ZORLU: “KIBRIS KOMÜNİZMİN SIÇRAMA TAŞI HALİNE GETİRİLEMEZ”
Bozkurt gazetesi, 22 Kasım
1958 tarihli nüshasında manşetten şu haberi vermekteydi:
“Kıbrıs komünizmin sıçrama
taşı haline getirilemez. Zorlu, hükümetimizin görüşünü açıkladı. Akdenize
açılan yollardan faydalanmak isteriz. Komünist tehlikesi karşısında adayı bir
üs olarak kullanmak hakkımızdır.”
Haberin devamında, BM
görüşmeleri için New York’ta bulunan Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun,
sabık Amerika Cumhurbaşkanının Basın Müşaviri ile görüştüğü ve konuyla ilgili
olarak bir bülten yayımlandığı duyurulmaktaydı. Zorlu şöyle demekteydi:
“Bağımsızlık enosistir,
tanınırsa Ortadoğu’daki durum daha da kötüye gidecek...Bağımsızlık cemaatlara
değil, milletlere verilir. Bir Kıbrıs milleti diye birşey mevcut değildir.
Burada birbirinden tamamen ayrı olarak yaşıyan iki cemaat vardır. Türkler
Türkiye ile, Rumlar ise Yunanlılar ile birleşmek istiyorlar. İktisadi
kaynakları olmıyan Ada için bağımsızlık tanımak bir felaket olacaktır.”
1958 yılı Ocak ayında
EOKA’nın Kıbrıslı Rum solculara karşı başlattığı maskeli saldırılar, silahlı
baskınlar, kahvehanelerden, evlerden insan kaçırma, dövme, öldürme eylemleri,
“vatan hainlerinden korunun” ihtarları, 1958 Mayısında Türk yeraltı örgütü
tarafından Kıbrıslı Türk solculara karşı da başlatılıyordu.
Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı
Rum işçilerin birlikte katıldıkları son ortak etkinlik olan 1958 yılının 1
Mayıs yürüyüşünde, İngiliz-Amerikan emperyalizminin adayı ve ada halkını bölme
planlarına karşı çıkılmış ve işçi sınıfının Kıbrıs’ın iç ve dış düşmanlarına
karşı güç ve iş birliği savunulmuştu. Bu olayı izleyen günlerde, özellikle
Kıbrıslı Türk ilericilere karşı başlatılan kanlı saldırılar ve sindirme eylemleri,
ne yazık ki siyasal geçmişimizin unutturulmak istene sayfaları arasında yer
almaktadır. O günlerde yaşananları, basın kaynaklarından da yararlanarak, genç
nesillere aktarmak istiyoruz.
TEK KULÜBÜNÜN EŞYALARI YAKILDI
4 Mayıs 1958 tarihli
Bozkurt gazetesi, Rumca Haravgi gazetesinin 1 Mayıs gösterisi ve ardından
gelişen olaylarla ilgili olarak şu haberi verdiğini aktarmaktaydı. TEK adlı
Türk Eğitim Kulübünün eşyalarının yakılmasına temasla şunları neşrettiğini
bildirmekteydi:
“Solcu sendikalarının 1
Mayıs gösterileri esnasında bazı Türk fotoğrafçılarının durmadan resim
aldıkları müşahade edilmiştir. Daha sonra Türk semtinde “TEK” (Türk Eğitim
Kulübü-Y.A.) kulübünün solcu gösterilerine bir heyet gönderdikleri söylentileri
yayılmağa başlamıştı. Bu kulübün üyelerinin de Rum solcu sendikalarına
satıldıkları iddia edilmiştir. Gece saat 9’da ise bu binaya hücum eden 30 kadar
fanatik Türk, kulüb eşyalarını sokağa fırlatarak yakmışlardır. Aynı gün Atatürk
Ortaokulunu ziyaret eden Türklerin lideri Dr.Küçük talebelere komünistler ile
hiçbir temasta bulunmamalarını söylemiştir.”
SENDİKACI AHMET SADİ ERKURT’A SİLAHLI SALDIRI
İlk öldürme teşebbüsü ise
22 Mayıs 1958’de PEO’nun Türk Şubesi Başkanı Ahmet Sadi Erkurt’a karşı
yapılmıştı. Ahmet Sadi evinden çıktığı sırada, kapısı önünde “kimliği meçhul”
üç kişi tarafından ateş yağmuruna tutulmuştu. Yanında bulunan eşi yardımına
yetişip Ahmet Sadi’yi bedeniyle korumaya çalıştığı zaman, suikastçiler
silahlarını himayesiz kadının üzerine boşaltmışlar ve her ikisini de kan revan
içinde bırakarak kaçmışlardı. Ama bir tesadüf eseri, ağır yaralar almış
olmalarına rağmen, her ikisi de ölümü atlatabilmişlerdi.
Ertesi gün yayımlanan 23
Mayıs 1958 tarihli Bozkurt gazetesi, “Solcu İşçi Birliklerinde çalışan Sadi
Erkurt ile karısı vurularak yaralandı” başlıklı haberinde şunları
kaydetmekteydi:
“Dün sabah saat 8
raddelerinde Lefkoşa’ya bağlı Küçük Kaymaklı köyünde...Sadi Erkurt ile karısı
(Leman-Y.A.), sabahleyin Lefkoşa’ya gelmek üzere evlerinden çıkmışlar ve kilise
yolu üzerinde Lefkoşa’ya gelecek bir otobüs beklemeğe başlamışlardır. Bu sırada
kilise tarafından iki meçhul şahsın gelmekte olduğunu gören Sadi Erkurt,
hareketlerinden şüphelenmiş ve karısına “kaçalım, bizi vuracaklar” diye
haykırınca, karı-koca kaçmağa başlamışlardır. Bu sırada arkadan gelen iki
meçhul şahıs onlara ateş açmışsa da birini kıçından, diğerini de elinden
yaralamış, fakat Sadi Erkurt’un karısı ani bir şok geçirmiştir. Hastaneye
kaldırılan her iki yaralının da yaralarının ağır olmadığı bildiriliyor...Ahmet
Sadi Erkurt ile karısına vurulması haberi Rum komünist çevrelerinde işitilir
işitilmez, işçiler greve inmişler ve Solcu Sendikalar Birliğinde
toplanmışlardır...Yalnız Lefkoşa’nın muhtelif yerlerinde çalışan yalnız solcu
işçi birliklerine dahil olan işçilerin greve iştirak ettiği bildiriliyor.”
Halkın Sesi gazetesi de,
23 Mayıs 1958 tarihli nüshasında olayı, “Küçük Kaymaklıda vurma hadisesi”
başlığı altında vermekte ve şöyle yazmaktaydı:
“1 Mayıs günü Rumlarla
beraber birkaç satılmışın yaptıkları yürüyüş ile ilgisi olduğu söylenilen Ahmet
Sadi, azılı komünistlerden olup, Rum solcu sendikasının elebaşlarındandır.
Resmi olarak verilen haberlerde olayın siyasi mahiyet taşıdığı ve tecavüz
hareketinin Türkler tarafından yapıldığı iddia edilmektedir.”
HARAVGİ’NİN HABERİ
Bozkurt gazetesinin 24
Mayıs 1958 tarihli nüshasında, Ahmet Sadi’ye yapılan silahlı saldırı Haravgi
gazetesinden şöyle aktarılmaktaydı:
“Dün bazı tecrübesiz
caniler, caniyane bir teşebbüse girişmişlerdir. Eski Sendikalar AKEL Türk Ofisi
reisi Ahmet Sadi’ye iki genç birkaç el silah atmışlardır. Bu arada Sadi’nin
karısı, kendisini müdafaa etmeğe çalışırken ağır surette yaralanmıştır. Bu
haber üzerine bütün Solcu Sendikalar üyeleri, işlerinden vazgeçerek AKEL
binalarında bir toplantı yapmışlardır. Bu vurma hadisesinin sebebinin,
Türklerin, Rumlarla işbirliği yapamıyacağını söyledikleri halde, solcu kutlama
törenlerine bu şahsın katılmasıdır. Bu arada Hulûs Çağlar isimli bir solcu söz
almış ve Türklere silahla cevap vermiyeceğini, sadece solcu sendikalarda üye
bulunanların 2000-4000 arasında olduğunu söylemekle iktifa edeceğini söylemiş
ve bütün komünistler tarafından alkışlanmıştır.”
Bu kanlı olaydan sonra,
hayatının hiçbir şekilde güvenlik içinde olmadığını gören Ahmet Sadi, ailesiyle
birlikte Kıbrıs’tan göç etmek zorunda kalmış ve Londra’ya yerleşmişti.
SIRA KİMDE?
Sendikacı Ahmet Sadi’yi
öldürme girişiminden iki gün sonra, 24 Mayıs günü saat 10.45’de Lefkoşa’nın
Türk kesiminin tam merkezinde silahlı tedhişçiler, herkesin gözü önünde bu defa
da Fazıl Önder Saraç’a ateş ettiler.
Fazıl Önder, daha 32
yaşında gencecik bir delikanlı idi. 1950 yılı ortasında Necati Özkan’ın
İstiklâl gazetesinde öykü ve yazılar yayımlamaya başlamış, yıl sonunda da
Memleket gazetesinde “Fıkra”lar köşesine geçmişti. İstiklâl’in 27 Mart 1951
tarihli nüshasında “Arkadaşımız Fazıl Önder ile bayan Zehra Ali geçen Pazar
nikahlandılar” haberi var. 1 Eylül 1954 tarihli Hürsöz’den ise, onun Lefkoşa
Türk Eğitim Kulübü (TEK) Sekreteri olduğunu öğreniyoruz. Haberde TEK’in, Kıbrıs
Türk Lisesi “College” bölümü için bir fakir talebeye KEO’dan 1 meccanilik
projesi aldığı duyurulmaktaydı.
Fazıl Önder, 12 Aralık
1955 günü son 14. sayısı çıktıktan sonra İngiliz sömürge yönetimi tarafından
kapatılan İnkılapçı gazetesinin sahibi ve yazı işleri müdürlüğünü de yapmıştı.
“SOLCU BİR TÜRK VURULARAK ÖLDÜRÜLDÜ”
Bozkurt gazetesi, 25 Mayıs
1958 tarihli nüshasında şu haberi vermekteydi:
“Solcu bir Türk vurularak
öldürüldü. Diğer bir solcunun da Londra’ya kaçırıldığı bildiriliyor. Dün sabah
saat 10.45 raddelerinde Lefkoşa’da Selimiye Camii civarında meçhul bir şahıs
tarafından vurulmak suretiyle öldürülen 32 yaşındaki Fazıl Önder, şehrimizde
solculuğu ile tanınmıştı.
Bundan bir hafta evvel
cemaat aleyhine olan hareketlerinden vazgeçmesi için kendisine ihtar yapılmış
ve bir açıklamada bulunması istenmiştir. Fazıl Önder böyle bir açıklamada
bulunmıyacağını ve idealinden fedakârlık yapmıyacağını söylemiştir.
Hadise şöyle cereyan
etmiştir: Fazıl Önder, dün sabah Küçük Kaymaklı’daki evinden kalkarak Lefkoşa’ya
gelmiş ve dükkanında ortağı ile birlikte çalışmaya başlamıştı. Saat 10.45’de
meçhul bir şahıs, makine başında çalışmakta olan Fazıl Önder’e üç el ateş açmış
ve isabet kaydetmiştir. Fazıl Önder kurşunları yediği halde mukabele etmeğe
davranmış ve bu sırada arkasına bir de kama işlenmiştir. Bu kama, Fazıl
Önder’in ölümünden sonra hastahanede zorlukla çıkarılmıştır. Yaralandıktan
sonra hastahaneye kaldırılan Fazıl Önder orada ölmüştür. Yayınlanan resmi bir
tebliğde 38’lik bir tabanca kullanıldığı ve tahkikatın devam ettiği
bildirilmektedir.
Diğer taraftan Sadi
Erkurt’un vurulduğu gün solcu işçilerle birlikte bir konuşma yapan Hulûsi
Çağlar’ın Rumlar tarafından Londra’ya gönderildiği haber veriliyor.”
25 Mayıs 1958 tarihli
Halkın Sesi gazetesi de, olayı” Lefkoşa’da vurma hadisesi” başlığı altında
vermekte ve 32 yaşındaki Fazıl Önder’in öldüğü olayı şöyle aktarmaktaydı:
“Bazı meçhul şahıslar
ellerinde 38’lik bir tabanca olduğu halde, dört el ateş açmışlar, fakat isabet
kaydedememişlerdir. Tam bu sırada başka bir meçhul şahıs, onu bıçakla yaralamış
ve ölümüne sebeb olmuştur. Hadise Müftü Asım Efendi ile Ayasofya sokakları
kavuşağında olmuştur. Küçük Kaymaklılı olan Fazıl Önder, bir komünist uşağı
olmakla tanınmıştı. Haber verildiğine göre, polis mesele etrafında
soruşturmalar yapmaktadır.”
Aynı tarihli Halkın Sesi
gazetesinin 4. sayfasında şu kişilerin solcu sendikadan istifa ilanları yer
almaktaydı: Ahmet Ali Gök, Kâmil Tuncel, Mehmet Ali Topal.
Türk yeraltı örgütü,,
geride dul bir eş ve öksüz bir çocuk bırakan Fazıl Önder’in korkunç bir şekilde
öldürülmesinden üç gün sonra bir bildiri yayımlayarak, cinayetin kendileri
tarafından işlendiğini açıklamış ve Kıbrıs Rumları ile aynı örgütlerde yer alan
bütün Türklerin de aynı şekilde temizleneceği tehdidinde bulunmuştu.
İSTİFALAR VE AÇIKLAMALAR
25 Mayıs 1958 tarihli
Bozkurt gazetesinde yer alan bir başka haberde, PEO üyesi İpsoslu Yorgos
Yasunis adlı bir solcunun daha öldürüldüğü duyurulurken, 17 Mayıs 1958 tarihli
nüshasında da şöyle denmekteydi: “Dün sağcılarla solcular arasında kanlı
çarpışmalar oldu. Mağusa’da solcu bir Rum öldürüldü.”
25 Mayıs 1958 tarihli
Bozkurt’ta, Küçük Kaymaklılı Kamil Tuncel’in “Rum İşçi Birliği’nden istifa”
ettiğine ilişkin bir açıklaması yer almaktaydı. Tuncel, 27 Mayıs 1958 tarihli
Bozkurt’ta çıkan ikinci bir açıklamasında şöyle demekteydi:
“Geçen günkü beyanatımı ne
bir tehdit, ne de bir tazyik altında yapmış değilim...Rum semtine sığındığım
şayiaları asılsızdır. İlk fırsatta Türk sendikalarına üye olacağım. Rum
sendikaları siyasi maksatlarla istismar ediliyor. Geçmişte Rum sendikaların,
Türk azalarının siyasi maksatlar için yapmış oldukları gösterileri protesto
ederim. Siyasi bakımdan Türk cemaatının davası olan taksim fikrine sarsılmaz
bağlılığımı beyan eder ve bütün Türk
cemaati ile bu dava uğrunda çalışacağıma söz veririm.”
27 Mayıs 1958 tarihli
Bozkurt’ta ayrıca, 33 kişi adına Leymosun Türk Mavnacılarının şu açıklaması yer
almaktaydı:
“Leymosun Türk Mavnacılar
Birliğine aza olduk. Solcu Rum Sendikalarıyla hiçbir ilgimiz yok... Milli
liderlerimizin izinde yürüyeceğimize şerefimiz üzerine söz veririz.”
“BİR VURMA HADİSESİ DAHA”
28 Mayıs 1958 tarihli
Bozkurt gazetesi şu haberi vermekteydi:
“Dün akşam Abdurrahman
Candaş ile Ayakebirli Hasan Yaman Ali yaralanmışlardır. Candaş kol ve
bacağından, Hasan yalnız bacağından yaralandı. (A.Candaş’ı vuran kişi olan
Hasan Yaman Ali, dövüşme esnasında kendi kendini vurmuştu.-Y.A.) Bir Türkün
tutuklandığı haberi resmen doğrulanmadı.”
AÇIKLAMALAR BİRBİRİNİ İZLİYOR
Bozkurt gazetesinin 29
Mayıs 1958 tarihli nüshasında şu açıklamalar yer almaktaydı:,
İbrahim Hasan: “15 Ekim
1956’dan 30 Mart 1957’ye kadar Omoniya Kulübünde futbol oynadığımı ve bir
seneden beri Omoniya’dan istifa ettiğimi, kayıdlı bulunduğum TEK Spor Kulübü
ile hiçbir ilişkim olmadığını, bugünden itibaren Türk cemaatına ve sporuna
yararlı olmak için elimden geldiği kadar çalışacağıma söz veririm.”
Abdurrahman Cemal: “Bir
buçuk seneden beri Rum İşçi Birliklerinden istifa ettim.”
Halil Fikret Alasya: “Hiç bir
zaman Rum İşçi Birliği ile alakan olmadı, hatta
3 yıl önce kunduracılığım zamanında komünist olan o birliğin dükkanıma
ve Türk muhitine yerleşmemesi için onlarla aylarca mücadele ettim...Benim
parolam yalnız Türk büyüklerine itaat etmek ve onların emirlerini tatbik
sahasına koymaktır.”
Raşit Derviş: “TEK’in
alelade azasıyım. PEO üyesi olmadım, son zamanlarda TEK’ten istifa edip
Yeşilada Kulübüne aza oldum. Benim hiçbir zaman komünistlerle hiçbir surette
alakan olmamıştır ve olmıyacaktır da.”
Ahmet Salih: “Kayıtlı
bulunduğum Rum sendikasından bugünden itibaren istifa ettim. Türk İşçi
Birliği’ne kaydedildim.”
Tabelacı Cahit Ahmet:
“Daha evvelce yapmış olduğum açıklamaya ilaveten, Türk milletinin Milli
hareketi ile el ele ve Taksim fikri üzerinde beraber olduğumu, cemaatime
betekrar söz verir, aslında yabancı hiç bir teşekküle hiç bir zaman kayıtlı
bulunmadığımı açıklarım.”
AHMET YAHYA’NIN AÇIKLAMASI ÖLDÜRÜLDÜĞÜ GÜN ÇIKTI
Bozkurt gazetesi, 30 Mayıs
1958 tarihli nüshasında “Bildirik” başlığı altında Ahmet Yahya’nın şu
duyurusunu yayımlamaktaydı:
“Ben aşağıda imza sahibi
Defteralı’nın kalfası Ahmed, İşçi Birliklerine kayıd edilmediğim gibi, solcu
temayüllü birisi de değilim. Ben daima halkımıza ve Liderlerimizin çizdiği
yoldan yürüdüğümü ve yürüyeceğimi beyan ve ilan ederim.”
Halkın Sesi’nin 30 Mayıs
1958 tarihli nüshasında ise Ahmet Yahya ile ilgili şu haber yer almaktaydı:
“Akşamki hadise: Dün gece
saat 3’de aldığımız gayri resmi malûmata göre, Ortaokulun karşısındaki Dedezade
Hanında berber kalfası Ahmet Yahya meçhul şahıslar tarafından vurularak
öldürülmüştür. Polis tahkikat yapmaktadır.”
31 Mayıs 1958 tarihli
Bozkurt’ta ise “Solcu bir Türk vurularak öldürüldü” başlıklı haberde şöyle
denmekteydi:
“Evvelki akşam sabaha
karşı Lefkoşa’da Eski Saray Sokağındaki bir Han’da yatmakta olan Ahmet Yahya
adındaki bir berber, meçhul şahıslar tarafından vurularak öldürülmüştür. Ahmet
Yahya’nın bir solcu olduğu bildirilmektedir. Ahmet Yahya odasında ve kendi
yatağında tabanca ile vurulmak suretiyle öldürülmüştür.”
Berber Ahmet Yahya, 1
Mayıs akşamı yakılıp yıkılan TEK’in Yönetim Kurulu üyelerindendi ve o da
“komünist eylemci” iddiasıyla aynı tedhiş örgütünün adamları tarafından
öldürülmüştü.
HARAVGİ’NİN İLGİNÇ YORUMU
30 Mayıs 1958 tarihli
Bozkurt gazetesi, bir gün önceki Haravgi’nin şu yorumunu aktarmaktaydı:
“Türkler bir taraftan,
Rumlar ise başka yönden ellerine geçirdikleri tabancalarla milliyetçi
olduklarını isbat etmeğe çalışmaktadırlar. Bu iki fanatik halk topluluklarının
bir ve aynı idealleri mevcuttur. O da ellerinden geldiği kadar solcu
öldürmektir. Bir taraf Mukadderatı Tayin Hakkını böyle yapmakla garanti
edeceğini, diğer taraf da yani Türkler, solcu, daha doğrusu kendi görüşlerine
göre komünistleri öldürmekle Taksimde muvaffak olacaklardır. Diğer taraftan
İngiltere’nin yapacağı yeni açıklama ile vaziyetin ne olacağı henüz belli
değildir.”
LİDERLİĞE SADAKAT AÇIKLAMALARI
Bozkurt gazetesinin o
tarihlerdeki çeşitli nüshalarında yayımlanan ayrı ayrı açıklamalarıyla, solcu
olmadıklarını ve Kıbrıs Türk liderliğinin politikasıyla uyum içinde olduklarını
duyuran kişiler şunlardı:
“30 Mayıs 1958: İrfan
Cafer.
31 Mayıs 1958: Arif İ.Bolkan (Açıklamaya gerek
yok, 10 yıldır cemaata hizmet ediyorum), Bodamyalı Hilmi Mehmed Emin
Karabardak, Derviş Osman, Baflı Aziz Zihni, Bodamyalı Ahmet Hüseyin, Hamit
Mandrezli Mahmut Ahmet, Galatyalı yol memurları Mehmet İzzet ve Hasan Nafi,
Bodamyalı Mehmet M.Ramadan, Muttayakalı Mustafa Ali, Yalyalı (şimdi Lefkoşalı)
döşemeci Hasan Haşim.
1 Haziran 1958: Ahmet
Osman Sümer (Rum Kunduracılar Birliği ile 26.5.58’den beri ilgim yok), Muhammed
Halil (1 Ocak 1958’de istifa ettim), Arif Emir Hüseyin (Küçük Kaymaklı), Hasan
Tayıb (Alifodez), Şevket Cemal (Aretyu), Mustafa Hüseyin Kusedda (Mora), Ekrem
Mehmet (Limasol), AliYusuf (Luricina), Salih İbrahim (Mağusa), Nafi Aziz
(TEK’te birkaç defa oynadım ve derhal yanlışlığımı anlayıp, Çetinkaya’ya
kaydoldum), Hasan Mustafa (Çoktan istifa ettim), Ali Ömer, (Ortaköy), Behlül
Hüseyin (Argaca), Hasan Salih ve Ahmet Yusuf (gazete satıcıları), Mustafa Mulla
Mehmet (Yeni Işık Bar sahibi-1944’den beri istifa ettim), Hüseyin Hasan, Mehmet
Niyazi, Necati Hasan (Limasol), Salahi Mustafa (Girne), Ahmet Hüseyin, Leman
Ahmet Sadi (Ben aşağıda imza sahibi Leman Ahmet Sadi, hiçbir birlik ve
sendikada yazılı bulunmadığımı ve daima Türk tezini desteklediğimi ve Türklerle
bir arada yaşamak azminde olduğumu umumun malumatı olmak üzere açıklarım.)
2 Haziran 1958: Ayten
İsmail (Küçük Kaymaklı), Vasfiye Ahmet (Küçük Kaymaklı), Münir Mustafa
Yorgozlu, Turan Ahmet (Limasol), Misli Hüseyin (Minareliköy), Serpil Mehmet
(Küçük Kaymaklı), İsmail Ali Gunni (Luricina),, Hasan Ali (Kunduracı), Mehmet
Salih Bafidi.
3 Haziran 1958: Ekmekçi
Ethem Hüseyin, Yeniceköylü Nazil İbrahim ve Emine Salih, Hüseyin Şemi, Salih
Hasan Hüseyin, Mehmet Hasan Artimili, Yakup Mustafa Vadilili, Mehmet Emir Ali
(Luricinalı-şimdi Dizdarköy), Hasan Muharrem (Küçük Kaymaklı), Hüseyin Ahmet
(Somoloflu), Lefkoşalı Cevdet Menteş Kunturacı, Kunduracılar Hasan Rasıh
(Abohor), İrfan Mustafa (Balikitre) ve
Hamit Kemal (Lapta), kahveci Mustafa İsmail, Mustafa Şaban, Yenağralı
Hasan Osman ve Ahmet Cemal Bekir, Vadilili Hüseyin Naci, Mustafa İbrahim Dima
(Luricina), Osman M.Yusuf, Baf Hükümet Zahire Komisyonu Türk İşçileri, Alfa
Kundura Fabrikası Türk İşçileri.
“BİR OKURUMUZA CEVAP”
Bozkurt gazetesi, 3
Haziran 1958 tarihli nüshasında “Bir okurumuza cevap” başlıklı bir açıklama
yayımlamaktaydı. Bozkurt, “Geçmişte Kıbrıs Türkleri arasında komünist sayısının
3-5’i geçmediğini iddia ediyordunuz. Son günlerde gazetelerde çıkan
açıklamaların çokluğundan endişe duymaktayım” diyen okuyucusuna şu yanıtı
vermekteydi:
“Biz eski iddialarımızda
israr ederiz. Kıbrıs Türkleri arasında komünist sayısı 3-5’i geçmediğini iddia
ederiz. Bunu katiyetle söyleyebiliriz. Açıklamalarda bu şahısların hepsinin de
komünist olduğu ifade etmez. Bunların çoğu...maişet temini için vaktile Rum
İşçi Birliğine kaydolmuşlardı...Temiz Türk çocuklarına komünist lekesini
vurmağa hakkımız yok. Okuyucumuza, yanlış düşüncesini tashih etmesini rica
ederiz.”
BİR ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS DAHA
5 Haziran 1958 günü 6-7
kişilik bir grup, İnşaat İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu üyelerinden Hasan
Ali’ye saldırdılar. Canını kurtarmak için tarlalara kaçan Hasan Ali’nin peşini
bırakmayan katiller, onu kurşun yağmuruna tutmuşlardı. Ancak kurşunlar isabet
kaydetmemişti. Hasan Ali’yi döven tedhişçiler, onu işçi sendikasına bağlı
kalmakla suçluyorlardı.
15 Ekim 1965 tarihli Zafer
Kıbrıs Türkünündür gazetesinin “1958’de solcu Türklerin temizlenmesi harekâtı”
olarak nitelendirdiği bu terör dalgasının bir diğer kurbanı, Leymosunlu berber
Ahmet İbrahim idi. Suikastçiler, 30 Haziran 1958’de “Türk ve Rum toplumları
barış içinde bir arada yaşayabileceklerini” söylediği için 46 yaşındaki Ahmet
İbrahim’i tabanca kurşunlarıyla katletmişlerdi.
SOLCU TÜRKLERİN ÖLDÜRÜLMESİ SÜRÜYOR
Bozkurt gazetesi 1 Temmuz
1958 tarihli nüshasında bu haberi şöyle vermekteydi:
“Leymosun’da dün sabah
berber Ahmet İbrahim, EOKA’nın kurşununa kurban gitmiştir...Pavlo Melâ
Caddesini takiben Trakya Sokağından geçerken, bisikletli bir Eokacı tarafından
atılan 5 kurşunla yaralanmış ve hastahaneye kaldırıldığı sırada ölmüştür.
Kasabaya hemen sokağa çıkma yasağı konmuştur. Yasak bu sabah 6’dan itibaren
kaldırılacaktır.”
Ahmet İbrahim’i vuran
Eokacı değil, Türk yeraltı örgütüne mensup bir Kıbrıslı Türktü. Ama 3 Temmuz
1958 tarihli Bozkurt’ta bir açıklamanın yayımlanması ilginçtir. “Ben aşağıda
imza sahibi Suna Ahmet, 1.7.58 tarihli Cyprus Mail’de çıkan, babamın Türkler
tarafından öldürüldüğünü iddia eden Leymosun Rum Belediye Başkanı Partasides’in
iddiası nedeniyle açıklama” diye başlayan yazıda, “Ben ve babam, hiçbir Türk
Teşkilatından ihtar veya tehdit mektubu almadık. Aksine Rum semtindeki
dükkanımızı terketmemiz istendi Rumlar tarafından. Dükkan arıyorduk. İsnatlar
yalan, iftira ve düşmanlık kampanyasının açık bir ifadesidir” denmekteydi.
Aynı tarihli Bozkurt’ta,
Leymosun’da kanlı çarpışmalar olduğu, 20 Türk ailesinin Türk semtine geçtiği,
20 Haziran’da vurulan Nihat Mehmet’i hastaneye taşıyan İsmail Cambulat’ın
yaralandığı duyurulmaktaydı.
Bozkurt gazetesinin 4
Temmuz 1958 tarihli nüshasında bir başka solcu Türkün saldırıya uğrama haberi
yer almaktaydı, ama saldırgan Türk değil de, Eoka’cı olarak gösterilmekteydi:
“Dün Leymosun’da Arif
Hulusi adında bir Türk, maskeli Eoka tethişçilerinin silahlı tecavüzüne
uğramıştır. Ateş açmışlarsa da isabet kaydedilmiyerek kaçmışlardır.”
Bir Rum kuruluşunda
çalışan Arif Hulusi Barudi, önce tehdit mektuplarıyla yıldırılmak istenmiş,
sonra da 3 Temmuz 1958’de Leymosun’da Birinci Belediye Pazarı içinde bulunduğu
sırada, silahlı kişiler tarafından kurşun yağmuruna tutulmuştu. Ancak atılan
kurşunlardan hiçbiri isabet etmediğinden, Arif H.Barudi ölümden kurtulmuştu.
Bu cinayetler ve daha
başka baskılar karşısında Kıbrıslı Türk emekçiler, Rumlarla birlikte örgütlü
oldukları ortak sendikalardan, çiftçi birliklerinden ve benzeri kuruluşlardan
ayrılıp, Rumlarla her türlü ilgiyi kesmek ve kendi kabuklarına çekilmek zorunda
kalmışlardı. Bu insanlık dışı yöntemlerin sonuçlarından kendilerini
kurtarabilmişler; susmayanlar, susturulamayanlar ise ya öldürülmüş, ya da
yurdunu terkedip yabancı ülkelere sığınmak zorunda bırakılmışlardı. (Ayrıca
bkz. Victims of fascist terrorism, Nicosia 1964, s.5-8 ve A.An, Kıbrıs’ta
Fırtınalı Yıllar 1942-1962, Lefkoşa 1996, s.81-86))
(“Yusuf Aydın” imzası ile, Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:74,
Haziran 2002)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder