17 Mayıs 2015 Pazar

“ÇÖZÜMDEN SONRA KIBRIS’TA SOLUN ROLÜ”


            10-11 Mayıs 2002 tarihlerinde Lefkoşa’nın Rum kesimindeki Hilton Otel’de düzenlenen bir toplantıda, bazı Kıbrıslı Rum ve Türk siyasi parti temsilcileri bir siyasi atölye çalışması yaptılar. İlki 30-31 Ekim 1998’de Brüksel’de, ikincisi 17-18 Mart 2001’de Londra’da yapılan ve Alman Sosyal Demokratlarının “Friedrich Ebert Vakfı”nın finansmanıyla gerçekleştirilen “Çözümden Sonra Kıbrıs” konulu dizi toplantıların üçüncüsü, Rum kesimindeki Sosyal Demokratlar Hareketi (KİSOS)’ne yakın İKME adlı sosyal ve ekonomik araştırmalar kuruluşunun başkanı Takis Hacıdimitriu  ile Türk kesimindeki YBH’ya yakın BİLBAN Başkanı Alpay Durduran’ın başkanlığında yürütüldü.
            Toplantıya Avrupa Parlamentosu’nun bazı Alman üyeleri ile Alman Vakıf temsilcileri izleyici olarak katıldılar. Bildiri sunanlar ise şu partilere üyeydi: Rum kesiminden KİSOS, AKEL, Siyasi Çağdaşlaşma Hareketi, Epalksi ile Türk kesiminden YBH, CTP ve TKP. Aşağıda “AKEL-Sol-Yeni Güçler” adına parlamento grubu başkanı Andreas Hristu’nun sunduğu bildirinin tam metnini veriyoruz  (Çeviri: Yusuf Aydın)
            “Çözümden sonra Kıbrıs’ta solun rolü” konusundaki bu siyasal atölye çalışmasını ortak bir etkinlik olarak  örgütleyen İKME ve BİLBAN adlı kuruluşlara tebriklerimizi iletiriz. Her ne kadar şimdiye kadar gelen mesajlar olumlu değilse de, dikkatimizi, çözümden sonra, Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türklerin birlikte ciddi olarak ne yansıtabileceklerine çevirmeliyiz. Herhangi bir gelişmeden önce, hazırlıksız olmayı önlemenin gerekliliği bir yana, olayların ardından gidip terlemek ve korkuya yenilmek yerine, yeni durumların şekillenmesinde daima hazırlıklı olmalıyız. O nedenle biz, İKME ve BİLBAN kuruluşlarına, bize bu çağrıyı yaparak, bu konuda AKEL’in görüşlerini sizlerle paylaşmak olanağını verdikleri için  teşekkür eder, atölye çalışmasının olabildiğince üretici olmasını dileriz.
            Kıbrıs sorunun çözümlenmesi zamanı çoktan gelmiştir. Sorunun uzaması, bir bütün olarak Kıbrıs halkı için, Kıbrıslı Rumlar, Türkler, Maronitler, Ermeniler ve Latinler için, sadece acı ve dertlere yol açmaktadır. Şimdiki kabul edilemez taksim durumu, sadece Kıbrıs Rum ve Türk toplumlarının çıkarına olmamakla kalmayıp, Kıbrıs ve onun halkı için inanılmaz tehlikeleri de saklamaktadır. Kıbrıs sorununun muteber olmayışı, ayrıca Doğu Akdeniz bölgesinde barış ve istikrar için tehlikeler taşımasındandır. Bize göre, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü, Türkiye ve Yunanistan’ın iyi niyetli çıkarlarına da hizmet etmemektedir.
            Birleşmiş Milletler çerçevesindeki doğrudan görüşmeler süreci devam etmektedir. En azından şu ana kadar, beklenilen sonucun alınacağı görülmemektedir. Kıbrıs sorununun çözümlenmesine giden yol, ne yazık ki geçit vermemektedir. Çözümün temeli vardır ve bu, uluslararası hukuk, Kıbrıs ile ilgili Birleşmiş Milletler’in  kararları ve Doruk Anlaşmalarıdır. Eğer Ankara ve Sayın Denktaş, bu temeli kabul eder ve siyasal isteklilik ve iyi niyetle çalışırlarsa, sorun çözümlenecek ve iki bölgeli, iki toplumlu federasyon diye anılan tarihsel uzlaşma bir gerçek olacaktır. Böylesi bir çözüm çerçevesinde Kıbrıs işgalden kurtulacak, Kıbrıs devleti yeniden birleşecek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği yeniden sağlanarak, bütün Kıbrıslılar için insan hakları ve temel özgürlükler yeniden geçerli olacak ve iki toplum arasındaki ilişkiler, BM kararlarında tanımlandığı gibi siyasal ve ekonomik eşitlik temeline oturtulacaktır.  
            Bir başka deyişle, Kıbrıs tarihinde yeni bir sayfa açacağız. Geçmişin acı dolu deneyimlerini geride bırakacak ve geleceğe iyimserlikle bakacağız. Kıbrıs sorununun çözümlenmesinin zor olduğu kanıtlanmıştır. Bu, çözümün uygulanmasında, geçmişin yaralarının iyileştirilmesinde, ayrılık ve yabancılaşmanın yenilmesinde, Kıbrıslı Rumlarla Türklerin birlikte yaşamayı ve çalışmayı, ortak yurdumuzun ilerlemesi ve refahı, ortak yararımız için mücadele etmeyi öğrenmelerinde de, aynı zorluk, hatta belki de daha da fazlası, yine görülecektir. 
            Ülkedeki bütün siyasal ve sosyal güçlerin, Kıbrıs’ın bu yeniden doğuş çabasında yeri vardır. Bunu söylemiş olmakla, her hangi birine daha az önem vermiş olmuyoruz ve Sol güçlerin rolünün, belirleyici ve katalitik olacağına gönülden inanıyoruz. Bu inanış, Kıbrıs’taki Sol’un karakterine ve tarihine dayanmaktadır. Bu karakter ve tarih, geleceğimizi üzerinde kuracağımız sağlam temeli oluşturmakta olup, daha parlak günlerin de garantisidir. Sol güçler, yabancılar, şovinizm, acı ve zaman tarafından aramızda yaratılan boşluğu birleştirecek bir köprü rolünü görmelidir. Çünkü Sol, konulara sınıfsal ve sosyal bakış açısından yaklaşmaktadır, milliyetçiliğe ve şövinizme yabancıdır ve bu ülkede yıkımına katkıda bulunan suçlar, Sol’un omuzlarında değildir. Aksine, her iki toplumdaki sağ kanat, bugünkü durumun muazzam sorumluluğunu taşımaktadır ve aşırı sağ, suçların sorumlusudur.
            Değerli dostlar,
            Ben, Kıbrıs’ta solun en büyük ve tarihsel bir bileşeni olarak niteleyeceğim Halk Hareketi’ni oluşturan kitle örgütlerinin daha geniş ailesinin bir parçası olan Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL)’ni temsil etmekteyim. Kısa bir süre önce Kıbrıs Komünist Partisi’nin kuruluş kongresinin 75. yıldönümünü kutladık ve 1941’de kurulan AKEL de bu partinin devamcısı ve mirasçısıdır.
            Partimizin kuruluşundan bu yana geçen on yıllar boyunca, sadece bir Kıbrıs Rum Partisi olarak değil, genel olarak bütün Kıbrıslıların  partisi olarak görev yaptık. Bu karaktere sahip tek partiydik. 1974’e kadar AKEL’in Kıbrıslı Türk üyeleri oldu. Kıbrıslı Rumlar ile Türkler arasındaki dostluk ve işbirliğinin önderi ve kurbanı olan Derviş Ali Kavazoğlu’nun, AKEL Merkez Komitesi üyesi olduğunu hatırlatmak isterim. Yıllarca, PEO’nun Kıbrıslı Türk işçi üyelerinin sayısı, Kıbrıs Türk işçi sendikalarına üye olan Kıbrıslı Türk işçi sayısından çok daha fazla idi.1926’daki kuruluş kongremizden bu yana, içinde Kıbrıslı Türklerin de yer alacağı sömürgecilik aleyhtarı birleşik bir cephe politikasını savunduk. 1940’lı ve 50’li yıllarda verilen büyük sınıfsal ve sosyal mücadelelerde, Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türklerin geleneksel dostluğu, Sol’un kılavuzluğunda yeni bir nitelik kazandı ve ulusal aidiyetin ötersinde, ortak yarar için militan bir sınıf işbirliğine dönüştürüldü. Bütün aşamalarda, milliyetçilik ve şovinizme karşı mücadele ettik. Dar kafalılık ve toplumlararası çatışmaya karşı geldik. Solcu ilerici Kıbrıslı Türkler de, bu mücadeleye katıldılar ve hatta kendi yaşamlarını feda ettiler. 1974’den sonra Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler arasında yakınlaşma için verilen mücadeleyi teşvik ettik, buna önderlik yaptık. Herhangi bir çekince koymadan federal bir çözümü kabul ettik ve bunu kararlı bir şekilde her zaman destekledik.
            Yukarıda sayılanlar, 28 yıllık zorla dayatılan ayrılığa karşın, bugün de görevini sürdüren AKEL’e karşı sağlam bir güven duyulması için bir temel oluşturdu. Bu güvenli temelin, çok değerli olduğu çözümden sonra da kanıtlanacaktır. Çünkü çözümün ve ülkemizin yeniden birleşmesinin getireceği zorlukları yenmede, bize yardımcı olacak olan, tam da bu güven ve karşılıklı saygı, dostluk ve işbirliğidir. Yeni bir gerçeği inşa ederken, birçok zorluklarla yüzyüze geleceğimiz aşikârdır. Halkın bilincindeki ayırıcı hatların ortadan kalkması, belki de toprak üzerinde çizilen hatların kalkmasında daha zor olacaktır. Önyargıların ve karşılıklı güvensizliğin aşılması, uzun bir süreci gerektirecektir. Sol, bugün iki toplumun yakınlaşması için halen oynamakta olduğu öncü rolün bir benzerini, o zaman da oynaması için göreve çağrılacaktır. 
            Gerek çeşitli tarihsel nedenler, gerekse bize zorla dayatılan ayrılık yüzünden, Sol’da farklı partiler ve sosyal örgütler oluşmuş olup, bunlar Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumları içerisinde çalışmaktadırlar. Bu parti ve örgütler, aralarında var olan ortak unsurlara karşın, ideolojik ve siyasal farklılıklara da sahiptirler. Bu durum, tarihsel olarak şekillenmiş bir gerçek olup, buna, Kıbrıs sorununun çözümünden sonra da saygı gösterilmesinden başka birşey yapılamaz.
          Öte yandan Kıbrıs sorununun doğru bir şekilde çözümlenmesi, her iki toplumdaki Sol güçler arasındaki işbirliğinin ilerletilmesi ve ilişkilerin güçlendirilmesi için gerekli önkoşulları yaratacaktır. Yeniden birleşmiş bir Kıbrıs’ta, sosyal ve ekonomik mücadeleler, bütün dünyada olduğu gibi öne geçecektir. Sol, bütün bu mücadelelerde öncü rolü oynayacaktır. Sınıfsal ve sosyal çıkarlar topluluğu, sınıfsal ve sosyal kriterler, ortak ülkemizin ortak çıkarı kriteri, her iki toplumdaki Sol güçleri bir araya getirecektir. Ortak siyasal ve sosyal mücadeleler ve hangi toplum ve dinsel gruba bağlı olduğuna bakılmaksızın, Kıbrıs halkına daha iyi bir gelecek sağlamak için verilecek olan ortak mücadelenin önkoşulları yaratılmış olacaktır. Gelecekte, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler için, ortak ideolojik ve siyasal yaklaşım ve programlar temelinde çalışacak ortak partilere de ulaşılması, doğal evrim yoluyla neden olmasın.
            Yine de, özellikle ilk aşamada, bulunacak çözümün uygulanmasında, sol güçlerin işbirliğinin büyük bir önemi olacaktır. Bu işbirliğinin mayası, halihazırda Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Sol partilerin aynı veya benzer görüşlerinde bulunmaktadır. Bunlar, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon, yakınlaşma, Kıbrıs’ın AB’ye üye olması ve bu yolla güvenlik duygusunun pekişmesi olup, iki toplum arasındaki boşluğu kapatmaya yardımcı olacaktır. Maya, aynı değerleri ve aynı idealleri paylaşmakta olduğumuz gerçeğinde yatmaktadır. İnsanı ve emeği her şeyin üzerinde tutmaktayız. Özgürlük, demokrasi, sosyal adalet ve sosyal dayanışmaya inanmaktayız.”


(Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:74, Haziran 2002)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder