10 Aralık 2015 Perşembe

SİYASAL ANILARIN ÖNEMİ


Halen parasal yoksunluk yüzünde yayı­mına ara vermiş olan Söz gazetesi, on yı­lı aşkın yayım yaşamıyla Kıbrıs Türk mu­halif basını içinde özgün bir yere sahip­tir. Kıbrıs Türk toplumunun yakın siyasal geçmişiyle ilgili olarak yapılacak her araştırma, Söz gazetesinin sayfalarında dile getirilen görüşlere yer vermek zo­rundadır. Aksi takdirde eksik olur. Gerçi başlangıçta Söz ekibi diye bilinen yazar­lardan bir kısmı veya sonradan yazı aile­sine katılanlar, zaman içinde yollarını değiştirmiş ve farklı siyasal görüşleri benimsemişler, ya da politika dışına düşmüşlerdir; ama Söz’ü Söz yapan, düzenle uyuşmayı reddeden muhalif çizgi varlığını hep sürdürmüştür. 1464 sayı yayımlanan Söz gazetesinin son sayısı, 20 Nisan 1988 tarihini taşıyordu ve bir ara da 64 sayı olarak dergi şeklinde çıkmıştı. Hepsinde de başyazar olarak gördüğümüz Arif Hasan Tahsin, kendine özgü politik çizgisini geliştirmiş ve günümüze kadar aynı özü korumuştur. Bu çizginin ana özelliği, Kıbrıs Türklerinin kendi iç dinamikleri­nin çalışmasına engel olmaya yönelik her türlü iç ve dış müdahaleye (ki bu başta TC’den gelmektedir) karşı çıkmakla belirlenmektedir.

Söz’ün başyazarı Arif Hasan Tahsin’in “Aynı yolu yürüyenler, farklı yerlere varamazlar” başlığı altında 16 Ağustos 1982 günkü gazetede başlattığı yazı dizisi, 3 Ekim 1983’de çıkan 188. yazıda “şimdilik” kaydı ile sona erdirilmişti. (2 Mart 1983 ile 8 Temmuz 1983 arasında diziye ara verilmişti.) Yaklaşık bir yıl süren bu yazı dizisinde, toplumsal tarihimizde ilk kez, yakın tarihin karanlıkta kalan, ya da yeterince bilinmeyen yönleri, yazıldıkları günün gelişmelerine paralel olarak, yazarın kişisel anılarıyla karışık bir biçimde anlatılmış ve geniş bir okuyucu kesi­minden büyük ilgi görmüştü. Şimdi bu 188 yazılık dizinin ilk 75 yazısı, Söz Yayıncılık tarafından 352 sayfalık bir kitap halinde, Ağustos 1988’de yayımlanmış bulunuyor. Gazete sayfaları arasında kalan yazıların, okuma kolaylığı olmadığı bilindiği için, kitaplaşmaları çok yararlı olmaktadır. Hele böylesi önemli bir anılar dizisinin arşivlerin tozlu raflarnda kalması, hiç de iyi olmayacaktı. Bu nedenle “Aynı yolu yürüyenler, farklı yerlere varamazlar”ın 1. cildini biz okuyuculara kitap olarak sunan yazara bir kez daha teşekkür borçluyuz.   

Yazarın 16 Ağustos 1982 tarihli daha ilk yazısında yer alan şu saptama, bugün için de geçerliliğini aynen korumaktadır:

“Özetlersek, varılan sonuç şudur: Hasta­lıklı politik yaşam, halka ihaneti sağla­mıştır. Özellikle emekçi halk, kendinden yana olduğunu iddia edenlerce kandırılmış ve daha da kötü yaşam koşullarına itil­miştir. Çare emekçi halkın, yandaşlarla değil, bizzat kendisinin sihhatli bir şe­kilde örgütlenmesindedir.” (s.5-6)

1974 olayları sonrasında kurulan dü­zenle uyuşmuş sol sosyal demokrat CTP ile sağ sosyal demokrat TKP’ye yazılarda yö­neltilmiş çeşitli eleştirilerin haklı­lığını, yaşadığımız olaylar göstermiş bu­lunuyor. Özellikle genç kuşakların, muha­lefet partilerinin içine girdikleri açmazın nedenlerini anlamak için, bu ya­zılardan öğrenecekleri çok şey vardır. Arif H. Tahsin’in kişisel anılarıyla örülü olarak aktarılan yakın geçmişimizin aynasındaki bu görüntüler, Kıbrıs Türk politikasını, onu yapan politikacıları ve onların partilerinin ne düzeyde bulun­duğunu açığa çıkarmaktadır. Yazar şöyle diyor:

“Geçmişi irdeleyip nerden nereye vardığımızı aradığımıza göre, bu tartış­maları günahlarıyla ve de sevaplarıyla ortaya koyma kaçınılmaz oluyor. Aslında bunu yapmak, yeni ve gelecek kuşaklara saygının kaçınılmaz gereğidir.” (s. 166)

Ne yazık ki bu Kıbrıs adası üzerindeki 400 yılı aşkın siyasal varlığımız araştırılırken, başvurabileceğimiz yazılı Türkçe kaynaklar içinde, sadece son 100 yıl ait gazete ve dergi koleksiyonları vardır. Diğer yazılı eserlerin hemen hemen tamamı, politika dışı konularla ilgili­dir. Gazete ve dergi koleksiyonları da tam eksiksiz olmayıp, çok az kişinin elinde bulunmaktadır. Arşivcilik geleneği­mizin olmaması yüzünden birçok belgeler ve yayınlar, zaman içinde yok olup gitmiş­tir. Tek merkezi kütüphanemizde bile 1950’li yılların öncesi bir yana, 1960’lı yılların gazete koleksiyonları bile bu­lunmamaktadır. Kaldı ki kişisel anı yaz­ma, ya da günlük tutma, bugün bile bizde çok seyrek görülen alışkanlıklardandır. Ne üzücüdür ki, yakın geçmişimizle ilgili bilgiler, olayları yaşayanlarla birlikte toprak olup gitmektedir.

Toplum lideri olarak bilinen bir Dr. Fazıl Küçük ile ilgili, derli-toplu biyografik kitap henüz yayımlanamamıştır. (Bir ara varlığını öğrendiğimiz, onun eski Türkçe el  yazısıyla tuttuğu notların akibeti bilinmemektedir.) Aynı şekilde 1930’lu yılların halkçı lideri Necati Özkan’ın banda okunmuş anıları henüz kitaplaşmamıştır. Gazeteci Erten Kasımoğlu’nun 1986’da Kıbrıs Postası gazetesinde yayımlanmış ve çeşitli siyasilerle yaptığı söyleşilerin üç cilt olarak basılacağı duyurulmuşsa da, “Eski Günler, Eski Defterler”in ancak 1. cildi (Temmuz 1987) yayımlanabilmiştir. Faiz Kaymak’ın “Kıbrıs Türkleri bu duruma nasıl düştü?” başlıklı, anılar ve belgeler toplamını da unutmamak gerek (İstanbul, 1968, 143 s.)

Arif H. Tahsin’in adı geçen dizisinde (No. 109, 27 Aralık 1982) belirttiğine göre “Sn. Denktaş, olayları yazmakta olduğunu ve dolaplar dolusu yazmış olduğunu” kendisine söylemiştir. Arif H. Tahsin, şu haklı serzenişte bulunuyor:

“Sn Denktaş ne yazıyor, ne yazmıyor bilinmez şimdilik. Ama önemli olan yazmış olması. Ve kuşkusuz, en önemlisi, hayatta iken yazdıklarını yayınlayıp tartışmaya açmasıdır. Tartışmaya açmalıdır ki, diğer  yaşıyanlar da diyebileceklere, “Hayır! Şu şöyle değil, böyle” diyebilsinler.”

Çünkü gerek Rauf Denktaş, gerek Osman Örek, Erten Kasımoğlu ile yaptıkları  söyleşilerde merhum Dr. Küçük ile ilgili olarak bazı görüşler öne sürmüşler, ancak bunların doğruluğu hakkında birinci elden bilgi alma olanağı yitirilmiş bulunuyordu.

Kıbrıs Türk toplumunun en azından 30 yıllık dönemde kaderini tayin etmiş olan politikacıların, geçmişin birçok bilinmiyen veya yeterince aydınlatılamayan olayları hakkında kişisel görüşlerini yazılı olarak gelecek kuşaklara iletmeleri, toplumsal açıdan bir zorunluluk haline gelmiştir. (15 Kasım 1983 öncesini sıcağı sıcağına kaleme alan Fuat Veziroğlu’nun “Dizleri Titriyenler”inin önemi hatırlanmalıdır.) Yoksa Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesinin tarihi, 150 milyon liralık anıt-heykellerle anlatılacak kadar basit ve kolay değildir. Ancak ciltler dolusu tarih ve anı kitapları geçmişimize, günümüze ve geleceğimize ışık tutabilir. Oysa ki bu doğrultuda atılmış adımlar yok denecek kadar azdır. Geçirilen baskı dönemlerin etkisi, göçler sonucu geride bırakılan kişisel arşiv­lerin yitirilmesi, araştırma gazeteciliği ile yayımcılığımızın gelişmemiş olması, kültürlü kişilerin parasız, paralı kişi­lerin de kültürsüz olması, bu gelişmemişliğin nedenleri arasında sayılabilir.

Bugün emekli olmuş bir öğretmen olan Arif Hasan Tahsin gibi bir yurtsever demokratın kaleme aldığı anı ve gözlemlerin bu ilk cildi, bu alanda büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Geriye kalan yazıların da 2. ciltte toplanmasından sonra, dileği­miz, yazarın kalemini yeniden eline alarak, sonraki yıllarda da aynı yolu yürü­yenlerin niçin farklı yerlere varamadık­larını bizlere kendi uslübuyla anlatmasıdır. Bu bağlamda “Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Mücadele Tarihi”nin 1. cildini Mayıs 1988’de yayımlamış olan Neriman Ca­hit’in de, 2. cildi bir an önce hazırlaması gerekecektir. Çünkü o kitabın 1. cildinin önsözünde belirtildiği gibi, “İlkokul öğretmeninin verdiği ses, Kıbrıs Türkünün sesidir. Düşüncesi, Kıbrıs Türkünün düşüncesidir. Yurdunu seven herkesin bu sese kulak vermesinin nedeni budur.”

Kıbrıs Türk toplumunun geçmişi, bugünü ve geleceği üzerinde kafa yoran herkesin, Arif Hasan Tahsin’in geçmişimizi irdeleyen bu kitabını okumasını salık veri­riz. Bugünkünden farklı yerlere varmak isteyen genç kuşakların farklı bir yoldan yürümelerinin başarısı, geçmişimizi iyi bilmekten geçecektir.

(Kıbrıs Postası gazetesi, 18 ve 19 Ekim 1988)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder