18 Aralık 2015 Cuma

TARIMSAL İLAÇ KALINTILARI VE SAĞLIĞIMIZ


        Bundan iki buçuk yıl önce, Kıbrıs Postası gazetesinde çıkan "Ülkeden Ülkeye Sağlık Sorunları" dizimizde yer alan "Tarım ilaçları­na dikkat edilmeli" başlıklı yazımızda, ot kıran ilaçların kanser tehlikesini artırdığına ilişkin araş­tırma sonuçlarını aktarmış ve dünyanın en çok tarım ilacı tüketen üçüncü ülkesi olan Brezil­ya'da tarım ilaçlarının kulanımının reçeteye bağlandığını belirtmiştik. (24.2.1987)
Ne yazık ki tarımda kullanılan böcekkıran ve otkıran ilaçların herhangi bir bilimsel yöntemle takibinin yapılmadığı ülkemizde, bu konuda yeterli önlemler alınmamış ve insan sağlığına aykırı uygulama­lar günümüze kadar sürdürülegelmiştir. Geçtiğimiz haftalarda süt ve un tahlillerinde ortaya çıkan çeşitli sağlığa zararlı kalıntılar konuyu yeniden güncelleştirmiştir. Ankara'ya tahlile gönderilen ör­neklerden kepek'te DDT bulunma­sına hayret ettiğini açıklayan Tarım ve Orman Bakanı T. Atasayan, "bu ilaç Türkiye'de yasak, burada yasak, peki nereden çıktı? İşte buna hayrete ediyoruz" şeklin­de konuştu!

HAYRETE GEREK YOK
Oysa hayret edilecek hiçbirşey olmaması gerek. Çünkü DDT toprakta 20 yıl kadar bozulmadan kalabilmekte ve buradan yetişen bitkilere ve onların yenmesi ile insanların yağ dokusuna ve hatta anne sütüne geçerek, orada birik­mektedir. Bunlar yıllardır bilinen bilimsel bulgulardır. Ama eğer bunlardan haberiniz yoksa veya bir bilene sorup öğrenmezseniz, o zaman hayret etmekten başka birşey yapamazsınız.
Bilindiği gibi, DDT'nin laboratuvar hayvanlarında kanser oluşma­sına yol açtığı saptandığından, 1982 yılında ABD Çevre Koruma Örgütü ve ardından Dünya Sağlık Örgütü DDT'nin kullanımını yasak­lamıştı. Diğer böcekkıran ilaçların da kanser yaptığı çeşitli yayınlarda duyurulmuştur. Örneğin 1987 yılında SSCB Tıp Bilimler Akademisi'ne bağlı Ulusal Kanser Merkezi araştırmacıları, laboratuvarlarda farelere böcekkıran ilaç verdikten sonra, hamile farelerden aldıkları embriyonların böbrek hüc­relerinin özel bir ortamda kültürünü yapmışlar ve bu hücrelerde oluşan hücre değişimlerinin kansere yol açan maddelerin yaptığı deği­şiklikle aynı olduğunu saptamışlar­dır.

KALINTI MİKTARI ÇOK FAZLA
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nce yapılan bir araştırmaya göre, geçmişte tarımsal mücadelede yaygın olarak kullanılan DDT’nin yasaklanması üzerinden yedi yıl geçmesine karşın, hâlâ daha Türki­ye denizlerinde yakalanan balıklar­da DDT kalıntısına rastlanmıştır. DDT çok uzun zamanda ayrıştığın­dan gerek besinle, gerekse içme suyu ile alınan benzeri tarım ilaç­larının kalıntılarının çok azı, insan vücudundan atılabiliyor; geriye ka­lanlar yağ dokularında birikmekte­dir. Bu durumda yaşlı bir insanın vücudundaki tarım ilacı kalıntısı, genç bir insanınkinden çok daha fazla olmaktadır. Aynı kuruluş ta­rafından Çukurova bölgesinde yapılan bir araştırmada da, içme sularında DSÖ tarafından konulan standardların 15-100 katı fazla tarım ilacı kalıntısı bulunduğu açıklanmıştır. (Cumhuriyet, 28.6.1989)

15 YILDIR BİLİNİYOR
Çağdaş tarımda kullanılan çe­şitli otkıran ve böcekkıran ilaçları­nın toprak ve suda kalıntı bıraktı­ğına ilişkin ilk bilimsel yayınlar, bundan 10-15 yıl önce yayımlanmış ve özellikle gelişmiş ülkelerde uya­nık kamuoyunun çabaları ve hükümetlerin ilgisi ile bu konuda gerekli önlemler alınmıştır. Daha çok kâr amacı ile çalışan uluslar­arası tarımsal ilaç tekelleri, kendi ülkelerinde kullanımı yasaklanmış ilaçları, bir yolunu bularak geliş­mekle olan ülkelere satmayı sürdürmüşlerdir. Örneğin ABD firmalarının, kullanımı kendi ülke­sinde kısıtlı veya yasak olan 171 çeşit tarımsal mücadele ilacını, gelişmekte olan 50 kadar ülkeye sattığı bilinmekedir. Öte yandan basın haberlerine göre, gelişmekte olan ülkelerin dünya tarımsal ilaç kullanımının ancak yüzde 25'ini gerçekleştirmelerine karşın, dünyada bu tür ilaçlardan olan zehirlenmelerin yüzde 75'i yine bu ülkelerde görülmekte ve yılda 500 bin insan tarımsal mücadele ila­cından zehirlenmektedir (Cumhuri­yet, 31.3.1987)

ANNE SÜTÜNDE BİLE DDT KALINTISI
Tarımsal ilaç kullanımı sonucu meydana gelen hava, su ve toprak kirlenmesi yanında, gıda kirlenme­sinin önemine de dikkat çeken uzmanlar, bitki ve hayvanlara geçen zehirin, besin zinciri yoluyla insanlara zarar verdiğini belirtmek­tedirler. Örneğin 1983 yılında bir Alman üniversitesince Türkiye'nin çeşitli yörelerinden toplanan anne sütü örneklerinde bile tarımsal ilaç kalıntılarının bulunduğu (en yüksek oran Adana'da) açıklanmıştır. Uzmanlar, bulunan kalıntı miktarının anne sütlerinde dünya litera­türünde belirtilen en yüksek de­ğerlerin çoğunu geride bıraktığını söylemişlerdir. (agy)

KİMYASAL GÜBRENİN ZARARI
Uzmanlar, tarımsal alanda ge­reğinden fazla kullanılan kimyasal gübrelerin de insan sağlığını teh­dit ettiğini belirtmektedirler. Su ve sebzelerle insan vücuduna geçen nitrat ve fosfor, kanserojen madde olan "nitrit"e dönüşebilmektedir. Aşırı gübre, toprağın biyolojik dengesini de bozarak verimsizleş­meye yol açmaktadır. Bilim adamları, kimyasal gübrenin çok kullanıldığı toprakların giderek ölmekte olduğunu söylemektedir­ler. Uzmanların açıklamalarına göre, birim alanda daha çok ürün elde etmek amacıyla atılan amonyum nitratlı gübre ve amonyum sülfat ile amonyum fos­fat gübrelerinin etkin maddelerin­den nitrat ile fosfor, toprakta par­çalanırken zehirli bir hale dönüşü­yor. Bu maddelerin bir bölümü yağmur, ya da sulama suyu ile bitki tarafından emilirken, bir bö­lümü de toprağa işleyerek, yeraltı sularına karışıyor. Toprağın derin­liklerine inen nitrat ve fosfor, içi­len kuyu sularıyla, bitkiye yerleşen nitrat ve fosfor ise, tüketilen seb­zelerle insanın bünyesine geçmekte ve burada nitrata dönüşerek kana karışmaktadır.
Çukurova Üniversitesi Toprak Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Zülküf Kaya, özellikle çiğ olarak tüketilen marul, ıspanak, maydanoz ve salatalıklarda yapılan araştır­malarda, DSÖ tarafından saptanan standartların üzerinde nitrata rast­landığını açıklamıştır. (Cumhuriyet, 8.3.1988)

BİTKİSEL YAĞLARDA KALINTI
Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Yaşar Hışıl ise, İzmir piyasasında satılan yemeklik bitki­sel sıvı yağların tarım ilâçları kalıntılarının 55 üründe incelenerek, kalıntı bulunduğunu açıklamış ve bulunan miktarların bazı örneklerde "toleransları geçtiğini" bildirmiş­tir. (Cumhuriyet, 18.8.1987)

BİZDE DE BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR YAPILMALI
Ülkemiz Kıbrıs'ta ise henüz ko­nu yeterince kamuoyuna mal olmadığından yetkililer gerekli ön­lemleri almakta gecikmekte, ya da halkı bu konularda yeterince bilgi­lendirmekte aceleci davranmamak­tadırlar. Kanser olgularının artışına karşın, nedenlere yönelik hiçbir bilimsel çalışma yürütülmezken, gayri ciddi açıklamalarla kamuoyu oyalanmak istenmektedir.
       Kamu görevlisi hekimler, öğleden sonra mesailerinde bu konularda araştırma yapsalar, istatistik çıkarsalar ne olur? Ama Sağlık Bakanı’nın izni ile özel kliniklerinde hasta bakmaktan, reçete yazmaktan vakit bulamıyorlar ki! Devlet bu konuya gereken ciddiyetle eğilmezken, özel kesimde çalışanların uyarıları kulak ardı edilirken, yüzlerce insanımız her yıl kansere yakalanıyor, hiç kimsenin kılı bile kıpırdamıyor. Ölenlerin yerine yenileri gelir diye mi düşünüyorlar yoksa? Kıbrıs'tan ayrılan nüfusun artması karşısında, hiç olmazsa kalanların sağlıklı olması için önlemler alalım!

RUM TARAFINDAKİ ÇALIŞMALAR
Güney Kıbrıs'ta geçen Haziran ayında bir hafta boyunca süren aydınlatma kampanyasında gerek tarımda, gerekse hayvancılıkta ilaç kullanımının doğru şekilde yapılması teşvik edilmiş ve TV’de uzman kişiler, çiftçilere böcekkıran ve otkıran ilaçlar hakkında geniş bilgiler vermişlerdir. Rum Tarım Bakanı Andreas Gavrielidis, devletin etkin denetimleri ve Tüketiciler Derneği'nin dikkatli gözlemleri sonucu, tüketicilere yönelik tehlikenin en az düzeye indirildiğini açıklamıştır. Her zaman zehirli düzeye varan kalıntı içeren ürünlerin olabileceğini belirten Bakan, tüketicilerin Bakanlığa başvurması ile örnek  alınarak testlerin yapıldığını ve aşırı ilaç kullanılan yerlerdeki ürünlerin araştırıldığını ve zararlı bulunanlarının tahrip edildiğini söylemiştir. Verilen bilgiye göre, piyasada satılan her tarım ilacının üzerinde veya yanında, kullanım şeklini anlatan ve uzman bilgisini aktaran Rumca broşür bulunmaktadır. Hazırlanan afişlerde ise, kimyasal gübrelerin dikkatlice ve etkin kullanımı için gerekli bilgiler aktarılmış ve bütün kırsal bölgelere dağıtılmıştır. (Cyprus Weekly, 16.6.1989)

SONUÇ
Sonuç olarak, artan tarım ilacı kullanımı için toplum olarak bizim de gerekli önlemleri almamız zamanının geldiğini, hatta geçmekte olduğunu belirtmek istiyoruz. Alınan önlemlerin aksamadan uygulanması, denetlenmesi yanında, gıdalar üzerinde ve içerisinde bulunan tarım ilacı kalıntıları için diğer ülkelerin kabul ettikleri limitler dikkate alınarak, bir tarım ilacı kalıntıları yönetmenliğinin derhal çıkartılmasını ve kalıntı seviyelerinin iyi donatılmış laboratuvarlarda uzman kişiler tarafından sürekli izlenmesini talep ediyoruz.


(Ortam gazetesi, 12 Ekim 1989)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder