Bazıları dışında, çoğunluğu Kıbrıs gazetesinde yayımlanan
ve Avukat Ergün Aydoğan tarafından hazırlanan "Mahkeme Koridorları"
başlıklı köşeden derlediğimiz ve yeşil hat üzerinde kalan ara bölgedeki karma
köy Pile'ye geçtikten sonra seyahat özgürlüğünü kullanmak isteyen Kıbrıslı
Türklerin başına gelenleri ve aldıkları cezaları anlatan haberlerden yaptığımız
bir seçmeyi, yorumsuz olarak sunuyoruz. (Derleyen: Mehmet Sonuç)
"RESMİ, İZİN EVRAKI İSTENECEK"
"BRTK Müdürü İsmet Kotak, BRT çalışanlarının iki
toplumlu etkinliklere katılmalarına veya Güney Kıbrıs'a geçmelerine yasak
getirmeye çalışıyor...Kotak'ın 16 Haziran 1997 tarihinde yayınladığı genelgede
şu ifadeler yer alıyor: "KKTC yetkili organlarından aşağıdaki uyarı
alınmıştır. Kamu görevlilerinin, Daire Müdürü veya bağlı bulundukları
kurumların yönetiminden izin almadan Rumlarla temaslara ve/veya toplantılara
katıldıkları saptandığı belirtilerek; bundan böyle resmi izin evrakı
isteneceği, Ledra Palas çıkış işlemlerinde belirtilen izin belgesinin de
aranacağı vurgulanmıştır. BRTK personeli, bu koşula tabi olduğundan, bundan
böyle izin alınmasını herkesin dikkatine sunarım."...Bilindiği üzere Güney
Kıbrıs'a geçiş prosedürü istisnasız tüm KKTC vatandaşları için aynıdır.
Vatandaşlar, geçiş tarihi ve amacını 2 gün önceden tarihi ve amacını 2 gün
önceden Dışişleri ve Savunma Bakanlığı Konsolosluk ve Azınlık İşleri Dairesi'ne
yazılı başvuruda bulunarak bildirirler ve gerekli izin alındıktan sonra Ledra
Palas sınır barikatında çıkış formu doldurarak geçiş yaparlar." (Yeni
Düzen, 20.6.1997)
***
ERCAN'DA ENGEL
"Brüksel Kadın Grubu'nda yer alan kamu
görevlilerinin Londra'daki toplantıya katılmaları yasaklandı. Dün saat
10.00'daki uçakla Ercan'dan çıkışları son anda yasaklanan kadınlara gerekçe
olarak "devlet politikası" gösterildi.
Ledra Palace'taki toplantılardan sonra, yurt-dışı
toplantılarının da fiilen yasaklanmış olması, toplumda büyük yankılara neden
oldu. Kamuoyu yasaklama olayının duyulmasıyla hayretler içinde kalırken,
toplumlararası tüm temasların liderlik ve işadamları ile sınırlı tutulmak
istendiği üzerinde duruluyor.
Bilindiği gibi Rum işadamlarıyla birlikte bir dizi
toplantıya katılmak üzere bir grup işadamı geçen Pazar Amerika'ya
uçmuştu." (Avrupa, 26.3.1998)
***
KADINLARDAN DEVLET ORGANLARINA DAVA
"Yurtdışında geçtiğimiz Mart ayında yapılan bir
toplantıya katılmak üzere yurt dışına çıkmak isteyen ve çıkışlarına izin
verilmeyen çeşitli sendikalara üye 4 kadın, dün konuyla ilgili devlet
organlarına dava açtı.
7'si idari ve 4'ü hukuk davası olmak üzere 11 dava
dosyası dün sabah Cemaliye Volkan, Gül Öztek, Gülev Sıdal ve Dilek Kodan'ın
avukatları tarafından Yüksek Mahkeme Mukayyitliği ve Hukuk Davaları
Mukayyitliği'ne teslim edildi...İdari davaların 4 tanesi seyahat özgürlüğünün
kısıtlanması, engellenmesi ve yasaklanması gerekçesiyle, 3'ü ise ilgili
şahıslara çalıştıkları kurum ve kuruluşlardan izin verilmemesi gerekçesiyle
açılırken, 4 hukuk davası da yurtdışına çıkışın engellenmesinden doğan manevi
zarar ve çıkışın haksız fiil oluşturan bireylerle engellenmiş olması
gerekçesiyle açıldı." (Kıbrıs, 4.6.1998)
***
DENKTAŞ'A GÖRE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KISITLANMASI ŞART
"KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, kamu
görevlilerinin seyahat özgürlüğünün de engellenmesi gerektiğini savundu ve bu
konuda yasal düzenleme yapılmasını istedi. Denktaş, bu görüşünü Brüksel Kadın
Grubu temsilcileriyle dünkü görüşmesi sırasında dile getirdi. Brüksel Kadın
Grubu üyeleri, Cumhurbaşkanı Denktaş'a son temaslarıyla ilgili bilgi verdi ve
görüş alışverişinde bulundu.
Denktaş görüşme sırasında şunları da söyledi: "Bu
hükümetin yanlış veya doğru bir kararı var, bu karar nedir? Bu temaslar dursun.
Niçin dursun? Çünkü bu temasları dünyaya, 'sendikalar, kadınlar toplanıyor.
Aralarında hır-gür yok. Gelin birlikte olalım, barış olsun' diye yayarak
deklerasyonlar çıkarıyorlar...Bu insanların amacı, KKTC'de devletin etkili
olmadığı ve 'hükümet başka ister, halk başka ister' intibasını dünyaya
yaymaktır. Evet hakkınızdır, 'gideceğim' derseniz gidersiniz. Benim
insanlarımdan istediğim; 'bir memurun hakkı değildir, memur izin almadan böyle
bir yere gidemez' diyerek, bunun memur olmanın getirdiği uygulamalar olduğunu
ortaya koymasıdır."
Cumhurbaşkanı Denktaş, bu konuda mahkemede dava sürdüğünü
ve mahkemeye tesir etmek istemediğini, ancak düşüncelerini söylemeye mecbur
olduğunu ifade etti. Denktaş, gerekirse hükümetin yasa geçirebileceğini ve
"bu maksatlar için Ada'dan çıkılamaz" denilebileceğini, çünkü böyle
olayların müdafaa edilen devlet olma hakkına zarar verebileceğini vurguladı.
Denktaş, istediklerinin, bu davetleri yapanların hükümetin bu kararların
uygulanabilirliğini görmesi ve ona göre gelmesi olduğunu söyledi."
(Kıbrıs, 16.6.1998)
***
DÖNÜŞTE İKİ SAAT SORGULAMA
"Demokrasi ayıbı! Yine bir Pile dönüşünde
vatandaşlar polis tarafından tutuklandı. Pile'ye giriş-çıkışlar serbest olduğu
halde polisin sık sık gerçekleştirdiği tutuklama olaylarına önceki gün bir
yenisi daha eklendi. Ulus Irkad, Hayati Yaşamsal, Ersin Hürdoğanoğlu ve Remzi
Yektaoğlu Beyarmudu barikatında tutuklandılar ve beraberlerindeki kitap ve
fotoğraflara el konuldu...Polisin iki saati aşkın bir süre Irkad, Yaşamsal,
Hürdoğanoğlu ve Yektaoğlu'nu sorguladığı belirtildi. Polisin, ilgili
vatandaşlarımızın Rumlarla neden görüştüklerini öğrenmeye çalışması ve iki
toplum arasındaki temasların üzerinde baskı kurma çabaları tepkilere neden
oldu. İlgili vatandaşlarımız birer adi suçlu muamelesi görmelerine tepki
göstererek olayı kınadıklarını söylediler. Bu tavrın ikili temaslara karşı bir
süreden beridir gelişen önyargıdan kaynaklandığı belirtiliyor." (Yeni
Düzen, 7.12.1998)
***
LARNAKA'DA YENEN DOSTLUK YEMEĞİ
"Yasal yollardan Pile'ye geçtikten sonra, izinsiz
olarak Larnaka'ya giden işadamı Salih Bozdoğan ile eşi Gamze Bozdoğan, para
cezası ödemeye mahkum edildi.
Olay 17 Mayıs 1998 tarihinde meydana geldi...İşadamı
Salih Bozdoğan, gönüllü ifadesinde, özetle şunları anlattı: "Kızım Bilge,
Almanya'da öğrencidir. Turizm eğitimi görür. Bilge'nin sınıf arkadaşlarından
biri, Rum kesiminde turizmle uğraşan Çangaris'in oğludur. Çocuklarımızın
arkladaşlığı, telefonla görüşmemize, dost olmamıza vesile oldu. Çangaris,
Pile'de buluşmamızı teklif etti. Bu buluşmada hem tanışacak, hem de iş
görüşmesi yapacaktık. Önceki gün, bu buluşma sağlandı. Pile'de, Çangaris bizi
evine davet etti. Bir lokantada değil, evinde ağırlamak istiyordu. Kabul ettik
ve Çangaris'in Larnaka'daki evine gittik. Orada yemek yedik ve iş konuları
görüştük. Çangaris, İstanbul'a turist götürmek niyetindeydi. Türkiye'ye, bu
konuda katkı yapmak için, konuyu araştırmaya karar verdim. Yemek bitince,
Pile'ye döndük. Sonra Beyarmudu'na geldik. Pile'ye geçiş izni aldıktan sonra,
daha ileri gitmenin suç olduğunu bilmiyorduk. Kötü bir amacımız yoktu."
47 yaşında, iki çocuk babası, işadamı Salih Bozdoğan ve
eşi Gamze ile ilgili Askeri Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını yargıç Mehmet
Türker verdi ve sanıkları mahkum ederken, özetle şunları söyledi:
"Defalarca belirttiğimiz gibi, bu tür suçlar ciddi suçlardır. On yıla
kadar hapisliği vardır. Ceza takdir ederken, sanıkların bu suçu işlemekteki
niyetlerini gözönüne almamız gerekmektedir. Olgulara bakıldığı zaman, ulusal
güvenliğe zarar verici amaçla hareket edilmediği görülmektedir. Bu nedenle,
sanıklara bir fırsat vermek ve onları hapse göndermemek adil ve uygun
olacaktır. Sonuç olarak, sanıkların her biri yüz elli milyon lira para cezası
ödeyecek, para cezasını derhal ödemedikleri takdirde ikişer ay hapis
yatacaklardır." (Kıbrıs, 12.2.1999)
KARDEŞLERİNİN DÜĞÜNÜNE GİTMİŞLER
"Dışişleri Bakanlığı izin vermediği halde, Rum
kesiminde yaşayan kardeşlerinin düğününe giden Hilmi Zeden ile Perihan Zağlul,
para cezası ödemeye mahkum edildi...Olay, 20 Haziran 1998 tarihinde meydana
geldi...Sanıklar, KKTC kimlik kartlarını göstererek Pile'ye gitmek
istediklerini söyledi. Gerekli kayıt yapıldıktan sonra izin verildi. Pile'ye
geçtiler. Pile'de arabalarını boş bir araziye bırakan sanıklar, Güney
Kıbrıs'tan gelen bir arabaya binerek, bilinmeyen bir yere gittiler. On dokuz
saat sonra, saat 03.00'te geri dönen iki kardeş, beyarmudu'ndan KKTC'ye geçmek
isteyince, geç kalış nedeniyle sorgulandılar. Sanık Hilmi Zeden,
"Limasol'da kardeşi çocuğumun düğünü vardı. Oraya gittik. Yeme-içme olunca
geç kaldık" dedi. Beyarmudu Polis Karakolu'na sevk edildiler...
Duruşmadan sonra, Askeri Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını
Yargıç Mehmet Türker verdi ve sanıkları mahkum ederken şunları söyledi: Bu tür
suçların çok ciddi olduğunu her kararımızda ısrarla belirtiyoruz. On yıla kadar
hapisliği vardır.
Sanıklar yaşlı-başlıdırlar. Bu suçu, sırf düğünde
bulunmak için işlediler. Ulusal güvenliğe zarar verdiklerine dair bir bulgu
yok. Sabıkasızdırlar. Sonuç olarak, sanıkların her biri yüzer milyon lira para
cezası ödemeye mahkum edilirler. Ceza oy birliği ile verilmiştir." (Kıbrıs,
28.2.1999)
***
RUM BİLİMADAMI İLE BULUŞMA
"Amerika'da tanıştığı Rum bilim adamı ile içki içmek
için Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'ndan izin almadan Güney Kıbrıs'a giden
Doçent Doktor Leyla Gürsel, yakayı ele verince para cezası ödemeye mahkum
edildi...
Olay, 26 Temmuz 1998 tarihinde meydana geldi. Sanık
özetle şunları söyledi: "Adonis ile uzun süredir arkadaşız. Kendisiyle
Amerika'da bir konferans sırasında tanıştım. İnternet aracılığı ile devamlı
görüşüyoruz. Benimle buluşup sohbet etmek istedi. Bu nedenle Pile'ye gittim.
Pile'den Larnaka'ya geçip biraz içki içtik. Pile'den sonra başka yere gitmenin
yasak olduğunu bilmezdim."
Yapılan duruşmadan sonra Askeri Ağır Ceza Mahkemesi'nin
kararını Mehmet Türker verdi ve sanığı mahkum ederken, özetle şunları söyledi:
"Sebebi ne olursa olsun, izinsiz Güney Kıbrıs'a gitmenin cezası çok
ağırdır. On yıla kadar hapisliği vardır...Önce hapislik düşündük ama, sosyal
durumunu ve diğer nedenleri göz önüne aldıktan sonra, kendisine bir şans
tanımak için para cezası vermeyi uygun bulduk. Sanık, derhal yüz milyon lira
para cezası ödeyecektir." (Kıbrıs, 2.3.1999)
***
RUM OLAN İKİ OĞLUNU GÖRMEK İSTEMİŞTİ
"Rum olan iki oğlunu ziyaret etmek için, Güvenlik
Kuvvetleri Komutanlığı'ndan izin almadan Güney Kıbrıs'a giden Ali Öztavşanlılar,
KKTC'ye dönünce para cezası ödemeye mahkum edildi.
Olay 30 Ağustos 1998 tarihinde meydana geldi...Kürt
kökenli damadı Bekir İnce'nin devamlı isteği üzerine, damadıyla birlikte
Beyarmudu Kara Sınır Kapısı'na giden sanık, gerekli işlemleri tamamladıktan
sonra Pile'ye geçti...Karakolda sorgulanan Ali Öztavşanlılar şöyle konuştu:
"Benim, Rum tarafında yaşayan ve Rum olan iki oğlum var. Zaman zaman, izin
alarak, Ledra Palace'dan geçip onları görürdüm. Damadım da onların yanına
gitmek isteyince, daha fazla dayanamadım, kabul ettim. Güney'e geçince, yine
Rum olan kardeşimin kızı Maria polise haber verince bizi tutukladılar. Damadım
Bekir İnce, Kürt olduğu için iltica etmek istedi, orada kaldı. Beni Pile'ye
getirip serbest bıraktılar."
Sabıkası olmayan ve üç gün tutuklu kalan Ali
Öztavşanlılar...ile ilgili Askeri Ağır Ceza Mahkemesi kararını Mehmet Türker
verdi ve sanığın derhal elli milyon para cezası ödemesini emretti."
(Kıbrıs, 3.3.1999)
***
ÇOCUĞUNUN AKSAYAN TEDAVİSİ İÇİN
"Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'ndan izin almadan,
hasta çocuğunu Güney Kıbrıs'a tedaviye götüren işadamı Hasan Bahçeci ile ona
yardım eden Nafi Tekin, yakayı ele verince para cezası ödemeye mahkum edildi...
Olay, 7 Eylül 1998 tarihinde meydana geldi...Verilen izin
Pile'ye kadar olduğu halde, sanıklar yabancı plakalı bir arabaya bindi ve Güney
Kıbrıs'a gitti. Tam on iki saat sonra Pile'ye dönen ve KKTC'ye geçmek için
Beyarmudu'na giden iki işadamı, polis tarafından sorgulandı ve karakola sevk
edildi...Sanık şunları söyledi: "Sınır olayları nedeniyle, hasta olan
çocuğumun tedavisi yarım kaldı. Devlet, Güney'e geçmemize izin vermedi. Rum
doktorla randevum vardı. Gitmek zorundaydım. Lefkoşa'daki Genel Hastane'ye,
arkadaşım Nafi'nin Yargıç olan Rum arkadaşı ile gittik. Bir buçuk yıldır devam eden
tedaviyi yarım bırakamazdım."...Sanık Nafi Tekin ise şöyle dedi:
"Biz, Güney Kıbrıs'a, anılarımızı tazelemeye, yemeye-içmeye, gezmeye
gitmedik. Bir insanlık görevini yerine getirmek için gittik. Hiç bir şekilde
ulusal güvenliğimiize zarar getirici tutum içine girmedik. Bu açıdan vicdanımız
rahattır. Hayatımı kurtarmak uğruna böyle bir suç işlediğimiz çocuk, şu anda
iyidir. Londra'da kendisine ilik nakli yapıldı ve kurtuldu. Her şey için özür
dileriz...Yargıç Mehmet Türker'in kararı: "Duygusal hareket edilmesine
rağmen, bu tür suçlar için caydırıcı ve ibret verici cezalar verilmesi şarttır.
Sonuç olarak, sabıkasız kişiler olduklarını da dikkate alarak, sanıkların her
birine iki yüz ellişer milyon lira para cezası takdir ederiz. Para cezası
derhal ödenecektir." (Kıbrıs, 6.3.1999)
***
POLİS, UYARI BROŞÜRÜ HAZIRLADI
"KKTC Polis Genel Müdürlüğü, gezi amacıyla Pile'ye
giden KKTC vatandaşlarının, Rumlara ve İngiliz üslerine ait topraklara
geçmemeleri için bir uyarı broşürü hazırladı. Beyarmudu'ndan Pile'ye geçiş
esnasında dağıtılan broşürlerde, Pile'ye geçiş izni kapsamında bulunan alanlar
ve bu sınırların dışına çıkıldığı takdirde oluşabilecek tehlikeler konusunda
uyarılar bulunuyor." (Kıbrıs, 20.3.1999)
***
İKİ TOPLUMLU ETKİNLİKTE TANIŞMIŞLAR
"Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'ndan gerekli izni
almadan Güney Kıbrıs'a giden emekli mücahit komutanı ve Göçmenköy eski muhtarı
Şevket Rado ile arkadaşı Osman Müezzinler hapis cezasına mahkum edildi.
Olay 1 Kasım 1998 tarihinde meydana geldi...Pile'de Rum
dostları ile buluşan Şevket Rado ile Osman Müezzinler, onlara ait Rum plakalı
araçla, KKTC toprakları dışında kalan Oraklini köyüne gitti. Bu gidiş,
Pile'deki görevlilerce tespit edildi. Aynı gün saat 21.30'da geri
döndüler...Sabıkasız olan ve üç gün tutuklu kalan sanıklarla ilgili Askeri Ağır
Ceza Mahkemesi'nin kararını Yargıç Mehmet Türker verdi ve sanıkları mahkum
ederken, özetle şunları söyledi: "Son zamanlarda, huzurumuza gelen
davalardan görülen odur ki, bu tür suçlarda büyük artış vardır. Bugün
dinleyeceğimiz davaların üçü de izinsiz Rum kesimine geçmedir. Bunu önlemenin
çaresi, ibret verici, caydırıcı cezalar vermedir. İstisnalar dışında, bu
cezalar hapislik olmalıdır.
Sanıkların tutumu anlaşılır gibi değildir. (Ledra Palace
Otel'de, Birleşmiş Milletler'in düzenlediği, iki topluma yönelik) Bir
etkinlikte tanıştıkları Rumlarla buluşmak, yiyip-içmek için, izin almadan,
pervasızca hareket ederek, çekinmeden Rum kesimine gittiler. Bunlar, uygun
kabul edemeyeceğimiz davranışlardır. Böylesine bir tutum içine girenlere verilecek
en uygun ceza hapisliktir. Sonuç olarak sanıklar, birer ay hapse mahkum
edilirler. Ceza oybirliği ile verilmiştir." (Kıbrıs, 10.4.1999)
***
AKRABALARINI GÖRMEK İSTEMİŞ
"Bir cinayete kurban giden ağabeyinin karısı ve kızı
ile görüşmek için izinsiz olarak Güney Kıbrıs'a giden Betül Aktunç, hapis
cezasına mahkum edildi...Olay, 3 Kasım 1998 tarihinde meydana geldi...Pile'de,
bir süre önce öldürülen ağabeyi Ertuğrul Aktunç'un Rum karısı Lefki Dimitriu ve
kızı Maris ile buluşan sanık, GKK'ndan izin almadan Rum plakalı bir araçla
Larnaka'ya hareket etti. Durum ilgililere bildirildi...Askeri Ağır Ceza
Mahkemesi'nin kararını Kıdemli Yargıç Mehmet Türker verdi ve sanığı mahkum
ederken, özetle şunları söyledi. "İşlenen suçun ciddi olduğu ortadadır. On
yıla kadar hapisliği vardır.
Ceza takdir ederken, suçun işleniş tarzına, niteliğine ve
yaygın olup olmadığına bakmak gerekir. Huzurumuzdaki davaları göz önüne
aldığımızda, yaygın olduğu ortaya çıkar. Gerek sanığa, gerekse sanık gibi bu
tür suç işleme eğiliminde olanlara caydırıcı ve ibret verici cezalar
verilmelidir. Bu da, ancak hapislikle mümkün olabilir.
Sanık, geçmişte, yasal yollardan Rum bölgesine giderdi.
Huzurumuzdaki olayda keyfi bir hareketle Pile'ye gitti ve Rum asıllı kişilerle
buluşarak Güney'e geçti. Gerekçe ziyaretti. Sanık, Pile'de buluştuğu bu
kişilerle, orada görüşebilirdi. Larnaka'ya gitmesi için uygun bir özrü yoktur.
Sonuç olarak sanık, bir ay hapis cezasına mahkum edilir. ceza, oybirliği ile
verilmiştir." (Kıbrıs, 19.5.1999)
***
KADIN ÖRGÜTÜ TEMSİLCİLERİ 4 SAAT BEKLETİLDİ
"(KKTC Meclisi'nde) gündem dışı 5. konuşma için
kürsüye çıkan Ferdi Sabit Soyer (CTP), iki toplumlu ilişkilere değinirken,
Pile'ye yaptıkları bir gezi sırasında bazı kadın örgütü temsilcilerinin polis
tarafından "taciz noktasında muameleye tabi tutulmalarının" utanç
verici olduğunu söyledi... Soyer, burada bayanların çantalarının, eşyalarının
arandığını ve 4 saat kaldırımda bekletildiklerini belirterek, bu durumu
protesto etti." (Kıbrıs, 29.5.1999)
***
"PİLE'DE POLİS TACİZİ SÜRÜYOR"
"KKTC polisinin, iki toplumlu toplantılara katılan
Kıbrıslı Türklere yönelik tacizi devam ediyor. Geçtiğimiz hafta sonu iki
toplumlu tek yayın organı olma özelliğini taşıyan HADE dergisinin ve Yurttaşlar
Grubu'nun toplantısına katılmak üzere Pile'ye geçen Kıbrıslı Türk aydınlar,
Pile dönüşünde polis tacizine uğradı.
Toplantı dönüşü iki saat süreyle sorgulanan, yoklanan ve
cüzdanlarına kadar karıştırılan aydınlar, polis tacizini protesto ederken, KKTC
Dışişleri ve Savunma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu'nun da, "kendisi iki
toplumlu temaslara karşı" diye, polis tacizini teşvik ettiği
belirlendi." (Yeni Düzen, 31.5.1999)
***
LARNAKA'YI DA GÖRMEK İSTEYİNCE
"Futbol maçı izlemek için izin alıp Pile'ye giden
Özgür Vehit, Enver Borucu, Enver Karakaya ve Ahmet Berkay, Pile'den sonra Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi topraklarına geçince yakayı ele verdi ve para cezası
ödemeye mahkum edildi...Olay 16 Ocak 1999 tarihinde meydana geldi. Bu tarihte
oynanan Pile-Yeni Boğaziçi futbol maçı için Beyarmudu Kara Çıkış Kapısı'ndan
izin alan sanıklar, Pile'ye DU 341 plaka numaralı araba ile geçti. Bir süre
Pile'de dolaşan dört kafadar, daha sonra sınırı geçerek Larnaka'ya hareket
etti. Birkaç kilometre Rum topraklarında gittikten sonra, Rum polisi sanıkları
tutukladı ve arabalarına el koydu. Sorgulanan sanıklardan Enver Borucu, Enver
Karakaya ve Ahmet Berkay, KKTC'ye verilmek üzere Birleşmiş Milletler'e teslim
edilirken, sürücü Özgür Vehit ile arabası alıkondu. Ertesi gün Larnaka Kaza
Mahkemesi huzuruna çıkarılan Özgür'e, sürüş ehliyetsiz ve Rum plakasız araç
kullanmaktan yüz Kıbrıs Lirası para cezası verdiler. Cezayı ödeyen Özgür, BM
vasıtasıyla geri gönderildi...
Askeri Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını Kıdemli Yargıç
Mehmet Türker verdi ve işledikleri suçu kabul eden sanıkları mahkum ederken,
özetle şunları söyledi:
"Cezayı saptarken, olguları ve delilleri, suçun
niteliğini göz önünde bulundurduk. Sanıklar bu suçu Rum yönetimine ait bir yola
girerek işlediler. Kötü niyetleri olduğu veya ulusal güvenliğe aykırı
davranışta bulundukları hususunda olgu yoktur. Hepsi de iyi aile çocukları ve
üniversite öğrencisidir. Sabıkasızdırlar. Sonuç olarak, sanıkların her biri
yirmi beşer milyon lira para cezası ödemeye mahkum edilirler. Para cezası
derhal ödenecektir." (Kıbrıs, 5.6.1999)
***
"AKLINA ESEN RUM KESİMİNE GİDİYOR"
Birinci derece askeri yasak bölgeden geçerek Rum kesimine
gezmeye giden çift uyruklu İsmet Düdercan, hapis cezasına mahkum edildi.
Olay 30 Haziran 1998 tarihinde Güvercinlik'te meydana
geldi. 29 Haziran 1998'de, Yeni İskele'de Ahmet Acar'la buluşan İsmet Düdercan,
bir süre sohbet ettikten sonra, Acar'ın teklifi üzerine, gezmek için
Gazimağusa'ya gitti. Orada bir süre içki içen iki kafadar, konuşurken konuyu
Rum kesimine getirdiler. Ahmet Acar, sanığa "Rum tarafı çok güzeldir, görsen
bayılırsın. İstersen gidelim" dedi. Sanık bu teklifi kabul etti. Taksi
kiralayıp Güvercinlik'e, futbol sahasının yanına gittiler. Burada bir saat
kadar bekleyen Acar ile Düdercan, saat 01.00'de, GKK'na bağlı Altıncı Piyade
Taburu, İkinci Piyade Bölüğü sorumluluk alanındaki sınır taşları arasından,
gizlice, önce İngiliz Üsler Bölgesi'ne, sonra Rum kesimine geçti. Aynı gecenin
sabahında, saat 07.00'de, iki kafadarı dolaşırken gören Rum polisi, davranış ve
hareketlerinden şüphelendi ve kısa bir sorgulamadan sonra onları tutukladı.
KKTC vatandaşı olan Ahmet Acar, başka suçları da göz önüne alınarak on ay hapse
mahkum edilirken, Rum Yönetimi'ne göre "yasal olmayan Girne Limanı'ndan
Kıbrıs'a giriş yapan" sanık İsmet Düdercan'a üç ay hapis cezası verildi.
Rum mahkemesinin verdiği hapis cezasını çektikten sonra
sınır dışı edilen İsmet Düdercan, Yunanistan üzerinden İstanbul'a gönderildi.
İstanbul'dan Mersin'e geçen sanık, 10 kasım 1998'de, gemi ile Gazimağusa'ya
geldi ve aranan kişi olduğu için yakayı ele verdi. Karakolda gönüllü ifade
everen sanık, mahkemeye sevk edildi. Ahmet Acar ise Rum kesiminde kaldı...
Askeri Ağır Ceza mahkemesi'nin kararını Kıdemli Yargıç
Mehmet Türker verdi ve sanık İsmet Düdercan'ı mahkum ederken, özetle şunları
söyledi: "Olayda büyük bir keyfilik var. Aklına esen Rum kesimine gidiyor,
bu tür suçlar çok yaygınlaştı. Bunu önlemek için caydırıcı cezalar vermek
gerekir.
Sanığın Rum kesiminde üç ay hapis yattığını,
tutuklandığında üç gün, duruşma süresince de bir hafta tutuklu kaldığını göz
önüne aldıktan sonra, sanığa kısa süreli bir hapislik cezası vermeyi uygun
bulduk. Sanık bugünden başlayarak, iki ay hapis yatacaktır. Ceza oybirliği ile
verilmiştir." (Kıbrıs, 12.6.1999)
***
"OLAY DIŞİŞLERİNİ DE AŞIYOR!"
"Meclis, (dün) iki toplumlu temaslar ve Meclis
heyetlerinin yurt dışı ziyaretleri hakkında genel görüşme gerçekleştirdi...Dış
temasın, bütün devletler için gerekli olduğuna değinen CTP Genel Başkanı Mehmet
Ali Talat, "Biz dünyaya küstük. İnsanlarımızın da temaslarda bulunması
yasaklandı, ellerinden gelse yurtdışına çıkışı da yasaklayacak. Hükümet bunu da
yaptı zaten. Bu geçmiş hükümet döneminde oldu, ama şimdi de devamını
görüyoruz" şeklinde konuştu.
Bir parti başkanı ve milletvekili olan kendisinin yabancı
bir resepsiyona gitmesinin, Dışişlerince yasaklandığını kaydeden Talat,
"Gidersem ne olacak?" diye sordu ve yapılanların "insanları
aşağılayıcı bir muamele" olduğunu kaydetti. Talat, Pile'ye gidenlerin
engellenmeye çalışıldığını hatırlatarak, "O zaman Pile'yi de kapatın"
dedi." (Yeni Düzen, 15.6.1999)
"Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa
Akıncı, askıya alma kararının 2 yıl önce alındığını, kararın altında imzası
olan Serdar Denktaş'ın şimdi yasaklamanın yanlış olduğunu söylediğini
anlatarak, TKP, CTP ve DP'nin yasaklamaya karşı olduğunu, UBP ile
Cumhurbaşkanı'nın da ikna edilmesi gerektiğini söyledi...Bir parti başkanının
resepsiyona gidememesinin savunulacak tarafı olmadığını, bu gibi
olumsuzlukların giderilmesi için çatışma değil, ikna gerektiğini söyleyen
Akıncı, yasaklama kararının iknayla değişebileceğini, olayın Dışişlerini de
aştığını, konuşma ve iknayla olayların üzerine gidilmesi gerektiğini dile
getirdi." (Kıbrıs, 15.6.1999)
(“Mehmet Sonuç” imzası ile, Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek
dergisi, Sayı:43, Ağustos 1999)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder