Son aylar içinde
basına yansıyan olaylardan derlediğimiz aşağıdaki haberler, gazetemizin Ocak
1999 tarihli 36. sayısında yer alan "Seçim sonuçları ve değiştirilen
seçmen yapısı" başlıklı yazımız ile birlikte değerlendirilmelidir.
(M.Sonuç)
"Rumca Fileleftheros gazetesi, "İfşa Edici:
Türkler Şu Anda Nüfusun %25'ine Dayandı. Kolonizasyonu hızlandırıyor ve
Boyutları Değiştiriyorlar" başlıklı manşet haberinde, KKTC'de yaşayan ve
"sömürgeciler" diye nitelediği Türkiye kökenlilerin sayısının
"henüz tümüne vatandaşlık verilmemiş olmasına rağmen, 120 bine
dayandığını, Ankara'nın Kıbrıs Türk toplumunda hem sayı, hem nitelik yönünden
kökten demografik değişiklik tertiplerini hızlandırdığı yönünde net işaretler
bulunduğunu" iddia ediyor.
Gazete, Rum
İstatistik Dairesi'nin çeşitli kanallardan topladığı ve değerlendirmekte olduğu
verilere dayanarak, "1998 sonu itibarıyle Kıbrıs Türklerinin sayısının
86,800'ü geçmediğini, yani oranlarının %18'den %11'e düştüğünü" de
savunuyor.
Kendi deyimiyle
"sömürgecilerin sayısının ise 120 bin'i çoktan geçtiğini ve 125-128 bin
civarında seyrettiğini" de öne süren gazete, şunları yazıyor:
"İstatistik
Dairesi 1997 yıllık raporunda Kıbrıs Türklerindeki göç dalgasının sürdüğü ve 54
bin kişinin göç ettiği belirtiliyor. Raporda aynı yıl Aralık ayına kadar Kıbrıs
Türklerinin sayısının ancak 88,200 olduğu belirtiliyor. Yani 1997'de
artacakları yerde yaklaşık 1400 kişi azaldılar." (Halkın Sesi, 1.3.99)
***
"Çarşıda, lahmacun ve kebap kokularının genizleri
yaktığı bölgelerde çirkinlik abidesi olarak karşımıza çıkan pansiyonların
sağlık ve çevre sorunu yarattıkları yönünde yoğun şikayetler aldık. Esnaf,
müşterilerinin çoğunluğu kaçak işçi olan bu pansiyonların yeterince denetlenmediğini
söylüyor...Bir başka esnaf da 'Çarşının dört bir tarafı pansiyon doldu. Kaçak
işçiler mi istersiniz, kadın ticareti mi? Bu yerler hiç denetlenmiyor mu?
Pislik içindeler. Sağlığımız tehdit altında' diye dert yandı." (Kıbrıs,
25.9.98)
***
"KKTC'ye geldikten sonra, üç ay içinde beş işyeri
soyan Hataylı Sabah Demir, yakayı ele verince 12 ay hapis cezasına mahkum
edildi. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şafak Öneri kararını açıklarken şöyle
konuştu:
"Sanık ve
sanık gibilerden toplumu korumak gerekir. Bu tip suçlar, toplum huzuru ve
toplum düzenini ilgilendirdiği için verilevek ceza etkili, caydırıcı, ibret
verici ve kesinlikle hapislik olmalıdır. Huzurumuzdaki davaların yarısından
fazlası, gece vakti kırıp girme ve hırsızlık davasıdır. Bunlar mutlaka önlenmelidir.
Aynı şeyleri söylemekten bıktık, usandık. Ama ne sanıklar, ne de bu tip
insanlar için önlem alması gereken yöneticiler usanmadı. Dilimizde tüy bitti.
Bize kulak veren yok."
***
"Girne'nin 'Teksas' diye bilinen bölgesindeki
denetimsizlikler sürüp giderken, bölgedeki denetimsizlikler yanında, bölgeye
verilmeyen hizmetler vatandaşların tepkilerini çekiyor.
Bölgenin Türkiye'den gelenler tarafından adeta
'kurtarılmış bölge' haline geldiğini anlatan vatandaşlar, 'burada ne arasanız
var. Devlet buraya tamamıyle el atamıyor' dediler. Bölgenin bakımsızlık ve
pislik içinde olduğunu da anlatan vatandaşlar, şunları da söylediler:
"Özellikle akşam ortalık karardıktan sonra buraları güvenlik yönünden daha
da kararıyor. Bölgeden geçebilmek için çok cesaretli oluyor. Türkiye'den
gelenlerin yerlerine göre ayrıldıkları yerlerde, sık sık kavgalar-tartışmalar
çıkıyor. Bölgede bulunan bazı işyerlerinde yatıp sabahlayanlar var. Burada
bulunan ve yiyecek-içeceğe dayalı şeyleri satan birçıok yer, insan sağlığına
aykırı şekilde çalıştırılıyor. Polis burayı arada sırada denetliyor, ama
buranın geleni gideni değişken olduğundan bu denetimler pek etkili
olamıyor." (Avrupa, 8.11.98)
***
"İki yıl içinde sayısız suç işleyen sanık Yıldırım
Namlı ile ilgili Ağır Ceza Mahkemesi kararını Yargıç Çetin Veziroğlu verdi ve
"Bu kendigelen suçlulardan bıktık, usandık. Meslek hayatımızda hiç
görmediğimiz, duymadığımız olaylarla karşılaşıyoruz. Aynı şeyleri söylemekten
dilimizde tüy bitti. Sesimizi duyan, bize aldıran yok" diyerek, sanığı bir
yıl hapse gönderdi." (Kıbrıs, 15.11.98)
***
"KKTC'de son yıllarda artış gösteren ve halk
arasında huzursuzluk yaratan soygun, hırsızlık ve dolandırıcılık olayları
yargıçlarımızı bile çileden çıkardı. Ağır Ceza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Narin
Ferdi Şefik, Hatay'dan "turist" olarak KKTC'ye gelen ve çöplükte
bulduğu boş çek yaprağını doldurup piyasaya süren Nasır Boran'ı mahkum ederken,
ülkeye giriş-çıkışlardaki başıbozukluğa dikkat çekti. Kıdemli yargıç şöyle
dedi: "Kararlarımızı da biz söyler, biz dinleriz. Söylenenler sadece
dosyalarda kalır. Başka ülkelerde olsa, mahkemelerin bu feryadı karşısında yer
yerinden oynardı. Bizde tüyünü kıpırdatan yok... Bu tip turistler için, ülkeye
girişler denetim altına alınmadığı, başıboş bırakılmaya devam edildiği takdirde,
sanık ve sanık gibilerle daha çok karşılaşacağız. Toplumda huzur, güven diye
bir şey kalmadı." (Kıbrıs, 29.11.98)
***
"Devletin 03
kalemine istihdam edilen işçilerin yarıdan fazlası TC kökenli. Hastahanelerde
her daima gurur duyduğumuz hemşirelerin nerdeyse tamamı TC kökenli. Son
yıllarda polis olarak yazılanların yaklaşık yüzde doksanı TC kökenli. Ucuz
işgücü pazarlarındaki işçilerin tamamı TC kökenli. Orman bakım ihalelerini
kazananların işçi olarak istihdam ettiklerinin tamamı TC kökenli. Türkiye'den
gelenlerin çalıştırdıkları otel ve gazinoların idareci kadrolarının ve hatta
diğer kadrolarının tamamı da TC kökenli. Zaten bu nedenle değil midir ki
Kıbrıslı gençlerimiz istihdam olanağı bulamadıklarından ülkeden göç etti."
(Alper Alp, Avrupa, 18.12.98)
***
"KKTC'de denetimsizlikten kangrene dönüşen yaralar
yüzünden, devlete karşı olan yükümlülüklerini yerine getiren işadamları batma
noktasına getirildi...Yıllarını Asmaaltı'nda harcayan Ömer Cabacaba şöyle
konuştu: "Bugün bir kere işportacılık, koskoca devlet dairelerine kadar
girmiştir...Adamlar malı kamyonlarla getiriyor. Van ve steyşın tabir ettiğimiz
araçları ile her köye gitmektedirler. Yeni hükümet bizlerin ekmek parası
kazanmasını isterse eğer, bu denetimsiz işportacılığa son vermelidir. Bizler bu işportacılarla baş
edemeyiz...Denetimsiz, vergisiz ve kaçak bir satış şekli olan işporta,
KKTC'deki esnafı, ekmek kapısına kilit vurma noktasına getirdi...Onların KDV,
gümrük, gelir vergisi, dükkan kirası, çırak, elektrik, su, İhtiyat Sandığı ve
Sosyal Sigorta gibi yasal ödemeleri gibi bir zorunlulukları yok. Esnafa bunlar
reva görülürken, bu ülkeye kim yatırım yapar? Yoksa deli veya enayi
miyiz?" (Halkın Sesi, 8.1.99)
***
"Türkiye'den gelen alışkanlıklara gecekondu
yapımları da eklenmeye başladı. Yaşamlarını kaçak işçi olarak sürdüren bazı
kişiler, denetimsizliklerden yararlanarak, kaçak
gecekondu yapımını da KKTC'ye getirmeye başladılar. 1974 sonrası Rumlardan
kalan evlerin dolması, dolmayanların da harap hale gelmesiyle ücretleri düşük
olan kaçak veya kayıt dışı işçilerin bazıları, gecekondu yapımına yöneliyorlar.
Bekar olanlar toplu olarak birarada, evli olanların eş ve çocuklarıyla birarada
yaşadıkları gecekonduların çevreciliğe aykırı görüntüler yanında, sağlıksız
yaşam koşulları içermesi de vatandaşların tepkilerini getiriyor." (Avrupa,
8.1.99)
***
"Halkın Sesi esnafın sorunlarını dile getiriyor:
"Siftah bile yapamıyoruz."
Tanju Müezzinoğlu şöyle konuştu: "Bugün işporta ve
işportacılık almış başını gidiyor ve her geçen günle bir o kadar da denetimsiz
olarak artıyor. Arabasına 20-30 parça elbise, ayakkabı vs koyan soluğu KKTC'de
almakta. Nedir bu mallar, kaliteli, gümrük vergili mi, bunları satanlar
Devlet'e ne kadar kazanç vergisi ödüyorlar? Soran yok, arayan yok. Hiçbir esnaf
bu insanlarla baş edemez. Bir kere hiçbir yasal ödeme mükellefiyetleri yok.
Gitmedikleri köy, kasaba, şehir hemen hemen yok gibi. Resmi devlet daire ve
kuruluşlarında bu işportacıları görmek, onlardan alış-veriş yapmak artık günlük
olay oldu...Bir de şunu Asmaaltı ve Arasta Esnafı olarak tüm samimiyetimizle
vurgulamak istiyoruz. Bizler kesinlikle TC'den gelen hiçbir kardeşimizin
aleyhinde değiliz, yasal geeklerini getirmek kaydı ile kazançlarında da gözümüz
yok. Her kul kismetiyle. Ancak bu ülkeye artık kimlikle giriş-çıkışlara bir son
vermeli ve bu konuda ciddi önlemler alınması zamanı gelmiş, hatta geçmiştir.
Ülkede 100 tane marangoz varsa, 200 tane de Anavatan'dan gelirse, sonuç? Ya
biri, ya diğeri göç etmiyecek mi? Unutulmasın ki işsizlik her türlü kötülüğün
anasıdır. İşsiz ve aç bie insan, çaresiz kalınca potansiyel bir suçlu olmaya
mahkumdur." (Halkın Sesi, 10.1.99)
***
"(Türkiye'den ülkemize gelen) Dilencilerin sayısı
artıyor...Ellerinde genellikle birkaç aylık bir bebek ve olabildiğince pejmurde
bir görüntüyle yardım isteyen bu vatandaşlar, insanların vicdanlarına
dokunuyorlar. Birçok kişinin tepkiyle karşıladığı, ancak bir o kadarının da
yardım etmeden gitmediği dilencilerin son günlerde rastlanılan yardım isteme
şekli ise oldukça geçerli bir duadan geçiyor. Çoğu zaman siftah bile yapmadan
dükkan kapatan esnafın dükkanlarını gezen dilenciler, iş konusunda dillerine
sakız ettikleri duaları ile dükkan sahiplerini tavlamaya çalışıyorlar. "
(Halkın Sesi, 28.1.99)
***
Kıbrıs Türk Restaurantçılar Birliği (Rest-Bir), KKTC'deki
açılan restaurantçıların yasalar çerçevesinde denetim altına alınmasını
istedi...KKTC'de hizmet veren restaurant sayısının gün geçtikçe arttığına
dikkat çeken Rest-Bir yetkilileri, lokantaların açılmasına sınırlama
getirilmesini istediler. Birlik Başkanı Güler Köseoğlu, kumarhanelerin
yurtdışından sanatçı getirmeleri, çok düşük fiyata yemek, içki ve buna ilaveten
animasyon sunmaları nedeniyle de lokanta işletmecilerinin haksız rekabet ile
karşı karşıya kaldıklarını ifade etti." (Kıbrıs, 11.2.99)
***
"Yıllardır hizmet veren Atagül Möble, mobilya
üretiminde yaşanan sorunların devam etmesi nedeniyle kapanma tehlikesi ile
karşı karşıya. Bu durum, Atagül Möble Sahibi Mehmet Salih Atagül'ün en çok
yanında çalışanları düşündürüyor. Türkiye'den getirtilen hazır mobilyalar
nedeniyle mobilyacılıkta işlerin bozulduğunu belirten Mehmet Salih Atagül,
"Zor durumda olan bir tek mobilyacılık değil. Mobilyacılık bunlara sadece
bir örnek" dedi...Bir süre önce "Mobilyacılar Birliği" kurarak
yetkililerden tedbir almalarını istediklerini söyleyen Atagül, "En azından
tırlarla gelen mobilyalardan gümrük alınmasını istedik. Alınan naylon
faturaların takibi yapılmadığı için bunda başarılı olamadık. Hazır mobilyalar
gelmeye devam etti" dedikten sonra, devletten gerçek denetim beklediklerini
belirterek, "Dayanılacak gücümüz kalmadı. Sonunda atölyeye kilit vurmak
zorunda kalacağız" şeklinde konuştu." (Kıbrıs, 14.2.99)
***
"Geçtiğimiz hafta Özel Radyo ve TV yöneticileri bir
araya geldi...Radyolarda telef olan Türkçe'mizin, ZZ FM haline gelen yerel
radyo personellerinin ve laf salatasıyla tüketilen radyo yayın içeriklerimizin
yörüngesine oturtulmasına doğru yürümeliyiz artık." (Ferhat Atik, Halkın
Sesi, 20.2.99)
***
"KKTC sınırlı bütçe olanakları ile sağlıktaki
problemleri aşmaya çalışırken, Türkiye'den ülkemize "hasta
transferi"nin başladığı ortaya çıktı. Güvenilir kaynaklardan elde edilen
ve Sağlık ve Çevre Bakanı Dr.Gülsen Bozkurt tarafından da doğrulanan bilgilere
göre, Türkiye'de amaeliyat olacak para bulamayan hastalar, KKTC'ye getiriliyor.
Burada çalışma izni aldıktan sonra da bu hastalar kurul kararıyla geri
Türkiye'ye gönderilerek ameliyat ettiriliyor. TC uyruklu bu kişilerin
milyarlarca liralık ameliyat masrafı ise, devletimiz tarafından
karşılanıyor...Ülkemizdeki hastanelerde tedavi görenlerin yüzde 30'unun TC
vatandaşı olduğunu da kaydeden Dr.Gülsen Bozkurt, "Türkiye'den KKTC'ye
doğum yapmaya gelenler var" dedi. Bozkurt şöyle konuştu: "Feribotla
Girne Limanı'na ayağı kırık bir durumda gelen hastalar var. Telefon edip,
limana ambulans gönderilmesini istiyorlar. Ambulans şoförüne de Girne'deki
hastaneye değil, Lefkoşa Devlet Hastanesi'ne gitmek istediklerini söylüyorlar.
Ameriyat edildikten sonra faturayı çıkarıp veriyoruz. 'Paramız yok, isterseniz
canımızı alın' diyorlar. Elimiz kolumuz bağlanıyor." (Kıbrıs, 24.2.99)
***
TC Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Kıbrıs Türk Ticaret
Odası heyetini kabul etti. Oda Başkanı Salih Boyacı, iki ülke arasındaki
ticarette KKTC aleyhine dengesizlik bulunduğuna işaret ederek, karşılıklı
alışverişin geliştirilmesi ve yatırımların teşvik edilmesini istedi."
(Halkın Sesi, 27.2.99)
***
"1996 yılında Lefkoşa'da 28 berber varken, bu rakam
günümüzde 70'e ulaştı. Lefkoşa Türk Berberler Birliği Başkanı Şehmuz Akbaş
denetimsizlikten şikayet etti ve Lefkoşa Belediye Başkanı Şemi Bora'yı
suçladı...Adam kimlikle adaya giriş yapıyor, istediği bir dükkanı kiralayarak
berberlik yapmaya başlıyor. Bu insanlara kimse birşey sormuyor. Ben 41 yıldır
berberlik yapıyorum, ilk kez bir mahallede altı berberin yan yana çalıştığına şahit
oluyorum. Bu kadarına pes doğrusu...Birliğimiz adada ilk kurulan birliklerden
birisidir. Hak alabilmak için İngiliz devrinde berberler bir ay boyunca kepenk
indirmişlerdi. 1961 yılında çıkan bir yasayla belediyelerin çalışma saatleri
belirlenmişti...Dükkancı Yardımcı Yasası'na göre çalışma saatleri
belirlenmiştir. Bu yasa iki yıl önceki hükümet tarafından durduruldu. Bu
yasanın uygulanmasını istiyoruz. Biz bu yasaya uyuyoruz. Düzenli bir aile
hayatımız var, bunun devamını istiyoruz. Fakat kimlikle gelen berberlerbuna
uymuyor. Çünkü burada bir ailesi yok, düzeni yok. Gece saat 02.00-03.00'e kadar
dükkanı açık tutuyor... Hiçbir şikayetimiz dikkate alınmıyor. Yönetim hakkımızı
koruyamıyor." (Kıbrıs, 10.1.99) "Berberler Birliği'nin Lefkoşa'da 18
kişi arasında yapılan ankette 10'unun berber olmadıkları ve dükkanlarını
çalıştırma izinlerinin bulunmadığı anlaşıldı. 18 berber dükkanını kapsayan
anketin sonuçlarına göre, berber çıraklarının da berber dükkanında yattıkları
ortaya çıktı." (Halkın Sesi, 27.2.99)
***
"Türkiye'den ithal edilen meyveler, iç piyasada
yerli ürünlerin en büyük rakibi oldu. Bu arada, sınır ticareti yoluyla
Türkiye'ye sokulan İran menşeli meyvelerin, daha sonra KKTC'ye ithal edildiği
bildirildi. Toptancılar, ithal meyvelerin yerli ürünlerden yüzde 30 daha ucuz
fiyatla işlem gördüğünü söylediler...Toptancılar, konuyla ilgili görüşlerini
şöyle açıkladı: "Ülkemizde Türkiye'den
ithal edilen meyveler oldukça fazla. Bizler KKTC'ye tüm zorluklara
rağmen her türlü meyveyi ithal ediyoruz...İthalat sırasında yüzde 40-50'lere
varan fon, vergi ve gümrük parası ödüyoruz. Bu meyveler arasında sadece kiraz
ve armuda fon ödemiyoruz. Diğer meyvelerimize ödediğimiz fonlar yüksek olduğu
için halkımıza satılan meyvelerin fiyatı da buna bağlı olarak yüksek oluyor."
(Kıbrıs, 28.2.99)
***
"Meclis'teki bütçe görüşmeleri sırasında söz alan DP
milletvekili Kenan Akın, kimlikle seyahat etme konusunda değişik tedbirler
alınmasını isteyerek, "Cezaevlerindeki vatandaşların büyük bir bölümü,
kimlik kartıyla seyahat etmeyi seçen insanlardır. Bu insanları cezaevinde boşu
boşuna besliyoruz" dedi. "Böyle devam ederse, 3 gün sonra benim ve
sizin arabanızı da çalacaklar" diye konuştu. (Kıbrıs, 23.2.99)
Cumhuriyet Meclisi'nde İçişleri Bakanlığı bütçesi
görüşülürken "İpini koparanın buraya gelmemesi gerektiğini söylüyoruz, ama
hiç önlem alınmıyor" diye konuşan Kenan Akın, parasız insanların, KKTC'ye
gelmemesi için Türkiye'yle konuşmak ve tedbir almak gerektiğini söyledi."
(Halkın Sesi, 27.2.99)
"Akın, Mahkemeler Bütçesinin genel görüşmesi
sırasında da, suçların kapsam olarak da, sayı olarak da giderek artmakta
olmasından yakınarak, kayıt altına alınmayan, kaçak yaşayanların sayısındaki
artışın, adi suçlardaki artışın bir nedeni olduğunu, bunun için tedbirler
gündeme getirilmesi gerektiğini söyledi." (Kıbrıs, 28.2.99)
***
Meclis'te Çalışma, İskan ve Sosyal Güvenlik bakanlığı
Bütçesi görüşülürken söz alan Ferdi Soyer (CTP), kaçak işçinin ülkedeki
gençlerin istihdamını engellediğini, bu sorunun hafife alınmaması gerektiğini
idle getirerek, Türkiye'den gelen ve özellikle otel işleten şirketlerin KKTC
vatandaşlarını isithdam etmediğini söyledi." (Halkın Sesi, 5.3.99)
(Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:39, Nisan 1999)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder