15 Mayıs 2015 Cuma

"KKTC"DE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KULLANMANIN BEDELİ: MANEVİ BASKI, PARA CEZASI, HAPİSLİK


Bazıları dışında, çoğunluğu Kıbrıs gazetesinde yayımlanan ve Avukat Ergün Aydoğan tarafından hazırlanan "Mahkeme Koridorları" başlıklı köşeden derlediğimiz ve yeşil hat üzerinde kalan ara bölgedeki karma köy Pile'ye geçtikten sonra seyahat özgürlüğünü kullanmak isteyen Kıbrıslı Türklerin başına gelenleri ve aldıkları cezaları anlatan haberlerden yaptığımız bir seçmeyi, yorumsuz olarak sunuyoruz. (Derleyen: Mehmet Sonuç)

"RESMİ, İZİN EVRAKI İSTENECEK"
"BRTK Müdürü İsmet Kotak, BRT çalışanlarının iki toplumlu etkinliklere katılmalarına veya Güney Kıbrıs'a geçmelerine yasak getirmeye çalışıyor...Kotak'ın 16 Haziran 1997 tarihinde yayınladığı genelgede şu ifadeler yer alıyor: "KKTC yetkili organlarından aşağıdaki uyarı alınmıştır. Kamu görevlilerinin, Daire Müdürü veya bağlı bulundukları kurumların yönetiminden izin almadan Rumlarla temaslara ve/veya toplantılara katıldıkları saptandığı belirtilerek; bundan böyle resmi izin evrakı isteneceği, Ledra Palas çıkış işlemlerinde belirtilen izin belgesinin de aranacağı vurgulanmıştır. BRTK personeli, bu koşula tabi olduğundan, bundan böyle izin alınmasını herkesin dikkatine sunarım."...Bilindiği üzere Güney Kıbrıs'a geçiş prosedürü istisnasız tüm KKTC vatandaşları için aynıdır. Vatandaşlar, geçiş tarihi ve amacını 2 gün önceden tarihi ve amacını 2 gün önceden Dışişleri ve Savunma Bakanlığı Konsolosluk ve Azınlık İşleri Dairesi'ne yazılı başvuruda bulunarak bildirirler ve gerekli izin alındıktan sonra Ledra Palas sınır barikatında çıkış formu doldurarak geçiş yaparlar." (Yeni Düzen, 20.6.1997)
***
ERCAN'DA ENGEL
"Brüksel Kadın Grubu'nda yer alan kamu görevlilerinin Londra'daki toplantıya katılmaları yasaklandı. Dün saat 10.00'daki uçakla Ercan'dan çıkışları son anda yasaklanan kadınlara gerekçe olarak "devlet politikası" gösterildi.
Ledra Palace'taki toplantılardan sonra, yurt-dışı toplantılarının da fiilen yasaklanmış olması, toplumda büyük yankılara neden oldu. Kamuoyu yasaklama olayının duyulmasıyla hayretler içinde kalırken, toplumlararası tüm temasların liderlik ve işadamları ile sınırlı tutulmak istendiği üzerinde duruluyor.
Bilindiği gibi Rum işadamlarıyla birlikte bir dizi toplantıya katılmak üzere bir grup işadamı geçen Pazar Amerika'ya uçmuştu." (Avrupa, 26.3.1998)
***
KADINLARDAN DEVLET ORGANLARINA DAVA
"Yurtdışında geçtiğimiz Mart ayında yapılan bir toplantıya katılmak üzere yurt dışına çıkmak isteyen ve çıkışlarına izin verilmeyen çeşitli sendikalara üye 4 kadın, dün konuyla ilgili devlet organlarına dava açtı.
7'si idari ve 4'ü hukuk davası olmak üzere 11 dava dosyası dün sabah Cemaliye Volkan, Gül Öztek, Gülev Sıdal ve Dilek Kodan'ın avukatları tarafından Yüksek Mahkeme Mukayyitliği ve Hukuk Davaları Mukayyitliği'ne teslim edildi...İdari davaların 4 tanesi seyahat özgürlüğünün kısıtlanması, engellenmesi ve yasaklanması gerekçesiyle, 3'ü ise ilgili şahıslara çalıştıkları kurum ve kuruluşlardan izin verilmemesi gerekçesiyle açılırken, 4 hukuk davası da yurtdışına çıkışın engellenmesinden doğan manevi zarar ve çıkışın haksız fiil oluşturan bireylerle engellenmiş olması gerekçesiyle açıldı." (Kıbrıs, 4.6.1998)
***
DENKTAŞ'A GÖRE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KISITLANMASI ŞART
"KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, kamu görevlilerinin seyahat özgürlüğünün de engellenmesi gerektiğini savundu ve bu konuda yasal düzenleme yapılmasını istedi. Denktaş, bu görüşünü Brüksel Kadın Grubu temsilcileriyle dünkü görüşmesi sırasında dile getirdi. Brüksel Kadın Grubu üyeleri, Cumhurbaşkanı Denktaş'a son temaslarıyla ilgili bilgi verdi ve görüş alışverişinde bulundu.
Denktaş görüşme sırasında şunları da söyledi: "Bu hükümetin yanlış veya doğru bir kararı var, bu karar nedir? Bu temaslar dursun. Niçin dursun? Çünkü bu temasları dünyaya, 'sendikalar, kadınlar toplanıyor. Aralarında hır-gür yok. Gelin birlikte olalım, barış olsun' diye yayarak deklerasyonlar çıkarıyorlar...Bu insanların amacı, KKTC'de devletin etkili olmadığı ve 'hükümet başka ister, halk başka ister' intibasını dünyaya yaymaktır. Evet hakkınızdır, 'gideceğim' derseniz gidersiniz. Benim insanlarımdan istediğim; 'bir memurun hakkı değildir, memur izin almadan böyle bir yere gidemez' diyerek, bunun memur olmanın getirdiği uygulamalar olduğunu ortaya koymasıdır."
Cumhurbaşkanı Denktaş, bu konuda mahkemede dava sürdüğünü ve mahkemeye tesir etmek istemediğini, ancak düşüncelerini söylemeye mecbur olduğunu ifade etti. Denktaş, gerekirse hükümetin yasa geçirebileceğini ve "bu maksatlar için Ada'dan çıkılamaz" denilebileceğini, çünkü böyle olayların müdafaa edilen devlet olma hakkına zarar verebileceğini vurguladı. Denktaş, istediklerinin, bu davetleri yapanların hükümetin bu kararların uygulanabilirliğini görmesi ve ona göre gelmesi olduğunu söyledi." (Kıbrıs, 16.6.1998)
***
DÖNÜŞTE İKİ SAAT SORGULAMA
"Demokrasi ayıbı! Yine bir Pile dönüşünde vatandaşlar polis tarafından tutuklandı. Pile'ye giriş-çıkışlar serbest olduğu halde polisin sık sık gerçekleştirdiği tutuklama olaylarına önceki gün bir yenisi daha eklendi. Ulus Irkad, Hayati Yaşamsal, Ersin Hürdoğanoğlu ve Remzi Yektaoğlu Beyarmudu barikatında tutuklandılar ve beraberlerindeki kitap ve fotoğraflara el konuldu...Polisin iki saati aşkın bir süre Irkad, Yaşamsal, Hürdoğanoğlu ve Yektaoğlu'nu sorguladığı belirtildi. Polisin, ilgili vatandaşlarımızın Rumlarla neden görüştüklerini öğrenmeye çalışması ve iki toplum arasındaki temasların üzerinde baskı kurma çabaları tepkilere neden oldu. İlgili vatandaşlarımız birer adi suçlu muamelesi görmelerine tepki göstererek olayı kınadıklarını söylediler. Bu tavrın ikili temaslara karşı bir süreden beridir gelişen önyargıdan kaynaklandığı belirtiliyor." (Yeni Düzen, 7.12.1998)
***
LARNAKA'DA YENEN DOSTLUK YEMEĞİ
"Yasal yollardan Pile'ye geçtikten sonra, izinsiz olarak Larnaka'ya giden işadamı Salih Bozdoğan ile eşi Gamze Bozdoğan, para cezası ödemeye mahkum edildi.
Olay 17 Mayıs 1998 tarihinde meydana geldi...İşadamı Salih Bozdoğan, gönüllü ifadesinde, özetle şunları anlattı: "Kızım Bilge, Almanya'da öğrencidir. Turizm eğitimi görür. Bilge'nin sınıf arkadaşlarından biri, Rum kesiminde turizmle uğraşan Çangaris'in oğludur. Çocuklarımızın arkladaşlığı, telefonla görüşmemize, dost olmamıza vesile oldu. Çangaris, Pile'de buluşmamızı teklif etti. Bu buluşmada hem tanışacak, hem de iş görüşmesi yapacaktık. Önceki gün, bu buluşma sağlandı. Pile'de, Çangaris bizi evine davet etti. Bir lokantada değil, evinde ağırlamak istiyordu. Kabul ettik ve Çangaris'in Larnaka'daki evine gittik. Orada yemek yedik ve iş konuları görüştük. Çangaris, İstanbul'a turist götürmek niyetindeydi. Türkiye'ye, bu konuda katkı yapmak için, konuyu araştırmaya karar verdim. Yemek bitince, Pile'ye döndük. Sonra Beyarmudu'na geldik. Pile'ye geçiş izni aldıktan sonra, daha ileri gitmenin suç olduğunu bilmiyorduk. Kötü bir amacımız yoktu."
47 yaşında, iki çocuk babası, işadamı Salih Bozdoğan ve eşi Gamze ile ilgili Askeri Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını yargıç Mehmet Türker verdi ve sanıkları mahkum ederken, özetle şunları söyledi: "Defalarca belirttiğimiz gibi, bu tür suçlar ciddi suçlardır. On yıla kadar hapisliği vardır. Ceza takdir ederken, sanıkların bu suçu işlemekteki niyetlerini gözönüne almamız gerekmektedir. Olgulara bakıldığı zaman, ulusal güvenliğe zarar verici amaçla hareket edilmediği görülmektedir. Bu nedenle, sanıklara bir fırsat vermek ve onları hapse göndermemek adil ve uygun olacaktır. Sonuç olarak, sanıkların her biri yüz elli milyon lira para cezası ödeyecek, para cezasını derhal ödemedikleri takdirde ikişer ay hapis yatacaklardır." (Kıbrıs, 12.2.1999)

KARDEŞLERİNİN DÜĞÜNÜNE GİTMİŞLER
"Dışişleri Bakanlığı izin vermediği halde, Rum kesiminde yaşayan kardeşlerinin düğününe giden Hilmi Zeden ile Perihan Zağlul, para cezası ödemeye mahkum edildi...Olay, 20 Haziran 1998 tarihinde meydana geldi...Sanıklar, KKTC kimlik kartlarını göstererek Pile'ye gitmek istediklerini söyledi. Gerekli kayıt yapıldıktan sonra izin verildi. Pile'ye geçtiler. Pile'de arabalarını boş bir araziye bırakan sanıklar, Güney Kıbrıs'tan gelen bir arabaya binerek, bilinmeyen bir yere gittiler. On dokuz saat sonra, saat 03.00'te geri dönen iki kardeş, beyarmudu'ndan KKTC'ye geçmek isteyince, geç kalış nedeniyle sorgulandılar. Sanık Hilmi Zeden, "Limasol'da kardeşi çocuğumun düğünü vardı. Oraya gittik. Yeme-içme olunca geç kaldık" dedi. Beyarmudu Polis Karakolu'na sevk edildiler...
Duruşmadan sonra, Askeri Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını Yargıç Mehmet Türker verdi ve sanıkları mahkum ederken şunları söyledi: Bu tür suçların çok ciddi olduğunu her kararımızda ısrarla belirtiyoruz. On yıla kadar hapisliği vardır.
Sanıklar yaşlı-başlıdırlar. Bu suçu, sırf düğünde bulunmak için işlediler. Ulusal güvenliğe zarar verdiklerine dair bir bulgu yok. Sabıkasızdırlar. Sonuç olarak, sanıkların her biri yüzer milyon lira para cezası ödemeye mahkum edilirler. Ceza oy birliği ile verilmiştir." (Kıbrıs, 28.2.1999)
***
RUM BİLİMADAMI İLE BULUŞMA
"Amerika'da tanıştığı Rum bilim adamı ile içki içmek için Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'ndan izin almadan Güney Kıbrıs'a giden Doçent Doktor Leyla Gürsel, yakayı ele verince para cezası ödemeye mahkum edildi...
Olay, 26 Temmuz 1998 tarihinde meydana geldi. Sanık özetle şunları söyledi: "Adonis ile uzun süredir arkadaşız. Kendisiyle Amerika'da bir konferans sırasında tanıştım. İnternet aracılığı ile devamlı görüşüyoruz. Benimle buluşup sohbet etmek istedi. Bu nedenle Pile'ye gittim. Pile'den Larnaka'ya geçip biraz içki içtik. Pile'den sonra başka yere gitmenin yasak olduğunu bilmezdim."
Yapılan duruşmadan sonra Askeri Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını Mehmet Türker verdi ve sanığı mahkum ederken, özetle şunları söyledi: "Sebebi ne olursa olsun, izinsiz Güney Kıbrıs'a gitmenin cezası çok ağırdır. On yıla kadar hapisliği vardır...Önce hapislik düşündük ama, sosyal durumunu ve diğer nedenleri göz önüne aldıktan sonra, kendisine bir şans tanımak için para cezası vermeyi uygun bulduk. Sanık, derhal yüz milyon lira para cezası ödeyecektir." (Kıbrıs, 2.3.1999)
*** 
RUM OLAN İKİ OĞLUNU GÖRMEK İSTEMİŞTİ
"Rum olan iki oğlunu ziyaret etmek için, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'ndan izin almadan Güney Kıbrıs'a giden Ali Öztavşanlılar, KKTC'ye dönünce para cezası ödemeye mahkum edildi.
Olay 30 Ağustos 1998 tarihinde meydana geldi...Kürt kökenli damadı Bekir İnce'nin devamlı isteği üzerine, damadıyla birlikte Beyarmudu Kara Sınır Kapısı'na giden sanık, gerekli işlemleri tamamladıktan sonra Pile'ye geçti...Karakolda sorgulanan Ali Öztavşanlılar şöyle konuştu: "Benim, Rum tarafında yaşayan ve Rum olan iki oğlum var. Zaman zaman, izin alarak, Ledra Palace'dan geçip onları görürdüm. Damadım da onların yanına gitmek isteyince, daha fazla dayanamadım, kabul ettim. Güney'e geçince, yine Rum olan kardeşimin kızı Maria polise haber verince bizi tutukladılar. Damadım Bekir İnce, Kürt olduğu için iltica etmek istedi, orada kaldı. Beni Pile'ye getirip serbest bıraktılar."
Sabıkası olmayan ve üç gün tutuklu kalan Ali Öztavşanlılar...ile ilgili Askeri Ağır Ceza Mahkemesi kararını Mehmet Türker verdi ve sanığın derhal elli milyon para cezası ödemesini emretti." (Kıbrıs, 3.3.1999)
***
ÇOCUĞUNUN AKSAYAN TEDAVİSİ İÇİN
"Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'ndan izin almadan, hasta çocuğunu Güney Kıbrıs'a tedaviye götüren işadamı Hasan Bahçeci ile ona yardım eden Nafi Tekin, yakayı ele verince para cezası ödemeye mahkum edildi...
Olay, 7 Eylül 1998 tarihinde meydana geldi...Verilen izin Pile'ye kadar olduğu halde, sanıklar yabancı plakalı bir arabaya bindi ve Güney Kıbrıs'a gitti. Tam on iki saat sonra Pile'ye dönen ve KKTC'ye geçmek için Beyarmudu'na giden iki işadamı, polis tarafından sorgulandı ve karakola sevk edildi...Sanık şunları söyledi: "Sınır olayları nedeniyle, hasta olan çocuğumun tedavisi yarım kaldı. Devlet, Güney'e geçmemize izin vermedi. Rum doktorla randevum vardı. Gitmek zorundaydım. Lefkoşa'daki Genel Hastane'ye, arkadaşım Nafi'nin Yargıç olan Rum arkadaşı ile gittik. Bir buçuk yıldır devam eden tedaviyi yarım bırakamazdım."...Sanık Nafi Tekin ise şöyle dedi: "Biz, Güney Kıbrıs'a, anılarımızı tazelemeye, yemeye-içmeye, gezmeye gitmedik. Bir insanlık görevini yerine getirmek için gittik. Hiç bir şekilde ulusal güvenliğimiize zarar getirici tutum içine girmedik. Bu açıdan vicdanımız rahattır. Hayatımı kurtarmak uğruna böyle bir suç işlediğimiz çocuk, şu anda iyidir. Londra'da kendisine ilik nakli yapıldı ve kurtuldu. Her şey için özür dileriz...Yargıç Mehmet Türker'in kararı: "Duygusal hareket edilmesine rağmen, bu tür suçlar için caydırıcı ve ibret verici cezalar verilmesi şarttır. Sonuç olarak, sabıkasız kişiler olduklarını da dikkate alarak, sanıkların her birine iki yüz ellişer milyon lira para cezası takdir ederiz. Para cezası derhal ödenecektir." (Kıbrıs, 6.3.1999)
***
POLİS, UYARI BROŞÜRÜ HAZIRLADI
"KKTC Polis Genel Müdürlüğü, gezi amacıyla Pile'ye giden KKTC vatandaşlarının, Rumlara ve İngiliz üslerine ait topraklara geçmemeleri için bir uyarı broşürü hazırladı. Beyarmudu'ndan Pile'ye geçiş esnasında dağıtılan broşürlerde, Pile'ye geçiş izni kapsamında bulunan alanlar ve bu sınırların dışına çıkıldığı takdirde oluşabilecek tehlikeler konusunda uyarılar bulunuyor." (Kıbrıs, 20.3.1999)
***
İKİ TOPLUMLU ETKİNLİKTE TANIŞMIŞLAR           
"Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'ndan gerekli izni almadan Güney Kıbrıs'a giden emekli mücahit komutanı ve Göçmenköy eski muhtarı Şevket Rado ile arkadaşı Osman Müezzinler hapis cezasına mahkum edildi.
Olay 1 Kasım 1998 tarihinde meydana geldi...Pile'de Rum dostları ile buluşan Şevket Rado ile Osman Müezzinler, onlara ait Rum plakalı araçla, KKTC toprakları dışında kalan Oraklini köyüne gitti. Bu gidiş, Pile'deki görevlilerce tespit edildi. Aynı gün saat 21.30'da geri döndüler...Sabıkasız olan ve üç gün tutuklu kalan sanıklarla ilgili Askeri Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını Yargıç Mehmet Türker verdi ve sanıkları mahkum ederken, özetle şunları söyledi: "Son zamanlarda, huzurumuza gelen davalardan görülen odur ki, bu tür suçlarda büyük artış vardır. Bugün dinleyeceğimiz davaların üçü de izinsiz Rum kesimine geçmedir. Bunu önlemenin çaresi, ibret verici, caydırıcı cezalar vermedir. İstisnalar dışında, bu cezalar hapislik olmalıdır.
Sanıkların tutumu anlaşılır gibi değildir. (Ledra Palace Otel'de, Birleşmiş Milletler'in düzenlediği, iki topluma yönelik) Bir etkinlikte tanıştıkları Rumlarla buluşmak, yiyip-içmek için, izin almadan, pervasızca hareket ederek, çekinmeden Rum kesimine gittiler. Bunlar, uygun kabul edemeyeceğimiz davranışlardır. Böylesine bir tutum içine girenlere verilecek en uygun ceza hapisliktir. Sonuç olarak sanıklar, birer ay hapse mahkum edilirler. Ceza oybirliği ile verilmiştir." (Kıbrıs, 10.4.1999)
***
AKRABALARINI GÖRMEK İSTEMİŞ
"Bir cinayete kurban giden ağabeyinin karısı ve kızı ile görüşmek için izinsiz olarak Güney Kıbrıs'a giden Betül Aktunç, hapis cezasına mahkum edildi...Olay, 3 Kasım 1998 tarihinde meydana geldi...Pile'de, bir süre önce öldürülen ağabeyi Ertuğrul Aktunç'un Rum karısı Lefki Dimitriu ve kızı Maris ile buluşan sanık, GKK'ndan izin almadan Rum plakalı bir araçla Larnaka'ya hareket etti. Durum ilgililere bildirildi...Askeri Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını Kıdemli Yargıç Mehmet Türker verdi ve sanığı mahkum ederken, özetle şunları söyledi. "İşlenen suçun ciddi olduğu ortadadır. On yıla kadar hapisliği vardır.
Ceza takdir ederken, suçun işleniş tarzına, niteliğine ve yaygın olup olmadığına bakmak gerekir. Huzurumuzdaki davaları göz önüne aldığımızda, yaygın olduğu ortaya çıkar. Gerek sanığa, gerekse sanık gibi bu tür suç işleme eğiliminde olanlara caydırıcı ve ibret verici cezalar verilmelidir. Bu da, ancak hapislikle mümkün olabilir.
Sanık, geçmişte, yasal yollardan Rum bölgesine giderdi. Huzurumuzdaki olayda keyfi bir hareketle Pile'ye gitti ve Rum asıllı kişilerle buluşarak Güney'e geçti. Gerekçe ziyaretti. Sanık, Pile'de buluştuğu bu kişilerle, orada görüşebilirdi. Larnaka'ya gitmesi için uygun bir özrü yoktur. Sonuç olarak sanık, bir ay hapis cezasına mahkum edilir. ceza, oybirliği ile verilmiştir." (Kıbrıs, 19.5.1999)
***
KADIN ÖRGÜTÜ TEMSİLCİLERİ 4 SAAT BEKLETİLDİ
"(KKTC Meclisi'nde) gündem dışı 5. konuşma için kürsüye çıkan Ferdi Sabit Soyer (CTP), iki toplumlu ilişkilere değinirken, Pile'ye yaptıkları bir gezi sırasında bazı kadın örgütü temsilcilerinin polis tarafından "taciz noktasında muameleye tabi tutulmalarının" utanç verici olduğunu söyledi... Soyer, burada bayanların çantalarının, eşyalarının arandığını ve 4 saat kaldırımda bekletildiklerini belirterek, bu durumu protesto etti." (Kıbrıs, 29.5.1999)
***
"PİLE'DE POLİS TACİZİ SÜRÜYOR"
"KKTC polisinin, iki toplumlu toplantılara katılan Kıbrıslı Türklere yönelik tacizi devam ediyor. Geçtiğimiz hafta sonu iki toplumlu tek yayın organı olma özelliğini taşıyan HADE dergisinin ve Yurttaşlar Grubu'nun toplantısına katılmak üzere Pile'ye geçen Kıbrıslı Türk aydınlar, Pile dönüşünde polis tacizine uğradı.
Toplantı dönüşü iki saat süreyle sorgulanan, yoklanan ve cüzdanlarına kadar karıştırılan aydınlar, polis tacizini protesto ederken, KKTC Dışişleri ve Savunma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu'nun da, "kendisi iki toplumlu temaslara karşı" diye, polis tacizini teşvik ettiği belirlendi." (Yeni Düzen, 31.5.1999)
***
LARNAKA'YI DA GÖRMEK İSTEYİNCE
"Futbol maçı izlemek için izin alıp Pile'ye giden Özgür Vehit, Enver Borucu, Enver Karakaya ve Ahmet Berkay, Pile'den sonra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi topraklarına geçince yakayı ele verdi ve para cezası ödemeye mahkum edildi...Olay 16 Ocak 1999 tarihinde meydana geldi. Bu tarihte oynanan Pile-Yeni Boğaziçi futbol maçı için Beyarmudu Kara Çıkış Kapısı'ndan izin alan sanıklar, Pile'ye DU 341 plaka numaralı araba ile geçti. Bir süre Pile'de dolaşan dört kafadar, daha sonra sınırı geçerek Larnaka'ya hareket etti. Birkaç kilometre Rum topraklarında gittikten sonra, Rum polisi sanıkları tutukladı ve arabalarına el koydu. Sorgulanan sanıklardan Enver Borucu, Enver Karakaya ve Ahmet Berkay, KKTC'ye verilmek üzere Birleşmiş Milletler'e teslim edilirken, sürücü Özgür Vehit ile arabası alıkondu. Ertesi gün Larnaka Kaza Mahkemesi huzuruna çıkarılan Özgür'e, sürüş ehliyetsiz ve Rum plakasız araç kullanmaktan yüz Kıbrıs Lirası para cezası verdiler. Cezayı ödeyen Özgür, BM vasıtasıyla geri gönderildi...
Askeri Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını Kıdemli Yargıç Mehmet Türker verdi ve işledikleri suçu kabul eden sanıkları mahkum ederken, özetle şunları söyledi:
"Cezayı saptarken, olguları ve delilleri, suçun niteliğini göz önünde bulundurduk. Sanıklar bu suçu Rum yönetimine ait bir yola girerek işlediler. Kötü niyetleri olduğu veya ulusal güvenliğe aykırı davranışta bulundukları hususunda olgu yoktur. Hepsi de iyi aile çocukları ve üniversite öğrencisidir. Sabıkasızdırlar. Sonuç olarak, sanıkların her biri yirmi beşer milyon lira para cezası ödemeye mahkum edilirler. Para cezası derhal ödenecektir." (Kıbrıs, 5.6.1999)
***
"AKLINA ESEN RUM KESİMİNE GİDİYOR"
Birinci derece askeri yasak bölgeden geçerek Rum kesimine gezmeye giden çift uyruklu İsmet Düdercan, hapis cezasına mahkum edildi.
Olay 30 Haziran 1998 tarihinde Güvercinlik'te meydana geldi. 29 Haziran 1998'de, Yeni İskele'de Ahmet Acar'la buluşan İsmet Düdercan, bir süre sohbet ettikten sonra, Acar'ın teklifi üzerine, gezmek için Gazimağusa'ya gitti. Orada bir süre içki içen iki kafadar, konuşurken konuyu Rum kesimine getirdiler. Ahmet Acar, sanığa "Rum tarafı çok güzeldir, görsen bayılırsın. İstersen gidelim" dedi. Sanık bu teklifi kabul etti. Taksi kiralayıp Güvercinlik'e, futbol sahasının yanına gittiler. Burada bir saat kadar bekleyen Acar ile Düdercan, saat 01.00'de, GKK'na bağlı Altıncı Piyade Taburu, İkinci Piyade Bölüğü sorumluluk alanındaki sınır taşları arasından, gizlice, önce İngiliz Üsler Bölgesi'ne, sonra Rum kesimine geçti. Aynı gecenin sabahında, saat 07.00'de, iki kafadarı dolaşırken gören Rum polisi, davranış ve hareketlerinden şüphelendi ve kısa bir sorgulamadan sonra onları tutukladı. KKTC vatandaşı olan Ahmet Acar, başka suçları da göz önüne alınarak on ay hapse mahkum edilirken, Rum Yönetimi'ne göre "yasal olmayan Girne Limanı'ndan Kıbrıs'a giriş yapan" sanık İsmet Düdercan'a üç ay hapis cezası verildi.
Rum mahkemesinin verdiği hapis cezasını çektikten sonra sınır dışı edilen İsmet Düdercan, Yunanistan üzerinden İstanbul'a gönderildi. İstanbul'dan Mersin'e geçen sanık, 10 kasım 1998'de, gemi ile Gazimağusa'ya geldi ve aranan kişi olduğu için yakayı ele verdi. Karakolda gönüllü ifade everen sanık, mahkemeye sevk edildi. Ahmet Acar ise Rum kesiminde kaldı...
Askeri Ağır Ceza mahkemesi'nin kararını Kıdemli Yargıç Mehmet Türker verdi ve sanık İsmet Düdercan'ı mahkum ederken, özetle şunları söyledi: "Olayda büyük bir keyfilik var. Aklına esen Rum kesimine gidiyor, bu tür suçlar çok yaygınlaştı. Bunu önlemek için caydırıcı cezalar vermek gerekir.
Sanığın Rum kesiminde üç ay hapis yattığını, tutuklandığında üç gün, duruşma süresince de bir hafta tutuklu kaldığını göz önüne aldıktan sonra, sanığa kısa süreli bir hapislik cezası vermeyi uygun bulduk. Sanık bugünden başlayarak, iki ay hapis yatacaktır. Ceza oybirliği ile verilmiştir." (Kıbrıs, 12.6.1999)
***
"OLAY DIŞİŞLERİNİ DE AŞIYOR!"
"Meclis, (dün) iki toplumlu temaslar ve Meclis heyetlerinin yurt dışı ziyaretleri hakkında genel görüşme gerçekleştirdi...Dış temasın, bütün devletler için gerekli olduğuna değinen CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, "Biz dünyaya küstük. İnsanlarımızın da temaslarda bulunması yasaklandı, ellerinden gelse yurtdışına çıkışı da yasaklayacak. Hükümet bunu da yaptı zaten. Bu geçmiş hükümet döneminde oldu, ama şimdi de devamını görüyoruz" şeklinde konuştu.
Bir parti başkanı ve milletvekili olan kendisinin yabancı bir resepsiyona gitmesinin, Dışişlerince yasaklandığını kaydeden Talat, "Gidersem ne olacak?" diye sordu ve yapılanların "insanları aşağılayıcı bir muamele" olduğunu kaydetti. Talat, Pile'ye gidenlerin engellenmeye çalışıldığını hatırlatarak, "O zaman Pile'yi de kapatın" dedi." (Yeni Düzen, 15.6.1999)
"Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Akıncı, askıya alma kararının 2 yıl önce alındığını, kararın altında imzası olan Serdar Denktaş'ın şimdi yasaklamanın yanlış olduğunu söylediğini anlatarak, TKP, CTP ve DP'nin yasaklamaya karşı olduğunu, UBP ile Cumhurbaşkanı'nın da ikna edilmesi gerektiğini söyledi...Bir parti başkanının resepsiyona gidememesinin savunulacak tarafı olmadığını, bu gibi olumsuzlukların giderilmesi için çatışma değil, ikna gerektiğini söyleyen Akıncı, yasaklama kararının iknayla değişebileceğini, olayın Dışişlerini de aştığını, konuşma ve iknayla olayların üzerine gidilmesi gerektiğini dile getirdi." (Kıbrıs, 15.6.1999)                                                                  


(“Mehmet Sonuç” imzası ile, Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:43, Ağustos 1999)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder