18 Aralık 2015 Cuma

KIBRIS TÜRK SOLU CTP’DEN SORULMAZ


13 Nisan 1989 tarihli Ortam’da çıkan “Rumlarla temasta grup­çuluk” başlıklı yazımızda, Rum toplumuyla temaslarda Kıbrıs Türk solunun kişilikli bir şekilde temsil edilmesi için CTP’nin grupçu ve partizan tavırlarına bir an önce son vermesi çağrısında bulunmuştuk. Aradan geçen süre içinde, bu konuda ilerleme kay­dedilmesi bir yana CTP ile yakın ilişki içinde olan bazı sosyalist ülke büyükelçiliklerinin de benzeri tavırlar içine girdiklerini gözlem­lemiş bulunuyoruz.
Saptamalarımıza göre, Rum kesiminde yapılacak olan toplantı­lara katılması istenen Kıbrıslı Türklerin belirlenmesi işlemi, hâlâ daha CTP Genel Merkezi’nin onayından geçmektedir. CTP’nin onay verdiği kişilerin adları boş getirilen ve hatta bazan çoğaltılan davetiyeler üzerine yazılmakta, ya da çağrılacak kişilerin adları bazı CTP’lilerin önerileri doğrul­tusunda önceden belirlenmektedir. Oysa ki genelde Kıbrıs Türk top­lumunu ve özelde Kıbrıs Türk solunu temsil edebilecek olan kişilerin belirlenmesinde uygula­nacak ölçüt, o kişilerin toplum içindeki konumlarına ve çalışmaları­na bakarak saptanmalıdır.
7 Ekim Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin kuruluş günü ve 7 Kasım Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin yıldönümleri nede­niyle ilgili büyükelçiliklerce Lef­koşa’nın Rum kesiminde düzenle­nen kutlama törenlerine çağrılan siyasal ve toplumsal kişilerin belirlenmesinde izlenen yöntemin yanlışlığı, Kıbrıs Türk sol çevre­lerinde yeniden yaygın bir eleş­tiriyle karşılanmıştır. Oysa ki sosyalist ülke büyükelçiliklerinin konuyla ilgili görevlileri, eğer Kıbrıs Türk basını ve siyasal yaşamını yakından izliyorsa, gö­receklerdir ki, Kıbrıs Türk so­lunda sadece bir CTP değil, başka siyasal partiler ve çevreler de vardır. Kıbrıs Türk solundaki eği­limlerin özellikle son dönemde kristalleşmeye başlaması süreci, sağ sosyal demokratları Toplumcu Kurtuluş Partisi’nde, sol radikalleri de Yeni Kıbrıs Partisi’nde toplamıştır. Dönem dönem sağ yalpalanmaları ağır bassa da, daima sol sosyal demokratların partisi olarak kalan Cumhuriyetçi Türk Partisi, hiçbir zaman, Kıbrıs Türk solunun belirleyici ve saygın bir kanadı olamamıştır. Her ne kadar bu parti, AKEL ile olan dolaylı ilişkileri yüzünden kendisini işçi sınıfı ideolojisinin tek temsilcisi olarak takdim et­meye yeltenmekteyse de CTP’nin uyguladığı kısa ve uzun vadeli politikaların, bu ideoloji ile uzaktan-yakmdan bir çakışmasının söz konusu olmadığı açıktır.
Kaldı ki Kıbrıs Türk soluna dahil olup da, halen var olan sol par­tilerde örgütlenmemiş ve bunlar­dan uzak kalmayı yeğleyen başka sol çevreler de vardır. O nedenle sosyalist ülke diplomatlarının Kıbrıs Türk solunun temsiliyeti söz konusu olduğunda tek belirleyici merkez olarak CTP’yi kabul etmeleri, hem kendilerine, hem de toplumumuza zarar veren bazı hatalı politikaların doğmasına yol açabilmektedir. Yok eğer bürokratlar arası bir dayanışma söz konusuysa, hemen söyleyelim ki, biz bürokratik sosyalizme ke­sinlikle karşıyız. O nedenle doğru bildiğimizi söyleriz, yaparız ve bu yüzden bize karşı ayrımcılık ya­pılacaksa buna da gücenmeyiz.
Biz, Prag’da çıkan Türkçe “Yeni Çağ” dergisinden tıpkı basım yapıp, sonra da “ben çevirdim” diye övünerek büyükelçiliklerden çıkar sağlamayı tenezzül etmeyiz. “Yeni politik düşüncenin başlattığı yeni gelişmeleri büyük ilgi ile izliyoruz” diye Gorbaçov’a telg­raf ve yağ çekenlere, “yeni dü­şünce”yi kendi partileri ve yan örgütleri içinde ve siyasal çalışmalarında kullanmalarını öneri­riz.
Bu toplumda kimin solun neresinde yeraldığını belirtmek için, CTP’den kılavuzluk isteyen sosyalist ülke diplomatlarına ise bir kez daha hatırlatırız ki, aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz ve Kıbrıs Türk solu da CTP’den sorulmaz. Kuşkunuz varsa işte denek taşınız: AKEL’in Kıbrıslı Türkler­le ilgili politikasının niçin hâlâ daha pisliğe bulanmış olduğunu, toplum adına ona sözümona kıla­vuzluk edenlere bakarak kendi kendinize sorunuz...


(Ortam gazetesi, 10 Kasım 1989)                  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder