Şubat 1999 ortalarında basında yer alan bazı haberlerde,
adamızın 25 yıldır ikiye bölünmüş durumda kalmasına destek verenlerin hangi
ülkeler olduğu bir kez daha gözler önüne serildi.
Rumca Simerini gazetesi, 16 Şubat 1999 tarihli sayısında
"ABD ve İngiltere egemenliği ve kendi kendini savunma hakkını çaldı"
başlığı altında verdiği bir haberinde, 1218 sayılı BM Güvenlik Konseyi
kararının nasıl çıktığını anlatarak, "karar taslakları ile perde gerisi
pazarlıklar aracılığıyla, Amerikalılar
ve İngilizler'in işgal kuvvetlerini, savunmadaki Rum Milli Muhafız Ordusu
ve Kıbrıs'ta 1960 Andlaşmalarına göre bulunan Yunan Alayı (ELDİK) ile eşit
tutmak suretiyle Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliğini ve kendi kendini savunma
haklarını nasıl çaldıklarını açıklamaktadır.
Simerini daha önceki bir haberinde de, ABD'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'nin
egemenlik ve toprak bütünlüğüne değinecek ifadeleri kabul etmediğini
bildirerek, şunları yazmıştı:
"Amerikalılar, kararlarda, kararların uygulanması
yönünde yasal taahhütler ve Kıbrıs'taki yabancı askerlerin çekilmesi yönünde
ifadeler (bu noktaya adadaki üsleri nedeniyle İngiltere de karşı çıkıyor) yer almasının ve Kıbrıs'taki durumdan
dolayı Kıbrıs Türk tarafı ve/veya Türkiye'ye sorumluluk yüklenmesini de kabul
etmiyor. Rusya ise, faaliyetlerini yabancı askerlerin çekilmesi ve
askersizleştirme konusuna odaklayarak, karar metinlerindeki ifadeleri
güçlendirmeye çalışıyor. Yabancı askerlerin azaltılması konusunda ise adadaki
kendi askeri varlıklarının da etkileneceğini düşünen İngilizler karşı çıkıyor." (aktaran Avrupa, 24.12.98)
BM KARARI'NDAN ÇIKARILAN CÜMLELER
Simeri'nin konuyla ilgili son haberi şöyle:
"Washington ve
Londra, 21
Aralık 1998 tarihli ve 1218 sayılı karar taslağında yapılmak istenen Çin
ilavesini kabul etmediler. Taslağın girişinde, geçmiş kararların yeniden teyit
edildiği yere, "kararların tümü" ifadesi ilave edildi. Ancak sonunda
hem bu "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne
saygı gösterilmesi gerekliliği" ifadesi reddedildi ve 1217 sayılı kararda
bu ifadenin bulunduğu mazaretleri öne sürüldü.
Diplomatik çevrelere göre, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin
egemenliği" Amerikalılar ile
İngilizleri rahatsız etmiyorsa, niye dahil etmesinler? Niye doğrudan
egemenliğe doğrudan değinilmeyen 1218 sayılı karara destek beyan ettiler ve
1217 sayılı karar için aynısını yapmayı reddettiler ve bir kenara attılar?
Anglo-Amerikanlar sadece egemenliğe kesin
ifadelerle değinilmesini reddetmekle kalmadılar. 1217 sayılı kararın 9 ve 12.
paragraflarıyla Denktaş'a verdikleri af belgesiyle işgal ordusunu da masum
çıkardılar.
1217 sayılı kararın 4. ve 1218 sayılı kararın 5.
paragraflarında yer alan ortak ifadeyle Attila'yı, yasal devletin savunma kuvvetleriyle,
yani RMMO ve ELDİK'le eş tuttular. 1217 sayılı kararın "Adanın her iki
tarafı ve bölgesinde gerginlik yaratan ve müzakere ile nihai çözüm çabalarını
karmaşıklaştıran, Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki yabancı askerlerden" söz eden
4. paragrafındaki ifade çarpıcıdır.
Benzer şekilde 1218 sayılı kararın 5. (a) paragrafında da
Türkiye saldırgan, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ise savunmadaki taraf olduğu göz ardı
edilerek, saldırmazlık anlaşması ve Kıbrıs sorununun çözümünde şiddet
kullanımından kaçınılmasından söz ediliyor.
Saldırgan ile savunmada bulunan arasındaki bağlantı,
dolaylı, ancak net şekilde tamamen ortadan kaldırıldığı için özünde BM
Anayasası'nın 51. maddesinde öngörülen kendi kendini savunma hakkı tanınmamış
oluyor. Herhalde S-300'ler bu nedenle savunma değil, gerginlik yaratacak
"kurnaz silah sistemi" (1217, paragraf 4) kabul edildi."
Gazete 1218 sayılı kararla ve siyasi konular sorumlusu BM Genel Sekreter Yardımcısı Prendercast'ın,
Rauf Denktaş'ın Genel Sekretere yönelik mektubunu Fransızlar, Ruslar ve
Çinlilerden saklamakla izlediği "skandal diplomatik yöntemle" ilgili
perde gerisi olduğunu iddia ettiği başka iddiaları da yayınlıyor."
(aktaran Halkın Sesi, 17.2.99)
AVRUPA KONSEYİ'NDE İŞGAL GÜCÜNE VERİLEN DESTEK
16 Şubat 1999 tarihli Rumca Politis gazetesinde çıkan bir
haberde ise, Rum hükümet sözcüsü Hristos Stilyanidis'in, Denktaş'ın BM Genel
Sekreteri ile Avrupa Konseyi'ne gönderdiği iddia edilen mal-mülk mübadelesi ile
ilgili mektup-belgeleri anlamsız ve kabul edilemez diye nitelendirdiğini yazdı.
Gazeteye göre, Stilyanidis, Denktaş'ın gündeme
getirdikleri ve getirmek istedikleri için "Doruk Andlaşmaları ve Güvenlik
Konseyi kararları temelinde masaya gelsin, tartışalım" diyerek, Denktaş'ın
Titina Loizidu davasının sonuçlarından kaçınmaya yönelik bir çabayla Avrupa
Konseyi'ne, özünde Türkiye'nin Loizidu'ya ödeyeceği tazminatlar konusunun
mal-mülk mübadelesi çerçevesine dahil ettiği yazılı bir öneri sunduğu ve
öneriyi sunuş şekliyle KKTC'ye tanınma sağlamaya çalıştığı iddiasını yineliyor
ve önerinin Avrupa Konseyi'nce kabul edilmeyip, metnin geri gönderildiğini
savunuyor." (aktaran Kıbrıs, 18.2.99)
Politis'e göre, Denktaş, Annan'a gönderdiği mektubunda
konfederasyona yönelik Türk önerisini, çözüm zemini olarak kullanıyor, ancak
konfederasyon terimini kullanmıyor. Buna paralel olarak Kuzey'deki Rum
mallarının işgal makamlarına aktarılmasını ve göçmenlerin tazminatını Rum
Yönetimi'nin üstlenmesini istiyor. Denktaş'ın önerisine göre, karşılıklılık
ilkesi uyarınca, Güney Kıbrıs'taki Türk malları için de aynı şey öneriliyor.
Mal-mülk konularını ortak bir komite yürütecek ve "küresel göğüsleme"
ilkesiyle ele alınacak, yani hak sahipleri değil, iki tarafın makamları bunda
görev alacak. (aktaran Birlik, 17.2.99)
11 Şubat 1999 tarihli Rumca Mahi gazetesi de,
Strazburg'tan edindiği bilgilere dayandırdığı bir haberinde, Avrupa Konseyi
Daimi Temsilciler toplantısında, Türk tarafının sunduğu tazminat taleplerinin,
Kıbrıslı Türk ve Rumlar tarafından birlikte oylanması (ortak komite kurulması)
önerisinin Fransa ve İtalya tarafından hazırlandığını öne sürdü.
Gazete yine aynı kaynaklara dayanarak, Avrupa Konseyi'nin
Macaristan Dönem Başkanlığı'nın 30 Mart'taki Daimi Temsilciler toplantısında,
Türkiye'nin Titina Loizu konusundaki tavrına ilişkin şikayeti kamuoyuna
açıklayacağını da yazıyor.
Mahi, Atina Haber Ajansını (APE) kaynak göstererek, Almanya ve İngiltere temsilcilerinin,
Türk görüşlerinin dinlenmesinden yana tavır takınırken, Türk görüşlerinin
incelenmesi konusunda daha dikkatli bir dil kullandıklarını yazıyor.
Gazeteye göre, sözkonusu öneriye İskandinav ülkeleri ve
özellikle Norveç, yoğun tepki gösterdi. Norveç, insan hakları mahkemesi
ilkelerinden sapma olmaması talebinde bulundu. (aktaran Halkın Sesi, 12.2.99)
Bilindiği gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
Türkiye'yi, Türk Ordusunun işgali altında bulunan Girne'deki toprağına
gitmesine izin verilmeyen Kıbrıslı Rum göçmen Titina Loizidu'ya, 400 bin KL
tazminat ödemeye mahkum etti. Birkaç kez uzatılan bu süre, 31 Mart 1999'da sona
eriyor.
Fileleftheros gazetesine göre, Türk hükümeti, son
zamanlarda Loizidu konusunda desteklerini almak amacıyla çeşitli yabancı
ülkelerle temasa geçti ve kararı mahkemece belirlenen tarihte yerine
getirmemeye ve konuyu bütünlüklü bir çözüm çerçevesinde ortaya konulacak
görüşme paketine havale etmeye çalışıyor. Türkiye'nin bu talebinin yanıt
bulması beklenmiyor. Çünkü mahkeme kararı, şöyle veya böyle donmuş durumda olan
Kıbrıs sorununu görüşmeleriyle direkt ilişkili değildir. Loizidu kararı,
özellikle uygulandığı zaman, Kıbrıs sorunu ile mal-mülk ve dolaşım konuları
görüşmelerini önemli ölçüde etkileyecek. (aktaran Halkın Sesi, 15.2.99)
(“Derleyen:
M.Sonuç” imzasıyla, Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:39, Nisan 1999)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder