Aralarında Pierre Bourdieu, Daniel Bensaid, Pierre
Vidal-Naquet gibi kişilerin de bulunduğu, Fransa'nın önde gelen aydınları, 31
Mart 1999 tarihli Le Monde gazetesinde bir açık mektup yayımlayarak, NATO'nun
Sırbistan'a askeri müdahalesine karşı çıktılar.
Bu mektuptaki görüş ve talepler, daha sonra Haziran ayı
içinde İngilizce konuşan ülkelerden akademisyenler ve yazarlar tarafından da
onaylandı. Bunlar arasında Prof. Edward Said, Prof. Noam Chomsky, Prof.
Immanuel Wallerstein, Robin Blackburn gibi isimler yer almaktaydı.
Açık mektupta dile getirilen talepler şöyleydi:
"- Bombalamalar derhal durdurulsun.
- Balkan devletleri ile bu devletlerde yaşayan bütün
ulusal toplumların temsilcilerinin katılacağı bir Balkan Konferansı düzenlensin
- Halkların kendi kaderini tayin hakkı, sadece tek bir
koşul altında, yani, başka bir halka sırt dönülerek, o bölgede etnik temizlik
yapılarak kullanılmamışsa, savunulsun."
***
Anımsanacaktır, Kıbrıs'ın, 1974 yazında, kuzey komşusu
Türkiye tarafından işgal edilmesi gibi, Kuveyt de, 1990 yazında, komşusu olan
Irak tarafından işgal edilmişti. O zaman uluslararası topluluk, BM kararlarını
uygulamayan Irak'a karşı derhal ve kararlı bir şekilde eyleme geçmişken,
Kıbrıs'taki durumda 25 yıldır hiç bir
ilerleme yok, onlarca BM kararı uygulanmıyor.
25 yıl önce, NATO'nun önde gelen ülkelerinden ABD,
Yunanistan'daki faşist albaylar ile birlikte Kıbrıs Cumhurbaşkanına karşı bir
darbe düzenlemiş, ardından da Türkiye'nin Kıbrıs'a askeri müdahalede
bulunmasına hoşgörü göstererek, emperyalizmin planları gereği adayı ikiye
bölmüştü.
Adanın, Türk Ordusu'nun işgali altında tutulan %37'lik
kuzey bölgesi, Kıbrıslı Rumlardan temizlenmiş, ve güneyde yaşamakta olan Kıbrıslı
Türkler kuzeye göç ettirilerek, "Kıbrıslı Türkler kendi kaderlerini tayin
ediyor" denerek, önce KTFD, daha sonra da KKTC ilan edilmişti.
Evinden, yurdundan, iş yerinden edilmiş 160 bin kadar
Kıbrıslı Rum, 1974'deki askeri üstünlüğe dayanılarak yaratılmış olan bu oldu-bittileri hiçbir
zaman onaylamamış ve Kıbrıs'ın bölünmüşlüğü kanayan bir yara gibi açık
kalmıştır. Uluslararası topluluk da gerek BM, gerekse Avrupa Konseyi
kararlarında bu oldu-bittileri kınamış ve kabul etmeyeceğini açıklamıştır. Ama
bunun ötesinde, başka birşey yapılmamıştır.
***
Emperyalizmin, etnik köken, dil veya din açısından
homojen olmayan ülkelerde, geleneksel "böl-yönet" politikasını
uygulayarak, bu toprakları taraflar arasında taksim etmesi, belki kısa vadede
cazip bir çözüm şekli olarak görülebilir, ama ayrımcılık üzerine oturan bu
ayrılıkçılık, uzun vadede, etnik toplumlara felaket getirmektedir. Hindistan,
Filistin, İrlanda örnekleri buna en güzel örneklerdir.
Yeryüzünde 4 binden fazla farklı etnik grup yaşamasına
karşın, bugün BM'ye üye devletlerin sayısı "sadece" 187'dir. Etnik
grupların "ortak bir kimlik ve sözümona güvenlik" arayışına girerek,
kendi ayrı devletçiklerini oluşturmaları halinde, dünyanın nasıl bir felakete
sürükleneceğini kimse kestirememektedir. Kaldı ki, günümüzde baskı altındaki
etnik bir azınlığın sözümona özgürleşmesi, kapitalist koşullar altında
gerçekleştirileceği için, başka bir etnik grubun baskı altına alınması şeklinde
olmaktadır. Unutulmamalıdır ki, başka ulusları baskı altında tutan ulusların kendileri
de özgür olamazlar. Bir başka önemli husus, ayrılma hakkı da içinde, çeşitli
milliyetlerin kendi kaderini tayin hakkı ve en küçük etnik grupların bile olası
en geniş özerkliği, ancak sosyalizm
koşulları altında tam olarak uygulanabilir.
***
Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Şükran Soner,
Kosova'daki durumla ilgili olarak şunları yazıyor:
"...Kosova, Kosovalı Arnavutlar bağımsız devletçik
olmayı düşlerken ancak ABD'nin, AB'nin, NATO'nun üssü konumunda
yaşayabilecekleri, adı özerk Yugoslavya'ya bağlı bir eyalet konumunda olacak.
Kosovalı Arnavutlar, Sırplardan kurtulmayı düşlerlerken
üs konumunda, kağıt üstünde hiç değilse eski özerk statülerini kazanmış
görünmeyi içlerine sindirmek zorundalar. Başka seçenekleri olmadan geri
döndüler diyelim. İyi güzel de insanların barınma, yaşama, ekmek, iş-güçleri,
geleceği nasıl sağlanacak?
Siz dışardan gelecek yardımlarla nasıl bir yaşam düzeyi
oluşacağını varsayabiliyorsunuz? Bugüne kadar hiç gündeme getirmediğimiz, asıl
NATO bombalarının hedefi olan Sırpların çöken ekonomisi içinde Kosova'yı,
Arnavutları yaşatmaya yönelik projeler bu saatten sonra nasıl gerçekleşebilir?
...Türkiye'de ırk ayrımcılığı ve şeriata ilişkin
tehditlerde geri adım atılması karşılığında Kuzey Irak planı kotarılmış gibi
gözüküyor.
Yakın geçmişte Kuzey Irak'tan ajan peşmergelerini geri
çekmek zorunda kalan ABD, son aşamada Saddam'a karşı darbeyi buradan planlıyor
gibi bir tablo var. Barzani-Talabani ikilisi şimdilik PKK'yi dışlayarak
Türkiye'nin engellemesini önlemeye razı olmuş gibi.
Olaya elimden geldiği kadarıyla tarafsız bakmaya
çalışıyorum. Kuzey Irak'ta ABD'nin üssü, mandası konumunda bir Kürdistan'ın
orada yaşayan Kürtler için nasıl bir özgürlük, bağımsızlık, daha insanca yaşam
olduğunu bir türlü anlayamıyorum.
Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtlerin tıpkı Kosovalı Arnavutlar
gibi çaresiz bir oyunun içinde, Saddam ve Miloseviç gibi iki, gözü dönmüş
diktatörün asıl provokatör rolünde, özgürleşme adına ayrımcılık tuzağında
geleceklerinin karartıldığına inanıyorum." (Cumhuriyet, 5.6.1999)
***
25 yıldır, TC'nin askeri bir üssü, mandası konumundaki
bir KKTC'de, kaşarlanmış bir liderin asıl provokatör rolünde, özgürleşme adına
ayrımcılık tuzağında ve çaresiz oyunlar içinde, Kıbrıslı Türklerin
geleceklerini nasıl kararttığını yaşamakta olan kişiler olarak, yukarıdaki
değerlendirmeler ışığında, "özgürlük ve bağımsızlık" kavramını
yeniden düşünmemiz gerekmez mi?
Amerikan State Department'ine bağlı ve Bosna-Hersek'te
taksimi gerçekleştiren Toprak Bürosu coğrafyacıları tarafından alternatifli toprak
haritaları ve İngiliz Foreign Office'ine bağlı Sir David Hanney'in gevşek
federasyonu öngören anayasa önerilerini hazırladığı, bunların New York
yakınındaki West Point Askeri Akademisi'nde taraflarca tartışılacağı ve
üzerinde anlaşılacak çözümün NATO Barış
Gücü askerlerince uygulanacağı haberlerinin basında yer aldığı bu dönemde, daha
uyanık olmamız gerekmez mi?
Kosova'nın, 2. Dünya Savaşı sonrasındaki Almanya ve
Berlin benzeri, NATO'lu müttefiklere ait 5 işgal bölgesine ayrıldığı şu
günlerde, eski dosyaları açıp, 1954 yazında New York'tan Kıbrıs'a gelerek alan
çalışması yapmış olan Amerikalı coğrafyacı Dr.Alexander Melamid'in makalelerini
yeniden okumaya başlıyorum: "Kıbrıs'taki Toplumların Coğrafi
Dağılımı" (Geographical Review, Vol.46, No.3, New York 1956) ve
"Uygulamalı Siyasal Coğrafya'da Bir Sınıf Egzersizi: Kıbrıs'ı Taksim
Etmek", (Journal of Geography, March 1960, Vol.59, Chicago).
(“Yusuf Aydın” imza ile, Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek
dergisi, Sayı:42, Temmuz 1999)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder