27 Mayıs 2015 Çarşamba

ABD daha fazla Conflict Resolution'cu istiyor, ya da bir durum muhasebesi


Kıbrıs'ta Rum ve Türk toplumlarını Amerikan yanlısı bir barışa hazırlamak için yıllardır sürdürülen çabalara bir yenisinin daha eklendiği öğrenildi. Cyprus Weekly gazetesinin (24.10.1997) verdiği bilgilere göre, her iki taraftan 48 kişinin 40 saat boyunca dört bölümlük bir plan çerçevesinde eğitileceği bu yeni programda,kişiler ve toplumlar arasında şiddet kullanıldığı durumlarda arabuluculuk sürecinin nasıl uygulanması gerektiği öğretilecek.

Kasım ayı içinde, önce 12 Kıbrıslı Rum ve 12 Kıbrıslı Türk ile 24 kişilik iki grup halinde çalışacak olan program müdürü Marko Turk adlı öğretim görevlisi, Kaliforniya Üniversitesi'nin Kriminoloji, Hukuk ve Toplum Fakültesinde Sosyal Ekoloji dersleri veriyor.
Lefkoşa'da Ledra Palas bahçesinde özellikle CR çalışmaları için ABD tarafından inşa edilen Fulbright Merkezi'nde verilecek olan dersler, gelecek yılın Mayıs ayında tamamlanacak.

Bakalım Kıbrıs Türk kesiminden hangi değerli kişiler, bu program çerçevesinde eğitim görmek için seçilecek?
                                                               ***
Rum DİKO partisinin Parlamento sözcüsü Tasos Papadopulos, bazı Kıbrıslıların ABD'ye olan hayranlıklarını geçenlerde şu şekilde dile getirmekteydi:

"Ne kadar yurttaşımızın, Amerikan Büyükelçiliğinden bir davetiye elde etmek için nasıl mücadele ettiğini bugün görmekteyiz. Çünkü bu şekilde kendilerinin önemli bir kişi olduğuna inanırlar ve seçimlerde eşlerinden başka bir destek bulmamalarına rağmen bir rol oynamak isterler." (Cyprus Weekly, 31.10.1997)

Bizde de 1998'de seçim yapılacağını bilen bazı aklıevveller, şimdiden bazı parti gazetelerinde köşe kapıp yazılarıyla halkımızı aydınlatma (!) ve kişisel seçim kampanyalarını başlatma görevine soyundular. Bu köşe yazarlarından bazılarının CR'cuların önde gelenlerinden olması da ilginç bir rastlantı olsa gerek.
                                                             ***
Yeni Düzen gazetesinin CR eğitmeni yazarı Fatma Azgın, geçenlerde ada dışında olacağından köşe yazılarını iki gün yazamayacağını duyurdu. Sonradan Ortam gazetesindeki bir başka CR'cu yazar, Neriman Cahit, bize şu bilgileri verdi:
"13-23 Ekim tarihleri arasında İrlanda'da bir toplantıya katıldım. Kıbrıslı Türk-Rum, İsrail-Filistin, Katolik ve Protestan, -yani çatışma bölgelerinden gelen- dörder kişilik grupların katıldığı bir toplantıydı bu. Hem kuzey, hem de güney İrlanda'yı kapsıyordu."

Bu tür toplantılara katılımlardan kuşkulanan Rauf Bey'i rahatlatmak için de şöyle devam etmiş:
"Vurgulamak istediğim bir başka gerçek de bu tür toplantılara Kıbrıslı Türk olarak katılmamızın şart oluşu. Orada olmak, kendi gerçeklerimizi ortaya koymak, gerektiğinde savunmak, sorulan sorulara yanıtlar vermek. Bunlar tahmin edilmeyecek kadar yararlı sonuçlar doğuruyor. Karşınızdakilerde çok olumlu etkiler uyandırıyor...Ve kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın, orada siz kendiniz değil, Kıbrıs Türk toplumunun bir ferdi olarak hareket ediyor, tartışıyor, kendi ülkenizde tenkit ettiğiniz konularda bile söz söyletmiyor, savunmaya geçiyorsunuz. Tanınmak, tanıtmak denen de bu değil midir aslında."

Gel gör ki Saray!a yakın bir başka bayan yazar (Şule Aker), Halkın Sesi gazetesinde CR çalışmaları ile ilgili olarak farklı bir değerlendirmede bulundu:
"Amerikan yönetiminin Kıbrıs konusuna yaklaşımında son günlerde bir değişikliğe gittiği zaten göze çarpıyordu. İlk değişikliği, iki toplumlu projelere (bi-communal projects) bağlanan ümitlerin fiyaskoyla sonuçlanmasının kabul edilmesinde gördük. Gerek iki toplumlu projelere katılanlar, gerekse bu projeleri organize edenler, geçen beş yılda bir arpa boyu yol kat edilmediği konusunda genellikle fikir birliği içerisindeler. Projelere katılanlar, özellikle Rumların Kıbrıslı Türklere söylediklerini kendi toplumlarında tekrar edemedikleri görüşündeler. Dolayısıyla, olay bir yeme içme ve bazı Türkler için de bir vakit kaybı olarak değerlendirilmeye başlandı. Sonuç alınmayacak bir girişim için de ne kadar vakir ayırılabilinir? Sol çevrelerden gelen bazı Kıbrıslı Türkler de bu beş yılın sonunda KKTC'nin resmi pozisyonuna daha çok yaklaştıklarını söylüyorlar. Belki de bir kaç kişi için iki-toplumlu projeler iyi bir meşgale ve gelir kaynağıydı."

Doğru söze ne denebilir? Kıbrıslı dergisi de zaten aylardır bunu dile getirmiyor mu?

(Kıbrıslı Türkün Sesi dergisi, Sayı: 28, Aralık 1997)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder