Raif Denktaş, 27
Ocak 1985 tarihli Cumhuriyet gazetesinin “Siyaset 85” ekine yazdığı “Kıbrıs’ın
geleceği ve federasyonu hazmetmek” başlıklı makalesinde şöyle diyordu:
“Gerçek
niyetimizi Rum halkına anlatabilmek için, önce biz bilmeliyiz. Bu da bir
algılama meselesidir.”
Federasyonu
hazmetmek için gerekli olan, onun uluslararası hukukta ne anlama geldiğini bilmektir.
Yoksa zamanın TC Başbakanı İsmet İnönü’nün 8 Eylül 1964’de TBMM’de söylediği şu
sözler, Türk tarafının ta baştan beri federasyondan neyi algıladığını açıkça
göstermektedir:
“Muahede hükmü
dahilinde bulunmak için resmi ağızdan taksim sözü ile değil, federasyon şekli
ile münakaşaya başladık.”
Aradan geçen 25
yıl içinde Kıbrıs sorununda Türk tarafının federasyon derken, “adanın ve Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin taksimini
istediği, verilen yüzlerce federasyon yanlısı demece rağmen, olayları yakından
izleyen siyasal gözlemcilerce bilinmektedir. Kıbrıs Rum tarafının, taksim
anlamında değil de, gerçek bir federal çözümü kabul etmesi için, 1977 ve 1979
yılları doruk anlaşmalarına kadar aradan çok zaman geçmiştir. Sonunda Kıbrıs
Cumhurbaşkanı Vasiliu, BBC’ye verdiği bir demeçte açık konuşmuş ve Kıbrıs Türk
tarafının çözüm önerilerinin farklı bir algılamaya dayandığımı söylemiştir:
“Biz bir
federasyonu konuşmaktayız, ama tek bir ülke için federasyon. Kıbrıs Türk
önerileri, iki ayrı ülkeyi, iki bağımsız devleti konuşmamızı istemektedir. Bıı
temel üzerinde konuşamayız.” (Cyprus Mail, 5.3.1989)
İşte
toplumlararası görüşmelerde tıkanıklık buradadır. Türkiye’nin 1974 yazında “bozulan
Kıbrıs’taki anayasal düzeni yeniden sağlamak” gerekçesiyle yaptığı askeri
müdahale sırasında söylenenler ile sonradan gerçekleştirilenler arasındaki
çelişkiler ortadadır.
Doğru, “gerçek
niyetimizi önce biz bilmeliyiz.” Şubat 1986’da Türkiye’de yayımlanmakta olan “Yeni
Düşünce” gazetesinin düzenlediği “Türkiye’nin Meseleleri” konulu sempozyumun
kapanış konuşmasını yapan bir Pantürkçü profesör şöyle konuşmuştu:
“Misak-ı Milli dışındaki
topraklarda gözümüz yoktur, diyorlar. Bu yanlıştır. Bütün milletlerin büyük
ideolojileri vardır. O halde Türk Ordusu Kıbrıs’ta ne arıyor? Misak-ı Milli’nin
sınırları içinde değildir Kıbrıs.” (aktaran Cevdet Kudret, Cumhuriyet,
24.4.1986)
Yeniden konumuza
dönecek olursak, Rauf Denktaş’ın resmi, olarak ilk defa Konfederasyondan 9
Temmuz 1983 günü KTFD Meclisinde yaptığı Devlet Başkanlığı andı konuşmasında
söz ettiğini belirtmeliyiz. Ama ondan sonra da federasyon kurmak üzere görüşmelere
oturarak, içten olmadığını her türlü davranışı ve demeçleriyle kanıtlamıştır.
Daha geçen ay şöyle diyordu:
“Eşit şartlarda
federal merkezi idare kurulacaksa, halklar gerekli eğitime tabi tutulmuş
değillerdir. Ve bu çatı kurulmadan çöker.” (Kıbrıs Postası, 31.7.1989)
Yılların dava
avukatı Rauf Denktaş’a sormak gerek: “Acaba kendi halkınızı federasyon için
bunca yıldır niçin eğitime tabi tutmadınız?” Ama rahmetli oğlunuzun da
belirttiği gibi “gerçek niyetimizi anlatabilmek için, önce biz bilmeliyiz ne
istediğimizi.”
Uluslararası
hukukun yıllardır belirlenmiş bazı ilkeleri ve kavramları vardır. Bunları
algılamadan politika yapılamaz. Bunlara kişilerin yorumlarına göre farklı
anlamlar yüklenemez. Taksim yerine federasyon, konfederasyon yerine federasyon
yorumu yapılamaz. Yapılırsa “bir 26 yıl daha görüşmeleri sürdürme” andı
içilir.
Yıllar önce
Ortam gazetesinde yayımlanan “Kıbrıs’ta federal çözüm” (22-23-24 Ocak 1985) ve “Kıbrıs’ta
birlik yolu konfederal değil, federal devletten geçer” başlıklı yazılarımızda (20-21
Aralık 1984), Kıbrıs Türk tarafının resmi federasyon anlayışının, adanın
taksimini öngören bir konfederasyonla eşanlamlı olduğunu vurgulamış ve gerçek
bir federal hükümet için gerekli önkoşulların Kıbrıs’ta var olduğuna dikkati
çekmiştik. Bu önkoşulların sonuncusu ve belki de en önemlisi, “gerekli olduğu
anlarda liderlik veya “devlet adamlığı niteliğini gösterebilme” olarak belirtilmişti.
Kıbrıs Türk toplumunun lideri olan Rauf Denktaş’ın bu niteliği gösterebilme
yeteneğine sahip olup olmadığını önümüzdeki aylarda göreceğiz. Biz bu yazımızı,
Güney Mississippi Üniversitesi öğretim üyelerinden James H. Wolfe’nin bir
makalesinde yer alan, federasyon ile konfederasyon arasındaki farklılıkları
aktararak bitirmek istiyoruz:
“Avrupa’daki
anayasal düşünce geleneği, aşağıda gösterildiği gibi konfederasyon ile
federasyon arasında tam olarak farklılıkları belirmektedir:
1. Egemenlik,
konfederasyonda onu oluşturan devletlerin bir sıfatıdır ve federasyonun
oluşturulmasıyla merkezi hükümete geçer.
2. Konfederasyonda
yurttaşlık, onun üyelerine aittir, ama federasyonda hem eyaletsel, hem de ulusal
otoritenin siyasal bir zorunluluğu olarak kendini gösterir.
3. Konfederasyonda
belirlenen yetkiler, onu oluşturan parçalardan merkeze geçmektedir ve geri alınabilir,
ama federasyonda merkezi hükümet, sayılan ve geriye kalan yetkilerden oluşan
bir yetki alanına sahiptir.
4. Konfederasyonda
anayasal değişiklikler oybirliği ile yapılmalıdır, ama federasyonda, çoğu kez
sadece belli bir çoğunluğu gerektirir.
5. Hem konfederasyonda,
hem de federasyonda bölgesel sınırlar, sözkonusu üye devletin rızası olmadan
değiştirilemez.
6. Ayrılma,
konfederasyon üyelerine ait bir haktır, ama federasyon üyeleri bu hakka sahip
değildir.
7. Konfederasyonda
dış politika ve askeri güçler üzerinde denetim, her ne kadar da bazen ulusal
hükümetle paylaşılsa bile, konfederasyon üyelerinin yetkisi içinde kalır.
Halbuki federasyonda dış ilişkiler ve ulusal güvenlik, merkezi hükümetin
sorumluluklarındandır.
8. Vergilendirme,
konfederasyon üyelerinin bir yetkisidir, ama federasyonda çoğu kez eyalet ve
merkezi otorite tarafından paylaşılır.
9. Federasyon
üyeleri arasındaki anlaşmazlıklarda karar vermek için bir Anayasa Mahkemesi
bulunur. Konfederasyonda böyle bir kuruluşa ihtiyaç yoktur.
10. Federasyon
anayasasındaki seçkin bir paragrafta federal yasa ve anlaşmaların önceliği belirtilirken,
konfederasyonda onu oluşturan devletlerin kendi yasaları öncelik hakkını
almaktadır.” (“Kıbrıs: Uluslararası güvenceler altında federasyon” başlıklı makale
-Publius: The Journal of Federalisin 18, Spring 1988 s.85)
(Ortam gazetesi, 18 Eylül 1989)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder