Kıbrıs Türk Serbest Çalışan Hekimler Birliği, 9 Ocak 1978 tarihinde
kurulduğu zaman, amaçları arasında şunlar da vardı:
- Sosyal Sigortalar Yasası dolayısı ile,
halkın ve serbest çalışan hekimlerin haklarının korunması için çalışmak.
- (Sağlık hizmetlerinde) sosyalizasyona
gidilmesi için çalışmalar yapmak ve bunu benimseyen her teşekkül ile birlikte
hareket etmek.
Birliğimizin 24 Mart 1984’de yeniden canlandırılmasından bu güne kadar
geçen 10 yıla yakın süre içinde, ülkemizde Genel Sağlık Sigortası’nın, halen
var olan Sosyal Sigorta düzenlemesiyle birlikte hayata geçirilmesi için çeşitli
çalışmalar yaptık. Nihayet UBP Hükümeti’nin Sağlık Sakanı Dr. Mustafa Erbilen,
5 Ekim 1989 tarihli Kıbrıs gazetesine şu açıklamada bulundu: “Genel Sağlık
Sigortasını gündeme getireceğiz. UBP’nin programında böyle bir konu vardır.
Seçimden sonra inşallah gündeme getireceğiz.”
SEÇİM SÖZÜ NE ZAMAN TUTULACAK?
Seçimlerden çıkan UBP, Haziran 1990’da yayımladığı hükümet programında “hastalara
doktor seçme özgürlüğü yaratılacak” diyerek, kendini bağlamıştı. Nitekim yeni
UBP Hükümetindeki Çalışma ve Sağlık Bakanı Dr. Ertuğrul Hasipoğlu, halka şu
açıklamayı yaptı:
“1 Ocak 1991 tarihînden itibaren, sosyal sigortalı hastalar, dilediği
doktora giderek muayene olabilecek, ilaçlarını
piyasadaki eczanelerden alabilecek.”
(Kıbrıs, 20 Ağustos 1990)
Benzeri ümit verici açıklamalar, 31 Ağustos ve 5 Eylül 1990 tarihli Kıbrıs’ta
da yer aldı. 26 Eylül 1990 tarihli Kıbrıs’ta ise Dr. Hasipoğlu çok iddialı
konuşarak şöyle diyordu:
“İşçi ve işverenlerin sigorta primlerini artırarak, çalışanların sağlık
hizmetlerinden yeterli düzeyde yararlanmalarına yeni esaslar getirilecektir. Bu
açıklamamı yaparak kendimi de, hükümeti de bağladım. Gerçekleştirmezsem
istifa ederim... Sigorta primlerinin artırılmasıyla birlikte, işçiler sadece
devlete ait sağlık tesislerine değil, özel sağlık kuruluşları ve doktor
muayenehanelerine de başvurabilecekler. işçiler, muayene ve tedavileri için
herhangi bir ücret ödemeyecek, ancak doktorların verecekleri ilaçları eczaneden
alırken, toplam ilaç bedelinin henüz belirlenmemiş bir miktarını eczacıya
ödeyecekler.”
Dr. Hasipoğlu, sağlık hizmetlerine çalışan katkısının sadece işçiler için
düşünülemeyeceğini, memurlardan da katkı isteneceğini söyledi. Devletin,
memurların muayene ve tedavilerini ücretsiz karşılayacağına ilişkin yasal
hüküm bulunduğunu hatırlatan Dr. Hasipoğlu, “Memur katkısını bu yasa hükmünü
kaldırdıktan sonra isteyeceğiz” dedi.
YASAL DEĞİŞÎKLİK 1990’DA, UYGULAMA 1 OCAK 1991’DE
Serbest Çalışan Hekimler Birliği Yönetim Kurulu üyeleri olarak, Temmuz 1990’da
Bakan Dr. Hasipoğlu ile görüştüğümüz zaman, bize Ekim 1990’a kadar gerekli
yasal değişikliklerin yapılacağı söylenmiş olmasına rağmen, herhangi bir taslak
çalışma henüz elde yoktu ve bu çalışma için bizden görüş isteniyordu.
Lefkoşa, Güzelyurt ve Mağusa’da Birlik üyelerimizle yaptığımız kitle
toplantılarında, meslektaşlarımızın taleplerini saptayarak, Çalışma ve Sağlık
Bakanlığına yazılı olarak ilettik. Biz bu önerilerimizde, daha çok genel
ilkeler üzerinde durmuş ve serbest çalışan hekimler olarak nelere dikkat
edilmesi gerektiğini vurgulamıştık. Genel Sağlık Sigortasına giden yolda sosyal
sigortalı hastaların, devlet sağlık kuruluşları yanında, özel kesimdeki sağlık
hizmetlerinden de nasıl yararlanabileceklerini düzenleyecek ayrıntılı yasa ve
tüzükler hakkında herhangi bir şekilde görüş bildirecek durumda değildik. Çünkü
hareket noktasını oluşturacak olan istatistik veriler elimizde yoktu ve Bakanlığın
bu konuda neler düşündüğünü, neler planladığını bilmiyorduk.
TEMEL SAĞLIK
YASASI DA ÇIKACAK
Devlet Sağlık kuruluşlarında çalışan hekimler için uygulanacak Temel Sağlık
Yasası’nın bir an önce çıkartılarak, kamuda çalışan hekimlerin çalışma saatleri
ve yasadışı olarak çalıştırmakta oldukları muayenehane ve kliniklerin
durumlarının ne olacağı konusunda hükümetin vereceği kesin kararı beklerken,
tartışmalarımızı Kıbrıs Türk Tabipler Birliği yöneticileriyle de sürdürdük. 1 Ocak 1991 için verilen sözde durulmamıştı.
Ciddi herhangi bir hazırlık da yoktu. Konu bu defa, 7 Mart 1991 günü
çalışmalarına başlayan 1. Sağlık Şurası’nda gündemin baş maddesi olarak
belirlendi. Genel Sağlık Sigortası’nın ayrıntılı bir şekilde ele alınması,
komisyon çalışmalarına havale edildi. Ne yazık ki, memur zihniyetiyle
düşünülüp, sadece kamu görevlisi ilgililerin katılabileceği ve serbest çalışan
hekimlerin muayenehanelerinde hasta bekledikleri saatlerde yapılan bu
çalışmalara, serbest çalışan hekimlerden ancak birkaç temsilci katılabildi.
Zaten alınan şura kararları kapalı dosyalar arasında kaldı ve kamuoyuna
aydınlatıcı hiçbir bilgi verilmedi.
O sıralarda Kıbrıs Rum kesiminde, Vasiliu Hükümeti tarafından açıklanan
Genel Sağlık Sigortası’nda öngörülen hususlarla ilgili olarak kaleme aldığım
bir makalede, bizdeki çalışmaları da değerlendirmiş ve “Komşuda pişse, bize de
düşse” dileğinde bulunmuştum (Ortam, 7 ve 8 Mart 1991).
TC VE RUM KESİMİ
DE GENEL SAĞLIK SİGORTASINA GEÇİYOR
Türkiye’de 1983 yılından beri, Kıbrıs’ın Rum kesiminde de 1966 yılından
beri sürdürülen Genel Sağlık Sigortası oluşturma projeleri, çeşitli nedenlerle
uygulama aşamasına henüz geçmemiş bulunuyor. Hazırlanan projeler için birçok
ön araştırma yürütülmüş ve konu etraflıca incelenmiş, eleştiriler değerlendirilmiştir.
Vasiliu hükümeti tarafından kamuoyuna açıklanan projenin 1991 yılı sonunda
son şeklini alması düşünülmüşken, 1993’de hâlâ daha tam uygulamaya
geçilmemiştir. Genel Sağlık Sigortası için Eylül 1992’ye kadar üç tane
kapsamlı teknik araştırma yapılmıştır. Örneğin Haziran 1988’de bitirilip
teslim edilen Llewelyn-Davis-Weeks Raporu 6 cilttir.
Rum Sağlık Bakanlığı bu araştırma projeleri için on binlerce Kıbrıs Lirası
harcamış ve bilirkişilerden görüş almıştır. Bizde ise, Genel Sağlık Sigortasına
geçiş yolunda ilk adım olarak, Sosyal Sigortalı hastaların özel kesimde çalışan
hekimlerden de yararlanmaları halinde ortaya çıkacak tablo ile ilgili olarak
hiçbir bilimsel teknik çalışma yapılmamıştır.
19 Ocak 1993 tarihinde, Serbest Çalışan Hekimler Birliği temsilcileri
olarak Sosyal Sigortalar Dairesi’nde yapılan toplantıda, yöneticilere
ilettiğimiz istatistik veri sağlanması talebimiz karşılıksız kalmıştır. Bize
söylenen, 35 bin kişinin sosyal sigortalı olduğu ve 1993 yılı için toplam 33
milyar TL’nin sağlık harcaması olarak kullanılacağıdır. Sigortalıların
yakınlarına ilişkin sayıyla ilgili olarak da “35 bin çarpı 3-4 kişi” gibi
gelişigüzel bir yanıt verilmiştir.
Oysa biz şu soruların yanıtlarını arıyorduk:
“Devlet sağlık hizmetlerinden yararlananların toplam sayısı (paralı,
parasız ve SSK’lı) ne kadar? Her 3 ayda bir, düzenli olarak prim ödeyenlerin
sayısı kaç? Ödemeyenler tedavi olabilecek mi? Prim ödeyenler SSK yönetimine
girebilecek mi? Bir emekliye düşen aktif memur sayısı kaç kişi? Her yıl devlet
hastanelerine ödenen SSK’lı hastalara ait vizite, reçete, ameliyat paralarının
dökümü nasıldır? Her yıl ödenmeyen sağlık primi toplam miktarı ne kadardır? vd.”
ARAŞTIRMA YAPMADAN OLMUYOR
ARAŞTIRMA YAPMADAN OLMUYOR
Bir ülkedeki Sağlık Bakanlığı’nın asli görevlerinden olan sağlık ve
hastalık haritasının çıkarılması, koruyucu hekimlik çalışmalarının tedavi edici
hekimlikten daha önde tutulması gibi çalışmalar, ne yazık ki bizim toplumumuzda
yapılmamaktadır. Öyle olunca da, bütün çalışmalar karanlığa kurşun sıkmakla
eşdeğer olmaktadır.
Rum İstatistik ve Araştırma Dairesi’nin 1989 yılına ait Sağlık
Araştırmasının 1991 yılı sonunda yayımlanan sonuçlarına bir bakalım: Sağlık
sistemi Kıbrıslı Rum nüfusun %88’ini kapsamaktadır, ama halkın yarıdan fazlası
özel kesime giderek, paralı tedavi olmaktadır. 1989’da iki ay süreyle 14.931
kişi üzerinde yapılan anket sonuçlarına göre, katılanların %50’den fazlası özel
muayenehaneleri, %40’ı da özel klinikleri tercih ettiklerini belirtmişlerdir.
Devlet sağlık hizmetlerini tercih edenlerin oranı Leymosun’da sadece %29 iken,
Baf’ta %62 idi. 1989 yılı içinde 3.2 milyon doktor vizitesi gerçekleştirilmiş
ve kişi başına yılda 5.8 vizite düşmüştür. Doktora gitme durumu yaş ve
cinsiyete göre değişkenlik göstermiş ve en genç ve en yaşlı gruplar için bu
sayı yüksek bulunmuştur. Kadınlar yılda 6.5 vizite yaparken, erkekler için bu
sayı 5.2 olmuştur. Aradaki farkın kadınların gebelik ve doğum olaylarıyla
ilgili olduğu düşünülmüştür. En çok şikayet nedeni olarak da, bin kişi arasında
Arthritis 79 kişi, Hipertansiyon 76 kişi, böbrek ve lumbago rahatsızlıkları 10’ar
kişi olarak belirlenmiştir. 1989’da hastalıklara bağlı olarak kaybedilen işgünü
sayısı 1.6 milyon olmuş, yani her çalışan kişi için yılda 6.7 günlük işgünü
kaybedilmiştir. Bunlar arasında 10.5 çalışanın kaybı, 4 haftada 1 veya daha
fazla işgünü olarak gerçekleşmiştir. Yüksek dereceli memurlar en az gün
kaybedenler olurken, teknisyen, fabrika işçisi ve basit mesleklerde bu daha
fazla olmuştur. (Cyprus Mail, 12 Kasım 1991)
Bizim toplumumuzda buna benzer bir çalışmanın bir an önce yapılmasa
gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından her yıl yayımlanmakta
olan, ama “devlet sırrı” gibi saklandıklarından bize verilmeyen “Faaliyet Raporu”nda
yer alan kuru istatistikler, sağlık planlaması yapılırken herhangi bir yarar
sağlayamamaktadır. Örneğin devlet hastanelerinde her yıl kullanılan aşı miktarı
verilirken, toplumumuzda çocukların kaçta kaçının temel aşılama programından
yararlandığına ilişkin herhangi bir oran yoktur. Kaç tane röntgen filmi
çekildiği belirtilirken, bunun kaçta kaçının gerekli olup olmadığı, ya da ne
tür radyografilerin daha sıklıkla yapıldığına ilişkin herhangi bir araştırma
yapılmış değildir. Doğumların üçte ikisi, özel kliniklerde gerçekleştirilirken,
bunun nedenleri üzerinde bir çalışma yapılmamıştır. Ama devlet hastanelerinden
hasta avlayıp, kendi özel kliniklerinde doğum ve tedavisi yapılan hastaların
şikayetlerine ilişkin herhangi bir kayıt yoktur. UBP hükümetine yakın
hekimlerin bugünkü part-time çalışma esasına göre istihdam edilmeleri, ama
full-time çalışır gibi kamu görevlilerinin bütün haklarından yararlanmaları
sürmektedir.
RUM KESİMİNDEKİ
PROJENİN ÖZETİ
Rum kesiminde uygulanacak olan Genel Sağlık Sigortası kapsamında çalışacak
olan kamu görevlisi hekimler, sözleşmeli olarak istihdam edilmektedir.
Uzmanların projede öngördükleri ana husus, serbest çalışan hekimlerden satın
alınacak tıbbi hizmetlerin Genel Sağlık Sigortasının belkemiğini
oluşturmasıdır. 1. basamak sağlık hizmetleri ağırlıklı olarak özel
kesim tarafından sağlanırken, devlet kesimi de 2. ve 3. basamak sağlık hizmetlerini
tasarruf edeceği para ile geliştirecektir. Ama orada da siyasal kaygularla,
uzmanların önerdiğinin aksine, 1. basamak sağlık hizmetlerine fazladan hekim
alınmaktadır. Rum Serbest Çalışan Hekimler Derneği, Sağlık Bakanlığı’nın bu
politikasına karşı çıkmış ve artan polikliniklerle paranın boşa harcanmakta
olduğunu, devletin ana sorumluluk alanı olan 2. ve 3. basamak hekimlik hizmetlerini
ihmal ettiğini vurgulamıştır. Sağlık
Bakanlığı bünyesinde özel kesimdeki sağlık hizmetleriyle ilgilenecek ayrı bir
bölüm kurulması yönünde verilen sözlerin tutulmadığı, özel klinikleri denetleyen, doktor ve eczacıların reçetelerini inceleyen bir bakanlık biriminin kurulması gerektiği, tıbbi tahlil laboratuvarlarında standardizasyonun
denetlenmesi zorunluluğu Rum kesimindeki meslektaşlarımız tarafından da Sağlık
Bakanlığından talep edilmektedir. (Cyprus Mail, 27 Ocak 1989)
Genel Sağlık Sigortası projesine göre, özel kesimde çalışan doktorların
artan oranda sağlık hizmeti vermesi öngörülürken, bizdeki gibi “çok çalışan
çok, az çalışan az kazanacak” gibi adil olmayan hasta dağılımı yerine, Rum kesimindeki her aile hekimine 1800
yurttaş kaydedilecektir. Onların sağlıklı veya hastalıklı olmalarından sorumlu
olan aile hekimi belli bir para
alacaktır. Nitekim Türkiye’deki önerilmiş sistemde de, Genel Sağlık Sigortası
kapsamında, hekimlere kayıtlı kişi başına asgari bir ücret ödenecektir. (Cumhuriyet, 8 Kasım
1992) Bunun üzerinde bakılacak hasta veya yapılacak tedavi durumuna göre,
belli bir fark ödemesi yapılacaktır. 2. ve 3. basamak sağlık hizmetinin gerekli
olduğu durumlarda, o aile hekimi hastasını, ya özel veya devlet kesimindeki bir
uzmana havale edebilecektir.
Kıbrıs Rum kesiminde her yıl sağlık için 150 milyon KL veya gayrı safi
milli hasılanın %5’i kadar bir para harcandığı
hesaplanmıştır. Yetkililer, yıllık sağlık
harcamalarının, o yıla ait enflasyon oranının %2 üzerinde bir artış
göstereceğini hesaplamışlardır. Çünkü Kıbrıs halkı sağlığına düşkün olup, halen
nüfusun %11’i 65 yaşın üzerindedir ve bu oran 2020 yılında %25’e çıkacaktır.
Türk kesiminde ise, kesin nüfus sayısı bir yana, bu tür ileriye yönelik
projeksiyonlar söz konusu bile olmamaktadır.
Rum kesimi için yaptırılan ve Harvard, York ve diğer yabancı
üniversitelerden uzmanlardan oluşan bir grubun yardımıyla geliştirilen Genel
Sağlık Sigortası projesine göre, gittikçe artan sağlık maliyetlerini ancak
böylesi bir ulusal sistem içinde karşılamak
mümkün görünmektedir. Böylece özel kesimle yarışa girmek için harekete
geçecek olan devlet kesimi, halen var olan bürokrasi, değişmeyen çalışma
saatleri ve sağlık hizmetlerinin eşitsiz dağılımı gibi sorunların da
çözümlenmesini sağlayacaktır. Yapılan saptamalara göre, halen bir Rum hasta
özel kesimdeki bir doktordan bir günde randevu alabilirken, devlet kesiminde 14
gün beklemek zorunda. Ameliyat için bekleme süresi ise, özel kesimde 2 gün,
devlet kesiminde 17 gündür. Devletteki bir doktordan randevu alınsa bile,
muayene için devlette 63 dakika, özelde ise 15 dakikalık bir bekleme süresi
vardır. Doktorla görüşme süresi devlette 12 dakika iken, özel kesimde 19
dakikadır. Genel Sağlık Sisteminin birçok Kıbrıslı Rumun özel kesimdeki
doktorlara gitmesini teşvik edeceği tahmin edilmektedir; çünkü ücretler sistem
tarafından karşılanacaktır ve böylece devlet hastane ve polikliniklerindeki
yığılma da azalacaktır. Bizde ise bu yığılma, dışarıda özel klinik ve
muayenehane çalıştırılmasına göz yumulması nedeniyle, sabahleyin kuyrukta
bakılamayan hastaların, öğleden sonra kamu görevlisi devlet hekiminin
dışarıdaki yasadışı özel kliniğinde hasta bakmasıyla çözümlenmektedir! Sadece
özel kesimde çalışan hekimler ise, kendi yaşamlarını belli bir düzeyde sürdürebilecek
geliri sağlayacak sayıda hasta muayene ve tedavi edemediklerinden yakınmakta
veya bir süre sonra adadan ayrılmak zorunda kalmaktadırlar.
ÖZERK
KOORDİNASYON KURUMU ZORUNLU
Rum kesiminde uygulanması öngörülen sistemin, daha çok koruyucu,
aydınlatıcı ve araştırmacı hekimliğe ağırlık verecek şekilde hazırlandığı
belirtilmektedir. (Cyprus Weekly,
19 Şubat 1993) Uzmanların raporunda belirtildiğine göre, özel ve devlet
kesiminden sağlık hizmeti satın alacak olan, ayrı ve özerk bir kurum
oluşturulacaktır. Bizde de, gerek Serbest Çalışan Hekimler Birliği, gerekse
Tabipler Birliği böylesi bir özerk koordinasyon kurumunun oluşturulmasını ve
hizmet alacak olanlarla, hizmet verecek olanların bu kurumda temsil
edilmelerini daha ilk görüşmede Bakanlıktan talep etmiş, ama anlayış
görmemiştir. Israrla konu üzerinde durulması üzerine, danışma nitelikli bir
kurulun oluşturulabileceği kabul edilmiş, ama karar mekanizması, projelendirme
ve yürütme yine Bakanlıkta bırakılmıştır.
Rum
Sağlık Bakanlığından yapılan bir açıklamadan öğrendiğimize göre, son üç yıl
içinde Genel Sağlık Sigortası projesi üzerinde 15 kişi çalışmakta olup, nihai
rapor Eylül 1993’te hazır olacaktır. (Cyprus Mail, 17 Şubat 1993)
19 Ocak 1993 tarihinde Serbest Çalışan Hekimler Birliği ile Sosyal Sigorta Dairesi
yetkilileri arasında yapılan görüşmede, Müsteşar
tarafından bize verilen “Sözleşme Taslağı”, çok ilkel bir metindir. Uygulamadaki
ayrıntılarla ilgili olarak hazırlandığı söylenen tüzük ise bizden
saklanmaktadır. 8 Şubat 1993’de Sağlık ve Çalışma Bakanı Dr. Hasipoğlu ve
Müsteşarı ile yaptığımız son görüşme ardından, 24 Şubat’ta devlet hekimlerinin “kendi
özel kliniklerimizde bize de SSK’lı hastaya bakma hakkı verilmeli” talebiyle
(Bak Kıbrıs, 9 Mart 1993) greve gitmeleri üzerine bütün çalışmalar durdurulmuş
bulunmaktadır. Serbest çalışan hekimlerin
SSK’lı hastalara bakmaları halinde uygulamanın ne şekil alabileceğine ilişkin
herhangi bir teknik araştırma veya projelendirme yapılmadığından, ne hizmet
satacak sağlık örgütleri, ne de bundan yararlanacak işçi örgütleri fikirlerini
ayrıntılı olarak ortaya koyamamaktadır. Çalışma ve Sağlık Bakanı Dr.
Hasipoğlu’nun bize söylediği şudur: “Bazı hizmetleri bir süre için özele
açacağım, eğer iyi yürütülmezse, derhal kapatacağım!”
TUTULMAYAN GAYRI CİDDİ SÖZLER
“Sigortaların özele açılması uygulamalarına [1]
Ocak 1993’de geçiliyor şeklinde basında yer alan (Kıbrıs, 26 Eylül ve 18 Ekim
1992) açıklamalar, yıl sonunda “gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra, 1993’ün
ilk üç ayı içerisinde”ye dönüştü. (Halkın Sesi, 27 Aralık 1992)
Yapılan son ayrıntılı açıklamada, “Sosyal Sigortalar Dairesi, önümüzdeki
Mart ayında özei hekimlere açılıyor” deniyordu. (Kıbrıs, 15 Şubat 1993) Özel
doktora bir SSK belgesiyle başvurup, ücret ödemeden muayene ve ameliyat
edilebileceğinin belirtildiği haberde, Dr. Hasipoğlu şöyle devam ediyordu: “Ancak
özel hekimin isteyeceği ücret, Sosyal Sigortalar Dairesi’nce belirlenen
miktardan fazla ise, bunun farkını hasta ödeyecek!”
Bu iki ifade arasındaki çelişki,
sağlık hizmeti verenle hasta arasında tartışmalara yol açacak niteliktedir.
Yine ancak basın haberlerinden öğrenebildiğimiz bir başka ayrıntıda şöyle
deniyor: “Kişi 7 gün içerisinde aynı hastalıktan muayene olamaz, tahlil
yaptıramaz, ilaç alamaz... Harçlar ve Ücretler Tüzüğü’ne göre alınacak
sağlık hizmetinin yüzde 20’sini sigortalı, geriye kalanını da Sigortalar
Dairesi ödeyecek... Doktor veya laboratuvarcıların resmi tatil günlerinde
çalışması halinde kendilerine ek ücret ödenmez... Sigortalı eş ve bakmakla
mükellef olduğu çocukları, bu hizmetten bir yıl içerisinde 10 defadan fazla
yararlanamayacak.” (Kıbrıs, 11 Nisan 1993) Sosyal sigortalı bir kişinin ne
zaman hasta olup olamayacağını da saptasalardı bari, diyesi geliyor insanın.
11 Nisan 1993 tarihli Kıbrıs’ta Dr. Hasipoğlu, “Önümüzdeki birkaç ay
içerisinde sigortaları özele açabileceğimiz inancındayım” dedi. 2 Ağustos 1992’den
itibaren de şu uygulamanın başladığı açıklanmıştır: “Sosyal Sigortalı hastalar
ile onların geçindirmekle yükümlü oldukları aile bireylerinden, özel doktorlar
tarafından istenen röntgen ve laboratuvar tetkikleri, Sağlık Bakanlığına ait
hastanelerde 2 Ağustos’tan itibaren ücretsiz yapılabilecek.” (Kıbrıs, 1 Ağustos
1992) Aradan geçen bir yılı aşkın süre içinde, verilen hizmetlerin nasıl
gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir açıklama henüz kamuoyuna yapılmamıştır.
SAĞLIK PRİMİ
ARTIRILDI, HİZMET VERİLMİYOR
“Serbest hekimlik ve serbest eczacılık sistemine geçişe katkı sağlamak
amacıyla 1 Temmuz 1992 tarihinden itibaren sosyal sigorta primlerine %3’lük
artış getirildiği”nin açıklandığı 10 Ağustos 1992 tarihinden (Kıbrıs gazetesine
verilen demeç) bu yana, yine bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, kesilen prim karşılığında sözü edilen hizmetler verilmemiştir. Nitekim Avukat Mustafa Asena’nın bu nedenle
Sosyal Sigortar Dairesini dava edeceği basına yansımıştır. (Ortam, 27-28 Temmuz
1993)
Bakanlık Müsteşarı’nın “yönetmelik büyük olasılıkla bu ayın içerisinde
serbest çalışan eczacılar ve doktorlarla görüşülüp yürürlüğe girecektir”
(Ortam, 29 Temmuz 1993) demesine rağmen, yalancı çoban hikayesine devam
edilmiştir!..
Çalışanların sosyal sigortalı (sağlık sigortası da içinde) olması yasal bir
zorunluluk olarak getirilmiştir, ama sağlık hizmetlerinin sadece devlet sağlık
kuruluşlarından alınması zorunluluğu adil bir hizmet olmamaktadır. Devlet
sağlık hizmetlerine koşanlar, karşılarında yeterli bir hizmet bulamayıp,
kuyruklar oluştururken, verilecek hizmet, kamu görevlisi hekimlerin yasadışı
olarak dışarıda çalıştırmakta oldukları
muayenehane ve kliniklere kanalize olmakta, bu da serbest çalışan hekimler aleyhine bir durum yaratmaktadır. Oysa Genel Sağlık
Sigortası bir an önce uygulamaya geçirilse, bu haksızlık da ortada kalmış
olacaktır.
Örneğin Rum tarafında devlet kesimi, Rum doktorların %20 kadarını istihdam
etmekte, ama nüfusun %70’ine sağlık hizmeti vermektedir. Poliklinikler çok
kalabalık olup, çoğu kez doktorlar günde 60’dan fazla hastaya bakmaktadır. Bu
arada Rum devlet kesiminde çalışan hekimlerin dışarıda özel klinik ve
muayenehane bulundurmalarının kesinlikle yasak olduğunu ve diğer kamu
görevlileri gibi bu işe tevessül ettikleri belgelendiği takdirde, ilk defasında
bin KL, ikinci defasında iki bin KL ceza ödeme ve disiplin cezası söz
konusudur. (Cyprus Mail, 29 Mart 1991)
MALİYETLER
DÜŞECEK
Uygulanma çalışmaları sürdürülen Genel Sağlık Sigortası projesine göre,
halen hasta başına 48 KL olan devlet maliyeti, yeni sistemle 14.3 KL’na
düşerek, daha rasyonel bir maliyete geçilecektir. (Cyprus Mail, 27 Ocak 1989)
Kıbrıs Rum nüfusuna göre yeterli sayıda yetişmiş hekim bulunmasına rağmen, kötü
dağılım yüzünden yeterli ve ucuz hizmet halen verilememektedir. Çünkü 1.
basamak sağlık hizmetleri ile koruyucu hekimlik konularında pek fazla örgütlülük
yoktur. Rum kesiminde, İngiltere’de yapılan sezaryen doğum sayısından yaklaşık
iki kat daha fazla sayıda sezaryen yapılması da endikasyonların yerindeliği
hakkında kuşkular doğurmaktadır. (Cyprus Mail, 22 Mart 1992) Aynı ve benzeri
sorunlar, Türk kesiminde de halen yaşanmaktadır. Ama bu konularda el yordamı
tahminler dışında, herhangi bir bilimsel araştırma yapılmamıştır.
Bir başka benzer durum da şudur: Devlet hastaneleri özel kliniklere kıyasla
daha iyi donanımlı olmasına rağmen, Rum kesimindeki doğumların %60’ı özel
kliniklerde olmaktadır. (Cyprus Mail, 20 Eylül 1985) Bizde ise bu oran, hemen
hemen aynı ve hatta daha yüksektir. Tıbbi donanımı olmayan özel kliniklerdeki
doğumlarda, post-natal asfiksi nedeniyle gelişen spastik özürlülerin artan
sayısı bunun kanıtıdır. Devlet hastanesinde henüz prematüre bebek bakımıyla ilgili
özel bir bölümün kurulmamış olması, devletin 2. basamak sağlık hizmetlerine
verdiği önemi göstermektedir.
BİLİMSEL CİDDİYET
GEREK
Eğer devlet, 2. ve 3. basamak hakimliğine gerekli önemi vermeyecekse, özel
kesimde “Doktorlar Hastanesi” denilen ortak işletme modeline destek vermelidir.
Rum kesiminde uygulanacak projede, bu konuda da “özel klinik oluşturma
mücadelesi verenlere yardım ve kolaylıklar” sağlanmıştır. Yok eğer, Genel
Sağlık Sigortası’na geçilmesinde kesin kararlı ise, bir an önce ciddi
fizibilite ve teknik proje çalışmalarına başlanmalıdır.
Türk-Sen Sağlık Sandığı gibi uygulama başlatıp, 6 ay sonra “olmadı, kapatıyorum”
denecekse, hiç yola çıkılmasın, daha iyidir. Biz serbest çalışan hekimler
olarak, hizmeti alan ve verenlerin demokratik katılımıyla hazırlanıp
uygulanacak ve birlikte denetlenecek çağdaş bir genel sağlık sigortası için
Sağlık ve Çalışma Bakanlığı yetkililerini daha ciddi olmaya davet ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder