1571 yılında Osmanlılar tarafından fethedilen Doğu
Akdeniz'deki Kıbrıs adasının yönetimi, 1878 yılında imzalanan bir anlaşma ile
İngiltere'ye devredilmişti.
İngiltere, 1. Dünya Savaşı ardından 5 Kasım 1914'de,
Osmanlılardan kira karşılığı geçici olarak aldığı Kıbrıs adasını kendi
topraklarına kattığını ilan etti.
İNGİLTERE KIBRIS'I İLHAK EDİNCE
Sir Harry Luke "Cyprus: A Portrait and an
Appreciation" (London 1965) adlı kitabında olayla ilgili şu anısını
aktarmaktadır:
"(5 Kasım 1914) akşamı Afrodit'in adasını Osmanlı
amirine bağlayan bağın koparıldığı haberini iletme görevi bu satırların
yazarına düşmüştü. Müftü'nün Lefkoşa'daki evinde yapılan Mehmet Münir Bey'in
kızının nişan töreni için toplanmış olan Kıbrıslı Türk ileri gelenler,
beklenilmeyen bir haber olmayan bu duyuruyu ağırbaşlı bir tevekkülle
karşılamışlardı." (s.87-88)
Kıbrıslı Türk liderler, ertesi gün İngiliz Yüksek
Komiserini ziyaret ederek, Ada'nın statüsünde meydana gelen değişikliği kabul
ettiklerini ve bu karara uyarak İngiliz yönetimine sadakat göstereceklerini
bildirdiler. Büyük Britanya'nın Osmanlı İmparatorluğu'na ve Müslüman halka
verdiği yardım ve sempatiye karşı Osmanlı hükümetinin çok az bir şükran
belirttiği ve müttefiklerin yanında savaşa katılması kararından utanç
duyduklarını belirttiler. (The Times, 11 November 1914'ten aktaran Sir George
Hill, A History of Cyprus, Cambridge 1972, Cilt:4, s.413)
LOZAN'DA İLHAK KABUL EDİLİYOR
Türkiye Cumhuriyeti, 24 Temmuz 1923'de müttefik ülkeler
ile imzaladığı Lozan Barış Andlaşmasının 20. maddesinde, Kıbrıs'ın İngiltere'ye
katılması kararını tanıdığını bildirmişti. Böylelikle Türkiye, Kıbrıs'ın
hukuksal durumunu ilgilendiren 16. madde ile "andlaşmada belirtilen sınırlar
dışında bulunan topraklar üzerindeki, ya da bu topraklara ilişkin olarak, her
türlü haklarıyla sıfatlarından ve egemenliği işbu andlaşmada tanınmış adalardan
başka bütün öteki adalar üzerindeki her türlü haklarından ve sıfatlarından
vazgeçmiş" oluyordu.
Andlaşmanın 21. maddesine göre de, o tarihte Kıbrıs
adasında yerleşmiş olan Türkiye uyruklular, İngiliz uyruğuna geçmiş
sayılacaklar, Türkiye uyruğunda kalma tercihini seçenler ise, seçme hakkını
kullandıkları tarihi izleyecek 12 ay içinde Kıbrıs adasından ayrılmak zorunda
olacaklardı.
Önemli miktarda Kıbrıslı Türkün Türkiye'ye göç etmesinden
yana olan zamanın TC hükümeti, bu göçe yardımcı olmak amacıyla, Haziran 1925'de
Kıbrıs'ın Larnaka sahil kasabasında bir konsolosluk açtı. Kıbrıs'taki İngiliz
yönetiminin adadan göç etmek isteyen Türkleri cesaretsizlendirmek amacıyla bazı
zorluklar çıkardığından şikayet eden Türkiye, İngiliz Dışişleri Bakanlığı'na
çeşitli başvurularda bulundu. Sonunda Ankara'nın bütün ümitlerine rağmen,
sadece 9,310 Kıbrıslı Türk, TC uyruğuna geçmek ve seyahat belgesi almak için
Konsolosluğa başvurdu.
1924 ile 1927 yılları arasında 5 bin kadar Kıbrıslı
Türkün adayı terkederek, Türkiye'ye yerleştiği kaydedilmiştir. (Cyprus, Report
for 1927, London 1928, s.40) 1928 yılına ait Rapor'da ise göç edenlerden
çoğunun geri döndüğü belirtilmektedir. (s.36) 1921'de Kıbrıslı Türklerin nüfusu
61,399 iken, 1931'deki sayımda 64,238 olarak saptanması, bu 5 bin kişilik göç
rakamının doğru bir tahmini yansıttığını göstermektedir. (aktaran Ahmet An,
Kıbrıs Türk Liderliğinin Oluşması (1900-1942), Lefkoşa 1997, s.76)
***
Türkiye'de Celal Bayar'dan sonra Ekonomi Bakanlığı ve
İzmit milletvekilliği (1. ve 4. devrede) yapmış olan ve 1. Büyük Millet
Meclisi'nin ilk oturumunda oluşacak milli hükümetin programının çizilmesinde
katkısı olan Kıbrıslı Sırrı Bellioğlu, şunları anlatmaktadır:
"Benim siyasi hayatım hep mücadele ile geçmiştir.
Daima hürriyet için ve haksızlıklara karşı çarpıştım. 1915'te İngilizlerin
Kıbrıs'ı fiilen ilhak etmesi büyük bir haksızlıktı. Elbette buna ben ve
arkadaşlarım bigane kalamazdık. 1. Cihan Harbi sonunda sulh muahedesinin imzası
için Osmanlı hükümeti tarafından Versay'a gönderilen Sadrazam Tevfik Paşa'ya
Avukat Kıbrıslı Remzi, Kıbrıslı Nihad Sırrı ve ben, Kıbrıs'a dair müşterek
olarak hazırladığımız bir muhtırayı vermiştik...Kıbrıs'ın bu muhtırada okunan
kayıtlara göre mukadderatının tesbitini Birinci Büyük Millet Meclisi'nde
milletvekili bulunduğum sırada Lozan'a gitmekte olan o vakitki Dışişleri Bakanı
İsmet İnönü'ne bir izahname vermiştim. Maalesef orada hiçbir takipte
bulunulmamıştır. Büyük Millet Meclisi tarafından Londra'ya gönderilen Bekir
Sami Bey heyeti arasında ben de bulunuyordum. Brindizi'ye varır varmaz, o vakit
hayatta olan Hakim İzzet Bey'e bir telgraf çekmiş ve Kıbrıs Türklerinin ne
zeminde talepleri olduğunun Londra'da bulunacak Türk heyetine acele
bildirilmesini istemiştim. Maalesef Kıbrıs'tan hiçbir talepte bulunulmamıştı.
Kafkas hududundaki Kars, Ardahan vilayetleri iade olunduğu zaman, Kıbrıs'ın
Türkiye'ye geri verilmesi muahede iktizasından idi. Bu vilayetlerin Milli
Hükümet zamanında Türkiye'ye iadesine o vakit komünistlerin reisi Lenin
tarafından muvaffakat edildiği halde İngilizler bilakis buna muallal olan
muahede hükmünü yıkarak, Kıbrıs adasını ilhak etmişlerdi." (A.An, agy,
s.71-72)
TC YENİDEN TARAF YAPILDI
Türkiye'nin Kıbrıs sorununa yeniden resmen taraf
yapılması, 29 Ağustos 1955'de toplanan Londra Konferansı'na katılması ile oldu.
Türkiye kamuoyu, o vakte kadar Kıbrıs'ta statükonun korunmasını savunmuş,
statükonun değişmesi halinde ise adanın Türkiye'ye iadesi gerektiğini öne
sürmüştü. 1950'lerden sonra Kıbrıslı Rumlar tarafından yoğunlaştırılan adanın
Yunanistan'a bağlanması (Enosis) talepleri ardından,1954'de Yunanistan Kıbrıs
sorununu BM'ye götürmüş, 1 Nisan 1955'de de Kıbrıslı Rumların EOKA örgütü,
İngiliz sömürge yönetimine karşı tedhiş hareketlerine başlamıştı. Bu sömürge
aleyhtarı hareketi amacından saptırma için "böl-yönet" politikasını
ustaca uygulayan İngilizler, Rumların isteklerine karşı denge unsuru olarak
Kıbrıslı Türkleri kışkırtmaya başlamıştı. Çeşitli provokasyon olayları ile
başlatılan Türk-Rum çarpışmaları üzerine, İngiltere Dışişleri Bakanı Antony
Eden, 1923 yılında Kıbrıs üzerindeki tüm haklarından vazgeçen Türkiye'yi
"Kıbrıs da dahil olmak üzere Doğu Akdeniz'i ilgilendiren siyasi ve savunma
sorunlarını görüşmek üzere" Londra'ya çağırdı. Hiç bir sonuç alınamadan
dağılacak olan bu konferansın amacı, Türkiye'yi Kıbrıs sorununa taraf yapmaktı.
(Mehmet Yüksel, Kıbrıs'ta faşist baskılar ve faşist örgütlenmeler, İlke
dergisi, İstanbul, Sayı:11, Kasım 1974)
***
Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı'na olan yakınlığı
bilinen ve zamanın Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi'ne Rauf Denktaş tarafından Sosyal
İşler Dairesi Müdürü olarak atanan Türkiyeli gazeteci Ömer Sami Coşar, 22 Mart
1964 tarihinden itibaren Milliyet gazetesinde yayımlamaya başladığı "İfşa
Ediyorum" başlıklı yazı dizisinin 7. sinde şunları yazmıştı:
"CHP'nin son Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak'ın 23
Ocak 1950 tarihinde, gençlerin Kıbrıs için miting yapmaları üzerine verdiği
demeçte "Kıbrıs Meselesi diye bir mesele yoktur. İngiltere'nin Kıbrıs'ı
başka bir devlete terketmiyeceğine dair kanaatimiz tamdır. Gençlerimiz beyhude
heyecana kapılıp yoruluyorlar" diyerek iktidardan çekilmiş, DP iktidarının
ilk Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü de 20 Haziran 1950'de "Kıbrıs Meselesi
diye bir mesele yoktur" demiştir. 1952'de, her zaman Türkiye'nin tavizleri
ile beslenen bir "Türk-Yunan dostluğu" gelişiyordu...O günlerde
Yunanistan adayı ilhaktan bahsederken, Kıbrıs Türkü daha ne müftüsünü tayin
hakkını, ne de Evkaf mallarını kendi cemaat mesullerinin idare etmeleri
salahiyetini İngiliz Sömürge İdaresinden koparabilmişti. Yunanistan'da
Dışişleri Bakanlığında en kalabalık daire, "Yunanistan dışı
Yunanlılar"la münasebetleri yürüten, tanzim eden daire iken, Türkiye
Dışişleri Bakanlığında Kıbrıs Türkleri ile ilgili bir dosya dahi bulunmuyordu.
Böyle başlamıştık Kıbrıs işine...14 yıl geçti aradan...14 yıl Dışişleri
bakanlığı, gelip giden Bakanları, Kıbrıs meselesinde istediğimiz nedir; buna
nasıl varılır, kaç yılda varılır, hangi tedbirlerle bu hedefe yaklaşılır?
Tesbit edememişlerdi...Ne yapsın vazifeli kurmay subay? Gazeteleri, Kıbrıs
konusunda makaleler bulunan dergileri araştırmaya koyulmuştu. Denizli Lisesi
tarih öğretmeni İsmet Konur'un "Kıbrıs Türkleri" adlı kitabını
bulduğunda ne kadar sevinmişti. 1938 baskılı bir kitaptı bu! Yunanlılarla
Kıbrıs meselesini, karşı karşıya gelip, ilk defa incelemeye girişirken,
elimizdeki rapor işte bu şartlar altında hazırlanmıştı. Kıbrıs'ın hazin
macerası işte böyle başlıyordu..."
"KIBRIS'I İSTİRDAT (GERİ ALMA) PROJESİ"
Kıbrıslı Türk yazarlardan Fuat Veziroğlu, bugün
"Özel Harp Dairesi" diye bilinen kuruluşun "1950'lerde
"Seferberlik Tetkik Kurulu (STK) adıyla bilindiğini yazmakta ve şöyle demektedir:
"STK'nın sağladığı olanaklarladır ki, Kıbrıs Türkü
direndi ve 20 Temmuz 1974'e ulaştık. 20 Temmuz ise 21 Aralık (1963)'ın
ürünüdür... Sonradan adını değiştiren STK'ye Kıbrıs Türk halkı her zaman en
onurlu yeri verecektir. Keşke daha fazlasını yazabilseydim" (Kıbrıs
gazetesi, 27 Kasım 1990)
Kıbrıslı Rumların İngiliz sömürge yönetimine karşı 1
Nisan 1955'de kurdukları EOKA adlı örgütün tedhiş eylemlerinden Kıbrıslı
Türkleri korumak amacıyla, Kıbrıslı Türkler tarafından 15 Kasım 1957'de kurulan
"Türk Mukavemet Teşkilatı" (TMT), kısa bir süre sonra Türkiyeli
subayların denetimine geçmişti. Türkiye'deki "Özel Harp Dairesi"nin
yetkililerinden emekli albay İsmail Tansu, bir söyleşisinde şunları
anlatmaktadır:
"1957 Aralık ayının son haftasında bir gün,
Dairemizin Başkanı Emekli General Daniş Karabelen, Genel Kurmay Başkanlığı'na
çağrılıyor ve 2. Başkan Orgenerel Salih Coşkun tarafından kabul ediliyor ve
Karabelen'e şunları söylüyor: "Hükümetten bir soru yöneltildi; Kıbrıs'ta
EOKA'ya karşı silahlı bir örgütü biz de kurabilirmiyiz, diyorlar. Dairenizin
fonksiyonu malum, ancak ben , sizinle görüşmeden cevaplamak
istemedim."...Karabelen Paşa Genelkurmay'dan döner dönmez beni yanına
çağırır...Karabelen Paşa'nın Orgeneral Salih Coşkun Paşa'ya Dairemizin bu göreve
hazır olduğunu bildirmesinden sonra, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'ya
gerekli bilgi veriliyor ve hazır olduğumuz bildiriliyordu...Harekete geçmek
için beş ay heyecanla ve sabırsızlıkla beklemiştik...Bekleme sürecinde zamanı
boşa geçirmemiştim. Konu ile ilgili plan ve projeyi ben hazırlamış, KİP adını
da "KİP" olarak kodlamıştım: KIBRIS'I İSTİRDAT(Geri alma) PROJESİ.
Kim ne derse desin, bu da bizim idealimizdi. Yunanlılar
ve Rumlar, açık açık "ENOSİS" naralarını atarken biz, "YA TAKSİM
YA ÖLÜM" sloganları ile adanın yarısını feda mı edecektik? Adayı yetmiş
bin Türk evladının kanı pahasına aldıktan sonra, dörtyüz yıl boyunca orayı bir
Türk vatanı yapamamış mıydık?
Bu projeyi, TMT'yi kurma talimatının verilmesinden sonra,
Orgeneral Salih Coşkun'un yerine Genel Kurmay 2. Başkanlığına getirilen
Orgeneral Cevdet Sunay'a sunmuş ve onayını almıştım." (Kıbrıs Mektubu,
Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Merkez yayını, Ankara, Temmuz 1996)
***
TC GENEL KURMAYI'NDA HAZIRLANAN TAKSİM PLANI
1950'li yıllarda Türk Hava Kuvvetlerinde İngilizce
Başmütercimi olarak çalışan Kıbrıslı Halil Fikret Alasya da, zamanın Dışişleri
Bakanı Fuad Köprülü'yü Kıbrıs Türk Kültür heyeti olarak ziyaret ettikleri
zaman, onun "Kıbrıs meselesi diye bir mesele yoktur" şeklinde konuştuğunu
ve "Ne demek istiyorsunuz. Sedat Simavi'ye uyup palaya mı sarılalım
yani?" dediğini anlatmaktadır.
Zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın basında çıkan
Kıbrıs'la ilgili haberler üzerine Kıbrıs dosyasını istediğinde, ne
Dışişlerinde, ne de Genel Kurmay'da böyle bir dosya bulunamadığını ve
kendisinin bulabildiği yayınları alarak, Genel Kurmaya taşındığını ve orada
Genel Kurmay Hareket Daiesinde görevli Kurmay Binbaşı Muzaffer Akın ile
birlikte bir dosya hazırladığını yazan
Alasya, Selim Sarper'in BM'de kullandığı dosyanın bu dosya olduğunu açıklamakta
ve şöyle demektedir:
"(1958'de) Irak'ta ateşemiliterlikten dönmüş olan
Kur.Alb.Muzaffer Akın'a yine görev verilmiştir. Akın Alb. benimle temasa
geçmiştir. Ancak bu defa Komisyon Başkanı Tuğg. Cemal Gürsel'in yönetiminde
Akın Alb. ve benden başka Kara, Deniz ve Hava Kurmay Albaylar da yer almıştı.
Genelkurmay!'a taşıdığım kitaplar ve yayınlar üzerinde, yoğun bir çalışma
sonucu ortaya üç taksim planı çıkmıştı;
1. Doğu batı,
2. Arzdairesinin kuzey ve güneyi,
3. Hattı balalardan geçen hat.
...Bu gelişmeler ortaya çıkınca Rum-Yunan ikilisi taksimi
önlemek için Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasını ortaya atmıştır.
Türkiye-Yunanistan-İngiltere Dışişleri Bakanları 11 Şubat 1959'da Zürih'te
toplanmışlar ve Cumhuriyet'in kurulmasına karar vermişlerdir." (Kıbrıs
Mektubu, Ankara, Ocak 1998)
("A.Can" imzasıyla, Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek, Sayı:43, Ağustos 1999)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder