kıbrıs sorunu karşısındaki tavırları örgütsel zayıflıklarına bir
neden gösterilebilir mi?
Ahmet An: Evet, kesinlikle. Zaten Kıbrıs sorununda sağ partiler bir yana, sol partilerin de belirli ve ayrıntılı bir politikaları yoktur. Yapılan, var olagelen resmi ideolojiyi destekleme ve onun yanında CTP’nin yaptığı veya diğer sol partinin yaptığı gibi, buna bazı antiemperyalist motifler katarak, işte “üslere karşıyız, emperyalizme karşıyız, emperyalizmin oyunlarına karşıyız” gibi sözlerle bu geleneksel politikayı solculaştırmaktır. Bana göre, gerçekten Kıbrıs sorununun çözümüne ve halkın sosyo-ekonomik sorunlarına bir alternatif getirmek isteniyorsa, bugüne kadar savunulmuş olanın dışında, gerçek sol bir politika saptanmalıdır. Kıbrıs sorununa tamamen yeni bir bakış açısı ve bu açı doğrultusunda bir çözüm reçetesi getirilmelidir. Sanırım ki gelecekte oluşturulacak sol güçlerin işbirliği ancak böylesi yeni bir bakış açısı getirildiği takdirde gerçekleşebilir. Aksi takdirde, şimdiye kadar yapılan politikaların bir türevi üretilmiş olacaktır. (27 Haziran 1986-son)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder