6 Aralık 1998 günü KKTC'de yapılan 6. genel seçimlerde,
50 kişilik Mecliste sandalye kazanan siyasal partilerin aldıkları oy oranları
şöyle açıklandı: Ulusal Birlik Partisi: %40.33 (24 sandalye), Demokrat Parti:
%22.61 (13 sandalye), Toplumcu Kurtuluş Partisi: %15.36 (7 sandalye),
Cumhuriyetçi Türk Partisi: %13.35 (6 sandalye).
Rejimin siyasal başı Rauf R.Denktaş, seçim sonuçlarının
belli olmasından sonra yaptığı bir değerlendirmede, oy oranını büyük ölçüde
(%24.85'den %40.33'e) artıran UBP'nin, iyi çalışması yanında, seçimlerde muazzam para harcadığını
da söyledi ve "Reklama çok para harcandı ve seçmene para verildi. Bir nevi
oy satın alma var. İspat edilir veya edilmez, ama bilinen şeyi herkes
bilmektedir. Bunu gördük ve yaşadık. Ama ne olursa olsun neticeyi aldılar,
neticeyi almak için gereğini yaptılar. Onun için kimsenin birşey söylemeye
hakkı yok" ifadelerini kullandı!
Seçim öncesinde verdiği demeçle, oğlunun partisi DP'ye oy
isteyen Denktaş, DP'nin aldığı sonuçlarla ilgili olarak da (%29.19'dan %22.61'e
düştü) şöyle konuştu: "Organizasyonu pek yerleşmiş bir parti değil. Kendi
içlerinde birbirlerinden şüphe eden bir parti. Karma oyu tercih edip, 'bana ver
de kime verirsen ver' diyenler vardı. Organizasyonsuzluk ve tabiatıyla
parasızlık büyük etki yaptı."
"Seçime müdahale ederek DP'ye oy istemesinin UBP'ye
kazandırdığına" ilişkin görüşleri yorumlarken de Denktaş, "Benim
müdahalem bir şeye yaramışsa, CTP'nin oylarının düşmesine yaradı demektir.
UBP'nin oylarının yükselmesine niye yarasın." (Yeni Demokrat, 7 Aralık
1998)
TALAT: "SEÇMEN YAPISI DEĞİŞİYOR"
Oy oranı 1993 genel seçimlerinde %24.50 iken, 1998 yerel
seçimlerinde %20.41'e düşen CTP'nin Genel Başkanı Mehmet Ali Talat ise,
partisinin oy oranının %13.35'e düşmesini şöyle açıklamaya çalıştı:
"Seçimlerin en önemli göstergesi, sol oyların sağa
kayması gerçeğidir. Bunun değerlendirilmesi lazım. Bu durum, bir süredir
yaşanan süreçlerin sonucu. Biz bunun farkındaydık. Bunu en bariz şekilde yerel
seçimlerde gördük. Konu yerel seçim olmasına karşın, insanlarımız milli
politikalarla milliyetçi yükseliş sonucu, bunun istismarını yapan sağ partilere
yöneldiler. Yerel seçimler, fırtınanın geldiğinin ilk göstergesiydi. 20 yılda
yapılamayanları başaran CTP'li belediye başkanları seçim kaybetmiştir."
(Vatan, 9 Aralık 1998)
Talat, birkaç gün sonra partisinin oy yitirmesiyle ilgili
açıklamalarına yenilerini de ekleyerek şöyle konuştu:
"Kıbrıs sorununun içinde bulunduğu durum nedeniyle
ülkede bir barış ümitsizliği yaşanmaktadır. Gerginlikler ve buna dayalı olarak
çözümsüzlük sürecinin derinleşmesi sonucunda CTP'nin barış, demokrasi ve
federasyon politikaları, şoven yükseliş karşısında halkımızdan yeterince destek
alamadı...Başarısızlık nedenlerinden bir diğeri, parti içi zaafiyetler ve bunun
üyeler üzerinde yarattığı moral bozukluğudur...
KKTC'nin seçmen yapısının değişmesi de en büyük
etkenlerden biridir. 1993 seçimlerinde 103 bin olan seçmen sayısı, bu
seçimlerde 120 bine fırladı. Bu normal değil. Gelişigüzel dağıtılan
vatandaşlıkların da etkisi ile seçmen yapısı ciddi değişikliklere uğradı.
Ülkeye seçimden seçime gelip vatandaşlık görevini yerine getiren seçmenler var.
Bu CTP'nin halk yararına olan politikalarının bu kesimlere ulaştırılmasındaki
zorluk ve bu türden kişilerin önyargıları nedeniyle parti aleyhine oldu. Bir
kez daha Kuzey Kıbrıs'ın kaderi ile ilgili olarak bu tür yapay değişikliklerin
yarar değil, zarar getirdiğini hep birlikte yaşadık." (Vatan, 12 Aralık
1998)
İDEOLOJİK MÜCADELE EKSİK
Kendisine "solum" diyen bir siyasal partinin
genel başkanı olarak Mehmet Ali Talat'ın, siyasal ve ekonomik alanlar yanında
ideolojik alanda da mücadele etmesi gerektiğinin önemi bir kez daha ortaya
çıkmış oluyor. Kaldı ki CTP, bu üçlü mücadelenin en fazla öne çıkarılan siyasal
olanında bile, çeşitli zayıflıklardan malûl bir yapı göstermektedir. Ekonomik
mücadeleyi ise, son dönemlerde gittikçe etkisizleşen Dev-İş ve benzeri CTP
yanlısı memur sendikaları ile sınırlı tutmaktadır.
Her yılın başında Maliye Bakanlığı ile memur sendikaları
arasında yapılan protokoller ile sınıf sendikacılığı yerine, eşel-mobil sistemi
içinde "maaş artırma pazarlığı"na yatan sözümona solcu
sendikacılarımız, sendikacılığı da dümura uğratmak isteyenlerin ekmeğine yağ
sürmüş ve onlarla uzlaşarak, baklavalı uzlaşma törenlerini tarihlerine
kaydettirmişlerdir.
Üyelerine ekonomik ve siyasal bilinç taşıma, sosyal
kurtuluşa ışık tutma, Kıbrıs sorununun demokratik bir şekilde çözümlenmesi için
sahip çıkılması gereken uluslararası ilkeleri benimsetme görevleri hep gözardı
edilmektedir. (Bkz. Memur cennetinde sendikacılık oyunu, Yeni Çağ, 26 Aralık
1994)
MAAŞA BAĞIMLI KİTLELER
Sonunda 40 bine yakın kişi, üretici yaşamdan kopartılıp,
KKTC devletçiğine mideden bağımlı hale getirilmiştir. Memur maaşlarını düzenli
olarak vermekle övünen UBP iktidarı, seçimlerin hemen ardından, 18 Aralık 1998
günü, 13. maaş kaleminden 5 trilyon 240 milyon TL'lik ödeme yapmıştır. Alan da
memnun, veren de memnundur!
172 trilyon 339 milyar 501 milyon TL'lik 1999 Mali Yılı
Bütçe Yasa Tasarısı'na göre, KKTC devletçiğinin personel gideri, 54 trilyon 987
milyar TL olarak öngörülmüştür. Bu taslağın yeni Meclis'te aynen yasallaşması
halinde, bu kaynakla memura Ocak 1999'dan geçerli olmak üzere %41 net maaş
artışı hiç pazarlık yapılmadan dahi rahatlıkla verilebilecektir. (Kıbrıs, 2
Kasım 1998)
KKTC devletçiğinden maaş çeken ve memur zammını dört
gözle bekleyen 40 bin'e yakın kişi arasında yaklaşık 13 bin 500 memur, 10 bin
500 emekli, 4 bin şehit ailesi, malul gazi, mücahit, 4 bin dolayında Kamu
İktisadi Teşekkülü (KİT) ve belediye çalışanı vardır. Ayrıca Sosyal Sigorta
Dairesi'nden emekli maaşı çeken yaklaşık 16 bin kişi bulunmaktadır. Bordro
mahkûmlarının büyük bir çoğunluğunun umutlarını tatmin etmeyi beceren UBP,
"mal"ı alıp götürmüştür.
1997 yılı içinde, kamu görevlilerinin gayrı safi milli
hasıla'ya yaptıkları katkı %18-20 oranında iken, devlet bütçesinden %38 oranında pay almaktaydılar. (Kıbrıs, 13
Ağustos 1997)
Bir başka ilginç saptama ise, devletten her ay çıkan 35
bin çekten 7 bin'inin parasal tutarının,
35 bin çek için ayrılan paranın %65'ine tekabül etmesidir. Geriye kalan 28 bin
çek sahibi ise, ancak tüm çek ödemelerine giden paranın %35'ini almaktadır.
(Avrupa, 17 Aralık 1997) Bu da üst bürokrat kesimlerin, "milli
politika"ya olan "sadakat"ini göstermektedir.
Sıradan yurttaş ise seçim ve geçimle ilgili görüşünü
aylar öncesinden belirtmişti:
"Milletvekilleri bugüne kadar ceplerini doldurmaktan
başka birşey yapmıyorlar. Esnaf ezilmektedir. Esnafın bu içler acısı halini
gören bir milletvekili yok mudur? Milletvekillerinin çoğu oyumuzu almak için
gökten ayı indirip, elimize verdiler, dağları yeniden keşfettiler. Seçimlerden
sonra hiçbir icraatını görmediğimiz milletvekillerinin değişmesini, yerlerine
bu kötü gidişimize dur deyebilecek milletvekillerinin seçilmesini isterdim,
fakat badadezin yahnisi, gider gelir aynisi." (Vatan, 25 Eylül 1998)
TC KÖKENLİ NÜFUS SORUNU
Ama bizim burada üzerinde daha çok durmak istediğimiz
konu, 1974'den beri gittikçe artan sayıdaki TC kökenli seçmen nüfusun oy
kullanmasının yarattığı sorundur. Yıllar önce bu konuya yine dikkat çekilmiş ve
gerekli uyarılarda bulunulmuştu. (Kıbrıslı Türklerin nüfusu ne kadar?, Söz
dergisi, 31 Ekim 1986; Kıbrıs'ta demografik yapının bozulması ve TC göçmenleri,
Demokrat, 28 Aralık 1988; Sayım ve seçime doğru, Demokrat, 10 Ocak 1990; Seçim
sonuçları Kıbrıslı Türklerin iradesini yansıtmıyor, Yeni Çağ, 27 Aralık 1993)
Ne var ki CTP yetkilileri, TC göçmenlerinin de
"elleri nasırlı emekçiler" oldukları edebiyatı yapmışlar ve dahası
TKP ve TC göçmenlerinin partisi ile bütünleşerek, 1990 seçimlerine
"Demokratik Mücadele Partisi" adı altında girmişlerdi. Evdeki hesap
çarşıya uymayınca da, dağa küsmüş tavşan misali, Meclis'i boykot kararı alarak,
1991 ara seçimlerinin yapılmasına yol açmışlardı. (50 kişilik Meclis'te UBP'nin
sandalye sayısı 34'den 45'e çıkmıştı.)
ULUSLARARASI ANLAŞMALARA AYKIRI OLARAK AKTARILAN NÜFUS
1974'den beri, Kıbrıs'ın kuzeyinde TC askerinin denetimi
altında tutulan topraklara, Cenevre Konvansiyonuna aykırı bir şekilde yapılan
nüfus aktarmalarının demografik yapıyı bozduğu, herkes tarafından bilinen bir
gerçektir. Oysa ki, bir işgal gücünün, işgal ettiği topraklar üzerindeki hukuki
durumu ile hak ve sorumlulukları, uluslararası sözleşmelerle düzenlenmiş
bulunmaktadır. 12 Ağustos 1949 tarihli Savaş Zamanlarında Sivil Kişilerin
Korunmasına ilişkin 4. Cenevre Konvansiyonu'nda bunlar tek tek belirtilmiştir.
TC tarafından, 1974 sonrasında Kıbrıs'ın kuzeyine
aktarılan nüfusla ilgili olarak, 1992 yılında, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Asamblesi'ne bağlı Göç, Göçmen ve Nüfus Komitesi adına İspanyol sosyalist
parlamenter Alfons Cuco tarafından da bir rapor hazırlanmıştı. Cuco Raporu'na
göre, 1974 ile 1990 arasındaki sürede, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin güneyinde nüfus
sadece %13.70 artarken, kuzeydeki nüfus
%48.5 artmıştır! Raporda, BM Temsilcisi Camilion'a atfen, işgal altındaki kuzey
bölgesine, 30 bin kişilik Türk askeri birliklerinden başka, 40-45 bin kişilik
de sivil nüfus aktarıldığı belirtilmekte ve 40 bin Kıbrıslı Türkün çeşitli
nedenlerle işgal altındaki bölgeyi terkettiğinden söz edilmekteydi.
Bugün adanın kuzeyindeki Türk askeri denetimi altındaki
bölgede bulunan TC uyruklu göçmenler ve onların evlatlarının sayısı ile ilgili
kesin bir bilgi elde olmamakla beraber, uluslararası hukuka aykırı olarak aktarılmış bu
nüfusun, halen 120 bin'in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
DEMOGRAFİK YAPIDAKİ DEĞİŞİMİN SONUÇLARI
1974'den bu yana Kıbrıs'ın kuzeyindeki TC denetimindeki
bölgede yapılan çeşitli nüfus sayım sonuçları ile genel seçimlerde oy kullanan seçmenlerin
sayıları aşağıya çıkarılmıştır:
Seçmen Sayısı
Tarih
Nüfus Genel Seçim Başkan Seçimi
20.10.1974 115,758 - -
8.6.1975 126,949 - -
20.6.1976
130,136 75,724 -
20.7.1976
130,136 - 75,824
28.6.1981
151,233 84,721 -
28.7.1981
151,233 - 84,721
23.6.1985
160,287 93,934 -
9.7.1985 160,287 - 95,124
22.4.1990
171,469 - 103,218
26.5.1990
171,469 103,218 -
13.10.1991 173,224 106,303 -
12.12.1993
177,120 108,370 -
15.4.1995
181,363 - 113,398
6.12.1998 188,662
120,758 -
15 Aralık 1996'da yapılan son nüfus sayımında belirlenen,
de facto nüfus 200,587, de jure nüfus da 188,662 olarak açıklanmıştır. (Yeni
Düzen, 28.11.1997)
188,662 kişilik nüfusun %82'si (164,460 kişi) KKTC
uyruklu, %15'i (30,702 kişi) TC uyruklu ve %3'ü (5,425kişi) de 3. ülke uyruklu
olarak kaydedilmiştir.
Ama hem KKTC, hem de TC uyruklu olanlar, ya da sadece
Kıbrıs doğumlu anne-babadan olan nüfus
hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Gerçek Kıbrıslı Türkler halen kendi
yurtlarında azınlığa düşmüş ve sayıları halen 80,000 civarında tahmin edilmektedir.
Çift (TC ve KKTC) uyrukluların sayısı ise, Kıbrıslı Türklerin sayısını geçmiş
bulunmaktadır.
Sayımda sadece TC uyruklu olduğu belirlenen 30,702 kişi
ile ilgili ek bilgiler şöyle verilmekteydi: %42 (12,922 kişi) çalışan, %27
(8,166 kişi) iş kurmuş veya emekli olarak ikamet edenler, %27 (8,287 kişi)
öğrenci, %4 (1,327 kişi) işsiz.
TC KÖKENLİLERİN ETKİNLİK ÇABASI
Ocak 1984'de Lefkoşa'daki TC Büyükelçiliği marifetiyle
tek çatı altında toplanmış olan TC'li göçmenlerin "Yeni Doğuş
Partisi", 1985'de yapılan genel seçimlerde %8.7'lik oy toplayarak,
UBP (%36.7) ile koalisyona katılmıştı.
Yeni Doğuş Partisi'nin Rauf Denktaş'ın oğlu tarafından
1992'de UBP'den ayrılanlarla oluşturulmuş Demokrat Parti'ye katılması ardından
girilen 12 Aralık 1993 seçimlerinde, DP'nin kazandığı 15 sandalyeden 4'ü TC'li
göçmene aitti. Aynı seçimlerde aday olan 351 kişiden 76'sı (%22) TC doğumlu
olması dikkat çekiciydi.
6 Aralık 1998 genel seçimlerinde de, aday olan 352
kişiden 61'i (%17) TC doğumluydu. Dahası DP içinde milletvekili adaylarının
saptanması sırasında, TC kökenli göçmenler ile Kıbrıslı Türkler arasında sert
tartışmalar yaşandığı, basın haberlerine şöyle yansıdı:
"Demokrat Parti'nin dün Gazimağusa'da 16.5 saat
devam eden aday belirleme toplantısı sırasında uzun süre TC'li, KKTC'li
tartışması yaşandı...TC'li örgüt başkanları tarafından yapılan öneride, TC'li
milletvekili adaylarını TC'li örgüt başkanlarının, KKTC'li milletvekili
adaylarını da KKTC'li örgüt başkanlarının yapması istendi. Ancak bu öneriye DP
Genel Başkanı Serdar Denktaş karşı çıktı...(Yapılan ilk tur) oylama kaale
alınmadı ve adayların 7'sinin KKTC'li, 6'sının da TC'li olması istendi. Ancak
Denktaş buna da karşı çıktı...Sonuçta Serdar Denktaş, 3 KKTC'liyi kontenjan
adayı gösterdi ve Gazimağusa'da DP adaylarından 5'i TC'li, 8'i KKTC'li oldu."
(Kıbrıs, 17 Ekim 1998)
"DP'de dün olaylarla dolu bir gün yaşandı. Delege
yerine örgüt başkanlarının da katıldığı toplantılarda belirlenen listelere
itirazların ardı arkası kesilmeyince, Gazimağusa ve Girne bölgelerindeki aday
listeleri iptal edildi...Güzelyurt bölgesinde de açıklanan milletvekili aday
listesine itirazlar olduğu ve listenin iptal edilmemesi halinde bölgenin örgüt
başkanları yanında, birçok kişinin partiden istifa edeceği öğrenildi."
(Kıbrıs, 18 Ekim 1998)
"TC'lilerin dediği oldu: DP'nin Gazimağusa aday
listesi, 6 saat devam eden MYK toplantısından sonra bu sabahın erken
saatlerinde belli oldu. Girne aday listesinde ise, hala sorunlar var.
Gazimağusa'da TC kökenlilerin istediği oldu ve liste 7 KKTC'li ile 6 TC'liden
oluştu." (Kıbrıs, 20 Ekim 1998)
"DP'de şok: Gazimağusa'daki aday sıralama seçiminde
şimdiki milletvekilleri arka sıralarda kaldı. TC kökenliler ön sıralara
yerleşti...DP'de en çok oy alan adayın İskan Encümeni Osman Aksoy olması diğer
adaylar arasında farklı yorumlara neden oldu." (Kıbrıs, 22 Ekim 1998)
TC KÖKENLİLERİN LİSTELERİ DE İŞGALİNDEN ÇEKİNİLİYOR
"6 Aralık 1998 seçim çalışmalarına başlamışken her
iki parti de TC kökenlilerden en fazla oyu hangisi alacak yarışını başlattılar.
UBP eski ayak oyunları ile adaylarını belirlerken, üst sıralara hiç TC kökenli
koymayıp alt sıralarda yer vererek, bu insanları göz göre göre hiçe
saymaktadır. Adayları belirleme seçimlerinde yapılan yarışlarda kaybeden Kürt
kökenlileri de zorda kalarak, seçimleri kazanması imkansız kontenjanlarla avutmaktadırlar.
DP'deki durum biraz daha değişik şekliyle kamuoyuna
yansımıştır. TC kökenlilerin çoğunlukta olduğu bilinen DP'nin yapısında da açık
açık Türkiyeli-Kıbrıslı ayırımı yapılmıştır. Yapılmamıştır dendiği halde, gerek
adaylardan ve gerekse delegelerden listelere daha fazla TC kökenlinin girmesi
için parti başkanlarına baskı yapıldığı öğrenilmiştir. DP'de delege yapısı
bilindiğinden ve eğer direkt delegenin seçim yaparak aday belirleme
çalışmalarına gidilse, adayların büyük bir kısmının TC kökenli olacağından
korkulmuştur. Dolayısıyla demokratik olmayan bir tarzda yapılan aday belirleme
çalışmaları fiyasko ile sonuçlanmıştır. Baba Denktaş'ın dış ziyaretlerini yarım
bırakarak yurda dönmesi bu nedenledir.
Zamanında giden Hüseyin, gelen Hüseyin diye böbürlene
böbürlene bu insanlara vatandaşlık verdiniz. Şimdi de dıştan kaynaklanan
rahatsızlık nedeni ile bu insanların mecliste görülmelerinden korkuyorsunuz.
Gerçek yüzünüzün aynaya yansımasından korkmayınız." (Tema Irkad, Yeni
Düzen, 31Ekim 1998)
YENİDEN AYRI PARTİLEŞMEYE DOĞRU MU GİDİLİYOR?
6 Aralık 1998 günü yapılan milletvekili seçimlerinden oy
kaybı ile çıkan DP'deki huzursuzluk, 1992'de DP ile birleşerek tarihe karışan
TC kökenlilerin Yeni Doğuş Partisi'ni yeniden canlandırma girişimlerini
hızlandırdı. Yeni bir parti kurma girişimini "ayrımcı bir girişim"
olarak nitelendiren ve bunun, Kıbrıs davasının veya Kıbrıs halkının lehine
olmayacağını açıklayan rejimin başı Rauf Denktaş, seçim sonuçlarını
değerlendirmek üzere gittiği Ankara'dan dönüşünde, "Böyle bir girişime
akıllı uslu insanların tevessül edeceğini zannetmiyorum" şeklinde konuştu.
(Kıbrıs, 13 Aralık 1998)
Bunun üzerine, seçimi kıl payı kazanan DP milletvekili
Kenan Akın ile seçimde milletvekili seçilemeyen bazı YDP kökenlilerin de
aralarında olduğu bir grup, Lefkoşa'da bir araya gelip, ilk aşamada DP
yönetimine muhtıra verilmesini kararlaştırırken, Girne'de toplanan bir başka
grup da "ayrılıkçı harekete katılmama" kararı aldı. Vatandaşların TC
kökenli oldukları için ayrı bir parti altında toplanmalarının son derece
sakıncalı olacağını belirten YDP kökenli bir katılımcı, "Mücadelemizi DP
içinde sürdüreceğiz. Serdar Denktaş başkan kalmayabilir, ama DP yoluna devam
edecek" dedi. (Kıbrıs, 15 Aralık 1998)
Basına verilen paralı ilanlarda da "Nüfusun %40'ını (Kıbrıs,
15 Aralık) / nüfusun yaklaşık üçte birini temsil eden geniş halk kesiminin
oyunu kurnazca bölerek, bu kesimin Meclis'te hakça ve dengeli bir şekilde
temsiliyetinin önlenmesi" protesto edilerek, "provokasyonlara alet
olunmaması önemle tavsiye edildi." (Hürriyet-Kıbrıs, 22 Aralık 1998)
Gelişmelerin nasıl şekilleneceğini zaman gösterecektir,
ama Kıbrıslı Türklerden daha kavgacı bir mizaca sahip olan TC göçmenlerinin,
fethedilen Kıbrıs'ın kuzey bölgesinde daha fazla ganimet mal-mülk ve temsiliyet
elde etme mücadelesinin yükseleceği anlaşılmaktadır: Çünkü, "Doğuş
Hareketi"nin paralı ilanında da belirtildiği gibi, "Bu durum,
kayırmacı tutum ve istihdam politikaları ile adaletsiz gelir dağılımı sonucu
oluşan sosyo-ekonomik yapı bozukluğunu en derin yaşayan ve bu ülkeye gittikçe
yabancılaştırılan insanlarımızın sorunlarını ifade etmesine engel
değildir." (agy)
Nitekim Nizam-ı Alem Ocakları Başkanlığı tarafından
yayımlanan bir bildiride, Rauf Denktaş'ın TC kökenlilerin ayrı bir parti
kurmasının "ayrımcı bir girişim" olacağı yönündeki sözlerine sert bir
tepki gösterilmiş ve onun bu sözlerinin milli birlik ve beraberliği zedelediği,
1974'den sonra adaya gelenlerin siyasi parti kurmasının bölücülük olarak
tanımlanmasına anlam vermenin mümkün olmadığı, çünkü KKTC Anayasası'nın
demokratik anlayış içerisinde herkesin bir siyasi parti kurabileceğini
öngördüğü belirtilmekte ve yerli soydaşlar lehine ayırım yapıldığı, Anadolu'dan
gelenlerin, sadece şahsi çıkar amacıyla kullanıldığı, bölücülük yapanların
ortada olduğu, KKTC halkının Kıbrıslı-Türkiyeli ayırımına tabi tutulamayacağı
kaydedilen bildiride, Cumhurbaşkanı'nın kendisini seçenleri şimdi bölücülükle
suçladığı da iddia edilerek, bu tür davranışlardan uzak durması istenmekteydi.
(Yeni Düzen ve Birlik, 14 Aralık 1998)
(“M.Sonuç”
imzasıyla, Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Ocak 1999, Sayı:36)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder