1960’lı yılların başında, tıbbın 5-6 uzmanlık
dalında halkımıza hizmet veren Kıbrıslı Türk hekim sayısı 15’i geçmezken, bugün
yetişmiş uzman hekimlerimizin sayısı, 20’ye yakın uzmanlık dalında 200’e
yaklaşmış bulunmaktadır. Bu konudaki ayrıntılı istatistiki bilgiler, ne yazık
ki ne Kıbrıs Türk Tabibler Birliği’nde, ne de Sağlık Bakanlığı’nın yıllık
çalışma raporlarında vardır. Kendi olanaklarımızla derlediğimiz ve
hekimlerimizin uzmanlık dallarına göre dağılımını gösteren şu tablo, bize son
durumu yansıtmaktadır:
Uzmanlık
dalı Sadece özel kesimde çalışan Hem devlette, hem özel kesimde Toplam
uzman hekim sayısı çalışan
uzman hekim sayısı
Kadın-doğum 29 8 37
Çocuk 23 10 33
Dahiliye 22 12 34
Cerrahi 8 11 19
KBB 6
5 11
Göz 5
4 9
Deri 3
3 6
Anestezi-Reanim. 3 8 11
Üroloji 1
5 6
Sinir-Ruh -
4 4
Ortopedi -
4 4
Radyoloji - 2 2
Diğer
dallar -
6 6
100 82 182
Pratisyen
hekimler 3 28
103 110
Diş
Hekimleri 72 17
TOPLAM:
175 127
Yukarıda da görüleceği gibi, sadece özel kesimde
çalışan 100 uzman hekim, 3 pratisyen hekim ve 72 diş hekimi varken; hem
devletten maaş çeken, hem de dışarıda özel klinik çalıştıran 82 uzman hekim, 28
pratisyen hekim ve 17 diş hekimi vardır. (İstisnai olarak özel klinik açmamış
olan az sayıdaki kamu görevlisi meslektaşımızı burada tenzih etmek isteriz.)
Oysa ki Kamu Görevlileri Yasası’nın 41. Maddesi aynen
şöyle demektedir: “Kamu görevlileri, tüm
zamanlarını kamu hizmetlerinin yürütülmesine ve görevlerinin yerine
getirilmesine ayırmakla yükümlü olup, çalışma saatleri içinde veya dışında
ücretli veya ücretsiz bir iş tutamazlar ve serbest meslek yapamazlar.”
Dahası “tam-gün çalışma” tüzüğü uyarınca yüzde 40
zamlı maaş alan kamu görevlisi hekimler, ne tam-gün çalışma ilkesine uymakta,
ne de yasaların amir hükmüne rağmen muayenehane ve kliniklerini kapatmaktadırlar.
Bir zamanlar gazetelere ilan vererek, “özel klinik çalştırmıyorum”, ya da “özel
kliniğimi kapattım” duyurusunu yapan bütün kamu görevlisi hekimler,
yöneticilerin gözlerinin içine baka baka ve onlardan, bu yasadışı
uygulamalarına destek alırcasına, bildiklerini okumayı sürdürmektedirler.
Devletin telefon rehberinde bile sayfalarca bu yasadışı kliniklerin adres ve
telefon numaraları verilmektedir. O halde bu yasaları niçin yaptınız?
Uygulanmadıktan sonra, uygulanması denetlenmedikten sonra, yasalar ne işe
yarar? Serbest çalışan hekimlerin iş sahasına, devlet hekimlerinin yasaları
çiğneyerek müdahale etmesi niçin durdurulmuyor? Toplumumuzun içinde bulunduğu
ekonomik bunalım, hastaları özel klinikler yerine, devlet hastanesinin
kapılarına yığmaktadır. Saat 9 ile 12 arasında kısıtlı sayıda devlet hekiminin
verdiği hizmet, ihtiyacı karşılayamadığından, kuyruktaki hastalar, öğleden
sonra aynı devlet hekimlerinin özel kliniklerinde para karşılığında tedavi
edilmektedir! Hastanelerdeki başıbozukluk ve düzensizliği istismar eden kamu
görevlisi hekimler, bu durumdan yararlanarak vergi dışı milyonlarca lira kazanç
sağlamaktadırlar. Milyonlarca lira borç ve kredi sağlayarak kurulan özel klinik
ve muayenehanelerde hasta azlığı nedeniyle rasyonel bir gelir kazanamayan serbest
çalışan hekimlere, devlet sağlık hizmetlerinin kapıları kapanmıştır. Yetersiz
ve kısıtlı uzman hekim kadrosuyla, çağdaş düzeyde tıp hizmeti veremeyen devlet,
çalışanların ezici çoğunluğunun üye olduğu Sosyal Sigortalar Kurumu’nun sağlık
primlerini de layıkiyle değerlendirememektedir. 1 milyar lirayı aşkın yıllık
sağlık primi, başka amaçlar için kullanılmaktadır. Ne yazık ki bu duruma
çalışanların örgütleri de seyirci kalmaktadır...
Bir süre önce Serbest Çalışan Hekimler Birliği
Yönetim Kurulu olarak, Sağlık Bakanı ile yaptığımız görüşmede Dr.Erbilen, gerek
devlet sağlık hizmetlerindeki uzman kadrolarının genişletilmesi, gerekse Sosyal
Sigortalar Kurumu’nun sağlık primlerinin amaca uygun olarak değerlendirilmesi
konularında nasıl bir acz içinde olduğunu bize göstermiştir. Dahası Dr.
Erbilen, ülkemizde hekim fazlalığı olduğunu öne sürerek, yeterli sayıda hastası
olmayan genç uzman hekimlerle yeni mezun olmuş meslektaşlarımıza “Türkiye’ye
dönünüz, burada iş yok!” tavsiyesinde bulunabilmiştir. Oysa biz Serbest Çalışan
Hekimler Birliği olarak, ülkemizde uzman hekim fazlalığı yerine, uzman hekim
açığının bulunduğunu öne sürmekteyiz. Eğer ortada bir fazlalık varmış gibi
görünüyorsa bu, Sağlık Bakanlığı’nın kendi çalışma alanına giren Sağlık
işlerini düzenlemekte ne kadar yetersiz kaldığının bir göstergesidir.
Dr.Erbilen, devlet sağlık hizmetlerinde çalışan
hekimlerin büyük bir çoğunluğunun deontoloji kurallarına uymadığını, bilimsel
düzeylerinin bütün iddialarına rağmen düşük olduğunu iki-üç yıl sonra olsa bile
kabul etmek zorunda kalmıştır. Sağlık Bakanlığı’nın yeni baştan bir
örgütlenmeye gitmesi gerektiğini kendisi bize söylediği zaman, bu kadar
zamandır bunu niçin gerçekleştirmediğini sorduk. Bu konuda herhangi bir
projenin bile hazırlanmamış olduğunu, günübirlik işlerle 160 bin kişinin sağlık
sorunlarının çözümlenmeye çalışıldığını öğrendik. Oysa ki, insanımızı 21. yüzyıla
hazırlamak için planların, projelerin bugünden yapılması gerekirdi. Bunu,
oturdukları sandalyenin parasını ödenen devlet görevlileri değil de, biz mi
düşünmeliydik!
İşte uluslararası sağlık standardlarına göre öngörülen
hedef: Her 10 bin kişiye 28 uzman hekim düşecek şekilde planlama yapılmalıdır.
Yani her 357 kişiye 1 uzman hekim düşmelidir. Bu ölçü halen, gelişmiş ülkeler
için ortalama her 500 kişiye 1 uzman hekim olarak hesaplanmaktadır. Yine de bunun
altına inmeyi başaran ülkeler vardır. Örneğin Demokratik Almanya’da 460,
Federal Almanya’da 432, İtalya’da 275, Sovyetler Birliği’nde 250 kişiye 1 uzman
hekim düşmektedir.
Uluslararası sağlık standardında hedeflenen her 10
bin kişiye 28 uzman hekimden, 6’sı iç hastalıkları, 4’ü çocuk hastalıkları, 3’ü
cerrahi hastalıklar, 2’si doğum ve kadın hastalıkları ve diğer dallardan göz,
KBB gibi birer olmak üzere hesaplanmıştır. Her 1500 kişi için de 1 diş hekimi
hizmet vermelidir.
TKP’den koltuğu uğruna ayrılıp, UBP’lileşen Sağlık
Bakanı Dr.Erbilen, bundan önceki hükümet programının mecliste görüşülmesi
sırasında Bakanlığına yönelik eleştirileri yanıtlarken, “Vasıta sorununa da
çözüm bulunması ile bütçe olanakları çerçevesinde sağlık servislerinin ideale
yakın çevirilebilecek duruma geleceğini” söylemişti!.. Yılların bozuk devlet
sağlık hizmetlerini ideale yakınlaştıracağını öne süren Dr.Erbilen’in ideal
ölçüleri ile uluslararası sağlık standardları arasındaki farkı saptamak zor
olmasa gerek. Yukarıda aktardığımız rakamların kendisi konuşmaktadır. 160 bin
kişi olarak kabul edilen Kuzey Kıbrıs nüfusuna ideal sağlık hizmeti verebilmek
için, 96 dahiliye uzmanı, 64 çocuk doktoru, 48 cerrah, 32 kadın-doğumcu ve diğer
dallardan 16’şar uzman hekime ihtiyacımız vardır. Yani bugünkü verilere göre,
daha 62 dahiliye uzmanı, 31 çocuk doktoru, 29 cerrah, 7 göz doktoru, 5’er tane
Anestezi ve KBB uzmanı açığımız vardır. Kadın-doğum uzmanı sayısında ise halen
5 adet fazla uzman yetiştirmiş bulunuyoruz. Diş hekimi açığımız ise 18’dir.
Öte yandan günümüzde hızla ilerleyen Bilimsel-Teknik
Devrim koşullarında tıbbın sadece bir uzmanlık dalında eğitim görmüş olmak bile
yeterli olmamakta, alt uzmanlık dallarında uzmanlaşılmaktadır. Yetişmiş uzman
hekimlerimize devlet kapılarını kapamakla, “geri, geldiğiniz ülkeye dönünüz”
demekle ortaya konan çağdışı görüşler, halkımızın tepkisiyle karşılandığı
kadar, devlet görevlilerinin gerek yasal, gerekse ahlaki yönden bu kadar
sorumsuzca davranabildiklerini açıklamak durumuzda kaldığımız için bizim
yüzümüz kızarmaktadır. Oysa ki onlar, devlet ve sosyal sigorta olanaklarını planlı
ve bilimsel bir şekilde halkın sağlığı için sunacakları yerde, yetişmiş
elemanlarımızı ille de özel klinik açmaya zorlamakta, devlet sağlık
hizmetlerini genişletip, yeniden örgütleme çabalarını geciktirmektedirler. Kamu
görevlisi oldukları halde, dışarıda da çalışarak, tüm zamanlarını kamu
hizmetine vermekten uzak duran meslektaşlarımız, devletin sağladığı her türlü
olanağı tepe tepe kullanmaktan geri durmamaktadırlar. Gerek uzman hekim,
gerekse diğer tıbbi personel ve gereç eksikliğine gözlerini kapayan yetkililer,
istedikleri kadar kendi ideallerine yaklaştıklarını öne sürsünler, verilen
hizmetin düzeyi ortadadır. Halep ordaysa, arşın da burdadır...
(“Dr.Ahmet Cavit” imzasıyla, Kıbrıs Postası gazetesi,
28 Haziran 1988)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder