15 Mayıs 2015 Cuma

KIBRISLI TÜRKLERİN SAYISI GİDEREK AZALIRKEN, TC'DEN GELENLERİN SAYISI ARTIYOR


Son aylar içinde basına yansıyan olaylardan derlediğimiz aşağıdaki haberler, gazetemizin Ocak 1999 tarihli 36. sayısında yer alan "Seçim sonuçları ve değiştirilen seçmen yapısı" başlıklı yazımız ile birlikte değerlendirilmelidir. (M.Sonuç)

"Rumca Fileleftheros gazetesi, "İfşa Edici: Türkler Şu Anda Nüfusun %25'ine Dayandı. Kolonizasyonu hızlandırıyor ve Boyutları Değiştiriyorlar" başlıklı manşet haberinde, KKTC'de yaşayan ve "sömürgeciler" diye nitelediği Türkiye kökenlilerin sayısının "henüz tümüne vatandaşlık verilmemiş olmasına rağmen, 120 bine dayandığını, Ankara'nın Kıbrıs Türk toplumunda hem sayı, hem nitelik yönünden kökten demografik değişiklik tertiplerini hızlandırdığı yönünde net işaretler bulunduğunu" iddia ediyor.
Gazete, Rum İstatistik Dairesi'nin çeşitli kanallardan topladığı ve değerlendirmekte olduğu verilere dayanarak, "1998 sonu itibarıyle Kıbrıs Türklerinin sayısının 86,800'ü geçmediğini, yani oranlarının %18'den %11'e düştüğünü" de savunuyor.
Kendi deyimiyle "sömürgecilerin sayısının ise 120 bin'i çoktan geçtiğini ve 125-128 bin civarında seyrettiğini" de öne süren gazete, şunları yazıyor:
"İstatistik Dairesi 1997 yıllık raporunda Kıbrıs Türklerindeki göç dalgasının sürdüğü ve 54 bin kişinin göç ettiği belirtiliyor. Raporda aynı yıl Aralık ayına kadar Kıbrıs Türklerinin sayısının ancak 88,200 olduğu belirtiliyor. Yani 1997'de artacakları yerde yaklaşık 1400 kişi azaldılar." (Halkın Sesi, 1.3.99)
***
"Çarşıda, lahmacun ve kebap kokularının genizleri yaktığı bölgelerde çirkinlik abidesi olarak karşımıza çıkan pansiyonların sağlık ve çevre sorunu yarattıkları yönünde yoğun şikayetler aldık. Esnaf, müşterilerinin çoğunluğu kaçak işçi olan bu pansiyonların yeterince denetlenmediğini söylüyor...Bir başka esnaf da 'Çarşının dört bir tarafı pansiyon doldu. Kaçak işçiler mi istersiniz, kadın ticareti mi? Bu yerler hiç denetlenmiyor mu? Pislik içindeler. Sağlığımız tehdit altında' diye dert yandı." (Kıbrıs, 25.9.98)
***
"KKTC'ye geldikten sonra, üç ay içinde beş işyeri soyan Hataylı Sabah Demir, yakayı ele verince 12 ay hapis cezasına mahkum edildi. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şafak Öneri kararını açıklarken şöyle konuştu:
 "Sanık ve sanık gibilerden toplumu korumak gerekir. Bu tip suçlar, toplum huzuru ve toplum düzenini ilgilendirdiği için verilevek ceza etkili, caydırıcı, ibret verici ve kesinlikle hapislik olmalıdır. Huzurumuzdaki davaların yarısından fazlası, gece vakti kırıp girme ve hırsızlık davasıdır. Bunlar mutlaka önlenmelidir. Aynı şeyleri söylemekten bıktık, usandık. Ama ne sanıklar, ne de bu tip insanlar için önlem alması gereken yöneticiler usanmadı. Dilimizde tüy bitti. Bize kulak veren yok."
***
"Girne'nin 'Teksas' diye bilinen bölgesindeki denetimsizlikler sürüp giderken, bölgedeki denetimsizlikler yanında, bölgeye verilmeyen hizmetler vatandaşların tepkilerini çekiyor.
Bölgenin Türkiye'den gelenler tarafından adeta 'kurtarılmış bölge' haline geldiğini anlatan vatandaşlar, 'burada ne arasanız var. Devlet buraya tamamıyle el atamıyor' dediler. Bölgenin bakımsızlık ve pislik içinde olduğunu da anlatan vatandaşlar, şunları da söylediler: "Özellikle akşam ortalık karardıktan sonra buraları güvenlik yönünden daha da kararıyor. Bölgeden geçebilmek için çok cesaretli oluyor. Türkiye'den gelenlerin yerlerine göre ayrıldıkları yerlerde, sık sık kavgalar-tartışmalar çıkıyor. Bölgede bulunan bazı işyerlerinde yatıp sabahlayanlar var. Burada bulunan ve yiyecek-içeceğe dayalı şeyleri satan birçıok yer, insan sağlığına aykırı şekilde çalıştırılıyor. Polis burayı arada sırada denetliyor, ama buranın geleni gideni değişken olduğundan bu denetimler pek etkili olamıyor." (Avrupa, 8.11.98)
***
"İki yıl içinde sayısız suç işleyen sanık Yıldırım Namlı ile ilgili Ağır Ceza Mahkemesi kararını Yargıç Çetin Veziroğlu verdi ve "Bu kendigelen suçlulardan bıktık, usandık. Meslek hayatımızda hiç görmediğimiz, duymadığımız olaylarla karşılaşıyoruz. Aynı şeyleri söylemekten dilimizde tüy bitti. Sesimizi duyan, bize aldıran yok" diyerek, sanığı bir yıl hapse gönderdi." (Kıbrıs, 15.11.98)
***
"KKTC'de son yıllarda artış gösteren ve halk arasında huzursuzluk yaratan soygun, hırsızlık ve dolandırıcılık olayları yargıçlarımızı bile çileden çıkardı. Ağır Ceza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Narin Ferdi Şefik, Hatay'dan "turist" olarak KKTC'ye gelen ve çöplükte bulduğu boş çek yaprağını doldurup piyasaya süren Nasır Boran'ı mahkum ederken, ülkeye giriş-çıkışlardaki başıbozukluğa dikkat çekti. Kıdemli yargıç şöyle dedi: "Kararlarımızı da biz söyler, biz dinleriz. Söylenenler sadece dosyalarda kalır. Başka ülkelerde olsa, mahkemelerin bu feryadı karşısında yer yerinden oynardı. Bizde tüyünü kıpırdatan yok... Bu tip turistler için, ülkeye girişler denetim altına alınmadığı, başıboş bırakılmaya devam edildiği takdirde, sanık ve sanık gibilerle daha çok karşılaşacağız. Toplumda huzur, güven diye bir şey kalmadı." (Kıbrıs, 29.11.98)
***
"Devletin 03 kalemine istihdam edilen işçilerin yarıdan fazlası TC kökenli. Hastahanelerde her daima gurur duyduğumuz hemşirelerin nerdeyse tamamı TC kökenli. Son yıllarda polis olarak yazılanların yaklaşık yüzde doksanı TC kökenli. Ucuz işgücü pazarlarındaki işçilerin tamamı TC kökenli. Orman bakım ihalelerini kazananların işçi olarak istihdam ettiklerinin tamamı TC kökenli. Türkiye'den gelenlerin çalıştırdıkları otel ve gazinoların idareci kadrolarının ve hatta diğer kadrolarının tamamı da TC kökenli. Zaten bu nedenle değil midir ki Kıbrıslı gençlerimiz istihdam olanağı bulamadıklarından ülkeden göç etti." (Alper Alp, Avrupa, 18.12.98)
***
"KKTC'de denetimsizlikten kangrene dönüşen yaralar yüzünden, devlete karşı olan yükümlülüklerini yerine getiren işadamları batma noktasına getirildi...Yıllarını Asmaaltı'nda harcayan Ömer Cabacaba şöyle konuştu: "Bugün bir kere işportacılık, koskoca devlet dairelerine kadar girmiştir...Adamlar malı kamyonlarla getiriyor. Van ve steyşın tabir ettiğimiz araçları ile her köye gitmektedirler. Yeni hükümet bizlerin ekmek parası kazanmasını isterse eğer, bu denetimsiz işportacılığa son vermelidir. Bizler bu işportacılarla baş edemeyiz...Denetimsiz, vergisiz ve kaçak bir satış şekli olan işporta, KKTC'deki esnafı, ekmek kapısına kilit vurma noktasına getirdi...Onların KDV, gümrük, gelir vergisi, dükkan kirası, çırak, elektrik, su, İhtiyat Sandığı ve Sosyal Sigorta gibi yasal ödemeleri gibi bir zorunlulukları yok. Esnafa bunlar reva görülürken, bu ülkeye kim yatırım yapar? Yoksa deli veya enayi miyiz?" (Halkın Sesi, 8.1.99)
***
"Türkiye'den gelen alışkanlıklara gecekondu yapımları da eklenmeye başladı. Yaşamlarını kaçak işçi olarak sürdüren bazı kişiler, denetimsizliklerden yararlanarak, kaçak gecekondu yapımını da KKTC'ye getirmeye başladılar. 1974 sonrası Rumlardan kalan evlerin dolması, dolmayanların da harap hale gelmesiyle ücretleri düşük olan kaçak veya kayıt dışı işçilerin bazıları, gecekondu yapımına yöneliyorlar. Bekar olanlar toplu olarak birarada, evli olanların eş ve çocuklarıyla birarada yaşadıkları gecekonduların çevreciliğe aykırı görüntüler yanında, sağlıksız yaşam koşulları içermesi de vatandaşların tepkilerini getiriyor." (Avrupa, 8.1.99)
***
"Halkın Sesi esnafın sorunlarını dile getiriyor: "Siftah bile yapamıyoruz."
Tanju Müezzinoğlu şöyle konuştu: "Bugün işporta ve işportacılık almış başını gidiyor ve her geçen günle bir o kadar da denetimsiz olarak artıyor. Arabasına 20-30 parça elbise, ayakkabı vs koyan soluğu KKTC'de almakta. Nedir bu mallar, kaliteli, gümrük vergili mi, bunları satanlar Devlet'e ne kadar kazanç vergisi ödüyorlar? Soran yok, arayan yok. Hiçbir esnaf bu insanlarla baş edemez. Bir kere hiçbir yasal ödeme mükellefiyetleri yok. Gitmedikleri köy, kasaba, şehir hemen hemen yok gibi. Resmi devlet daire ve kuruluşlarında bu işportacıları görmek, onlardan alış-veriş yapmak artık günlük olay oldu...Bir de şunu Asmaaltı ve Arasta Esnafı olarak tüm samimiyetimizle vurgulamak istiyoruz. Bizler kesinlikle TC'den gelen hiçbir kardeşimizin aleyhinde değiliz, yasal geeklerini getirmek kaydı ile kazançlarında da gözümüz yok. Her kul kismetiyle. Ancak bu ülkeye artık kimlikle giriş-çıkışlara bir son vermeli ve bu konuda ciddi önlemler alınması zamanı gelmiş, hatta geçmiştir. Ülkede 100 tane marangoz varsa, 200 tane de Anavatan'dan gelirse, sonuç? Ya biri, ya diğeri göç etmiyecek mi? Unutulmasın ki işsizlik her türlü kötülüğün anasıdır. İşsiz ve aç bie insan, çaresiz kalınca potansiyel bir suçlu olmaya mahkumdur." (Halkın Sesi, 10.1.99)
***
"(Türkiye'den ülkemize gelen) Dilencilerin sayısı artıyor...Ellerinde genellikle birkaç aylık bir bebek ve olabildiğince pejmurde bir görüntüyle yardım isteyen bu vatandaşlar, insanların vicdanlarına dokunuyorlar. Birçok kişinin tepkiyle karşıladığı, ancak bir o kadarının da yardım etmeden gitmediği dilencilerin son günlerde rastlanılan yardım isteme şekli ise oldukça geçerli bir duadan geçiyor. Çoğu zaman siftah bile yapmadan dükkan kapatan esnafın dükkanlarını gezen dilenciler, iş konusunda dillerine sakız ettikleri duaları ile dükkan sahiplerini tavlamaya çalışıyorlar. " (Halkın Sesi, 28.1.99)
***
Kıbrıs Türk Restaurantçılar Birliği (Rest-Bir), KKTC'deki açılan restaurantçıların yasalar çerçevesinde denetim altına alınmasını istedi...KKTC'de hizmet veren restaurant sayısının gün geçtikçe arttığına dikkat çeken Rest-Bir yetkilileri, lokantaların açılmasına sınırlama getirilmesini istediler. Birlik Başkanı Güler Köseoğlu, kumarhanelerin yurtdışından sanatçı getirmeleri, çok düşük fiyata yemek, içki ve buna ilaveten animasyon sunmaları nedeniyle de lokanta işletmecilerinin haksız rekabet ile karşı karşıya kaldıklarını ifade etti." (Kıbrıs, 11.2.99)
***
"Yıllardır hizmet veren Atagül Möble, mobilya üretiminde yaşanan sorunların devam etmesi nedeniyle kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu durum, Atagül Möble Sahibi Mehmet Salih Atagül'ün en çok yanında çalışanları düşündürüyor. Türkiye'den getirtilen hazır mobilyalar nedeniyle mobilyacılıkta işlerin bozulduğunu belirten Mehmet Salih Atagül, "Zor durumda olan bir tek mobilyacılık değil. Mobilyacılık bunlara sadece bir örnek" dedi...Bir süre önce "Mobilyacılar Birliği" kurarak yetkililerden tedbir almalarını istediklerini söyleyen Atagül, "En azından tırlarla gelen mobilyalardan gümrük alınmasını istedik. Alınan naylon faturaların takibi yapılmadığı için bunda başarılı olamadık. Hazır mobilyalar gelmeye devam etti" dedikten sonra, devletten gerçek denetim beklediklerini belirterek, "Dayanılacak gücümüz kalmadı. Sonunda atölyeye kilit vurmak zorunda kalacağız" şeklinde konuştu." (Kıbrıs, 14.2.99)
***
"Geçtiğimiz hafta Özel Radyo ve TV yöneticileri bir araya geldi...Radyolarda telef olan Türkçe'mizin, ZZ FM haline gelen yerel radyo personellerinin ve laf salatasıyla tüketilen radyo yayın içeriklerimizin yörüngesine oturtulmasına doğru yürümeliyiz artık." (Ferhat Atik, Halkın Sesi, 20.2.99)
***
"KKTC sınırlı bütçe olanakları ile sağlıktaki problemleri aşmaya çalışırken, Türkiye'den ülkemize "hasta transferi"nin başladığı ortaya çıktı. Güvenilir kaynaklardan elde edilen ve Sağlık ve Çevre Bakanı Dr.Gülsen Bozkurt tarafından da doğrulanan bilgilere göre, Türkiye'de amaeliyat olacak para bulamayan hastalar, KKTC'ye getiriliyor. Burada çalışma izni aldıktan sonra da bu hastalar kurul kararıyla geri Türkiye'ye gönderilerek ameliyat ettiriliyor. TC uyruklu bu kişilerin milyarlarca liralık ameliyat masrafı ise, devletimiz tarafından karşılanıyor...Ülkemizdeki hastanelerde tedavi görenlerin yüzde 30'unun TC vatandaşı olduğunu da kaydeden Dr.Gülsen Bozkurt, "Türkiye'den KKTC'ye doğum yapmaya gelenler var" dedi. Bozkurt şöyle konuştu: "Feribotla Girne Limanı'na ayağı kırık bir durumda gelen hastalar var. Telefon edip, limana ambulans gönderilmesini istiyorlar. Ambulans şoförüne de Girne'deki hastaneye değil, Lefkoşa Devlet Hastanesi'ne gitmek istediklerini söylüyorlar. Ameriyat edildikten sonra faturayı çıkarıp veriyoruz. 'Paramız yok, isterseniz canımızı alın' diyorlar. Elimiz kolumuz bağlanıyor." (Kıbrıs, 24.2.99)
***
TC Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Kıbrıs Türk Ticaret Odası heyetini kabul etti. Oda Başkanı Salih Boyacı, iki ülke arasındaki ticarette KKTC aleyhine dengesizlik bulunduğuna işaret ederek, karşılıklı alışverişin geliştirilmesi ve yatırımların teşvik edilmesini istedi." (Halkın Sesi, 27.2.99)
***
"1996 yılında Lefkoşa'da 28 berber varken, bu rakam günümüzde 70'e ulaştı. Lefkoşa Türk Berberler Birliği Başkanı Şehmuz Akbaş denetimsizlikten şikayet etti ve Lefkoşa Belediye Başkanı Şemi Bora'yı suçladı...Adam kimlikle adaya giriş yapıyor, istediği bir dükkanı kiralayarak berberlik yapmaya başlıyor. Bu insanlara kimse birşey sormuyor. Ben 41 yıldır berberlik yapıyorum, ilk kez bir mahallede altı berberin yan yana çalıştığına şahit oluyorum. Bu kadarına pes doğrusu...Birliğimiz adada ilk kurulan birliklerden birisidir. Hak alabilmak için İngiliz devrinde berberler bir ay boyunca kepenk indirmişlerdi. 1961 yılında çıkan bir yasayla belediyelerin çalışma saatleri belirlenmişti...Dükkancı Yardımcı Yasası'na göre çalışma saatleri belirlenmiştir. Bu yasa iki yıl önceki hükümet tarafından durduruldu. Bu yasanın uygulanmasını istiyoruz. Biz bu yasaya uyuyoruz. Düzenli bir aile hayatımız var, bunun devamını istiyoruz. Fakat kimlikle gelen berberlerbuna uymuyor. Çünkü burada bir ailesi yok, düzeni yok. Gece saat 02.00-03.00'e kadar dükkanı açık tutuyor... Hiçbir şikayetimiz dikkate alınmıyor. Yönetim hakkımızı koruyamıyor." (Kıbrıs, 10.1.99) "Berberler Birliği'nin Lefkoşa'da 18 kişi arasında yapılan ankette 10'unun berber olmadıkları ve dükkanlarını çalıştırma izinlerinin bulunmadığı anlaşıldı. 18 berber dükkanını kapsayan anketin sonuçlarına göre, berber çıraklarının da berber dükkanında yattıkları ortaya çıktı." (Halkın Sesi, 27.2.99)
***
"Türkiye'den ithal edilen meyveler, iç piyasada yerli ürünlerin en büyük rakibi oldu. Bu arada, sınır ticareti yoluyla Türkiye'ye sokulan İran menşeli meyvelerin, daha sonra KKTC'ye ithal edildiği bildirildi. Toptancılar, ithal meyvelerin yerli ürünlerden yüzde 30 daha ucuz fiyatla işlem gördüğünü söylediler...Toptancılar, konuyla ilgili görüşlerini şöyle açıkladı: "Ülkemizde Türkiye'den  ithal edilen meyveler oldukça fazla. Bizler KKTC'ye tüm zorluklara rağmen her türlü meyveyi ithal ediyoruz...İthalat sırasında yüzde 40-50'lere varan fon, vergi ve gümrük parası ödüyoruz. Bu meyveler arasında sadece kiraz ve armuda fon ödemiyoruz. Diğer meyvelerimize ödediğimiz fonlar yüksek olduğu için halkımıza satılan meyvelerin fiyatı da buna bağlı olarak yüksek oluyor." (Kıbrıs, 28.2.99)
***
"Meclis'teki bütçe görüşmeleri sırasında söz alan DP milletvekili Kenan Akın, kimlikle seyahat etme konusunda değişik tedbirler alınmasını isteyerek, "Cezaevlerindeki vatandaşların büyük bir bölümü, kimlik kartıyla seyahat etmeyi seçen insanlardır. Bu insanları cezaevinde boşu boşuna besliyoruz" dedi. "Böyle devam ederse, 3 gün sonra benim ve sizin arabanızı da çalacaklar" diye konuştu. (Kıbrıs, 23.2.99)
Cumhuriyet Meclisi'nde İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken "İpini koparanın buraya gelmemesi gerektiğini söylüyoruz, ama hiç önlem alınmıyor" diye konuşan Kenan Akın, parasız insanların, KKTC'ye gelmemesi için Türkiye'yle konuşmak ve tedbir almak gerektiğini söyledi." (Halkın Sesi, 27.2.99)
"Akın, Mahkemeler Bütçesinin genel görüşmesi sırasında da, suçların kapsam olarak da, sayı olarak da giderek artmakta olmasından yakınarak, kayıt altına alınmayan, kaçak yaşayanların sayısındaki artışın, adi suçlardaki artışın bir nedeni olduğunu, bunun için tedbirler gündeme getirilmesi gerektiğini söyledi." (Kıbrıs, 28.2.99)
***
Meclis'te Çalışma, İskan ve Sosyal Güvenlik bakanlığı Bütçesi görüşülürken söz alan Ferdi Soyer (CTP), kaçak işçinin ülkedeki gençlerin istihdamını engellediğini, bu sorunun hafife alınmaması gerektiğini idle getirerek, Türkiye'den gelen ve özellikle otel işleten şirketlerin KKTC vatandaşlarını isithdam etmediğini söyledi." (Halkın Sesi, 5.3.99)

(Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:39, Nisan 1999)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder