1.
AKEL’in uzun yıllardır kongre kararları ile Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne karşı
olduğu bilinir. AKEL bu tavrını, Makarios hükümeti Avrupa Ekonomik Topluluğu
ile Gümrük Birliği perspektifi doğrultusunda birlik anlaşması arzusu ifade
ettiği 60’lı yılların başında açıklamıştı. AKEL o dönem siyasi ve ekonomik
nedenlerden dolayı AET ile birliğe gidilmesinden kaçınılması gerektiğini ve
bunun yerine eşit ticaret antlaşmaları imzalanmasının hedeflenmesi gerektiğini
belirtmişti.
Partinin
o dönem belirlediği tezinin özü, o gün geçerli olan nedenlerden dolayı bugün de
geçerlidir. AKEL birlik anlaşmasının ikinci evresinin, yani Gümrük Birliği’nin
yaşama geçmesine ve Vasiliyu hükümetinin AET’ye tam üyelik başvurusunda
bulunmasına karşı çıktı.
Partinin
bu tavrına dayanak olan üç temel nokta vardı:
a.
Kıbrısın uluslarası politika seçenekleri, yani bağlantısızlık politikası, SSCB
ve diğer sosyalist ülke yardımlarına dayanma politikası, AET’nin sadece
ekonomik bir birlik olması yanısıra Kuzey Atlantik Paktı (NATO)’nın Avrupa’daki
uzantısı olması nedeniyle çelişen bir politika olurdu.
b.
Var olan ekonomik verilerle, Kıbrıs’ın AET’ye tam üyeliği, Kıbrıs ekonomisine
Birliğin büyükleri ile rekabetinde olumsuz yansımaları olacaktı. Bunun sonucu
olarak Kıbrıs sanayisi ve tarımı çökecekti.
Sosyo-ekonomik
alanda AET’nin uluslarası merkezlerinin çeşitli kararlarla gündeme
getirecekleri dayatmalar sonucu Kıbrıslı çalışanların kazanımlarının yitirilmesi
tehlikesini de işaret etmiştik. Sosyal ekonomik alana olumsuz yansımalar olacak
ve işsizlik, istihdam ve sair alanlarda ciddi tehlikeler yaratacaktı.
c.
O zamanki koşullarda var olan anlayışımıza göre AET’ye olası tam üyelik, o
günün uluslarası güçler dengesi içerisinde bizim uzun erimli ideolojik
yönelimlerimizle çelişiyordu.
2.
AKEL’in Avrupa Birliği’nin kapitalist siyasi-ekonomik bütünleşme biçimi olan
niteliği ile ilgili değerlendirme ve anlayışı değişmedi. Fakat bugün dünyada ve
özelllikle de Avrupa kıtasında köklü değişiklikler olmuştur. Bu değişiklikler
bizi, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyeliği konusunu yeniden değerlendirmeye
zorluyor. Böylece tezlerimiz, bugünkü gerçekliği dikkate alacak ve çağımızın
sorunlarına daha ikna edici yanıtlar verecektir.
Yeni
durum, SSCB’nin ve sosyalist topluluğun Avrupa’da dağılması, bağlantısızlar
hareketinin en azından bugün için uluslarası gelişmeleri etkileme yeteneğini
yitirmesi, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğini tamamlaması ve bizim
karşı çıkışımıza rağmen Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyelik başvurusunda
bulunması ve bu başvurunun Kıbrıs sorunundaki gelişmeleri oluşturan olgulardan
biri haline dönüşmesi olgularını içerir. Kıbrıs’ta bizim dışımızdaki partilerin
tümünün tam üyelikten yana tavırları ve konunun ulaştığı nokta, bu olguyu
pratik önem açısından bir evet veya hayır noktasından çıkarmış ve tam üyeliğin
gerçekleşmesinin ne oranda ve hangi koşullarda gerçekleşeceği noktasına
getirmiştir.
Yeni
koşullarda Avrupa Birliği de genişlemiş, 15 üyeye ulaşmış ve eski sosyalist
ülkeler ve Türkiye dahil, geri kalan Avrupa ülkelerinin çoğunluğu da, ya tam
üyelik başvurusunda bulunmuş, ya da bulunma aşamasındadır.
3.
Partimizin, Avrupa’nın eşit ve demokratik temeller üzerindeki birliği
düşüncesine hiç bir zaman karşı tavır almadığı bir gerçektir. Fakat iki
Avrupa’nın var olduğu ve bu iki Avrupa’nın tüm alanlarda keskin bir rekabet
ortamı içerisinde bulunduğu koşullarda, AET, doğası ve karakteri gereği
birleştirici bir rol oynayamazdı.
AKEL’in
17. Kongresinde alınan siyasi kararda şöyle deniyordu:
“Bizim
tavrımız, Kıbrıs’ın Ortak Avrupa Evi inşaasına katılmaması anlamına gelmiyor.
Fakat biz, Ortak Avrupa Evi ile AET’yi çakıştırmıyoruz. Biz bağlantısız bir
Kıbrıs’ın Ortak Avrupa Evi inşaasında daha aktif bir rol oynayabileceine
inanıyoruz.”
AKEL,
tüm Avrupa ülkelerinin eşitlik ve karşılıklı saygı temelinde, gönüllü bir
şekilde, ortak güvenlik, ekonomik işbirliği, çevre ve sairenin geliştirilip
korunması için, kendi istemleri ile üzerinde kollektif olarak çalışılmış
mekanizmaları belirleme yönünde ilerleyecekleri Ortak bir Avrupa Evi
düşüncesini destekledi. Fakat sosyalist topluluğun dağılması -dağılış biçimi-
böyle bir düşünceye yer bırakmıyor. Avrupa’nın bir araya geliş perspektifi,
bugün artık farklı alternatiflere sahip değildir.
Avrupa’daki
sol güçlerin amacı, uzak "Halkların Avrupası" hedefini yaklaştıracak
olan, Avrupa Birliği’nin ilerici, demokratik bir biçimde yeniden
biçimlendirilmesidir. Bu öngörülebilecek bir gelecek için tek perspektifdir.
AKEL,
Kıbrıs’ın tam üyelik müzakerelerinin başlaması öncesinde, bu süreci Kıbrıs
sorununun haklı bir çözümü dorultusunda verilen mücadelede ortak bir cephe
olarak kullanmayı hedefliyor.
Özellikle
sosyal ve ekonomik alanda muhafazakar bir yönde hareket eden Avrupa standardı
konusunda önemli çekincelerimizi korumakla birlikte, AB’ye tam üyelik sürecinin
istikrarlı ve sorumlu yaklaşımlarla dolu olarak kullanılması durumunda, bu
sürecin verdiğimiz siyasi mücadeleye olumlu katkı yapacağını ifade edebiliriz. Bu
olumlu noktaları da şöyle sıralayabiliriz:
a.
Kıbrıs’ın, Avrupa Birliği’ne daha da yakınlaşma uğraşıları arifesinde bu olgu,
çözüm konusunda Türkiye’ye baskı uygulanması olasılığını gündeme getiriyor.
Aynı zamanda Kıbrıs sorununun daha kararlı bir şekilde AB karar alma
organlarına götürülmesini de getirebilir.
b.
Kıbrıs’ın tam üyelik müzakerelerinin başlaması ile birlikte her iki toplumun da
güvenlik duyguları daha da güçlenecektir. Bu olgu Kıbrıs’ı, Türk ve diğer tek
yanlı müdahaleler karşısında daha az mahkum konuma getirecektir.
c.
Avrupa standardı, doğası gereği hem süreçte, hem de çözüm sonrası birliği
güçlendirecektir. Fakat bu olgu, doğru bir çözüme karşı alternatif bir süreç
olarak değil, çözümün yaşayabilirliğini güçlendirici bir unsur olarak ele
alınmalıdır.
d.
Ne zaman ve nasıl gerçekleşeceği konusunda farklı düşünceler olmasına rağmen,
Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne bir diğer yararı da yaklaşık tümü AB’den yana olan
Kıbrıslı Türklerle bir yakınlaşma noktası sağlamasıdır.
5.
AKEL "her ne pahasına olursa olsun üyelik” yaklaşımına karşıdır. Böylesi
bir yaklaşım, değerlendirilebilinecek olumlu unsurları ortadan kaldırabileceği
gibi, olumsuz yönde büyük tehlikeler de yaratabilir. AB’deki güçler dengesi ve
Birliğin temel ortaklarının Türkiye’nin desteklenmesi yönündeki duyarlılıkları
dikkate alındığında, "her ne pahasına olursa olsun üyelik" yaklaşımı,
Kıbrıs Rum tarafını çözüm ilkelerinden taviz konusunda baskı altına sokabilir.
Dahası, doğru olamayan ve kararsız davranışlar taksimci statükoyu da güçlendirir.
Bizim
düşüncemize göre, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyelik olgusunun ilerlemesi
için Kıbrıs sorunu ile ilgili ön koşullar şunlardır:
a.
Kıbrıs’ın tam üyeliği çözümden önce de, sonra da olsa, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
tüm topraklarını içermelidir. Sadece özgür bölge ile sınırlı kalmamalıdır. Tam
üyelikle varılacak çözüm, Avrupa standardını getirecektir düşüncesiyle, Kıbrıs
Rum tarafı ilkelerinden taviz vererek, sorunun kapatılmasını kabul etmemelidir.
b.
Kıbrıs’ın tam üyelik perspektifi, Türkiye’nin tam üyelik sürecinden bağımsız
olmalı ve müzakerelerde aynı sorununun iki bölümü bir görünüm verilmemelidir.
Böylesi bir olgu, Türkiye üzerinde siyasi baskı uygulanmasını azaltmaya katkı
anlamına gelir.
7.
AKEL, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinin, Kıbrıs sorununun BM
çerçevesinde, uluslarası örgütün kararları ve doruk antlaşmaları temelinde
çözüm uğraşılarını güçlendirdiği oranda olumlu sonuçlar olacağına inanıyor.
Kıbrıs
Rum tarafının BM Genel Sekreterinin girişimlerine doğru yaklaşımı, ilkeli ve
yaratıcı tavrı,Türk tarafının uzlaşmazlığının kayıtlara geçirilmesini getirmese
bile, bu tavır, Kıbrıs’ın AB sürecinde güçlenmesini getirecek ve Kıbrıs’ı
sürecin esiri olma yönündeki reel tehlikelerden koruyacaktır.
8.
AKEL, Kıbrıslı Türk siyasi güçlerin, kendi geleceklerini de ilgilendirmesi
açısından, Kıbrıs’ın tam üyelik sürecinde söz hakkı istemlerini haklı ve
arzulanan bir yaklaşım olarak değerlendirir. Kıbrıs hükümeti, yasadışı devletin
dolaylı veya dolaysız tanınması olgusunu içermeyen bir biçimde sürece böylesi
bir katılma arzusunu desteklemelidir ve bu başarılabilir. Böylesi bir katılım,
yasadışı devletin direkt veya dolaylı tanınma tehlikesi olmadığı oranda
başarılabilir ve Kıbrıs hükümeti bu yönde atılacak adımları desteklemeye hazır
olmalıdır. Fakat Kıbrıs Türk liderliğinin, Kıbrıs sorununun çözümünü
engellediği bir anda Kıbrıs Türk tarafının tam üyelik müzakerelerine katılması
veya tam üyeliğin çözüm sonrasına bırakılması gibi taleplerini kabul etmek
mümkün değildir.
9.
Kıbrıs’ın AB’ye tam üyelik antlaşması, ekonomik ve sosyal alanda dinamik bir
pazarlığın sonucu olmalıdır. Böylece ciddi bir geçiş ve uyum süreci elde
edilmeli ve Kıbrıs halkının kazanılmış haklarına dokunulmamalıdır. Bu noktada
şu konulara özel bir duyarlılık göstermeliyiz:
a.
Sendikal hakların korunması ve çalışanların kazanılmış haklarının korunması.
Hayat pahalılığı ödeneği, sosyal sigortalar vs gibi.
b.
Kooperatifçiliğin bağımsızlığının ve demokratik bir çerçevede işleyişinin
korunması.
c.
Ortak çıkarlara yönelik işletmelerin sosyal niteliğinin ve daha genelde
devletin sosyal rolünün korunması.
d.
Sanayi ve tarım gibi üretimin duyarlı alanlarının korunması ve desteklenmesi.
Ayni zamanda üreticilerin gelirlerinin korunması.
AKEL,
hükümetin ve işveren örgütlerinin AB’ye uyum adına bugüne kadar sadece kendi
çıkarlarını ve felsefelerini yansıtan sosyal ve ekonomik önlemleri yaşama
geçirmesi olgusunu reddeder. Tam üyelik sürecine kadar geçecek sürede hakim
olacak olgu ve dahası, tam üyelik sonrası yapılması gereken, Kıbrıs halkının
kazanımlarını korumaktır.Tam üyelik adına bu haklar gönüllü olarak
sınırlanamaz. Bugün seçmeci bir anlayışla gündeme getirilen halk karşıtı
politika, Kıbrıs’ı, Kıbrıs halkının çıkarlarını korumaya yönelik değil, fakat
sermayenin çıkarlarını yönelik olarak Kıbrıs’ı tam üyelik müzakerelerine
götürmeyi hedefliyor.
10.
AKEL’in AB sürecine yönelik tavrı hiçbir koşulda sosyal değişim olan uzun
erimli hedeflerinden vazgeçtiği anlamına gelmez. Partinin 17. Kongresinde
onaylanan "Bizim sosyalizm Anlayışımız" partinin uğruna mücadele
ettiği vizyondur.
11.
Partimiz, bugün AB’de var olan süreçlerin karmaşıklığını, Avruapa standardının
boyutlarını ve hükümetlerin kendi seçeneklerini dikkate alarak, AB konularında
ve özellikle de Kıbrıs’ın emekçi kesimlerine ve daha genelde Kıbrıs halkına
hizmet edecek tam üyelik müzakerelerinin çerçevesi için öne sürülecek talepleri
belirlemek amacıyla çeşitli bürolarının çalışmalarını yoğunlaştırarak
sürdürecektir.
12.
AKEL için birinci ve temel konu, Kıbrıs’ın tam üyelik sürecinin Kıbrıs
sorununun haklı çözüm mücadelesine katkı yapmasıdır. Partimiz tam üyelikle
ilgili varılacak bir anlaşma konusunda son tavrını belirlerken, dayanacağı
temel kriter, bu anlaşmanın, Kıbrıs sorununa temel ilkeler çerçevesinde,
yaşayabilir bir çözüm bulunmasına ne oranda yardımcı olacağıdır. Bize göre
farklı yönlere giden bir sürece veya antlaşmaya karşı tavır almada tereddüt
etmeyeceğiz. Son kararımızı belirlemede, varılacak anlaşmanın sosyal ve
ekonomik içeriği ile öne sürdüğümüz koşullara hangi oranda uyulduğu önemli rol
oynayacaktır.
13.
Yeni uluslarası koşullarda, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ve tüm halkımızın güvenliği
temel kriteri ile Kıbrıslı Türklerin de AB’ye tam üyelikten yana tavrını da
dikkate alarak AKEL 18. Kongresi, Avrupa Birliği’nden yana tavır alır ve ve partinin bugüne kadar
var olan tezini aşağıdaki gibi şekillendirmeye karar verir:
“Avrupa
Birliği’nin Kıbrıs sorununun doğru çözümüne yardımcı olacağı koşulu ile, tüm
Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılacağı ve halkımızın önemli ekonomik ve sosyal
haklarının korunması ile, AKEL, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyeliğinden
yanadır.
AKEL,
Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyeliği konusunda son söz hakkının Kıbrıs
halkında olduğuna inanır.
18.
Kongre Avrupa koşullarını ve tam üyelik sürecindeki gelişmeleri ve partinin
daha iyi hazırlanıp bu sürece daha özlü müdahalelerde bulunması konularını
incelemek amacıyla, Kıbrıs-Avrupa Birliği konularında araştırmalar yapacak
uzman komiteler kurulmasına karar verir.”
AKEL’İN SEÇİM PROGRAMINDA KIBRIS SORUNU
Kıbrıs
AKEL Partisinin yayın organı olan Haravgi gazetesi, 25 Mart 2001 tarihli
nüshasında, 27 Mayıs 2001 tarihinde yapılacak olan Kıbrıs Rum milletvekili
seçimleri nedeniyle AKEL adayları ile seçim bildirgesini içeren bir ek
yayımladı. Bildirgede "Kıbrıs sorununun çözümü neleri içermelidir?"
başlığı altında şu görüşler yer alıyor:
1.
Türk işgal kuvvetleri ve bütün yabancı kuvvetlerin uzaklaştırılması ve Ada'nın
askerden arındırılmasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık, egemenlik, birlik
ve toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması ve saygı görmesi,
2.
Türkiyeli sömürgecilerin Ada'dan uzaklaştırılması ve kitlesel kolonizasyonla
tehlikeli bir şekilde değiştirilen Kıbrıs nüfusunun demografik yapısının
restorasyonu,
3.
Kıbrıs vatandaşlarının insan hakları ve temel özgürlüklerinin yeniden sağlanıp
saygı görmesi ve göçmenlerin dönüş hakkının güvence altına alınması, öncelikli
öneme haizdir,
4.
Bir ve tek egemenliği, tek uluslararası kişiliği ve vatandaşlığı olacak olan
iki bölgeli, iki toplumlu, federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ni oluşturma,
5.
Tek yanlı müdahaleleri safdışı edecek BM çerçevesinde güvenilir uluslararası
garantilerin temin edilmesi,
6.
Her iki toplum halklarının, birinin hakları veya insan hakları aleyhine
olmayacak şekilde güvence altına alınması. Federal bir çerçeve içinde iki
toplumun siyasi eşitliği, 1992'den beri BM Genel Sekreteri'nin raporlarında ve
Güvenlik Konseyi kararlarında belirtilen parametrelere dayanması."
(“Yusuf Aydın” imzasıyla,
Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:67, Ekim 2001)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder