10-11 Mayıs 2002 tarihlerinde Lefkoşa’nın Rum kesimindeki
Hilton Otel’de düzenlenen bir toplantıda, bazı Kıbrıslı Rum ve Türk siyasi
parti temsilcileri bir siyasi atölye çalışması yaptılar. İlki 30-31 Ekim
1998’de Brüksel’de, ikincisi 17-18 Mart 2001’de Londra’da yapılan ve Alman
Sosyal Demokratlarının “Friedrich Ebert Vakfı”nın finansmanıyla
gerçekleştirilen “Çözümden Sonra Kıbrıs” konulu dizi toplantıların üçüncüsü,
Rum kesimindeki Sosyal Demokratlar Hareketi (KİSOS)’ne yakın İKME adlı sosyal
ve ekonomik araştırmalar kuruluşunun başkanı Takis Hacıdimitriu ile Türk kesimindeki YBH’ya yakın BİLBAN
Başkanı Alpay Durduran’ın başkanlığında yürütüldü.
Toplantıya Avrupa Parlamentosu’nun bazı Alman üyeleri ile
Alman Vakıf temsilcileri izleyici olarak katıldılar. Bildiri sunanlar ise şu
partilere üyeydi: Rum kesiminden KİSOS, AKEL, Siyasi Çağdaşlaşma Hareketi,
Epalksi ile Türk kesiminden YBH, CTP ve TKP. Aşağıda “AKEL-Sol-Yeni Güçler”
adına parlamento grubu başkanı Andreas Hristu’nun sunduğu bildirinin tam
metnini veriyoruz (Çeviri: Yusuf Aydın)
“Çözümden
sonra Kıbrıs’ta solun rolü” konusundaki bu siyasal atölye çalışmasını ortak bir
etkinlik olarak örgütleyen İKME ve
BİLBAN adlı kuruluşlara tebriklerimizi iletiriz. Her ne kadar şimdiye kadar
gelen mesajlar olumlu değilse de, dikkatimizi, çözümden sonra, Kıbrıslı Rumlar
ile Kıbrıslı Türklerin birlikte ciddi olarak ne yansıtabileceklerine
çevirmeliyiz. Herhangi bir gelişmeden önce, hazırlıksız olmayı önlemenin
gerekliliği bir yana, olayların ardından gidip terlemek ve korkuya yenilmek
yerine, yeni durumların şekillenmesinde daima hazırlıklı olmalıyız. O nedenle
biz, İKME ve BİLBAN kuruluşlarına, bize bu çağrıyı yaparak, bu konuda AKEL’in
görüşlerini sizlerle paylaşmak olanağını verdikleri için teşekkür eder, atölye çalışmasının
olabildiğince üretici olmasını dileriz.
Kıbrıs
sorunun çözümlenmesi zamanı çoktan gelmiştir. Sorunun uzaması, bir bütün olarak
Kıbrıs halkı için, Kıbrıslı Rumlar, Türkler, Maronitler, Ermeniler ve Latinler
için, sadece acı ve dertlere yol açmaktadır. Şimdiki kabul edilemez taksim
durumu, sadece Kıbrıs Rum ve Türk toplumlarının çıkarına olmamakla kalmayıp,
Kıbrıs ve onun halkı için inanılmaz tehlikeleri de saklamaktadır. Kıbrıs
sorununun muteber olmayışı, ayrıca Doğu Akdeniz bölgesinde barış ve istikrar
için tehlikeler taşımasındandır. Bize göre, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü,
Türkiye ve Yunanistan’ın iyi niyetli çıkarlarına da hizmet etmemektedir.
Birleşmiş
Milletler çerçevesindeki doğrudan görüşmeler süreci devam etmektedir. En
azından şu ana kadar, beklenilen sonucun alınacağı görülmemektedir. Kıbrıs
sorununun çözümlenmesine giden yol, ne yazık ki geçit vermemektedir. Çözümün
temeli vardır ve bu, uluslararası hukuk, Kıbrıs ile ilgili Birleşmiş Milletler’in kararları ve Doruk Anlaşmalarıdır. Eğer
Ankara ve Sayın Denktaş, bu temeli kabul eder ve siyasal isteklilik ve iyi
niyetle çalışırlarsa, sorun çözümlenecek ve iki bölgeli, iki toplumlu
federasyon diye anılan tarihsel uzlaşma bir gerçek olacaktır. Böylesi bir çözüm
çerçevesinde Kıbrıs işgalden kurtulacak, Kıbrıs devleti yeniden birleşecek,
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği yeniden sağlanarak, bütün
Kıbrıslılar için insan hakları ve temel özgürlükler yeniden geçerli olacak ve iki
toplum arasındaki ilişkiler, BM kararlarında tanımlandığı gibi siyasal ve
ekonomik eşitlik temeline oturtulacaktır.
Bir
başka deyişle, Kıbrıs tarihinde yeni bir sayfa açacağız. Geçmişin acı dolu
deneyimlerini geride bırakacak ve geleceğe iyimserlikle bakacağız. Kıbrıs
sorununun çözümlenmesinin zor olduğu kanıtlanmıştır. Bu, çözümün
uygulanmasında, geçmişin yaralarının iyileştirilmesinde, ayrılık ve
yabancılaşmanın yenilmesinde, Kıbrıslı Rumlarla Türklerin birlikte yaşamayı ve
çalışmayı, ortak yurdumuzun ilerlemesi ve refahı, ortak yararımız için mücadele
etmeyi öğrenmelerinde de, aynı zorluk, hatta belki de daha da fazlası, yine
görülecektir.
Ülkedeki
bütün siyasal ve sosyal güçlerin, Kıbrıs’ın bu yeniden doğuş çabasında yeri
vardır. Bunu söylemiş olmakla, her hangi birine daha az önem vermiş olmuyoruz
ve Sol güçlerin rolünün, belirleyici ve katalitik olacağına gönülden
inanıyoruz. Bu inanış, Kıbrıs’taki Sol’un karakterine ve tarihine
dayanmaktadır. Bu karakter ve tarih, geleceğimizi üzerinde kuracağımız sağlam
temeli oluşturmakta olup, daha parlak günlerin de garantisidir. Sol güçler,
yabancılar, şovinizm, acı ve zaman tarafından aramızda yaratılan boşluğu
birleştirecek bir köprü rolünü görmelidir. Çünkü Sol, konulara sınıfsal ve
sosyal bakış açısından yaklaşmaktadır, milliyetçiliğe ve şövinizme yabancıdır
ve bu ülkede yıkımına katkıda bulunan suçlar, Sol’un omuzlarında değildir.
Aksine, her iki toplumdaki sağ kanat, bugünkü durumun muazzam sorumluluğunu
taşımaktadır ve aşırı sağ, suçların sorumlusudur.
Değerli
dostlar,
Ben,
Kıbrıs’ta solun en büyük ve tarihsel bir bileşeni olarak niteleyeceğim Halk
Hareketi’ni oluşturan kitle örgütlerinin daha geniş ailesinin bir parçası olan
Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL)’ni temsil etmekteyim. Kısa bir süre önce
Kıbrıs Komünist Partisi’nin kuruluş kongresinin 75. yıldönümünü kutladık ve
1941’de kurulan AKEL de bu partinin devamcısı ve mirasçısıdır.
Partimizin
kuruluşundan bu yana geçen on yıllar boyunca, sadece bir Kıbrıs Rum Partisi
olarak değil, genel olarak bütün Kıbrıslıların
partisi olarak görev yaptık. Bu karaktere sahip tek partiydik. 1974’e
kadar AKEL’in Kıbrıslı Türk üyeleri oldu. Kıbrıslı Rumlar ile Türkler
arasındaki dostluk ve işbirliğinin önderi ve kurbanı olan Derviş Ali
Kavazoğlu’nun, AKEL Merkez Komitesi üyesi olduğunu hatırlatmak isterim.
Yıllarca, PEO’nun Kıbrıslı Türk işçi üyelerinin sayısı, Kıbrıs Türk işçi
sendikalarına üye olan Kıbrıslı Türk işçi sayısından çok daha fazla
idi.1926’daki kuruluş kongremizden bu yana, içinde Kıbrıslı Türklerin de yer
alacağı sömürgecilik aleyhtarı birleşik bir cephe politikasını savunduk.
1940’lı ve 50’li yıllarda verilen büyük sınıfsal ve sosyal mücadelelerde,
Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türklerin geleneksel dostluğu, Sol’un
kılavuzluğunda yeni bir nitelik kazandı ve ulusal aidiyetin ötersinde, ortak
yarar için militan bir sınıf işbirliğine dönüştürüldü. Bütün aşamalarda,
milliyetçilik ve şovinizme karşı mücadele ettik. Dar kafalılık ve
toplumlararası çatışmaya karşı geldik. Solcu ilerici Kıbrıslı Türkler de, bu
mücadeleye katıldılar ve hatta kendi yaşamlarını feda ettiler. 1974’den sonra
Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler arasında yakınlaşma için verilen
mücadeleyi teşvik ettik, buna önderlik yaptık. Herhangi bir çekince koymadan
federal bir çözümü kabul ettik ve bunu kararlı bir şekilde her zaman
destekledik.
Yukarıda
sayılanlar, 28 yıllık zorla dayatılan ayrılığa karşın, bugün de görevini
sürdüren AKEL’e karşı sağlam bir güven duyulması için bir temel oluşturdu. Bu
güvenli temelin, çok değerli olduğu çözümden sonra da kanıtlanacaktır. Çünkü
çözümün ve ülkemizin yeniden birleşmesinin getireceği zorlukları yenmede, bize
yardımcı olacak olan, tam da bu güven ve karşılıklı saygı, dostluk ve
işbirliğidir. Yeni bir gerçeği inşa ederken, birçok zorluklarla yüzyüze
geleceğimiz aşikârdır. Halkın bilincindeki ayırıcı hatların ortadan kalkması,
belki de toprak üzerinde çizilen hatların kalkmasında daha zor olacaktır.
Önyargıların ve karşılıklı güvensizliğin aşılması, uzun bir süreci
gerektirecektir. Sol, bugün iki toplumun yakınlaşması için halen oynamakta
olduğu öncü rolün bir benzerini, o zaman da oynaması için göreve
çağrılacaktır.
Gerek
çeşitli tarihsel nedenler, gerekse bize zorla dayatılan ayrılık yüzünden,
Sol’da farklı partiler ve sosyal örgütler oluşmuş olup, bunlar Kıbrıs Rum ve
Kıbrıs Türk toplumları içerisinde çalışmaktadırlar. Bu parti ve örgütler,
aralarında var olan ortak unsurlara karşın, ideolojik ve siyasal farklılıklara
da sahiptirler. Bu durum, tarihsel olarak şekillenmiş bir gerçek olup, buna, Kıbrıs
sorununun çözümünden sonra da saygı gösterilmesinden başka birşey yapılamaz.
Öte
yandan Kıbrıs sorununun doğru bir şekilde çözümlenmesi, her iki toplumdaki Sol
güçler arasındaki işbirliğinin ilerletilmesi ve ilişkilerin güçlendirilmesi
için gerekli önkoşulları yaratacaktır. Yeniden birleşmiş bir Kıbrıs’ta, sosyal
ve ekonomik mücadeleler, bütün dünyada olduğu gibi öne geçecektir. Sol, bütün
bu mücadelelerde öncü rolü oynayacaktır. Sınıfsal ve sosyal çıkarlar topluluğu,
sınıfsal ve sosyal kriterler, ortak ülkemizin ortak çıkarı kriteri, her iki
toplumdaki Sol güçleri bir araya getirecektir. Ortak siyasal ve sosyal
mücadeleler ve hangi toplum ve dinsel gruba bağlı olduğuna bakılmaksızın,
Kıbrıs halkına daha iyi bir gelecek sağlamak için verilecek olan ortak
mücadelenin önkoşulları yaratılmış olacaktır. Gelecekte, Kıbrıslı Rumlar ve
Kıbrıslı Türkler için, ortak ideolojik ve siyasal yaklaşım ve programlar
temelinde çalışacak ortak partilere de ulaşılması, doğal evrim yoluyla neden
olmasın.
Yine
de, özellikle ilk aşamada, bulunacak çözümün uygulanmasında, sol güçlerin
işbirliğinin büyük bir önemi olacaktır. Bu işbirliğinin mayası, halihazırda
Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Sol partilerin aynı veya benzer görüşlerinde
bulunmaktadır. Bunlar, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon, yakınlaşma,
Kıbrıs’ın AB’ye üye olması ve bu yolla güvenlik duygusunun pekişmesi olup, iki
toplum arasındaki boşluğu kapatmaya yardımcı olacaktır. Maya, aynı değerleri ve
aynı idealleri paylaşmakta olduğumuz gerçeğinde yatmaktadır. İnsanı ve emeği
her şeyin üzerinde tutmaktayız. Özgürlük, demokrasi, sosyal adalet ve sosyal
dayanışmaya inanmaktayız.”
(Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek
dergisi, Sayı:74, Haziran 2002)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder