15 Mayıs 2015 Cuma

SEÇİM SONUÇLARI VE DEĞİŞTİRİLEN SEÇMEN YAPISI


6 Aralık 1998 günü KKTC'de yapılan 6. genel seçimlerde, 50 kişilik Mecliste sandalye kazanan siyasal partilerin aldıkları oy oranları şöyle açıklandı: Ulusal Birlik Partisi: %40.33 (24 sandalye), Demokrat Parti: %22.61 (13 sandalye), Toplumcu Kurtuluş Partisi: %15.36 (7 sandalye), Cumhuriyetçi Türk Partisi: %13.35 (6 sandalye).
Rejimin siyasal başı Rauf R.Denktaş, seçim sonuçlarının belli olmasından sonra yaptığı bir değerlendirmede, oy oranını büyük ölçüde (%24.85'den %40.33'e) artıran UBP'nin, iyi çalışması  yanında, seçimlerde muazzam para harcadığını da söyledi ve "Reklama çok para harcandı ve seçmene para verildi. Bir nevi oy satın alma var. İspat edilir veya edilmez, ama bilinen şeyi herkes bilmektedir. Bunu gördük ve yaşadık. Ama ne olursa olsun neticeyi aldılar, neticeyi almak için gereğini yaptılar. Onun için kimsenin birşey söylemeye hakkı yok" ifadelerini kullandı!
Seçim öncesinde verdiği demeçle, oğlunun partisi DP'ye oy isteyen Denktaş, DP'nin aldığı sonuçlarla ilgili olarak da (%29.19'dan %22.61'e düştü) şöyle konuştu: "Organizasyonu pek yerleşmiş bir parti değil. Kendi içlerinde birbirlerinden şüphe eden bir parti. Karma oyu tercih edip, 'bana ver de kime verirsen ver' diyenler vardı. Organizasyonsuzluk ve tabiatıyla parasızlık büyük etki yaptı."
"Seçime müdahale ederek DP'ye oy istemesinin UBP'ye kazandırdığına" ilişkin görüşleri yorumlarken de Denktaş, "Benim müdahalem bir şeye yaramışsa, CTP'nin oylarının düşmesine yaradı demektir. UBP'nin oylarının yükselmesine niye yarasın." (Yeni Demokrat, 7 Aralık 1998)

TALAT: "SEÇMEN YAPISI DEĞİŞİYOR"
Oy oranı 1993 genel seçimlerinde %24.50 iken, 1998 yerel seçimlerinde %20.41'e düşen CTP'nin Genel Başkanı Mehmet Ali Talat ise, partisinin oy oranının %13.35'e düşmesini şöyle açıklamaya çalıştı:
"Seçimlerin en önemli göstergesi, sol oyların sağa kayması gerçeğidir. Bunun değerlendirilmesi lazım. Bu durum, bir süredir yaşanan süreçlerin sonucu. Biz bunun farkındaydık. Bunu en bariz şekilde yerel seçimlerde gördük. Konu yerel seçim olmasına karşın, insanlarımız milli politikalarla milliyetçi yükseliş sonucu, bunun istismarını yapan sağ partilere yöneldiler. Yerel seçimler, fırtınanın geldiğinin ilk göstergesiydi. 20 yılda yapılamayanları başaran CTP'li belediye başkanları seçim kaybetmiştir." (Vatan, 9 Aralık 1998)
Talat, birkaç gün sonra partisinin oy yitirmesiyle ilgili açıklamalarına yenilerini de ekleyerek şöyle konuştu:
"Kıbrıs sorununun içinde bulunduğu durum nedeniyle ülkede bir barış ümitsizliği yaşanmaktadır. Gerginlikler ve buna dayalı olarak çözümsüzlük sürecinin derinleşmesi sonucunda CTP'nin barış, demokrasi ve federasyon politikaları, şoven yükseliş karşısında halkımızdan yeterince destek alamadı...Başarısızlık nedenlerinden bir diğeri, parti içi zaafiyetler ve bunun üyeler üzerinde yarattığı moral bozukluğudur...
KKTC'nin seçmen yapısının değişmesi de en büyük etkenlerden biridir. 1993 seçimlerinde 103 bin olan seçmen sayısı, bu seçimlerde 120 bine fırladı. Bu normal değil. Gelişigüzel dağıtılan vatandaşlıkların da etkisi ile seçmen yapısı ciddi değişikliklere uğradı. Ülkeye seçimden seçime gelip vatandaşlık görevini yerine getiren seçmenler var. Bu CTP'nin halk yararına olan politikalarının bu kesimlere ulaştırılmasındaki zorluk ve bu türden kişilerin önyargıları nedeniyle parti aleyhine oldu. Bir kez daha Kuzey Kıbrıs'ın kaderi ile ilgili olarak bu tür yapay değişikliklerin yarar değil, zarar getirdiğini hep birlikte yaşadık." (Vatan, 12 Aralık 1998)

İDEOLOJİK MÜCADELE EKSİK
Kendisine "solum" diyen bir siyasal partinin genel başkanı olarak Mehmet Ali Talat'ın, siyasal ve ekonomik alanlar yanında ideolojik alanda da mücadele etmesi gerektiğinin önemi bir kez daha ortaya çıkmış oluyor. Kaldı ki CTP, bu üçlü mücadelenin en fazla öne çıkarılan siyasal olanında bile, çeşitli zayıflıklardan malûl bir yapı göstermektedir. Ekonomik mücadeleyi ise, son dönemlerde gittikçe etkisizleşen Dev-İş ve benzeri CTP yanlısı memur sendikaları ile sınırlı tutmaktadır.
Her yılın başında Maliye Bakanlığı ile memur sendikaları arasında yapılan protokoller ile sınıf sendikacılığı yerine, eşel-mobil sistemi içinde "maaş artırma pazarlığı"na yatan sözümona solcu sendikacılarımız, sendikacılığı da dümura uğratmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüş ve onlarla uzlaşarak, baklavalı uzlaşma törenlerini tarihlerine kaydettirmişlerdir.
Üyelerine ekonomik ve siyasal bilinç taşıma, sosyal kurtuluşa ışık tutma, Kıbrıs sorununun demokratik bir şekilde çözümlenmesi için sahip çıkılması gereken uluslararası ilkeleri benimsetme görevleri hep gözardı edilmektedir. (Bkz. Memur cennetinde sendikacılık oyunu, Yeni Çağ, 26 Aralık 1994)

MAAŞA BAĞIMLI KİTLELER
Sonunda 40 bine yakın kişi, üretici yaşamdan kopartılıp, KKTC devletçiğine mideden bağımlı hale getirilmiştir. Memur maaşlarını düzenli olarak vermekle övünen UBP iktidarı, seçimlerin hemen ardından, 18 Aralık 1998 günü, 13. maaş kaleminden 5 trilyon 240 milyon TL'lik ödeme yapmıştır. Alan da memnun, veren de memnundur!
172 trilyon 339 milyar 501 milyon TL'lik 1999 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı'na göre, KKTC devletçiğinin personel gideri, 54 trilyon 987 milyar TL olarak öngörülmüştür. Bu taslağın yeni Meclis'te aynen yasallaşması halinde, bu kaynakla memura Ocak 1999'dan geçerli olmak üzere %41 net maaş artışı hiç pazarlık yapılmadan dahi rahatlıkla verilebilecektir. (Kıbrıs, 2 Kasım 1998)
KKTC devletçiğinden maaş çeken ve memur zammını dört gözle bekleyen 40 bin'e yakın kişi arasında yaklaşık 13 bin 500 memur, 10 bin 500 emekli, 4 bin şehit ailesi, malul gazi, mücahit, 4 bin dolayında Kamu İktisadi Teşekkülü (KİT) ve belediye çalışanı vardır. Ayrıca Sosyal Sigorta Dairesi'nden emekli maaşı çeken yaklaşık 16 bin kişi bulunmaktadır. Bordro mahkûmlarının büyük bir çoğunluğunun umutlarını tatmin etmeyi beceren UBP, "mal"ı alıp götürmüştür.
1997 yılı içinde, kamu görevlilerinin gayrı safi milli hasıla'ya yaptıkları katkı %18-20 oranında iken, devlet bütçesinden  %38 oranında pay almaktaydılar. (Kıbrıs, 13 Ağustos 1997)
Bir başka ilginç saptama ise, devletten her ay çıkan 35 bin çekten 7 bin'inin parasal  tutarının, 35 bin çek için ayrılan paranın %65'ine tekabül etmesidir. Geriye kalan 28 bin çek sahibi ise, ancak tüm çek ödemelerine giden paranın %35'ini almaktadır. (Avrupa, 17 Aralık 1997) Bu da üst bürokrat kesimlerin, "milli politika"ya olan "sadakat"ini göstermektedir.
Sıradan yurttaş ise seçim ve geçimle ilgili görüşünü aylar öncesinden belirtmişti:
"Milletvekilleri bugüne kadar ceplerini doldurmaktan başka birşey yapmıyorlar. Esnaf ezilmektedir. Esnafın bu içler acısı halini gören bir milletvekili yok mudur? Milletvekillerinin çoğu oyumuzu almak için gökten ayı indirip, elimize verdiler, dağları yeniden keşfettiler. Seçimlerden sonra hiçbir icraatını görmediğimiz milletvekillerinin değişmesini, yerlerine bu kötü gidişimize dur deyebilecek milletvekillerinin seçilmesini isterdim, fakat badadezin yahnisi, gider gelir aynisi." (Vatan, 25 Eylül 1998)

TC KÖKENLİ NÜFUS SORUNU
Ama bizim burada üzerinde daha çok durmak istediğimiz konu, 1974'den beri gittikçe artan sayıdaki TC kökenli seçmen nüfusun oy kullanmasının yarattığı sorundur. Yıllar önce bu konuya yine dikkat çekilmiş ve gerekli uyarılarda bulunulmuştu. (Kıbrıslı Türklerin nüfusu ne kadar?, Söz dergisi, 31 Ekim 1986; Kıbrıs'ta demografik yapının bozulması ve TC göçmenleri, Demokrat, 28 Aralık 1988; Sayım ve seçime doğru, Demokrat, 10 Ocak 1990; Seçim sonuçları Kıbrıslı Türklerin iradesini yansıtmıyor, Yeni Çağ, 27 Aralık 1993)
Ne var ki CTP yetkilileri, TC göçmenlerinin de "elleri nasırlı emekçiler" oldukları edebiyatı yapmışlar ve dahası TKP ve TC göçmenlerinin partisi ile bütünleşerek, 1990 seçimlerine "Demokratik Mücadele Partisi" adı altında girmişlerdi. Evdeki hesap çarşıya uymayınca da, dağa küsmüş tavşan misali, Meclis'i boykot kararı alarak, 1991 ara seçimlerinin yapılmasına yol açmışlardı. (50 kişilik Meclis'te UBP'nin sandalye sayısı 34'den 45'e çıkmıştı.)

ULUSLARARASI ANLAŞMALARA AYKIRI OLARAK AKTARILAN NÜFUS
1974'den beri, Kıbrıs'ın kuzeyinde TC askerinin denetimi altında tutulan topraklara, Cenevre Konvansiyonuna aykırı bir şekilde yapılan nüfus aktarmalarının demografik yapıyı bozduğu, herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Oysa ki, bir işgal gücünün, işgal ettiği topraklar üzerindeki hukuki durumu ile hak ve sorumlulukları, uluslararası sözleşmelerle düzenlenmiş bulunmaktadır. 12 Ağustos 1949 tarihli Savaş Zamanlarında Sivil Kişilerin Korunmasına ilişkin 4. Cenevre Konvansiyonu'nda bunlar tek tek belirtilmiştir.
TC tarafından, 1974 sonrasında Kıbrıs'ın kuzeyine aktarılan nüfusla ilgili olarak, 1992 yılında, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'ne bağlı Göç, Göçmen ve Nüfus Komitesi adına İspanyol sosyalist parlamenter Alfons Cuco tarafından da bir rapor hazırlanmıştı. Cuco Raporu'na göre, 1974 ile 1990 arasındaki sürede, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin güneyinde nüfus sadece %13.70 artarken, kuzeydeki  nüfus %48.5 artmıştır! Raporda, BM Temsilcisi Camilion'a atfen, işgal altındaki kuzey bölgesine, 30 bin kişilik Türk askeri birliklerinden başka, 40-45 bin kişilik de sivil nüfus aktarıldığı belirtilmekte ve 40 bin Kıbrıslı Türkün çeşitli nedenlerle işgal altındaki bölgeyi terkettiğinden söz edilmekteydi.
Bugün adanın kuzeyindeki Türk askeri denetimi altındaki bölgede bulunan TC uyruklu göçmenler ve onların evlatlarının sayısı ile ilgili kesin bir bilgi elde olmamakla beraber, uluslararası hukuka aykırı olarak  aktarılmış bu  nüfusun, halen 120 bin'in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.

DEMOGRAFİK YAPIDAKİ DEĞİŞİMİN SONUÇLARI
1974'den bu yana Kıbrıs'ın kuzeyindeki TC denetimindeki bölgede yapılan çeşitli nüfus sayım sonuçları ile  genel seçimlerde oy kullanan seçmenlerin sayıları aşağıya çıkarılmıştır:

                                           Seçmen Sayısı
Tarih             Nüfus     Genel Seçim  Başkan Seçimi 
20.10.1974    115,758       -                  -
 8.6.1975       126,949       -                  -
20.6.1976      130,136    75,724            -      
20.7.1976      130,136        -             75,824
28.6.1981      151,233    84,721            -
28.7.1981      151,233         -             84,721
23.6.1985      160,287    93,934            -         
 9.7.1985       160,287        -              95,124    
22.4.1990      171,469        -            103,218
26.5.1990      171,469   103,218            -
13.10.1991    173,224   106,303            -
12.12.1993    177,120   108,370            -
15.4.1995      181,363        -             113,398
 6.12.1998     188,662   120,758            -

15 Aralık 1996'da yapılan son nüfus sayımında belirlenen, de facto nüfus 200,587, de jure nüfus da 188,662 olarak açıklanmıştır. (Yeni Düzen, 28.11.1997)
188,662 kişilik nüfusun %82'si (164,460 kişi) KKTC uyruklu, %15'i (30,702 kişi) TC uyruklu ve %3'ü (5,425kişi) de 3. ülke uyruklu olarak kaydedilmiştir.
Ama hem KKTC, hem de TC uyruklu olanlar, ya da sadece Kıbrıs doğumlu anne-babadan  olan nüfus hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Gerçek Kıbrıslı Türkler halen kendi yurtlarında azınlığa düşmüş ve sayıları halen 80,000 civarında tahmin edilmektedir. Çift (TC ve KKTC) uyrukluların sayısı ise, Kıbrıslı Türklerin sayısını geçmiş bulunmaktadır. 
Sayımda sadece TC uyruklu olduğu belirlenen 30,702 kişi ile ilgili ek bilgiler şöyle verilmekteydi: %42 (12,922 kişi) çalışan, %27 (8,166 kişi) iş kurmuş veya emekli olarak ikamet edenler, %27 (8,287 kişi) öğrenci, %4 (1,327 kişi) işsiz.

TC KÖKENLİLERİN ETKİNLİK ÇABASI
Ocak 1984'de Lefkoşa'daki TC Büyükelçiliği marifetiyle tek çatı altında toplanmış olan TC'li göçmenlerin "Yeni Doğuş Partisi", 1985'de yapılan genel seçimlerde %8.7'lik oy toplayarak, UBP  (%36.7) ile koalisyona katılmıştı.
Yeni Doğuş Partisi'nin Rauf Denktaş'ın oğlu tarafından 1992'de UBP'den ayrılanlarla oluşturulmuş Demokrat Parti'ye katılması ardından girilen 12 Aralık 1993 seçimlerinde, DP'nin kazandığı 15 sandalyeden 4'ü TC'li göçmene aitti. Aynı seçimlerde aday olan 351 kişiden 76'sı (%22) TC doğumlu olması dikkat çekiciydi.
6 Aralık 1998 genel seçimlerinde de, aday olan 352 kişiden 61'i (%17) TC doğumluydu. Dahası DP içinde milletvekili adaylarının saptanması sırasında, TC kökenli göçmenler ile Kıbrıslı Türkler arasında sert tartışmalar yaşandığı, basın haberlerine şöyle yansıdı:
"Demokrat Parti'nin dün Gazimağusa'da 16.5 saat devam eden aday belirleme toplantısı sırasında uzun süre TC'li, KKTC'li tartışması yaşandı...TC'li örgüt başkanları tarafından yapılan öneride, TC'li milletvekili adaylarını TC'li örgüt başkanlarının, KKTC'li milletvekili adaylarını da KKTC'li örgüt başkanlarının yapması istendi. Ancak bu öneriye DP Genel Başkanı Serdar Denktaş karşı çıktı...(Yapılan ilk tur) oylama kaale alınmadı ve adayların 7'sinin KKTC'li, 6'sının da TC'li olması istendi. Ancak Denktaş buna da karşı çıktı...Sonuçta Serdar Denktaş, 3 KKTC'liyi kontenjan adayı gösterdi ve Gazimağusa'da DP adaylarından 5'i TC'li, 8'i KKTC'li oldu." (Kıbrıs, 17 Ekim 1998)
"DP'de dün olaylarla dolu bir gün yaşandı. Delege yerine örgüt başkanlarının da katıldığı toplantılarda belirlenen listelere itirazların ardı arkası kesilmeyince, Gazimağusa ve Girne bölgelerindeki aday listeleri iptal edildi...Güzelyurt bölgesinde de açıklanan milletvekili aday listesine itirazlar olduğu ve listenin iptal edilmemesi halinde bölgenin örgüt başkanları yanında, birçok kişinin partiden istifa edeceği öğrenildi." (Kıbrıs, 18 Ekim 1998)
"TC'lilerin dediği oldu: DP'nin Gazimağusa aday listesi, 6 saat devam eden MYK toplantısından sonra bu sabahın erken saatlerinde belli oldu. Girne aday listesinde ise, hala sorunlar var. Gazimağusa'da TC kökenlilerin istediği oldu ve liste 7 KKTC'li ile 6 TC'liden oluştu." (Kıbrıs, 20 Ekim 1998)
"DP'de şok: Gazimağusa'daki aday sıralama seçiminde şimdiki milletvekilleri arka sıralarda kaldı. TC kökenliler ön sıralara yerleşti...DP'de en çok oy alan adayın İskan Encümeni Osman Aksoy olması diğer adaylar arasında farklı yorumlara neden oldu." (Kıbrıs, 22 Ekim 1998)

TC KÖKENLİLERİN LİSTELERİ DE İŞGALİNDEN ÇEKİNİLİYOR
"6 Aralık 1998 seçim çalışmalarına başlamışken her iki parti de TC kökenlilerden en fazla oyu hangisi alacak yarışını başlattılar. UBP eski ayak oyunları ile adaylarını belirlerken, üst sıralara hiç TC kökenli koymayıp alt sıralarda yer vererek, bu insanları göz göre göre hiçe saymaktadır. Adayları belirleme seçimlerinde yapılan yarışlarda kaybeden Kürt kökenlileri de zorda kalarak, seçimleri kazanması imkansız kontenjanlarla avutmaktadırlar.
DP'deki durum biraz daha değişik şekliyle kamuoyuna yansımıştır. TC kökenlilerin çoğunlukta olduğu bilinen DP'nin yapısında da açık açık Türkiyeli-Kıbrıslı ayırımı yapılmıştır. Yapılmamıştır dendiği halde, gerek adaylardan ve gerekse delegelerden listelere daha fazla TC kökenlinin girmesi için parti başkanlarına baskı yapıldığı öğrenilmiştir. DP'de delege yapısı bilindiğinden ve eğer direkt delegenin seçim yaparak aday belirleme çalışmalarına gidilse, adayların büyük bir kısmının TC kökenli olacağından korkulmuştur. Dolayısıyla demokratik olmayan bir tarzda yapılan aday belirleme çalışmaları fiyasko ile sonuçlanmıştır. Baba Denktaş'ın dış ziyaretlerini yarım bırakarak yurda dönmesi bu nedenledir.
Zamanında giden Hüseyin, gelen Hüseyin diye böbürlene böbürlene bu insanlara vatandaşlık verdiniz. Şimdi de dıştan kaynaklanan rahatsızlık nedeni ile bu insanların mecliste görülmelerinden korkuyorsunuz. Gerçek yüzünüzün aynaya yansımasından korkmayınız." (Tema Irkad, Yeni Düzen, 31Ekim 1998)

YENİDEN AYRI PARTİLEŞMEYE DOĞRU MU GİDİLİYOR?
6 Aralık 1998 günü yapılan milletvekili seçimlerinden oy kaybı ile çıkan DP'deki huzursuzluk, 1992'de DP ile birleşerek tarihe karışan TC kökenlilerin Yeni Doğuş Partisi'ni yeniden canlandırma girişimlerini hızlandırdı. Yeni bir parti kurma girişimini "ayrımcı bir girişim" olarak nitelendiren ve bunun, Kıbrıs davasının veya Kıbrıs halkının lehine olmayacağını açıklayan rejimin başı Rauf Denktaş, seçim sonuçlarını değerlendirmek üzere gittiği Ankara'dan dönüşünde, "Böyle bir girişime akıllı uslu insanların tevessül edeceğini zannetmiyorum" şeklinde konuştu. (Kıbrıs, 13 Aralık 1998)
Bunun üzerine, seçimi kıl payı kazanan DP milletvekili Kenan Akın ile seçimde milletvekili seçilemeyen bazı YDP kökenlilerin de aralarında olduğu bir grup, Lefkoşa'da bir araya gelip, ilk aşamada DP yönetimine muhtıra verilmesini kararlaştırırken, Girne'de toplanan bir başka grup da "ayrılıkçı harekete katılmama" kararı aldı. Vatandaşların TC kökenli oldukları için ayrı bir parti altında toplanmalarının son derece sakıncalı olacağını belirten YDP kökenli bir katılımcı, "Mücadelemizi DP içinde sürdüreceğiz. Serdar Denktaş başkan kalmayabilir, ama DP yoluna devam edecek" dedi. (Kıbrıs, 15 Aralık 1998)
Basına verilen paralı ilanlarda da "Nüfusun %40'ını (Kıbrıs, 15 Aralık) / nüfusun yaklaşık üçte birini temsil eden geniş halk kesiminin oyunu kurnazca bölerek, bu kesimin Meclis'te hakça ve dengeli bir şekilde temsiliyetinin önlenmesi" protesto edilerek, "provokasyonlara alet olunmaması önemle tavsiye edildi." (Hürriyet-Kıbrıs, 22 Aralık 1998)
Gelişmelerin nasıl şekilleneceğini zaman gösterecektir, ama Kıbrıslı Türklerden daha kavgacı bir mizaca sahip olan TC göçmenlerinin, fethedilen Kıbrıs'ın kuzey bölgesinde daha fazla ganimet mal-mülk ve temsiliyet elde etme mücadelesinin yükseleceği anlaşılmaktadır: Çünkü, "Doğuş Hareketi"nin paralı ilanında da belirtildiği gibi, "Bu durum, kayırmacı tutum ve istihdam politikaları ile adaletsiz gelir dağılımı sonucu oluşan sosyo-ekonomik yapı bozukluğunu en derin yaşayan ve bu ülkeye gittikçe yabancılaştırılan insanlarımızın sorunlarını ifade etmesine engel değildir." (agy)
Nitekim Nizam-ı Alem Ocakları Başkanlığı tarafından yayımlanan bir bildiride, Rauf Denktaş'ın TC kökenlilerin ayrı bir parti kurmasının "ayrımcı bir girişim" olacağı yönündeki sözlerine sert bir tepki gösterilmiş ve onun bu sözlerinin milli birlik ve beraberliği zedelediği, 1974'den sonra adaya gelenlerin siyasi parti kurmasının bölücülük olarak tanımlanmasına anlam vermenin mümkün olmadığı, çünkü KKTC Anayasası'nın demokratik anlayış içerisinde herkesin bir siyasi parti kurabileceğini öngördüğü belirtilmekte ve yerli soydaşlar lehine ayırım yapıldığı, Anadolu'dan gelenlerin, sadece şahsi çıkar amacıyla kullanıldığı, bölücülük yapanların ortada olduğu, KKTC halkının Kıbrıslı-Türkiyeli ayırımına tabi tutulamayacağı kaydedilen bildiride, Cumhurbaşkanı'nın kendisini seçenleri şimdi bölücülükle suçladığı da iddia edilerek, bu tür davranışlardan uzak durması istenmekteydi. (Yeni Düzen ve Birlik, 14 Aralık 1998)


(“M.Sonuç” imzasıyla, Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Ocak 1999, Sayı:36)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder