Kıbrıslı Rum gazeteci Kostis Ahniyotis, 29
Kasım 1989 tarihli haftalık Demokrat gazetesinde yer alan, Arif H. Tahsin’le
yaptığı ilginç söyleşide şöyle diyordu:
“İki toplumun teması gerekir. Temasa inanmayanlar
taksime inanır demektir.”
Nitekim Kıbrıslı Rum ve Türk hekimlerin,
söyleşinin yayımlandığı gün yapmaları plânlanan Lidra Palas’taki ortak
toplantının gerçekleşmemesi, taksim yanlısı hekimlerin aynı inanışta olan
yöneticileri etkilemesinin sonucuydu. Neymiş? Girişimci hekimlere yapılan
çağrı kişiselmiş, örgütsel olmalıymış. Sanki örgütler de aynı kişileri
kapsamıyormuş gibi. Kaldı ki her iki toplumdan hekimlerin temasına
inanmayanlar, zaten bu tür buluşmaları desteklememekte, ya da buluşulacaksa,
bunun kendilerinin denetiminde yapılmasını istemektedirler. Yıllardır bu
ülkede hekimlik mesleğinin saygınlığını yitirmesine katkıda bulunanlar, hangi
hakla bu tür ortak örgütlenme çabalarına sahip çıkmaya yelteniyorlar? Halkların
dostluğundan yana bir görüşe sahip olmadıkları kanıtlanan bu çevreler,
kendilerine vehmettikleri “fahri sağlık bakanı” görevinin ilerici nesil hekimlerince
kabul görmediğini görünce, yöneticileri etkileyerek, iki toplumun tıp alanında
ortak örgütlenmeye gitmesini engellemeye çalışmışlardır. Ama çabaları boşa çıkacaktır.
Benzer şekilde taksimci çevreler de, siyasal
alanda kendi denetimleri dışında yapılan her türlü işbirliği çalışmaları ile
temasların önünü tıkamaya çalışmaktadırlar. Kostis Ahniyotis, yukarıda andığımız
söyleşisinde, toplumlararası çatışmanın liderlerinin hâlâ daha görev başında
olduğunu vurgulayarak, “inşa etmemiz gereken evin sahibi biziz. İki toplumunsolcularının
özel görevleri vardır” demiştir.
Her iki toplumda da teması koruyanların sol
kesimler olduğunu belirten Kıbrıslı Rum gazeteci, solun büyük bir bölümünü
oluşturan bu kesimin, Kıbrıs’ın geleceğini ellerinde tutmakta olduğunu ifade
ederek “gereken sorumluluğu üstlenmelidirler” çağrısını yapmaktadır. Ahniyotis
şöyle diyor:
“Örneğin CTP’nin Denktaş’ı, AKEL’in de Vasiliu’yu
bir çözüm için zorlarken, bu çözümü tanımlamamaları kabul edilemez. Egemen
sınıfların birine, ya da ötekine dolaylı ya da direk çanak tutmadan ortak bir
anlayış ve mücadeleyi tanımlayamamak benim ve senin için de kabul edilemez.”
İşte yıllardır işçi sınıfı sosyalistlerinin
bizim tarafta da dile getirmekte oldukları yapıcı eleştirel değerlendirme, bu
kez de bir Rum yurtsever tarafından dile getirilmiştir. Enternasyonalist ve
anti-şöven ilericilerimiz, gerek CTP’nin, gerekse AKEL’in resmi politikalar
dışında, bağımsız bir anlayış ve mücadeleyi tanımlayamamasına, yıldırımları
üzerlerine çekme pahasına daima parmak basmışlardır. AKEL içinde son zamanlarda
başlayan ideolojik yenilenme hareketinin, Kıbrıs işçi sınıfının ortak cephesinin
kurulmayışının nedenlerine de yönelerek, geçmişe ilişkin hataları aşması ve gelecekteki
federal işbirliğinin önkoşullarını oluşturması gerekmektedir. Sol sosyal demokratların
yönettiği CTP içinde, henüz herhangi bir yenilenme odağının bulunmaması, bir
olumsuzluk oluştururken, bu konuda da girişimlerde bulunmak CTP dışındaki yurtsever-ilerici
güçlerin görevi olmaktadır. Kıbrıs işçi sınıfının birliğini sağlamaya yönelik
ortak politikanın milliyetçi liderliklerden bağımsız olarak tanımlanması için koşullar
olgunlaşmaktadır.
(Ortam gazetesi, 8 Aralık 1989)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder