Ocak 1994'de yayımlanan "Uyuşmazlıkların çözümü mü,
sürdürülmesi mi?" başlıklı bir yazımızda Amerika'daki bazı merkezlerden
yönlendirilmekte olan "Conflict resolution" (Uyuşmazlıkların çözümü:
CR olarak kısaltılacaktır) çalışmalarının ABD'de ve ülkemizdeki geçmişini
özetlemiş ve Kıbrıs sorununun bölgemizdeki ABD çıkarları doğrultusunda
çözümlenmesi için Kıbrıs'ın gerek Türk, gerekse Rum kesimlerindeki seçkinler
arasında yapılmakta olan çalışmalardan söz etmiştik. Aradan geçen süre içinde
bu doğrultudaki etkinliklerin arttığı, boyut değişikliklerine uğradığı ve
belirli kişileri öne çıkarttığı gözlemlenmektedir..
Kıbrıs'taki Rum ve Türk toplumları
arasında 1974'den beri oluşturulmaya çalışılan temassızlığın, dönem dönem
belirli sınırlamalar çerçevesinde aşılmaya çalışıldığı ve toplumların birbirlerini siyasal, kültürel ve
sosyal açıdan daha yakından tanıma olanağını bulduğu bilinmektedir. Ne var ki
bu tür ikili temasların sıradan yurttaşlar arasında ve sınırsız bir şekilde
özgürce yapılabildiği durumlar pek azdır. 1989 yılı sonunda, 1958 olaylarından
sonra ilk defa Kıbrıslı Türk ve Rum demokratlarının oluşturdukları
"Bağımsız ve Federal Kıbrıs için Temas Grubu"nun ortaya koyduğu
etkinliklerden tedirgin olan Kıbrıslı Türk
egemenler, bu grubun çalışmalarını önce kısıtlamış, daha sonra da
yasaklara tabi tutmuştu. Bunu izleyen dönemde, Kanada Barış ve Güvenlik
Enstitüsü'nün başlattığı CR çalışmalarının, Amerikalı uzmanların devreye
girmesiyle daha da hızlandırıldığını görüyoruz. 1993'de Oxford'da toplanan Kıbrıslı
Rum ve Türklerden oluşturulmuş CR grubunun, 1994 yılı içindeki etkinlikleriyle
gerek Rum basınından, gerekse Türk kesimindeki bazı çevrelerden ağır eleştiriler aldığı anımsanacaktır.
Bu eleştirilerin en önemlisini dile
getiren Kıbrıs Türk toplumu lideri Rauf Denktaş, yabancı diplomatların görüşme
tekniğini göstermek üzere iki tarafın insanlarını bir araya getirme
girişimlerine değinirken, belli kişilerin paralı öğretmen haline getirildiğini
ve yapılan çalışmalarda görüşme tekniğinin değil, Kıbrıs meselesinin nasıl
çözülebileceğinin öğretilmeye başladığını anlatarak şöyle konuşmuştu: "Bu
etkinliklerde 10'ar, 10'ar hücreler halinde çalışılmakta olup, bu sayının
karşılıklı olarak 400'er kişiye ulaşıldığı zaman Kıbrıs'ta barışa gidileceği
varsayılıyor." Denktaş bir başka konuşmasında da "Ben bu görevi
alanları suçlamıyorum. Ama içimizde bu faaliyetlerin devam ettiğinin
bilinmesini ve bu faaliyetlere katılanların gördükleri ve öğrendiklerini
Hükümet'in süzgeçinden geçirmelerini istiyorum...İyi niyetle yapıyorlarmış. Ben
kötü niyetle yaptıklarını söylemedim. Ancak bir devlet, bir hükümet varsa bunun
usulüne göre yapılmasını, Hükümet'in bunlardan haberdar olmasını ve Hükümet'in
de görüşünü yansıtacak kişilerin bu toplantılara katılmasının esas olmasını söylüyorum."(H.Sesi,
20 ve 24.8.1994)
Denktaş'ın
yönlendirmesinden hareketle K.T.Mücahitler Derneği, 25 Ağustos ve 16 Eylül 1995
tarihlerinde Başbakan Hakkı Atun'a hitaben basında birer Açık Mektup
yayımlayıp, 29 Eylül'de de bir muhtıra vermiş olmasına rağmen, CR
toplantılarına katılan devlet görevlileri ve diğer kişiler hakkında herhangi
bir açıklama yapılmadı. Sadece CR grubunun önde gelenlerinin 28 Eylül 1995 günü
Denktaş'ı ziyaret edip onu aydınlattıkları basına yansıdı. Denktaş'ın ABD Büyükelçisi Boucher'in açıklamaları
üzerine verdiği bir demeç, konunun ciddiyetini göstermekteydi: "Bu
çalışmalar gittikçe çığırından çıkmıştır. İyi niyetle bu çalışmalara katılan
insanlarımız da tedirgindir, biz de tedirginiz. Bu CIA metodlarına son
verilmelidir. Rum ve Türkü çeşitli kademelerde bir araya getirmek başkadır,
beyin yıkarcasına eğitmeye çalışmak başkadır."(Kıbrıs, 3.10.1995)
CR
çalışmalarını Türk kesiminde yönlendirenler arasında bir Cumhurbaşkanlığı
danışmanı, bir siyaset heveslisi, bir zamanlar KGB ajanlığı yaptığı söylenen
bir başkası, kendini aydın diye tanıtan bazı eski solcular ve Amerikan
muhiplerinin de bulunduğu bilinmekle beraber, sözü edilen paralı CIA
ajanlarının kimler olduğu her nedense kamuoyuna açıklanmadı. Kıbrıs Rum
kesiminden de CR çalışmalarına katılan kişilerin benzeri çevreler olduğu ve
sözümona "Kıbrıs Barış Merkezi" adı altında çalıştıkları basına
yansıdı. Rauf Denktaş, daha sonra 15 Aralık 1995 akşamı BRT-TV'deki Açı
programında konuşurken, CR grubu içine
kendi adamlarını koydurarak, bu toplantılarda ne olup bittiği hakkında bilgi
aldıklarını açıklamıştı. Zaten daha işin
ta başında olayı yönlendirenler, hep Denktaş Bey'in yakın çevresindeki
açık-gizli kendi adamlarıydı.
CR
çalışmalarında nelerin de yer aldığına ilişkin bir fikir vermesi
bakımından CR eğitmenlerinden Neşe
Yaşın'ın yazdıklarını okumakta yarar var: "Ara bölgedeki Ledra Palace
Oteli'nde iki toplumlu barış grubunun bir çalışmasındaydık. Gruba yeni
katılanlarla bir atölye çalışmasıydı bu. Kıbrıs'ın bugünkü durumunu anlatan bir
oyun tasarlayıp sergilemeleri gerekiyordu. Sonra düşledikleri gün gelecek ve
her şey istedikleri biçimde gerçekleşecekti. İkinci bölümde bunu
canlandıracaklardı. Kıbrıslı Türkler ve Rumlar iki ayrı odada hazırlıklara
başladılar. Ben eğitmendim ve Kıbrıslı Türkleri izliyordum. Kocaman bir halat
buldular; bunu iki taraftan çekiştirmeye başladılar. Bir taraf kazanınca öteki
kaybediyor. Kazanan seviniyordu. Daha sonra kazanan kaybediyordu. Arada
çatışmayı kışkırtanlar gidip geliyor; oradan oraya laf taşıyorlardı. birinci
bölümü ikinci bölüme nasıl bağlayacaklarını tartışırken, "Neşe gelip bir
şiir okusun; sonra her şey değişsin; iple kışkırtıcıları bağlayıp el ele
tutuşup dans edelim" dediler. Sonra benim şiir meleği olup, sihirli bir
değnekle gelip her şeyi değiştirmem kararlaştırıldı. Kartondan kanatlar ve ucu
yıldızlı bir sihirli değnek yapıldı. O gece başımı yastığa dayayıp günü
düşünürken gözüme uyku girmiyor, mutluluktan içim içime sığmıyordu. Bu
yalnızca, bana "melek" ve bir anlamda "kurtarıcı" rolünü vermelerinden
duyduğum sevinç değildi. Her şeyi değiştiren "şiir meleği" idi."
(Söz, İstanbul, 4.11.1995)
Böylece
CR çalışmalarında yapılan "davranış-bilimsel" deneyimler ve
kullanılan denekler hakkında bir fikir sahibi olmuş bulunduk. Sıradan
yurttaşların Lefkoşa'daki "yeşil hat" üzerinden temasına izin
verilmediği bir ortamda, CR grubu çalışmalarını yönlendiren maaşlı
"eğitmen"lere Ledra Palas'taki
özel bürolarına gidebilmeleri için sürekli geçerliliği olan izin kartlarının
verildiğini de yine Neşe Yaşın'dan öğreniyoruz. (Londra Toplum Postası,
16.11.1995)
1974
yılından bu yana ABD hükümetinin Kıbrıs'a yapmakta olduğu 15 milyon dolarlık
yardımın 10 milyonu, BM Göçmenlere Yardım Örgütü aracılığı ile her iki topluma
ulaştırılırken, 5 milyonu da ABD'nin dünyadaki
en büyük Fulbright Burs Programı olan "Kıbrıs'taki seçkinleri eğitme"
çalışmalarında kullanılmaktadır. CR çalışmalarının da bu çerçevede yürütüldüğü
bilinmektedir. Bu arada çeşitli Amerikan ve İngiliz kuruluşları da, CR
çalışmalarına paralel olarak, her iki
kesimden politikacı ve işadamlarını bir araya getirmekte ve ABD'nin Kıbrısla
ilgili konfederasyon planlarına alıştırma çalışmaları yapmaktadır. 22 Mart 1996
tarihli Kıbrıs gazetesinde belirtildiğine göre, "basından bir sır gibi
saklanan" Türk ve Rum sanayici ve
işadamlarının 17 Şubat ve 23 Mart'taki buluşmalarında iki toplum tarafından
kabul edilecek olası bir çözüm sonrasındaki durumun ele alınması planlanmıştı!
CR ve
benzeri toplantılarda yapılan tartışmaların içeriği hakkında hazırlanan raporların
ABD Dişişleri Bakanlığına iletildiğini yine bir CR eğitmeni olan Maria
Hadjipavlou-Trigeorgis'ten öğrenmiş bulunuyoruz. (The Cyprus Review, No.1,
Spring 1989) Bir başka veri de, CR eğitmenlerini eğiten kişiler arasında
CIA'e danışmanlık hizmeti sunan CR görevlilerinin de bulunduğu
şeklindedir.(27.5.1994 tarihli Selides'den aktaran Birlik 5.9.1994)
İşte
içimizdeki barış güvercini Amerikancılar ve işte onların, kimin çıkarına hizmet
edecek bir "çözüm" peşinde oldukları!
( Kıbrıslı
Türkün Sesi dergisi, Sayı: 9, 20 Nisan-20 Mayıs 1996)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder