ABD
Hükümeti tarafından finanse edilen Washington'daki Brookings Enstitüsü'nde
çalışan Heinz Kramer'in hazırladığı bir raporda, ABD'nin Kıbrıs sorununun
"konfederasyon" formülüyle çözümlenmesinden yana olduğu ortaya çıktı.
Rumca
Haravgi gazetesinin "ABD Kıbrıs'ta Konfederasyon görüyor" başlığı
altında verdiği bir habere göre, "Avrupa ve ABD'ye Meydan Okuyan, Değişen
Türkiye" başlıklı ve 304 sayfa tutan rapordan, Kıbrıs Rum Yönetimi şu
mesajı çıkardı: "Seçin,
konfederasyon mu, yoksa AB üyelik prosedürünün devamı mı?" Bu bağlamda
Türk Hükümeti ile Clinton Hükümetinin görüşleri arasında tam bir özdeşlik
bulunuyor.
Raporun,
Richard Holbrook'un iki taraf arasında arabuluculuk yapmak amacıyla 1998
Mayıs'ında Kıbrıs'a gelmesinden sonra Kıbrıs sorununda herşeyin değiştiğini
açıklayan bölümü, büyük bir izlenim yaratıyor.
Kıbrıslı
Türk lider Rauf Denktaş'ın Cumhurbaşkanı Glafkos Klerides'e AB'a üyelik
başvurusunu geri çekmesini ve konfederasyon kurulmasını söylemesi ilk kez
gözlenen yeni bir unsurdur. State
Deparment kaynaklarına göre, konfederasyonla AB'ı bağdaştıran Richard
Holbrook'tır. Bunu zaman zaman Denktaş'la görüşmesinde yaptığını savunuyorlar.
Uzlaşmazlık, bu Holbrook patentli zemin üzerinde devam ediyor.
Aynı kaynaklara göre, Holbrook
görüşmeleri sırasında Denktaş'a ABD'nin, Kıbrıs'ın AB'a üyeliğini hiçbir
şekilde istemediğini ve Klerides'e bu şartın koşulması gerektiğini iletti.
Karşılık ne olacaktı? Holbrook ona, Amerikan tarafının adada konfederasyon
oluşturulmasına yardım edeceğini (ki bu şu anda gelişme aşamasında bulunuyor)
ve Başkan Clinton'un kişisel olarak dahil olacağını söyledi.
Clinton,
bu yıkıcı mesajı soydaşlarımıza verdi. Kıbrıs sorununda, iki devletçik
oluşturulmasının önşart olduğunu söyleyen de (güya yanlışlıkla) Clinton'du. Ve
uzmanlara göre bu, gelecekte, Kıbrıs'ın tamamının Türkiye ile entegrasyonu
sonucunu getirecek. Brookings
Enstitüsü'nün raporunun Konfederasyon-AB-Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yıkılması
kombinasyonu üzerinde oynaması rastlantı değildir. BM'de herkes, bu şartlar
altında, görüşmelerin alabora olacağını öngörüyor, ki böyle birşey Türklere ve
Amerikalılara hizmet eder.
Haravgi
gazetesi, raporun karakteristik sonucunu da şöyle aktarmaktadır:
"Rauf
Denktaş, Ankara'nın tam desteğiyle KKTC görüşmelerde eşit ortak olarak
tanınmazsa, Rum meslektaşlarıyla görüşme masasına dönmeyeceğini ilan etti. Bu
tutum, Kıbrıs'ta anavatanlarıyla güçlü bağları olacak, iki eşit egemen devletli
konfederasyonu önerdiği 31 Ağustos 1998 planında ayrıntılarıyla açıklandı.
Konfederal Kıbrıs, iki tarafın rızasıyla AB'a üye olabilir. Özde bu, Kıbrıslı
Türk liderin, iki kesimli, iki toplumlu federasyon formülü üzerinde,
uluslararası bir çözüm için olan ortak zemini resmen terketmesinden başka bir
şey değildir.
Türkiye
ile Kuzey Kıbrıs arasındaki güçlü ve kollektif ilişkilerden dolayı,
mimarlarından biri olmasa da Türkiye'nin bu planın altına imza attığı
farzedilebilir. Bu plan, Bülent Ecevit ve iktidarda olan partisi DSP nedeniyle,
milliyetçi bir dış politikayla birleşiyor. Bunun
uygulanması Kıbrıs'ın gerçek bölünmüşlüğünü teyit edecek veTürkiye'nin, adanın
kuzeyindeki nüfuzunu güçlendirecek. Türkiye, Kıbrıs konfederasyonuyla özel
ilişkilerinden dolayı AB'ın eşiğine bir adım atacak. Ve Türkiye aşamalı olarak
AB üyesi olacak. Oysa kimse, Yunanistan'ın neden derhal bu planı
reddettiğini ve AB'ın neden resmi olarak yorumlamadığını sormuyor.”
Rapor
şöyle son buluyor:
"İki
kesimli bir Kıbrıs'ın AB'a olası üyeliği, adadaki çatışmayı yoğunlaştırma ve
Türkiye ile Yunanistan arasında savaş tehlikesi arzediyor. KKTC'nin Türkiye ile
daha çok entegrasyonu, yeşil hattı gerçek bir sınır haline getirecek ve
Türkiye'nin AB üyesi olabilmesi olanağını kısıtlayacak. Yunanistan ile AB,
Kıbrıs'ın kesin bölünmüşlüğünü kabul ederlerse ve bunu AB üyeliği takip ederse,
Türkiye'yi AB'tan ve Batı'dan daha çok uzaklaştıracak. Böyle bir gelişme,
gelecekte Avrupa, Ortadoğu ve Balkanlar'a etki yapacak."
(Kıbrıs’ta
Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:58, Kasım-Aralık 2000, imzasız)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder