27 Mayıs 2015 Çarşamba

“DERİN SULARDA” BOĞULAN BİR İDDİA

                                

Bizim sanatçı, ya da şair geçinenlerimizin bazılarında,  bilgisizlikten kaynaklanan, ya da başka nedenlerle oluşmuş aşağılık kompleksi zaman zaman tepreşmekte ve geçmiş kültürümüzle ilgili herşeyi bir çırpıda yok  saymaktadırlar. Kıbrıs Türk kültürünü, dar bir şair gözlüğünden görenler, bu toplumun geçmişte şiir olarak ürettiklerini bile küçümseyerek, şiiri kendileriyle başlatmaktadırlar. Örneğin bu sakat anlayışın önde gelenler temsilcilerinden olan Fikret Demirağ, Kıbrıs gazetesinde sorumlusu olduğu “Kültür-Sanat “ sayfasında yayımladığı “Kıbrıs(lı) Türk şiirinde artık derin sulara yol almanın zamanı” başlıklı yazılarında (-lı ekini niye parantez içinde yazmak ihtiyacını duymuş, o ayrı bir konu, yoksa Yaşın’cıların “Kıbrıslıtürk” yazımıyla yarışmak mı istiyor? Ya da Kıbrıs Türk şiiri derse “milliyetçi” olmakla suçlanmaktan mı korkuyor?) şöyle diyor: “Kıbrıs’ta yazılan Türkçe şiirin doğru ve tam adı “Kıbrıs(lı) Türk şiiri” (ya da Kıbrıslı Türk şiiri)dir. Ama bu adı, özgünlüğü ve farklılığıyla hak etmiş midir Kıbrıs(lı) Türk şiiri? Ya da ne zamandan beri hak etmeye başlamıştır? Bunun geçmişi, bence, çok eskiye gitmiyor açıkçası. En iyimser değerlendirmeyle, üç beşi geçmeyen iyi örneklere bakarak, 1940’lı yıllara dayandırabiliriz bu tarihi en fazla.” (Kıbrıs, 19-21 Mart 1996)
            Demirağ yazısında daha sonra, isimlerini vermiş olmakla beraber, 194O’tan önceki şiir birikimimizi “(bu) mirastan bugünkü şairlerin yararlanabilmesi -dil engeli yüzünden- olanaksızdır” diyerek kesip atmakta ve o dönemi “ölü dönem” olarak nitelendirmektedir. 1940’lı ve 50’li yıllarda şiir yazmış olanları  da “Türkiye şiirinin taklitçileri” diye küçümseyerek, kendinin şiir yazmaya başladığı 1960‘lı yıllara atlıyor. Yenilikçi eğilimlerin ancak 2. Yeni ile ve kendisi ve birkaç arkadaşının şiirleriyle edebiyatımıza girdiğini öne sürüyor. Oysa ki 1940’lı yılların sonu ve 1950’li yılların başında yayımlanmış Kıbrıs Türk gazetelerinin edebiyat sayfalarını ve dergilerini zahmet edip karıştırsa, bunun böyle olmadığını ve birçok kişinin bu yıllarda yenilikçi denemelere girişmiş olduklarını görecektir. Hem de öne sürdüğü gibi, Türkiye’dekilerinden 10-15 yıl sonra değil, hep onlarla eşzamanlı olarak. Çünkü Türkiye’de çıkmakta olan bütün kültür ve edebiyat dergileri, o yıllarda günü gününe Kıbrıslı Türkler tarafından izlenmekte ve hatta o dergilerde ürünleri yayımlanmakta idi. Bu dönemin şairlerini “tematik ve estetik değerleri taklit edip etkilenme” ile suçlayan Demirağ’ın kendisi de, ilginçtir, aynı etkilenmeleri 30 yıldan fazla bir süredir taklit etmektedir. Ama bunun adı “yenilikçi şiirin biçimlendirilmesi ve zamanla belirli bir özgünlüğe ulaşması” olmaktadır. Son 20 yılda şiir üreten yeni kuşak şairlerinden sadece, adı kendinden menkul “1974 kuşağı” şairleri Yaşın kardeşler ve H.Yücel’i anan Fikret Demirağ, onlarla da kendisini yarıştırmakta ve “özgün bir Kıbrıs(lı) Türk şiiri oluşturma gereğinin bilinci ve sancıları, 1974 sonrasında değil, 1970’li yıllara girilirken belirir” die yazmaktadır. Bir başka deyişle, kendisinin soyut şiirden kopup, Türkiye şiirindeki toplumcu şiir yazma modasından etkilenmeye başladığı dönemi böyle nitelendirmektedir. Hani ya siz 196O’larda “resmi temalara ve alışılagelmiş, tüketilmiş, “manzume” düzeyine düşmüş, “milliyetçi şiir”e bir tepki şiiri, bir karşı-şiir, bir anlamda “sivil şiir” yazdığınızı öne sürüyordunuz? Yoksa öykünmeyle toplumcu şiir yazmaya başladığınız dönemden önce, yani 1960‘ların başında da mı gizli toplumcu olduğunuzu öne sürüyorsunuz?
            Fikret Demirağ bugün ise, eski değerlerimizi tümden inkarla “özetle Türkçe şiirde özgün ve yetkin bir damar, yatak oluşturabilmek için hiçbir şey yok. Dolayısıyla, birkaç kişisel başarı dışında, henüz (hala) ortada Kıbrıs(lı) Türk şiiri, edebiyatı diye büyütülecek bir şey de yok” diye yazabiliyor!  O halde olmayan bir şeyin yok olma tehlikesi altında olduğundan niye telaşa kapılıyor ve şunları yazıyor?  “Edebiyatımız, şiirimiz, kültürümüz, toplum olarak kimliğimiz tehlikededir. Bugün, Kıbrıs(lı) Türk şiirinde, 30 yaşın altında bir tek şair adayı göstermenin olanağı kalmamışsa, tehlike gerçekten büyüktür.”
          Bu sözler, kendisinin yönettiği kültür-sanat sayfasında zaman zaman “Amatör şairlar”( ne demekse, herhalde kendisini ve birkaç arkadaşını profesyonel şair sanıyor), ya da “Okur şiirleri” başlığı altında yayımlamakta olduğu şiirleri yazan genç şairlere karşı söylenmiş bir aşağılama değilse nedir? Fikret Demirağ bilmelidir ki onun yazısında değindiği, ama küçümsediği, ya da değinmediği daha birçok değerli şairimiz vardır. Şairlerden başka düz yazı ustalarımız da vardı ve vardır. O nedenle “Kıbrıs(lı) Türk şiirinin, edebiyatının, sanatının, her şeyin sığ sularda seyredip gitmesine artık tahammülü yoktur” değerlendirmesini aynen kendisine iade ediyoruz. Çünkü sayısı 100 bini bile aşmayan Kıbrıs Türk toplumunun eti neyse, budu da odur. Hatta bu nüfusa göre ortaya çıkmış ve çıkacak olan yazar ve sanatçılarımızın  nicelik ve niteliği, kendi kendine gelin güvey olanlardan kat be kat daha yüksektir ve tatminkardır. Yeter ki  siz, kaptığınız gazete köşelerinde bu kişilere gölge etmeyesiniz.                                                   

(Kıbrıslı Türkün Sesi dergisi, Sayı:10, 20 Mayıs-20 Haziran 1996)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder