Nedeni bilinmez. Siyasete atılmanın ve bakan koltuğuna oturmanın verdiği
hızdan mı olacak, nedir, bizdeki sağlık
bakanları göreve geldikleri zaman, pek parlak vaadler yaparak işe başlarlar.
Aylarca kendilerini ziyaret eden heyetlerle görüş alış-verişinde bulunurlar.
Zamanla görevlerinin ne kadar zor olduğunu anlarlar ve verdikleri sözler gazete
sayfalarında birer anı olarak kalır.
Dr. Mustafa Erbilen, Serbest Çalışan Hekimler Birliği’nin Yönetim Kurulu üyeliğinden
Sağlık Bakanlığı’na geçince, en azından kamu görevlisi hekimlerin öğleden sonra
özel klinik çalıştırmamalarını sağlama yönünde bazı girişimlerde bulundu, ama
Denktaş’ın ve diğer etkililerin hışmına uğradı. Devlet Başkanı olacak adam “Kebapçı
dükkanı mı kapatıyorsun?” diyerek,
yasadışı özel kliniklerin kapatılması kararına karşı çıkınca, ardından TIP-İŞ
kazan kaldırdı; günlerce greve gidildi, hasta bakılmadı. Doktor olan Başbakan
Eroğlu araya girerek, yeni bu düzenlemeye gidileceğini duyurmuşsa da, o gün
bugündür hiçbir değişiklik olmadı. Böyle gelmiş, böyle gider düzeni sürdürüldü.
VERİLEN SÖZ
TUTULMADI
Dr. Ertuğrul Hasipoğlu, son seçimlerden sonra UBP hükümetinin yeni Sağlık
Bakanı olarak koltuğuna oturur oturmaz, o da yıllardır, Serbest Çalışan
Hekimler Birliği’nin sosyal sigortalı hastaların özel hekimlerde de muayene ve
tedavi olabilmeleri için yaptığı talebi hayata geçireceğini açıkladı. “Sağlık
hizmetlerinde reform” başlığı altında duyurulduğuna göre, 1 Ocak 1991
tarihinden itibaren sosyal sigortalı olan hastalar, dilediği doktora giderek,
muayene olabilecek ve ilaçlarını piyasadaki eczanelerden alabilecekti. (Kıbrıs,
20.8.1990) Başbakan Dr. Eroğlu’nun bir basın toplantısında açıkladığına göre,
devlet, sağlık konusunda yılda altı milyar ilaç parası, yurt dışına tedaviye
gönderilen vatandaşlara da altı milyar tedavi parası harcıyordu. (Kıbrıs,
4.9.1990) Demek ki sağlık konusundaki savurganlık ve sağlıksız sağlık
politikası, devletin sağlık alanında ne kadar beceriksiz kaldığını ortaya
koyuyordu. Dr. Hasipoğlu, “Sağlık reformunu gerçekleştiremezsem istifa ederim”
demişti. (Kıbrıs, 26.9.1990), ama göreve geldiğinden bu yana geçen 8-9 aylık
süre içinde bir arpa boyu yol da alınamamıştı.
SAĞLIK ŞURASI
GÖSTERMELİK Mİ?
Basında çıkan son haberlerden öğrendiğimize göre, Çalışma ve Sağlık Bakanı
Dr. E. Hasipoğlu, 7 Mart 1991 Perşembe günü 1. Sağlık Şurası’nı topluyormuş.
Cafcaflı konuşmaların yapılmasmdan sonra, konu komisyonlara havale edilecekmiş.
1. Komisyonda Genel Sağlık Sigortası ve sağlıkla ilgili çalışmalar - Finansman
(Döner sermaye dahil), 2. Komisyonda Temel Sağlık Hizmetleri Kuruluş
Organizasyonu ve 3. Komisyonda Yataklı Tedavi Kurumları Kuruluş Organizasyonu
görüşülecek. 11, 12 ve 13 Mart günleri mesai saatlerinde çalışacak olan bu komisyonlar,
inşallah kangrenleşmiş sağlık sorunlarına köklü bir tedavi bulurlar.
Memur zihniyetine göre düzenlenmiş olan komisyonların çalışma saatlerinde, ne
yazık ki serbest çalışan hekimlerin işyerlerini kapatarak toplantılara
katılmaları imkansız denecek kadar zor. Halbuki akşam saatleri veya hafta sonu
yapılacak toplantılarda, özel kesime sağlık hizmeti veren hekimlerin de katkıda
bulunmaları sağlanabilirdi. Çünkü 155 kamu görevlisi hekime karşılık, sadece
serbest çalışan hekim sayımız 200’ün üzerindedir (1991 Yılı Programı, Taslak,
Eylül 1990, s. 262). Ama bu ülkede, nedense, sağlık planlaması yapılırken
serbest çalışan hekimler hep dışlanmakta ve onların görüşlerine hiç
başvurulmamaktadır. Nitekim 1. Sağlık Şurası’na Serbest Çalışan Hekimler
Birliğini temsil etmek üzere üç kişi çağrılmıştır ve sözü edilen çalışma saatleri
içinde bu toplantılara katılmak pratik olarak mümkün değildir. Bakanlığın konu
ile ilgili taslak, hazırlanmış öneriler ve diğer istatistiki bilgilerine
ulaşmak, özel kesimde çalışan hekimler için atom sırrını elde etmek kadar
güçtür. Bu konuda yıllardır yaptığımız temaslarda ne yazık ki olumlu bir sonuç
alınmış değildir. Yakında bilgisayar sistemine geçeceğiyle öğünen Devlet Hastanesi’nde
hasta dosyalarında hiçbir bilimsel veri, bulgu veya epikriz bulunmaması, uluslararası
hastalık kodifikasyonuna henüz geçilmemiş olması, teşhis ve tedavideki
yetersizlikler, konunun bir başka yönünü oluşturmaktadır.
RUM
MESLEKTAŞLARLA TEMAS ENGELLENİYOR
Burnumuzun dibindeki Kıbrıs Rum toplumunun bu doğrultuda hayli yol
katettiğini basın-yayın organlarından izleyebiliyoruz. Ne acıdır ki, iki toplum
arasındaki sağlık alanındaki temaslar, devlet tekeline alınmış bulunmakta olup,
serbest çalışan hekimlerin Kıbrıslı Rum meslektaşlarıyla temas etmelerine her
türlü engel çıkarılmaktadır. 18 Aralık 1989 tarihinde Rum ve Türk hekimlerin
birlikte oluşturdukları “Tıp Mesleğine Mensup Kıbrıslıların İşbirliği Komitesi”nin
Rum üyelerinin, Türk kesimindeki hastaneleri ziyaretine, binbir zorlukla, 15
Ocak 1990 tarihinde izin veren Türk yetkililer, Türk hekimlerin Rum kesimindeki
sağlık kuruluşlarını ziyaret etme başvurularını yanıtsız bırakmışlardır. 18
Mart 1990 ve 12 Mayıs 1990 tarihleri için izin vermeyen Bakanlık, ilk ziyaretin
yıldönümü olan 15 Ocak 1991 günü için de izin vermemiş ve 5 özel hekime ek
olarak çağrı alan 5 devlet hekimini Sağlık Bakanı Dr. Hasipoğlu bizzat
arayarak, bu ziyarete katılmamaları için onları uyarmıştır! Serbest Çalışan
Hekimler Birliği’nin bu kez sadece 5 özel kesim hekimi için yaptığı 21 Şubat 1991 tarihli güneye geçiş izin başvurusuna ise henüz bir yanıt alınamamıştır.
KIBRIS
CUMHURİYETİ GENEL SAĞLIK PLANI’NIN TEMEL İLKELERİ
Görüleceği gibi Kıbrıs’ın kuzeyinde başıbozuk bir sağlık politikası ve vaadler
zinciri sürüp giderken, Kıbrıs’ın güneyinde devlet, bütün yurttaşları
kapsayacak bir sağlık sigortası planını geçtiğimiz hafta bir basın toplantısı
yoluyla kamuoyunun tartışmasına açmıştır. Elde ettiğimiz bilgilere göre, Rum
Sağlık Bakanı Dr. Papayorgiyu, hükümetinin sağlık alanında daha iyi ve daha
kaliteli bir hizmet sunmayı amaçladığını ve bunun için de genel bir sağlık
planı hazırladığını vurgulamıştır. Sağlık Bakanı ilgili tüm örgütlerin,
sendikaların ve işverenlerin görüşlerine açılan planın, 1991 yılı içinde son
şeklini almasını düşündüklerini söyledi. Bakan, sağlık sigortasına ilişkin
çalışmaların tarihçesine de değinerek, bu çalışmaların 1966 yılında
başlatıldığını, ancak bir türlü tamamlanamadığını belirtti. Plânın hayata
geçirilmesinin hızlandırılmasını sağlamak amacıyla bir komite kurulduğunu
açıklayan Bakan, Komite’ye Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sosyal
Sigortalar Kurumu ve Plânlama Dairesi’nin katıldığını, bu komitenin ilgili
diğer örgütlerle temas halinde çalışacağını söyledi. Tüm bu çalışmaların
sonucunda 1991 yılı sonuna kadar Genel Sağlık Plânı son şeklini almış olacak.
Bakan Papayorgiyu, Sağlık Sigortası’nın genel ilkelerini de şöyle sıralıyordu:
1. Plan,
bütünsel olacak ve bütün vatandaşları kapsayacak. İşgal edilmiş bölgede yaşayan
Kıbrıslı Türkler, bu plana dahil olabilecek. Fakir, çok yaşlı ve gereksinimi
olan kesimler, bu plan kapsamında olacak.
2. Sağlık
Sigortası, Sosyal Sigorta genel ilkelerine dayanacak, zorunlu olacak ve ailenin
çalışan ve onlara bağımlı olan tüm üyelerine tüm alanlarda sağlık hizmeti
sunacak.
3. Sağlık
Sigortasının uygulanabilmesi için Özel Sağlık Fonu oluşturulacak, Fon’a
hükümet, işverenler ve çalışanlar katkıda bulunacak.
4. Bu fon, kendi
bütçesine, gelir ve giderlerine sahip olacak. Devlet ve özel sektörden hizmet
satın alacak.
5. Bir doktordan
diğer doktora veya uzmana aktarılmak için doktor kağıdı gerekecek ve devlet
hastanesi ile özel klinik arasında seçim yapma özgürlüğü olacak.
6. Sağlık
Sigortası, üç kişilik bir komite tarafından yönetilecek. Komiteye bir devlet, bir
işveren, bir de işçi temsilcisi katılacak. Komite başkanlığı, her yıl üç üyeden
birinin başkanlığı yürütmesi temelinde olacak.
7. Bazı sağlık
hizmetleri, devlet denetiminde olacak. Bunlar a) Sağlıkla ilgili bilgilendirme,
Adli Tıp vs, b) Ruh Hastalıkları Servisleri, c) Diş Sağlığı Servisleri.
8. Tarafların
fona yaptığı katkılar, taraflar arasında yapılacak temaslar sonucunda belirlenecek.
9. Hak
sahiplerinin faydalanacağı haklar, ilk muayene için doktora gitme, ikinci ve
üçüncü aşama tedavi için Genel Hastaneye gitme, doğum hizmetleri, diagnostik
amaçlı röntgen ve diğer tahlil hizmetleri ve gerekli ilaçları almak şeklinde
olacak.
10. Hizmetlerin
gerektiğinden fazla kullanımını önlemek için hak sahibi ilaç, tahlil ve saire
fiyatının bir bölümünü ödeyecektir.
Rum Sağlık Bakanı Papayorgiyu yaptığı açıklamada, Sağlık Sigortası Plânı’nın
özel sektörün de yararına olacağını, bunun için özel sektörün plâna karşı
çıkacağını zannetmediğini söyledi. Bakan ayrıca, Sağlık hizmetlerinin ticarete
dönüşmesinin önlenmesi için denetleme organlarının da kurulacağını söyledi.
BİZDEKİ “SAĞLIK
FONU” NE ZAMAN OLUŞACAK?
Doğrudan temas kurma olanağını elde edemediğimiz için, KRYK’deki bir
programdan banda kaydederek, yukarıya aktardığımız Genel Sağlık Plânı, Sosyal
Sigorta Sisteminden bu yana Kıbrıslı çalışanlarm en büyük sosyal kazanımı
olacaktır. Bizdeki Sağlık Bakanlığı’nın “Sağlık Fonu” oluşturma çalışmalarının
hangi düzeyde olduğuna ilişkin herhangi bir bilgimiz yoktur. Dr. Hasipoğlu ile
Serbest Çalışan Hekimler Birliği olarak 12 Temmuz 1990’da yaptığımız bir
görüşmede, bize yasanın Ekim 1990’a kadar çıkarılacağından söz etmişti!
Kendisine sunduğumuz konuyla ilgili Genel Kurul kararımız ve önerilerimiz, hasıraltı
edilmişe benziyor. Kaldı ki, Bakanlık bu konuda hiçbir ön çalışma yapmamış ve
fizibilite raporu hazırlamamıştır.
İşte size Rum kesiminde kurulması plânlanan sistemin ilkeleri, hiç olmazsa
onu örnek alın. Bize de “komşuda pişse, bize de düşse” demek kalıyor.
(Ortam gazetesi,
7 ve 8 Mart 1991)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder