İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesi ardından, İngiltere'nin
Orta Doğu'da karşılaştığı en önemli sorun, bölgedeki çıkarlarını sürdürebilmek
için gerekli olan askeri üslerini koruyabilmekti. Başta Mısır olmak üzere, Orta
Doğu'daki Arap halklarının yükselen ulusal kurtuluş mücadeleleri karşısında,
Süveyş'te tutunamayacağını anlayan İngilizler, 1952 yılı sonunda buradaki
askeri üslerini, o sıralarda sömürgeleri olan Kıbrıs adasına taşıma kararını
almışlardı.
Daha 1948 yılı Mayıs'ında Lefkoşa'dan yayın yapmaya
başlayan İngiliz FBS Radyosu yanında, ABD'ye ait Orta Doğu'daki radyo
yayınlarını dinleme tesisleri ile Ash Shark-al Adna adlı Arapça yayın
istasyonu, Kıbrıs'a aktarılmıştı. Mısır'da bulunan ve Sovyetler Birliği ile
diğer sosyalist ülkelerin radyo yayınlarını izleyen ABD istasyonu da Mısır'dan
Kıbrıs'a taşınmıştı.
O günlerde 50
milyon sterline mal olan ve 5 bin Kıbrıslının inşaatında çalıştığı Ağrotur ve
Dikelya'daki askeri üs ve tesislerde, önce Kraliyet Hava Gücü (RAF) Komutanlığı
görev yapmış, daha sonra 1954'de İngiltere, Süveyş Kanalı'ndan çekilme kararı
alarak, Orta Doğu'daki Kara ve Hava Kuvvetleri'nin Genel Karargahını buraya
taşımıştı.
İngiliz yönetiminin başladığı 1878 yılından bu yana,
Kıbrıs'ta ilk defa 1948'de bir konsolosluk kuran ABD, bölgedeki İngiliz
egemenliğini de yavaş yavaş devralmaktaydı. 1948'de Filistin'den geri çekilen
İngiltere'nin elinde kalan Doğu Akdeniz'deki tek toprak parçası, Kıbrıs
adasıydı.
ÜSLER TAM BAĞIMSIZLIĞA ENGEL
1955 yılına gelindiğinde, Kıbrıs'taki askeri üsler,
İngilizlerin CENTO'daki esas gücünü oluşturuyordu. Kıbrıslı Rumlar tarafından
İngiliz sömürge yönetimine karşı aynı yıl başlatılan ve Kıbrıs'ın Yunanistan'a
bağlanmasını (enosis'i) amaçlayan EOKA hareketi, ABD tarafından hoşgörü ile
karşılanmıştı.
ABD Dışişleri
Bakanı Dulles, "Kıbrıs'tan İngilizler çekildiği takdirde komünistler adayı
alır" derken, İngiltere Sömürgeler Bakanı Hopkinson da parlamentoda
yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu:
"Bu her zaman
öyle bilinmelidir ki, özel konumları nedeniyle İngiliz Uluslar Topluluğu'na
dahil olan bazı önemli bölge halkları, hiçbir zaman tam bağımsızlık elde etmek
için ümitli olmamalıdırlar."
ABD, 1955-59 döneminde, İngiltere'nin Kıbrıs'tan
ayrılmasını hızlandırmak için ona baskıda bulunurken, İngiltere de 1958 yılında
geleneksel "böl-yönet" politikasını tırmandırarak, adada yaşayan Türk
ve Rum toplumlarını birbirine düşürmek için elinden geleni ardına koymuyordu.
Adanın kan gölüne çevrilmesi karşısında nihayet ABD, Rumların
enosis, Türklerin de taksim isteklerinden geçici olarak vaz geçmelerini
sağlayarak, Kıbrıs'a bağımsızlık verilmesi ve her iki toplumun birlikte
yönetecekleri bir Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin kurulması kararını taraflara
kabul ettiriyordu.
Adayı iki toplum
arasında taksim etmeyi başaramayan İngiltere, 1960 yılında imzalanan Zürih ve Londra Andlaşmaları ile bu kez
Kıbrıs halkı ile kendisi arasında taksim ederek, Ağrotur ve Dikelya'daki 99 mil
karelik iki egemen üs bölgesine çekiliyordu.
Kendileri birer NATO ülkesi olan İngiltere, Yunanistan ve
Türkiye, 16 Ağustos 1960 günü kurulan yeni
Kıbrıs Cumhuriyeti'nin karmaşık anayasasının garantörleri olarak ilan
edilmişti. İngiltere, adanın çeşitli yörelerinde tatbikat yapma, yollarını
kullanma hakkını elde ederken, Türkiye ile Yunanistan da bağımsız olduğu öne
sürülen yeni devletin toprakları üzerinde, sırasıyla 650 ve 950 kişilik birer
alay asker bulundurma hakkını kazanmıştı.
Doğu Akdeniz'de tarafsız bir dış politika izlemeye
başlayan Kıbrıs'taki yeni devlet, Temsilciler Meclisi'nde Komünist Parti'ye
mensup üyelere sahipti.
Devleti yıkmayı amaçlayan enosisçiler ile taksimcilerin
neden oldukları Aralık 1963 olayları, adayı kendi strateji çemberi içine almak
için sabırsızlanan NATO'yu harekete geçirdi. İngiltere, 1964 yılı başında
üslerdeki 7 bin askeri personele ek olarak, Libya'dan 350 kişilik bir bölüğü
adaya sokmayı başardı. Adayı bir savaş ocağı haline getirenler, kendi askeri
üsleri ile Amerikan dinleme tesislerini güvence altına almak istiyorlardı.
Kıbrıs Temsilciler
Meclisi, 1964 Temmuz'unda İngiltere'nin adaya getirilen Birleşmiş Milletler
Barış Gücü'nden çekilmesini talep ederken, Cumhurbaşkanı Makaryos da, NATO
askerlerinden oluşan bir Barış Gücü'nü reddettiği gibi, Kıbrıs'ta NATO'ya
askeri üs verilmesini öngören ABD planını reddediyordu.
12 Ekim 1964 günü
İngiliz hava üssü Ağrotur'a yakın Leymosun'da, bağımsızlığım kazanılmasından bu
yana en büyük kitle gösterisi düzenlenerek, İngiliz askeri üslerine karşı bir
barış yürüyüşü yapılıyordu.
ÜSLER BÖLGE HALKLARININ ÇIKARINA DA TERS DÜŞÜYOR
Kıbrıs'taki İngiliz radar üsleri, 1967 ve 1973'deki Orta
Doğu savaşlarında Araplara karşı kullanılan İsrail uçaklarını yönlendirmede
kullanıldı. Kıbrıs hükümetinin iradesi dışında Ağrotur'daki yeraltı hava alanından
kalkan Amerikan ve İngiliz uçaklarının, kurulan hava köprüsü ile İsrail'a
yardım malzemesi taşıması, yine Kıbrıs'taki barış güçlerince tepkiyle
karşılandı.
Nisan 1974'de Süveyş Kanalı'ndaki mayınları temizleme
gerekçesiyle Kıbrıs'taki İngiliz üslerine Amerikan 6. Filosu'na bağlı, tam
donanımlı 1500 deniz piyadesi ve paraşütçü yerleştirildi. Sina yarımadasının
askersizleştirilmesini denetlemek amacıyla getirilen U-2 uçakları ise, Doğu
Akdeniz'de casusluk uçuşları yapmakta kullanılmaktaydı.
1974 öncesinde
yasal Makaryos hükümetini devirmek üzere kurdurulan EOKA-B örgütü, silah ve cephanesini İngiliz üsleri üzerinden sağlamaktaydı. Sonunda CIA
bağlantılı faşist Atina cuntası eliyle Makaryos'a karşı bir darbe düzenlenmiş,
ardından da binlerce ilerici-yurtsever Rum katledilmiş, tutuklanmıştı.
5 gün sonra
Kıbrıslı Türkleri korumak gerekçesiyle adaya askeri bir müdahalede bulunan
"garantör ülke" Türkiye, adayı ikiye bölme planını
gerçekleştirmiş oluyordu. Savaş sırasında Karlıdağ tepesindeki Amerikan
radar tesisinde sıkı güvenlik önlemleri alınmış ve taksim çizgisi çekilinceye
kadar üslerde güya eğitim görmekte olan 2600 kişilik tam donanımlı İngiliz
askeri gücü alarmda bekletilmişti.
İngiliz üssü Ağrotur'a sığınmış olan bir grup Kıbrıslı
Türkün geri evlerine dönmelerine izin verilmemiş ve Adana üzerinden taksim
çizgisinin kuzeyine taşınmaları sağlanmıştı.
1983 Eylül'ünde Lübnan'daki yurtseverler ile
Filistinlilere karşı çarpışan İsrail askerleri ve Falanjistlere yardım
malzemesi taşımada kullanılan İngiliz üslerinden halen 4 NATO ülkesi
yararlanmaktadır. 1991 yılında Irak'a karşı düzenlenen "Çöl
Harekatı"nda da bu üslerden
yararlanılmıştı.
Nükleer ve kimyasal silahların da depolanmış olduğu
Ağrotur ve Dikelya üslerinde, 1500'ü hava gücü ve 2300'ü kara gücü olmak üzere,
toplam 10 bin İngiliz askeri ve sivil personel ile bunların aileleri
barınmaktadır. Dikelya'daki çok gizli haberleşme merkezi, İngiltere'deki
Cheltenham merkeziyle bağlantılıdır.
Gerek Kıbrıs
halkına, gerekse bölge halklarına karşı 40 yılı aşkın bir süredir kullanılan
İngiliz askeri üsleri, bir an önce kaldırılmalı, bu bölgeler üzerindeki İngiliz
egemenliğine son verilerek, üs bölgeleri ada halkına geri verilmelidir.
Kıbrıs'ın askerden
arındırılmasıyla birlikte, İngiliz egemen askeri üslerine son vermek, Kıbrıs'ta
kalıcı barış ve bölge barışı için kaçınılmazdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder