18 Aralık 2015 Cuma

RUMLARLA İŞBİRLİĞİ VE ORTAK ANLAYIŞA YÖNELİRKEN...

Kıbrıslı Rum gazeteci Kostis Ahniyotis, 29 Kasım 1989 tarihli haftalık Demokrat gazetesinde yer alan, Arif H. Tahsin’le yap­tığı ilginç söyleşide şöyle diyordu:
“İki toplumun teması gerekir. Temasa inanma­yanlar taksime inanır demektir.”  
            Nitekim Kıbrıslı Rum ve Türk hekimlerin, söyleşinin yayımlandığı gün yapmaları plânlanan Lidra Palas’taki ortak toplantının gerçek­leşmemesi, taksim yanlısı hekimlerin aynı inanışta olan yöneticileri etkilemesinin so­nucuydu. Neymiş? Girişimci hekimlere yapılan çağrı kişiselmiş, örgütsel olmalıymış. Sanki örgütler de aynı kişileri kapsamıyormuş gibi. Kaldı ki her iki toplumdan hekim­lerin temasına inanmayanlar, zaten bu tür buluşmaları desteklememekte, ya da buluşulacaksa, bunun kendilerinin denetiminde yapıl­masını istemektedirler. Yıllardır bu ülkede hekimlik mesleğinin saygınlığını yitirmesine katkıda bulunanlar, hangi hakla bu tür ortak örgütlenme çabalarına sahip çıkmaya yelteniyorlar? Halkların dostluğundan yana bir görüşe sahip olmadıkları kanıtlanan bu çevreler, kendilerine vehmettikleri “fahri sağlık bakanı” görevinin ilerici nesil hekimlerince kabul görmediğini görünce, yöneti­cileri etkileyerek, iki toplumun tıp alanında ortak örgütlenmeye gitmesini engellemeye çalışmışlardır. Ama çabaları boşa çıka­caktır.
Benzer şekilde taksimci çevreler de, siyasal alanda kendi denetimleri dışında yapılan her türlü işbirliği çalışmaları ile temasların önünü tıkamaya çalışmaktadır­lar. Kostis Ahniyotis, yukarıda andığımız söyleşisinde, toplumlararası çatışmanın liderlerinin hâlâ daha görev başında olduğunu vurgulayarak, “inşa etmemiz gereken evin sahibi biziz. İki toplumunsolcularının özel görevleri vardır” demiştir.
Her iki toplumda da teması koruyanların sol kesimler olduğunu belirten Kıbrıslı Rum gazeteci, solun büyük bir bölümünü oluşturan bu kesimin, Kıbrıs’ın geleceğini ellerinde tutmakta olduğunu ifade ederek “gereken sorumluluğu üstlenmelidirler” çağ­rısını yapmaktadır. Ahniyotis şöyle diyor:
            “Örneğin CTP’nin Denktaş’ı, AKEL’in de Vasiliu’yu bir çözüm için zorlarken, bu çözümü tanımlamamaları kabul edilemez. Egemen sınıfların birine, ya da ötekine dolaylı ya da direk çanak tutmadan ortak bir anlayış ve mücadeleyi tanımlayamamak benim ve senin için de kabul edilemez.”
İşte yıllardır işçi sınıfı sosyalistlerinin bizim tarafta da dile getirmekte oldukları yapıcı eleştirel değerlendirme, bu kez de bir Rum yurtsever tarafından dile getiril­miştir. Enternasyonalist ve anti-şöven ileri­cilerimiz, gerek CTP’nin, gerekse AKEL’in resmi politikalar dışında, bağımsız bir anla­yış ve mücadeleyi tanımlayamamasına, yıl­dırımları üzerlerine çekme pahasına daima parmak basmışlardır. AKEL içinde son zamanlarda başlayan ideolojik yenilenme ha­reketinin, Kıbrıs işçi sınıfının ortak cephe­sinin kurulmayışının nedenlerine de yöne­lerek, geçmişe ilişkin hataları aşması ve gelecekteki federal işbirliğinin önkoşullarını oluşturması gerekmektedir. Sol sosyal demokratların yönettiği CTP içinde, henüz herhan­gi bir yenilenme odağının bulunmaması, bir olumsuzluk oluştururken, bu konuda da girişimlerde bulunmak CTP dışındaki yurtsever-ilerici güçlerin görevi olmaktadır. Kıbrıs işçi sınıfının birliğini sağlamaya yönelik ortak politikanın milliyetçi liderliklerden bağımsız olarak tanımlanması için koşullar olgunlaşmaktadır.      

(Ortam gazetesi, 8 Aralık 1989)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder