17 Mayıs 2015 Pazar

ABD/AB DESTEKLİ ANNAN PLANI İLE İLGİLİ OLARAK KIBRISLI RUMLAR NE DİYOR?



* “Belirlediğimiz hudutlar dışında olacak herhangi bir öneriye hayır diyeceğiz. Seçimden hemen sonra verilen demeçler (AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Belçika modeline ilişkin açıklamaları), iktidar sorumluluğunu aldıktan sonraki gerçek siyasi niyeti ortaya koymaz. Denktaş da Belçika modelinden söz etmektedir, ancak en sonunda yalnız bazı bölümleri istediği ortaya çıkmıştır.
            Şu andaki durumun daha fazla devam etmesi, Rumların aleyhinedir. Türkler, 28 yıldan beri toprağın %36’sını ellerinde tutmaktadır. Bugüne kadar Kıbrıs sorununa çözüm bulunmadan bu durumun tersine çevrilmesi yöntemi bulunmadı. 35 bin asker bulunduruyorlar; işgal bölgelerini sürekli olarak kolonize ediyorlar. 115 bin sömürgeci getirdiklerine dair kanıtlarımız var. Kıbrıslı Türkler 80 bin kaldı. bu durumun 5-10 veya 20 sene daha devam etmesi durumunda sonuçların ne olacağını düşünmeliyiz.” (Rum Başsavcı Alekos Markides, Tharros, 11.11.2002) 
* Londra’nın çözüm planını kabul etmemiz için bize baskı yapma nedeni yoktur. Çünkü İngiliz üslerindeki çıkarları hiç rahatsız edilmiyor. Brüksel, AB’nin kurumsal organlarında tek oyumuzla yetiniyor. New York da aynı şekilde. İstenilen şey, bizim görüşümüzdür. Tek merkezi hükümet veya Başkanı her 10 ayda bir değişen 6 bakanlı Bakanlar Kurulu, bizim için fonksiyonel olacak mı? Herhangi bir bakanın veto hakkı, devletin işlevselliği üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi asılı dururken, kararlar nasıl alınacak? Ortaya çıkanlar temelinde akıllara ilk gelen sorular bunlardır. İnsan haklarının ve temel özgürlüklerin güvenceye alınmaması gibi şeyler bizim için ağaç değil, ormandır. Fakat bizler biraz o, biraz bu tarafı tatmin etmek için ortaya çıkacak hilkat garibesi bir çözümü imzalamıyoruz.” (Niki Kulermu, Haravgi, 13.11.2002)
* “Cumhurbaşkanı Klerides, bir ağaç uğruna bütün ormanı kaybetmememiz gerektiğini söylediği zaman çok haklıdır. Sözkonusu durumda ağaç tek egemenlik, tek uluslararası şahsiyet ve tek vatandaşlıkken, orman ise dağılmış Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kalıntıları üzerine kurulacak yeni devlet sisteminin çirkin ‘işlevselliğinde’ tesbit edilmektedir. Tabii ki tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası şahsiyet sadece kağıt üzerinde olacaktır. Pratikte olmayacaktır. Tam bir fiyasko.
            Azınlık çoğunluğu ezerken ve çetrefilli prosedürler vasıtasıyla tuzağa düşürürken, hangi demokratik çözümden bahsediyoruz? Kıbrıs sorununun çözümü, 1974’de Atilla tarafından belirlendiği gibi Kıbrıs’ın coğrafi ve nüfus ayrımı temelleri üzerindeyken, ilke ve değerlerin hangi Avrupai düzenlemesinden söz ediliyor? Başka bir deyişle, sahte devlet Kıbrıs Türk devleti olarak tanınacak ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kalıntılarıyla birlikte Kıbrıs’ın yeni Frankenstein devletini meydana getirecek...Bugün dostlar, kardeşler ve düşmanlar bize şantaj yapıyorlar. Bize, eğer AB’ne üye olmak istiyorsak, Cumhuriyetimizi dağıtmamız gerektiğini söylüyorlar. Çözüm yerine dağılmaya sürüklenme tehlikesi altındayız. Türkler bir konuda açıktırlar: Eğer krizden kaçınmak istiyorsanız, koşulsuz teslim olun. Bunlar, Atina ve Lefkoşa’nın, Türkiye’yi köşeye sıkıştırdıklarını iddia ettikleri bir anda oluyor. Türkiye’yi köşeye sıkıştırmasaydık, neler olacağını artık siz hayal edin!” (Başyazı, Simerini, 13.11.2002)
* “Tarihi öneme sahip bir dönüm noktasında, AB üyeliğimizin arifesinde bulunuyoruz. Vatanımızın geleceği yani bir federasyon şemsiyesi altında yeniden birleşip birleşmeyeceği veya bugünkü bölünmenin yasallaştırılıp yasallaştırılamayacağı, izleyeceğimiz sürece bağlıdır. “ (Yannis Mammidis, Fileleftheros, 13.11.2002)
* “Annan Planı, özünde Denktaş’ın görüşlerini tatmin ediyor. genel Sekreter, vatandaşlıkla ilgili bazı düzenlemeler öneriyor. Bu düzenlemelere göre, 115 bin sömürgeciden sadece 30 bini sömürgeci addediliyor. 7 yıl adada kalanlara vatandaşlık tanınıyor. 7 yıl çalışma izni verildiği takdirde, tüm sömürgeciler adada kalacak demektir. Başsavcı Alekos Markides, Anna Planının tüm sömürgecilerin adada kalmasına yol açacağını belirtti.” (Politis, 14.11.2002)
* “BMÖ Genel Sekreteri’nin kısaca iki liderden istediği, temel safhalar üzerinde bir anlaşmaya varılmasıdır. Böyle bir anlaşma sağlanırsa, bu, görüşmelerin devamında bozulamayacak. Çünkü beyaz renkli 40 sayfada (Temel prensip anlaşması), bizzat sorunun çözümü bulunuyor. Sarı sayfalar üzerinde olan metnin diğer kısmı, anlaşmanın tümünün Mart ayında referanduma sunulabilmesi için, anlaşmaya varılmak amacıyla Kopenhag sonrası müzakere edilecek. Elde ettiğimiz bilgilere göre, BM referandumun düzenlenme şekli ve referandumlara kimlerin katılacağını belirlemeyi taraflara bıraktı. Sömürgecilerin, Kıbrıslı Türklerin düzenleyeceği referanduma katılma hakları dikenli bir konu olarak duruyor. “ (Alithia, 16 .11.2002)
* “Kurulması önerilen sistemin dünyada örneği yoktur. Bu bir risktir. Ancak öte yandan aynı cevabı Çekoslovakya’nın dağılmasından sonra da, Kıbrıs Rum tarafı olarak 1977, 1979 ve 1980’de anlaştıklarımızla bağlantılı olarak verirdim. İyi veya kötü, iki bölgeli, iki toplumlu çerçevede çözüm aranması kararı verildi. Ayrıca iki tarafın siyasi eşitliğinin tanındığından söz eden karar da var. Bu maddeye açıklık getirildi. Sayısal eşitlik değil de, iki toplumun federal devletin bütün organlarına etkin katılımından söz ediliyor... Kurulacak devlet konfederasyon değil, federasyon olacaktır. Konfederasyon iki bağımsız devlet tarafından kurulur. Konfederasyon olsaydı, AB’a kabul edilmemiş olacaktı.” (Rum Başsavcı Alekos Markides, Politis, 17.11.2002) 
* “Annan Planının kabul edilmesi halinde, en azından mülkiyet konusunda istila ve işgalin sonuçlarından Türkiye’yi kurtarmış olacak, mülkiyet kaybı konularında -bunun sorumlusu Türkiye olsa bile- sorumlunun Kıbrıs devleti olacak. “ (Avrupa İnsan hakları Mahkemesi’ndeki Rum Yargıç Lukis Lukaides, Simerini, 17.11.2002)
* “Bir anlaşmaya varmamak Kıbrıs’ın AB üyeliğini tehlikeye sokmaz. Üyelik görüşmelerden bağımsızdır. AB, 12 Aralık’tan önce Kıbrıs’ın tamamının mı AB’a gireceğini, yoksa AB ilkelerinin  sadece Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kontrolündeki bölgede mi geçerli olacağını bilmek istiyor. Dolayısıyla çözüm olmadan da Kıbrıs’ın AB üyeliğini mümkün görüyorum. Genel Sekreteri’nin önerisinin "kabul et veya reddet" şeklinde olmadığı yönünde güvenceler var ve bu girişim, başımızda Demokles’in Kılıcı gibi durmuyor. O nedenle müzakere edip, tüm parametreleri de dikkate alarak bir karar vereceğiz.
            Bizim için çözümün çalışabilirliği çok önemlidir. Bu planda olumlu ve olumsuz unsurlar var. Çalışabilirlik yönünde iyileştirmeler yapılabilir. Cumhurbaşkanı Klerides’in müzakere edeceği diğer çok şey arasında bu da bulunuyor. Kararlı ve yoğun şekilde bu müzakereleri yapma niyetindedir.
            Plandaki eşbaşkanlık gibi geçici hükümler, görüşmelerde ele alınması gerekli en ciddi konular arasındadır. Sömürgeciler konusu da bizim için ciddi bir konudur. Başka konular da ciddidir, ancak Ulusal Konsey kararından önce bu konulara girmek istemem. İlerleme olması için, karşı tarafın geleneksel tutumunu değiştirmesi gerekmektedir.” (Rum Sözcü Mihalis Papapetru, Alithia, 17.11.2002)
* “Önerilmekte olan çözüm planı, uluslararası hukuk prensipleri, AB muktesebatı, insan hakları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve BM kararlarına uygun değildir. Tam aksine istila ve işgal oldu-bittilerini yasallaştırmaktadır. Annan Planı, serbest dolaşım, yerleşim ve göçmenlerin geri dönüş hakkını iptal etmektedir.
            Yasama, Yürütme ve Yargı’da öngörülen veto hakkıyla, nüfusun %82’sini oluşturan Kıbrıs Rum halkını, %18 olan Kıbrıs Türk nüfusuyla eşit tutuyor ve böylece çözümü haksız ve çalışamaz konumuna sokuyor. Toprak konusundaki ayarlama da haksızdır. Nüfusun %18’ine toprağın %28.5’i ve sahillerin %55’i bırakılıyor. (Rum Sen Sinod Meclisi’nin açıklaması, Simerini, 18.11.2002)


ANNAN PLANINA YUNANLILARIN BAKIŞI

* “Annan Planı sorunu çözmüyor, tedavi etmiyor. Sadece 1974’te Yunanistan’ın ve Kıbrıs’ın Türkiye tarafından mağlup edildiğini teyit ediyor.” (Başyazı, Kathimerini, 12.11.2002)
* Klerides ile Simitis, BM kararlarına atıfta bulunuyorlar. Ancak Annan’ın, Anglo-Amerikan taslağı planının, tarihi çöp tenekesine fırlattığını da biliyorlar. Nihai çözümün AB normlarına uygun olması gerektiği iki yüzlülüğünü yapıyorlar. Ancak yeni Kıbrıs’ın iç sınırlar, işgal ordusu ve temel ekonomik, sosyal ve siyasi özgürlükler olmadan işleyeceği açıktır. Atilla’nın, tarihi ve siyasi açıdan haklı çıkmasını kabul ettiler ve halen yapmacık şekilde müzakerelerde ısrar ediyorlar. Çözümün şu andakinden çok daha fazla sorun yaratacağını biliyorlar. Ancak nihai bir diplomatik savunma hattı çizemiyorlar.” (Başyazı, Eleftheros Tipos, 12.11.2002)
* “Yunanistan Komünist Partisi (KKE), BM Planının tesliminden sonra dün akşam yaptığı açıklamada, planı ‘kabul edilemez’ olarak niteleyerek şunları belirtti: “Annan Planı kabul edilemezdir. Hakça değildir. Benimsenirse, yakın gelecek için çok tehlikelidir. Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk halkının haklarının torpillenmesidir.” (Politis, 12.11.2002)
* “Partisi 300 sandalyeli Yunanistan Parlamentosu’nda 11 üyeyle temsil edilen YKP lideri Aleka Papariga yaptığı basın toplantısında, “Planın, ABD ve AB’yi yönlendiren güçler tarafından dikte ettirildiğini” söyledi. Planın “kabul edilemez, tehlikeli ve uygulanamaz” olduğunu belirten Papariga, “Kıbrıs’ın işgali sonucu oluşan durumu kurumsallaştıran bu plan, aslında örtülü bir konfederasyon ve örtülü bir taksimi öngörüyor” dedi. “ (Ajanslar, 13.11.2002)
* “1974’ten beri Atina ve Selanik’te ilk kez düzenlenen Kıbrıs mitinglerinde, Annan‘ın Kıbrıs Planı protesto edildi. Yunanistan Komünist Partisi tarafından Perşembe akşamı düzenlenen her iki gösteride okunan bildirilerde, Kıbrıs konusunda BM Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanması talep edildi ve Annan Planı, “Kıbrıslı Türk ve Rumların haklarını hedef alan bir torpido” olarak nitelendi. KKE Genel Sekreteri Aleka Papariga, Atina’da yaptığı konuşmada, Yunanistan’ın Annan Planı nedeniyle ağır tarihi bir yük altına girdiğini söyledi. Diğer konuşmacılar da Annan Planını “tehlikeli ve kabul edilemez” olarak nitelendirdi. Gösteride yer alan diğer sloganlar, “Bölünmeye hayır”, “Kıbrıs birleşik ve bağımsızdır” şeklindeydi. (Alithia, 16.11.2002)

(“Derleyen: Ertan Yüksel” imzasıyla, Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:84, Kasım 2002)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder