18 Mayıs 2015 Pazartesi

ADAMIZDAKİ İNGİLİZ ASKERİ ÜSLERİ MUTLAKA KALDIRILMALIDIR!


İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesi ardından, İngiltere'nin Orta Doğu'da karşılaştığı en önemli sorun, bölgedeki çıkarlarını sürdürebilmek için gerekli olan askeri üslerini koruyabilmekti. Başta Mısır olmak üzere, Orta Doğu'daki Arap halklarının yükselen ulusal kurtuluş mücadeleleri karşısında, Süveyş'te tutunamayacağını anlayan İngilizler, 1952 yılı sonunda buradaki askeri üslerini, o sıralarda sömürgeleri olan Kıbrıs adasına taşıma kararını almışlardı.
Daha 1948 yılı Mayıs'ında Lefkoşa'dan yayın yapmaya başlayan İngiliz FBS Radyosu yanında, ABD'ye ait Orta Doğu'daki radyo yayınlarını dinleme tesisleri ile Ash Shark-al Adna adlı Arapça yayın istasyonu, Kıbrıs'a aktarılmıştı. Mısır'da bulunan ve Sovyetler Birliği ile diğer sosyalist ülkelerin radyo yayınlarını izleyen ABD istasyonu da Mısır'dan Kıbrıs'a taşınmıştı.
O günlerde 50 milyon sterline mal olan ve 5 bin Kıbrıslının inşaatında çalıştığı Ağrotur ve Dikelya'daki askeri üs ve tesislerde, önce Kraliyet Hava Gücü (RAF) Komutanlığı görev yapmış, daha sonra 1954'de İngiltere, Süveyş Kanalı'ndan çekilme kararı alarak, Orta Doğu'daki Kara ve Hava Kuvvetleri'nin Genel Karargahını buraya taşımıştı.
İngiliz yönetiminin başladığı 1878 yılından bu yana, Kıbrıs'ta ilk defa 1948'de bir konsolosluk kuran ABD, bölgedeki İngiliz egemenliğini de yavaş yavaş devralmaktaydı. 1948'de Filistin'den geri çekilen İngiltere'nin elinde kalan Doğu Akdeniz'deki tek toprak parçası, Kıbrıs adasıydı.

ÜSLER TAM BAĞIMSIZLIĞA ENGEL
1955 yılına gelindiğinde, Kıbrıs'taki askeri üsler, İngilizlerin CENTO'daki esas gücünü oluşturuyordu. Kıbrıslı Rumlar tarafından İngiliz sömürge yönetimine karşı aynı yıl başlatılan ve Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanmasını (enosis'i) amaçlayan EOKA hareketi, ABD tarafından hoşgörü ile karşılanmıştı.
ABD Dışişleri Bakanı Dulles, "Kıbrıs'tan İngilizler çekildiği takdirde komünistler adayı alır" derken, İngiltere Sömürgeler Bakanı Hopkinson da parlamentoda yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu:
"Bu her zaman öyle bilinmelidir ki, özel konumları nedeniyle İngiliz Uluslar Topluluğu'na dahil olan bazı önemli bölge halkları, hiçbir zaman tam bağımsızlık elde etmek için ümitli olmamalıdırlar."
ABD, 1955-59 döneminde, İngiltere'nin Kıbrıs'tan ayrılmasını hızlandırmak için ona baskıda bulunurken, İngiltere de 1958 yılında geleneksel "böl-yönet" politikasını tırmandırarak, adada yaşayan Türk ve Rum toplumlarını birbirine düşürmek için elinden geleni ardına koymuyordu.
Adanın kan gölüne çevrilmesi karşısında nihayet ABD, Rumların enosis, Türklerin de taksim isteklerinden geçici olarak vaz geçmelerini sağlayarak, Kıbrıs'a bağımsızlık verilmesi ve her iki toplumun birlikte yönetecekleri bir Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin kurulması kararını taraflara kabul ettiriyordu.
Adayı iki toplum arasında taksim etmeyi başaramayan İngiltere, 1960 yılında imzalanan  Zürih ve Londra Andlaşmaları ile bu kez Kıbrıs halkı ile kendisi arasında taksim ederek, Ağrotur ve Dikelya'daki 99 mil karelik iki egemen üs bölgesine çekiliyordu.
Kendileri birer NATO ülkesi olan İngiltere, Yunanistan ve Türkiye, 16 Ağustos 1960 günü kurulan yeni  Kıbrıs Cumhuriyeti'nin karmaşık anayasasının garantörleri olarak ilan edilmişti. İngiltere, adanın çeşitli yörelerinde tatbikat yapma, yollarını kullanma hakkını elde ederken, Türkiye ile Yunanistan da bağımsız olduğu öne sürülen yeni devletin toprakları üzerinde, sırasıyla 650 ve 950 kişilik birer alay asker bulundurma hakkını kazanmıştı.
Doğu Akdeniz'de tarafsız bir dış politika izlemeye başlayan Kıbrıs'taki yeni devlet, Temsilciler Meclisi'nde Komünist Parti'ye mensup üyelere sahipti.
Devleti yıkmayı amaçlayan enosisçiler ile taksimcilerin neden oldukları Aralık 1963 olayları, adayı kendi strateji çemberi içine almak için sabırsızlanan NATO'yu harekete geçirdi. İngiltere, 1964 yılı başında üslerdeki 7 bin askeri personele ek olarak, Libya'dan 350 kişilik bir bölüğü adaya sokmayı başardı. Adayı bir savaş ocağı haline getirenler, kendi askeri üsleri ile Amerikan dinleme tesislerini güvence altına almak istiyorlardı.
Kıbrıs Temsilciler Meclisi, 1964 Temmuz'unda İngiltere'nin adaya getirilen Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nden çekilmesini talep ederken, Cumhurbaşkanı Makaryos da, NATO askerlerinden oluşan bir Barış Gücü'nü reddettiği gibi, Kıbrıs'ta NATO'ya askeri üs verilmesini öngören ABD planını reddediyordu.
12 Ekim 1964 günü İngiliz hava üssü Ağrotur'a yakın Leymosun'da, bağımsızlığım kazanılmasından bu yana en büyük kitle gösterisi düzenlenerek, İngiliz askeri üslerine karşı bir barış yürüyüşü yapılıyordu.

ÜSLER BÖLGE HALKLARININ ÇIKARINA DA TERS DÜŞÜYOR
Kıbrıs'taki İngiliz radar üsleri, 1967 ve 1973'deki Orta Doğu savaşlarında Araplara karşı kullanılan İsrail uçaklarını yönlendirmede kullanıldı. Kıbrıs hükümetinin iradesi dışında Ağrotur'daki yeraltı hava alanından kalkan Amerikan ve İngiliz uçaklarının, kurulan hava köprüsü ile İsrail'a yardım malzemesi taşıması, yine Kıbrıs'taki barış güçlerince tepkiyle karşılandı.
Nisan 1974'de Süveyş Kanalı'ndaki mayınları temizleme gerekçesiyle Kıbrıs'taki İngiliz üslerine Amerikan 6. Filosu'na bağlı, tam donanımlı 1500 deniz piyadesi ve paraşütçü yerleştirildi. Sina yarımadasının askersizleştirilmesini denetlemek amacıyla getirilen U-2 uçakları ise, Doğu Akdeniz'de casusluk uçuşları yapmakta kullanılmaktaydı.
1974 öncesinde yasal Makaryos hükümetini devirmek üzere kurdurulan EOKA-B örgütü, silah ve cephanesini İngiliz üsleri üzerinden sağlamaktaydı. Sonunda CIA bağlantılı faşist Atina cuntası eliyle Makaryos'a karşı bir darbe düzenlenmiş, ardından da binlerce ilerici-yurtsever Rum katledilmiş, tutuklanmıştı.
5 gün sonra Kıbrıslı Türkleri korumak gerekçesiyle adaya askeri bir müdahalede bulunan "garantör ülke" Türkiye, adayı ikiye bölme planını gerçekleştirmiş oluyordu. Savaş sırasında Karlıdağ tepesindeki Amerikan radar tesisinde sıkı güvenlik önlemleri alınmış ve taksim çizgisi çekilinceye kadar üslerde güya eğitim görmekte olan 2600 kişilik tam donanımlı İngiliz askeri gücü alarmda bekletilmişti.
İngiliz üssü Ağrotur'a sığınmış olan bir grup Kıbrıslı Türkün geri evlerine dönmelerine izin verilmemiş ve Adana üzerinden taksim çizgisinin kuzeyine taşınmaları sağlanmıştı.
1983 Eylül'ünde Lübnan'daki yurtseverler ile Filistinlilere karşı çarpışan İsrail askerleri ve Falanjistlere yardım malzemesi taşımada kullanılan İngiliz üslerinden halen 4 NATO ülkesi yararlanmaktadır. 1991 yılında Irak'a karşı düzenlenen "Çöl Harekatı"nda da  bu üslerden yararlanılmıştı.
Nükleer ve kimyasal silahların da depolanmış olduğu Ağrotur ve Dikelya üslerinde, 1500'ü hava gücü ve 2300'ü kara gücü olmak üzere, toplam 10 bin İngiliz askeri ve sivil personel ile bunların aileleri barınmaktadır. Dikelya'daki çok gizli haberleşme merkezi, İngiltere'deki Cheltenham merkeziyle bağlantılıdır.
Gerek Kıbrıs halkına, gerekse bölge halklarına karşı 40 yılı aşkın bir süredir kullanılan İngiliz askeri üsleri, bir an önce kaldırılmalı, bu bölgeler üzerindeki İngiliz egemenliğine son verilerek, üs bölgeleri ada halkına geri verilmelidir.
Kıbrıs'ın askerden arındırılmasıyla birlikte, İngiliz egemen askeri üslerine son vermek, Kıbrıs'ta kalıcı barış ve bölge barışı için kaçınılmazdır.  

(“M.İlker” imzasıyla, Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:31, Ağustos 1998 ve kitap içinde Ahmet An, Kıbrıs Sorununun Perde Arkası, İstanbul 2000, s.9-13)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder